Hükümdar Öldürmek♕

BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: Florence + The Machine – Seven Devils (Mutlaka bu şarkıyla okuyun derim.♥)

Yayınlanma Tarihi: 22.03.2020 (23:21)

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı - Başkent: Kantre - Ulu Saray

Kaisra (Yaş:56)

Güzün sonlarını yaşıyorduk. Tatlı güneş gitmiş, yerine kış soğukluklarını bize hissettiren yağmurlar vardı. Loya ve Jayce  dönmüştü. Oldukça mutlu bir şekilde aramıza dönmüşlerdi. Onların bu mutlu hallerinin bir süre sürmesini istemiş ayrıca elimdeki kozun güçlenmesini istemiştim. Loya iyi bir güz yaşamayı hakkediyordu. Sonuçta torunlarımın annesiydi, güzü mutlu geçirebilirdi. Ben de bu süre içinde elimdeki kozları sağlamlaştırmıştım. Loya gerçekten ortadan kalkacaktı. Ben ise Kantre'nin en güçlü kraliçesi olacaktım.

Evet, Loya ve Jayce'in yokluğunda bir örümcek ağı gibi her şeyi en ince yerine kadar örmeyi başarmıştım. Loya'nın kaçışı yoktu. İlk önce Loya'nın hizmetçilerini sorgulatmıştım. Ağır işkenceler altında Loya'nın gerçekten Aiden ile ilişkisi olduğunu söylemişlerdi. Bunun gerçek veya yalan olması umurumda değildi. Önemli olan bu gizli yapılan sorgulamalarda resmi kayıtlara geçen ifadelerdi. Ardından Anisa'dan bir mektup gelmişti.Kocası ile Loya'nın gerçekten ilişki yaşadıklarını itiraf eden bir mektuptu. Onları şehvetle birbirine sarılırken gördüm, Kral ve bana ihanet içindeler ifadesi onları yakmaya yeterdi. 

Ayrıca Loya'nın piç olduğunu da ilan edecektim. Talayer bana bu konuda yardım edememişti. Sorun değildi. Eduard'ın dediği gibi bunu ilan etmemle insanlarımız şüpheye düşecek, biraz benim de insanları şişirmemle Jayce gerçeği açıklamak zorunda kalacaktı. Kaçınılmaz sonla beraber Loya kuleye tıkılacaktı. Onunla beraber ona hizmet edenler ve Aiden de hapse girecekti. Kral'a ihanet demek vatan hainliğyle eşti. İnsanlar kraliçelerden krallarına sonsuz bir sadakat duymasını bekliyorlardı. Bu bana yanlış geliyordu. Biraz ayrımcılık vardı. Krallar kraliçelerine sadakatsizlik yapabilirdi, hem de istediği kadar olurdu. Fakat kraliçeler asla krallarını aldatamazlardı. Sonsuz bir sadakatla krallarına bağlı olmaları şarttı. Nedendi? Erkek istediğini yaparken kadın neden yapamıyordu? Eğer kadından sadakat bekleniliyorsa erkekte aynısını gösterecekti. Bunun başka bir yolu yoktu. Ayrımcılığı kabul edemiyordum.

Salonuma girdiğimde herkes ayağa kalkmıştı. Anisa'ya görünce gülümsemiştim. O ise biraz gergin duruyordu. Çevresindeki saray hanımlara gerginliğini belli etmemeye çabalasa da  mavi gözleri her şeyi söylüyordu. Korkuyordu. Aiden'in hapse gireceğini biliyordu ama benim onu kurtaracağıma inanıyordu. Bu konuda ben de biraz öyle olmasını sağlamıştım. Yeğenimi koruyacağımı, o güneyli cadının büyüleri ile tuzağa düştüğünü iddia edecektim. Fakat Aiden'in bu davadan sağ çıkması imkansızdı. Sonuçta ihanetin bir diğer ortağı oydu. Anisa akıllı bir kadın olsaydı kocasını korurdu. Fakat o bir aptalın yaptığını yapmıştı!

Hizmetçilerimden orta sehpanın yiyeceklerle doldurulmasını istemiştim. Kış zorlu geçtiği için bedenimizi güçlendirmemiz lazımdı. Bu yüzden ıhlamur çayı istemiş, yavaş yavaş onu içiyorum. Anisa ise melisa istemişti. Çayını içerken hala sessiz kalıyordu. Luinan hariç herkesi göndermiştim. Luinan da bu planın bir parçasıydı. Hizmetçileri tutuklatma fikri ondan çıkmıştı. Zekasını güzel kullanmıştı.

"Anisa, neden durgunsun?" dedim. Donuk gözler bana bakmıştı.

Anisa "Endişeleniyorum, korkuyorum. Kral'ın bir kez daha kocama zarar vermesini istemiyorum. O suikast olayından sonra bir daha birbirinin yüzüne bakmadılar. Üstelik Kral kocama saygısızca davranmıyor mu? Nizar Suikasti'nde onu ve Talayer'i Aiden buldu. O bulmasaydı ikisi lanetli bir ormanda ölecekti."

Luinan "Kral gerçekten Lord Aiden'in değerini bilemiyor ama bunun nedeni açık değil mi? Güneyli Cadı yüzünden! Kral'ı nasıl efsunladığını görüyoruz. Büyüleri ile onu kör etti."

"O Cadı'nın yapmadığı bir şey var mı? Uğursuz birisi o. Bu topraklara lanetten başka bir şey getirmedi." 

"Fakat ondan kurtulmamıza az kaldı. Yarın Lord Eduard gerekli belgeleri bana getirecek ve sen Anisa şahit olmalısın. Sözlerinle gerçeği haykırmalısın, kızım." dedim.

"Aiden'e bir şey olmayacak değil mi? Onu koruyacaksınız. Bana söz verdiniz!"

Kafamı yavaşça salladım."Evet, tatlım. Aiden'i koruyacağıma emin olabilirsin. O benim kanımı taşıyor."

Luinan "Lord Aiden, masum. Onu baştan çıkartan o güneyli kadın. Bu konuda neden suçlansın ki? Büyülendiği açık."

"Kesinlikle büyülendiği açık. Aiden seninle isteyerek evlendi, buna hepimiz şahidiz. Senden daha iyisini asla bu ülkede bulamazdı."

Anisa "Aiden'i kaybetme düşüncesi beni ürkütüyor." diye fısıldadı.

Luinan Anisa'nın kolunu okşamıştı. Ona destek olduğunu gösterir gibiydi."Ah, Leydim! Elbette kaybetmeyeceksin. Kaybetmek için bir nedenin yok. Adalete hizmet ettiğin için kendinle gurur duy. Sayende Larastka büyük bir sorundan kurtuluyor."

"Bu beni rahatlatıyor. Babam benimle gurur duyacaktır. Sonuçta Larastka'ya hizmet ediyorum."

Neşeyle "Hanımlar! Larastka bir cadıdan kurtulacak. Tarih Loya'yı idam edilen ilk Larastka Kraliçesi olarak yazılacak ama biz onun bir cadı olduğunu bileceğiz." dedim. Çayımı keyifle içerken kapının önündeki kargaşayı duydum. Aiden'in sesi vardı. Israrla girmek istediğini söylüyordu. Gelsin dediğim zaman içeri girmişti.

Aiden içeri girdiğinde sinirliydi. Bizi görünce gözleri kısılmıştı. Özellikle Anisa'ya daha çok sinirle bakmıştı. Onu böyle gördüğüm için biraz şaşırmıştım. Son zamanlardaki halleri bana karşı mesafeli olsa bile aramız kötü değildi. En azından kavgalı değildik.

Aiden "Anisa, senin burada ne işin var? Seni son zamanlarda buraya uğramaman konusunda uyarmadım mı?" dedi. Sesi sertti. Ben ise şaşkındım. Bundan Anisa hiç bahsetmemişti.

"Aiden, ne oluyor?" dedim.

Bana bakmıştı. Bakışlarında ablamı gördüğüm ise gerçekti. Bir an için ablam var sanmıştım ama o hayalet gitmişti."Teyze, sen buna karışma. Anisa derhal bu salonu terk ediyorsun ve bir daha seni burada görmeyeceğim." dedi. Anisa ayağa kalkmış, Aiden'in yanına gelmişti.

Anisa "Aşkım, bu konuyu konuşmuştuk. Teyzen gerçekten iyi birisi, zarar vermiyor."

"Bana karşı mı geliyorsun? Kantreli erkeklerin yaptığını yapmak istemiyorum, senin kendi hür kararlarını almanı bekliyorum."

"Hür kararlarımla hareket ediyorum."

Derin bir nefes almıştı."O zaman Kantreli erkekler gibi davranıyorum. Bir daha teyzemi görmeye gelmeyeceksin, kocan olarak bunu istiyorum."

"Aiden..." dedi ve Aiden elini Anisa'nın susması adına havaya kaldırdı.

"Bana karşı gelme, Anisa. Beni buna zorlayan sen oldun. Şimdi bu odadan çıkıyorsun." dedi. Anisa bana baktıktan sonra odadan çıkmıştı.

Aiden ise dikkatle bana ve Luinan'a bakıyordu."Aiden, ne oldu?" dedim.

"Luinan odadan çık. Bir vatan haininin kızının burada olmasını istemiyorum." dedi. Luinan bana sinirli gözlerle bakmıştı. Ben ise çıkması için bakışlarımla kapıyı göstermiştim. Luinan odadan çıkarken Aiden'e omuz atarak odadan çıkmıştı. Aiden ise alaycı bir bakışla ona bakmıştı.

Ayağa kalktım. Aiden'in karşısındaydım. Onun bu hiddetinin sebebini merak ediyordum. Sakince konuşmak isteğimdi. Bu isteğime Aiden'in de uyması lazımdı. Sakin sakin konuşursak her sorun çözülürdü. Gülümseyerek "Ne oldu, Aiden? Bu öfkenin sebebi ne? Eşini neden benden uzak tutuyorsun?" dedim.

Aiden ise bana doğru bir adım atmıştı."Senin neler karıştırdığını biliyorum, teyze. Seni uyarıyorum. Bana ve Kraliçe Loya'ya dokunma. Aksi takdirde senin ölümüne neden olurum."

Tek kaşımı kaldırdım."Neyden bahsediyorsun?"

"Sen neyden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun. Başkalarının masumiyetini kirletecek iftiralar atmadan önce kendine bakmanı tavsiye ederim."

"Aiden! Saygını yitirmeden konuş. Ben teyzen olduğun kadar bu ülkenin Ana Kraliçesi Kaisra'yım."

"Ana Kraliçe Kaisra mı? Sen korkağın tekisin! Yalanlarla düşmanını devirmeye çalışıyorsun fakat farkında değilsin. Gün gelecek o yalanlar senin sonun olacak. Her şeyin farkındayım, teyze."

"Sen ne diyorsun?"

Gülümsemişti."Zamanı gelince anlayacaksın. Sadece seni son kez uyarmak istedim. Eğer yarın benim başımı yakmazsan ben de senin ölümüne engel olurum, saraydan uzaklaşmanı sağlarım ama sen beni ateşe itersen ben de peşimden gelmeni sağlarım. Kül olsam bile bunu yaparım."

"Küstahlaşıyorsun!"

"Salağı oynuyorsun, ağzımdan laf alacaksın. Unuttun mu? Ben de senin kanını taşıyorum. Senden bir adım önde olma nedenim bu."

"Bak, ben senin canını asla yakmak istemem. Sen ise buraya gelerek beni tehdit ediyorsun. Öncelikle şunu bilmelisin ki beni öldürmeye kimsenin gücü yetmez. Benim gücüm ise her şeye yeter. Bu konuda anlaşalım."

"Senin gücünü sonlandıracak kişinin kim olduğunu çok iyi biliyorsun. Eğer yarın Loya ve bana iftira atarsan kendi sonunu ateşlemiş olursun. Seni uyarıyorum. Zaten kendi sonunu getirdin, bunun daha beter olmasını sağlama."

"Neyden bahsettiğini anlamış değilim." dedim. Bana iyice yaklaşmıştı. Dip dibeydik. Mavi gözleri benim üzerimdeydi. İçim ürpermişti. Korkutmuştum ama bu korkunun sebebini bilemiyordum.

"Açık konuştuğumu düşünüyorum. Yarın Loya ve benim hakkımda asılsız çirkin iftiralarını ilan edersen olacaklar açık. Ben tutuklanırım hatta idam bile edilebilirim ama peşimden seni de getiririm. Ölmekten asla korkmadım, bunu unutma. Fakat ölümümün bir amaca hizmet etmesi içinde her şeyi yaparım."

"Sen benim hakkımda ne biliyorsun ki?"

"Düşündüğünden daha çok şey biliyorum diyebilirim. Şimdi uslu bir kadın ol ve çirkefleşmeden yaptıklarının bedelini ödemeye hazırlan."

Öfkeyle "Aiden!" dedim. O ise beni ciddiye almamış, gülümsemişti. Odadan çıkıp gitmişti.

Aklıma gelen ilk şey Eduard ve beni biliyor olabileceğiydi. Eğer bizi biliyorsa cinayeti de biliyor olmalıydı. Bunu bilecek kadar zeki değildi. Evet, Aiden Jayce'den zeki birisi değildi. Yine de içim huzursuz olmuştu. Aiden bunları biliyorsa ciddi bir sorun demekti. Ben, onu ve Loya'yı tutuklatmasam bile o bizi mahvederdi. Sonuçta biricik Loya'sı için her şeyi yapardı. Jayce ise babasının ölümüne sebep olduğum için zaten bana acımazdı. Fakat tehdidi güçlü bir tehditti. Eğer ben onları söylemezsem idam edilmekten kurtulabilirdim. Kahretsin! Aiden gerçekten ölmeyi hakkediyorsun.

Çalışma odama çekilmiştim. Aiden'in dediklerini düşünüyordum. Tereddüte düşmemeliydim ama ya bu işte zararlı olursam ne olurdum? Aiden her şeyi çözdü ise bu benim sonum olurdu. Evet, onu öldürürdüm ama ardında bıraktığı izleri temizlemem mümkün müydü? Aiden'i Aiden yapan gizli işlerini başarılı bir şekilde yürütmesiydi. Jayce gibi hemen yapayım, herkes görsün demiyordu. Huzursuzdum. Aiden'i içeri atacaksam arkasındaki pislikleri iyi temizlemek zorundaydım. Eğer onu dışarıda tutarsam yine benim sonum olurdu. Üstüne üstlük Loya da ölürse hiçbir şekilde ölümden kaçışım olmazdı.

Kapım tıklandığı zaman porselen fincanımı bırakıp gel diye seslendim. İçeri giren Eduard idi. O, bana göre neşeliydi. Karşımdaki koltuğa oturmuştu. Merakla"Sevgilim, neden düşüncelisin?" dedi.

"Aiden ile tartıştım. Kendisi hiç iyi bir şekilde konuşmadı. Eğer onu ve Loya'yı tutuklatırsam öleceğimi ima etti." dedim.

Eduard kahkaha atmıştı.Gülerek "O budalanın içi boş tehditlerine mi kanıyorsun? Kaisra! O bize ne yapabilir ki?" dedi.

"Gerçekleri öğrenmiş olamaz mı?"

"Buna imkan var mı? Kanıt bırakılmadı, her şey temiz. İlişkimizi öğrenmesi içinde şartları zorlaması gerekli."

Derin bir nefes almıştım."Garip bir endişe içimi kapladı. Aiden sözlerinde çok ciddiydi, Eduard. Onu ilk defa bu kadar ciddi gördüm. Ben yanarsam seni de yakarım dedi. Sözleri çok açık değil mi?"

"Artık bu işin geri dönüşü yok, farkında mısın? Üstelik biz güçlüyüz! Seninle neler neler atlattık. Sen ise bir çocuğun lafıyla korkuyorsun. Biz beraber bir kralı öldürdük. Şimdi de bir kraliçenin canını alacağız. Bu devirde bunlar kolayca olamayacak şeyler."

"Aslında korkmama hiç gerek yok. Aiden'in arkasındaki izleri silerim, olur biter. Neden çekiniyorum ki? Aiden adına üzülüyordum, onu öldürecek olmam içimi acıtıyordu ama şu an onun hakkettiğine karar verdim."

"Üstelik işledikleri suç gerçek, Leydi Anisa bunu itiraf etti. Birbirilerine şehvetle sarılırken görülmüşler. Yalan bir suç üzerine konuşmuyoruz. Kral Jayce'i büyük bir sorundan kurtarıyoruz. Belki de çocuklar da Aiden'in çocuklarıdır."

Kaşlarımı çatmıştım. Sertçe "Çocuklar, Jayce'in çocukları Eduard! Jayce'e benzerlikleri çok açık iken bunu iddia etmen çok saçma." dedim.

"Tamam, tamam kızma. Ben sadece bir ihtimalden söz ettim. Yine de Loya ölürse çocuklarının da makamları düşecek. Birer prenses olarak değil birer leydi olarak anılacak."

"Eh, bunu Loya düşünecek."

"Bugün veliahtlık konusunu açtı ve Prenses Adeline'ın varis olabileceğini ima etti. Delirmiş olmalı!"

Çayımı yudumlamıştım. Evet, Loya bugün mecliste varislik konusunu açmıştı. Kendisinin sağlık sorunlarından dolayı bir daha gebe kalamayacağını herkese bir kez daha söylemişti. Ardından da kızı Adeline'ın varis olabilmek için iyi bir seçim olduğunu belirtmişti. Elbette diğer iki kızı da varislik eğitimi alacaktı ama Adeline büyüktü. Üstelik Keila'ya göre daha başarılı olduğunu belirtmişti. Meclis şaşırmıştı. Daha da şaşırtıcı olan Jayce'in de Adeline'ı varis yapma isteğiydi."Neden bir prenses ülkeyi yönetemez ki?" diye mırıldandım.

Eduard şaşkın şaşkın bana bakıyordu."Kaisra! Ne dediğinin farkında mısın? Bu zamana kadar her daim Dutarse Tacı'nı Dutarse Prensleri taşıdı. Bir prensesin ülkeyi yönetebileceği nerede görülmüş?"

"Neden bir prenses bu ülkeyi yönetemesin ki? Adeline'ın diğer prenslerden neyi eksik? Fazlası bile olabilir. Zeki bir çocuk, ilerisi için gelecek vaat etmiyor mu?"

"Hayatım anlamıyorsun. Adeline ileride evlendiği zaman kocası bu ülkeye sahip olacak, Dutarse soyu silinmiş olacak."

"Silinmeyebilir! Nizarlılar gibi yapılamaz mı? Venaimliler ile evlenen insanlar direk Venaim soyuna katılıyorlar, kendi soylarını siliyorlar. Bu kural Dutarse için geçerli olabilir."

"Sen ciddi misin? Adeline'ın kraliçe olmasını destekliyor musun?" dedi. Şaşkınca bana bakıyordu. Eh, o da klasik bir Larastka erkeği değil miydi? Her daim kendini kadından üstün gören, ona emir verme hakkına sahip olduğunu düşünüyordu.

Tatlı bir gülümseme yüzümdeydi."Evet, Adeline'ın kraliçe olmasını destekliyorum. Bu ülkeye bir kadının dokunuşu lazım. Şu beğenmediğimiz güneyliler ne der, biliyor musun? Kadının dokunduğu yerde ışık gelir."

"Kaisra!"

Ellerimi neşeyle çırpmıştım. Loya'dan sonraki işimi bulmuştum."Loya bir işe yaradı. Evet, onu zamanında erkek varis veremediği için suçluyordum ama bana farklı bir seçenek sundu. Gerçekten neden bir kadın varis olmadı düşüncesi beni aydınlattı. Bundan sonraki amacımız Adeline'ı hükümdar yapmak olacak. O, gerçek bir kraliçe olacak ve hükmedecek."

Eduard alaycı bir bakışla bana bakmıştı."Adeline'ın güneyli, gayrimeşru kanına rağmen onu başa geçirecek misin? Andrej bile daha iyi bir tercih!"

"Andrej gerçek bir piç! Adeline ise meşru bir evlilikten doğdu. Evet, evet birçok Larastka kuralını Adeline için çiğneyeceğim ama olsun. Adeline buna değecek, hayatım. Ayrıca Jayce Loya'dan sonra başka bir kadınla olur mu? Meclis toplu intihara kalkışsa bile Jayce evlenmez, başka bir kadına dokunup da tohumlarını o kadının rahmine ekmez. Elimizdeki seçenekleri değerlendireceğiz."

"Adeline seni istemezse ne olacak? Keila mı?"

Yüzümü buruşturdum."Keila ile uğraşmak Jayce ile uğraşmak gibi. Adeline ise daha farklı. Veliaht olmak istiyorsa bana mecbur olduğunu anlayacaktır."

"Kaisra, Kaisra. Sana hayran kalıyorum." dedi ve gülümsedim.

Eduard ile bir süre daha konuştuktan sonra odadan gitmişti. Onunla konuşmak içimi rahatlatmıştı diyebilirdim. Aiden sorunu çözülmüştü, Adeline'ı nasıl kraliçe yapabileceğimizi konuşmuştuk. Adeline'ı gerçekten kraliçe yapmak istiyordum. Bu fikir hoşuma gitmeye başlamıştı. Torunumun bakır kızılı saçlarında parlayan altın taçla hayala edebiliyordum. İri, soluk yeşil gözlerinde bana duyduğu minneti görecektim. Hükümdar öldürmek hükümdar yaratmaktan daha kolaydı. Zor olan bir hükümdarı yaratmaktı. Oluşturulan her yanlış hükümdar ülkenin sonu bile olabilecek kadar felaketti. Adeline'ı kusursuz hale getirecektim.

Akşam yemeğine en son ben gelmiştim.Loya ve Jayce ise bunu umursamamıştı. Kendi sohbetlerine dalmışlardı. Onların sohbetine dahil olmak istemedim. Kendi yemeğimi yemeğe odaklanmıştım. Yemek sırasında bir asker gelmiş, Jayce'in kulağına bir şeyler dedikten sonra gitmişti. Oğlum ise kaşlarını çatmıştı. Öfkeyle masaya vurmuştu.

Loya "Ne oldu, sevgilim?"

Jayce sinirle  "Küstah Latafah, bağımsızlığını ilan etmiş. Kocasının ölümünü ilan ettikten sonra Kuzeyli Barbarlar'ın sömürgesi değiliz, bundan sonra bağımsızız diye haykırmış." dedi.

"Bu sorun çözülecek, biliyorsun. Ayashri ve Talayer, çözecekler. Ordularını hazırlamaları lazım. Belki de şunu yapabiliriz. Onlara yardım gönderir, bu sürecin hızlanmasını sağlarız. Buna ne dersin?"

"Fena fikir değil. Kendi ordumla da o pisliğin icabına bakardım ama Talayer'e vermiş olduğum bir söz var. Bu söze sadık kalmam şart."

"Ben onlara güveniyorum, onlar başarılı olacaklar."

"Talayer ve Ayashri'ye Nizar'ı vermek doğru bir hamle miydi, Jayce?" dedim. Merakımdan soruyordum. Oğlum Nizar'ı Talayer'e vermemeye çok kararlı iken bu kadar değişmesi beni şaşırtmıştı.

Jayce şarabını yudumlamıştı."Talayer hayatımı kurtardığı için Nizar'ı ona verdim. Nizar Suikast'inden sonra orayı Nizar içindeki başka bir Nizarlı'ya veremezdim. Üstelik ödemem gereken bir can borcum vardı."

"Talayer'i tebrik etmek lazım. Senin hayatını kurtararak hayatının en büyük arzusunu elde etti. Piç olarak aşağılandığı toprakların hükümdarı olacak."

Loya "Eh, bu da bazı insanlara ders olur. Zamanında aşağılanan, hor görülen birisinin zamanı geldiğinde ondan daha yukarıda olabileceği görülür."

Loya'ya bakıp gülümsemiştim. Onun hayatına ne denilmeliydi? Her daim yüksekteydi ama kanı bunu hakketmiyordu. Babasının yaptığı, Dranil'in de başarıyla uyguladığı bir oyunla bugünlere gelmişti. Bana göre Ayashri'nin yaşaması gereken hayatı çalmıştı. En azından evlenmeden önceki hayatı Ayashri'nin hayatı olmalıydı diyebilirdim. Ayashri taşıdığı meşru kana rağmen sefilliklerle boğuşmuştu, Loya ise gayrimeşru bir kana sahip iken lüks bir hayat sürmüştü. Adalet bunun neresindeydi? "Kimileri de hakketmediği hayatı yaşıyor, Loya. Başkalarının yaşaması gereken hayata basit bir yalanla sahip olabilir. Çok tuhaf değil mi?" dedim.

"Ne demek istediğini anlamadım." diye mırıldandı.

"Bence biraz daha düşünürsen anlarsın. Hoş, anlamamak işine bile geliyor olabilir tatlım. Neyse yakın zamanda anlamış olacaksın."

Jayce "Anne, neden biraz daha açık konuşmuyorsun? Yeterince gerginim, senin anlamsız konuşmalarınla da uğraşacak havada değilim."

"Ben ne dedim ki? Oldukça masum konuştum. Her neyse güzel şeylerden bahsedelim. Düşündüm de Adeline'ın varis olması çok güzel olacak."

Loya "Buna karşı çıkarsın sanıyordum. Sonuçta sen ölümüne Larastka kurallarını savunan birisiydin. Şaşırttın!"

"Şaşıracak ne var, canım? Mantıklı geldi. Neden bir prenses Kuzgun Kraliçe olamasın ki? Onun neyi eksik, neyden kaybediyor? Zeki, başarılı bir çocuk."

Jayce ukala bir tavırla bana bakmıştı.Şarabını yudumladıktan sonra "Keila'nın veliaht olması adına ısrarcı davranacağını düşünürdüm. Belki de benim başka bir kadından oğlum olması adına çabalardın." dedi.

"Dediğim gibi mantığıma uygun olmasaydı bunu kabul etmezdim. Ben sizin gibi davranmıyorum, dediklerinizi değerlendiriyorum. Siz ise benim her dediğime düşünmeden karşı çıkıyorsunuz."

"Buna sebep olan sensin. Yine de kızımızın veliaht olması konusundaki desteğinden memnunum. Seninle uğraşmayacak olmak bu konuda bize yarar sağlayacak. Eğer meclis daha fazla karşı çıkmaya çalışırsa onları dağıtırım, olay biter. Danışma meclisi değiller mi? Fazla önemli değiller. Bazı krallıklar gibi onlara bağlı olmak zorunda değilim."

Loya gülümseyerek "Meclis zaten er yada geç bunu kabul edecek. Adeline veliaht prenses olacak, hayatım. Bak, annen de bizi destekliyor." dedi. Bana bakarken bakışları mesafeliydi.

"Evet, her şey çok güzel olacak. Buna garanti verebilirim. Ülkemizin önü çok aydınlık. Altın bir çağa giriyoruz ve bunun mimarları bu masada oturan hükümdarlar." dedim. Şarabımı içerken Loya'ya baktım. Son akşam yemeğinde onu üzmeye niyetim yoktu. Bugün son kez gülsündü, yarın onun için sonun başlangıcı olacaktı.

Yemekten sonra Loya'nın isteğiyle kağıt oyunu oynamıştık. Jayce'i ikimizde yendiğimiz için şu an ikimiz oynuyorduk. İlk önce her şey benim leyhimeydi. Onun gerçek anlamda yeniyordum. Daha sonra Loya'nın öne sürdüğü savaşçı kartı oyunun dengelerini bozmuştu. Vezir kartıma rağmen onun elindeki her kartı alamamıştım. En sonunda kraliçe kartını oynamıştı ve kaybetmiştim. Loya zaferle bana gülümserken ellerimi sıkmıştım. Bu oyunda kaybetmiş olmamı anlamıyordum. Alt tarafı bir kart oyunuydu. Bunda bırakayım da kazansındı. Yarın ben kazanmış olacaktım. O ise devrik bir kraliçe olarak hapsedilecek, idam edilmesi için bekleyecekti. Merhametli olunursa kılıçla idam edilirdi aksi takdirde baltayla narin boynu bulaşacaktı. Belki de cadı diye onu yakmalıydık. Bu da bir çözümdü.

Yatak odasına çekilmeden önce güvendiğim bir askere not vermiştim. Yarın Anisa'nın mutlaka meclis toplantısına katılması içindi. Onun itirafı mühimdi. Gece ise yarını düşünerek huzurla uyumuştum. Sabah ise daha dinç kalkmıştım. Kahvaltımdan sonra görkemli bir şekilde hazırlanmıştım. Koyu kırmızı elbisemi tercih etmiştim. Saçlarım topluydu. Tacım ise yakutlarla süslüydü. Belimde altın bir zincir vardı. İşte görkem, ihtişam buydu. Eduard'ın hediye ettiği kan damlasına benzeyen yakut küpelerimi taktıktan sonra işte hazırdım.

Meclise elimde belgelerle girmiştim. Yerimi aldıktan sonra herkese gülümsüyordum. Aiden ile gözgöze gelmiştik. Başını iki yana sallamıştı. Onu umursamayacaktım. Aiden'i ciddi bir tehdit olarak görmeyecektim. Kral ve Kraliçe geliyor denilmesiyle ayağa kalkmıştık. Loya, Jayce'in kolunda gülümseyerek içeri girmişti. Zümrüt yeşili elbisesi ona çok yakışmıştı. Boynunda da inci O harfli kolyesi vardı. Jayce ile beraber tahtlarına oturmuştu.

Jayce konuşmaya başlamadan önce dur diye bağırmıştım. Ardından elimdeki belgeleri Jayce'in önüne koymuştum. Salonun tam ortasında ayakta onlara bakıyordum. Jayce kaşlarını çatmış bir şekilde belgelere bakıyordu."O belgeler sana, ülkemize yapılan belgelerin kanıtı." dedim.

Herkes merakla bakarken Jayce "Anne! Sen ne yaptığını sanıyorsun? Bizden habersiz eşimin hizmetkarlarını sorgulamak ne demek oluyor?" diye bağırdı. Loya şaşkınca bakmıştı.

"Jayce yıllardır büyük bir kuşku içindeydim. Sana ve ülkeme yapılan ihanetin peşine düşmek benim görevim. Bunu yapmak zorundaydım. Aiden ve Loya, yasak bir aşkın içindeler. Böylesine pis bir zinayı kanıtlayabilirim. Şahidim var!"

"Parayla tuttuğun bir şahit!"

"Hayır, parayla şahit tutmadım. Leydi Nu-Anisa Kramos gelsin." dedim. Kapı açılmış, Anisa içeri girmişti. Yapacağı konuşmanın etkisine uygun bir şekilde donuk gri giyinmişti. Saygıyla ilk önce Jayce'e sonra bana revasans yapmıştı. Yanımdaki yerini almıştı.

Loya şaşkınlıkla Anisa'ya bakıyordu. Loya "Ben masumum!" diye haykırdı. Ben ise ona gülümsedim.

"Artık yalanlarının, büyülerinin sonuna geldik Loya. Anisa, şimdi konuş."

Anisa ilk önce Aiden'e baktıktan sonra Jayce'e dönmüştü. Anisa "Majesteleri inanın bana ben burada olmaktan dolayı büyük bir utanç duyuyorum. Kocamın bana olan sadakatsizliğinden sonra insan içine çıkamaz hale geldim. Evliliğimizden bu yana kocam gizliden gizliye Kraliçe Loya'ya hayrandı. İlk başta bu hayranlığı arkadaşlığa yordum. Aklıma kötü bir şey getirmedim. Fakat kocam çoktan kalbini karartmış, yoldan çıkmış. Kraliçe'ye olan hayran bakışları, onu övmelerini siz de biliyorsunuz. Cebinde resmini taşıdığını bile yakaladım! Kraliçe Loya'nın resmi kocamın cebindeydi. Ben bunu ve bunun gibi diğer olayları sorduğumda ise hep inkar etti. Ben ise  ona inanmayı seçtim. Fakat bir gün bu gözler çok kötü bir şeye şahit oldu." dedi ve derin bir nefes aldı.

Jayce dişlerini sıkarak "Neye?" dedi.

"Kocam ve Kraliçe, şehvetli bir şekilde sarılıyordu. Kocam Kraliçe'nin belini sımsıkı sarmış, Kraliçe ise onu kendisine bastırıyordu. Hatta kocam Kraliçe'nin saçlarını bile öpüyordu diyebilirdim. O an şoka girdim, ne yapacağımı bilemedim. Rüya sandım, belki de bir kabustu. Bu gördüklerimi kendime saklamaya karar verdim. Kocamın değişeceğini umdum ama olmadı. Kocam seyahat boyunca da Kraliçe'ye yakın oldu. Sizi Nizar'da yılan ısırdığında hiç yanıma bile uğramadı. Duyumlarıma göre Kraliçe'nin yatak arkadaşı bile olmuş."

Vadim "Küstah fahişe! Sus!" diye bağırdı. Sinirle ayağa kalkmıştı. Öfkeyle Anisa'ya bakarken Anisa eteğini sıkıyordu. Vadim Jayce'e bakarak "Jayce, emin ol böyle bir şey olmadı. Nizar'daki olayda Kraliçe'nin yanındaydım. Asla Aiden ona haddinden fazla yakın olmadı." dedi.

Jayce bir şey diyecek iken Anisa "Lütfen, sözlerimi tamamlamama izin verin." dedi. Jayce kafasını sallamıştı."Majesteleri, Esla'ya geldiğimizde kocama düzenlediğiniz suikastin sonunda bir karar verdim. Kraliçe'nin büyülerle sizi ve kocamı elinde tuttuğunun iyice farkında oldum. Ana Kraliçe'ye bu gördüklerimi, duyduklarımı yazdım. Sizin ve kocamın yaşaması adına bunu yaptım. Bugün ise buradayım. Bana inanmıyorsanız lütfen Kraliçe'ye ve kocama bunu sorun." dedi ve yutkundu.

Herkes şaşkındı. Ben ise rahattım. Gülümseyerek "Jayce, Leydi Anisa'yı duydun. Sana yapılan ihaneti gördün. Karın ve kuzenin seni aldatıyorlar! Zinalarını aşkla diyerek süslüyorlar. Zaten Loya bir piç değil miydi? Dranil'in evlatlık kızı, hain Abshek'in gayrimeşru dölü. Bunu yıllar önce kendi ağzından duydum ama senin mutluluğun adına hiç ağzımı açmadım. Seni mutlu ettiğine inandım ama o nankörce davrandı. İhanet etti! Piç olduğunu, hiçbir şey hakketmediğini gösterdi." dedim.

Loya'nın gözleri dolu doluydu. Düşmüş olduğu durumdan çıkışının olmadığını anlamış olmalıydı. Ronald ayağa kalkmıştı. Ronald "Majesteleri! Bu iddialar doğru mu? Yıllar boyu bizi meşru bir evlat olduğunuzu söyleyerek kandırdınız mı? Lord Aiden ile işlediğiniz zina gerçek mi?" dedi. Herkes mırıldanıyor, uğultu yükseliyordu. Jayce susmaları için elini havaya kaldırınca susmuşlardı.

Jayce "Eşim Loya, gerçekten de Komutan Abshek'in gayrimeşru kızı. Yıllar boyu sizi kandıran o değildi, bendim. Bu benim fikrimdi. Loya'yı suçlamayın ama benim de ona sorum var. Gerçekten sarıldınız mı?" dedi. Loya'ya bakarken bakışları donuktu. Loya ise başını eğmişti.Ellerine bakıyordu.

Aiden heyecanla "Jayce, onun hiçbir suçu yok. İtiraf ediyorum, Loya'ya yıllardır aşığım ama bana asla karşılık vermedi. Sarılmadık, Anisa'nın uydurması." dedi. Loya ise başını kaldırmış, ona acıyla gülümsemişti.

Loya "Aiden her şeyin sonuna geldik. Evet, Jayce. Aiden'e sarıldım, o da bana sarıldı. Anisa'nın dediği gibi şehvete kapılan bir sarılma değildi. Beni destekleyen, beni avutan bir sarılmaydı. Onun dışında dediği her şey yalan. Eğer ben Aiden ile yatsaydım kendimi senden sakınırdım." dedi. Jayce yutkunmuştu. Bir şey diyememiş, titreyen eller su içmişti.

Eduard "İhanetten de öte büyük bir sorun olan şey, Kraliçe Loya'nın gayrimeşru olması. Onun gayrimeşru ve hain kanı onun o tahtta oturmasına engel."

Lord Jason "Larastka tahtı her daim meşru ve soyu temiz olanlarındır." dedi.

Vadim oflamıştı. Tekrardan ayağa kalktı, salonun ortasına geçmişti. İşaret parmağıyla Loya'yı işaret ediyordu."Onun kanını umursamıyorum çünkü bu ülkeye yaptıklarını biliyorum, Kral'a olan sadakatini biliyorum. Halkımız ona Kalplerin Kraliçesi dedi çünkü hiçbir Larastka Hükümdarı'nın yapmadığını yaptı, insanların kalplerine dokundu. Şimdi ise siz nankörler onu suçluyorsunuz, en ufak hatasından kusur buluyorsunuz." dedi.

Ronald "Lord Vadim kimse sizin kadar iyimser bakamıyor. Söz konusu suç ve durumun korkunç derece ağırlığını göremiyor musunuz? Belki de Azinkaytlı eşiniz adına endişelendiğiniz için savunmaya geçtiniz."

Vadim alaycı bir şekilde gülmüştü."Seni kanı bozuk pis herif! Sence ben senin gibi miyim? Aiden yerin dibine girecek denilse ilk çukuru sen açarsın, bunu bilmeyen mi var? Hayır, ben Loya'yı Esla'dan beri tanıyorum. Ayashri'den bile daha çok Jayce'e değer verdi, sevdi, mutlu etti! Kral'a asla ihanet edeceğini düşünmüyorum."

Gözlerimi devirip derin bir nefes aldım."Kraliçe Loya'nın ihanet içinde battığını görüyorsun, Vadim ama onu savunuyorsun. Hapse girebilirsin." dedim.

"Ana Kraliçe, ben hapse girmekten korkmuyorum. Kraliçe Loya, buradaki safkan Larastkalı insanlardan daha çok Larastkalı. Buna emin olabilirsiniz."

Eduard "Artık yeter! Majesteleri, lütfen Kraliçe Loya'yı ve Lord Aiden'i tutuklayın. Bu ihanete göz yummayın." dedi. Ardından tüm salon Eduard'ın dediğini tekrarladı. Jayce ilk önce Loya'ya ardından Aiden'e bakmıştı.

Aiden "Jayce, lütfen doğru kararı ver. Loya masum! Bunu herkesten daha çok sen biliyorsun. Suçlu olan benim!" diye bağırdı.

Jayce "Lord Nu-Aiden Kramos'u tutuklayın! Ayrıca Kraliçe Loya'nın hizmetindeki herkes tutuklanıp sorgulanacaktır. Bu konuyu araştırması için Lord Ronald'ı görevlendiriyorum. Toplantı bitmiştir." dedi ve ayağa kalkmıştı.

Heyecanla "Jayce! Loya'yı da tutuklamalıydın." dedim. Jayce bana bakmıştı. Mavi gözlerinde çektiği soğuk acıyı görebiliyordum. Acı çekiyordu.

"Anne, lütfen üstüme gelme!" dedi. Ardından salonu hızla terk etmişti. Loya onun arkasından koşmuştu.

Aiden tutuklanır iken bana bakmıştı. Yüzünde herhangi bir ifade yoktu, hatta rahatlamış gibiydi. İtiraz etmesi gerekmez miydi? Karşı koymalıydı. Bu kadar çabuk kabullenmesi iyi değildi. Anisa Aiden diye haykırsa da onu umursamamıştı. Çok rahattı, çok huzurluydu. Onun bu huzuru beni germişti. Dedikleri aklıma geliyordu. Aiden'i ateşe iterek kendimi de ateşe atmış olamazdım.

Çalışma odama geçtikten sonra hızla bir kadeh Nizar şarabını gümüş kadehime doldurmuştum. Pencere kenarına geçip yağan yağmura baktım.Yağmur hızla yağıyordu, gri bulutlar şehrin üstünden ayrılacak gibi değildi. Kasvetli bir havaydı. Açıkçası bugün ve sonraki günler için uygun bir havaydı. Yaşananlardan bir yanım memnundu ama bir yanım değildi. Loya hala serbestti, hala dışarıdaydı. Hizmetindekiler sorguya alınmıştı. Bundan sonraki adımı Loya'nın ünvanı kaybetmesi ve hapsedilmesiydi. O hapsedilmeden zafer benimdir diyemezdim. Eğer serbest kalırsa kurtulurdu ve Aiden'i de kurtarmanın yolunu bir şekilde sağlardı.

Yağmura bakıp düşünürken kapım açılmıştı. İçeri Jason'ın büyük kızı Irene girmişti. Sarı saçları ıslaktı. Islanmış peleriniyle öfkeyle karşımda duruyordu. Derin bir nefes aldım. Bu hadsiz kıza dersini vermeliydim."Ne oldu, Leydi Irene? Hadsizce odama dalmanın sebebi nedir?" dedim.

Irene "Oynadığınız oyunu bozmanız için geldim. Kız kardeşimi kirli işlerinizde kullanmayın ayrıca Kraliçe Loya'nın masumiyetini biliyorsunuz."

"Loya masum falan değil, oğlumu aldatmış ve kız kardeşin buna şahit."

Bana doğru birkaç adım atmıştı."Uydurmaca bir dava ile Kraliçe'yi devirebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Kral ona güveniyor! Loya bundan kurtulur ama diğerleri zarar görür. Aiden, Anisa bu zarar göreceklerden ilk ikisi ama en büyük zararı kim görecek biliyor musunuz? Siz!"

"Aptal, ben nasıl zarar görebilirim? Kocan bu davanın başında görevli."

"Ronald'ı tanımıyormuş gibi konuşmayın. Bugün meclisteki tavrına aldanıyorsunuz. O, Kraliçe Loya'nın masumiyetini ispatlayacak ve sizin de sonunuzu getirecek. O, babasının başına gelenleri asla unutmadı ve bunun bedelini ödetmeye hazır."

Kahkaha atmıştım. Gülerek "Senin kocan kadar dürüst bir adam var mı? Bu davada asla yalan katmayacağı açık olan tek isim o." dedim.

"Ben kocamı tanıyorum, Kraliçe Loya'yı kurtaracak. Aiden ölse bile bunu yapacak."

"Tatlım, artık çok geç. Loya ve Aiden işledikleri suçun bedelini ödeyecek. Kral'a ihanetin bedeli ölümdür. Onlar ise bir zevk uğruna ölümü seçtiler. Bence kız kardeşinle gurur duymalısın, Irene. Büyük bir iş başardı. Krallığı kurtardı!"

"Krallığı kurtarmadı, kaosa sürükledi. Bir hükümdarın ölümünden sorumlu olacak. Ayrıca kendi ölüm fermanını da imzaladı."

"Irene, Irene. Neden hainlik peşindesin? Sorgulamaya alınacaksın, dikkat et."

"Korkmuyorum! Ben Anisa değilim, beni aptal yerine koyamazsınız. Sorgulamadan da korkmuyorum. Ölümüne doğrunun yanındayım, tıpkı kocam gibi."

Islanmış koluna dokundum."O zaman benim yanımdasın! Senin gibi dürüst bir leydiyle yanyana olmaktan mutluyum." dedim ve Irene elimi itti.

"Biz aynı tarafta değiliz. Siz istediğinizi almayacaksınız."

"Ah, canım. Ben istediğim her şeyi bu zamana kadar aldım."

"Belki de bazı şeylerin değişmesinin vakti gelmiştir. İyi günler dilerim!" dedi.

Odadan sinirle çıkmıştı. Jason'ın kızları da kendisi gibi budalaydı. Anisa biraz daha iyiydi. Gerçekleri görecek kadar aklı başındaydı. Irene ise salaktı. Bu davanın kazananı belliydi. Bendim! Anisa'nın sözlü itirafı vardı, Aiden de âşığım demişti. Artık ne bekliyordu? Loya'nın masum olduğu mu? Üstelik Loya piç olmasına rağmen bu kadar sahip çıkılması anlamsızdı. Kanı bozuktu. Başında taç olmaması gerekirdi. Bizim insanlarımız ise onu savunmaya meraklılardı. Ronald Irene gibi birisi değildi en azından. O, Larastka'ya bağlıydı. Bu davayı iyi yürütecekti, Loya'nın idam kararına dair sağlam nedenleri Jayce'e sunacaktı.

Akşam yemeğini tek başıma yemiştim. Ne Jayce'i görmüştüm ne de Loya'yı. Sonraki günlerde de sarayda derin bir sessizlik hakimdi. Hala Loya'nın tutuklandığına dair haber almış değildim. Duyduğum tek şey oğlumun günlerdir odasına kapanmış olduğuydu. Loya ile birkaç defa konuşmuş sonra çalışma odasına kapanmıştı. Onun bu hali beni üzmüştü. Biricik Loya'sına kıyamaması normaldi ama gerçek açıktı. Loya ve Aiden onun arkasından iş çevirmişlerdi. Jayce bunu kabullenmeliydi.

Saraydaki diğer haber ise Vadim'in eşi Yamuna'ya yapılan işkenceye delirmesiydi. Karısının halini görünce öfkeden delirdiğini duymuştum. Zor sakinleştirilmişti. Eh, Yamuna da bir Azinkaytlı değil miydi? Loya'nın her sırrını bilirdi. Elbette işkenceli sorgu görecekti. Vadim'in bunda öfkeden delirmesine gerek yoktu. Aiden beni şaşırtmıştı. Onca acıya rağmen bir şey itiraf etmiyordu. Anisa kapımda ağlasa da Aiden'in oradan çıkışı olmayacaktı. Ronald'ın onu serbest bırakmaya niyeti yoktu.

Çayımı içtikten sonra çalışma odamdan çıkmıştım, oğlumun çalışma odasına gelmiştim. Vadim karşıma çıksa bile onu umursamamıştım. Kapıyı çalınca gel sesi duymuş, Vadim'e gülümseyerek içeri girmiştim. İçeride Jayce tek başınaydı. Pencerenin önündeki koltuğa oturmuştu. Çökkün görünüyordu. Uykusuz gözleri, şişti. Saçı sakalı birbirine karışmıştı. Solgun bir yüzle bana bakarken onun yanına gittim, ona sarıldım. Sırtını okşarken omzumun ıslandığını hissettim. Canı acıyordu, sevdiğinin ihanetinin acısını çekiyor olmalıydı. Bunun zorluğu dayanılmazdı. Eduard'ın beni ilk bırakmasında kaç gün ağladığımı biliyordum.

Jayce'in yaşlarını silerken "Ben senin yanındayım, oğlum." dedim.

Jayce ise derin bir nefes almıştı. Kafasını iki yana sallayarak "Ben, ben anlamıyorum anne. Loya'ya her şeyi verdim, her şeyi sundum. O ise bana bu şekilde mi karşılık verecekti?" dedi.

"O asla sana layık değildi, o seni asla sevmedi."

"Ben onu sevdim!" diye bağırdı.

"Fakat onun için bu sevgi önemsizdi, Jayce. Aiden bile senden daha üstün olmuş, görmüyor musun?"

"Onu Ayashri'den farklı sanmıştım, gerçekten farklı olduğunu düşünmüştüm fakat acı bir şekilde yanıldığımı görüyorum. Ben onun piç kanını umursamadan kraliçe yaptım ama o beni aldattı. Aiden'in altına yattı."

Jayce'in ellerini okşadım. Loya'yı bu kadar kolay bırakmasına şaşırmıştım. Buraya gelirken Loya'yı savunur sanıyordum ama o bana karşı Loya'yı suçluyordu."Aiden'den sen üstünsün, bunu sakın unutma. Loya'nın aptallığı bu." diye mırıldandım.

"Anlamadığım ben ona nasıl bu kadar körkütük âşık olabildim, anne? Gerçekten o bir cadı! Beni büyüleriyle kendisine âşık etti. Büyüleriyle yine başka âşıklar yarattı. Yoksa ben ona bu kadar kapılacak bir adam değildim."

"Güneylilerin din dedikleri şeyin altında cadılık olduğunu hep düşünmüşümdür. Ah, Jayce! Madem Loya hakkında böyle düşünüyorsun, neden tutuklatmıyorsun?"

Jayce duraksamıştı, gözleri boşluğa takılı kalmıştı.Ardından zoraki bir tebessüm yüzündeydi."Çünkü ona çok âşığım, anne. Onu hapsetme düşüncesi beni kahrediyor. Güzel kuğumu nasıl o soğuk kuleye kapatabilirim?"

"Oğlum, Jayce'im. Bak, sen kendin demedin mi? Zaten seni büyülemiş. Büyünün etkisi altında böyle konuşuyorsun. Onu tutuklatınca her şey sona erecek."

"Ben biraz daha düşünmek istiyorum. Lütfen odadan çıkar mısın?"

"Çok az konuştuk, ben anne oğul dertleşiriz sanıyordum."

Gergin bir ifadeyle bana baktı. Zoraki bir tebessümle "Lütfen, git. Beni merak etmemen adına gelmene izin verdim."

Elim yanağındaydı."O zaman Loya'yı tutuklayacağım de, gideyim."

"Anne, lütfen."

"Jayce." diye fısıldadım.

"Ronald'a Loya'nın cadı olabileceğini söyleyeceğim, tamam mı?"

Eh, tutuklanmasa da bu da etkiliydi. Belki yanarak ölürdü."Tamam, seni seviyorum Jayce. Ben senin annenim." dedim ve yanağını öptüm.

Odadan çıkarken Jayce düşünceliydi. Ben ise artık daha rahattım. Jayce'in dediklerinde yalan yoktu. Sesi üzgün, kırgın olsa da samimiydi. Beni kandırsaydı hissederdim. Loya'nın tutuklanma haberi artık an meselesiydi. Birkaç güne kalmaz tutuklanırdı. Dava sürecinden sonra idamı kesindi. Larastka'nın idam edilen ilk kraliçesi Loya olacaktı. Bir hükümdarı daha öldürmüştüm. Yoluma engel oldukları için yapmıştım bunları. Kocam Ahmar beni aşağılamıştı, hor görmüştü. Bedelini ise rezilce ölerek ödemişti. Loya ise benimle güç savaşına girmişti. Meşru olmayan kanına rağmen tahta çıkmıştı, ülkemi elimden almaya kalkmıştı. Şimdi ise tarih onu fahişe ve cadı diye anacaktı. Yakılacaktı veya boynuna balta inecekti. Hayatın ona biçtiği son buydu.

Aiden-Kaisra konuşmaları için düşünceniz nedir? Aiden'in bir planı var mı?

♕Adeline'ın veliaht olabilecek midir? Annesinin durumu ortada iken Kaisra'nın desteğiyle veliaht prenses olur mu?

Meclis toplantısı için düşünceniz nedir? Kaisra'nın planını nasıl buldunuz? Vadim'in Loya'yı savunmasını bekler miydiniz?

♕Jayce sizce Loya'yı tutuklatacak mıdır? Annesine dedikleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir dahaki bölüm Loya olacaktır. Ne Kuzey bölümüydü ama! Bu bölümü yazmak içni çok sabırsızdım. Loya'nın benim için Anne Boleyn olduğunu biliyorsunuzdur.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top