Hayaller İçin Savaşmak♕
BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: The Weeknd - Starboy (official) ft. Daft Punk
Yayınlanma Tarihi: 26.09.2019
Aşağıda Raji, Danisa, Veran var.
İyi Okumalar!
***Upuzun bir bölüm oldu. :) Sebebi ise okulum artık başladı ve bölümler haftada bir gelecek ise daha uzun bölümler olması gerektiğini düşünmem. Mümkün olduğunca uzun tutacağım. :)***
♕
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Talayer (Yaş:36)
Ayashri ve 2 oğlumu arıyordum. Sarayın içinde yoklardı ve nerede olduklarına dair fikrim yoktu. Onları arıyordum çünkü bugün bir yere davetliydik, hazırlanmamız lazımdı. Fakat onlar kimbilir neredeydiler? Onları bulmak zorundaydım ama onlar saklanarak oyun oynuyorlardı. Baba olmak zordu, eş olmak zordu ama hepsi onlara değerdi. Zaman geçtikçe sahip olduğum ailem en büyük hazinem olmuştu. Ayashri bana birbirinden değerli 3 evlat vermişti, birbirimize layık iyi eşler olmuştuk. Daha ne isteyebilirdim ki? Bir piç için en değerli hazineye sahiptim.
Ayashri ile her zorluğu beraber atlattığımız gibi her rahat anda ise birbirimizde sakinleşmesini bilmiştik. Zaman onu daha olgun bir kadın yapmıştı. Evet hala çocuksu bir yanı vardı ama bu zamanla azalmıştı. Sadece çocuklarımızla olduğu zaman bu yanı ortaya çıkıyordu. Bu kadarı olacaktı elbette. Zaten onun bu ölmeyen çocuksu yanı, bitmeyen cesaretinin ateşi en çok hoşuma giden özellikleriydi. Bunları asla kaybetmeycekti ama kontrol etmesini bilecekti.
Saraydaki bahçeye girmiştim ve baba sesini duymuştum. Sesin geldiği tarafa gitmiştim ve gördüğüm karşısında derin bir nefes almıştım. Ayashri ise beni gördüğünde küçük bir kız çocuğu gibi yaramaz yaramaz ve biraz mahcup bir ifadeyle gülümsüyordu. Büyük oğlumuz Arsulay ve ortanca oğlumuz Tamayr yanındaydı. Ağaca tırmanmışlardı.
Bir elimi belime koyup "Her yerde sizi arıyordum, farkında mısınız?" dedim ve Ayashri kıkırdadı. Arsulay ise annesine bakmıştı. Arsulay, Ayashri gibi sarımsı beyaz saçlara sahipti. Bembeyaz teni vardı. Yüz hatları bana benziyordu ve annesinin soluk yeşil gözlerini almıştı. Ama onunkisi gibi iri değildi.Benim göz şeklime benziyordu.
Ayashri "Ne var? Oğullarıma ağaca tırmanmayı öğretemez miyim?" dedi ve Tamayr gülmüştü. Onun koyu saçları, iri koyu gözleri vardı. Abisi de, o da sakin çocuklardı aslında sadece Ayashri onları yaramazlık konusunda baştan çıkarıyordu. Çocuklarla ağaçlara tırmanıyor, etrafta koşturuyordu. Hiç büyümeyeceği kesindi.
"Onların bir yerleri incinirse ne olacak?"
"Onlara hiçbir şey olmaz!"
"Hadi, o ağaçtan inin. Aya, Yatin'in evinde önemli bir davet var biliyorsun." dedim ve Ayashri çocuklarımıza bakmıştı.
"Her şey buraya kadarmış, hadi inelim çocuklar."
Arsulay "Başka bir zaman daha yüksek bir yere tırmanır mıyız, anne?" dedi hevesle ve Ayashri hınzırca gülümsemişti.
"Neden olmasın ki?" dedi ve ilk önce kendisi inmişti. Oldukça dikkatle inmeyi başarmıştı. Daha sonra Tamayr ile Arsulay'ın inmelerine yardımcı olmuştu. Üçü de kirlenmişti ama hallerinden memnun gözüküyordu.
Dördümüz beraber saraya dönmüştük. Çocuklar odalarına çekilmişti ve biz yatak odamıza çıkmıştık. Ayashri'yi hemen banyoya sokmuştum. Toprak içinde olmazdı. Ayashri banyoda işini bitiresiye kadar ben hazırlanmıştım. Nizarlı olduğumu yansıtan kıyafetlerimden vazgeçemiyordum. İnsan nerede olursa olsun zaman geçtikçe nereden geldiğini unutması, kendi özünü unutması mümkün değildi. Şanslıydım ki çevremdeki insanlar bunu umursamıyordu ama kimi yerlerde kendi özümü göstermem çok zordu. Mesela Larastka bunun için örnekti. Bazen aklıma Loya geliyordu ve bu durum karşısında nasıl davrandığını görmek istiyordum. Akıllı birisiydi ve bir şekilde kendi özünü yansıtıyor olduğuna inancım tamdı.
Gümüş çerçeveli sarmaşık gülleri ile bezenmiş boy aynasından kendime bakıyordum. Soluk yeşil gömlek giymiştim. Gömleğin birkaç düğmesi açıktı ve uzun zincirli, ucunda bakır Daichin'in gözü olan kolyem vardı. Üstümde ise zümrüt yeşili uzun ceketimi almıştım.Bundaki işlemeler gömleğimin rengiyle aynıydı. Akrep motifleri işliydi, aynı zamanda farklı yerlerde kurdu görmekte mümkündü.
Siyah ince kemeri belime bağlarken Ayashri banyodan çıkmıştı. Hızla saçlarını kurutmuştu ve dolabından elbisesini seçmişti. Lacivert, kalın askıları olan yırtmaçlı elbise seçmişti. Beline ise kalın, altın bir kafesi andıran kemer seçmişti. Sandaletlerini güzelce giymişti ve makyaj masasına geçmişti. Saçlarını taradıktan sonra bana dönüp saçlarına minik örgüler eklememi istemişti. Ben de onun ipek gibi olan saçlarını usulca örmüştüm. Birkaç örgüden sonra o örgüleri topuz hale getirmişti.
Safir, damla şeklindekini küpesini takmıştı. Yasemin kokusunu sürdükten sonra hazır olmuştu. İpek, mavi şalını da aldıktan sonra odadan çıkmıştık. Baharın tatlı esintisine karşı önlemdi. Aşağıya indiğimizde ise ufak bir asker grubuyla beraber Misha ile Adag ve Daljat ile eşi Indire vardı. Indire ile Misha gülerek konuşuyorlardı ve biz gelince susmuşlardı. Misha bordo bir elbise tercih ederken Indire esmer tenine uygun kırmızı tercih etmişti.
Daljat "Abi, nerede kaldınız?" dedi ve Ayashri'ye baktım.
Ayashri gülümseyerek "Benim yüzümden geç kaldık. Çocuklara birkaç faydalı bilgi öğretiyordum." dedi.
"Çocuklarla ağaçlara tırmanan bir eşim var, ne kadar şanslıyım değil mi?" dedim ve Ayashri bana bakmıştı.
"Ne var? Azıcık bile olsa eğlenmek suç mu?"
Misha gülerek "Böyle bir eğlence olur mu? Ayashri! Sen asla büyümeyeceksin." dedi.
"Hadi, hadi artık gidelim." dedim ve oradan ayrılmıştık.
Yatin'in evi, saraya yakın olduğu için yürüyerek gitmeyi tercih etmiştik. Köşkü oldukça mütevaziydi. Siyah, demir parmaklıklı kapıyı geçtikten sonra giriş bahçesi bizi karşılamıştı. Bahçedeki pembe güller mükemmel gözüküyordu ve köşkün soluk pembe boyasıyla uyumluydu. Köşk, 2 katlıydı ve soluk pembe rengindeydi. Köşkün girişinde ahşap iki basamak vardı ve oymalarla süslenmiş büyük kapı açıktı. Ev sahiplerimiz bizi bekliyordu. Danisa ve Yatin güler yüzleriyle bizi karşılıyorlardı. Yatin önünü tamamen kapatan kahverengi bir ceket giymişti. Sakin bir gülümseme yüzündeydi. Danisa ise kızıl saçlarını toplamıştı ve altın zincirlerle dolamıştı. Koyu pembe bir elbise giymişti. Elbisesi onun zenginliğini yansıtıyordu. Bu çiftin evlenmiş olmasına şaşırmıştım. İlk önce siyasi bir amaç uğruna mı desem de sonradan birbirilerini sevdiklerine ikna olmuştum.
Yatin öne çıkarak "Evimize hoş geldiniz!" dedi ve saygıyla eğilmişti.
Danisa "Sizleri burada görmek güzel. İçeri buyurun." dedi ve içeri girmiştik.
İçerisi de dışarısı kadar mütevaziydi. Duvarlarda tablolar, kılıçlar vardı. Yemek odasına geçmiştik. Bu odadan arka bahçeye geçmek mümkündü. Pencereleri büyüktü ve dışarıyı görebiliyorduk. Kapısı ise açık bırakılmıştı. Yemek masasına geçmiştik. Ayashri ile ben, masanın baş köşesinde yan yana oturur iken ev sahiplerimiz sağımıza ve solumuza geçerek oturmuştu. Masanın üstünde her çeşit yemek vardı ve hepsi lezzetliydi. Hepsini sevmiştim.
Şarabını yudumladıktan sonra Yatin bize bakarak "Davetimizi kabul ettiğiniz için minnettarız!" dedi.
Ayashri "Güzel oldu toplanmamız. Hem yemek, hem sohbet güzel gidiyor." dedi ve önündeki salatadan almıştı.
Danisa "Açıkçası böyle huzurlu yemek yiyebiliyorsak bu yöneticilerimizin başarısıdır. Kısacık sürede büyük işler başardınız."
"Danisa, daha yapılacak çok iş var. Evet, benim bile beklediğimden daha ileriye gidebildik ama burada daha hiçbir şey bitmedi. Her şey yeni başlıyor."
Adag "Kabul etmelisin ki yıkılmış bir devleti doğru politikalarla ayağa kaldırdın, güçlendirdin. Bunda yaptıklarınız asla küçümsenilemez."
"Haklısınız elbette ama mütevaziliği bırakmamalıyız. Kibre kapılırsak sonumuz olur. Her daim mütevazi bir şekilde ilerlemeliyiz." dedim.
Ayashri "Bu yaptıklarım hayatım bana göre zaferlerdi ama benim en büyük zaferim Azinkayt ile Nizar'ın özgürlüğünü kazanmak olacak. Kibirli kuzeylilerin zincirlerinden kurtulmak için çabalıyoruz. Bunu unuttunuz mu?"
Yatin "Elbette unutmadık ve halkımız sayende Ayashri özgürlüğü düşleyebiliyorlar. Onlara bir hayal verdiniz ve bu hayalle çalışıyorlar."
"Bu hayallerle ilerleyeceğiz, Yatin. İlk önce Nizar'ı alacağız, eski Azinkizar Krallığı tekrardan kurulmuş olacak. Daha sonra bağımsızlığımızı isteyeceğiz. Eminim ki tüm halkımız bunun mücadelesini verecek."
Misha "Peki diğer ülkeler ne olacak? Yıllar içinde onlarla yakın temaslarımız oldu ve birlik içinde hareket edilmesi gerektiğine inanılıyordu."
Daljat gözlerini kısarak "Onlara ne kadar güvenebiliriz? Ya ileride bizi yarı yolda bırakırlarsa ne olacak? Bana göre onlarda kendi savaşlarını kendileri vermeli." dedi.
"Tek tek saldırılırsa sonuç elde edemeyiz ama birlikte saldırırsak bir şeyler olabilir. Onlar da bu durumdan şikayetçi değil mi? Köle olmaktan, ikinci sınıf olmaktan ne kadar memnun olabilirler?"
Danisa "Diğer sömürgeler neden kendi savaşlarını vermiyor ki? Bizi beklemek zorundalar mı? Tek başımıza kazanacak iken onlar yüzüne kaybedebiliriz! Ayashri ile Talayer onlar için mi silahlarımızı geliştirdiler? Onlar için mi yeni yeni icatlar bulunmasını istediler?"
"Sönmeyen ateş, güzel bir silah oldu." dedim ve Ayashri'ye baktım. Ayashri savunma ve saldırı konusunda gelişmemizi istiyordu. İleriye dönük adımları gizliyerek atalım diyordu. Haklıydı. Larastka her daim nefesini üstümüzde hissettirir iken mantıklı bir hareketti.
Yatin "Fakat buna Larastka el koymadı mı? Kendileri bunu kullanacak. Çok yazık bir durum." dedi ve Ayashri güldü.
Ayashri "Efendi Yatin, bunda yanılıyorsun. Onlar o ateşin ham halini kullanabiliyor ama bizler onu geliştirebiliriz. Nasıl söneceğini biz biliyoruz, nasıl daha uzun süre dayanacağını da. Larastka ise o ham halini kullanacak ve gönderdiğimiz adamlar ise sadece kullanımını biliyor." dedi ve keyifle şarabını içmişti.
"Kuzeylilerin anladığı şey buz, onlar ateşe çok yabancılar. Geliştirmeleri çok zor bana göre. Hazıra alışan bir toplum oldular, üretmek nedir biliyorlar mı?" dedim.
"Sonuç olarak onlar biz ne verirsek ona uymak zorundalar. Bizim ne yaptığımıza dair tam hakimiyetleri olamadı. Bu sevgilim sayesinde oldu."
"Eh, her kuralda bir açık oluyor ve ben de bunu kullanıyorum. Kral Jayce, beni bir çocuk sanıyor ama aradaki hayat tecrübesini unutuyor."
Daljat düşünceli bir şekilde "Yine de Larastka'dan hoşlanmıyorum. Onlara böyle oyunlar oynuyor olsak bile beni düşündürüyor, abi. Onlar katiller! Yüzyıllardır masumların kanlarını taşıyorlar." dedi ve derin bir nefes aldı.
Danisa "Onlar için hayatta kalmanın kuralı, buydu. Evet diğer topraklara vahşeti getirdiler ama onlar yaşadı."
Ayashri "Bu düzen bozulmalı, Danisa yoksa birçok masumun kanı akacak. Ben bunu görmek istemiyorum. Yeni bir düzen kurulması gerekiyor. Herkesin kendi kendini idare edeceği, bir başkasının sömürüsü altında sefalet içinde yaşamayacağı bir dünya lazım." dedi ve elindeki şarabı yavaşça içti.
"Ayashri peki sence bu mümkün mü? Nasıl olacak? Hiç korkmuyor musun?"
Gözlerini kısarak "Korktuğum şeyler farklı diyebilirim ama bu ölüm değil. Kendi ölümümden korkmuyorum, sevdiklerimin ölümü beni korkutuyor." dedi ve kaşlarım hafifçe çatılmıştı. Bunu demesinden huzursuz olmuştum. Ölümü düşünmek için erkendi, kaybetmeyi konuşmak ise anlamsızdı.
"Bunları bu şekilde bahsetmemiz gerekli mi? Daha hiçbir şey olmuş değil, daha yapılması gereken birçok plan var ama bizim konuştuğumuz konuya bakın." dedim ve konu değişmişti.
Yemekten sonra keyifli bir sohbet olmuştu. Yatin oldukça bilgili bir adamdı ve her konuda onunla konuşabilmek güzeldi. Onunla özellikle Dranil'in yaptığı hataları konuşmayı daha çok seviyordum. Tamam, kültürel alışveriş de güzeldi ama bu daha önemliydi. Dranil'in yaptığı hatalardan kaçındıkça biz başarılı oluyorduk. Halkımızı bize daha çok bağlıyorduk ve ilerliyorduk. Güçlenerek köklerimizi salıyorduk. Yatin ise sorduğum sorulara kendi içtenliği ile yanıtlıyordu ve aldığım cevaplar tatmin ediciydi.
Saraya döndüğümüzde ise ilk önce oğullarımızı kontrol etmiştik. Üçü de uyuyordu. Daha sonra yatak odasına geçmiştik. Üstümdekilerden kurtulmuştum ve yatağa geçmiştim. Ayashri de geceliğini giyip yanıma gelmişti. Bana sarılmıştı ve yanağımdan öpmüştü.
Ayashri içten bir şekilde "Seni çok seviyorum, Talayer. Sen bu zamana kadar bana her şey oldun." dedi ve saçlarından öptüm.
"Ben de seni seviyorum, deli kız." diye mırıldandım.
"Yemekte iken huzursuzlandın değil mi? Ölümden bahsetmem hiç hoşuna gitmedi." dedi ve iri gözleri bendeydi.
"Ölümden bahsetmek, hoşuma gitmiyor diyebilirim.Ükhel'i anarak onu neden buralarda dolaştırıyoruz ki?"
Gülümseyerek "Ölümle sürekli dans ettiğimizin farkında mısın? Önceden sadece basit bir şekilde Azinkayt'ın Dranil'den kurtulmasını istiyorduk daha sonra bu hayal büyüdü, Azinkayt'ı cehaletin karanlığından kurtarmak oldu daha da büyüdü, Nizar ile birleştirmek oldu sonunda ise en büyük hali olan bu iki krallığı özgür kılmak oldu, Talayer. Hayaller büyüdükçe tehlikeler artar, ölümle daha sık dans eder hale gelirsin. Bu yüzden ölümle barışık olmalıyız." dedi.
"Bunu soğukça diyebiliyorsun, gülümseyebiliyorsun ama Ayashri ben bunu yapamam. Ölümün bizden uzak olmasını istiyorum. Seninle mutlu bir aileyiz ve bunun böyle devam etmesini istiyorum. Amaçlarımız var, hayallerimiz var ama bunlara ulaşırken birimizi kaybetmeyeceğiz. Ben bunun için çok çabalıyorum."
"Ölüm olacak ama düşmanlarımız için olacak bu. Ben de buna inanıyorum. Biz yaşayacak isek onlar ölmeli."
"Bunu daha çok sevdim." dedim ve sarılarak uyuduk.
Sabah ise tatsız bir şekilde uyandırılmıştık. Uyandıran Veran olmuştu ve apar topar toplantı odasına gelmemizi istemişti. Giyinmeye bile fırsatımız olduğu denilemezdi. Ayashri üstüne sabahlığını alınca odadan çıkmıştık. Küçük odada Raji, Adag, Karran ve Prasad vardı. Hepsi uykuyluydu ama Veran değildi. Savaşçı kadın dinç bir şekilde bizlere bakıyordu.
Ayashri sandalyeye oturup Veran'a bakarak "Ne oldu?" dedi. Veran ise gergince Raji'ye bakmıştı.
Raji "Bana bakma öyle Veran. Bizi buraya toplayan sensin. Güneş bile yeni yeni doğuyor iken Mortale adına neden bunu yaptın?" dedi ve Veran dudaklarını ısırmıştı.
Veran "Ciddi bir sorun olmasaydı bunu yapar mıydım? Beni biliyorsunuz!"
Karran "Seni biliyoruz ama lafı fazla uzatmanın anlamı var mı?" dedi ve Karran'a bakmıştı. Veran, Karran Shoda'yı seçtiğinden beri ondan uzak duruyordu. Ayashri'nin anlattığına göre bir zamanlar Veran ciddi anlamda Karran'dan hoşlanır iken Karran ise kendisine asileşen Shoda'yı sevmişti. Shoda ile inatlaşsa da onu seviyordu. Bu Veran'ın kalbini kırmıştı ve o çözümü Karran'dan uzak durarak bulmuştu. En azından Shoda ile sorunu yoktu. Karran yüzünden kadınlar arasında bir savaş görmek istemiyordum.
"Geriliyorum, Karran! Senin gibi her şeyi rahatça açıklayabilen birisi olmadım."
"İş öldürmeye geldiğinde benden daha soğukkanlı olduğunu hatırlatırım."
"Öldürmek ile bu, aynı şey değil."
"Yeter! Sabah uykumuz bölündü ve bunun nedeni ne Veran?" dedim ve esmer kadın bana bakıyordu.
"Talayer, köylerdeki insanlar huzursuz. Gece vakti Esla'ya bağlı köyde bir saldırı olmuş ve bunların Nizarlı casuslar olduğu söyleniyor. Kabile insanlarını kendi taraflarına çekmek için yapıyorlar bunu, biliyorsun."
"Saldırı mı oldu? Kabile insanlarını o köylere bizzat yerleştirdik, Veran. Bunca zaman geçmiş iken akıllarında hala soru işaretleri mi var?" dedim.
"Korkuyorlar. İlk defa bir toprak onların oldu ama kaybetme korkusu içindeler. Dün gece saldırı sonucunda çocuklarını kaybeden aileler oldu ve sizlerin onları koruyamadığını düşünüyorlar."
Alaycı bir gülümseme ile "Böyle düşünüyorlar ise pes!" dedim. Kabileden gelen insanları Azinkayt'a kazandırmak adına çok çabalamıştık ama bunu bozmak isteyenler vardı. Latafah, o insanları duymuştu ve kendi tarafına çekip onlardan bir ordu kurmak istiyor olabilirdi. Tamam, asıl özgürleşen ordu bizdeydi ama onların ailelerinin de savaşmayacağı anlamına gelmiyordu bu. Üstelik oraya geçenler oldukça özgürleşen ordudaki askerler de ailelerine gitmez miydi?
Ayashri "Nizar olduğuna nasıl eminsin?"
Veran "Akrep işlemeli kıyafetlerle saldırıda bulunmuşlar. Ayrıca Efendi Yatin ile Adag bir grup Nizarlı casusların sınırdan sızdığını demişti." dedi hızla.
Karran "Latafah ordu gücünü artırmak ve iç karışıklık çıkarmak istiyor."
"İstediğini alamayacak. Kiminle oyun oynadığını sanıyor? Ondan ve o fare yüzlü kocasından korkuyor muyum? Asla! Daichin onlara karşı merhametli olabilir, Ükhel onları kollayabilir ama ben onlara acımayacağım." dedim ve ellerimi sıktım. Latafah ile karşılıklı oynadığımız oyunlardı. Bazen benim askerlerim onun sınırlarına sızıyordu, bazen o. İkimizde tam bir üstünlük sağlamıyorduk.
Veran "O kabilelerin sakinleşmesi lazım. Evlatları geri gelemez ama intikamları alınabilir, bunun güvencesini vermeliyiz."
"Tamam, o köye gideceğim ama konuşmam hem güvence verecek hem de tehdit. Çocukları öldüğü için üzgünüm ama her an sizi bırakırız tehditine ise gelemeyiz. Bizi ne sanıyorlar? Onlara muhtaç mıyız?"
"Biz ordu olarak sizlere sadığız ama geri kalanlar için bir şey diyemem."
Raji "Talayer, onları da anlamalısın. Korkuyla saklandılar ve ilk defa bir yere sahip oldular. Daha sonra birileri o yeri almakla tehdit ediyor. Onlar asla sahip olduğu şeyi savunmak nedir, bilmiyorlar."
"Öğrenebilirler, Raji! Nizar her saldırdığında çocuklarının katillerine gidecekler ise nerede bu meşhur kabilelerin savaşçılığı sana sorarım." dedim ve Raji başını eğmişti.
Ayashri elini saçlarından geçirip bana bakmıştı. Ciddiyetle "Talayer, saldırıya uğruyan köye gitmemiz lazım." dedi.
"Ben gideceğim, Dara. Gideceğim ve bu sorunu çözeceğime emin olabilirsin. Korkuları dinecek ve tehditlerinin bir anlamı olmadığını göstereceğim. Latafah'ın oyunu bu."
"Sarayda tıkılmak bana göre değil, biliyorsun."
Gülerek "Sarayda canın sıkıldığı için ağaçlara tırmanıyorsun, anlıyorum ama sen sarayda kal." dedim ve Karran Ayashri'ye bakmıştı.
Karran "Ağaçlara tırmanmak, öyle mi? Senden ne bekleyebilirdik ki?" dedi ve Ayashri arkasına yaslanmıştı.
Ayashri "Konu benim ağaçlara tırmanmam değil. Hayatım madem tek başına gitme kararı aldın gün içinde git ve gel."
"Elbette! Veran ve Raji, ikiniz benimle beraber kesin geliyorsunuz. Ayrıca Karran'ı da yanımda götürmek istiyorum. Onlarla beraber gitmem yeterli olacaktır. Hemen yola çıkacağız. Sadece saldırıya uğryan köyü değil diğer komşu köyleri de görmem lazım." dedim.
Veran "Tamam." dedi ve nerede buluşacağımızı diyerek odadan ayrılmıştık.
Hızla hazırlanmıştım. Oldukça basit giyinmeye özen göstermiştim. Ayrıca kendimi korumak adına kılıcımla beraber hançerlerimi de almıştım. Tehlike her yerdeydi ve korunmamız gerekiyordu. Kahvaltımı eder iken Ayashri'nin gözleri benim üzerimdeydi. Düşünceliydi. Yılların ona getirdiği en güzel şey nerede nasıl hareket edeceğini biliyor olmasıydı. Cesaretini dizginlemeyi öğrenmişti. Cesaret elbette iyi bir şeydi ama fazlası aptallık olurdu. Aptal cesareti ise ölüme götürürdü. Sevgilim ölmemeliydi.
Dışarıda buluşmuştuk ve atlarımız getirilirken Arsulay'ı görmüştüm. Annesinin yanına gelmişti ve merakla bana bakıyordu. Daha sonra atları görünce daha hevesli olmuştu ve uykulu bakışlar gitmişti.
Arsulay "Babacığım, beni de götür!" dedi. Bakışlarındaki hevesi kırmak istemiyordum.
Hevesle uzatmaya çalıştığı saçlarını okşayarak "Senin burada kalman daha iyi olacak, Arsulay. Gideceğimiz yer senin için tehlikeli." dedim ve oflamıştı. Kaşları çatılmıştı.
"Büyümedim mi? Kendimi koruyamaz mıyım?" dedi ve Ayashri ellerini oğlumuza koymuştu.
Ayashri "Sen benimle ve Tamayr ile beraber Esla'yı gezeceksin." dedi ve Arsulay peki demişti. Onun gönlünü kazanmam lazımdı.
"Arsulay, saraya geldiğimde beraber daha farklı bir şey yapacağız tamam mı?" dedim ve Arsulay bana bakmıştı.
Arsulay "Nasıl?" dedi merakla.
"İleride sana çok lazım olacak bir şey." dedim ve atım getirilmişti. Atıma binmiştim ve harekete geçirmiştim.
Sık sık Esla dışına çıkıyor muydum, evet diyebilirdim. Yanımda Ayashri de olurdu. Biz saraya sürekli bağlanan bir çift değildik. Şehirlerimizin tamamını gezme fırsatı bulabilme imkanımız olmuştu. Bu eşsiz fırsatla beraber Azinkayt insanlarına kendimizi tanıtabilme imkanımız olmuştu. İnsanların bize bağlanmasını istemiştik. Lideriyle bağlanan halk, her daim ileriye giderdi. Eğer zıt düşersek olduğumuz yerde sayardık ve geriye gidedrdik. Ayrıca bizi devirmek isteyen birisi halktan aradığı desteği alamazdı. Hoş, böyle birisi yoktu. Hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmiyordu. İktidar zehirli bir şerbetti ve tadan asla bırakmazdı. Kontrollü içtiğin sürece sen onu yönetirdin ama hırslarının büyüsüne kapılıp daha fazla içmek ister isen zehirlenirdin.
Veran'ın tarifiyle saldırıya uğrayan köye gelmiştik. Ahşaptan yapılma, tek ve iki katlı evlerden oluşuyordu. Evler ufak bahçelere sahip olmasının yanı sıra daha yukarı da olanlar bitişikti. Köyün meydanında ise saldırıda ölenler için dualar okunuyordu, ağıtlar vardı. Yaygıların üstünde yatan cesetlerin etrafına çiçekler konulmuştu. Geldiğimi görenler birbirini baker iken Veran ile Raji önden gitmişti. Kalabalık gruba onların dilinde konuşuyordu.
Karran beni dürtürek "Sence ne olacak?" dedi ve derin bir nefes aldım.
"Ya kurallara uymaya devam edecekler ve sahip oldukları her şey ile uyumla yaşayacaklar ya da bu gizli tehditlerini yerine getirirler." dedim ve Veran bana bakmıştı. Gel diye fısıldadığında ise gitmiştik.
Birçok göz üzerimdeydi. Korkuyla bakan da vardı, kızgın bir şekilde bakan da. Diyeceklerim karşısında bu olayın noktalanmış olmasını umuyordum. Kanla çözmek istemiyordum ve kelimelerin gücüne inanırdım. Eğer bu gücün karşısında boyun eğmek istemiyorlarsa onların tercihi olurdu. Beni bazı şeylere mecbur bırakırlardı.
Veran'ın yanındaki kır saçlı adam öne çıkmıştı. Kavruk tenli ve masmavi gözlere sahipti. Zayıf gözükse bile bu onun çabuk devrileceği anlamına gelmiyordu. İsminin Dimas olduğunu söylemişti.
"Dimas, sen bu diğer kabile köylerindeki gibi buranın başındaki insansın doğru değil mi?" dedim ve kafasını salladı.
Dimas "Beni seçen Raji olmuştu." dedi ve parmağıyla Raji'yi göstermişti.
"Raji senin bu köy halkını yönetebileceğine inandı ama hata etmiş olabileceğini ise düşünmeye başladım. Son olay bana bu izlenimi verdi." dedim ve gözleri irileşmişti.
"Neden?"
"En ufak bir kriz anını değerlendiremiyorsun. Lider olanlar saklanmaz, savaşır ama sen insanlara kaçmayı teklif ediyorsun. Sence burada yaşananları duymuyor muyuz? Nizar bu çirkin saldırıyı düzenledi, buna engel olamadık ama en ufak bir şeyde kaçmak ne demek oluyor?"
Gözlerini kaçırarak "Ben kaçmayı teklif etmedim." dedi.
"İnsanların teklif etti, değil mi? Buradaki birçok insanı bununla suçlayacak mısın? Sizler savaşçılığınızla ünlü değil misiniz? Ne zamandır kaçmak, pes etmek sizler için bir alışkanlık oldu?" dedim sertçe.
"Bizi anlayın." diye mırıldandı.
"Bence sen anlamalısın, Dimas. Mevcut gücünüze güvenerek beni ve eşimi tehdit edebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Veran ve diğer askerler burada kalmakla yükümlü iken siz istediğiniz yere gidebilirsiniz ama gittiğiniz zaman ne olacağını söyleyeyim mi? Ölümden beter olacak bir şekilde kölelik hayatı yaşarsınız. Bunu kanıtlayabilirim, şüphen olmasın." dedim ve Dimas iyice gerilmişti. Daha sonra Dimas'ın yanına genç bir kız yaklaşmıştı. Suçlarcasına kendi dilinden bir şeyler diyordu. Yarım yarım çeviriyordum ve kızın dedikleri doğru ise hiç doğru değildi.
Raji'ye bakarak kızın dediklerini çevirmesini istemiştim. Raji gergin bir sesle "Kız Dimas'ı köy halkını Nizarlılara satmakla suçluyor. İddiasına göre yatmadan önce Dimas'ı yabancı adamlarla konuşur iken görmüş. Ayrıca saldırıdan önce de köy halkına Nizar konusunda gizlice baskı yaparmış." dedi ve derin bir nefes aldım. Dimas gibi birçok köy lideri var demekti. Bu yüzden bu kabileler başımızı ağrıtıyordu. Toplamda 5 köy vardı ve 5 köyün lideri acilen değişecekti.
"Dimas, kızın dedikleri doğru değil mi? Latafah sana kaç kese altın verdi, söyler misin?" dedim ve Dimas dizlerinin üstüne çökmüştü.
Dimas "Acıyın, lütfen acıyın." dedi ağlamaklı bir sesle.
"Sizlere her şeyi vermiştik ama sana ne yetmedi? Sanırım her şeyin daha fazlasına sahip olma hırsı seni bu felakete sürükledi. Şimdi canını bağışlamam için bana şunu söyle. Diğer 4 köyün lideri de Nizar ile işbirliği yaptı mı?"
"Evet, yaptı." diye fısıldadı.
"Onları da sen baştan çıkardın, yaşlıların sözü dinlenir sonuçta ama bu kadar fazla para ölümden sonraki hayata harcanmıyor biliyorsun değil mi? Rüşvetin, ülkeni satmanın bedeli ne oluyor Raji? Lütfen, köy halkının anladığı dilde söyler misin?"
Raji onların dilinde "Bunun cezası ölümdür. Ülke toprağı kutsaldır ve satılamaz." dedi ve onaylayan mırıltılar yükselmişti.
"Zavallı Dimas! Tek istediğin zengin ölmekti ve bu olamayacak." dedim ve çıkardığım hançerimle Dimas'ı tek hamlede gırtlağını kesmiştim. Yere boğazını tutarak yığılmıştı ve ölmüştü. Bana bakan yüzlere baktım. Korku ve endişe vardı. Dimas'ın sonu onlara ibret olmalıydı. Aynı olay bir daha tekrarlanırsa daha beteri olacağını bilmelilerdi.
Raji'ye dediklerimi onlara çevirmesini söylediğim zaman kafasını sallamıştı."Dimas'ın sonu sizlere ibret olmalı. Hem evlatlarınızın, kardeşlerinizin ölümüne sebep oldu hem de kendi canını kaybetti. Eğer bir daha aynı durumla karşılaşırsam hiç acımam sizleri sürerim. Devlete olan ihanetinizin bedelini ödersiniz. Eğer sadık olursanız ödülünü yeterince alırsınız." dedim ve Raji dediklerimi tek tek çevirmişti. Köylüler ise diz çökerek karşılık vermişti.Sonunda anlaşmış olduğumuza sevinmiştim.
Köydeki işimiz bittikten sonra diğer köylere de ziyaretlerde bulunmuştuk. Tek tek sorunlarını dinlemeye çalışmıştım ve bir çözüm bulmaya çalışıyordum. Esla'ya geri döndüğümüzde ise güneş batmak üzereydi. Saraya gelir gelmez ise kendimi banyoya atmıştım. Yorulmuştum. Bugünkü sorun çözülmüştü. En başından beri eksik bir şeyler olduğunun farkındaydım ama ne olduğunu anlayamamıştım. Beynimin bir tarafında beni yoruyordu ama o kızın suçlamasıyla her şey düzene girmişti. Bundan sonra o kabile köylerinden sorun geleceğini sanmıyordum. Köyün liderlerini ise kendi insanlarımdan seçmeye karar vermiştim. Yoldan çıkmayacak, sadık insanlar olacaktı. Latafah'ın satın alacağı insanlar olmasını istemiyordum.
Küvetteki suda rahatlar iken kapı tıklanmış gel dememle içeri Ayashri girmişti. Basit mavi bir tunik, deri pantolon giymişti. Saçları açıktı ve örgüleri vardı. Yönetime geçse bile hala basit şeyler giymeyi seviyordu. Gösteriş, asil olmaya çalışmak bize göre değildi. Kendini bu konuda asla kaybetmemişti ve çocuklarımızı da buna göre yetiştirmeye özen gösteriyorduk. Asalet bize göre kıyafetlerle değil, davranışlarla gösterilen bir şeydi.
Ayashri duvara yaslanmış, kollarını kavuşturmuştu. Bana bakarak "Olanları duydum. Raji bana anlattı ve korkunç!" dedi.
"Korkunç olan şey ne?" dedim.
"İnsanların ihanet etmeyi düşünmesi, Talayer. Sen en uygun olanı yapmışsın ama tekrar olabilir mi diye düşünmeden edemedim."
"Tekrar olursa daha beteri olacağını onlara dedim. Gerisi ise onlara kalmış bir mesele. Akıllı insanlar ise yapmayacaklardır. Geriye kalan 4 köyün yöneticisini de saraya davet edeceğim ve hapse gönderip, yeni kişileri göndereceğim." dedim ve yanıma geldi. Kokulu şişeleri birazcık kaydırıp, yanı başıma oturmuştu.
"Latafah kazanmak için çok hırslı ve elinden geleni yapıyor." diye mırıldandı.
Elini tutup "Ama kazanan o olmayacak, benim güzel yaseminim. Kazanan biz olacağız." diye fısıldadım ve bana baktı.
"Kazanmak zorundayız, Talayer. Artık hiçbir şeyin geri dönüşü yok. Bunca zaman mücadele veriyoruz ve bir sonuca erişmeli. Kimsenin bizi durdurmasına izin vermemeliyiz. Arsulay, Tamayr ve Yabgun için iyi bir gelecek bırakmalıyız. Bu ülke için iyi bir gelecek bırakmalıyız." dedi. Gözlerinde yanan hırs ateşini görmemek için kör olmak lazımdı.
Yanağını okşayarak "Göreceksin, her şey iyi olacak. Evlatlarımıza çok güzel bir gelecek bırakacağız. Tarih bizi unutmayacak." dedim ve gülümsedi.
"Ben buna inanıyorum. Biz asla unutulmayacağız." dedi ve dudaklarını öpmek için uzanmıştım. Tutkuyla öpmüştüm ve o geri çekilmişti.
Gülerek "Şimdi olmaz." dedi ve yanağını öpmüştüm.
"Neden? Bence oldukça uygun bir yerdeyiz." dedim ve onu suya çekecek iken kollarımdan sıyrılmıştı. Karşımda gülüyordu.
"Ah, koca adam! Ben seninle ne yapacağım?" dedi alaycı bir şekilde ve bana havlumu uzatmıştı. Bakışlarında ise cilve saklıydı. Ben ise derin bir nefes aldıktan sonra küvetten çıkmıştım. Ayashri ise havluyu belime sarar iken ben ona ufak ufak öpücükler konduruyordum. Yaramazca, baştan çıkarıcı öpücüklerdi.
Odaya döndüğümüzde ise akşam yemeği için giyinmiştim. Akşam yemeği ise sakin geçmişti. Günlük konulardan konuşmuştuk. Bugün yaşananlar hakkında kimse yorum yapmamıştı. Bitmişti ve tartışmanın, konuşmanın anlamı var mıydı? Gece boyunca daha farklı konular hakkında konuşmak daha iyi ve mantıklı olmuştu.
Ertesi gün ise mecliste bu konuyu ben açmıştım. Karşı çıkan olmamıştı ve emrimle diğer köylerdeki temsilciler buraya getirilecekti. Yerine gelecekleri belirlemek ise zor olmamıştı. Adag'ın özel olarak yetiştirdiği casus gençler başa geçecekti. Hem oraya uyumlu olacak hem de düzenli raporlar verilecekti. Bu sorun kapandığı için artık mutluydum ve şimdi doya doya çocuklarımla ilgilenebilirdim.
Elimde mızrağımla bekler iken Arsulay ile beraber Tamayr gelmişti. Arsulay hevesle bana bakarken Tamayr sakindi. 4 yaşındaydı ve ona bugün için bir şeyler öğretemezdim. Sadece izlemesi yeterliydi.
Küçük mızrağı göstererek "Arsulay, onu almayacak mısın? Tamayr sen de bizi izle." dedim ve Tamayr tahta banka oturur iken Arsulay tahta mızrağı almıştı. Hevesle bana bakarken ona Ayashri'yi görmüştüm. O da bir şeyleri öğrenmek isterken böylesine hevesliydi.
Arsulay "Dün giderken dediğin bu muydu?" dedi hevesle ve kafamı salladım.
"Sürekli ne zaman büyüyüp mızrak kullanmayı öğreneceğim diye sormuyor muydun? Al işte, sana bir fırsat oğlum."
"Yaşasın!"
"İyi bir öğrenci olacağına inanıyorum, Arsulay."
"Sana söz veriyorum, babacığım. Çok iyi bir öğrenci olacağım ve başaracağım."
"Hadi bakalım. İlk önce benim yaptıklarımı taklit et." dedim ve onunla çalışmaya başladık.
Hayat böyle akıp gidiyordu. Bu zamana kadar yaptığımız her şey tek bir amaç içindi. O amaca ulaşmak adına çabalayacaktık, durmayacaktık. Çevremizdekilerden destek alacaktık ve hayallerimiz gerçek olacaktı. Şimdiye kadar verdiğimiz savaş tüm şiddetiyle devam edecek ve artacak. En sonunda ise kazanacağımıza inanıyordum. Ayashri ile benim hayallerim gerçek olacaktı ve bunun için her şeyi yapacaktık.
♕
Danisa
Raji
Veran
♕
♕Talayer'in zaman içindeki değişimini nasıl buldunuz?
♕Akşam yemeğindeki konuşmada kimin düşünceleri daha doğruydu? Olası bir özgürlük savaşında bağımsız mı olunmalı yoksa birlikte mi hareket edilmeli?
♕Talayer köy kabilelerindeki sorunu doğru bir şekilde mi çözdü? Latafah'a nasıl bir hamle ile karşılık verebilir?
♕Arsulay ve Tamayr için ilk izlenimleriniz nedir? Tahminleriniz var mı?
Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır! Sevgilerle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top