Kalmam Lazım◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: [OST] Bang Jun Suk - Sado (사도, The Throne) ( Bu arada The Throne filmini izlemenizi öneririm, güzel bir tarihi dram filmidir. :) )
Yayınlanma Tarihi: 03.07.2019 (23:50)
Aşağıda Shoda, Selange var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Loya
Jayce'in koluna girmiştim. Bu akşam annemle yemek yiyecektim. Uzun zamandır en büyük isteği buydu ve ben sürekli erteliyordum. Dün Jayce ile ziyaret ettiğimde ise ikisi beni ikna etmişti ve kabul etmek zorunda kalmıştım. Jayce beni annem konusunda destekliyordu ve annemle anlaşıyorlardı. Buradan giderken onu da yanımızda götürme fikrini sunmuştu ve ben de kabul etmiştim.
Jayce ile gittikçe daha yakın olmak hoşuma gidiyordu. Birbirimizi kısmen anlayabildiğimizi düşünüyordum. Üstelik Ayashri'den bahsetmiyordu. Onun hakkında konuşmuyor, adı geçtiğinde tepkisizdi. Geçmişi ardında bırakmaya hevesliydi ve geleceğe yürürken benim elimi tutuyordu. Beni seviyor muydu? Evet, beni seviyordu. Bunu biliyordum, bunu hissediyordum. Ayashri'nin yerini birden alamazdım ama kendime bir yer bulduğuma kalpten inanıyordum. Ben ona aşıktım, onu seviyordum ve o da beni severken aramızda bir gölgenin lafı bile olamazdı.
Jayce dilenci kadın ve çocuklarına yemek alırken onun merhametine hayran kalmıştım. İnsanları incitmeden, gösteriş amacıyla değil kendi içinden geldiği için yardım etmesi hoşuma gidiyordu. Harika bir hükümdar olacağına inanıyordum. Onun sayesinde ben de bazı şeylerin farkına varmıştım. İnsanlara kibirle yaklaşmanın doğru olmadığını göstermişti.
Jayce koluma girerken "Bakıyorum, hayran hayran beni izliyordun." dedi ve yürümeye başladık.
"Çünkü hayran kaldım. Kalbine, duruşuna hayranım." dedim gülümseyerek ve güldü.
"Çok iddialıyız bakıyorum."
"Ben her zaman iddialıyımdır, Prens. Bunu yeni mi keşfediyorsun?" dedim ve saçımı bir elimle savurdum.
"Seninle ilgili en sevdiğim şey her gün bir özelliğini keşfediyor olmak. Her gün bambaşka bir Loya olarak karşıma çıkıyorsun. Aşık Loya, şımarık Loya, neşeli Loya, huysuz Loya. Birçok katman, birçok duvar ve hepsini aştığımda küçük bir kız çocuğu görüyorum."
"Böyle olmasaydım hayatta kalabilmem mümkün müydü? Yönetici Dranil'in ölen kardeşinin kızı olarak o sarayda kendime yer edinmem lazımdı."
"Fazlasıyla yer edinmedin mi? Dranil'in kendi kızının önüne geçtin." dedi ve iç çektim.
"Zavallı Latika. Çocukluğundan beri beni kıskandı, babasının gözüne girmek istedi ve sonunda kendini zindanlarda buldu. Ona acıyorum."
"Dranil'in bu kadar merhametsiz olacağını düşünemezdim." dedi ve bir çicekçinin önünde durdum. Bembeyaz papatya buketini satın almak istemiştim ve almıştım. Annemin papatyaları sevdiğini biliyordum ve bu ona hoş bir sürpriz olacaktı.
Papatyalara bakarak "Merhametin herkeste olmayan yüce bir duygu olduğunu düşünüyorum. Dayım da ise merhametin kırıntısı var ve şanslı insanlara gösteriyor." dedim.
"Papatyalar çok güzeller." diye mırıldandı.
"Kesinlikle! Geçen annemle konuşurken demişti. Genç kız iken papatyalara bayılırmış ve papatyadan taç yapıp, öyle gezermiş. Düşünüyorum da o sarı saçlara papatyadan taç çok güzel olur." dedim heyecanla ve Jayce güldü.
"O zaman bir gün anneni de alalım, piknik yapalım. Sonra ikinizin papatyalardan tacı olsun, ne dersin?"
"Bayılırım! Ah, Jayce. Biliyor musun annemsiz kaç sene geçirdim, ona karşı bir zamanlar bir şey hissetmiyordum ama şimdi onun yeri benim için çok ayrı. Kolayca o boşluğu doldurdu."
"Çünkü annenin suçsuz olduğunu biliyorsun. Annen bu hikayede masum, Loya."
"Bence de masum. Peki sen neden annemle vakit geçirmeyi seviyorsun? Benden daha çok onu savunuyorsun!" dedim ve güldü.
"Çünkü gerçek bir anne olduğu için. Hiçbir çıkarı olmadan, hiçbir hırsı olmadan seni seviyor ve kıymetini biliyor. Kendi annemde ise bu yok. O Kraliçe Kaisra olmayı daha çok seviyor." dedi ve üzülmüştüm. Kraliçe Kaisra, korkunç ve sert bir kadındı. İyi bir yönetici olabilirdi ama iyi bir anne olmadığı kesindi.
"Kraliçe Kaisra ile tanışmak için sabırsızım ve onunla savaşacağımın farkındayım. Neşeli duruşum insanların beni aptal görmesine sebep olabilir ama ben göründüğümden daha fazlayım." dedim sessizce.
"Dikkatli olmalısın, Loya. Anneme karşı her daim dikkatli olmalısın." dedi ve eve gelmiştik.
Soluk kırmızı kapı kapalıydı. Anahtarı sarayda unuttuğum için kapıya vurmuştum. Birkaç defa vurduğumda ise ses yoktu. Bir yere gidecek değildi, onun için tehlikeli olduğunun farkındaydı. Acaba uyuyor muydu? Camlara da vurduğumda hala ses yoktu. Kapıya anne, ben geldim diye vurarak bağırdım. Şimdiye dek açması gerekirdi.
Jayce "Annen geleceğimizi biliyordu, değil mi?" dedim ve kafamı salladım.
"Biliyordu, neden açmıyor ki?" dedim endişeyle.
"O zaman kapıyı kıralım." dedi ve Jayce dediğini yapmış, kapıyı kırmıştı.
İçeriye ondan önce girmiştim. Anne dediğimde karşımdaki manzarayı görmüştüm. Kanlı duvar vardı. Kan her yerdeydi. Karşımdaki kadının ölü gözleri ise kapıdaydı. Yeşil kahverengi gözlerde yaşamın pırıltısı uçmuş, ölümün donukluğu gelmişti.Boğazında derin kesik vardı. Elimdeki papatyalar düşmüştü. Yan tarafa baktığımda ise kurulmuş bir sofra görmüştüm. Bana en son ne yapmamı istersin dediğinde pilav ve tavuk yeterli olur demiştim. Tabaklarda istediğim vardı. Beni beklemişti, benim gelmemi beklemişti. Son anına kadar gözleri kapıdaydı ve ben yoktum.
"Anne!" diye fısıldadım ve dudaklarım ağlamamak için titrerken yutkundum.
Jayce "Çok korkunç!" dedi sessizce ve annemin yanına gelmiştim. Dizlerimin üstüne çökmüştüm. Elini tuttuğum zaman ılıktı. Ben gelmeden önce olmuştu. Yakın bir zaman diliminde olmuştu ve içim acıyordu. Elini yanağıma koydum.
"Öldürdü onu, Jayce. Öldürdü onu!" dedim ağlayarak.
"Kim?" dedi ama cevabı adı gibi biliyordu. Kim onu bu şekilde öldürebilirdi ki? Hangi canavar onun kanına susuyabilirdi? Yalnızdı ve yalnız ölmüştü. Beni beklerken ölüm onu bulmuştu. Ardından boynu kesilivermişti. Çok canı acımış mıydı, hemen mi ölmüştü? Ölürken katilinin gözlerine bakma cesaretini göstermiş miydi? Katili bu gözlere bakamadığı için mi kapıya bakmıştı? Yoksa kurtarıcısını mı beklemişti? Kafamda birçok soru vardı ve cevabı bulunamıyordu. Fakat tek bildiğim katilinin kim olduğuydu.
Dayımdı katili. Kendisi yapmıştı veya yaptırmıştı. Sinsice davranmıştı. Beni uyuşturmuştu, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmıştı. Sonra ise acımasızca avına saldırmıştı. Öldürmüştü! Beni hiçe saymıştı. Beni önemsememişti. Hangi amaçla yapmıştı bunu? Nedendi? Benim mutlu olmamı istemiyor muydu? Bencildi, çok bencildi. Herkesi kendisi gibi mutsuz olmasını istiyordu. Kendisi gibi buz olsun istiyordu. Hayır, ben onun gibi olmayacaktım. Ben Loya olacaktım, buz olmayacaktım. Duygularımı hissedecektim ve zalim ise olmayacaktım.
"Dranil öldürdü, Dranil yaptı. Öldürdü onu Jayce, benim annemi öldürdü!" dedim ve hıçkırıklara boğuldum.
Jayce ise bir şey dememişti, sadece beni annemin yanından almıştı. Kendisine bastırırken saçlarımı okşuyordu. Hayatın acımasızlığına dair bir şeyler diyordu ama onu anlayamıyordum. Kendi acım öylesine yakıcıydı çevremden kopmuştum. Annemi tanımadan büyümüştüm. Bu yüzden onu ilk kaybetmekte hiçbir sorun yaşamamıştım ama şimdi çok farklıydı. Onu kısa sürede tanımıştım, sevmiştim ve ölmüştü. Beni bu sefer ölümle terk etmişti. Bir daha asla geri dönmeyecekti.
Orada ne kadar kaldığımızı bilmiyordum. Güneş batmıştı. Jayce'in zorlamasıyla evden zar zor çıkmıştım. Saraya dönebilmemiz için ise bir at arabası bulmuştu. Beni saklayarak saraya götürmek istemişti ve başarmıştı. Saraya döndüğümde ise ilk önce kendi güvendiğim insanlarıma annemin kimsesizler tapınağına götürülmesini emretmiştim. Jayce ise onlarla beraber gitmişti.
Boy aynamda kendime baktım. Ağlamaktan gözlerim şişmişti, üstümdeki elbise ise kanlıydı. Darmadağınıktım. Öfkemi ise hissediyordum. Ateş gibi kalbimdeydi ve yakıyordu. Acıyı, öfkeyi bu kadar yakından tanımamıştım. Ruhum yanıyordu ve ben söndürmekten acizdim. Bunu yapanlardan hesap sormak istiyordum.
Hızla odamdan çıkmıştım. Çevremdekilerin şaşkın bakışlarını umursamadan o adamın karşısına dikilecektim. Her şey bir yere kadardı. Artık kimseyi umursamıyor, ne diyeceklerini düşünmüyordum. Çalışma odasında bulamamıştım ama odadan ayrılamamıştım. Çünkü karşımda aile tablosuna gözlerim takılmıştı. Bir zamanlar o tabloda var olduğum için gurur duyarken şimdi lanet ediyordum. Mutlu, aile tablosuydu ama koca bir yalandı. Bu aile şimdi neredeydi? Latika zindanlardaydı, Rakhi oda hapsindeydi ve Prasad kaçaktı. Ben ise koca bir yalanda yıllar boyunca sürüklenmiş, doğru yolu bulmuş iken önüm kesilmişti.
Odanın içinde yürümüş ve tabloyu yerinden söküp almıştım. Hemen hemen benle aynı tabloyu pencereden aşağıya atabilmiştim. Cam kırıkları ile tablo yere düşmüştü. Elime aldığım mumu camdan aşağı atmış ve tablonun yanmasını istemiştim. En sonunda yanıyordu. Ateşler yükseliyordu ve Loya diye bağırılmıştı. Arkamı döndüğümde kendi canavarımla yüz yüze gelmiştim. Dranil ciddiydi ve sertçe bana bakıyordu.
Dranil "Loya, bu ne demek oluyor?" dedi sertçe bağırarak.
"Çok şey demek oluyor! Anlayana elbette." dedim sertçe ve aşağıda yanıyor, yangın var tarzı bağırışlar vardı.
"Sarayı yakarak ne elde edeceğini sanıyorsun? Üstelik o tablo oldukça özel bir tabloydu. Ailemizin tablosuydu!" dedi ve birkaç adım atınca elime geçen yastığı attım.
"Yaklaşma bana! Sakın yaklaşma!" diye bağırdım.
"Neler oluyor? Derdin ne senin? Jayce sana kötü bir şey mi yaptı?" dedi ve gözlerimdeki yaşlar yanağımdan süzülür iken burukça gülümsedim. Bu hayatta bana en büyük zararı Jayce'in vereceğini düşünmesi ne kadar acıydı! Oysa kendisi vermişti. Beni yalanlarla büyütmüştü, gerçeklere karşı kör bırakmıştı. Daha sonra gördüğüm gerçeği ise elimden almıştı.
Kafamı iki yana sallayarak "Jayce beni kırsa bile bu kadar üzüleceğimi sanmıyorum, alıştım belki de ama senin beni kırmana alışamadım." dedim.
"Loya..." diye fısıldadı.
"Neden yaptın bunu? Neden? Neden annemi öldürttün, neden öldürmek istedin? Onun sana ne zararı vardı?" diye bağırdım ve derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatmış, dudaklarını ısırmıştı. Bana baktığında ise gözlerinde herhangi bir pişmanlık olmadığını gördüm.
"Senin geleceğin için bizzat ben öldürdüm. O kadın senin iktidarın için bir tehditti." dedi soğukça ve ellerimi sıktım.
"Benim iktidarım için öyle mi? Bunu demek ne kadar kolay ama verdiği acıyı bilmiyorsun. Doğru, nasıl bileceksin? Hep yalnızdın ki, çevrendekilerin de yalnız olması seni umursamıyor."
"Duygusal davranıyorsun. O kadının ortaya çıkmasını düşünsene, senin felaketin olurdu."
"Jayce ile her şeyi planlamıştık! Annemi Kantre'den uzakta bir kasabaya yerleştirecektik veya saraya hizmetime alacaktık. Kimse bir şeyler anlamayacaktı! Fakat sen ne yaptın? Bana bir şey sormadan onu ölüme gönderdin!"
"Senin iyiliğini düşünüyorum. Bana kızıyorsun, öfkelendin ama zamanla geçecek. Haklı olduğumu sen de görmüş olacaksın."
"Neyin haklılığı? Sen haklı değilsin!"
"Loya, sakinleş ve düşün."
"Düşünecek ne kaldı, çok merak ediyorum. Benim adıma yeterince düşünmüyor musun? Bırak, neyin iyi neyin kötü olduğuna ben karar vereyim." dedim ve karşıma dikilmişti.
"O kadın ölmeliydi ve öldü. Bazen insanların fedakarlık yapması gerekir, sen de anneni feda ettin. Neden bunu anlamıyorsun? Neden inat ediyorsun? Ayak bağı olacaktı ve buna son verdim." dedi ve yanaklarımı okşayacak iken ellerini itmiştim.
"Bunu ret ediyorum. Bu canavarlık, canilik! Zalimlik ve ben senin kadar zalim olmayacağım. Hayır, olmam olamam." dedim ve güldü.
"Seni ben yetiştirdim, Loya. İstediğin kadar inkar et." dedi ve kafamı salladım.
"Senden nefret ediyorum! Senin bu zalimliğinden, canavarlığından nefret ediyorum anlıyor musun? Çek ellerini üstümden, dokunma bana artık!" diye bağırdım ve yüzünde şok bir ifade vardı. Dediklerimi ciddiye almıştı.
"Samimi olamazsın. Bu hayatta sahip olduğun tek kişi benim. Beni de kaybetmek istiyor olamazsın."
"Sendin, bu doğru. Tek ailem olan kişi sendin ama bunu mahvettin. Sevdiğim her şeye, herkese zarar vererek başardın bunu. Ben bu saraydan gideceğim ve sen tek başına kalacaksın!" dedim ve odadan onu itekleyerek çıkmıştım.
Kendi odama döndüğümde yatağıma çöktüm ve kendime sarıldım. Sessizce ağlıyordum. Kimsesiz kalmıştım. Dayım dediğim Dranil annemi öldürerek kendini de öldürmüştü. Benim iyiliğim içindi, öyle mi? Buna göz yummamı nasıl beklerdi? Ben bunu kabul edemezdim. Asla edemezdim. Annemi öldürmüştü, gerçekten sahip olduğum tek şeyi elimden almıştı. O korkunç birisiydi ve bu vahşetle yüzleşmiştim.
Kapım açıldığında Jayce'i gördüm. Endişeyle bana bakıyordu ve sarıldı. Yaşlarımı silmişti. Ben ise parmağımdaki yüzüğe bakmıştım.
Jayce "Yarın cenazesi olacak ve kimsesizler mezarlığına gömülecek. Sabah erkenden olacağını rahipler söylememi istedi." dedi ve kafamı salladım.
"Giderim. Onun benim dışımda kimsesi yoktu. Ailesi Abshek'in davası yüzünden öldürülmüş veya sürgün edilmiş." dedim ve Jayce'e baktım.
"Ben de yanında olurum. Yalnız değilsin." dedi ve burukça gülümsedim.
"Teşekkür ederim, yanımda olduğun için bana destek verdiğin için teşekkür ederim." dedim ve tekrardan ağlamamak için dudaklarımı ısırdım. Kan tadı ağzıma gelmişti.
"Her zaman yanındayım, bunu bil. Açıkçası bundan sonra bu sarayda kalmanın anlamı var mı, Loya? Ben bir mektup aldım. Beni en yakın zamanda Kantre'de görmek istiyorlar." dedi sakin bir sesle ve ona baktım.
"Kantre mi?"
"Larastka kaynayan bir kazan, abim muhaliflerini bastıramadı ve ülke bir iç savaşa sürüklendi. Artık yeni krallarını başlarında görmek istiyorlar ve yeni kraliçelerini de."
"Jayce her şeyi bırakıp, seninle kaçmamı mı teklif ediyorsun?"
"Sadece seni buraya bağlayan bir şeyin kalmadığını söylüyorum. Tabii şu an evet desen bile hemen gidemeyiz ama her an için hazırlıklı olmanı istiyorum. Doğru zamanda buradan gidebiliriz."
"Kaçmak bir çözüm mü? Dranil yapayalnız kalacak." diye fısıldadım.
"Bunu o hakketmedi mi? Sevdiği, onu seven herkesi kendinden uzaklaştırmayı seçti ve kontrolü kaybetti. Sana daha fazla zarar vermesinden endişeleniyorum."
"Artık onu tahmin edemiyorum ama kaçmanın bir çözüm olabileceğinden şüpheliyim. Doğru zamanda burayı terk etmeliyiz."
"Doğru zaman ne zaman?"
"Ayashri Esla duvarlarına ordusuyla geldiği zaman elbette! Yakında burada olacaktır. Talayer ile evlenmiş ve Nizar'ın kraliyet ordusunun desteğini almış, ayrıca paralı askerlerin yarısı onunla. Esla'yı ona emanet etmeden benim buradan ayrılmam mümkün değil." dedim ve Jayce elimi tutmuş, öpmüştü.
"Sana bir şey olabilir, endişeleniyorum. Gidelim buralardan. Hatta şimdi gidelim dersen gideriz, inan bana. Sen, ben ve Vadim. Üçümüz burayı terk ederiz." dedi ve gülümsedim.
Yanağını okşarken "Olmaz, yapamam Jayce. Anla bunu. Azinkayt'ı kurtaracak kişiye vermeden bırakamam. Ayashri ne zaman ordusu ile buraya gelir o gün beraber gideriz. Dranil'i yeneceğinden eminim. Bunu görmesem bile olur." dedim gülümseyerek.
"Loya, benim güzel Loya'm." dedi ve beni omzuna yatırmıştı. Gözlerimi kapatmıştım. Dediklerimde samimiydim. Ayashri gelmeden ülkemi terk etmeyecektim. Sefil bir fare olmayacaktım. Arkamdan ülkesini sattı, bıraktı denilmesine müsaadem yoktu. Ben hakkeden kişiye devrettiğim vakit kendi yöneteceğim krallığa yol alacaktım.
Jayce'in zorlamasıyla yemek yemiştim daha sonra güzel bir duş almıştım. Yatağıma beni yatırdıktan sonra gitmişti. Ben ise uyuyamamıştım. Gözlerimin önünden annemin son hali gitmiyordu. Boğazında derin bir yara, kan duvarlara sıçramış, gözleri ise kapıda. Bir umutla kurtarılmayı bekler gibi bakmış oraya. Yalnızdı ve yalnız ölmüştü. Yetişebilseydim ne olacaktı ki? Kurtarabilecek miydim onu? Hayır, dayı yapma deseydim katili duracak mıydı? Durmazdı. Çünkü o kafasına koyanı yapardı. Aklına ne gelirse yapardı ve acımazdı.
Şu an annem daha mutlu olabileceği bir yerde olmalıydım. Bu yaşamın dertlerinden uzak, daha mutlu bir yerdeydi. En azından kısacık ömründe en çok arzu ettiği şeye kavuşmuştu. Beni bulmuştu. Bir anne için en önemli şey evladı olmalıydı. İleride anne olduğum zaman nasıl bir anne olabileceğimi bana kısacık zaman içinde göstermişti. Sevgi dolu, çocuklarının istediklerini yapmaya hazır bir anne olacaktım.
Gün doğmadan uyanmıştım. Kısacık bir uykuyla günü idare edebilirdim. Uzun koyu lacivert bir etek, üstüne kollarım şeffaf olan bir gömlek seçmiştim. Saçlarımı ise ördürmüştüm. Erken bir vakitte kalkmam hizmetimdekileri zorlamıştı ama yapacak bir şey yoktu. Bir çift inci küpeyi ise titreyen ellerle takmıştım.
Saraydan çıkmıştım ve Jayce ile Vadim'i gördüm. Vadim üzüntülerini dilerken kömürleşen yere baktım. Tabloyu attığım yerde küller vardı ve yukarı baktığımda pencereden bakan Dranil'i gördüm. Uzaktan katı duruşuyla beni izliyordu. Ona baktıktan sonra Jayce ile beraber at arabasına binmiştim. Vadim atıyla bizden önde gidecekti.
Yolda giderken papatyadan bir taç almıştım, ayrıca gümüş bir yüzük. Jayce'e onun ruhunun kimsesiz olmadığını göstermek için aldığımı dediğim zaman anlayışla karşılamıştı. En sonunda kimsesizler mezarlığına gelmiştik. Tapınağın hemen yanındaki mezarlıktı. Minik minik tepeciklerden oluşuyordu. Azinkayt içinde ölenler eşyalarıyla gömülürdü. Burada ise tapınaktakiler kendi eşyalarından birkaç parça veriyordu. Annemin mezarı ise hazırlanmıştı. Rahipler bedenini taşıyordu ve rahibeler ise ilahiler söylüyordu. Önüme camdan lahidi ile konulmuştu. Düz beyaz bir elbise giydirilmişti. Boğazındaki çirkin yara temizlenmiş ve dikilmişti. Uyuyor gibi bir hali vardı. Tacı açık ve özenle taranmış saçlarına yerleştirmiştim. Yüzüğü ise işaret parmağına takmıştım. Rahipler varlığıma şüphe ile bakarken Jayce karışmamalarını söylemişti.
Geri çekildiğim zaman mezarına yerleştirilmişti. Topraktan odacık kapatılmıştı ve beyaz mezar taşına sadece Naely'an Draey yazmış ve dikmiştim. Titreyen bedenimi Jayce'in desteğiyle zar zor ayakta tutuyordum. Rahipler ve rahibeler dualarını okumuşlardı. Tütsüden sonra gitmişlerdi. Ben ise mezara bakıyordum. İşte şimdi gerçekten bir kimsesiz olmuştum. Babam ve annem ölmüştü. Kardeşim ise kaçak hayatı sürüyordu. Yapayalnızdım. Koca ülkede yapayalnızdım.
Dizlerimin bağı çözülmüş ve yere düşmüştüm. Jayce ve Vadim beni ayağa kaldırırken gidelim buradan, ne olur gidelim diye fısıldamıştım. Ardından onların desteği ile at arabasına binmiştim. Kafamı Jayce'in omzuna koymuştum. O ise omzumu okşuyordu.
Jayce "İstersen hemen saraya dönmeyelim." dedi sıcak bir sesle.
"Ne yapabiliriz ki? Eninde sonunda oraya döneceğiz, Jayce. Dayım peşime adam takmıştır kesin. Bak, alışkanlıktan dayım dedim. Oysa bu kelime bana çok yabancı geliyor." dedim.
"İstersen Vadim onların işini halleder. Biliyorsun, o usta bir katildir." dedi ve kıkırdadım.
"Haklısın, Ayashri'nin babasını ustaca öldürdü değil mi?" dedim alaycı bir şekilde ve Jayce buna bozulmuştu.
"Yeteneklerini doğru kullanabiliriz!" dedi soğukça ve ona baktım. Jayce'i durduk yere üzmenin anlamı yoktu.
"Peşimizdekileri o zaman öldürsün. Dranil'in dikkatini çekecektir ama artık hiçbir şey umurumda değil.Talayer'in dükkanını ziyaret etmemiz için bu şart." dedim ve Jayce kafasını sallamıştı. Vadim'i yanına çağırmış ve emrini vermişti. Vadim ise gülerek kolay iş demişti ama ilk önce bir süre oyalanmamız lazımdı ve avlarını kolayca çekmeliydi.
Oyalanmıştık bizde. Esla'nın en ıssız yerlerine at arabamızı çektirmiştik. Böylece takip edenler ortaya çıkmıştı. Vadim onları öldürürken ustaydı. Usta bir katildi ve Jayce'in neden onu yanından ayırmadığını anlıyordum. Usta bir katil, usta bir koruma olurdu.
At arabasıyla şehrin merkezinde dikkat çekmemek için arabacıyı göndermiştik ve yürüyerek dükkana gelmiştik. Burada Tarun, Nuyan ve bir kız tartışıyorlardı. Beni gördükleri zaman susmuşlardı ve kolumdaki Jayce'e dik dik bakıyorlardı. Ayashri yüzünden Jayce'i sevmedikleri açıktı. Hoş, şu an Jayce'in de onlara bayıldığı denilemezdi ama ben buradaydım. Benim varlığım geçici bir ateşkesi sağlamalıydı.
Nuyan'ın karşısına oturdum ve Jayce yanıma oturmuştu. Anlamsız sessizlik boğucuydu. Buraya onlara yardım etmeye gelmiştim ama yanımda Jayce var diye suspus olmamalılardı. Tamam, nefret ediyorlardı ama bu nefreti Ayashri'nin geleceği adına şimdilik son vermelilerdi.
Tarun "Leydi Loya sizi burada görmek çok hoş." dedi nazik bir sesle ve gülümsedim. Bu zeki çocuk nezaketten anladığı kesindi.
"Ah, ben de ne zaman konuşmayı öğrenecekler ve nezaket denilen insani davranışı gösterecekler diye bekliyordum." dedim gülümseyerek ve karşımdaki kız gözlerini devirmişti. Nuyan ise kızı koluyla dürtmüştü.
Nuyan "Açıkçası burada olmanıza şaşırdık ve yanınızdaki Prens daha çok şaşırttı. Shoda'nın ise kabalığına kusura bakmayın." dedi ve Shoda ise Jayce'e ters ters bakıyordu.
Tarun "Buraya gelmeniz tehlikeli, umarım farkındasınızdır. Leydi Latika ne yazık ki tutuklanmış ve biz ona yardım etmek isterken dün gece adamlarımız öldürüldü." dedi gergin bir sesle.
Kafamı sallayarak "Onu oradan çıkarmanız çok çok zor. Uğraşmanız anlamsız. Onu oradan çıkaracak kişi bile şu an oda hapsinde." dedim.
"Bunu siz yapamaz mısınız?" dedi hayal kırıklığına uğramış bir şekilde.
"Üzgünüm, yapmam çok zor. Dayımın en iyi olduğu konu esirler ve onlara işkence etmektir. Bu zamana kadar asla o zindanlardan bir mahkum kaçamadı ve kaçamaz."
Shoda "Peki neden buradasınız, Leydi Loya?" dedi bana dik dik bakarak. Ayashri'nin arkadaşıydı. Yanında birkaç kez gördüğümü şimdi hatırlıyordum.
"Yardım etmek için buradayım. Daha önce yardım ettiğimi biliyorsunuz." dedim.
"Yanınızdaki Larastka Prensi ile buna inanmak oldukça zor. Kendisi bende hiç iyi anılar canlandırmıyor."
Jayce "Daha önceki yardımlarımı bu kadar kolay mı unuttun, Shoda?" dedi ve kızın gözleri kedi gibi kısıldı.
"Tek bir kötü an, tüm iyi anları silebilir. Ne yazık ki sizin sebep olduğunuz kötü an, yaptıklarınız tüm iyilikleri unutturdu. Ayrıca Ayashri'nin kesin bir emri var. Prens Jayce asla ama asla bize yardım etmeyecek, yardımı ret edilecek. Gördüğün gibi Ayashri sana tahammül edemiyor."
"Onu gördün demek ki!" dedi ve Shoda gamzeli gülümseyişi yüzündeydi.
"Evet, gördüm! Nizar'da sevgilisi, pardon artık eşi oldu, Talayer ile mutlu. Yaşadığı berbat kışı onunla yaşadığı tatlı yazla unutuyor, yaralarını sarıyor."
"Yeter! Buraya geçmişin davalarını yargılamak için gelmedik. Madem Jayce'in yardımları olmuyor, benim yardımlarım adı altında yardım etsin. Jayce geleceğin kralı ve Jayce Ayashri'yi Azinkayt yöneticisi olarak onaylamaz ise Ayashri burayı yönetmesi zor olacaktır." dedim sertçe ve Shoda susmuştu.
Jayce "Loya doğru söylüyor. Anlayacağınız benimle iyi geçinmek zorundasınız. Ayashri'yi buraya yönetici yapmak niyetindeyim. Çok arzuladığı Azinkayt'ı ona vereceğim ama sizler bunu mahvetmeyin."
Tarun "Larastka Kralı olacağın kesinleşti demek ki." diye mırıldandı.
"Evet, kesinleşti. Ayashri'den daha iyi Azinkayt yöneticisi bulamam, değil mi? Çevrenizde daha iyisi o olur dediğiniz var ise onu seçerim ve ülke iç savaşa girer."
Nuyan "Prens haklı." dedi dişlerini sıkarak.
"Jayce'in bu yardımı dışında başka bir yardımını kabul etmezsiniz, olur biter. Ben ise daha farklı yardımlar sunacağım. Dayım veya Dranil vergileri artıyor, insanlar bu vergileri öderse açlıktan kırılır. Lütfen, Talayer'in parasıyla gizliden gizliye yardım çuvalları dağıtın. Elinizden geldiğinizce yapın bunu. Benim de yardımım olacaktır." dedim.
Tarun "Bu duyurulmamıştı ama söylediğiniz iyi oldu. Buna göre bir önlem alınır." dedi heyecanla.
"Ayrıca Ayashri kötülenecek, sizin bir şeyler yapmanız lazım. Onun yokluğunda hakkında karalamalar yapılması kolay olur. Bir mektup yazın, onun sözleriyle olsun ve insanlara bu umut olur."
"Harika!"
Jayce "Eğer Ayashri'den bir ses olmaz ise insanlar onun kendisini terk ettiğine inanmaları biraz daha kolay olur. Ayrıca Dranil'in de şaşırtılmaya ihtiyacı var."
Shoda "O zaman şimdi yazalım! Sizler de olun ve ortaklaşa bir şeyler çıkaralım."
"Bizler mi?" dedim şaşkınca.
"Evet, sonuçta hitabet eğitimi aldınız ve kelimelerle nasıl insanların kalplerine gireceğini iyi biliyor olmalısınız. Hadi, ama! İleride Larastka Kralı ve Kraliçesi olacaksınız."
Jayce çenesinin altını kaşıyarak "Ayashri'yi taklit ederek sanki onun kelimeleriymiş gibi bir şeyler ortaya çıkartabiliriz." diye mırıldandı.
Tarun "Ayashri'nin kelimelerine benzer olsa yeterli olur. Dağıtımı biz bu gece yaparız." dedi bana bakarak.
"Tamam o zaman. Yazalım." dedim ve Tarun kalem kağıt çıkarmıştı.
Orada bulunan 5 kişi bu sahte mektup için çok uğraşmıştık. Birçok kağıt buruşturulup buruşturulup yere atılmıştı. En sonunda ise ortaya harika bir iş çıkmıştı. Hem Ayashri'nin kelimeleri vardı, hem de insanlara umut vaat ediyordu. Araya sanki Talayer demiş gibi cümleler de katmıştık. Jayce bunu önermişti. Talayer'in de olması gerektiğini ve inandırıcı olabileceğini belirtmişti. Mektubun en sonuna ise kehaneti baştan sona eklemiştik. İşte olmuştu. Bu mektup insanlara güç verecekti ve Ayashri için biraz daha sabredeceklerdi.
Oradan ayrılırken üçü de teşekkür etmişlerdi. Tavsiyelerimi dikkate alacaklardı ve mektubu bu gece yayacaklardı. Jayce kafamın biraz daha dağılması için dışarıda yememizde ısrarcı olmuştu ve kıramamıştım. Yemek yer iken bana Larastka'da neler yapabileceğimizi anlatıyordu, ben ise sadece dinliyordum. Saraya dönerken içimde dinginlik vardı. Tarif edemediğim bu huzurun sebebi neydi ki? Bilmiyordum ama mutluydum.
Saraya döndüğümüzde merdivenleri çıkarken Leydi Selange'nin odasını görmüştüm. Jayce'e sen git, benim işim var demiştim. O ise gitmemi dese bile omzumu silkmiştim. Kapıyı çalmış ve açmıştım. İçeride Selange tek başınaydı. Camdan dışarı bakıyordu ve beni görünce ürkmüş gibiydi.
"Sizi merak ettim." dedim sakin bir sesle ve beni süzdü.
Selange "Biliyor musun? Hiç Abshek'e benzer bir tarafın yok gibi." diye mırıldandı ve annemi öğrendiği açıktı.
"Benden daha iyi tanıyorsunuz." dedim ve yanındaki koltuğa oturdum. O ise hala bana dik dik bakıyordu.
"Hayır, benziyorsun. Daha dikkatli bakınca çehren onu anımsatıyor." dedi ve omzumu silktim.
"Benim o adamla bir bağım yok ama sizin var. Bana her baktığınız aklınıza ihaneti gelecektir, bu çok acı olmalı."
"Loya, sakın seni suçladığımı düşünme. Suçlu olan Abshek idi. Benden böylesine bir sırrı sakladı ve öldü. Annen ise ne hissedeceğimi bilmiyorum. Bir yanım ona üzülüyor. Zor bir hayat yaşadı, kızından uzak kaldı ve..." deyip, susmuştu. Cümleyi tamamlamak zordu.
"Zor bir hayat yaşadı, kızından uzak kaldı ve ona kavuştuğu zaman öldü. Bunu diyecektiniz değil mi? Dün annem öldürüldü sebebi yok iken öldürüldü ve bunun verdiği hissi tarif edemem." dedim ve başımı eğip, eteğimi sıktım.
"Sen yaşıyorsun, Loya. Bu yaşamın kıymetini bilmez isen annenin bir hiç uğruna ölmüş olacak. Eğer sen kıymetini bilirsen, kızım, annenin ölümü daha anlamlı olacak." dedi ve ona baktım. Bakışları yumuşaktı.
"Gerçekten mi?" diye fısıldadım.
"Gerçekten diyorum. O şimdi Tanrıça Yasher ve Tanrı Arnyad'ın yanında ve huzurlu olmaya çalışıyor. Sen mutsuz olursan o da mutsuz olacak ve ebedi uykusunda uyuyamaz."
"Ben kimsesiz olmaya alıştım ve o hayatıma girince bir şeyler benim için değişmişti. Dranil ile annem arasında denge kurmaya çalışır iken bir şeyler ters gitti ve denge bozuldu. Geriye ise bir yıkım kaldı ve nefret tohumları elbette. Dün ilk defa dayıma ondan nefret ettiğimi haykırdım."
"Dranil yalnız birisi ve bu yalnızlıkla ölecek. Ona acıyorum, nefret etmek bile anlamsız kalıyor."
"Onca şeye rağmen ondan nefret etmiyor musunuz?"
"Onu gençliğinden beri tanıyorum. Genç iken çok naif, çok ince birisiydi. İçine kapanıktı ama yanımda iken konuşkandı. Şimdi ise kendini kaybetmiş birisini görüyorum. Bu yüzden ona acıyorum."
"Keşke ben de ona acıyabilsem ama hayır, olmuyor. Ben ondan nefret ediyorum. Eğer son olayı yapmasaydı yanında olmaya çalışırdım ama o olay ile beni kaybetti, Leydi Selange ve ben bu yüzden onu affetmeyeceğim."
"İyi düşünmeni isterim, Loya. Pişman olabilirsin. Acın çok taze iken karar verme." dedi ve gülümsedim.
Ayağa kalkıp "Düşünmeye gerek yok. Kararım kesin. Ben onunla bağlarımı kopardım. İyi akşamlar, leydim. Yanınıza tekrar uğrayacağım." dedim ve odadan çıktım.
Kararım kesindi. Bundan sonra dayım dediğim adamın karşısında olacaktım. Ondan ömür boyu nefret edecektim. Etmeye mecburdum. Yaşattığı acılar karşısında ona acıyamazdım. Hem ona acımam merhamet olurdu. Bu duruma kendisi düşmüştü ki! Kendi kendini yalnız bırakmıştı, kendi kendine sevdiklerini düşman etmişti. İşte yalnız kalsındı. Yalnızlıkla ölsündü. Annem nasıl tek başına öldü ise o da tek başına ölecekti. Buna mahkumdu. Bunu ben göremeyecektim belki ama bunu yapacak kişi gelesiye kadar burada kalmalıydım. Ardından Azinkayt'ı emanet edecek ve burayı terk edecektim. Larastka'da kendime yeni bir hayat kuracaktım. Kraliçe Loya olacak ve benim için ölen herkesi gururlandıracaktım.
◑
Shoda
Selange
◑
◑Dranil-Loya yüzleşmesini nasıl buldunuz? Loya düşüncelerinde haklı mıydı bölümün genelinde?
◑Loya Jayce'in teklifine hayır diyerek doğru mu yaptı? Gitmeli miydi kalması daha mı doğru oldu?
◑Loya'nın yardımlarını nasıl buldunuz? Sizce mektup etkili olacak mıdır?
◑Selange-Loya konuşması sizce nasıldı? Selange dediklerinde doğru muydu? Sizce Loya Dranil'den ömür boyu nefret mi edecek?
Bir dahaki bölüm Jayce olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top