Sevdiceğim, Lütfen Ölme◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Epic Music Of All Times: See What I've Become
Yayınlanma Tarihi: 10.09.2019 (23:38)
Aşağıda Arnav, Veran var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Ayashri
Arsulay kollarımdaydı. Benim bebeğimdi, benim oğlumdu. Çok masumdu,çok güzeldi. Bu hayatta saf sevginin anlamı olmuştu. Evlat sevgisi, bambaşka bir duyguydu. Ruhum bu sevgiye koşulsuz bağlanmıştı. Oğlum için her şeyi yapmaya hazır hissetmeme sebep olan güç, bu sevgiydi. Bu sevgiye sahip olduğum sürece savaşımı daha çok verebileceğime inanıyordum.Savaşım da kazanmak zorunda olduğumu görüyordum. Kaybedersem Arsulay da kaybedecekti.Kazanmak zorundaydım.
Şimdi öz babam Abshek'i ve annemi daha çok anlıyordum. Abshek annemin uzaklaşmasını istemişti çünkü ailesini korumak istemişti. Eğer ben kaybedersem tek başıma olamazdım. Talayer ve oğlumuz da benimle beraber kaybederdi. Artık üçümüzü birlikte düşünmeliydim. Önceden sadece Talayer ile kendimdi. Bazen ölümü bile risk olarak alıyorduk ama şimdi işler farklıydı. Arsulay'ın ölmesini istemiyordum. Ona çok iyi bir gelecek bırakmak istiyordum. Benim yaşadığım zorluklar onu bulmamalıydı, geleceğe her daim umut dolu bakabilmeliydi. Bunun için savaşmam lazımdı.
Kapı yavaşça açılmış ve içeri Talayer girmişti. Beni ve oğlumuzu gördüğünde ise yüzünde büyük bir şefkat oluşmuştu. Yanıma oturduğunda ise bebeği kollarına almıştı. Onu sever iken yüzünde oluşan ifade, izlenmeye değerdi. Talayer harika bir baba olacaktı. Sevgisini asla çocuklarından esirgemeyecekti. Baba gibi baba olacaktı. Koruyan, seven ve ilgisini asla esirgemeyecekti. Oğlumuzu beşiğine yatırdıktan sonra yanıma oturmuştu ve ellerimi öpmüştü.
Talayer "Hala halka açık olan akşam yemeğine hazırlanmamışsın, Dara." dedi ve gülümsedim.
"Arsulay ile ilgilenince zaman kavramını yitiriyorum. Bugünkü kutlama yemeği tamamen aklımdan çıktı." dedim.
Beşiğe bakarak "Onun varlığı sarayda birçok şeyi değiştirdi." dedi.
"Şimdi hayata daha başka gözle bakmaya başladım. Anne ve baba olmak, bambaşka bir durum. Kendim için korkmazdım ama oğlum için korkuyorum. Onun başına bir şey gelecek diye huzursuz oluyorum."
"O çok iyi bir geleceğe sahip olacak, göreceksin. Biz oğlumuza güzel bir miras bırakacağız."
"Artık bundan sonra ne yapıyorsam onun için de yapmış olacağım. Onun benim, senin gibi yaşadığı sıkıntıları görmesini istemiyorum. Ona güzel bir gelecek bırakmalıyız."
Talayer düşünceli bir şekilde bana bakmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra "Göreceksin, oğlumuz bizimle gurur duyacak. O senin ve benim kanımı taşıyor." dedi.
"Senin ve benim oğlumuz. Tanrım! Neden ilk karşılaştığımızda senin benim için doğru insan olduğunu anlamadım ki?" dedim ve güldü.
"Khaird'in tatlı oyunu, yaseminim. Şimdi bak, küçük bir aileyiz. Köklerimizi salıyoruz ve kimse bizi bu topraklardan çekemeyecek."
"Ayrıca Nizar'ı da alacağız. Latafah'ın bu yaptıkları yanına kalmamalı. Bizi tehlike olarak gördüğü için kontrolden çıkıyor ama ona en güzel dersi tahtını alarak vereceğiz."
"Nizar'ı almak ben de istiyorum. Çünkü o toprakları iyileştirmek istiyorum tıpkı bu toprakları iyileştirdiğimiz gibi."
Dudaklarını öptükten sonra "Birlikte her şeyi başarabiliriz. Ben buna inanıyorum aşkım. Seninle tüm kıtayı yakabiliriz." diye fısıldadım ve güldü.
"Biliyorum, Ayashri biliyorum. Seninle ben her şeyi yapabiliriz."
"Artık hazırlansam çok güzel olacak." dedim ve ayağa kalktım.
Akşam yemeği için dolabımdan ateş kırmızısı bir elbise seçmiştim. Boyundan bağlamalıydı. Bronz kalın kemeri belimdeydi. Kemerin üstünde çiçekler vardı. Saçlarımdaki örgülere Talayer'in bana doğum hediyesi olan altın, üzerinde yakut damlalar sarkan zincir takılmıştı. Birer kan damlası gibi olan yakutlar çok hoştu. Talayer bunu özel olarak getirtmişti. Beni şımartmayı seviyordu.
Kırmızı ipek şalımı da aldıktan sonra Talayer ile odadan çıkmıştım. Saraydaki bakıcılara en ufak bir şey olduğunda haberdar etmelerini ise sıkı sıkıya tembihlemiştim. Zaten sarayın tam önünde olacaktı, bir şey olursa hemen geri dönebilecektim. Arsulay'ımı tek bırakmak istemiyordum ama bir yandan devletim vardı. İkisi de benden ilgi bekliyordu ve bu ilgiyi gösterecektim. İkisinin arasındaki dengeyi koruyarak başaracaktım.
Yemek alanı, çok güzeldi. Akrobatlar, dansçılar, soytarılar her yerde insanları eğlendiriyordu. Halk ve sarayda çalışanlar kaynaşmıştı. Bunu görmek güzeldi. Eski sistemdeki katı sınıfsal ayrım kalkıyordu. Hala kendisini halktan üstün gören asil kanlılar vardı ve hala asil kanlılardan nefret eden sıradan insanlar vardı. Fakat bir gün orta yolu bulacaklarına inanıyordum.
Çevremdeki insanların ilgi odağı olmaktan sıkılmamıştım. İnsanların sevgisini hissetmek güzeldi. Bebeği soruyorlardı. Onun adına dualar ediliyordu. Arsulay'ı benimsemeleri güzeldi. Taşıdığı Venaim kanı bile onu Nizar için önemli kılıyordu. Talayer gayrimeşru olsun veya olmasın, Arsulay Venaim kanı taşıyordu. Kral Dinuri bile Talayer'i başta görmek ister iken şu an Talayer'in bir çocuğu olması Latafah'ı tedirgin etmeliydi.
Aya denilmesiyle Tarun'a baktım. Dikkatle bana bakarken iken şerbetimi yudumlamıştım. Aklımda binlerce düşünce geçiyordu ama tek bir tanesini demem daha iyi olurdu.
"Efendim, Tarun." dedim.
Tarun "Dalıp gittin." dedi ve dudaklarımı ısırdım.
Talayer "Bebeği düşünüyor olmalı. Anne baba olunca sorumluluk artıyor. Hayatımıza yeni girdi ama hep varmış gibi." dedi ve şarabını yudumlamıştı.
"Talayer haklı. Aklım oğlumda ve bana ihtiyacı var mı yok mu sürekli endişeleniyorum." dedim.
Misha "Çok tatlı bir bebek. Annesi gibi saçları olacağı şimdiden belli değil mi? Beyazımsı sarı minik saçları var."
Latika "Kime benzediğine karar vermek için çok erken, büyüdükçe belli olacak. Bana göre babası ama bilemiyorum."
"Sonuç olarak Arsulay benim ve Talayer'in oğlu. İkimizden de bir şeyler almış olabilir. Benden beyaz ten ve açık saçları aldığı belli. Yüzü ise zaman içinde göreceğiz." dedim.
Arnav "Sağlıklı olması en önemli olanı, Ayashri. Açıkçası kardeşim ve sarayın tepkisini görmek isterdim. Larastka'da erkek bebek varis gözüyle bakılır, kimileri için bu tehlikedir."
"Kral'ın masum bir bebeği tehlike göreceğini sanmıyorum. Benim erkek bir evlada sahip olmam, onu hiç alakadar etmez!"
"Yanlış anlama, elbette etmez ama ilerisi için edebilir diye düşünmeden edemiyorum. Jayce'i biliyorum, biliyorsun. Senin erkek bir varisinin olması onu düşündürtür."
Talayer "Saçmalık! Sırf erkek diye onu varis ilan edeceğiz öyle mi? Bu asla kabul görülmüş bir şey değil. Açıkçası bu konuyu düşünmek için çok erken ama niyetim hakkedene hakkettiğini vermek. Venaim Hanesi'nin yaptığı gibi kız veya erkek fark etmeden birisinin başa geçmesini istiyorum."
"Bu anlayış ne yazık ki Larastka'da yok. Erkeklerin soyu sürdüğü anlayışı hakim ve şimdi Ayashir ile senin soyunu devam ettirecek bir çocuk var. Bunun anlamı ileride davanızı devam ettirecek birisi olması demek oluyor."
Arnav'ın mavi gözlerine bakarak "Arsulay'a miras olarak bu devleti bırakabilirim ama davamı bırakmayacağım. Bu savaşı ben ve Talayer veriyor isek, ben ve o bitirecek. Çocuklarıma miras olarak savaş bırakmak, istemiyorum. Onlara aydınlık bırakacağım, kan ve vahşet değil." dedim.
"Bunun bedelinin korkunç olabileceğinin farkında mısın, Dara?"
"Ben hiçbir bedelden çekinmedim, Prens. Babamı kaybettim, annem Dranil'den beni kurtarmak uğruna öldü, kız kardeşim uzak bir ülkede. Bunların hepsi birer bedeldi. Kanlı, korkunç bedeller ama beni bugünlere getirdi. Ben bunlardan korkmadı isem diğer düşündüklerinizden de korkmam."
"Jayce'in sende hayran kaldığı özelliği gözlerinde görüyorum. Cesaretin!"
"Cesaretimin cüretkarlığı ile buradayım. Bir zamanlar sadece masumca öldürülen babasının intikamını isteyen masum bir kız iken şimdi ise vatanı için savaşan bir kadına dönüştüm. Prens, beni bundan sonra ne geri adım attırabilir ki?"
"Kaybetme ihtimalin olabilir."
Gülümseyerek "Kaybedersem ben kaybederim ama sevdiklerimi korumasını bilirim." dedim. Sözlerim Prens'i ikna etmişe benzemiyordu. Aklında kuşku vardı. Bu kuşkunun kaynağı Jayce idi. Benim sözlerimin karşılığını görmek istiyordu ve Jayce'in bu konu üzerinde yapabileceklerinden ise çekiniyor gibiydi. Jayce'den korkmuyordum, hayır korkmayacaktım. Bu konuda kararlıydım.
Talayer "Umarım eşimin verdiği cevaplar, memnun etmiştir Arnav. Cesaret ve mantıkla bugünlere ilerledik. Büyük bir tutkuya da sahibiz ve bu tutku ateşine sahip olduğumuz sürece meydandan çekilecek değiliz."
Arnav "Çekilmeniz için bir neden yok, Talayer. Ben Larastka bakışını sunmaya çalışıyorum. Bir erkek evlada sahip olduğunuz için orada sizi sevmeyenler için daha da tehlikelisiniz. Sonuçta bir erkek evladın amacı nedir ki? Babasından devraldığı her şeyi devam ettirmek."
"Çok yanlış bir düşünce bu. Ben bir erkek değilim ama babamın intikamını alabildim. Ona vatan hainliğini layık gören adama daha kötü bir sonu layık gördüm. Bunu bir erkek evlat olduğum için yapmadım, babamın evladı olduğum için yaptım." dedim.
"Larastka ile Azinkayt aynı değil, Ayashri. Aynı olsaydı her şey daha farklı olabilirdi. Burada insanlar daha içten iken Larastka daha soğuk, daha kibirli ve keskin kurallarımız var. Larastka'da asla senin babanın davasını sürdürmen uygun görülmezdi, anlamsız olurdu."
"Bir kız evladın neler yapacağını görememişler, yazık onlara. Sırf tohumlara sahip diye erkeklerin bu kadar üstün olmasını kabul etmem mümkün değil. Erkekler de tohumlar var ise kadınlarda da o tohumu büyütecek toprak var."
"Bunu bir Larastkalı kabul etmez." dedi yumuşak bir sesle ve derin bir nefes aldım. Bu konuyu onunla tartışmak anlamsızdı. İnat etmiyordu dediklerinde ama kırılmayacağını da görüyordum. Dediklerimde yanlış bir şey yoktu.Hatalı olarak kendimi görmüyordum.
Konu kapatmak amacıyla "Talayer, şu dans çemberine katılalım mı? Azinkaytlılar gibi dans etmek istiyorum." dedim.
Talayer "Elbette sevgilim. İnsanlarımız bundan memnun olur." dedi ve ayağa kalktım.
Talayer ile beraber dans çemberine katılmıştık. Hareketlere ayak uydurmam zor olmamıştı. Kendimi ritme bırakmıştım. Bir yönetici olsam bile insan özünü kaybetmiyordu. Bir ileri bir geri gidiyor, kendi etrafımızda dönüyorduk. Arada eşlerimiz bizleri döndürüyordu. Talayer beni döndürür iken insanların çığlıklarını duymak, güzeldi. En sonunda ise en ortadaki kırmızı toz boyaları almış ve herkes kendi dans eşine atmıştı. Böylece bu dansın aslında Tanrıça Yasher adına olduğunu göstermiş oluyorduk. Dini bir şükran dansıydı. Büyük şölenlerde yapılıyordu. Dranil zamanında bu yasaklanmıştı ama ben geri getirmiştim. İnsanlarımızın benliklerini kaybetmesini istemediğim içindi.
Talayer ile birbirimize tozu attıktan sonra gülümsemiştik. Kırmızı toz her yerine dağılmıştı. Hoş benim de ondan farklı kalan bir yanım yoktu. Talayer bir adım bana doğru atmıştı ve boyalı baş parmağını alnıma değdirmiş, yukarı doğru boyayı sürmüştü.
Talayer "Khaird her daim seni yanımda tutsun, Dara. Onun hediyesi olarak hep benimle ol." dedi ve ona sarıldım.
"Ben hep seninle ve oğlumuzla olacağım." dedim ve dudaklarını öpmüştüm.
Dans sonrası arkadaşlarımızın yanına dönmüştük. Sohbet sonrası odamıza çekilmiştik. İlk önce ben duşa girmiştim. Daha sonra Talayer girmişti. Boya tozlarından kurtulmamız lazımdı. Talayer banyoda zaman yokmuş gibi vakit geçirir iken ben de oğlumuz ile ilgilenmiştim. Çok uslu bir bebekti veya şimdilik öyle gözüküyordu. Annem her daim bebeklerin belli bir süre doğduklarının farkında olmadıklarını sonradan yaygaracı olduğunu derdi. Belki de Arsulay doğduğunun farkında değildi ve beni kandırıyordu. Ah benim tatlı bebeğim! Doğdunun farkında olduğunda bile uslu olmanı istemem çok mu olur?
Arsulay'ı beşiğine bırakmıştım. Talayer ise banyodan çıkmıştı. Sadece ipek altını giymişti ve yanıma uzanmıştı. Kolları ile beni sarmış, saçlarımdan öpmüştü.
Talayer "Seni seviyorum, Ayashri." dedi ve güldüm.
Ona bakarak "Ben de seni seviyorum." dedim.
"Bugün dans ederken çok zariftin. Minik adımlar ve ritme uyumun karşısında kendimi kaba hissettim."
"Sen beni nasıl övmen gerektiğini iyi biliyorsun. Danstan uzak kaldım, o kadar iyi değilimdir." diye mırıldandım.
"Hala büyüleyici şekilde dans ediyorsun."
"Senin dediğin gibi olsun o zaman. Ben büyüleyici bir şekilde dans ediyorum. Bu yeteneğimi asla kaybetmedim."
Saçlarımı oynarak "Bu aralar dini hikayeleri okuduğumu biliyor musun?" dedi.
"Hayır. Ne okuyorsun?"
"Şu an Khaird ile Daichin'in hikayesini okuyorum. Birisi Aşkın, Sevginin Yüzü iken diğeri ise Savaşın, Hırsın yüzü. Bunların ikisi diğerlerinden çok farklı."
"Nasıl?"
"Bildiğin gibi 6 ana yüz var. Hepsi Yüzsüz Tanrı'nın kopan, başkalaşan parçaları ve hepsi kendi eşlerini bulmuşlar, öyle ilerlemişler. Fakat Daichin ile Khaird yan yana olsalar bile bir süre sonra ikisinden birisi yok olmak zorunda. Bu Aevni'in bir cezasından dolayı olmuş. Aevni bildiğin gibi diğerlerini toparlayan, eğiten bir yaratıcı."
"Tıpkı bir baba gibi." diye mırıldandım.
İç çektikten sonra "Okuduğum hikayeye göre ise Daichin Ükhel'e meydan okuyor. Ölümü bile yenerim diyor. Kibre bakar mısın? Aeje buna itiraz ediyor ama babamız Aevni onaylıyor. Daichin'in kibrinin kırılmasını arzu ettiği için Ükhel ile anlaşıyorlar ve ortaya büyük bir bahis istiyor. Daichin'i bu konuda kışkırtıyor elbette ve sonunda Daichin ortaya kendi hayatını koyuyor. Ölümün hizmetkarı olacağına dair yemin ediyor ve Khaird buna karşı çıkıyor. Ükhel'in nasıl acımasız olduğunu biliyor ve eğer Daichin Ükhel'e hizmet ederse Khaird ile birlikte olmayacağının da farkında."
"Khaird'i dinlemiyor mu?"
"Daichin inatçıdır ve bu konuda da inat ediyor. Kazanma hırsı, tüm duygularından üstün çünkü. Bu durum karşısında Khaird'in son sözü sevdiceğim, lütfen ölme diyor. Aevni'nin yarattığı arenada Ükhel ve Daichin karşılaşıyorlar. Bir süre Ükhel Daichin üstün olmasına izin veriyor ama Daichin'in dikkati dağıldığı anda onu etkisiz hale getiriyor."
"Dikkatini dağıtan şey ne? Savaşın Tanrısı değil mi?"
"Khaird'in sesiyle 'Sevdiğiceğim, lütfen ölme!' diyor ve Daichin yeniliyor. Bunun sonucu kaçınılmaz, Daichin ortaya koyduğu sözü tutmak zorunda, Aevni ise savaş, hırs gibi ona göre kötücülü olan bu durumu kaldırdığı için mutlu iken Amidral, Aeje bunu bozmak istiyorlar. Çünkü ortada bir denge söz konusu. Barış, sevgi var ise kaos, savaş, nefret de olmak zorunda diyorlar. Bunun sonucunda Khaird'i de ikna ederek Daichin'in serbest kalması için Aevni'nin yanına gidiyorlar. Ona teklif olarak Khaird ve Daichin'in ayrı kalacağını, yan yana olmayacağını diyorlar."
"Aevni bunu kabul etti mi?"
"Hemen kabul etmiyor elbette. Ona göre Daichin gibi fena birisi layığını buldu ama Aeje çok kızıyor, bir şekilde eşini ikna ediyor. Daichin mevcut düzene dönüyor dönmesine ama sevdiceğine asla kavuşamıyor. Yan yana olsa bile bir süre sonra Ükhel'in gölgesi ikisinden birini öldürüyor, Amidral ile bambaşka bir yerde yaşama devam etmesini sağlıyor."
"Demek bu yüzden sevdiceğim, lütfen ölme sözü hüzünlü bir dua. Ne kadar acı, ne kadar keder dolu. Büyük bir inat uğruna sevdiğinden ayrı kalıyorsun, ölüm gibi bir şey bu."
"Daichin ve Khaird her daim birbirilerine uzaktan bakmak zorundalar. Kimi aşklar da böyle. Uzaktan bakıyorsun ve yasaklı kalıyorsun."
Kaşlarımı çatarak "Daichin bunun intikamını Aevni'den almadı mı?" dedim.
Gülerek "Elbette almaya çalıştığı birçok hikaye mevcut ama faydası yok. Ateş düştü, yaktı ve kül etti. Kül olan bir şeyi geri getirebilir misin? Üstelik Khaird Daichin'in çok uyarıyor." dedi.
"Daichin dinlemiyor ve meydan okuyor. Sonuç ise hüsran. Ükhel'in gölgesi, Aevni'nin hükmüyle ayrı düşüyorlar."
"Yapacak bir şey yok, sevgilim. O günden sonra Khaird her imkansız aşkı gerçek kılmak için çabaladığı denilir. İmkansız aşıkların, ayrılmaktan korkanların duası olur Khaird'in Daichin'e olan son sözü. Khaird ise bu duayı duyduğu zaman kalplerden bizlere ulaşır."
"Sevdiceğim, lütfen ölme." diye mırıldandım.
"Khaird'in sesi kalplerimize yansısın." dedi ve esnedim. Talayer'e daha çok sokulmuştum ve uykuya dalmıştık.
Sabah ise Arsulay'ın huysuzlanması ile erken uyanmıştım. Tatlı oğlum ilgi istediği için huysuzlanmıştı ve onu yeterince ilgiye boğmuştum. Toplantıya kadar yanımdan hiç ayırmamıştım. Toplantı zamanı ise bakıcılarına vermiştim. Toplantı sonrası nasıl olsa ilgilenirdim. Devletin yönetiminden geri kalmamam gerekiyordu. Devletimle de bebeğimle de ilgilenecek güç bende mevcuttu. Bana muhalif olan kesimler arka planda kalmamdan memnun olurlardı ama buna asla niyetli değildim.
Mecliste olmamda kimileri şaşkın olsa bile herhangi bir laf söyleme cesaretinde bulunmamışlardı. Burada hep olacağımı bilmeleri gerekiyordu. Söylenenler, düşünceler karşısında uzun uzun tartışıyorduk. Son bir mesele kalmıştı. Bunu söylemek için erken miydi, değil miydi bilmiyordum. Belki de zamanıydı.
Ayağa kalktım ve karşılıklı masaların bulunduğu orta alana geçmiştim. Tüm yüzler dikkatle bendeydi. Diyeceklerim karşısında hazır bir şekilde bekliyorlardı. Her iki tarafa bakarak "Hanımlar ve Efendiler! Bildiğiniz üzere Nizar'ın küstah hükümdarı Latafah bizi zarara uğrattı. Mallarımızı yakıp, yıktı ve paralarımızı saçtı. Bunun bir karşılığı olmalı." dedim ve Yatin gözlerini kısarak bana bakmıştı. Akrabam olan Danisa'nın yanında oturuyordu.
Yatin "Nasıl bir karşılık olacak, Hanımım?" dedi ve gülümsedim.
"Nizar'ı ondan alarak bir karşılığımız olacak. Sizlerin söylediklerinizi duymuyor muyum sanıyorsunuz? Neden bir karşılık vermedik diyorsunuz, işte şimdi size bunun fırsatını sunuyorum!"
"Bunun için güçlü değiliz. Ordularımız yetersiz, silahlarımız yetersiz. Ülkeyi felakete sürüklemeyin."
"Sürüklemiyorum! Aptal mıyım? Uzaktan öyle mi gözüküyorum? Elbette bunun için zamanımız olacak, Yatin. En çok 10 yıl içinde Nizar'ı topraklarımıza katacağız."
Yatin bir şey diyecek iken Talayer öksürmüş, ona bakmıştık. Kendinden emin bir şekilde oturuyordu. Düşünceli ve kararlıydı.Talayer "Efendi Yatin, bence bir yönden haklısın ama devletimizin neler yapacağını unutuyorsun. Kısa süre içinde batmış bir ekonomiyi canlandırmayı başardı isek neden uzun uzun hazırlıkların sonunda Nizar'ı almayalım? Neden tekrardan bu iki ülke birleşmesin?" dedi ve Yatin gerilmişti.
Tarun "Nizar'ın alınması, önemli. Kaybettiğimizi geri kazanmış olacağız, buna yönelik bir adım olacak." dedi ve gülümsedim.
"Kaybettiğimizi almaya yönelik bir adım olacak bu. Asıl kaybettiğimiz şey özgürlüğümüz ve bunu da zamanı gelince alacağız, Tarun. Fakat bunun ilk adımı Nizar'ı almak."
Prasad düşünceli bir şekilde "Larastka buna müsaade eder mi?" dedi ve ona baktım. Donuk gözler benim üzerimdeydi ve sorgulayıcı bakışları vardı.
"Onlardan Nizar'ı almak için izin isterim ama geri kalanı için asla!"
"Onlar efendi ve bizler köleyiz. Larastka'nın mantığında bu var, biliyor olmalısın. Zincirlerimiz boyunlarımızda iken hareket edebilir miyiz?"
"Neden kölelik zincirlerimizden kopmayı denemiyoruz? Onların korkularının altında yaşamaya mahkum muyuz? Bir zamanlar atalarımız zayıftı, Larastka onları bastırdı ama şimdi bambaşka bir dönemde yaşar iken neden baş kaldırmıyoruz?"
Yatin Prasad'a bakarak "Özgürlüğü neden bizim halkımız yaşamıyor, Efendi Prasad? Babanız gibi düşünmeyi bırakın. Özgürlük sadece Larastka'ya ait bir şey olmamalı." dedi ve Prasad derin bir nefes aldı.
Prasad "Babamla beni bir tutmayın, Efendi Yatin. Larastka gerçeğini atlamamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum."
Talayer ayağa kalkmış ve yanıma gelmişti. Kollarını kavuşturup, başını dikleştirmişti. Oldukça ciddi bir ifadeyele karşısındaki kalabalığa bakıyordu. Talayer "Kuzgun'u unutan yok, Prasad ama şunu bilmek gerekiyor. Bu düzen bu şekilde devam edemez. Binlerce insan Larastka zalimliğinden dolayı ağlarken Larastkalılar ne yapıyor? Birbirilerine davetler düzenleyip kurnaz oyunlar oynuyorlar. Nizar'da yaşanan felaketi duymadın mı?" dedi.
"Kıtlığı bahsediyorsunuz."
"Evet! Beceriksiz bir hükümdarın aptalca yönetimi yüzünden cezayı halk çekti. İnsanlar en ufak bir ekmek dilimi için bile kan döker hale gelmişler. Bunun sebebi ise bizleri zincirlere boğan Larastka oldu! Eğer hür bir halk olsalardı şu an Latafah'ı yerinden ederlerdi ama bu mümkün mü? Kölesi oldukları ülkenin hükümdarı kimin yöneteceğine karar veriyor ve olan ne yazık ki halka oluyor."
"Nizar'ı almamız önemli. Onlarla aynı kültürden, aynı özden beri varız. Nizar'ı beceriksiz birisinden kurtarmalıyız ve Azinkayt halkı gibi onları yükseltmek için çalışmalıyız." dedim.
Tarun "Böylece Azinizar yeniden kurulmuş olur. Daha önce ayrılan bir devlet birleşir. Bunun olmamasını düşünmek, anlamsız! Vatanını seven herkes birleşmeyi hayal etmeli."
Yatin "Fakat bu bir an önce olamaz. En az 5 yıl içinde imkansız." dedi ve kafamı salladım.
"Buna ben de katılıyorum ama şu an çalışmalara başlarsak Nizar karşısındaki zayıflığımızı kapatabiliriz."
Prasad "Ben bu konuda kararsızım. Larastka beni düşündürtüyor." dedi ve dudaklarımı birbirine bastırdım. Prasad'a nasıl konuşacağımı bilemiyordum. Donuk bakışları ile ikna olmakta zorlanıyor olduğunu gösteriyordu.
Talayer "Larastka her daim işine geleni davranmıştır. Merak etme, ileride bu konu da bizi destekleyecek." dedi. Bundan nasıl emindi, bilmiyordum ama gördüğü bir şeyler vardır diyordum. Talayer böyle bir adamdı. Ne düşündüğünü, ne hesapladığını kestirmek zordu.
"Zamanın sizi haklı çıkarmasını istiyorum."
"Düşüncelerini söylemekte özgürsün, sorun etmene asla gerek yok. O zaman bugünkü toplantı burada bitmiştir." dedim ve herkes ayaklanmıştı.
Salonu terk ederken kendimi daha rahat hissetmiştim. Planlarım yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Nizar'ı almak, bağımsızlık için mücadele etmek istiyordum. Bunun için hazırlanmamız lazımdı ve bunda kararlıydım. Hazırlıkları özenle takip edecektim. En sonunda hakkettiğimizi alacaktık. Özgürlüğe hasret olan milletimi özgürlüğe kavuşturmak benim görevimdi, kaderimdi. Yeni düzeni ben ve Talayer kuracaktık. Özgür bir halk hayalimdi ve gerçek olacaktı. Azinizar'ın kurucusu olacaktım. Tarih beni unutmayacaktı, bunu biliyordum.
Toplantıdan sonra çalışma odamda birkaç dosya incelemiştim. Sonra ise oğlumun yanına gitmiştim. Onu Veran ile bulmuştum. Veran kucağında oğlumla oturuyordu, bebeği seviyordu. Esmer teninde bebeğim daha beyaz duruyordu.Beni kapıda görünce utangaç bir şekilde gülümsemişti. Yanına oturduğumda ise bebeği kollarıma vermişti.
Veran "Mortale onu kötülüklerden korusun, Ayashri." dedi ve kafamı yavaşça salladım.
"O benim bu hayattaki en değerli hazinem, Veran. O ve Talayer, benim hazinelerim." dedim.
"Şimdi yapacağın her şeyi onun için yapmış olacaksın, farkındasın değil mi? Her atılan adım, onun kaderini şekillendirecek."
Arsulay'ın yumuk gözlerine bakarak "Benim savaşım ben yaşadığım sürece devam edecek. Arsulay'a ise miras olarak kazandıklarımı bırakacağım." dedim.
"Bu devirde bu kolay mı?"
Kafamı iki yana sallayarak "Değil." dedim. Zor olsa bile ben zorluklara alışkındım. Her şekilde, her türlü ilerleyecektim. Khaird'in Daichin'e olan son sözü aklıma gelince ürpermiştim. O hüzünlü duayı aklımdan çıkaramıyordum.
"Şunu da aklından çıkarma. Kendini sevdiklerin için korumak zorundasın. Çünkü sevdiklerin yokluğundaki boşluğu dolduramaz, buna güçleri yetemez. Hayatına girdiğin insanlarda derin bir iz bırakıyorsun, farkında mısın?"
"Bence düşündüğün gibi değil."
Buruk bir gülümsemeyle "Kral Jayce, sence senin boşluğunu doldurabildi mi?" dedi ve ofladım.
"Veran bunu konuşmanın sırası mı? Bu konu çoktan kapandı. Jayce, boşluğu Loya ile doldurdu."
"Kraliçe'nin yeri ayrı elbette ama sendeki boşluğu doldurmaya gücü yetmedi, Kantre'deki yaşanan olaylar bunun göstergesi."
"Bu konuyu konuşmak anlamsız ve sen de bu konuda mantıklı düşünmüyorsun. Jayce'i sevmiyorsun diye biliyordum ama şimdi bu düşüncelerim değişecek."
"Hala sevmiyorum ama düşünüyorum. Basit bir savaşçı değilim, yaşananları analiz edebiliyorum. Şimdi ise korkum şu. Ya ileride Kraliçe Kral'a bir erkek evlat veremezse ne olacak? Kral'da yarattığın boşluk gün yüzüne çıkmaz mı? Sen Talayer'e erkek evlat verir iken Kraliçe veremedi. Bir Larastkalı olarak düşünülürse bu Kral Jayce için kötü bir durum. Kral ise hayıflanmaz mı? Senin ona erkek bir evlat verdiğini hayal etmez mi?"
"Kral, Kraliçe'yi seviyor. Bunu gözlerimle gördüm. Bu dediklerin olamaz."
"Ben düşüncelerimi söylüyorum."
"Düşüncelerini tekrar tekrar mantık süzgecinden geçir. Erkek bir evlada sahip olmak neden bu kadar önemli, anlamıyorum. Veran yoksa sen de erkek egemenliğini kabul edenlerden misin?"
"Kabile yaşamında bu var. Erkek liderler, vahşi kabileleri yönetirdi. Çocukluğumda bunu net olarak biliyorum. Erkek kuzenlerim benden hep değerli olmuştu. Bu bakışı bildiğim için bu şekilde düşünmek zor olmuyor."
"Bence bu bakışı sil, Jayce ile bağdaştırma. Senin düşünmen gereken şey buradaki hayatın." dedim ve ofladı.
"Buradaki hayatımdan memnunum ama bazı şeyler yolunda gitmiyor. Mesela Karran ile aramız artık olmayacak. O, korsan arkadaşını seçti." dedi ve üzülmüştüm. Karran'dan Veran hoşlanmıştı ama Karran ise fırtınalı bir şekilde kavga ettiği Shoda'ya kapılmıştı. Şimdi ise Shoda ile beraber olduğunu biliyordum. Veran ise yine tek kalmıştı.
"Bunun için üzgünüm ama Shoda ile daha iyiler değil mi? Sen ve o, çok yorucu olurdunuz." dedim ve güldü.
"Hayatımda boyunca hem kadınlardan hem de erkeklerden hoşlandım. Sevdiğim insanlar içinde Karran'ı kendime yakın görmüştüm ama şimdi o başkasını seçti. Buna saygı göstermeliyim."
"Elbette senin de mutlu olacağın birisi vardır. Öyle düşünelim."
Bakışları yerdeydi."Buna ben de inanmak istiyorum. Ben ruhu seviyorum, Ayashri ve bir gün benim de ruhum sevilecek. Buna inanıyorum." dedi ve gülümsedim.
Veran ile biraz daha sohbet ettikten sonra o gitmişti. Ben ise Arsulay'a bakmıştım. Masum bebeğim, huzurla kollarımdaydı. Emzirdiğim zaman yüzündeki sakinlik beni yatıştırıyordu. Ben onun için birçok şeyi yapacaktım artık. Ona güzel bir gelecek sağlamak arzumdu. Buna yönelik adımlar atıyordum. Korkmayacaktım. Cesaretim kılıcım, aklım kalkanım olacaktı. Talayer'den güç alarak ilerleyecektim. Onun şifasında kendimi nasıl buldu isem ileride de her düştüğümde Talayer'in şifasında ayağa kalkacaktım. Akrebimin zehri bana şifaydı, düşmanlarıma ise ölümdü. Ben ise bir kurt olarak dansımı yani ilerleyişimi sürdürecektim. En sonda ise kazanmış olacaktım. Ben buna inanıyordum. Oğlum, benim savaşımı sürdürmeyecek ve huzurlu bir geleceğe sahip olacaktı.
◑
Veran
Arnav
◑
◑Arnav'ın dedikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Larastka düşünceleri hakkınca ne diyeceksiniz?
◑Daichin-Khaird efsanesi için düşünceleriniz nedir? İleriye etkisi olur mu?
◑Aya'nın planları için ne diyeceksiniz? Sunduğu sebepler doğru mu?Sizce amacına ulaşabilir mi?
◑Veran-Aya konuşması için ne diyeceksiniz? Arnav-Aya, Aya-Veran konuşmalarına göre Jayce sizce Aya'nın bir erkek çocuk doğurmasını umursar mı?
Bir dahaki bölüm Kaisra olacaktır. 2. kısmın son 3 bölümüne girdik. Kaisra'dan görmek, duymak istedikleriniz nedir? Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top