Kemiren Kuşku♕
BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Music to Become a Villain - Heart of Darkness
Yayınlanma Tarihi: 10.01.2019 (23:55)
Aşağıda Irene, Ronald, Vadim var.
İyi Okumalar!
♕
Larastka Krallığı - Başkent: Kantre - Ulu Saray
Jayce
Güzel Loya'mın saçlarını okşuyordum. Solgun olmasına rağmen güzeldi. Kestane rengi saçları yastığa yayılmıştı. Yüzündeki masum ifade kendimi daha da suçlu hissetmeme neden oluyordu. Hekimler uyarmıştı. Bundan sonra Loya'nın gerilmemesi, sinirlenmemesi lazımdı. Onu üzecek olan her şey bebeğin kaybına neden olabilirdi. Eğer ben Aiden ile kavga etmeseydim şu an böyle bir sorunumuz olmayacaktı. Kendime çok kızıyordum. Loya'yı üzmek istemiyordum. Bunu başarmam lazımdı.
Bu olayda pişman olmadığım şey, Aiden'i dövmekti. Son zamanlarda içimde ona karşı yükselen yabancı bir duygu vardı. Ne olduğunu isimlendiremiyordum. O duyguyla Aiden'e saldırmıştım ve durdurulmasaydım onu öldürebilirdim. O kör duyguya esir olmuştum. Yine de pişman değildim. Aiden bunu hakketmişti. İmkanım olsaydı daha çok saldırırdım. Yine de Loya'ya bir şey olmasını istemiyordum. Onun bu kavgadan zarar görmesinden endişeleniyordum.
Elim Loya'nın karnına gitmişti. Her bebek, yeni bir hayat demekti. Yeni bir hayat, yeni bir umuttu. Bu hayat yaşamayı hakkediyordu. İlk bebeğimiz bizden alınmıştı. Bunun acısını uzun süre atlatamamıştık. Adeline'ın doğumu ile acımız kabuk bağlamıştı. Kötü bir kabustu. Her daim bizi korkutuyordu. Loya'nın kollarımın arasında iken bebeğimi kaybetmek istemiyorum çığlıklarını unutamazdım. İçimdeki yarayı delen kelimelerdi. Korkuyordum. Loya'yı ve ona ait olan her şeyi kaybetmekten korkuyordum.
Loya, Jayce diye mırıldanınca elini tutup öpmüştüm. Kendine geldiği için sevinmiştim. Yosun gözler aralanmış, baygın bakışlar bendeydi. Loya diye fısıldayıp elini bir daha öpmüştüm. Beni bu hayatta koşulsuzca seven tek insan oydu. Onu da kaybedersem benim neyim kalırdı ki? O, krallıklara değerdi.
Loya "Bebeğim." dedi ve diğer eliyle karnını yoklamıştı. Gözleri dolmuş, yaşlar yanaklarından süzülmüştü.
"O bizimle, sevgilim ama bundan sonra daha dikkatli olmanı istiyorum. Sinirlenmek, üzülmek yok."
"Sence bu sarayda dediğin mümkün mü?"
"Kendini korumak zorundasın, onu kaybedemeyiz. Lütfen, sevgilim lütfen." dedim. Yaşlarını sildikten sonra alnından öpmüştüm.
"Neden kavga ettiniz?" dedi ve oturur pozisyona geçmişti. Yastıkları arkasında düzenlemiştim.
"Unut bence. Gereksiz bir konu."
"Jayce! Aiden ile nasıl büyüdüğünüzü biliyorum. Kuzenden öte kardeş gibi yetiştiniz. Şimdi neden kavga ettiğinizi söyler misin?"
"Seni daha fazla üzmek istemiyorum, lütfen."
"Söylemezsen beni üzeceksin. Hekimlerin her zamanki uyarıları bunlar, biliyorum. Jayce, lütfen söyler misin?"
Derin bir nefes aldım."Aiden senin masana bir yeşim taşı bırakmış. Üstelik eşine aldığı bir taş. İlk başta buna inanmamıştım, Luinan söylemişti. Bugün ise bunun gerçek olduğunu öğrendim. Ronald söyledi. Senin odandan çıkarken hizmetkarı görmüş. Ne kadar yakışıksız bir hareket, ne kadar çirkin! Kendi eşine hediyeler alması gerekirken sana nasıl bir yeşim taşı hediye etmeye kalkışır?" dedim ve Loya'nın yanağını okşadım. Loya ise durgundu. Bakışlarını benden kaçırıp pencereye yöneltmişti.
"Bunu sakladığım için bana kızmadın mı?"
"Seni anlayışla karşıladım. Sonuçta Aiden ile aramın bozulmasını istemiyorsun, bu saraydaki gerçek durumumu biliyor ve yalnız kalmam adına endişeleniyorsun Loya. Fakat Aiden'e çok kızdım. Nasıl senin aşığın gibi peşinde dolanabilir? Sen onun için kuzeninin eşisin, daha fazlası olamaz!" dedim. Sinirden ellerimi sıkmıştım. Loya'ya olan aşkı beni deli ediyordu.
"Jayce, bu tamamen yanlış anlaşılma. Aiden, benim masama yeşim taşı bırakacak kadar aklını yitirmedi." dedi ve kaşlarımı çatmıştım.
"Ne? Ronald bunu söyledi, farkında mısın? Sarayın en dobra adamından bahsediyoruz." dedim. Loya ise yutkunmuştu.
"Hiçbir şey göründüğü gibi değil ama Aiden masum. İnan bana, masum. Kavgaya gelmeden önce Ronald ile bunu konuşuyorduk. O da yanlış anlaşılmanın farkında, bunun için üzgün."
Gözlerimi kısmıştım."Bundan emin misin? Ronald hayatta Aiden için üzülmez."
"İnsanın kalbinden geçeni bilemezsin, bu mümkün değildir. Ronald ile beraber bu yanlış anlaşılmaya neden olan kişiyi bulmayı konuşuyor iken Yamuna geldi. Kavganızı söyledi, panikle yanınıza geldim. Zaten karnımda sancı vardı, karıncalanma hissi. Sizi öyle görünce kontrolümü kaybettim."
"Neden bunu yapsınlar? Anlamsız."
Loya alaycı bir gülümseme ile "Bu sarayda Kral'ın Kuzeni olmayı isteyen birçok kıskanç insan var iken neden yapmasınlar? Aiden'in yerinde olsaydım Kral'ın Kuzeni makamını iyi kullanırdım. Düşmanlarımın bana merhamet dilemesi için kullanacağım kesindi ama o düşmanlarına merhametli davranmayı seçiyor." dedi. Ben ise pişman olmuştum. Aiden ile kavgamızın boşu boşuna olması canımı sıkmıştı. Durduk yere onu suçlamamıştım. Basit bir yanlış anlaşılma yüzünden sarayda gerginlik çıkmıştı.
"Aiden'e özür borçluyum. Dilemesem ne olur?"
Loya dik dik yüzüme bakmıştı."Dilemek zorundasın ama o da sana dileyecek. Ben açıklamadım ama o sana açıklayabilirdi, değil mi? Üstelik benim de ona özür dilemem şart. Ben de bu yanlış anlaşılmayla onunla arama mesafe koydum."
"Bunu kim yaptı?"
"Beraber bulacağız ve cezasını vereceğiz, bundan emin olabilirsin." dedi. Kendinden emin duruyordu.
"Hadi, şimdi biraz dinlen sevgilim. Akşam yemeğini hizmetçiler getirecek, benim sana eşlik etmem zor. İncelemem gereken belgeler var."
"Peki. Biraz uykum var zaten. Sersemledim, Jayce."
"Uyu, sevgilim." dedim ve alnını öpmüştüm.
Odadan çıktıktan sonra içim rahattı. Loya ve bebeğimiz sağlıklıydı. Bundan sonra onu üzmeyecektim. Onu mutlu etmeyi en başından beri seviyordum. Esla'dan Kantre'ye bu asla değişmemişti. O benim için gerçek bir hazine iken kaybetme düşüncesi beni ben olmaktan çıkartıyordu. Belki de inatla bastırdığım o karanlık yanım ortaya çıkıyordu. Aiden'e saldıranda oydu. Düzgünce sormadan saldırmıştım, hiçbir açıklama beklememiştim. Daha öncesinde ise Loya ile Aiden'in konuşmamasından ne kadar memnun olduğumu biliyordum. Pişman değildim. Aiden gittikçe beni huzursuz ediyordu.
Çalışma odama girmeden önce kendime tavukla hazırlanan bir salata istemiştim. Canım fazla bir şey istemiyordu. Hem salatamı yiyerek hem de önümdeki raporları inceleyerek zaman geçiriyordum. Saraydaki insanların arasına karışmamak çok doğruydu. Aiden ile kavgamız hakkında sorular sorulacak, canımı sıkacaklardı. Saraya daha fazla dedikodu malzemesi vermeme gerek yoktu. Konuşacak malzemeyi vermiştim. Koskoca Larastka Kralı, kuzeni ile sıradan bir adammış gibi yumruk yumruğa kavga etmişti. Hiç yakışan bir şey miydi? Değildi. Kendime bunu yakıştıramıyordum. Yine de Aiden bunu hakketmişti. Çıkan rezillikten utansam bile Aiden'e yumruk atmaktan memnundum.
Kapım tıklandığında elimdeki divit kalemi bıraktım. Bu kalem bana Loya'mın hediyesiydi. Bir şahinin tüyünden yapılmıştı. Kendisi hatırlatacak hediyeler vermek, onun hoşuna gidiyordu. Ben ise bu hediyeleri seviyordum. Gel dememle içeri annem girmişti. Saçlarını ördürüp, başına toplatmıştı. Altın zincirler örgülerinde parlıyordu. Zümrüt yeşili bir elbise tercih etmişti ve onun ağır havasına uymuştu. Yavaş adımlarla pencerenin yanındaki tekli koltuğun birisine oturmuştu. Ahşap masadan kendisine ve bana iki kadeh şarap doldurmuş, beni karşısındaki koltuğa çağırmıştı. Karşısına oturduğumda gümüş kadehi bana vermişti.
Şarabı yudumladıktan sonra "Ne oldu, anne?" dedim.
Annem "Seninle konuşmak istedim. Unuttun mu, ben annenim. Her ne kadar beni kendine yakın tutmamak için çabalasan bile bu gerçek asla değişmeyecek."
"Anneliğini bu zamana kadar gördüğümü düşünmediğim için sana karşı tavırlarım böyle. Bundan pişman değilim."
"Sen ne düşünürsen düşün, ben yaşadıklarımı biliyorum Jayce. Babanın masallarına inanmaya devam et ama gerçek asla değişmeyecek. Ne sen, ne de abinin gücü bu gerçeği değiştiremeyecek."
"Beni sinir etmeye geldi isen gün içinde yeterince sinirliydim. Boşuna uğraşma."
Hafif gülümsemişti."Böyle bir amacım yoktu ki! Loya'nın durumunu merak ettim."
"Loya'nın durumu oldukça iyi, merak etme. Hekimler gerekli müdahaleyi yaptılar. İlk yaptığı düşükten dolayı gebelikleri hassas biliyorsun. Ayrıca hekimler bir şey daha söyledi."
"Ne?"
"Bundan sonra hamile kalmamasının onun adına iyi olacağını söylediler. Hatırlarsan Keila'ya hamileliği de riskli geçmişti, şimdi de aynı sorunlarla boğuşuyor. Bundan sonrası onun adına iyi olmayabilir. Her hamileliğinde hayatını kaybetme riski artıyor. Bu bebeğimiz için bile var, üstelik Keila'ya hamile olduğu zamandan daha fazla."
"Ah, zavallı Loya!" diye mırıldandı.
"Bunu ona söyleyemedim, cesaret edemedim. Onun hayat dolu gözlerine bakarak nasıl diyebilirim ki? Çocukları çok seviyor, biliyorsun. Bu bebekten sonra bile bir bebek daha isteyebilir. O zaman ona ne diyeceğim?"
"Gerçeği saklamanın bir anlamı olmaz, bunu biliyorsun. Yine de şu an bunu Loya'ya söyleme. Sağlığı herkes için önemli."
"Bebeğimiz doğsun, ona göre açıklama yapacağım. Bu hamileliği sakin bir şekilde atlatması çok önemli. Onu kaybetmeyi göze alamam."
Annem yavaşça elindeki kadehi yudumlayıp, ortamızdaki sehpaya koymuştu. Şarabını doldururken "Onu kaybetmeyi göze alamazsın ama başkalarını alabilirsin. Bugünkü kavgandan bunu anlıyorum." dedi.
"Aiden, bugünkü yumruklarımı hakketti. Masum olsa bile canımı sıkıyordu, patakladım. Bana kızacaksan kız. İnan bana, hiç umurumda değil."
"Neden kavga ettiniz ve masum olduğunu nereden biliyorsun?" dedi ve derin bir nefes aldım. Anneme neden kavga ettiğimizi dersem neler olacağını biliyordum. Bunu kendisi adına kullanacaktı, benim neler hissettiğimi önemsemeyecekti. Yine de içimde kopan fırtınayı birisine anlatmak istiyordum. Annemin bir kez bile olsa annelik yapmasına ihtiyacım vardı.
"Loya uğruna oldu. Loya'nın hamileliğini öğrenmeden önce Luinan bana bir şey anlattı. Aiden'in Loya'nın masasına bir yeşim taşı koymuş olduğuydu. Bu taşları sözde Anisa'ya almış ama Loya'nın masasına bırakılmış. Loya bunu bana söylemedi ve Aiden ile arasına mesafe koydu. Ben ise kurcalamadım, inanmak istemedim ama bugün bana Ronald o taşın gerçek olduğunu anlattı."
Annemin gözleri iri iri olmuştu.Şaşkınlıkla "Bu gerçek mi?" dedi.
"Değil elbette! Loya'nın dediğine göre bir yanlış anlaşılma olmuş, Ronald bu yanlış anlaşılmada piyon durumuna düşmüş ve üzgünmüş. Birileri Aiden'in gözden düşmesini istiyor olmalı." dedim. Annem düşünceliydi. Bir şey diyemiyor, susuyordu. Aramızdaki derin sessizlik ise beni huzursuz etmişti. Annemin buna hemen tepki vermesi gerekmez miydi? Aiden'i savunmalıydı. Sonuçta onun yeğeniydi o. Çok sevdiği ablasının oğluydu. Bana bile yapmadığı anneliği ona yapmış, her şeyiyle ilgilenmişti. Aiden'i savunmasını çok istiyorum.
Anne dedim ve dalgın bakışlar bana bakmıştı."Bir şey demeyecek misin?" dedim. Annem ise derin bir nefes almıştı.
Zoraki bir gülümseme ile "Loya'nın bu dediklerine inanıyorsan ne diyebilirim ki?" dedi.
Kaşlarımı çatarak "Loya'ya bu konuda yüklenecek isen kızarım." dedim ve annem güldü.
"Hayır, hayır. Oldukça objektif bakmaya çalışıyorum, inan bana. Sana şunu soruyorum. Loya, Aiden'i koruyor olamaz mı?"
"Bunu yapması için sebebi var mı? Sakın seni aldatıyor deme!"
"Artık neden yaptığını bilemiyorum ama Loya'nın Aiden'i koruması için birçok neden var." dedi ve arkasına yaslanmıştı.
"Bana yalan söylemez. Ona kendimden bile çok güveniyorum."
"Bilemiyorum, bilemiyorum. Ben yanılıyorumdur belki. Gerçekten Aiden'i gözden düşürmek isteyen birileri oldu ve saraya oyun oynadı."
"Doğru olan bu."
"Jayce, Ronald gibi birisi Aiden'i savunur mu? Lord Jason'ın damatları arasındaki rekabeti bilmeyen yok. Aiden'in ortadan kalkması en çok Ronald'ın işine yarayacak iken neden bu konuda kandırılsın, neden kullanılsın?"
"Bilmiyorum!"
"Beni dinle, bana güven. Bu işin altında başka bir şey var. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Aiden korunuyor suçlu olsun veya olmasın. Loya ise sana yalan söylemiş. Ronald'ı konuşturman gerekecek. Kilit isim o." dedi ve içtiğim kadehi hızla yere atmıştım. Annemin dedikleri kışkırtıcıydı ve inanmak istemiyordum. Loya'nın böyle bir işe kalkışacağını düşünmek, korkutucuydu. Güvenime ihanet demek değil miydi? Ayrıca Aiden'i neden korusun ki?
"Senin dediklerin deli saçmalığından başka bir şey değil. Loya'ya inanıyorum çünkü o sen değil, anlıyor musun? Senin gibi çıkarcı, iki yüzlü değil. O tüm içtenliği ile benim yanımda."
"Loya'nın benden bile daha fena olduğunu acı bir şekilde anlayacaksın. O zaman bana hak vereceğini biliyorum. Ben ise o gün geldiğinde senin yanında olacağım, seninle beraber sana zarar veren her şeyi yok edeceğimize emin olabilirsin."
Bağırarak "Sus!" dedim. Annem ise kadehini bırakmıştı. Ayağa kalkmış, bir şey demeden odadan çıkmıştı.
Dedikleri oldukça mantıklı gelirken kalbim inatla inanma diyordu. Loya'nın bana yalan söylemesi için bir nedeni yoktu, kandırması için bahanesi asla olamazdı. Aiden'den ben daha üstün değil miydim? Öyleydim. Bu ülkenin, sömürgelerin kralıydım. Loya'ya her şeyi verebilecek kişi, bendim. Aiden ise hiçbir şey değildi! Loya'ya hiçbir şey veremezdi. O zaman Loya neden onu tercih etsin ki? Ayashri gibi değildi. Gerçeği görürdü, kendisi için doğru olanı bilirdi. Ayashri ise hayallerinin peşinde koşarken Loya gerçeklerin peşinde koşardı. Loya'nın gerçeği bendim! Bir başkası olmazdı.
Odamdan çıkmış, yatak odama geçmiştim. Kapıyı açtığımda Yamuna ile Loya'yı görmüştüm. İkisi de beni görünce susmuşlardı. Sesleri kesilmiş, dikkatle bana bakarlarken Yamuna'nın neden burada olduğunu merak etmiştim. Ayağa kalkmış, saygıyla eğilmişti. Yanımdan geçip gidecek iken Yamuna'nın kolundan tutup durdurmuştum. Gözleri benim üstümdeydi.
"Neden buradasın? Kraliçe rahatsız, bilmiyor musun?" dedim soğukça.
Yamuna ise sakince gülümsemişti. Yamuna "Majesteleri, Kraliçe'ye bu sarayda sizin dışınızda en yakın benim. Onun yanında olmak, benim vazifem." dedi. Alaycı bir gülümseme yüzümdeydi.
"Sanırım kocan seninle yeterince ilgilenmiyor olmalı. Vadim'e kızacağım."
"Vadim ile aramızda bir sorun yok, gerçekten inanın." dedi ve Loya ayağa kalkmıştı.
Loya "Jayce, Yamuna'yı bırak. Canım sıkılmıştı ve yanıma gelmesini emrettim. Neden tepki gösteriyorsun?" dedi. Yamuna'nın kolunu bırakmıştım. Git diye fısıldadığım zaman Yamuna gitmişti.
Loya'nın yanına gitmiştim. Onu yatağa yatırmış, yorganı üstüne örtmüştüm. Onun ise bakışları bendeydi. İnceler gibi hali vardı. Annemin dedikleri beynimde birer akrebe dönüşmüştü. Her akrep annemin dediği cümleleri söylüyordu. Kuyruklarındaki iğneleri batırmaya çalışıyorlardı. Yamuna'nın gelişini bile buna bağlayacak kadar paranoya yapıyordum. Loya beni kandıramazdı ki! Bunu yapmış olamazdı.
Loya "İyi misin?" dedi. Kafamı salladım.
"Bugün beni çok yordu, sinirlerim bozuk. Banyoya girip rahatlamam lazım." dedim.
"Melisa çayı söylememi ister misin? Sinirlerin gevşer."
"Gerek yok." dedim ve yataktan kalktım.
Banyoda ne kadar kaldığımı bilmiyordum. Sıcak suyun içinde bedenim gevşerken ruhum annemin zehri yüzündendi. Düşünmemeliydim bunları. Loya'ya güvenmeliydim. Onu desteklemeliydim. Beni kandırmak için bir bahanesi yoktu. Aiden masumdu. Evet, masumdu. Kuzenimden özür dilediğim vakit tüm bu olay bitmiş olacaktı. Üstelik Aiden'e iftira atan kişiyi de bulacaktım. Kraliyet ailesini birbirine düşürmenin cezasının ağır olduğunu görecekti. Anneme de ispatlamış olacaktım. Onun haksız olduğunu görecektik.
Banyodan çıktığımda Loya uyumamıştı. Bana merakla bakıyordu, bir şey olup olmadığını soruyordu. Bir şey olmadı desem bile bana kuşkuyla bakıyordu. Gülümseyerek ona sarılmış, saçlarından öpmüştüm. Kollarımın arasındaydı, bana sarılmıştı. O huzurla uyurken ben ise onun huzurla uyumasını izleye izleye uykuya dalmıştım. Gün gerçekten yeterince uzun sürmüştü.
Ertesi günlerde ise Loya'nın dedikleri ispatlanmıştı. İlk önce Ronald yanıma gelmiş, Aiden konusunda ne kadar çok yanıldığını söylemişti. Aiden'den hala hoşlanmadığını ama kendisinin bu konuda kandırıldığını dediğinde içim biraz olsun rahatlamıştı. Mecliste ise Aiden'e bu oyunu kuran kişinin kim olduğu ortaya çıkarılmıştı. Annemin taraftarlarından olan Lord Castiel idi.Hem rüşvet dosyası vardı hem de Aiden'e böyle bir komplo kurmuştu. Aiden ile meclis içindeki tartışmaları bilinen bir gerçekti. Böyle bir şey yapması muhtemeldi. Castiel tutuklanır iken çığlık çığlığa ben masumum, ben masumum diye haykırsa bile onu umursayan olmamıştı.Annem ise dehşet için olanları izlerken ağzı açık Loya'ya bakıyordu. Loya ise rahattı. Zafer kazandığını gösteren gülümseme yüzündeydi.
Bu akşam ise Aiden'in evinde düzenlenen akşam yemeğine katılacaktık. Bir tür barışma yemeğiydi. Herkes Aiden ile sorunum olmadığını bilecek, onunla kuzenden öte kardeş olduğumuz görülecekti. Bu yemek iyi olmuştu elbette. Ayrıca benim isteğim üzerine Ronald da olacaktı. Evet, Anisa ablasıyla arası iyi değildi ama bu akşam küsler barışıyor ise onlarında arası düzelecekti. Krallarına karşı gelecek değillerdi. Gücümün farkında olmayı seviyordum.
At arabası ile Aiden'in evine gelmiştik. Havanın soğukluğu içimi titretirken hızla içeri geçmiştik. Anisa ve Aiden bizi güler yüzle karşılamıştı. Özellikle Anisa çok mutluydu. Kocasının kuzeniyle arasını düzeltmesinden olan memnuniyetini girer girmez demişti. Loya ise gülerek onun bu memnuniyetine şakayla karşılık vermişti. Ben ve Aiden'in kardeş olduğunu, kardeşlerin kavgalar edebileceğini dediği zaman Anisa gülümsemişti. Aiden ise Loya'nın dediğine bakarken tedirgindi. Zaten Lord Castiel'in tutuklandığı zamanda aynı tedirginlikle Loya'ya bakmıştı. Loya ise rahattı.
Yemek odasına geçtiğimizde masanın üstü kalabalıktı. Bu kadar insanın yiyemeceği yemekler vardı. Klasik Larastka insanı işte. Gösterişi, zenginlik göstermeyi seviyordu. Masanın en baş köşesine ben oturur iken Loya soluma Aiden sağıma geçmişti. Aiden'in yanında Ronald vardı.Loya'nın yanında ise Anisa oturmuş, Anisa'nın yanında ise ablası bulunuyordu. Sıcak çorbalarımızın servisi ile beraber sohbete başlamıştık.Sohbette herhangi bir sorun yoktu, herhangi bir atışma yoktu. Sanki kimsenin kimseye kini, nefreti yokmuş gibiydi. Bu yapmacıklık tiksindiriciydi.
"Lord Castiel'in davasının ibretlik olmasını istiyorum, Ronald. Bu davayı yürüten kişi sensin, arzuma uygun ceza vermeni istiyorum." dedim.
Ronald "Elbette, efendim. O rüşvetçi en uygun cezayı alacak. Biliyorsunuz ki Larastka'nın adaleti, bir kılıçtan keskindir."
"Bundan asla şüphem olmadı. Geçmişte bile bu kanıtlandı. Mesela Komutan Abshek'an Pobeda diyebiliriz." dedim. Loya ise bana bakmıştı. Babasının gerçekte Dranil'in oyunu ile ortadan kaldırıldığını biliyordu, Azinkayt bunu savunuyordu ama gerçek, gerçekti. Dranil'in ne yaptığı umurumda bile değildi artık. Abshek'in hain olarak yazıldı ise o şekilde bilinecekti. Loya ise onun kanını taşıyordu ama onun kızı değildi. O, Dranil'in kızıydı. Asla Abshek'in kızı olmayacaktı.
Loya "Komutan Abshek, Ayashri'nin babası bunu biliyorsun. Abshek'in hain olarak kabul edilmesi Ayashri adına sorun olmaz mı?" dedi. Sesi sakindi ama bakışları beni sorguluyordu.
Omzumu silkerek "Ayashri, Azinkayt adına doğru bir isim sevgilim." dedim.
Aiden "Lord Castiel'in ceza almasından memnunum. Çirkin bir iftiraya uğradım, Jayce. İnan bana, bu çirkin iftira yüzünden kendimi mahcup hissediyorum. Keşke en başından beri sana söyleseydim."
Gülerek "En başından söyleseydin yine yumruk yumruğa kavga ederdik." dedim ve Aiden gülmüştü.
Anisa "Aklım almıyor! Kimse buna cesaret edemez diye düşünülür ama Lord Castiel oldukça cesur davranmış."
Irene "Ahmak cesareti, kardeşim. Bir ahmağın yapabileceği bir oyuncu ama oyunun bedeli ağır olacak. Hem rüşvet suçu, hem de böylesine çirkin bir iftira yaşamını kaybetmesine neden oldu. Lord'un nişanlısına üzülüyorum."
Loya "Lord'un nişanlı, şanslı. Eğer evli olsaydı hali kötü olurdu. Zavallı ailesine bile teslim edilmeden genelev köşelerinde yaşamaya zorlanacaktı. Çok yazık olurdu."
"Hiçbir Larastkalı kadının yaşamaması gereken bir durum."
"Leydi Irene, bu duruma üzülebilirsiniz ama atalarımız düzeni bu katı yasalarla sağladı, bu katı yasalarla topraklarımız genişledi ve en güçlü biz olduk."
"Peki hiç vicdanınız rahatsız olmuyor mu? Bu katı yasalar sadece suçluların değil, masum insanların da canını acıttı. O insanların krallığı lanetlemiş olabileceğini düşünmüyor musunuz?"
Bunu demesini beklemiyordum. Onun da tıpkı Lord Jason gibi fanatik Larastka taraftarı sanıyordum. Sonuçta kız kardeşi Anisa öyleydi. Fakat onun düşünceleri farklıydı. Ronald bu düşüncelerin farkında mıydı? Sanmıyordum. Çünkü o da karısına şaşkınca bakıyordu ama bir yanı bu sözlerden hoşlanmış gibiydi."Düşünmüyorum. Onların kızacakları kişi ben değilim, atalarım değil. Yaşadıkları hayata kızmalılar, Irene." dedim ve şarabımı yudumlamıştım.
"Bazen düşünüyorum. Acaba bu lanetler bir gün krallığımızı etkiler mi, sonumuz ne olur diye korkuyorum."
Loya "Korkmanı gerektirecek bir şey yok. Yaşananlar yaşandı. Masumların lanet edecekleri kişi krallar, hükümdarlar değil. Kaderleri, hayatlarıdır. Yaratıcılarına dönüp neden ben diye sormalı, ölümleri veya cezalarının merhameti için dua etmelidir. Tabii bu masada kimse bir inanca sahip değil ama inancın getirdiği öğreti budur."
Ronald "Kraliçe, inançsız bir ülkede bir inanca sahip olmak sizi yormuyor mu? Buna nasıl dayanabildiğinizi merak ediyorum."
Loya ise gülümsemişti. Her zamanki hareketini yapmıştı. Bir parmağına saçının bir buklesini dolamış, oynuyordu. Böyle hareketleri güçlü hissettiği zamanlarda yapardı genelde."Asla yormuyor tersine güç veriyor. Çevremde onca samimiyetsiz, içten pazarlıklı insan olunca ister istemez inanca sığınıyorum. Tavsiye ederim, iyi gelir." dedi ve Ronald kahkaha atmıştı.
"Ben böyle çok iyiyim, hanımefendi. Yaratıcıların desteğini alırsam daha ne olurum inanın bilmiyorum. Yine de benim bazılarının aksine yaratıcılara saygım var. Kimileri inanmadığı gibi saygı bile duymuyor."
"Onların sığ düşünceleri, ne yapabiliriz ki? İnançsız olsan bile saygı duymak zorundasın. Aynı durum inançlı biri içinde geçerli. İnançlı birisi de inancı olmayan birisine saygı duymalı, iki tarafta fanatik olmadan görüşlerini savunmayı bilmeli."
Ronald Loya'ya kadeh kaldırarak "Kraliçem, size ve görüşlerinize hayranım. Krallığımız için neyin iyi, neyin doğru olduğunu çok güzel biliyorsunuz. Uzun yaşayın!" dedi ve kadehini yudumlamıştı. Loya ise karşılık olarak kendi kadehini kaldırıp, içmişti. Yine de bakışlarında Ronald'a karşı huzursuzluk vardı.
Aiden "Jayce doğru bir eş seçimi yaptı, Ronald. Loya'yı hayatımıza o soktu ve bu yaptığı en güzel işlerden birisi."
Anisa tabağındakileri oynarken "Zaten Kral başkası ile yapamazdı. Ana Kraliçe bile Kral ve Kraliçe saraya gelmeden önce bunu sık sık dile getiriyordu."
"Loya benim en büyük şansım, o benim kurtarıcım. O olmadan ben ne yapardım, bilmiyorum." dedim.
Loya bana gülümseyerek bakıyordu. Fakat gözleri doluvermişti. Loya "Sen de benim en büyük şansımsın. İlk tanıştığımız andan bu yana hayatımı etkiledin. Teşekkür ederim." diye fısıldadı. Yaşları yanaklarından süzülür iken yaşlarını hizmetkarın getirdiği peçeteyle silmişti.
"İyi misin? Neyin var?"
Aiden "Sinirleri bozulmuş olmalı." diye mırıldandı. Endişeyle Loya'ya bakarken Loya ise suyunu içmişti.
Loya "Sinirlerim bozuldu. Hamileliğimin de etkisi var. Her şeye ağlar oldum. Seni ve Aiden'i tekrardan yanyana görmek beni duygusallaştırdı. "
Anisa "Kraliçem, Kral ve Aiden asla ayrılmayacaklar. Bundan emin olabilirsiniz. Onların arasına kimse giremez! Hiç kimse bunu başaramaz." dedi ve Ronald'a bakmıştı. Ronald ise sakin sakin Loya'ya bakıyordu. Derin derin düşünüyordu ve ne düşündüğünü merak etmiştim.
Yemekten sonra ise Anisa ve Aiden'in emriyle Loya'yı mutlu eden bir gölge oyunu oynanmıştı. Loya neşe içinde izlemiş, bana sık sık görüşlerini dile getirmişti. Ben ise ona eşlik etmiştim. Dikkatimden kaçmayan bir diğer durum Aiden'in çaktırmadan Loya'yı izliyor oluşuydu. Onun kahkahasını, onun ufak heyecan çığlıkları karşısında mutlu olur gibi hali vardı. İçimdeki kuşku beni kemirirken bir kolumu Loya'nın omzuna atınca Aiden'in bakışları kesilmişti, kendi eşinin elini tutar olmuştu. Bu durum karşısında Ronald'ın da Aiden'e olan alaycı bakışlarını görmemek için kör olmak gerekliydi.
Gece geç vakitte saraya dönmüştük. Aiden ısrar etse bile onun evinde kalmayı ret etmiştim. Hava soğuk olabilirdi ama ben Aiden'in evinde kalarak kalbimdeki kuşkunun beni iyice deli etmesine izin veremezdim. Aiden ve Loya'yı karşı karşıya gördüğüm zaman bile sinirlerim gerilir olmuştu. Herkes kendi evinde rahattı. Loya bile sinirimin farkına varmış olmalıydı ki yine bana melisa çayı iç demişti. Bu sefer onu kırmamıştım, içmiştim. Bitki çayları bile benim içimdeki bu kuşkuyu söküp atamazdı.
Sabah ise Loya'nın çığlığı ile uyanmıştım. Pencerenin karşısında neşeyle el çırpıyordu. Yanına geldiğimde ise karın yağdığını görmüştüm. Loya'nın arkasından ona sarılmış, boynunu öpmüştüm. Yağan karın izlenmesi güzeldi ama sevgilimle izlemek daha güzeldi. Boynunu bir kez daha öptükten sonra "Kar seni neden bu kadar heyecanlandırıyor ki?" dedim.
Loya "Kantre'yi güzelleştiren bir şey, kar. Hiçbir şehre kar ve soğuk bu kadar yakışmıyor. Baksana, nasıl güzel yağıyor? Lapa lapa ve bembeyaz!" dedi. Çocuksu sesi, içimi ısıtıyordu.
"Beni de asıl heyecanlandıran, sensin. Çığlık attığını duyunca korkmadım desem yalan söylemiş olurum."
"Jayce." diye mırıldandı.
"Ne oldu?" dedim ve derin bir nefes almıştı.
"Bir şey olduğu yok. Sadece ismini söylemek istedim. İsminin benimle ne kadar anlamlı olduğunun farkına varmanı arzuladım."
"Ben seninle anlamlıyım, aşkım. Sen olmadan hiçbir şeyin anlamı olamaz. Larastka, Kantre ve bu saray seninle anlamlı. Asla beni bırakma, tamam mı? Seni kaybetmeye dayanamam."
"Seni asla bırakmayacağım, söz veriyorum. Kimsenin gücü buna yetemeyecek, hiçkimse bunu başaramayacak." dedi ve ikimiz yağan karı izlemiştik.
Kahvaltımızı ettikten sonra hazırlanmış, meclisi yönetmiştik. Lord Castiel'in idam hükmünü Ronald meclise sunmuştu. Böylesine alçakça suç işleyen birisinin sorgulanmadan idam edilmesi gerektiğini savunmuş, Aiden ise onu desteklemişti. Annem şiddetle karşı çıksa bile kararı Loya ile beraber onaylamıştık. Annemin hata yapıyorsun, Castiel masum diye haykırsa bile Loya annemi susturmuştu. Rüşvetlere göz yumman birisi bunu savunamaz dediğinde annem ona öfkeyle bakmıştı. Sonuç olarak Castiel hemen idam edilecekti. Yarın sabaha karşı olacaktı ve baltayla boynu kesilecekti. Hainlerin sonu buydu işte.
Toplantı sonrası çalışma odama geçmiştim. Vadim'i de çağırarak orduyla ilgili incelemeler yapmıştım. Aklımda ise annemin itirazlarıyla beraber Castiel'in acaba masum olup olmayacağına dair kuşkular vardı. Annem ilk defa böylesine delice birisini savunmuştu. Masumiyeti haykırmıştı. Castiel masum ise Loya suçlu olmaz mıydı? Sonuçta masum bir adamı suçlu ilan ettirmişti. Ah, aptal düşünceler! Neden beynimden söküp atamıyordum? Neden içimi kemiriyordu?
Vadim "Jayce, iyi misin?" dedi ve ona baktım. O, benim en yakın arkadaşımdı. Esla'ya bile beraber gitmiştik. Hiçbir şekilde benim yanımdan ayrılmamıştı.
"Bilmiyorum, kafam çok karışık." dedim ve kalemi bıraktım.
"Neden?"
"Castiel olayı beynimi kurcalıyor. Adamın ben masumum sesi kulaklarımdan silinmemiş iken annem de bugün delicesine o adamı savundu."
Vadim önündeki kağıdı karalar iken "O adam suçlu olmak zorunda, bunun farkında mısın? Yoksa Loya suçlu duruma düşer. Yamuna bana anlattı. Loya ve Ronald, işbirliği yapmış ve gerçek suçluyu bulmuşlar. Neden buna inanmıyorsun?"
"Annem yüzünden ki! Annem kavganın olduğu günün akşamında beni doldurdu ve bu zehri söküp atamıyorum. İçimi kemiren bir kuşku var."
"Bence Loya'ya inan, dostum yoksa bu kuşku büyür. Bu kuşku büyürse olacakları düşünmek bile istemiyorum. Lütfen, Jayce. Annenin dediklerini unut."
"Unutamıyorum! Olmuyor! Aiden ve Loya'yı bırak yanyana görmeyi isimlerinin bile yanyana gelmesi canımı sıkarken şimdi de Loya'nın Aiden'i koruyor olabileceği ihtimaline dayanamıyorum."
"Neden Loya'ya bunu sormuyorsun?"
Dişlerimi sıkarak "Çünkü beni kandırmış olabileceğini ona yakıştıramıyorum." dedim.
"O zaman Loya'ya inanmak zorundasın! Ona inanmazsan saray birbirine girer. Eğer böyle bir entrika yaptı ise bir bildiği mutlaka vardır."
"Annem gibi davranmış olur!"
"Hayır, annen kendi bencilliği uğruna entrikalar çevirir ama Loya senin uğruna yapar bunu. Onu bu zamana kadar tanıyamadı isen sana yazıklar olsun."
Şaşkınca "Vadim!" dedim ama dostum ciddiydi.
"Loya ve Aiden'e inanmak zorundasın, sarayın geleceği buna bağlı. Onlara inanmayı bıraktığın anda bu saray, bu ülke kaosa düşer ve düşmanlarımız sevinir. Eminim ki Kraliçe Loya da bunu düşünüyordur. Eğer içinde ufacık bir kuşku var ise Loya'ya yazık olacak demektir. Kanlı bir balta onun yolunun sonunda bekliyor olacaktır ve o bunu hakketmiyor."
Doğru konuşmuştu. Beni harekete geçirecek cümleleri söylediği için ona minnettardım. Heyecanla "Ben, ben Loya ile konuşmalıyım." dedim ve ayağa kalkmıştım.
Odadan çıkarken Vadim ne olursa olsun Loya'ya inan demişti. Loya'mı kendi salonunda bulmuştum. Çevresindeki leydilerle oya yapıyordu. Benim gelmemle saraylı hanımlar ayağa kalkarken Loya'nın gülümsemesi yüzündeydi. Onun emriyle leydiler çıkmıştı. Lacivert elbisesi içindeydi. Altın sarısı sırmalar, kadife eteğinde çiçekler halindeydi. Boynunda benim hediye ettiğim safir taşlı kolye vardı. Kraliçe olarak tüm görkemi taşıyordu.
Karşıma dikildiğinde ellerimi omzuna koymuştum.Loya "Neden geldin?" dedi.
"Sana soru soracağım. Neden Castiel üzerinden oyun oynadın?" dedim. Gözleri iri iri olmuştu. Yalanını devam ettirip ettirmeyeceğini merak ediyordum. Bir yanım bunu inkar etmesini, yüzüme tokat atmasını istiyordu. Onu yalancılıkla suçladığım için beni cezalandırmalıydı. Böyle olursa her şey çözülecekmiş gibi geliyordu.
"Özür dilerim ama bunu yapmak zorundaydım. Castiel'in rüşvet suçu vardı ama bu suçu da üstlenmesi gerekiyordu." dedi. Beynimde annemin kahkahasını duyarken içim yanıyordu.
"Neden?"
"Seni ve sarayı korumak içindi. Bunun dışında bir neden olamaz." dedi ve ona sarıldım. Daha fazla kurcalayamazdım.
Loya'yı kaybetmek istiyorsam kurcalamam gerekirdi ama bana yalan söylemesi, annemi haklı çıkarır mıydı? Annemden daha tehlikeli birisi miydi, Loya? Ah, hayır değildi. O, Vadim'in dediği gibiydi. Benim ve sarayın iyiliği için her şeyi yapardı. Bunu bir kez daha göstermişti. Oynadığı oyunun tek amacı buydu. Aiden değildi! Aiden uğruna bir şey yapmamıştı, yapamazdı. Onun için önemli olan bendim. O, beni seviyordu. O, bana aşıktı. Tıpkı benim ona aşık olduğum gibiydi. Biz ayrılamazdık. Kimse bunu bozamazdı. Loya'nın bile gücü buna yetemezdi.
♕
Vadim
Irene
Ronald
♕
♕Loya'nın yalanı hakkında düşünceleriniz nedir? Doğru bir hareket miydi?Ronald-Loya sizce nasıl anlaştı? Aiden'in bunda etkisi oldu mu?
♕Kaisra-Jayce konuşması için düşünceleriniz nedir? Kaisra oğlunu doğru mu yönlendirdi?
♕Akşam yemeğindeki Irene'nin konuşması için düşünceleriniz nedir? Akşam yemeği için ne diyeceksiniz?
♕Vadim dediklerinde haklı mı? Onun Loya'yı savunmasını bekliyor muydunuz?
♕Loya'nın itirafı ve Jayce'in tepkisi için düşünceleriniz nedir? Jayce'i bu kuşku kemirir mi?
♕
Bir dahaki bölüm Kaisra olacaktır! Sevgilerle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top