Son Dans ◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: within temptation - all i need

Yayınlanma Tarihi: 17.08.2019 (00:06)

Aşağıda Kaisra, Eduard var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı - Kantre -Ulu Saray

Ayashri

Ana Kraliçe Kaisra'nın karşısına çıkacaktım. Bunun için hazırlanıyordum. Ne giyeceğimi bilemediğim için ortalık savaş alanına dönmüştü. Kıyafetlerim sağa sola saçılmıştı ve bir türlü karar veremiyordum. Neden bu kadar gerilmiştim ki? Çünkü bugün bu saraydaki son günümüzdü. Jayce raporu incelemişti ve neleri yapabileceğimize karar vermişti. İstediğimiz birkaç şey elenmişti ama olsundu. Mesela tekrardan dini yapıların kurulması önerisi ret edilmişti. Larastka'nın inancı yoktu. Onların inancı olmadığı için sömürge ülkelerinin de olamazdı. Sadece Nizar bu konuya uymuyordu. Bu canımı sıkmıştı. Dini bir yönetim elbette izlemeyecektik. Din ve devlet işleri ayrı olmalıydı ama eski Azinkayt'ın canlanması için eski tapınaklar olmalıydı. Belki bir gün olurdu. Belki bir gün diğer ret edilenlerde olurdu.

Latika odadaki dağınıklığa bakarak ağlamak istiyordu. Benim kararsızlığım onun sinirlerini bozsa bile en sonunda karar verebilmiştik. Koyu kırmızı elbisemi giyecektim. Düz elbisemde kalın altın rengi kemer sarmaşık gibi belimi sarmıştı. Omuzlarım ise açıkta kalmıştı. Saçlarımı Latika alttan topuz yapmıştı ve bir iki buklemi yüzümde serbest bırakmıştı. Beni ayağa kaldırmış, uzaktan süzmüştü. Daha sonra mavi gözlerinde memnuniyet vardı.

Latika "İşte oldu! Ana Kraliçe karşısında ezilmeyecek kadar şık ve asil duruyorsun." dedi.

Odadaki dağınıklığa bakarak "Peki bu dağınıklıkla kim ilgilenecek?" dedim ve Latika güldü.

"Talayer ilgilensin derdim ama o bile bu odanın dağınıklığı ile başa çıkamaz. Bakar mısın? Onun bile giysileri yatakta duruyor." dedi ve omzumu silktim.

"Ne yapayım? Kaisra karşısında sıradan durmak istemedim."

"Tamam, tamam. Hadi, git. Ben odayı toparlarım, zaten giysiler sandıklara yerleşecekti."

Gülümseyerek "Teşekkür ederim." dedim ve odadan çıktım.

Kaisra beni kendi küçük salonunda beklediğini söylemişti ve orayı askerler aracılığı ile bulmuştum. Kapı açılmıştı ve ben içeri girmiştim. İçerisi diğer salonlara göre daha sadeydi. Gül kurusu tonları seçilmişti. Duvarlarda portreler ve kılıçlar vardı. Koltuklar krem rengindeydi. Kaisra ise ben gelince ayağa kalkmıştı. Ana Kraliçe, her zamanki gibi şıktı. Soluk yeşil korseli bir elbise tercih etmişti. Eteği kabarıktı. Belinde ise altın zincir vardı. Saçları açıktı ve başında minik altın tacı vardı. Kızıl kahverengi saçlarında ben buradayım diye haykırıyordu.

Karşısında reverans yapmıştım. Sonuçta artık meşru yönetici ilan edilmiştim. Kaisra'ya saygımı daha fazla gösterme mecburiyetindeydim. Kaisra ise sıcak bir şekilde sarılmıştı ve oturmam için yanındaki koltuğu işaret etmişti. Hizmetçilerini çağırmıştı ve orta sehapyı yiyeceklerle doldurmuştu. Hamilesin, iyi beslenmelisin dediğinde ise ister istemez karnıma dokunmuştum. Tabağıma kek, kurabiye almıştım ve dizimin üstüne koymuştum. Yavaş yavaş yiyordum.

Kaisra "Seninle baş başa konuşmadık, Ayashri'an-Dara." dedi ve kahverengi gözler dikkatle benim üzerimdeydi.

"Ayashri veya Dara demeniz yeterli." dedim ve gülümsedi.

Tabağındaki meze ile oynayarak "Seni ilk duyduğumda sana çok kızmıştım, biliyor musun? Koskoca Larastka Prensi'ni kendine maymun ettiğini düşünmüştüm." dedi.

"Kral'ı kendime maymun etmek gibi bir amacım yoktu. Hayat kadar gerçek bir ilişki yaşadık. Onu kullanmak isteseydim şu an Kraliçe Loya'nın yerinde olabilirdim." dedim ve Kaisra gülümsemişti.

"Onu neden terk ettin? Bunu senin ağzından da duymak istiyorum."

"Çünkü ülkemin geleceğini kurtarmak aşktan daha ağır bastı. Ayrıca Jayce ile benzer görüşlerimiz yoktu. Ömür boyu birlikte yaşayacağım adamla aynı pencereden bakmadıktan sonra o aşk ilerler mi?" dedim ve Kaisra kahkaha atmıştı.

Gülerek "Şartlar ağır basınca o adamla bir ömür geçiriyorsun. Her şeye katlanıyorsun."

Çayımı içtikten sonra "Jayce ve benim adıma en güzel karar, buydu. Sonrasında o beni elde etmek için evime baskın düzenledi. Bu olayın yaşanması, bana büyük bir acı verdi çünkü babamı kaybettim. Bu yüzden Kral'ı hatırladığım zaman hep bir yanım acı içinde olacak. Onu güzel hatırlamak isterdim." dedim.

"Keşke bazı insanları güzel hatırlayabilsek değil mi? Ama bu mümkün değil, kızım. Sana yapılan iyilikleri çabuk unutabilirsin ama sana yapılan kötülüğü asla ömrün boyunca unutamazsın." dedi ve derin bir nefes almıştı.

"Kral Ahmar ile evliliğinizi unutabildiniz mi?" diye mırıldandım ve Kaisra kafasını iki yana sallamıştı.

"Unutabilmek mümkün mü? Onun sayesinde aşka, evliliğe olan inancımı kaybettim. Aşağılamaları, iğnemeleri korkunçtu."

"Çocuklarınıza sığınabilirdiniz."

"Çocuklarım öyle mi? Ahmar benimle ilk evlendiği zaman benden asla çocuk yapmayacağını söylemişti ama oldu. Çünkü zorla birlikte olduk. Jayce ve Arnav, bana zorla sahip olduğu gecelerin sonucu oldu." dedi ve gözleri dolmuştu. Bakışlarında sönmeyen öfke vardı.

"Kral sizi birlikte olmaya mı zorladı?" diye fısıldadım. Bunu demek bile korkunçtu, yaşamak ise daha beterdi.

"Evet, sarhoş gelirdi. Ona karşı koyamadım ve hamile kaldım. 4 gebelik yaşadım. İkisi yaşadı ama diğer ikisi öldü. Benim için korkunç zamanlardı. Kendi oğullarıma bu kadar yakın olamama nedenim bu."

"Belki geç kalmış değilsinizdir."

"Mümkün değil. Çocuklarıma her baktığımda babalarının bana yaşattıkları aklıma geliyor. Olmuyor, yapamıyorum. Ahmar benim içimdeki tüm duyguların katili."

"Jayce bunu biliyor mu?"

"Bilse bir şey fark eder mi? Etmez! Jayce babasına tapar. Bendeki eksikliği onunla doldurdu. Bir çocuk olarak talihsiz bir durum. Çocukken bu acıyı çekmek zorunda değildi."

Jayce adına bir kez daha üzülmüştüm. Hayattaki en büyük sevgiden mahrum kalmıştı ama Kaisra'nın da yaşadıkları vardı. Sevmediği bir adamla evlenmiş, ona boyun eğmek zorunda kalmıştı."Belki bir şeyler düzelebilir." diye mırıldandım. Hala bunun olabileceği düşüncesi ben de vardı.

"Ayashri neden ikna olamıyorsun? Ben oğullarıma her baktığımda o korkunç geceleri hatırlıyorum. Babalarının zorla bedenime sahip olması aklıma geliyor bu yüzden onlara bir anne gibi yaklaşamadım, bunun bir anne için ne kadar acı verici olduğunun farkında mısın?"

"Çok zor." dedim ve sinirden gülmüştü.

"Evet, çok zor! Ben de kendimi devlet işlerine verdim. Güçlü olmak istedim ve oldum. Diğer kraliçelerden daha baskın geldim, bu sarayda tek bir lafım bile emirdir."

"Oğlunuzla aranızın kötü olmasına değer mi?"

Tek kaşını kaldırıp "Hayattan intikam almamı sağladı, Ayashri. Beni anlaman lazım." dedi.

"Nasıl?"

"Babanı kaybettin. Öz babandan bahsediyorum. Bu Dranil'in ve Ahmar'ın kumpasıydı. Bana sorarsan ölmesi büyük bir hataydı, kötü bir kayıp oldu. Babanı görmüştüm. Yetenekli bir savaşçıydı ve sen de onu anımsatıyorsun. Cesursun."

"Babamı kaybetmem benim kader yolumu belirledi. Haklısınız, onu öldüren insandan intikamımı aldım." dedim ama Larastka'dan alamamıştım. Larastka'dan intikamımı almam için Azinkayt'ı özgür kılmam gerekiyordu. Bu da benim intikamımım olacaktı.

"Ben de intikamımı aldım. Madem beni bu saraya hapsettiler, bunun bedelini ödeyeceklerdi."

"Herkes bu hayatta bedel öder. Herkesin seçimleri olur ve bizler bu seçimlere göre yol alırız. Her seçim hayatın yeni bir dönüm noktası."

"Kısacık hayatında güzel dersler almışsın. Bundan sonra da iyi ilerlemen gerekir. Tek bir hatan büyük bir düşüşe yol açacaktır. İnce bir ip üstünde yürüyorsun."

"Ben bugünlere geldi isem cesaretimle geldim. Kendimce doğru adımları attım ve pişman değilim."

"Pişman olmaman güzel. Senin Azinkayt'da olman iyi olacak, umarım dostluğumuzun kıymetini bilirsin. Loya ve Jayce'in seninle Talayer'e takındıkları tavır ortada."

"Bana göre hükümdarlar mantıklı kararlar almalı ve onlar da kendi mantıklarında kararlar alıyorlar. Kişisel duygularla kararlar aldıklarına inanmıyorum."

"Ben sadece sana uyarımı yapıyorum. Gerektiğinde bana yardım etmeni istiyorum. Gerçi Loya'dan da yana olmaman için bir sebep yok. Azinkaytlı bir Larastka Kraliçesi Loya."

Gülümseyerek "Göreceğiz, ekselansları." dedim.

Sohbetimizden ayrılmadan önce Kaisra bana bir hediye vermişti ve bu akşamki veda yemeğinde giymem için ısrar etmişti. Larastkalı leydilerin giydiği tarzda bir elbiseydi ve onu kıramamıştım. Elbiseyle beraber odaya dönmüştüm. Elbise çok güzeldi. Yatağın üstüne bıraktırmıştım. Yumuşak kumaşı, güzelce dikilmiş yasemin çiçekleri vardı. Kaisra ince düşünmüştü. Eğer Jayce ile evlenseydim anlaşamazdık, bu gerçekti ama şu an o kadına bakışım değişmişti. Çok acı olaylar yaşamıştı ama her şeye rağmen dik durmuştu. Pes etmemişti. Bu ona hayran kalmam için yeterli miydi? Gittiği yol da önemliydi ama o güçlü bir kadındı. Ben buna inanıyordum.

Hizmetkarlarıma haber vermiştim. Elbiseyi giymek zor olmamıştı. İç elbise, korsenin bağlanması, kabarık eteğim her şeyimle tamamdım. Soluk yeşil gözlerime uyacak şekilde soluk yeşil ve beyaz bir elbise içindeydim. Korsemde çiçekler vardı ve eteğimde de tüy işlemeleri mevcuttu. Kol kısmım tüldü ve sarıyordu, kurdeleler ile hoştu. Omuzlarımı açık bırakıyordu. Saçlarımı açık bırakmıştım ve minik gümüş zincir saçlarımdaydı. Küpelerimi taktıktan sonra hazırdım.

Talayer odaya girdiğinde ise şaşkındı. Beni boydan boya süzerken gülümsüyordum. Çevremde dönmüş ve alkışlamıştı. Ben ise eteğimi okşamıştım. Bu tarz elbiseler bana göre değildi ama bir geceliğine tadını çıkarabilirdim. Larastka'daki son gecemde bunu yapmam anlamlı olacaktı.

Talayer "Bir Larastkalı leydiden daha Larastkalı gözüküyorsun." dedi ve güldüm.

"Çok kötü bir yalancısın. Ben bu güzel elbiseye ait değilim. Korsesi sıkıyor, eteğin kabarık olması rahatsız edici ama Kaisra'yı kıramadım. Madem hediye etti, üstümde görmeli."

"Tüm gözler üstünde olacak." dedi ve alnımdan öptü.

"Hadi, aşağıya inelim." dedim ve beraber odadan çıktık.

Yemek salonu kalabalık değildi. Çünkü misafirler gidiyordu ama eğlence eskisi gibi devamdı. Larastka eğlenceyi seviyordu ama bu bana göre Nizar gibi samimi ve içten değildi. Daha soğuk, daha kibir içinde eğleniyorlardı. Bu akşamki masamızın Kral ile Kraliçe'nin masası olması ise kesinlikle Kaisra'nın işiydi. Jayce beni görünce şaşırmıştı, ben ise başımı eğmiştim. Acaba beni hiç bu şekilde hayal etmiş miydi? Bunu ona soramazdım ve hoş olmazdı. Eğer hayal etti ise şu an cevabı karşısındaydı. Larastkalı gibi giyinmiştim. Bana ait olamayacak olan bir görüntü ile karşısındaydım.

Jayce şaşkınlığını çabuk atmıştı. Loya ise elbisenin çok yakışmış olduğunu söyleyince Kaisra ben hediye ettim demişti. Loya zoraki bir gülümsemeyle ona bakmıştı. Hediyeden memnun olup olmadığını anlamamıştım. Umursamaz davranmıştı. Bence de umursamamalıydı. Alt tarafı bir hediyeydi. Buna takılmasına gerek bile yoktu.

Yemek ise eğlenceli geçmişti. Kendimi rahat hissediyordum. Sadece Jayce'in ikide bir bana ve elbiseye bakması rahatsız ediciydi. Galiba gerçekliğimi sorguluyordu. Ben gerçektim. Bu gece Larastka'da istediğim her şeyi yapabilirdim. Bir daha buzul topraklara geleceğimi sanmıyordum. Jayce'in varlığı artık hayatımda bir gölge olacaktı. O da bunun farkında olmalıydı. Artık başka yollara savruluyorduk. Günün birinde yüz yüze gelecektik ama o zaman ne benim tanıdığım Jayce olacaktı, ne de onun tanıdığı Ayashri olacaktı.

Loya gülerek "Gerçekten bu olabilir mi, Talayer? Çok komik!" dedi. Talayer kendi başından geçen bir hikayeyi anlatıyordu. Masadakiler gülüyordu.

Lord Eduard "Ah, Efendi Talayer. Keşke bu gece son geceniz olmasaydı. Sizin gibi birisiyle arkadaşlık etmek çok keyifli." dedi. Onu da bu masada gördüğüm için şaşırmıştım. Kraliyet ailesinden uzak duruyordu ve durması yönünde emir vardı ama şimdi işler değişmişti.

Talayer "Bende bu konuda üzgünüm çünkü çok değerli arkadaşlar kazandım. Siz ve Ana Kraliçe Kaisra'nın dostluğu çok değerli ve unutulmaz. Fakat herkesin kendi evlerinde olması daha iyi olacak, evimi özledim."

Gümüş kadehimdeki şerbetimi yudumladıktan sonra "Evimize gidiyor olabiliriz ama sizleri de Azinkayt'a bekliyoruz. Bize gösterdiğiniz ev sahipliğini gösteremeyebiliriz ama en iyi şekilde sizleri ağırlayacağımızdan emin olabilirsiniz." dedim.

Jayce "Kraliçe Loya'mın doğduğu topraklara elbette ziyaret edeceğim. Diğer ülkelere gidemem ama size mutlaka geleceğiz, Ayashri. O yeniliklerden sonra Azinkayt'ı görmek istiyorum." dedi. Mavi gözleri buz gibiydi. Hiçbir duygusunu yansıtmıyordu.

"Kral, emin olun Azinkayt'a geldiğiniz zaman tanıyamayacaksınız. Çok farklı bir yer olacak ve halkımın Kral Jayce ve Kraliçe Loya'ya minnettar olacak."

Loya "Umarım iyi bir şeyler görebiliriz. Bana iddia ettiğin gibi halkının annesi olabilirsin." dedi ve derin bir nefes aldım.

"Evet, olacağım. Halkımın annesi olacağım. Size tavsiyem sizde olun. Bir çocuğa bakıcılık yapar gibi yaklaşmayın."

"Tavsiyelerini kendine sakla, tatlım. Herkes aynı değil, biliyorsun. Senin yönetim anlayışın farklı, benim yönetim anlayışım farklı. Hepimiz burada aynı olursak sıkıcı bir hayat olurdu."

Talayer "Kraliçemiz haklı, Dara." dedi ve Talayer ile bakıştım. Uzatmanın anlamı yoktu.

Aiden "Açıkçası Talayer ve Ayashri iyi ki geldi. İlginç bir çiftler ve ben tanıdığım için memnunum. Umarım ben de bir gün bu meşhur Azinkayt'ı görürüm." dedi ve arkasına yaslanmıştı.

"Elbette gelebilirsiniz."

Jayce'e bakarak "Sevgili kuzenim beni bırakmaz, değil mi?" dedi.

Jayce "Bırakmak gibi bir düşüncem yok. Çevremde yetenekli insanlar olsun istiyorum. Kantre ve Larastka içinde çok çürük insanlar mevcut, onları temizlemem lazım. Bana göre yeni bir düzen kurmaktan daha zor."

"Yeni bir düzen kurmaktan daha mı zor? Siz mevcut düzeni biliyorsunuz, nasıl işlediğini görüyorsunuz ama yeni bir düzende bu yok. Aklında bir şeyler var ama uygulamada nasıl duracağı belli değil." dedim ve bana baktı.

"Neden yeni bir düzen kurulması için uğraşılsın? Eski düzen iyi, her şey yolunda iken neden? Kimseden şikayet duymuyorum?"

Gülerek "Çünkü insanların dilleri kesildi. Korku yoluyla bastırıldı ve kimse bir şey diyemiyor. Oysa onlara konuşma imkanı verilse neler diyecekler?" dedim.

"Senin bu açıksözlülüğün en başından beri hoşuma giden bir özelliğin ama dikkat et, senin de dilin kesilmesin." dedi ve şarabını yudumlamıştı.

"Haddim değil ama çevrenizde dürüst insanlar tutun. Açıksözlü insanlardan zarar gelmez, gördüklerini derler ama gördüğü şeyi çarpıtanlar var. Onlardan korkun çünkü sizi her an batırabilir."

Loya "Ayashri'den öğütler! Bu kadar kendini yetiştirmiş olduğunu bilmiyordum." dedi ve Talayer'in elini tuttum. O ise yumuşak bir gülümsemeyle bana bakmıştı.

"Çünkü bunları bana öğreten Talayer. Cesaretin yanında aklımında gelişmesi lazım. Farklı düşünceler bilmezsem ilerleyemem ve Talayer iyi bir öğretmen." dedim gülerek.

Lord Eduard "Ah, bu yüzden saray kütüphanesinde sizi çok görüyordum."

Talayer "Öğrenmeye hevesliyiz! Ayashri'ye sürekli kitaplar verirdim ve o okurdu. Bir insan düşük seviyede diye kendisini geliştiremez denilemez bana göre. Özellikle Azinkayt gibi okuma ve yazmanın düşük olduğu bir yer düşünülünce okuma yazma öğrenmesi bile başarı."

Eduard kaşlarını çatarak "Neden?" dedi.

"Çünkü Dranil bunu arzu etti. Cahil halkın koyun gibi güdüleceğine inandı ve başardı. Sorgulayan insan istemiyor."

Loya "Dayım mutlak bir hakimiyet istiyordu ve başardı. Fakat sizler onun gibi olmayacaksınız, buna inanıyorum. En basiti insanlara okuma yazma öğreteceksiniz. Jayce ile raporunuzu incelerken yeni bir alfabe fikrini çok sevmiştim."

"Zamanla gerçekleşecek yeniliklerden birisi. Yeni alfabe oluşturulacak, her mahallede okullar olacak. Beni bu düşünce çok heyecanlandırıyor!" dedim.

Jayce "Benim aklıma takılan insanların bunun kıymetini bilip bilmeyeceği ayrıca ne kadar başarılı olacağınızı görmek istiyorum."

Talayer "İnsanlarımız yenilik istiyor, mevcut düzenden bıkmışlar. Yanlış anlamayın, Larastka'dan bıkmışlar demiyorum mevcut düzenin onlara getirdiği sefaletten bıkmışlar. Sefaletten kurtulmak isteyen, aydınlığı arzu eden birçok insan bu yeniliklere sıkı sıkıya yapışacaktır." dedi ciddiyetle.

"Hep birlikte göreceğiz. Kör bıçak hançere dönüşecek mi? Merak ediyorum."

"Merakınızı seve seve gidereceğiz. Siz de Nizar'a beş bin kişilik ordu yollayın bir daha bence. Bu ordu kendi içlerindeki huzuru sağlamak için olsun."

"Kıskandın mı?" dedi alaycı bir şekilde.

Talayer omzunu silkerek "Kıskanmak mı? Yok artık! Biz istediğimizi aldık, bunu biliyorsunuz. Dans ettik, diz çöktük daha neler yaptık, neler!" dedi.

"Seni özleyeceğim, Talayer. Senin bu ironilerini çok özleyeceğim." dedi ve sevimsiz bir gülümseme ile Talayer bakarken Talayer gözlerini kısarak kafasını sallamıştı.

Talayer ayağa kalkmıştı ve Loya'nın karşısına geçmişti. Loya'nın elini tutmuş ve onu dansa davet etmişti. Loya ise memnuniyetle dedikten sonra dansa kalkmışlardı. Harika dans ediyorlardı. Uyumlarını sevmiştim. Gerçi Loya saray danslarında harikaydı. Herkesi kendine izlettiriyordu ve alkışları topluyordu.

Kendi önümdeki tabağa bakarken Jayce ayağa kalkmıştı. Elini bana uzattığında ona şaşkınca bakmıştım. Mavi gözleri ciddiydi. Duruşu, bakışı gerçek bir kraldı ve bir kral tarafından dansa davet ediliyordum.

Jayce "Benimle dans eder misin, Ayashri'an-Dara?" dedi ve elini tutmuştum.

"Teşekkür ederim, majesteleri." dedim ve ayağa kalktım.

Dans alanına gelmiştik ve yerimizi almıştım. Benim bir elim onun omzunda diğer elim elindeydi. Onun da bir eli elimde, diğer eli belimdeydi. Gözlerimiz ise birbirine kenetlenmişti. Asla ayırmaya niyetimiz yoktu. Uygun adımlarla dans ediyorduk. Loya gibi süzüldüğümü düşünmüyordum ama bende de bir takım uyumlu hareketler vardı.

Jayce "Elbisen sana çok yakışmış." dedi ve beni döndürmüştü.

"Teşekkür ederim." dedim.

"Annem zevkli bir kadın ve doğru bir renk seçmiş. Gözlerini ortaya çıkarmış. Açıkçası giymeni beklemiyordum."

"Buradaki son gecem, biliyorsunuz. Bu son geceye uygun giyinmek istedim. Ana Kraliçe'nin beni bu şekilde görmeye hakkı vardı."

"Bana bu elbiselere ait değilim dediğini hatırlıyorum. Belki de yanlış hatırlıyorumdur."

Gülerek "Evet, değilim. Korseler, kabarık etekler, ihtişamlı elbiseler bana hitap etmiyor. Bu elbise içinde hapsolmuş gibi hissediyorum." dedim.

"Aynada kendine bak ve bu histen utan."

"Hayal ettiğin gibi miyim yoksa daha azı mı? Söyleyebilirsin, çekinme."

İç çektikten sonra "Daha güzeli desem ne dersin? Seni bir zamanlar kendi kraliçem olarak hayal ettiğim doğruydu. Böylesine sıradan bir akşam yemeğinde beraber dans ederken düşlüyordum." dedi.

"Bak, hayalin gerçek oluyor. Senin kollarında dans ediyorum, salondayız ve insanlar eğleniyor. Keşke başka bir hayalin olsaymış Arynad onu gerçekleştirirmiş."

"Hayalimde sen benim kraliçemdin."

"Eh, bazı yerlerin eksik kalması normal değil mi? Herkes istediği şeye tamamen kavuşamayabilir. İkimizde bizim için doğru insanlarla beraberiz, bunu inkar edemezsin." dedim ve gözucuyla Talayer'e bakmıştım. O Loya ile konuşurken gülüyordu.

"Her şey farklı olabilirdi ama bizim için en doğru olan buydu, değil mi?"

"En doğru buydu. Ben bu elbisenin insanı değilim, senin kraliçen olamazdım. Dans ederken bile sana nasıl ayak uyduracağımı düşünüyorum ama Loya öyle değil."

"Loya'yı işte bu yüzden seviyorum. Bana ayak uyduruyor ama sen yapamadın. Belki de beni gerçekten sevmedin."

"Deme böyle, kulağa çok komik geliyor. Ben seni sevdim, Jayce. Gerçekten sevdim ama olmadı işte. Ne sen, ne de ben birbirimize uyamadık."

"Biliyorum, biliyorum. Yaşadıklarımız bir rüya gibi geliyor. Sonu kötü biten bir rüya bunu kabus yapmaz, değil mi?"

"Başlangıcı iyi olan her şeyin sonu kötü bitiyor diye kötü bir hikaye diyebilir miyiz? Gerçi insanlar her daim sonu hatırlar. Buna ben de dahilim. Sana olan hislerimden ziyade sonunda yaşadığım acıyı hatırlıyorum."

"Kendi bencilliğinin acısını çektin. Kendin dışında kimseyi sevemeyeceğinin kanıtı bu. Gerçi Talayer'i seviyorsun çünkü sana bir şeyler katıyor."

"Bana bencil diyene bakar mısın? Benim kadar bencil olan birisi var ise sendin. Kabul et, bunu. Beni elde edebilmek uğruna bir yıkıma yol açtın. Esla'dan kaçarken acıdan deliriyordum."

"Kendimi kaybetmiştim ama şimdi buldum. Loya sayesinde kendimi buldum."

Loya'ya bakarak "Sakın onu üzme, Jayce. O üzülmeyi hakketmiyor." dedim.

"Sana katılıyorum, o üzülmeyecek. Onu çok mutlu edeceğim. Seninle kurduğum her hayali onunla gerçekleştireceğim ve bunu duyacaksın."

"Buna sevinirim."

"Şunu bil, Ayashri. Ben bu geceyi, bu dansı hiç unutmayacağım. Seni aklımdan silsem bile bu anı taze kalacak."

"Çünkü bu bir veda dansı. Bir daha ne zaman karşı karşıya gelebiliriz ki? Artık farklı insanlarız ve yarın gidişim bunun göstergesi."

"Yarın senin uğurlamayacağımı da bilmeni isterim. Karşılamada yoksam neden uğurlamada olayım ki?"

"Zaten bizde sabaha karşı gideceğiz, kimseyi rahatsız etmemek adına. Yol uzun ama ben mutluyum. Evime dönüyorum."

"Bakalım benden daha üstün gördüğün Azinkayt ile ne yapacaksın?"

"Çok şey yapacağım, göreceksin." dedi ve belimden tutup, döndürmüştü.

Yere indirdiğinde müzik bitmişti. Jayce ile birbirimizi eğilerek selamlamıştık. Daha sonra Loya ile Talayer yanımıza gelmişti. Böylece eşlerimiz değişmişti. Talayer ise dans ederken daha rahattım. Hatta daha serbesttim. Dansın sonunda dudaklarımı öpmesine ise tutkuyla karşılık vermiştim ve çevremizdeki gerçek aşk diyerek alkışlamıştı. Bu beni biraz utandırsa bile o utanmamıştı. Khaird bizimle diyerek kulağıma fısıldamıştı.

Odaya çıkarken Talayer ile sarmaş dolaştık. Korseden kurtulmama fazlasıyla yardımcı olmuştu ve ben de onu kendime daha yakın tutmak istemiştim. Dudaklarım dudaklarında erirken bedenim bedenine hapsolmuştu. Tutkulu aşığımdı, ateşli sevgilimdi. Ben onu seviyordum, gerçekten seviyordum. Ateşime ateşle karşılık veren adamdı. Buzda donmamı engelliyordu ve bana böyle bir aşık yakışırdı. Ben bir ateştim ve sönmemem gerekiyordu.

Sabaha karşı ise beni uyandıran Talayer olmuştu. Duş sonrası kahvaltı etmiştik ve giyinmiştik. Buraya ilk geldiğimde nasıl giyindi isem aynı şekilde giyinmiştim. Her şey hazırdı ve kafile hareket edecekti. Atıma binmeden önce son kez arkama baktığımda Jayce ile Loya'yı görmüştüm. Loya Jayce'in koluna girmişti ve basit bir elbise ile duruyordu. Jayce'in bakışlarında saklı bir hüzünlü vedayı görüyordum. Beni uğurlamayacağını söylemişti ama işte yapamamıştı. Bizi son kez görmek istemişti. Çünkü ben onun çocukluğundan kalan son parçaydım. Benim gidişim bu çocukluğun gidişi demekti.

Talayer "Kraliyete veda edelim, Dara." dedi ve onlara bakarak revarans yapmıştık. Yanlarına gitmenin anlamı yoktu. Ne diyecektik ki? Kelimelerin tükendiği bir zamandı.

Atlarımıza bindiğimizde harekete geçmiştik. İşte bitmişti. Artık kendi yolumuza gidiyorduk. Kendi hikayemizi yazacaktık ve doğru olan buydu. Ben buraya ait olamazdım. Bunu burada kalarak görmüştüm. Herkes layık olduğu hayatı yaşayacaktı. Bunu zorlamanın anlamı yoktu. Her seçimin bir bedeli vardı ve ben bedelimi ödemiştim. Artık beni geleceğim bekliyordu. Yaptığım seçimlere değecek bir gelecek olacaktı.

Kaisra

Eduard


◑Kaisra'nın yaşadıkları için düşünceniz nedir? Sizce doğru bir şekilde mi davranmış? Hayat hikayesi az çok oturdu, sadece küçük bir detay kaldı ama yorumunuzu merak ediyorum.

◑ Kaisra ve Aya konuşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Jayce ile yakınlaşabilir mi?

◑Aya ve Jayce'in veda dansı için diyecekleriniz nedir? Sizce Ayashri Larastka Kraliçesi olabilir miydi?

Akşam yemeğindeki konuşmaya göre sizce mevcut düzen iyi mi yoksa yeni bir düzene ihtiyaç var mı? Azinkayt ilerleyebilir mi?

Bir dahaki bölüm Loya olacaktır.  Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top