Sınırları Yıkmak♕
BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Ozbi feat. Melek Mosso - Hadi Gittik
Yayınlanma Tarihi: 08.11.2019 (23:21)
Aşağıda Raji,Prasad, Misha var.
İyi Okumalar!
♕
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Talayer
Kase içinde yakmış olduğum kağıtlara bakıyordum. Güneş yeni yeni doğuyordu ve ışık odamın içine dans eder gibi süzülüyordu. Kahvaltımı etmiştim, gün içindeki festival için giyindikten sonra ilk işim bu kağıtları yakmak olmuştu. Kasenin içinde yok oluyorlardı. Yazılan kelimeler ise aklımdaydı, silmek mümkün değildi. Kağıtta yazılanların hepsi Nizar ile ilgiliydi. Oradan gelen raporlardı ve yakılması gerekliydi. Yanlış bir şekilde ortalıkta gözükürse başıma sorunlar açardı. Sonuçta bu sarayda kaç kişi gizli gizli Larastka'ya rapor vermiyordu ki? En basiti Prens Arnav'ın hizmetkarları tamamen Larastkalı idi. Prens'in bizim konumumuzdan üstün olması nedeniyle hizmetkarları her yere girip çıkabilirdi. Benim odama yolları düşerse hoş olmayacak raporlarla karşı karşıya kalırlardı.
Nizar gün geçtikçe büyüyen bir meseleydi. İltihaplaşan bir yara gibiydi. Gittikçe çirkinleşen bir hali vardı. Latafah zorlu bir hükümdardı, pes etmeye niyeti yoktu. Ülkesini hırslarına kurban edecek kadar gözü kördü. Hem bağımsızlık istiyordu hem de Azinkayt'ı. Bunu açık açık dile getirmekten ise şu an çekinmiyordu. Aceleciydi. Acele etmeden ilerlemesi en mantıklı olacaktı. İlk önce almak istediği toprakları alacaktı. Orada güçlenecekti. Güçlendikten sonra efendisinin beklemediği bir anda saldırıya geçecekti. Üstelik bunu yaparken yalnız olmayacaktı. Fakat Latafah bu kadar ayrıntılı düşünemeyecek kadar tez canlıydı.
Kasedeki ufak ateş sönmüştü. Geriye kalan küllere bakarken kapım çalmıştı. Gel sesimle içeri Raji girmişti. Koyu renk giysiler içindeydi ve siyah saçları omzuna kadar gelirken minik bir at kuyruğu yapmıştı. Yüz ifadesi ciddiydi. Onu kendime kılıç yapmıştım çünkü gerekliydi. Kendimi ve ailemi korumam anlamında bunu yapmak zorundaydım. Raji'nin ise buna itirazı yoktu. O, Veran gibi içgüdüsel hareket etmiyordu. Gerektiğinde mantığını da devreye sokuyordu. Gözden kaçırdığım bir yerde beni uyarıyordu.
Raji "Her şey planlandığı gibi olacak, Talayer. Son ayarlamaları yaptım. Valharesli elçilerden kurtulacağız." dedi ve derin bir nefes aldım. Buna mecbur olmasaydım yapmazdım. Kesinlikle yapmazdım.
"Onların ölümünü istemezdim. Yazık olacak." dedim.
"Mortale sopasını yere sertçe iki defa vurdu, ölümün rüzgarları o ikisine doğru esti. Ölümünü istemezdim diyorsun ama onlar ölmeyi hakkediyorlar. Burada kaldıkları süre içinde zehir saçıyorlar."
Kafamı yavaşça sallamıştım."Arsulay'ın kafasını bulandırmaya çalıştılar, meclisteki bazı sevimsizleri kendi yanlarına çekmek için uğraştılar. En önemlisi ise burada neler oldu ise onu birebir Nizar'a ilettiler. Miriam ve Enrico, herhangi bir olumsuz durumda Nizar'a yüzlerini dönmek istediler."
"Bu ihanete uygun cevabı veriyorsun, Talayer."
"Bizi küçümsediler. Elbette bunun bedeli olacaktı, Raji. İstedikleri olmayınca buraya gönderdikleri elçi adı altındaki casuslarıyla Latafah'a yardım etmelerine izin mi verseydim? Onlar kiminle oyun oynadıklarını bilmiyor. Onlara da kızmıyorum. Zor bir dönemde yaşıyoruz, devletimiz için her şeyi yapmak mecburiyetindeyiz. Bunu düşünerek planımı yaptım."
"Bu gece kaldıkları odalara gireceğiz. Kaza süsü verilmiş, ölümler olacak. Kimsenin cinayet diyemeyeceği ölümler olacak.Birisi taş merdivenlerden yuvarlanıp öldü gibi olacak, diğeri ise banyoda intihar etti. Onlar hakkında edindiğimiz bilgiler işe yaramış olacak."
"Cesetleri bulan Karran olacak. Böylece kimsenin sorgulanmasına gerek kalmayacak. Ayrıca merdivende ölecek olan için şu olabilir. Üstünde ağır bir şarap kokusu! Sarhoşluğun verdiği dikkatsizlik iyi olacaktır."
"Bunlara dikkat edeceğimden şüphen olmasın. Mortale'ye adanan ruhlar olacaklar."
Gülümseyerek "Aynı zamanda benim Ükhel'e sunduğum kurbanlar olacaklar.Memnuniyetle kabul edecektir." dedim ve kapım açılmıştı. İçeri giren Arsulay idi. Ayashri gib açık renk saçlarına uyacak şekilde beyaz giydirilmişti. Gözleri ise bendeydi.
Arsulay "Babacığım, annemler çoktan şehrin merkezine gittiler. Amcam senin ne zaman geleceğini soruyor."
"Annenler gitti mi?" dedim ve küçük kafasını sallamıştı. Aya'nın erkenci olmasını beklemiyordum. Sabırsızlığı tutmuş olmalıydı.
"Halamı aldı, götürdü. Veran da onların peşinde, merak etme."
Raji "Beraber gitmeniz daha uygun değil miydi?"
İç çektikten sonra "Bildiğin gibi bu bir dini festival. Yasher ile Arynad'ın kavuşması kutlanıyor, buna yönelik eğlenceler düzenleniyor. Bu eğlencelerden birisi ise evli çiftlerin birbirini bulması. Kadın veya erkek, herhangi birisi evden ilk önce çıkıyormuş ve kalabalığın içinde kayboluyormuş. Benim de eşimi kutlamalara katılarak bulmam gerekiyormuş." dedim.
"Oldukça ilginç."
"Bana göre de ilginç ama saygı duyuyorum. Bu festival bizim için önemli, Raji. Larastka'dan izinsiz yapıyoruz ve tepkileri ne olacak, ölçmek lazım. Nizar'a bu konuda ayrıcalık tanıyorlar çünkü onlarla baş edemiyorlar. Bizim gibi diğer ülkelerde ise bu konuda katılar."
Arsulay "Hadi baba, gidelim!" dedi ve odadan çıkmıştık.
Aşağı indiğimde ise kardeşim Daljat, Nuyan ve Prasad'ın beni beklediğini görmüştüm. Benden sonra ise Karran gelmişti. Sonra yürüyerek saraydan ayrılmıştık. Çocuklar yürüyerek önden gidiyordu. Tüm sokaklar bu festivalin coşkusunu yaşayacak şekilde düzenlenmişti. Pencerelerden gül yaprakları atılıyordu. Kimi pencerelerde ise renk renk kumaşlar sarkıtılıyordu. Rüzgar estikçe kumaşların dansı güzel gözüküyordu. Sokakta ise birçok insan vardı. Dükkanların kapatılmasıyla insanlar kendilerini bu saf coşkuya veriyordu. Davullarını çalan gençler vardı. Nuyan'ın dediğine göre bu gençler evlenecek kız bulmak için bunu yapıyordu. Komikti ama gülmemi tutmuştum. Bazı kadınlar ise ellerinde tepsilerle etrafa gül atıyorlardı. Bu ise doğurganlığın artması için yapılan bir duaydı.
Daha ilginç olanlar ise kimi insanların kendilerini tamamen siyaha veya tamamen beyaza boyamış olmalarıydı. Erkekler beyaza boyanmıştı ve kıyafet olarak sadece şalvarları vardı. Çıplak ayak olarak geziyorlardı. Kollarında altın zincirler parlıyordu. Etrafa birilerini arıyor gibi bakıyorlardı. Kadınlar ise simsiyaha boyanmıştı. Siyah göğüs bantları, siyah yırtmaçlı etekleri ile oldukça vahşilerdi. Ellerinde ok ve yay vardı. İlk önce oklarını beyazlı erkeklere atıyor gibi yapıyorlardı sonra o erkeklerle elele tutuşarak yürüyorlardı.
"Bu ne demek oluyor?" dedim.
Prasad "Arynad ve Yasher'in rahipleri veya rahibeleri tarafından yapılan bir oyun. Ayrıca bu sene içinde evlenen yeni evlilerde bu gösteriye katılıyor diye biliyorum. Önceden düğünlerde yapılırdı. Damat beyaz giydirilirdi, gelin siyah ve bu oyunu oynatırlardı. Daha detaylı olarak elbette. Sonra babam kaldırmış. Şimdi ise yüzyıllar önceki haline göre canlandırılıyor."
Nuyan "Eski düzeni insanlarımız özlemiş. Özgür Azinkayt, bir günlüğüne bile olsa yeniden canlanmış gibi duruyor." dedi ve derin bir nefes almıştı.
Karran "Tarun nerede?" dedi ve yaşlı bir kadın üstümüze gül yaprakları atmıştı. Ayrıca pirinç taneleri de gelmişti. Bereket için diye fısıldamıştı.
Muzip bir sesle "Bugün bizim gibi evli erkeklerle beraber olamaz. Kendisi gibi bekar erkeklerle beraber onun için iyi olacak birisini bulması lazım. Tabii bizim Tarun gibi yüzsüz birisi böylesine büyük bir festivalde bile bulamaz." dedi.
"Aynı kural bekar hanımlar içinde geçerli mi?"
"Elbette! Yasher ve Arynad inancına inanan herkes için gerekli."
"Böylesine görkemli bir festivalin düzenlenmiş oldu çok iyi oldu. İnsanlar aslında kültürlerini kaybetmediklerini görüyoruz." dedim.
Prasad "Nizar, Azinkayt'a göre kendi inançlarını ve kültürlerini korudular. Larastka onları bu konuda zorlayamadı ama bizim gibi diğer ülkeler silikleştiler."
"Hala bir umudumuz var, Prasad. Azinkayt kehanetini hatırla. Eski düzen gelecek, ben buna inanıyorum. Sen de inan. Bunu gözardı etme."
"Babam o kehanete asla inanmadı ve sonunu getirdi. Eğer kehanete inanmış olsaydı her şey onun adına çok farklı olabilirdi. Hatalar içinde yüzmezdi."
Nuyan "Baban kehaneti ciddiye alsaydı eminim yine aynı sona ulaşacaktı. Ayashri babanı devirecekti, bundan kaçışı yoktu."
Omzunu silkerek "Babamın hiçbir şeyden kaçışı yoktu ki!" dedi. Dans eden kızların arasından geçmiştik. Etrafıma bakıyordum ama Aya'yı bir türlü göremiyordum. Nereye kaybolmuştu ki? Bu oyunu oynamak zorunda mıydık diye düşünüyordum.
"Dranil, Komutan Abshek'i öldürtmesi ile kendi sonunun başlangıcını hazırlamış oldu. Eğer Abshek'in şu an yanında olsaydı her şey çok farklı olurdu." dedim.
Prasad gülerek "Kesinlikle çok farklı olurdu. Ayashri bir oyuncu olmazdı, asil kanlı genç bir hanım olarak yetiştirilirdi. O zaman seninle evlenir miydi, bilemiyorum." dedi.
"Amidral'in çok sevdiğim bir öğretisi vardır. Kimse kaderin önüne engel koyamaz. Onunla kaderim birleşik olduğu için bir şekilde hayatlarımız birleşirdi, Prasad."
"Komutan Abshek'in hayatta olmasını bazen çok istiyordum. Babamın daha iyi bir baba olabilmesi içindi, daha iyi bir eş ve daha iyi bir insan."
"Daha iyi bir insan kavramı oldukça göreceli. Kime göre iyi, neye göre iyi? Uzaktan bir fahişeye baktığında onu ayıplıyor, kötü bir insan olduğunu düşünüyoruz oysa o fahişe sokak çocuklarının hayatlarını kurtarıyor. Yine uzaktan baktığımız zaman ailesine iyi davranan, asaleti yüzünden okunan bir adamın iyi olduğuna hemen inanıyoruz. Fakat o adamın hizmetindeki insanların paralarını vermiyor oluşuna ne demeliyiz? Bence iyi ve kötü kavramı, oldukça değişken. Neye göre iyi, neye göre kötü? Şimdi bahsettiğim bu iki örneğe bakarsak kadına aslında iyi birisi mi diyeceğiz? Adamın hizmetkarlarına para vermemesine kötü mü demeliyiz? Ya adam devletine karşı çok başarılı hizmetlerde bulundu ise ne olacak? Ya fahişe beraber olduğu adamlardan para çalıyorsa ne diyeceğiz?" dedim ve büyük meydana gelmiştik.
Meydan çok kalabalıktı. Boyalı insanlar, davullarını çala çala dans edenler vardı. Ağızlarından ateşler püskürenleri de görüyorduk. Meydanın sonunda ise kurulan direklerin arasında gerilen ipler sayesinde renk renk kumaşlar asılıydı. Orada Ayashri'yi görür gibi olmuştum. Büyük beyaz kumaşın ardında minyon bir kadın vardı. O olup olmadığından emin değildim ama gitmem lazımdı. Karran'a çocuklar seninle dedim ve küçük grubumdan ayrılmıştım. İleriye doğru giderken havaya saçılan toz boyalar üstüme dökülmüştü. Önüme uzatılan tepsiden aldığım gül yapraklarını ise havaya saçmıştım. Bu inanca mensup değildim. Yine de festivale ait olmak istiyordum. Bu anı yaşamalıydım.
Kumaşların önündeydim. Devasa kumaşlar havalanıyordu. Sanki girdiğimde bir daha çıkamayacakmışım gibiydi. Ayashri için buna değerdi. Onun izini görmüştüm. Ufak tefek olmasına rağmen oldukça dikkat çekiciydi. Kumaşların arasında dolana dolana ilerlerken beyazlı bir kadın önümdeydi ve sağa dönmüştü. Kırmızı kumaşı önümden çekmiştim.Meydanın kalabalıklığından sıyrılmıştık. Beyazlar içindeki kadının arkası dönüktü. Saçlarını tek örgü yapmıştı ve beyaz tül saçlarındaydı. Altın renkli bir toka ise beyaz tülün altında parlıyordu.
Gözlerim gözlerinle buluştuğundan beri
Kalbimde hükümdarlığını ilan ettin!
Ey Arynad!
Ben geldim, sen neredesin?
Ben senim, sen bensin.
Şarkının sıcaklığı kalbimde yayılmıştı. Ayashri'nin narin sesiyle yazın sıcaklığı içimdeydi, kelebekler kalbimden gökyüzüne uçuyordu. Onu tutup kendime çevirmiştim. Güzel iri gözleri bendeydi. Dudakları hafif tebessüm eder halindeydi. Bembeyaz giyinmişti. Üstü sadeydi. Eteğinde ise minik kırmızı çiçekler işliydi.Yüzündeki tebessüm paha biçilemezdi. Yanağını nazikçe okşar gözlerini kapatmıştı. Açtığında ise alnından öpmüştüm.
Ayashri "Beni bulacağını biliyordum. Sen de benim Arynad'ımsın."
"Ben sen nerede olursan ol, seni bulacağım." dedim.
"Bunu bilmeseydim bu oyunu oynar mıydık?"
"Çok güzelsin. Oldukça farklı geliyorsun."
"Tanrıça Yasher'in tasvirlerinden birisi gibi giyinmek istedim. Annem evli kadınların bu festivallerde bu tarz giyindiğinden bahsederdi. Bekarlar ise beyaz tül altında saçlarını açıyorlar. Tabii giymek isterlerse yaparlar." dedi ve bileklerindeki bileziklere baktım. Nizarlı evli kadınların bilezikleri bileğindeydi.
"Bu bilezikler ne?"
Bilezikleri şıngırdatarak "Nizar'a ait bir parçam olsun istedim!" dedi.
"Hadi, meydana gidelim!" dedim ve elele tutuşarak oradan ayrılmıştık.
Meydana geldiğimizde ise eğlence daha çok artmıştı. Dans eden insanların arasına karışmıştık. Aya onların arasında oldukça mutluydu. Şarkılar söylüyorlar, dansın ritmine uyuyordu. Ben arada onlarla dans etmeye çalışıyordum. Dans durduğunda ise insanlar iki yana çekilmişti. Rahipler ve rahibeler ellerindeki davulları çala çala yürüdükten sonra meydanın ortasına ateş yakılmıştı.
Yanımdaki Nuyan'ı dürterek "Şimdi ne olacak?" dedim. Ayashri ile Latika'da yanımıza gelmişti. Sevgilim koluma girmişti, hevesle yanan ateşe bakarken siyaha boyanan kadınlar ile beyaza boyanan erkekler yanyana gelmişti. İkili ikili olarak sıraya girmişlerdi.
Ayashri "Ben söyleyeyim mi? Ateşin üstünden atlayacaklar!" dedi.
"Neden?"
"Çünkü bunun iyi şans getireceğine inanıyorlar. Onlar atladıktan sonra bizlerde atlayabileceğiz."
Nuyan "Ateşin üstünden atlamak korkunç geliyor." dedi ve Latika ona sertçe bakmıştı.
Latika "Atlamamız gerekli olduğunu biliyorsun. Kaçışın yok, Nuyan. Bir çocuğumuzun daha olmasını istiyorsak atlamamız gerek."
"Çocukla ne alakası var ki?" dedim.
Ayashri "Bu ateşin üstünden atlamadan önce çiftlerin ortak bir dileği olur. Bunu dilerler ve atlarlar." dedi ve gülümsedim.
"O zaman bizde atlamadan önce bir kızımızın olmasını dileyelim, buna ne dersin Dara?"
"Bir kız çocuğu bende çok istiyorum. Yabgun 2 yaşında olduğuna göre bir bebeğimiz daha olabilir, neden olmasın ki?" dedi ve saçındaki tülü düzeltmişti.
"Senin gibi cıvıl cıvıl bir kızım olsun istiyorum, Aya. Baktıkça sana olan benzerliğine hayran kalacağım bir kız çocuğu."
Latika "Bak, Talayer'i görüyorsun Nuyan. Onun gibi senin de böyle bir dilekte bulunman lazım." dedi ve Nuyan'ın kolunu çimdiklemişti. Nuyan ise tamam tamam diyerek kolunu ovuşturmuştu. Zavallı! Ona gülesim gelmişti ama alınmaması adına susmuştum.
Boyalı insanların atlaması bitince sıraya ilk biz geçmiştik. Aya'nın gözlerine baktım. Eğer beni duyuyorlarsa ondan bir kızım olmasını istediğimi kalbimde görüyor olmalılardı. Ayashri'den bir kız evlat istiyordum. Her şeyiyle bakacağım, her şeye bedel olacak bir kız çocuğu. Bunu o da istiyordu, biliyordum. Lütfen sesimizi duyun.
Ayashri "Hazır mısın?" dedi ve ateşe baktım. Üstünden atlayabilirdik.
"Hazırım." dedim.
İkimizde elele tutuşarak koşmuş ve ateşin üstünden atlamıştık. Arkamızdaki yanan ateşe baktıktan sonra Ayashri'ye sımsıkı sarılmıştım. Onu kendime bastırmıştım. Zaten ufak tefek olduğu için bende kaybolması çok kolaydı. Benim uzun boyum ve onun ufak tefek hali ile çok farklı bir görüntü ortaya çıkıyordu.
Rahibin öksürmesiyle birbirimizden ayrılmıştık. Ateşten atlayan her çiftin alnına çizdikleri bir şey olduğunu, bizimde alnımıza çizmeleri gerektiğini dediklerinde peki demiştim. Benim alnıma baş rahibe çizmişti. Beyaz boyaya bandırdığı ince fırçasında bana bakara bir şeyler çizmişti. Daha sonra kırmızı boyaya baş parmağını batırmış, alnıma bastırmıştı. Aynaya baktığımda ise çizdiği şeyi görmüştüm. 2 dikdörtgen çizmişti ve tam ortasında kırmızı nokta vardı. Baş Rahibe'ye saygıyla başımı eğmiştim. Aya'ya baktığımda ise onunda alnında bana çizilen vardı. Sadece siyah boya kullanılmıştı ve sarı nokta konulmuştu.
Baş Rahibe "Tanrı ve Tanrıça, sesinizi duysun ve kalplerinize baksın." diye fısıldadı.
"Yüzsüz Tanrı, onlara eşlik etsin." dedim. Baş Rahibe'nin gülümsemesi daha içten olmuştu. Yaşlı kadının bakışlarında sıcaklık vardı.
"Arynad ve Yasher ile Yüzsüz Tanrı'nın Yüzleri arasında bir fark göremiyorum, Yönetici. Nizar ile Azinkayt, aynı toprakların insanları. İnançlarımız aynı sadece isimleri farklı."
"Buna inanıyor olmanız çok güzel, Rahibe. Bazı insanlar buna inanmıyor. Öğrencileriniz içindeki söylemler kulağıma gelmiyor değil ve üzülüyorum."
Ayashri "Ne düşünürlerse düşünsünler, umrumda değil! Ben nasıl Tanrı Arynad ile Tanrıça Yasher'e inanıyorsam Yüzsüz Tanrı'nın Yüzleri içinde aynı inancı duyuyorum. Çünkü aynı toprakların insanlarıyız." dedi. Sesi oldukça coşkulu, inançlıydı.
Baş Rahip "Belki de insanlarımıza bu benzerliği göstermeliyiz. Yönetici Talayer, bize bu konuda yardımcı olabilir." dedi ve bana baktı. Yüzünde hiçbir kıl olmayan bu adama bakmak tuhaftı. Saçları ve kaşları kazınmıştı, sakalı yoktu. Bembeyaz, ona bol gelen kumaşa sarılı olarak karşımdaydı. Yaşını belli eden tek şey yüzündeki çizgilerdi.
"Açıkçası insanları benim inancıma davet etmem, ben inançlara saygı duyan bir adamım. Herkesin inancı kendinedir ve hiçbir işe karıştırılmamalı gerektiğine inanırım. Din, insanın kalbinde olan bir olgu iken başkasının kalbinde kendimi dinimi zorlamam." dedim.
Ayashri "İnancına davet etmeyiz bizde ama saygı duymalarını sağlayabiliriz. İlerideki hedeflerimiz için iyi olacaktır."
Baş Rahibe "Saygı duyarak kalplerine yerleşecektir. Bizde Yönetici Ayashri gibi düşünüyoruz. İki inancın farkı yok. Sadece Yüzsüz Tanrı'da birçok ayrışma mevcut iken Yasher ile Arynad daha genel. Aradaki bu farkı insanlarımız görecek."
Gülümseyerek "Teşekkür ederim, Rahibe. Amidral kalbinize hayatın bilgeliğini verirken Aeje bir annenin kutsal şefkatini size fazlasıyla vermiş. İkisinin kutlu eli üzerinizde olsun." dedim.
Ayashri ile beraber Baş Rahip ile Baş Rahibe'nin yanından ayrılıp dans alanına geçmiştik. Orada doyasıya eğlendikten sonra akşam yemeği için kurulan sofralara geçmiştik. Yer sofraları kurulmuştu. Geniş halıların üstünde minderlerle masalar vardı. Yemekler çeşit çeşitti. Zaten gündüz meydanın diğer yanında pişirilmişti. Arzu eden bu yemeklerin hazırlanmasına gönüllü olarak katılabilirdi. Bu da festivalin bir parçasıydı. Bugün yapılan her şey Arynad ile Yasher içindi.
Ayashri ile beraber baş köşeye geçmiştik. Çevremiz ise hemen dolmuştu. Valharesli elçileri de görmüştüm. Onların yanımızdan ayrı olmaması güzeldi. Hatta onur konukları olduğunu söyleyerek benim solumda oturmalarını istediğim zaman şaşırmışlardı. Sonuçta yaptıklarını duyduğumu biliyor olmalılardı ve dostça davranışımdan tedirgin olmaları doğaldı. Oysa kendimdeydim. Yaşayacakları son gecenin unutulmaz olmasını istemem suç muydu?
Yemekler ise çok lezzetliydi. Mercimek çorbası, yeşil salata, kuzu eti ve bulgur pilavı! Ben buna bayılmıştım. Doya doya yerken şarabımla keyfime keyif katıyordum. Şarabımı yudumlarken Prasad'ın eşi Rishen gelmişti. O da Ayashri gibi giyinmişti ama toz pembe rengini kendisine seçmişti. Kızıl saçları örülüydü ama bir iki tutam saçı önünden çıkmıştı. Prasad'ın kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra bize mahcup bir şekilde gülümsemişti.
"Ne oldu, Rishen? Bir sorun mu var? Yanımızda değildin." dedim.
Rishen "Damras ve kız kardeşin Misha'nın kızı Almılan arasında ufak bir sorun vardı. Onu çözdüm." dedi ve Misha Rishen'e mancup bir ifadeyle bakmıştı.
Misha "Almılan huysuzluk etti, değil mi? Az önce bakıcısı dedi."
Ayashri "Çocuk onlar. Kavga ederler de barışırlar da. Fazla takılmamak lazım." dedi ve önündeki pilavdan bir kaşık almıştı.
Valharesli elçi Bassam ile bakışmıştık. Bassam "Yönetici Ayashri doğru söylüyor. Onlar çocuk, daha ne olsun ki?" dedi. Ayashri ise adama ters ters bakmıştı. Ondan asla hoşlanmıyordu, duygularını saklama konusunda ise saklamamak özellikle tercihiydi.
"Daha ne olsun, değil mi? Keşke her konuda onların çocuk olduğunu görebilsek diyorum ama bazı kör insanların bunu görmesi asla mümkün olmuyor." dedi. Bassam buna bozulsa bile Lamya hiç üstüne alınmamıştı. Daha rahattı.
Lamya etrafına bakınmıştı. Daha sonra "Açıkçası böylesine görkemli bir festivali beklediğim denilemezdi." dedi. Konuyu değiştirmek istemişti ve iyi olmuştu.
"Bu festivale uzun zamandır hazırlandığımız bir gerçekti." dedim.
Prasad gülümseyerek "Saray ve halk, önemli olayları kutlamayı seviyor. İşbirliği yapmakta hiç sıkıntı çekmiyorlar. Babamın ve babamdan önceki dönemlerde bu asla yoktu." dedi.
Ayashri "Saray ve halk, sadece bu eğlenceler zamanında işbirliği yapmıyor. Yanlış anlaşılmasın. Halk ve saray her daim işbirliği içinde."
"Bunun tersini iddia etmedim, Ayashri."
Ayashri iç çektikten sonra "Sadece düzeltme ihtiyacı duydum. Sen onu kast etmesen bile dediğini çarpıtacak anlayışta insanlar çevremizde fazlasıyla var, Prasad." dedi.
Rishen "Boşu boşuna kuruntu yapıyorsun, kimse bu cümleyi kötü bir anlama çekmez ki!"
Bassam "İnsanların içini görebilseydik Yönetici Ayashri'nin endişeleri birer kuruntu olarak kalırdı. Basit bir uyarı olarak görülebilir."
Prasad "Evet, basit bir uyarı. Sonuçta Ayashri bizim yöneticimiz ve her şeyin doğrusunu o bilir." dedi ve şarabını yudumlamıştı. Ayashri ise Prasad'a bakarken gözleri donuk olsa bile gülüşü kendinden emindi.
Ayashri "Her şeyin doğrusunu bilip bilmediğim tartışılır ama değişmeyen gerçek Azinkayt'ı yöneten kişi olduğum Prasad. Tek bir kelimem Azinkayt'ı etkiler aynı zamanda başkalarının tek bir kelimesi ülkeme zarar verebilir. Bu zarardan ülkemi ve ülkemdeki insanları korumak zorundayım."
Prasad ise Ayashri'ye bakmıştı. Bakışlarında Dranil'i görür gibi olmaktan huzursuzlanmıştım. Dranil gibi ölümün soğukluğunu bakışlarında taşıyordu. Hızla "Bassam, festivali nasıl buldunuz?" dedim. Konuyu bir nebze değiştirmek iyi olacaktı, masadaki hararet düşecekti.
Bassam "Eğlenceli ve hayranlık uyandırdı. Bildiğiniz gibi Valhares asla böyle bir şeyi yapamazdı."
Lamya "Larastka'nın bu konudaki tavrı son derece katı iken sizlerin bunu umursamadan davranmanız çok cesurca! Nizar'dan sonra başka bir sömürge ülkesi kendi inançlarını, kültürlerini yaşatıyor. Tıpkı özgür bir ülke gibi!"
Misha "Nizar gibi bizlerde bu konuda katı davranabileceğimizi düşündük. Neden bu konuda taviz verelim? Neden kendi kültürümüzü yaşatmayalım? Neden? Larastka bizim topraklarımızı sömürebilir ama kültürlerimizi, inançlarımızı sömüremez! Artık devir değişiyor, bambaşka bir çağın eşiğine geliyoruz. Bunu o soğuk Kuzeyliler görmeli!"
Latika "Misha'ya katılıyorum. Artık bu gidişe birileri dur demeli. Topraklarımızı sömürüyorlar diye onlara boyun eğmemiz mi lazım? Ya biz onları devirecek kadar güçlü isek ne olacak? Bunu hesaba kattıklarını sanmıyorum."
Lamya "Çok cesurca sözler bunlar!" diye mırıldandı. Gözleri şaşkınca Misha ile Latika'ya bakıyordu. Büyük ihtimalle onun ülkesinde böyle laflar edilirse sonu iyi bitmezdi. Larastka duymadan bunu diyen insanları ortadan kaldırırlardı ama bizde bu yoktu. Ayashri ile beraber yönetirken en başından beri herkesin özgür olabileceğine, bunun için gerekli cesarete sahip olmamız gerektiğini öğretmiştik. Şimdi ise meyvelerini yavaş yavaş alıyorduk. Ayashri'nin dediği gibi halkın ve hükümdarın hayali birleşmeliydi, böylece o hayal ülke adına gerçeğe dönüşebilirdi.
"Cesurca değil, Elçi. Gerçeğin kendisini söylüyoruz. Larastka bilmem kaç yıl önceki savaşların galibi olarak bizleri sömürüyor. Atalarımızın mağlubiyetini bizim üstümüze yıkıyorlar. Toprakların üstü ve altı onlara hizmet ederken insanlarımız ikinci sınıftan beter bir şekilde muamele görüyor. Fakat bunu değiştirmek bizim elimizde." dedim.
Bassam "Sizce bunun zamanı mı?"
Ayashri kafasını sallayarak "Elbette değil. Kral Jayce, şu an yükseliyor. Kraliçe Loya ile beraber en yükseğe uçuyorlar. Bırakalım uçsunlar ama en kolay düşüş en yüksekte iken olur. Bunun sebebi ise yenilmeyeceğini düşündüğü kibirdendir." dedi.
Lamya "Kuzgun Çığlığı denilen felaket sizi ürkütmüyor mu? Larastka tarihinde bazı dönemlere bu ad veriliyor ve bu dönemler tüm kıtanın en korkunç dönemleri."
"Onların çığlığı varsa kurtların uluması var, akreplerin zehirleri var. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Ben buna inanıyorum." dedim ve şarabımı içmiştim.
Mima diyerek gelen Tamayr'ı görmüştük. 4 yaşındaydı. Nizar dilinde anne diyerek yanımıza gelmişti. Giymiş olduğu kıyafet kirlenmişti. Koyu saçlarında kırmızı boya vardı. Kendisini benim kucağıma bırakırken Bita demiş ve kocaman gülümsemesi yüzündeydi. Koyu kıvırcık saçlarını karıştırmış, öpmüştüm. Nizar dilini çocuklarımıza öğretiyorduk. Tamayr ara ara bize bu şekilde sesleniyordu. Bu şekilde seslendiği zaman genelde bir şey istiyordu.
"Ne oldu, Tamayr?" dedim.
Tamayr "Yanınıza gelmek istedim." dedi. Ayashri oğlumuzun yanağını gülümseyerek okşamıştı.
Ayashri "Abin nerede? Neden Yabgun ile saraya gitmedin?"
"Abim tüm çocukları topladı, sağa sola koşturuyor. Bundan sıkıldım, size geldim Mima. Sizin yanınızda olmak istedim."
"Abin sana kötü bir şey mi yaptı? Canını mı sıktı?" dedim.
Kafasını iki yana sallayarak "Abim bana bir şey yapmadı." dedi. İri, koyu gözlerinde bir şeyi saklama gayreti yoktu.
Lamya "Prens Tamayr, babaya benziyor gibi diyeceğim ama annesinin göz rengi dışında bakışlarını almış."
Tamayr Lamya'ya bakarak "Ben bir prens değilim ki!" dedi. Daha sonra bakışları bendeydi. Çocuklarımızı asla prens, asilzade kavramıyla büyüttüğümüz denilemezdi. Ayashri de, ben de bu kavramlarla büyümemiştik. Kendimizi de öyle gördüğümüz denilemezdi açıkçası. Bu yüzden çocuklarımızı da kendimiz gibi yetiştiriyorduk. Doğru olanın bu olduğuna inanıyorduk.
"Evet, Tamayr ve diğer çocuklarımız prens değiller. Onları böyle kısıtlayıcı, ileride daha çok kibre sürükleyebilecek kavramlarla yetiştirmek istemedik." dedim.
Bassam "Bu çok ilginç." diye mırıldandı. Bakışları Prasad'a yönelmişti.
Prasad "Bana neden bakıyorsunuz, Elçi Bassam? En azından Talayer çocuklarını nasıl yetiştireceğini biliyor ama kendi öz babamın böyle bir gayreti olmadı. Onun makamına sığınarak her şeyi yapabileceğimizi diyordu şimdi sonucu görüyorsunuz."dedi ve şarabını hızla içmişti.
Arsulay ise yanımıza koşturarak gelmişti. Nefes nefese bize bakarken Tamayr görünce gülümsemişti.
Arsulay "Tamayr, neredesin? Sen yoksan bir kişi eksiğiz, gel hadi." dedi ve elini uzatmıştı. Tamayr ise kendisine uzatılan eli tutarak ayağa kalkmıştı. Abisine dikkatle bakarken neşeyle gülümsüyordu.
Tamayr "Beni çağırmak için mi geldin? Yokluğumu anladın mı?" dedi. Arsulay ise annesi gibi göz devirmişti. Onu annesine benzetiyordum.Görünümü, bazı davranışları annesi gibiydi. İçinde asla ölmeyecek bir çocuk olacaktı. Aynı zamanda gerektiğinde sert kararlar alırken söz konusu sevdikleri olunca korkusuzca davranabilecekti.
"Elbette! Sen benim kardeşimsin, birbirimizin her daim yanında olacağız, bunu bilmiyor musun? 4 yaşında olman bunu bilmemen anlamına gelmez!"
Ayashri "Tamayr, sen bunun için mi geldin?" dedi ve Tamayr utangaç bir şekilde gülümsemişti.
Tamayr "Abime ufak bir oyun oynamak istedim, anne. Hepsi bu!" dedi. Sesi masum çıkıyordu.
"Bir daha olmasın. Sen ve abin, küçük kardeşiniz Yabgun her daim yanyana olacağı açık. Hiçbir güç sizi ayrı düşürmeyecek. Anlaştık mı?"
Arsulay "Merak etme, anne. Ben kardeşlerimi hep koruyacağım, onların yanında olmaktan çekinmeyeceğim." dedi. Sesinde otoriter bir hava vardı. Sanki 7 yaşında değildi. Onun büyümüş halleri hoşuma gidiyordu.
"Ben sana güveniyorum, Arsulay." dedim. Çocuklar elele tutuşarak giderken onların her daim böyle yanyana olacağını biliyordum. Onlarda bu olgunluk vardı. İçlerinde bir çatışma olmayacaktı, hep beraber ilerleyeceklerdi.Arsulay bir abi olarak gerektiğinde ben ve Aya adına kardeşlerini korumasını bilecekti.
Çocuklardan sonra Aya ile beraber dans meydanına katılmıştık. Onu havaya kaldırıp çevremde döndürür iken mutluluk çığlıkları kulağımdaydı. Unutulmaz bir hatıra daha eklenmişti. Beynimin kıvrımlarında asla silinmeyecekti. Onunla mutlu geçirdiğim her anı beynime, yüreğime kazıyordum. İleride bu anıların sıcaklığından iki ihtiyar olarak bahsedecektik. Ömrümün sonuna kadar görmek istediğim yüz onun yüzüydü. Kaç yaşında olursa olsun benim için asla değişmeyeceği gerçekti.
Eğlence gece yarısına kadar sürmüştü. Saraya döndüğümüzde ayaklarımın su topladığını, üstümün başımın boya olduğunu görüyordum. Aya'dan sonra hızla yıkanmıştım ve yatağa yanına uzanmıştım. Ayashri ise bana sarılmıştı, çenemin altından öpmüştü.
"Festival yarında devam edeceği için meclis toplanmayacak değil mi?" dedim.
Ayashri "Elbette ama bizim katılmamıza gerek yok. Belki akşamüstü gözükür, ne dersin?"
"Olabilir, olabilir."
"Nasıl, sen sevdin mi? Açıkçası ben bu kadarını bile hayal etmemiştim. Büyülendim!"
"Benim en sevdiğim kısım ise oraya kendimi ait hissetmek oldu, Dara. Sonunda bir yere ait olduğumu bu festival görmemi sağladı."
"Sen bana aitsin, Talayer." diye mırıldandı.
"Orası ayrı bir konu ama bahsettiğim şey daha farklı. Esla'ya gelmeden önce Nizarlı olmama rağmen Nizarlılar beni asla kabul etmedi. Öldürmeye, yok etmeye çalıştılar. Sanki saklanılması gereken, kirli, utanç verici bir lekeymişim gibi. Benim hiçbir suçum yok iken bana bunu yaptıkları için kendimi hiçbir toprağa ait hissedemedim, yapamadım. Şimdi ise durum çok farklı. Bu festival öncesi de buraya ait oldum diyordum ama bugün artık daha eminim. Ben buraya aidim. Bu toprak beni bağrına bastı ve bu bir piç için ne kadar büyük bir hazine, biliyor musun?"
İç çektikten sonra "İnsanlar kaderlerini seçemez ama kaderlerini belli bir süreden sonra şekillendirebilir." dedi.
Omzunu okşayarak "Buna katılıyorum, hayatım. Kaderlerimizi şekillendirmezsek bu hayatı boşu boşuna harcamış oluruz. Koca bir hayatı bir şey yapmadan geçirmek ne kadar korkunç olurdu!" dedim.
"Belki bir gün bir şey yapmamayı tercih ederiz, ne dersin? Seninle başbaşa bir kenara çekilmek hep hayalim. O zaman birbirimize tam anlamıyla kavuşacağımıza inanıyorum. Hiçbir derdimiz olmayacak. Ne ezilen bir halkı koruyacağız ne de kuzeyden gelen tehditleri bastıracağız."
Gülerek "Bu oldukça tatlı bir hayal.Ne oldu, şikayetçi misin halinden? Şu an bile kavuşmuş sayılmaz mıyız? Kaç yıldır evliliğiz, Aya ve birbirimizin hala kavuşmadığını düşünüyorsan pes doğrusu!" dedim.
Beni dürterek "Beni anladın ama nasıl da anlamamış gibi yapıyorsun! Kast ettiğim bu değildi. Evet, birbirimize tamamen kavuştuk ama hiçbir derdin olmadığın bir hayatı hayal etmeni istiyorum." dedi.
"Ah, benim küçük sevgilim. Benim asla içinde sen olmayan bir hayalim yok ki neden seni alaya aldığımı sanırsın? Benim her hayalimde sen varsın, çocuklarımız var."
"Benim de öyle. Sen, oğullarımız sahip olduğum gerçek hazinelersiniz. Sizi koruyacağımı biliyorum, sizin de beni yalnız bırakmayacağını biliyorum."
"Hayatının erkekleri seni asla yalnız bırakmayacak, Ayashri. Göreceksin. Bizden bıksan bile hep peşinde olacağız."
Kıkırdamıştı."Bundan şikayetçi değilim!" dedi ve dudaklarımı yavaşça öpmüştü.
"Bir kızımız olursa işte o zaman mükemmelin de mükemmeli bir hayatımız olduğuna inanacağım."
"Bir kız evladı bende istiyorum. Minik adımlarla koşan, senin çevrende baba baba diye çığlıklar atan bir kız çocuğu çok tatlı olurdu."
"Her baktığımda seni göreceğim bir kız çocuğu." diye fısıldadım. Aya ise bir şey dememiş, gülümsemişti. Bana sarılıp uyumuştu. Bende onun yasemin kokusu eşliğinde uykuya dalmıştım.
Sabah ise kalkmak işkence gibiydi. Dünün yorgunluğu vardı ama yataktan kalkmak zorundaydık. Ayashri'yi uyandırmıştım. Beraber kahvaltımızı ettikten sonra giyinmiştik. Daha serbest giysiler tercih etmiştik. Sonuçta meclis tatildi, ciddiyete gerek yoktu. Aya basit bir tunik ve pantolon tercih ederken saçlarını açık bırakıp örgüler yaptırmıştı. Benim ceketimi düzeltirken kapı heyecanla tıklanmıştı ve gel sesimle içeri Veran gelmişti.
Ayashri ona bakarak "Ne oldu, Veran?" dedi. Esmer kadın başını eğmişti. Aya'yı gizliden gizliye efendisi olarak görüyordu. Bunu kırmaya çalışsak da başarılı olduğumuz denilemezdi.
Veran "Valharesli elçiler, ölü bulundular. Karran bulmuş. Birisi banyoda ölü bulunmuş, diğeri ise merdivenlerden kaymış." dedi. Aya'nın bakışları bende iken ona gülümsedim. Onun bundan haberi elbette vardı. Ondan saklama gibi bir hataya düşemezdim.
"Ölümleri üzücü olmuş, zavallı misafirlerimiz! Yasher'in merhameti onların üzerinde olsun. Gerekli hazırlıklar yapılsın, ülkelerine gönderilsin. Taziyelerimizi ileten bir mektup yazılmalı, bu iyi olacak."
"Valharesliler bizi suçlamazlar, değil mi?"
Veran'a bakmıştım. Raji'yi sıkı sıkı tembihlemiştim. Asla bu planı kimseye açıklamayacaktı.Bu konudaki güvenimi boşa çıkarmadığını görmüştüm."Veran neden basit bir kazayı sorguluyorsun? Birisi merdivenlerden yuvarlanmış, diğeri ise banyoda kayıp ölmüş." dedim.
"Ayrıca banyoda ölenin elinde bir not bulundu. Bassam, Lamya'yı Azinkaytlı bir adamdan kıskandığı için öldürmüş ve pişmanlıktan dolayı intihar etmiş." diye mırıldandı. Bu Valharesli tüccarlardan para karşılığında duyduğum bir şeydi. Bunu kullanmaktan çekinmemiştim ve böyle bir küçük aşk hikayesinin sonunu bu şekilde yazmıştım. Bassam ve Lamya, yaptıkları suçlardan dolayı bu sonu hakkediyorlardı.
Ayashri "Bassam'ın kıskançlığına kaç defa şahit olduk, Veran? En sonunda içkili iken cinnet geçirmiş olmalı ve Lamya'yı öldürmüş. Zavallı! Umarım fazla acı çekmemiştir. Şimdi senden istediklerimi yerine getirir misin? Fazla sorgulamadan yap bunu." dedi. Veran kafasını sallayarak çıktığında Aya'nın tek kaşı kalkmıştı.
"Nasıl buldun?"
"Zekice! Senden beklediğim gibi bir plandı. Onların ölmesi üzücü oldu ama mecburduk. Yaptıkları suçlar ortadaydı."
Ellerimi onun yüzüne koyarak "Bizim savaşımızda onlar çok yanlış adım attılar. Bunun bedelini ödeyeceklerdi. Miriam ve Enrico, gönderdiğimiz mesajı almazlarsa bir sonraki hedef onlar olur." dedim ve tutkuyla Aya'nın dudaklarını öpmüştü. Dudaklarımız ayrıldığında bakışları bendeydi.
Odadan beraber çıkmıştık. Ayashri'den ayrıldıktan sonra çalışma odamdaki raporlarımı incelemiştim. Kaisra'nın aradığı adama yönelik çalışmalar son hızla devam ediyordu. O kişi, Loya'nın asıl kimliğini ortaya çıkarak kişiydi ve Kaisra ile beraber Jayce'den önce ben ulaşacaktım. Jayce'in de aradığını biliyordum. Annesinden önce bulmak istiyordu. Söz konusu Loya'nın hayatı olunca annesinden daha çabuk davranmalıydı. Ben ise bu çekişmeden faydalanmak istiyordum. Elbette Loya'ya zarar vermeden yapacaktım bunu. Tatlı Loya'yı kendime küstürecek kadar budala değildim. Benim halimi anlayacak nadir insanları küsterecek değildim ki!
O adamı bulduğum zaman ise ne isteyebileceğimi düşünüyordum. Jayce'i köşeye sıkıştırmam lazımdı. Sınırlarını zorlamalıydım. Loya'yı seviyorsa sınırlarını aşmalıydı. Larastka'dan bile daha çok sevdiğini göstermeliydi. Azinkayt'ın özgürlüğünü vermezdi ama Nizar konusunda yardımcı olabilirdi. Kaisra'dan da Nizar konusunda Jayce'e daha çok baskı yapmasını isteyecektim. Belki birazda Latafah'a baskı olabilirdi. Ah, ben o adamı bulmalıydım. Anne oğlun savaşında kendi kâr payımızı alabilmemiz için o adam gerekliydi.
Akşamüstü Aya ile meydanı gezmiş, meydandakilerin arasına katılarak yemeğimizi yemiştik. Herhangi bir prokol olmadan onlarla yemek yemek hem insanların hoşuna gitmişti hem de bizim. Dranil ve öncekilerden farklı olduğumuzu gösteriyorduk. Azinkayt tarihinin unutulmayacak hükümdarları olacaktık. Ben buna inanıyordum. Halkımda inanmalıydı. Ait olduğum halkında bu inanca sahip olması mühimdi. İlerlememiz için gerekliydi. İnancı olmayan halkın geleceğe dair sözü olamazdı.
Ertesi gün ise festivalin son günüydü. Meclis tatildeydi elbette ama bizler için tatil mümkün değildi. Ayashri'nin çalışma odasına çağrılmıştım. İçeri girdiğimde ise ortam gergindi. Veran, Raji pencere tarafında ayakta duruyorlardı. Savaşçı kimliklerini vurgulayan giyimleriyle aramızdalardı. Karran, Tarun ise yanyana oturmuştu. Misha ise onların karşısındaydı.Ayashri ise masasındaydı. Bende yanına geçmiştim ve sevgilimin elini tutmuştum.
"Ne oldu? Valharesli ölülerde sorun mu çıktı?" dedim.
Karran "Onda bir sorun yoktu. Cesetler gönderildi ve konu kapandı. Sorun Latafah." dedi ve ofladım. Lanet kadın! Neden durmuyordu?
"Yine ne oldu?"
Ayashri "Aslında bir şey olmadı, sevgilim. Esla'dan biraz uzakta yuvalandıkları bir yerleşimlerini bulduk. Çadırlarda yaşayan göçebeci kılığında aramızdalar. Sayıları ise azımsanmayacak kadar değil."
Misha "Biz ise o örümcek yuvasını dağıtalım diyoruz aynı zamanda Kraliçe'ye mesaj içermesi lazım."
Gülerek "Uzaktan ölüm ustası olarak mı görülüyorum? Tamam, zehirlerde oldukça iyiyimdir ama ölüm konusunda iddialı değilim." dedim.
"Ayashri bu sefer daha farklı bir çözüm sundu ama sen kabul eder misin?" dedi ve Aya'ya baktım. Soluk yeşil gözler tedirgin bir şekilde bana bakıyordu.
Ayashri "Kabul eder misin, bilmiyorum. Dinle beni. Duyumlarımıza göre o çadır bölgesinde bizim hakkımızda her şey varmış. Oradan yazıp gönderiyorlar. Eğer biz oradakileri yok edersek, bir süre Latafah'ı oyalayan yalancı mektuplar yazarsak nasıl olur?"
"Peki ölüm nasıl olacak?"
"Diyorum ki ben dansçı kılığına gireyim, sen de benim yanımda birkaç hareket yaparsın. Misha, Karran, Adag ise şarkıcı grup olur. Ben ufak bir dans gösterisi sunarken içeriye sokacağımız askerlerimiz onların sahip olduğu her şeyi ele geçirir. Onların ele geçirdiğini anlayabilecek bir şey bulduktan sonra oradaki her casusu öldürürüz. Kaçacak delikleri olmaması adına çadır bölgesinin çevresini sarılır."
Kaşlarımı çatmıştım. Bahsettiği plan tehlikeli miydi, değil miydi bilmiyordum. Aya'nın dans edeceği düşünmek ise farklı bir durumdu."Başarılı olabilir miyiz?" dedim.
Misha "Bence olabiliriz. Aya, örgüt döneminde çalışırken böyle kişisel gösteriler çok sunmuş ve hep bir belge çalmışlar. Bu sefer daha kanlı olacak."
Tarun "İnsan eski alışkanlıklardan vazgeçemiyor." dedi ve Karran gülmüştü.
Ayashri "Talayer bence başarabiliriz. Zaten eskisi gibi öyle dans etmem. Birkaç figürle işi çözerim diye düşünüyorum. Seninle çalışırız!" dedi. Sesi hevesliydi.
"Başarılı olursak Latafah'a yazacağımız her şey benim kontrolümde olacak. Onu senden daha iyi biliyorum, Aya.Bu şartla kabul ederim."
"Sen yeterki kabul et.Kıskanacağın bir durum yok, değil mi?"
Gülümseyerek "Bence yok." dedi ve elini öpmüştüm.
Ayashri'nin planını uygulamakta bir sorun yoktu. Dans edecek olması beni bir nebze rahatsız etse bile daha farklı bir çözümü kuramıyordum. Oradaki her insan zehirlenmesi güçtü. Benim zehirlerimin ününü duymuş olmalılardı. Ani baskınla her bir adamın kaçmasına sebep olabilirdik. Tek yol, Aya'nın önerisiydi. Tehlikesi vardı ama risk almadan bir adım ilerlenemezdi. Başarılı olursak Latafah'a karşı üstünlük kazanacaktık. Bunu bilmek iştahımı kabartıyordu. Ben kazanmaya açtım. Aya ile beraber her şeyi yapabilecek gücü bulabilmiş iken kazanmama gibi bir şey olamazdı. Sınırlarımı aşmıştım. Bu sınırları yıktı isem kimse beni durduramazdı. Önümde hiçbir güç olamazdı.
♕
Prasad
Raji
Misha
♕
♕Festivali nasıl buldunuz? Larastka'nın sizce bunu duyduklarında tepkisi ne olur?
♕Talayer'in Valharesli elçileri öldürme planı için ne diyeceksiniz? Sizce hakkettiler mi? Valhares ne der?
♕Prasad-Aya tartışmasında haklı olan sizce kimdi? Yemekteki konuşmalar için düşünceleriniz nedir?
♕Talayer-Aya'nın çocuklarını yetiştirme tarzı için yorumunuz nedir? Tamayr-Arsulay ileride bozulur mu?
♕Ayashri'nin Nizar casusları hakkındaki planı için düşünceniz nedir? Talayer izin vermekle doğru olanı mı yaptı? Başarılı olurlar mı?
Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır! Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top