Hayal Etmek◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Game Of Thrones - Jon and Daenerys' Theme
Yayınlanma Tarihi: 19.08.2019 (23:28)
Aşağıda Nuyan, Latika, Yatin, Danisa var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı
Talayer
Elimdeki bir avuç toprağa bakıyordum. Toprak! Doğanın bize sunduğu hediyelerden birisiydi. Topraktan gelenlerle yaşamımızı devam ettiriyorduk. Bir avuç toprak için savaşıyorduk. Bir avuç toprağın bereketi için sömürülüyorduk. Böyle bir düzen vardı ve insanlar yüzyıllardır buna boyun eğmek zorunda bırakılmıştı. Belki bir gün bir şeyler değişirdi ve toprak hakkettiği saygıya kavuşurdu. Kendi insanlarını beslerdi, kendi insanlarının çocuklarının oynamasına izin verirdi. Yabancı birisinin onu sömürmesi sonuçta ona saygısızlık değil miydi?
Elimdeki toprağı bıraktım ve çevreme baktım. Kaldığım yerden devam etmeliydim. İnsanlar harıl harıl çalışıyordu. Geldiğimizden beri boş durmamıştık. Soğuk kış, çoktan bitmişti ve baharın tatlı sıcaklığı bizimleydi. Tarım aletleri bizden önce geldiği için şanslıydık ve Tarun'un gözetiminde başlamıştı. Esla dışındaki şehirlere de bildiri göndermişti. Özellikle neler ekileceğini Tarun bildirdiğini söylüyordu. Larastka'dan alınan yardım parası bile tohumlar, fideler alınmıştı. Şimdi ise onunla ilgileniyorduk.
Ben de ara ara bu tarlalarda çalışmayı tercih ediyordum çünkü toprakla uğraşmak güzeldi. Onu hissettiğim için kendi mutlu hissediyordum. Üstelik çalışan işçilere de moraldi bu. Omuz omuza bu ülkenin kalkınacağının işaretiydi. Ayashri hamile olduğu için pek uğraşmasını istemiyordum ama beni dinlediği denilemezdi. Basit bir şey olsa bile yapmak istiyordu ve yapıyordu. Bu deli kızın ne zaman laf dinlediği görülmüştü ki?
Sulamayı bırakmıştım. Terlemiştim ve karşıya baktığımda Aya'yı görmüştüm. Saçları açıktı ve hafif rüzgarda sallanıyordu. Kırmızı bir çiçek takılmıştı. Mavi bir etek ve beyaz yarım kollu bir üst giymişti. Mavi şal ise omuzlarındaydı. Karnı ise hafif belirgindi. Elinde bir bardak ile karşıma dikilmişti. Bardağı uzatmış ve suyu içmiştim.
Ayashri "Bence artık paydos zamanı denilmeli." dedim ve yanağını okşadım.
Yanağını okşarken "Bu kırmızı çiçek nereden geldi?" dedim.
Gülümseyerek "İşçi bir teyze taktı. Ben de hiç çıkarmadım. Ne oldu, beğenmedin mi?" dedi.
"Çok yakışmış. Saçlarında daha da parlak bir kırmızı olmuş, bunu çok sevdim." dedi ve Ayashri tarlaya baktı.
"İnsanların çalışması hoşuma gidiyor. Bu ülkenin insanları yıllardır ülkeleri için bir şeyler yapmaya hasretlermiş ama kimse umursamamış. Baksana, nasıl da canla başla çalışıyorlar!"
"Çalışmalarının karşılığını alacaklar. Daha birçok yer ekilecek. Pamuk bile denemeye karar verdik, Tarun ve Prasad ile bunu kararlaştırdık. Nizar'ın ipeğinden daha öne çıkmamız gerekiyor."
"Kraliçe Latafah'a borcumuzu ödemeliyiz."
"Ödenecek, merak etme. Fazla fazla ödeyeceğiz. Güz zamanı karşılığını alacak ve Larastka'nın yeni vergisini de ödeyeceğiz."
Gözlerini kapatıp "Başaramamak, korkum." dedi ve sarılıp, saçlarından öptüm.
"Korkma, sevgilim. Başaracağız. Bizdeki bu inançla her zorluğun üstünden gelebileceğiz. Bu düşmüş halktan büyük bir halk yaratacağız ve tarih bizi unutmayacak." diye fısıldadım ve kafasını salladı.
"Kesinlikle öyle olacak." dedi ve elim ufakta olsa belli olan karnındaydı.
"Ayrıca onun içinde harika bir gelecek bırakacağız. O ve diğer çocuklar, bunu hakkediyor. Onlar bizim geleceğimiz."
"Artık bırakma zamanı." dedim ve boş sulama kovasını da yerden alarak oradan ayrılmıştık.
Bitti denildiği zaman çalışmalar durdurulmuştu. Günlük çalışma ücreti ise ödeniyordu. Zaman içinde bu para artacaktı. Bunu biliyordum. Esla'ya geri döndüğümüzde ise yemekten önce kendimi banyoya bırakmıştım. Tabii ilk önce Aya banyoya girmişti. Ondan sonra ben girmiştim. Toprağın kirinden arınmalı, kaslarımız gevşemeliydi. Banyoda suyun keyfini çıkarmıştım. Ayashri'nin çık artık demesiyle keyfim sona ermişti. Ona göre banyoda uzun kalmam onu sinir ediyordu ama ne yapabilirdim ki? Bu keyif benim hakkımdı.
Banyodan çıkmıştım. Ayashri giyinmişti, saçları hafif nemliydi ve tek örgü yapmıştı. Krem rengi bir elbise giymişti. Kulağında sadeliğini tamamlayacak Larastka'dan aldığımız inci küpeler vardı. Banyoda çok kaldığıma dair homurdanmalarına aldırmadan giyinmiştim. Saçlarımı ise havlu ile kurulamıştım.
Ayashri ile beraber yemek için aşağıdaki salona inmiştik. Masadaki yemeklerin sayısı çok değildi ama bizimle beraber olan birçok insan vardı. Bundan memnun muydum? Kesinlikle! Sohbetler güzeldi, arada oynadığımız kağıt oyunu eğlenceliydi. Bir aile gibiydik. Ayashri de bundan memnundu. Herhangi bir şikayeti yoktu. Sevdiği insanlar çevresindeki iken kendini güvende hissettiğini biliyordum.
Mercimek çorbasından sonra tabağıma yahni almıştım. Soğanların güzelliği, bezelyeler ve etlerin kokusu harika gelmişti. Yanına da fırında baharatlı patates almıştım. Ayashri ise daha hafif yemeği tercih etmişti. Canının bir şey istemediğini söylese bile ben onu zorlamıştım. Haşlanmış sebzelerle güçlü olamazdı. Bu yüzden birazcık yahni ile pilavı tabağına eklemiştim.Kardeşim Daljat ise alaycı bir şekilde bakıyordu.
Daljat "Hamile olan Ayashri ama abim ondan daha iştahlı." dedi ve ters ters baktım. Ayashri ise gülmüştü.
"Dengesiz dengesiz konuşma!" dedim.
Ayashri gülerek "Neden kızıyorsun ki? Haklı bence. Benden daha iştahlısın." dedi.
"Sevgili Dara'm, sen de tabağındakileri bitirmeye bak. İkinizin bu müttefikliği hiç hoşuma gitmiyor." dedim ve Misha'nın alaycı bakışları bendeydi.
Misha "Belki de Ayashri senden çekiniyor, abiciğim. Senin bu kadar iştahlı olman kızı korkutuyordur!" dedi ve Ayashri kahkahalara boğulmuştu.
"O küçük dilini tutmazsan ustalık bir gece ansızın keserim, Misha. Bu kadar takılmayın."
Ayashri "Sadece bugün canım pek bir şey yemek istemedi. Ayrıca geceleri arada ufak tatlı kaçamaklarım oluyor, Misha. Talayer ile alakası yok." dedi ve Misha gülümsedi.
Latika "Ah, o bebek bir an önce doğmalı. Sevmekten bıktıracağım onu!" dedi neşeyle. Nuyan ise ona bakmıştı.
Nuyan "Belki de senin de bir bebeğinin olmasının zamanı gelmiştir." dedi ve yahnisinden bir kaşık almıştı. Latika ise onu süzmüştü.
Başını hafif yana eğip "Ben böyle mutluyum. 20 yaşındayım ve biraz daha hayatımın tadını çıkarmak istiyorum. Anne olmak için daha gencim." dedi ve Nuyan gülmüştü.
"Doğru, senin gibisi ile kim evlenir ve bir bebeği olsun ister ki?" dedi ve Latika bozulur iken masadakiler gülmüştü. Nuyan ve Latika döndüğümüzden beri tatlı tatlı atışır olmuşlardı. Bu atışmalar tat veriyordu.
Prasad "Nuyan çok haklı. Latika gibi bir huysuzla kim evlenir ki?" dedi ve Latika abisine kaşlarını çatarak baktı.
Latika "En azından senin gibi kandırılmadım, saf abiciğim. Benim tarafımda olman gerekir iken şu serseri Nuyan'a katılman hiç hoş değil." dedi sinirle ama dediği sözlere pişman olmuştu. Yamuna üzerinden abisine sataşması hoş olmamıştı. Prasad ise elindeki bardahla yüzü gerilse bile sonra gülmüştü. Yavaş yavaş Yamuna olayını atlatıyordu. Bu konuda onun adına mutluydum.
"Hata bendeydi, kabul ediyorum. Elimde tutamadım ve gitti, kardeşim." dedi ve önündeki tabağa baktı.
Nuyan yanında oturan Prasad'ı dürterek "Daha iyilerine layıksın. Üstelik Ayashri'yi duydun. Yamuna burada kalsaydı bile seninle yapamayacağı açıkmış." dedi ve Prasad Aayshri'ye baktı.
Ayashri yumuşak bir ifadeyle ona bakarak "Yamuna gerçekten seninle olamazmış. Onu görseydin, inan bana tanıyamazdın. O şu anki hayatından mutlu, Prasad. Sen ona istediği mutluluğu veremezdin." dedi.
Prasad "Artık bu konuda, canım acımıyor. Herkes kendi yoluna gitti. Yamuna kendi hırslarını gerçekleştirmek istedi ve Larastka'ya gitmekte çözüm buldu. Ben de kendi ideallerimi gerçekleştirmek istedim ve sizin yanınıza geldim. Böylece aramızdakiler bitmiş oldu."
"Gerçek düşüncelerini duymak güzel." diye mırıldandım. Masada gergin bir sessizlik oluşmuştu. Adag ile Misha birbirine bakışmışlardı. Misha dudaklarını ısırdıktan sonra bana ve Ayashri'ye bakmıştı.
Misha "Adag ile bu yaz evlenmeye karar verdik!" dedi ve Adag'ın mavi gözleri irileşirken Misha rahatlamış bir şekilde ona sırıtmıştı.
"Ne?"
"Doğru duydun! Bence artık evlenmeliyiz. Adag ile 2 yıldır beraberim ve bu beraberlik evlilikle sonuçlanmalı."
Adag "Misha! Aniden söylenecek bir şey mi bu?" dedi ve omzunu silkmişti.
"Sana evlenelim diyen bendim ve sen de kabul ettin. Bunun sonuçlarına katlanmalısın." dedi ve öpücük atmıştı.
Ayashri hevesle "Çok güzel!" dedi.
"Yazın sonu veya ortası uygun olur diye düşünüyoruz ama bakalım."
Latika hevesle "Gelinliğini beraber hazırlayalım." dedi ve Misha gülmüştü. Latika giyim konusunda zevkli ve hevesli birisiydi. Kumaşların kalitesinden anlıyor, nasıl giyinmemiz gerektiğine dair bizi uyarıyordu.
Tatlılarımızı yer iken sohbet devam etmişti. Daha sonra Latika'nın önerisi ile kağıt oyunu oynamaya karar vermiştik. İşte yendim dediğim zaman kapı açılmıştı ve gelen Yatin olmuştu. Eski yönetimden kalan insanlardan birisiydi. Onun kurnaz zekasına ihtiyacımız olduğuna inanıyordum. Biz karşı ters bir davranışı yoktu. Tarun'un anlattığına göre daha fazla yararı olmuştu. Mesela ucuza mal satım alımında tatlı dilli davranmıştı. Şu an ise ciddi ve gergin bir yüzü vardı.
Şarap kadehimi elime alırken "Ne oldu, Yatin?" dedim ve benimle Misha'ya baktı. Ayashri yanımda huzursuzca kıpırdanmıştı.
Yatin "Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum."
Ayashri sertçe "Söyler misin? Saklamanın kimseye faydası yok." dedi ve Yatin'in bakışları yerdeydi.
"Kral Dinuri, ölmüş. Kalbinde oluşan bir rahatsızlanma nedeniyle öldüğünün haberi geldi." dedi ve elimdeki bardak düşmüştü. Bardak kırılırken benim içimde de bir şeyler kayıp gitmişti.
Ne diyeceğimi bilememiyordum. Yutkunmuştum. Kral Dinuri ile anılarım yoktu ama babam olan Dinuri ile anılarım yeterince fazlaydı. Kendi kimliğini saklayıp evimize geldiği anları biliyordum. Oyuncak getirip beraber oynadığımız anlar olmuştu. Küçük ailemizde bizimle yemek yer iken gördüğüm huzuru biliyordum. Gerçek kimliğini sakladıktan sonra yaşanan felaketler sonucu babam olan adamı kaybettiğimi düşünürken şimdi onun ölüm haberini alınca asla hiçbir şeyin düşündüğüm gibi olmadığını görmüştüm. O gerçekten ölmüştü ve ben bunu hissediyordum. Kırgın bile olsak sevdiğimiz insanın ölümünün acısı çok fenaydı. Ruhu yakan, kalbi ise zorlayan bir şeydi.
Misha'ya baktığımda gözleri yaşlarla dolmuştu. İki damlası yanaklarından süzülürken dudakları titremişti. Ayağa kalkıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak salonu terk etmişti. Adag peşinden gitmişti. Daljat bana baktığında ise Misha'nın peşinden gitmesini söylemiştim. Abi dese de git diye demiştim ve o ayağa kalkıp gitmişti. Misha benden daha çok üzülmesi normaldi. Çünkü Kral Dinuri onun gerçek babasıydı. En başından beri baba olarak bildiği kişiydi.
Ayağa kalktım ve bir şey demeden salondan çıkmıştım. Tek kalmam lazımdı. Birçok bakış, birçok ses beni boğuyordu. Bakışlarındaki üzüntü görmek içimde kasveti artıyordu. Kendim için ayırdığım resim odama geçmiş, kapımı kilitlemiştim. Rahatsız edilmek istemiyordum. Kendimle kalmalıydım, yalnız kalmam en iyisi olacaktı.
Balkon kapısını açmıştım. Güzel bir şarabı açmıştım ve kadehime doldurmuştum. Hızlı bir içişten sonra bir daha doldurmuştum. Gökyüzüne baktığımda yıldızlar ışıl ışıldı. Esla'nın üstünde güzel duruyorlardı. Güzel şehrim olacaktı ve bu gece içimdeki acıya şahit olacaktı. Ağlamak istesem bile ağlayamıyordum. Ağlasam biraz rahatlardım, içimdeki zehir boşalırdı ama olmuyordu. Geçmişin ağır yükü omuzlarımda iken yapamıyordum. Yaşadıklarım hep benimle beraberdi, hep böyle olacaktı. Kahretsin ki bundan kaçamıyordum. Bana yaptığı iyiliklerin yanında yaşadığım kötüler anlarda beni korumaması da vardı.
Kapım tıklanmıştı ama açmamıştım. Bu sefer kilit dönmüştü ve kapı açılmıştı. Gelen Bazdar idi. İhtiyarı yanıma almıştım. Bana gerçekten babalık yapan insandı. Buraya ilk geldiğimden beri bana destek olmuştu. Yanıma sandalye çekmişti. Daha ikinci kadehe kendisi için bir şarap doldurmuştu.
Bazdar "Ayashri senin için endişelendi. Zavallı kız kapıya vurmuş, vurmuş açmamışsın." dedi ve şarabını yudumlamıştı.
"Bu odanın anahtarı onda da vardı." dedim.
"Sen açmayınca girmek istememiş ve beni gönderdi. Onu endişelendirmeye hakkın yok, Talayer. O hamile ve üzülmemesi gerektiğini en iyi sen biliyorsun."
Derin bir nefes aldıktan "Onu üzmemeliyim, bu doğru ama kendimle tek kalmak istedim. Yaşadıklarımı düşünüyordum. Kral Dinuri'nin benim hayatıma kattıkları ve götürdüklerini hesaplıyordum." dedim ve buruk bir tebessüm yüzümdeydi.
"O senin baban, çocuğum. Onun için yas tutman kadar normal bir şey yok."
"İçim acıyor, içimde bir burukluk var ama ağlayamıyorum. Misha'nın ağlamasını istiyorum. O ağladıkça Kral'ın ruhundaki günahlar temizlenecektir."
"Sen de ağlayabilirsin, kendini bu kadar kasma."
"Olmuyor çünkü yaşadıklarımız hep aklımda. Bana olan inancı, sevgisini biliyorum. Ayashri ile evlenmemi sağladı. Düğünümde mutluydu daha sonra bu anıları gölgeleyecek diğer anılar aklıma geliyor. Annemi kaybettiğim an, Kraliçe Elzira'nın beni ve kardeşimi öldürmek için tuttuğu sayısız insanlarla olan mücadelem, sarayına gittiğim zaman beni içeri bile almadı! Aç susuz kapısında bekletti! Şimdi ise ölüm haberini alıyorum ve tüm dengemi bozuyor."
"Yine de seni Ayashri ile evlendirtti, burayı alman için destek sağladı ve seni Nizar'ın başında görmek istediğini bana anlatmıştın."
"Bir piç oğula bir baba ne kadar değer verir ki? Bu coğrafyanın kaderi bu. Piçler değersizdir ve benim isyanım buna. Bir piç bile olsa çocuk, çocuktur. Sevgiye muhtaç." dedim ve en sonunda yanaklarım ıslanmıştı.
Bazdar omzuma dokunarak "Sen güçlüsün, oğlum. Hiçbir şeyin seni yıldırmayacağını biliyorsun" dedi ve kafamı salladım.
"Beni bu zamana kadar ayakta tutan şey bu. Kendime olan inancım."
"Kral Dinuri'nin ölümünü de babanın ölümü olarak gör. Artık her şey geride kaldı. Şu an Nizar'a gitsen bile yaşadıklarının hesabını babandan soramazsın. Onun ruhunun da huzur bulması gerekiyor."
"Nizar'a gitsem hesap soracağım bir kişi var. Kraliçe Elzira! O da bu yaşananlardan sorumlu, Bazdar. Dökülen her kanlı gözyaşının hesabını sormaya hakkım var."
"Bu kinin içini çürütmesine engel ol. Kinle devam etmek, insanın kalbini karartır."
Kafamı iki yana sallamıştım. "Böyle amacım yok. Kinle hareket etseydim şu an her şey çok farklı olurdu. Ben sadece herkesin hakkettiğini yaşamasını istiyorum. Bu yaşamda işlenen kötülük kimsenin yanına kâr kalmamalı." dedim.
Derin bir nefes aldıktan sonra "Hadi, artık Ayahshri'nin yanın dön. Onu endişelendirme." dedi.
"Haklısın. Yeterince şey yaşadık ve her şey yavaş yavaş düzene girer iken onu üzmek istemiyorum." dedim.
Bazdar ile beraber odadan çıkmıştık. Yatak odasına geri geldiğimde Ayashri pencereden dışarı bakıyordu. Kapının sesini duyunca hemen bana dönmüştü. Yüzü endişeliydi. Daha sonra koşar adımlarla gelmiş ve bana sarılmıştı. Saçlarını okşayıp, öpüyordum. Daha sonra birbirimize bakmıştık. Onun güzel gözlerinde merhamet vardı.
Ayashri "Ben her daim senin yanındayım, Talayer. Asla seni bırakmayacağım." dedi ve dudağımdan öpmüştü.
"Biliyorum, canım, biliyorum." dedim ve beraber yatağa oturmuştuk.
"Senin için endişelendim. Salondan aniden çıkıp gittin. Peşinden seslendiğim zaman bile duymadın. Kapı ise kilitliydi. Sana ulaşamayınca ben de Bazdar'ın içeri girmesini istedim."
Yanağını okşarken "Korkma, ben iyiyim. Sadece yalnız kalkmak istedim." dedim ve derin bir nefes aldı.
"Misha'yı da kontrol ettim, ilk başta gitmek istedi ama Adag onu durdurdu. Gitmenin bir anlamı olmayacağını, cenaze töreninin çoktan yapılmış olabileceğini söyledi."
"Doğru demiş. Bizim oraya gitmemiz ne ifade edecek ki? Burada kalmamız daha doğru olacak. Gün doğmadan önce Ükhel'e dua etmekten başka bir şey yapılamaz."
"Peki o zaman." dedi ve yataktan kalktım.
Başımdaki sersemlikten dolayı üstümdekilerden kurtulduktan sonra hemen uyuyakalmıştım. Sabah ise gün doğmadan kalkmıştım. Ayashri uyur iken üstümü giyinmiştim. Daha sonra sarayın en alt katına inmiştim. Yüzsüz Tanrı için küçük oda oluşturmuştuk. Ayashri kurulmasını istemişti. Az da olsak Nizarlıların inançlarını istediği gibi yaşayabileceğini savunmuştu. Bu hareketi hoştu. Benden hemen sonra ise Misha ile Daljat gelmişti. Misha'nın ağlamaktan gözleri şişmişti ve Daljat uykusuz gözüküyordu. Onları toparlamak isterdim ama kendimi zor toparlamıştım. Ne desem bir hiçti. Sırayla karşımızdaki heykellerin mumlarını tek tek yakmış, adaçayı tütsüleri yakmıştık. Kral Dinuri için yapabileceğiz tek şey buydu.
Odadan üçümüz çıkmıştık. Misha'ya daha fazla üzülmemesi için sarılmıştım. Onun ise gözleri yine dolmuştu. Ağlaması güzeldi ama daha fazla kendini yıpratamazdı. Yaşam devam ediyordu. Bunun farkında olmalıydı. Kral yalnız ölmemişti. Büyük kızı ve eşi yanında olmuştu.
Kahvaltı ise toplu olmuştu. Daha sonra ise yönetim toplantısına katılmıştım. Bir Larastka Meclisi kadar olmasa da bizim de bir meclisimiz vardı. Danışma meclisiydi. Yeni yüzler de vardı, Dranil'in meclisinde olanlar da vardı. Meclisi öyle hemen temizleme imkanımız olamamıştı ama zamanla temizlenecekti. Buna inanıyordum. Yaşam devam ediyordu sonuç olarak. Ölüm vardı, kaçınılmazdı ama yaşam da vardı. Yaşam her daim kendisinin varlığını isterdi.
Ayashri önündeki kağıda bakmıştı. Gecelerce düşündüğümüz yenilikleri sunmalıydım. Danışma meclisiydi ama sorulması gerekmez miydi?
Ayashri "Bildiğiniz üzere madenlerimiz var. Ham olarak bizden ucuza alınan ve işlenmesiyle pahalıya satılan madenlerimiz. Larastka için mücevher olarak görülüyor. Neden biz bunları kendimiz işlemeyelim ve biz satmayalım?" dedi.
Kızıl saçlı Danisa bize bakmıştı. Beyaz tenli, kızıl saçlı ve mavi gözlü bir kadındı. Dranil'in meclisinden birisiydi ve burada tekrar yerini bulmasının sebebi tecrübesiydi. Diğerlerinin yanında temizdi. Danisa "Bu mümkün mü, hanımefendi? Krallığın hoşuna gitmeyebilir." dedi sakin bir sesle.
"Biz onlara tüm madenler olarak önerdik ama Kral Jayce bize mevcut madenlerimizin üçte biri kadar bu hakkı sundu." dedim ve Yatin'in yüzü tedirgindi. Yanında oturan Danisa'ya bakıyordu.
"Bana sorarsanız böylesine bir şey olmamalı. Larastka'yı karşımıza alamayız. Kral bunu bize sundu ama bir şey yapamayacağımızın farkındalardı."
Prasad "Bizim topraklarımızda var olan bir şeyi kullanamıyoruz, Leydi Danika. Üstelik bu devleti kalkındırmak istiyoruz. Topraklarımızın bereketini kullanamazsak nasıl olacak?"
Tarun "Madenlerin işlenip satılması konusunda zayıf kalacağımızı düşünmeyin. Bizim bir limanımız var ama Larastka Kralllığı'nın bir limanı yok. Korsanlarla anlaşabiliriz sonra kendi donanmamızı kurarız."
Ayashri "Krallık donanma kurmamızı istemedi, Tarun." dedi ve ofladım. Jayce bazı tatlı maddeleri elemişti. Canım benim! Ne kadar düşünceliydi.
Yatin "Kral Jayce onun kurallarına karşı olmamızı istemiyor ama korsanlarla anlaşılabilir. Her kuralın bir açık noktası oluyor." dedi ve Danisa altın kolyesine dokunmuştu.
Danisa "Bence yavaş adımlar atmalıyız, ben de ülkemi seviyorum ama kaybetmek istemiyorum. Anlık bir hata bu sefer felaketimiz olur." dedi ve gülümsedim.
"Hemen yapılacak bir iş değil ama bunun onaylanması ile gizliden gizliye işlerimizi yürütebiliriz." dedim ve mavi gözler dikkatle beni süzdü.
Gülümseyerek "Nizar tarzında olsun diyorsunuz." dedi ve kafamı salladım.
"Buna mecbur olduğumuzu biliyorsunuz. En geç yaz sonunda bu madenler işlenmeye başlanacak."
Ayashri "Fakat maden işlemesini bilen insanımız yok. Bunun içinde Valhares'e bir grup insanımız gidecek ve orada maden işlemesinin detaylarını öğrenecek."
Danisa heyecanla "Gerçekten mi?" dedi.
Yatin "Krallığın izni buna olacak mı?" dedi ve Ayashri gülümsedi.
"Onların izni elbette olacak. Onlar bunu duymayacak ama oraya eğitilmesi için insan göndermiş olacağız. Zaten 5 kişi gidecek." dedim.
Danisa "Bu tehlikeli ama buna değeceği açık. Bana sorarsınız duysunlar ama farklı bir şey duysunlar. Neden Valhares'e hediye gönderildiğini duymasınlar ki? Hatta o seçilen 5 kişi de korsanlarla gitsin, aralarına sızsın. Hem korsanlar kazansın hem biz kazanalım." dedi ve arkasına yaslanmıştı.
"Korsanların arasına karışacak 5 kişi olacak ve sıradan hediyeler sunan insanlar olsun, öyle mi?"
Hafifçe kafasını sallayarak "Madem tehlikeyi göze alıyoruz, tam olsun." dedi.
Ayashri "O zaman bu olsun. 5 kişi seçilsin. Genç insanlar olsun. Valharesli dostlarımız bu konuda bize yardımcı olacaktı. Eğer krallık öğrenirse onların korsan olduğunu, bilgimiz olmadığını söyleriz. Bu şekilde kurtulmuş oluruz."
"Evet, hanımım! Bu kadar basit yapacağımız iş. Ayrıca ben Larastka'ya eski vergi sistemine göre vergimizi göndermeyi öneriyorum."
Yatin "Bu olabilir." dedi ve kafamı iki yana salladım.
"Larastka'ya yeni vergiye göre para göndereceğiz. Onların karşısında aciz düşmeye niyetimiz yok. Bu konuda herkes özverili olursa sorun olmayacak." dedim.
Ayashri "Bizden istenenler çok ağır, farkındayım ama buna mecburuz. Kral Jayce bizim küçük düşmemizi istiyor. Bu yüzden bu konuda kararımız kesin."
Prasad "Bu olabilecek mi?" dedi tedirgin bir şekilde ve Ayashri kafasını yavaşça salladı.
"Kral'ın karşısında bir kez daha ezilmeye tahammülüm yok, Prasad. Bu devletten gerçek bir devlet yaratmaya yeminliyim."
"Sizlerin de bizlerle aynı hayali paylaştığınıza inanıyoruz." dedim.
Danisa "Bizlerin eline ikinci bir şans geçti ise yapacağımız tek şey sizlerin izinden gitmek olacaktır. Yaptıklarınız açık. Meclisten yeni kanunlar geçirtiyorsunuz, davalarla ilgileniyor ve gerektiğinde tarlalarda çalışıyorsunuz." dedi ve bakışları yumuşaktı.
Prasad ayağa kalkıp "Çünkü onlar gerçekten bu insanlara değer veren liderler! Onları desteklemezsek ne olur? Daha çok eziliriz!" dedi ve mecliste alkış sesleri yükselmişti.
Toplantıdan sonra Aya ile biraz daha çalışmıştık. Yeni alfabe üzerine konuşuyorduk. Nasıl olabileceğini ile ilgiliydi. Daha basit ve okunaklı olması amacımızdı. İnsanların öğrenmekte zorlanacağı bir şey olmamalıydı. Sarayla halk aynı dili kullanmazsa yönetim zayıflardı. Halk, saraydan kopardı ve bu isyana işaret olurdu. Ortak kıta alfabesini ufak ufak değişiklik olacaktı. Hem kıtadan kopulmayacaktı hem de insanımız kolayca öğrenecekti.
Öğleden sonra giyinmiştik. Esla'da bakmamız gereken yerler vardı. Bu sırada yanımıza gelen Danisa olmuştu. Yanında Yatin'de vardı. Bizi bir yere götürmek istediklerini söylemişlerdi. Biz de tamam demiştik. Geldiğimiz yer ise Esla'nın merkezinde bir 3 katlı yapıydı. Danisa önden, biz arkadan gitmiştik. Kapıyı açmıştı. İçeride çeşit çeşit odalar vardı. Bomboştu ve kullanılmıyordu.
Danisa bize bakarak "Burayı bir okul veya kütüphane olması için bağışlamak istiyorum." dedi ve şaşırdım.
"Ne?" dedim.
"Benim ailem Esla'nın en varlıklı ailelerindendir. Hatta Yönetici Ayashri ile anne tarafından uzaktan akraba oluyoruz."
Ayashri "Gerçekten mi?" dedi ve Danisa gülümser iken Yatin de yanındaki kadına gülümsüyordu.
Yatin "Ah, şaşırmayın. Akrabalarınız var diye tespit ettik ama korkudan dolayı çıkmıyorlar." dedi ve Ayashri yere bakmıştı.
"Varlıklarını bu zamana kadar görmedim ve bundan sonra da görmeyebilirim. Kimsesiz olmaya alıştım, Efendi Yatin." dedi ve Danisa üzgünce bakmıştı.
Danisa "Her şey çok farklı olabilirdi, kabul ediyorum ama insanlar baskı altında farklı davranabiliyor. Leydi Selange'yi bir keresinde gördüm, asil bir kadındı ve sen de annenin kızısın."
"Akraba olmamız bakışımı değiştirmeyecek, üzgünüm. Kimsesizliğe alıştım."
"Sorun değil! Anlıyorum ama uyarmak da istiyorum. Sizinle aynı kanı taşıyan insanlar çevrenizde olmak isteyecektir."
"Ben Dranil değilim. Hakkeden hakkettiği yerde olacaktır. Geçmişte hangi deliktelerse şimdi de orada olsunlar."
"Bu konuları konuşmanın zamanı değil. Neden bunu yapmak istediğinizi söyleyin, Leydi Danisa?" dedim ve Danisa bana baktı.
Danisa "Çünkü size inancım arttı. Bu halk için, ülkemiz için yapabilecekleriniz açık iken desteklememek hainlik olurdu."
Yatin "Şehrin tam merkezin bir halk okulu iyi olmaz mı? Genç, yaşlı fark etmeden öğrenecekler."
Ayashri gülümseyerek "Burası ilk önce Halk Okulu olarak eğitim verecek sonra ise kütüphane olacak." dedi ve bana baktı.
"Yavaş yavaş bir devlet oluyoruz, sanki. Ne dersin?" dedim.
"Kesinlikle!" dedi ve dudağından öptüm. Binayı gezdikten sonra buranın okul olmasına karar vermiştik.
Tarlaya dönmüştük. Yatin ve Danisa'da peşimize takılmıştı. Üstelik Danisa çalışmak ister iken Yatin kenarda kalmıştı. İşçilerin bir soylunun çalışmasını garipsemiş olsa bile sonradan alışmışlardı. Yatin ise şaşkınca izlemişti. İşte böyle böyle bir bütün olacaktık. Tüm zorluğa birlikte göğüs germeliydik. Acılar olacaktı, sevinçler olacaktı. En sonunda hayalimize kavuşacaktık. Tüm bu yaşananlara değecekti.
◑
Danisa
Nuyan
Latika
Yatin
◑
◑Kral Dinuri hakkında düşünceniz nedir? Hikayesi burada sona erdi, merak ediyorum.
◑Talayer'in babasının ölümüyle ilgili davranışı doğru muydu?
◑Yamuna burada kalsaydı, yaşayabilir miydi? Prasad ile devam eder miydi burada?
◑Danisa karakteri için düşünceleriniz nedir? İleride neler yapar, yapmaz?
Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top