Halk Kahramanı♔
BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
BİLDİRİM GELMESİ ADINA BÖLÜMÜN YAYINLADIKTAN SONRAKİ GÜN BİR ÖNCEKİ BÖLÜMÜ GÜNCELLİYORUM, BİLGİNİZE!
Bölüm Şarkısı: "There's a Hero in You" (feat. Fleurie) // Produced by Tommee Profitt
Yayınlanma Tarihi: 14.05.2020(01:59)
İyi Okumalar!
♔
Larastka Krallığı - Kantre - Ulu Saray
Loya
Bugün yaşananları düşünüyordum. Bunu yapmış olmak beni tekrardan eski benliğime kavuşturmuş gibi hissettiriyordu. Rahatsız olduğum histen kurtulmuştum. Doğru yaptığım şeye inanıyordum. Bir zalimliğe dur demiştim, bastırdığım vicdanı doğru bir konu adına açığa çıkarmıştım. Hancının zalimce öldürülmesine karşıydım. Ortada bir yanlış vardı ama yanlışa yanlışlıkla karşılık verilemezdi. Jayce'i bu konuda uyarmış olsam bile beni dinlememekte çok inat etmişti. Stanley bana Jayce'in kararını dediği zaman aklımdaki 2. planımı uygulamak istemiştim. Evet, Jayce arkasından iş çevirdiğim için bana kızacaktı ama onu bir yanlıştan döndürüyordum.
Bu bir yanlıştı. İstediğini başaracaktı, bundan yana kuşkum yoktu. Fakat bugünlük kazandığı başarı gelecekte ona büyük bir zarar olarak dönecekti. İnsanlar bugünü unutmadan ona saldıracaktı. İtibar kaybı, güç kaybından daha zor toparlanırdı. Jayce sadece güçlü olmaya odaklamıştı kendisini. Ben ise onun itibarını korumak istemiştim. Bunu yüzüne derdim, bundan yana korkum yoktu. Birkaç gün boyunca küs dururdu ardından konuşurdu. Kocamdı, onu benden başka kim iyi tanıdırdı? Kimse!
Odamda bulunan kızım Adeline ile arkadaşı Casey'e baktım. Stanley bana yaşananları anlatırken Adeline ile bu konuyu konuşuyorduk. Ona ikinci planımı anlattığım zaman mutlu olmuştu. Katkı sağlamak istemişti. Çok itiraz etsem bile inatçıydı. Yanlışa dur demeyi bana sen öğrettin dediği zaman pes etmiştim. Okçu olarak arkadaşı Casey'i bu küçük plana dahil etmişti. Casey ustaca nişan almış, hancıyı acısız bir şekilde öldürüvermişti. Casey'i benim ve Stanley'in adamlarıyla korumuştum. Kızımın bu tüccara verdiği değeri görüyordum, başına bir iş gelmemeliydi.
Adeline "Anne, babam sence bizim yaptığımızı anlar mı?" dedi. Sesi endişeli olmamaya çalışıyordu, sakinliğini korumak istiyordu ama elleri eteğini sıkıyordu. Babasına karşı durmak onu geriyordu.
Koltuğuma oturmuş, arkama yaslanmıştım."Baban bu haberi ilk duyduğunda biraz şaşıracaktır. Şaşkınlık ve öfke beyninde dolanacak, bir süre sonra bunu yapabilecek kişileri düşününce bizi bulacağını düşünüyorum." dedim.
"Casey'e bir şey olmayacak, bundan eminiz diye düşünüyorum."
Casey "Prenses, ben görevimdeki tehlikenin farkındaydım. Benim için endişelenme."
"Babamın öfkesini bilmiyormuş gibi konuşma, Casey. O, Larastka ve Sömürgelerin Kralı Ce-Jayce. Gücün beden bulmuş hali. İnsanlar ona Kuzgun Kral diyor, saygı duyuyorlar. Sana ne yapabileceğini bilmiyormuş gibi konuşma."
"Ben korkmuyorum, Adel." dedi. Tek kaşımı kaldırınca "Korkmuyorum, Prenses Adeline." dedi. Ardından yapmacık bir gülümseme yüzündeydi.
"Adeline, endişelenme. Babanın Casey'i bulabileceğine ihtimal vermiyorum. Babanın da bizi anlayacağını düşünüyorum. Yaptığı eylem çok zalimceydi. İnsanları korkuyla terbiye edebilirsin ama bir süre sonra o insanlar korkudan anlamazsa ne olacak? Bunu göremiyor." dedim.
Adeline sessizce "İçim huzursuzlanıyor, hepsi bu." dedi.
"Keila'ya veya abine bunu demedi isen hiçbir sorun yok, tatlım. Abin bu işe karışmaz fakat Keila'nın babandan yana alacağı kesin. Kız kardeşin gerçek bir Larastkalı."
"Bunu her şekilde belli ediyor, anne. Bununla gurur duyduğunu da eklemem lazım. Bana göre yapması gereken Larastkalı ve Azinizarlı olabilmek." dedi. Sonra Casey'e bakıp gülümsemişti. Casey ise ona gülümserken sakin bir sesle "Benim yönetim anlayışım bu şekilde olacak. Dengeli bir yönetimle krallığın ayakta kalacağını düşünüyorum." dedi.
"Güzel düşünceler taşıyorsun, Adeline. Sen gerçekten hükümdar olmalısın."
Casey merakla "Larastka sizce bir kadın tarafından yönetilmeye hazır mı, Kraliçe? Sonuçta bu barbar kuzeylilerin bakış açılarını siz biliyorsunuz." dedi. Adeline gibi kanının yarısı Larastka olmasına rağmen kendinden her daim bir güneyli gibi bahsetmesi bana tuhaf geliyordu. Bir insan ne kadar isterse istesin kendi köklerine küsemezdi. Bunu biliyordum.Eninde sonunda barışmak zorunda kalırdı.
Adeline "Casey Larastka neler nelere alıştı, bana mı alışmayacak? Annemin kızı olarak görecekler, kabul edecekler. Eğer karşılarımda olurlarsa babamın kızı olduğumu onlara göstermiş olacağım."
"Larastka Adeline'ı kabul edecek, itiraz etme gibi bir hakları yok. Başka seçenekleri var mı? Yok!" dedim.
Casey "Oğlunuz Andrej, meşru bir çocuk olsaydı."
"Yine varis Adeline olurdu. Adeline yönetim kumaşını güzelce işleyebilecek birisi. Evlatlarım içinde kimse onun gibi olamaz."
Adeline "Peki sence Kraliçe Dara'ya benziyor muyum?" dedi. Ciddiyetle bunu soruyordu.Bakışları ise meraklıydı."İnsanlar beni ona benzetiyor, babam bile buna dahil. Bazen bana baktıkça Kraliçe Dara'yı görüp sinirleniyor mu diye düşünmüyor değilim." dedi ve kollarını birleştirmişti.
"Kraliçe Dara'ya benzediğin yanların var ama bunun yüzünden canın sıkılmamalı, Adel. Hatta mutlu olmalısın. Çünkü o kadın yokluktan bulunduğu konuma geldi, tüm bunları ona benzediğin özelliklerinle yaptı. Cesareti ve hırsıyla bulunduğu yere geldi. Zekasını da eklemem gerekli ama senin zekanı kendime benzetiyorum, onunla alakan yok. Sen Ayashri'nin cesaretini ve hırsını aldın. Onun iri gözlerinde gördüğüm ateşi sende de görüyorum. İlk başta korkuyordum, babanla karşı karşıya gelebileceğini düşünüyordum. Şimdi ise mutluyum. Ayashri'nin deyimiyle Komutan Abshek'in kanının etkisi bu."
"Komutan Abshek. Onu tanımak isterdim ve düşüncelerini sormak isterdim. Sonuçta iki kızı başka topraklarda olsa bile hükümdar."
"Bence Ayashri ile daha çok gurur duyardı. O, Larastka'ya düşman olan bir adamdı. Kızının Larastka'ya kraliçe olması hoşuna gitmezdi." dedim. Sonuçta Abshek Larastka'ya olan karşıtlığı yüzünden ölmüştü. Görüşleri herkes tarafından biliniyordu."Benimle gurur duyacak olan isim dayım Dranil." diye mırıldandım.
Casey yüzünü ekşitmişti."O adam berbat bir yöneticiydi, halka yapılanlarını duydukça hala insanlar nefret kusuyor." dedi.
"İnsanlara yaptıklarını doğru bulmuyorum, gerçekten zalim bir adamdı. Fakat onun beni yetiştirmesi, beni Larastka'ya göndermesi hayatının en doğru hamlesiydi. Ben onun eseriyim, onun kızıyım. Bugünleri görseydi benimle gurur duyardı."
Adeline "Ben onu da tanımak isterdim. Sonuçta seni büyüttü, ölümüne neden olduğu adamın kızını büyütmek onun farklı bir yanının olduğunu gösterir."
Gülümseyerek "Emin ol, o da sizleri tanımak isterdi. Kendi torunları gibi göreceğine eminim. Sizi severdi, makamınızı ise herhangi bir çıkar için kullanacağını düşünmüyorum. En azından Kaisra gibi bakmazdı." dedim.
Casey ve Adeline odadan ayrılmışlardı. Ben de kendi işlerime dönmüştüm. Kurduğum derneğin gelir durumuna bakıyordum. Kimsesiz çocuklar ve kadınlar için kurduğum bir dernekti. Larastkalı ve sömürge vatandaşı olması umurumda değildi. Zor durumda olanlara yardım elimi uzatmaya çalışıyordum. Kendi gelirlerimden bir kısmını buraya harcıyordum. Üstelik sarayın yüksek soylu kadınlarına da buraya katkı koymalarını istiyordum. Etrafta soyluluklarıyla övüneceklerine böyle işlerde iyilikleri olsun diyordum. Eh, Kraliçe zorla bizden para alıyor diye sağda solda dedikodumu yapıyorlardı. Umurumda değildi. Alaycı bir şekilde rüşvete gideceğine doğru yerlere gitsin o para diyordum ve konu kapanıyordu. Tanrı Arynad, kalbime ışığıyla doldurdukça doğru olduğuna inandığım şeyleri hep yapacaktım.
Yamuna yanıma geldiğinde bana bugünkü planladığım toplantıya katılmıştım. Derneğin yöneticileriyle detaylıca bu ayki gelirleri ve giderleri konuşmuştuk. Yapılan bağışlarda azalma olduğunu söylediklerinde yüzümü ekşittim. Kimi zaman işlerim yoğun oluyordu, bağışlarla ilgilenemiyordum. Böyle vakitlerde de bu sorunlar açığa çıkıyordu. Ronald'ın yardımını alabilirdim. O da bu derneğin diğer ortağıydı. Kimsesizlere karşı merhameti fazlaydı. Geçmişinde ezilmiş birisi olduğu için böyleydi diye düşünüyordum.
Çalışma odama geçerken Ronald'ı odama çağırtmıştım. Kısa süre içinde gelmişti. Saygıyla eğildikten sonra masamın karşısındaki koltuğa oturmuştu."Bir şey içmek ister misin?" dedim.
Ronald "Soğuk su isteyebilir miyim? Bugün çok yoğun bir gündü, Kral Jayce beni yordu. Duymuş olmanız lazım bugün çarmıha gerilecek hancı beklediğimizden daha hızlı bir şekilde öldü. Kral ise acil bir toplantı yaptı."
Hizmetçi kızı çağırmış, Ronald'a su ikram edilmesini istemişti. Soğuk su, kristal bir bardakta getirilmiş ve Ronald'a sunulmuştu. O suyunu içerken "Toplantıdan haberim yoktu." diye mırıldandım.
"Sizi görmemek benim içinde şaşırtıcıydı, itiraf etmeliyim."
"Neden çağırmadığı açık, bugün başka toplantım vardı. Rahatsız etmek istememiş olmalı. Jayce'in böyle ince düşünceleri vardır." dedim. Yalanımı gülümseyerek saklamıştım. Jayce'in bugünkü dernek toplantısından hiç haberi yoktu. Beni böylesine önemli bir konuda çağırmaması Ronald'ın gözünden kaçması gereken bir konuydu. Yaptığım hamlenin onun gibi kurnaz bir adam tarafından bilinmesini istemiyordum. Şimdilik bilmemesi çok iyi olurdu.
"Evet, doğru. Sizi yormak istemiyor, bu konuda örnek bir eş."
"Peki toplantıda ne konuşuldu?"
"Kral'ın şahsi koruması Vadim yaşananları anlattı, Kral hiçbir detayı atlattırmadan dinledi. Tekrar tekrar anlattırdı. Açıkçası neden bunu yaptı pek anlamadım."
"Bulabildi mi?"
Ronald sakalını kaşımıştı."Galiba bir şeyler yakaladı çünkü bize düşüncelerimizi sordurmadan gönderdi."
"Umarım bulmuştur. Tanrım! Hangi deli buna cesaret etmiş olabilir? Kral'ın öfkesini göze alarak buna kalkışması tam bir ahmaklık."
"Buna katılıyorum. Fakat diğer yandan düşününce şu sömürge insanları için bir kahraman. Halk kahramanı olmuş durumunda. Kral o kişiyi bulduğunda öldürmek istediğinde öldürmemesi daha doğru olacak. O insanın ölümü, insanları kontrolden çıkarabilir."
"Halk kahramanı, öyle mi? Bunu senden duymak çok tuhaf oldu. Sen bile öyle olacağını diyorsan durum ciddi demektir."
"Kraliçem, zeki bir kadınsınız. İnsanları analiz etme yeteneğiniz muazzam. Neden bu dediklerimi üstün bir şey olarak görüyorsunuz?" dedi. Beni süzmüştü."O halk kahramanı bir süre efsane olarak yaşar. Daha sonra unutulacaktır. Çünkü sömürgelerin gözünde en büyük kahramanlar Ayashri ve kocası Talayer."
"Onlar sence kahraman mı?"
"Büyük işler başardılar, bir sömürge ülkesine göre güzelce geliştiler. Peki kahramanlar mı? Değiller. İnsanlara özgürlüklerini verselerdi olacaklardı ama karşılarında biz varız, ekselansları. Biz olduğumuz sürece onları kahramanlaştırmayacağız."
"Kesinlikle!"
"Beni neden çağırdınız?"
"Seni derneğe yapılmasını istediğim bağışlar için çağırdım. Yine zenginler kendi paralarını kendilerine saklamayı tercih etmiş. Geçen sefer ben konuştum, bu sefer sıra senin." dedim. Gülümsediği zaman "Eh, sırayla zenginlerden para koparmamız lazım. Biliyorsun, paralarını iyi bir şekilde kullanmadıkları zaman rüşvete harcıyorlar." dedim.
"Sizin emrinizi büyük bir memnuniyetle yerine getireceğim, bundan yana kuşkunuz olmasın." dedi.
"Sana derneğin gelir ve gider durumunu gösteriyim, ona göre nasıl davranacağını görmüş olursun." dedim ve beraber gelir gider durumuna baktık.
Akşamüstü yemek öncesi yatak odasına geçmiştim. Boy aynasında kendime bakıyordum. Jayce'in çözdüğüne Ronald'ın anlattıklarıyla iyice emin olmuştum. Bir açık yakalamış olmalıydı. Avına odaklandığı zaman mutlaka yakalardı. Bunu biliyordum.Bu mesele ise onu deli edecek bir meseleydi. Otoritesine bir meydan okumaydı, sömürgelerin kahramanı olmanın bir yoluydu. Bir halk kahramanı olmak istememiştim. Benim böyle hayallerim olmamıştı. İnsanların beni kahraman görüp görmemesi umurumda değildi. Umurumda olan bir hükümdar olarak doğru davranmaktı. Hancıyı acısız bir şekilde öldürterek doğru olanı yaptığıma kalpten inanmıştım. Bir delinin halkın gözü önünde sefalet içinde ölmesi bana göre canice bir tutumdu. Vicdansızlıktı. Bu tutumla geçmişte insanlar korkabilirdi ama içten içe isyan kıvılcımları taşıyanlar için bu hareket kıvılcımları ateşe döndüren bir hareket olurdu.
Saçımı düzeltirken kapı açılmış, Jayce içeri girmişti. Oldukça sakin gözüküyordu. Mavi gözlerinde ise öldürücü bir buz vardı. Bu sıcak yaz günlerinde onun mavi gözlerine bakmak bile üşümek için yeterliydi. İstemsizce irkilmiştim. Jayce irkildiğimi görünce şaşkınca bana bakmıştı.Omzuma dokunup "Hayatım, iyi misin?" dedi.
"Bir an korktum, hepsi bu." dedim ve yanağını öptüm.
"Hadi, akşam yemeğine inelim." dedi.
Odadan kolkola çıkmıştık. Sarayın gül bahçesine kurulan yemek masasına oturmuştuk. Çocuklar bizden sonra gelmişti. Yaşananların gerginliği onlara bile yansımıştı. Maida suskundu, tabağındaki etli türlüyü yemeğe çalışıyordu. Keila ise sıradan şeylerden bahsediyordu, yapmış olduğu takı alışverişini babasına anlatıyordu. Jayce ise kızını ilgiyle dinliyor gibiydi. Sakin bir yüz ifadesi yüzündeydi. Hala bu hancı olayını açmadığı için şaşkındım.
Andrej "Baba, bugünkü olayı çözebildiniz mi?" dedi ve ona baktım. Andrej'in böyle bir soru sorması hoşuma gitmemişti. Şu sıralar yaptığı, dediği her şey babasının dikkatini çekiyordu. Şimdi bu soruyu sorması dikkati daha çok üstüne çekmek demek olacaktı.
Jayce soğuk bir sesle "Çözüp çözmemem seni ilgilendiriyor mu, Andrej?" dedi. Andrej Jayce'in cevabı karşısında gerilmişti.
"Neden ilgilendirmesin? Sonuçta ben bu ailedenim, Larastka vatandaşıyım."
Jayce derin bir nefes almıştı."Larastka vatandaşı isen neden bugün hancı çarmıha gerildiği sıralarda sarayda değildin? Neden bana ve yaptıklarıma karşısın?"
"Baba, seninle aynı düşüncelerde olmamam sana karşı ihanet edeceğim anlamına gelir mi? Sen benim babamsın, her ne kadar zıt görüşler paylaşsak bile."
Keila "Zıt görüşler zamanla asi eylemleri doğurur." diye mırıldandı. Ardından babasına bakmıştı. Jayce Keila'ya gülümsemişti.
Jayce "Kız kardeşin doğru söylüyor. Zıt görüşler zamanla asi eylemleri doğurur. Sen kendindeki söylemleri görmüyorsun. Bu da senden şüphelenmeme neden oluyor."
Andrej "Ben bir şey yapmadım. Şerefim üzerine yemin ederim, aklımın ucundan bile sana karşı böyle bir eylem yapmak geçmedi. Evet, isteklerimi görmezlikten geliyorsun. Senin için benim ne hissettiğim, ne umursadığım umurunda değil. Fakat senin verdiğin bir hükme karşı gelecek kadar asileşmedim."
"Andrej'den şüphelenmen çok anlamsız, Jayce. Oğlumuz masum." dedim.
Keila "Anne, nasıl emin olabiliyorsun? Hancı öldürüldüğü zaman abim sarayda yokmuş."
"Başka bir işi vardır, olamaz mı? Her sarayda olmayan suçlu mu olacak? Andrej'in açığını aramayı bırak, Keila. Son zamanlarda çok kötü bir huy edindin."
"Ben kötü bir huy edinmedim." dedi. Ardından abisine bakarak "Sadece elindekilerle yetinemeyen şımarık insanlara katlanamıyorum." dedi. Şarabını içerken Andrej'e olan sert bakışlarını kesmemişti.
Andrej "Ben şımarık değilim, Keila. Ben şımarık isem sen aynaya bakmamışsındır. Yeter, Keila! Benim sabrımın sınırı var. Onu aşıyorsun."
"Ne yapabilirsin?" dedi. Bakışıyla abisine meydan okuyordu. Andrej ise Keila'ya sinirle bakıyordu.
Jayce "Yeter! Andrej madem masum olduğunu iddia ediyorsun, o vakitlerde neredeydin? Seni sarayda arasaydık nerede bulurduk? Nişanlımın yanındaydım, deme çünkü Vadim kızına seni sordurttu."
Andrej derin bir nefes aldı. Kendisini sıkıyordu, başını eğmişti."Jayce, Andrej'in üstüne fazla gidiyorsun. Onun masum olduğunu çok iyi biliyorsun." dedim.
"Masum ise neden konuşmuyor? Suçlu, baksana!" dedi. Andrej daha çok başını eğmişti. Ardından öfkeyle masadan kalkmıştı. Tam gideceği sırada Adeline dur diye bağırınca durmuştu. Kızım ayağa kalkıp babasına bakıyordu. Gözlerinde derinden gelen bir ateş vardı.
Adeline "Abim masum, baba. Çünkü tüm suç benimdi. Hancıyı ben öldürttüm. Şimdi mutlu musun?" dedi. Tüm öfkesiyle babasının karşısındaydı.
Andrej "Adeline, beni korumak adına bu suçu üstlenemezsin kardeşim. Sen suçlu değilsin, benim gibi."
"Hayır, abi. Ben suçluyum. Bana göre değilim. O hancıyı öldürerek insanları korkutmak barbarların işi. Ben barbar değilim."
Jayce yavaşça alkışlamıştı. Gülümseyerek bana bakıyordu."Sen ne zaman suçunu itiraf edeceksin, hayatım? Sen ve Adeline'ın bunu yapacağını anlamayacağımı mı sanıyordun?" dedi.
Gözlerimi kapattım. Bu akşam felaketle sonlanmıştı. Jayce çok güzel bir kışkırtmacıydı. Hassas noktalardan vurur, insanları tuzağına bu şekilde çekerdi. Benim hemen açığa çıkmayacağımı biliyordu. Fakat Adeline'ın Andrej'e olan hassasiyetini bildiği için Andrej'i suçlamıştı."Sen bir pisliksin, Jayce." dedim.
O gülmüştü."Biliyorum, biliyorum ben büyük bir pisliğim. Sen ise bu pislikle evlisin. Bunu hatırla. Sence bunu anlayamayacağımı mı sanıyorsun? Senin sessiz kalman beni en başından beri şaşırtmıştı. Sonra Vadim'den olayları tekrar tekrar dinledim, görgü tanıkların raporlarını inceledim. Bulduğum şey ne oldu, biliyor musun? Stanley'in rozeti! Kendi kişisel armasına ait broş düşmüş. Stanley'in bu sarayda yakın olduğu isim ise sensin."
"Pişman değilim, asla pişman olmayacağım. Bir barbarlığa dur dedim, zalimliğe son verdim. Ben yaptıklarımdan pişman değilim. Kızım da iyiki bana destek verdi. Yanlışa dur demezsem seninle yanlışa ortak olurdum."
"Benim hükmüme meydan okudun."
"Ne oldu? Beni hapse mi attıracaksın? Bu tehdit bana işlemez, hayatım. Çünkü ben bunu yaşadım. Artık canım acımıyor, duygularım dondu."
Keila "Anne, abimi korumak adına bunları diyor olmalısın. Sen Larastka Kraliçesisin. Bunu unuttun mu?"
Adeline Keila'ya bakarak "Herkesi kendin gibi sanma, Keila. Annem vicdanını bilen bir kadın. Bu cezanın ne kadar zalimce olduğunu gördü. Durdurmak istedi." dedi.
"Annemi yanlış yönlendirdin, mutlu musun?"
"Yanlış yönlendirilmedim, Keila. Ben bir Larastkalı değilim, Larastkalı davranmak ise fark ettim ki bana göre değil. Dozunda zalim olmayı tercih ediyorum." dedim.
Adeline "Doğru olan bu!" diye bağırdı.
Jayce kumaş peçeteyi tabağına bırakmıştı. Sakin bir sesle "Bu konu tadımı kaçırdı. Şunu bilin, bu meseleyi kapatacağım. Kral ve baba olmak farklı." dedi.
Masadan kalkıp gitmişti. Ben ise çocuklarıma bakmıştım. Adeline babasının arkasından bakarken "Keşke her daim babam olan Jayce'i görsem." dedi.
Benim de iştahım kaçmıştı. Darmadağın olmuştuk. Jayce'e sinir olmuştum. Devlet meseleleriyle ailemizin huzurunu kaçırmıştı. Bununla mutlu muydu? Bununla gururlu muydu? Birde meseleyi kapatacağım diyordu. Elbette kapatacaktı. Beni ve Adeline'ı idam ettirecek kadar deli değildi. Cezalandıracağını da düşünmüyordum. Bu mesele gerçekten açığa çıkarsa Jayce adına güç kaybı demek olurdu. Üstelik krallıkta kutuplaşma çıkardı.Bunların farkındaydı, benim sevgili kocam. Olayı kapatmak onun kral duruşu içinde iyi olacaktı. Kutuplaşma olsun istemiyordum.
Kutuplaşma bizi daha da çok yorardı. Bu planı yaparken Jayce'in kutuplaşma istemediğini bile bile yapmıştım. Kutuplaşma olsaydı halimiz daha kötü olurdu. Düşmanlarımız sevinirdi. Bu durumda birçok kişi kendi lehine kullanırdı. Ayashri ve Talayer en başta olan isimlerdi. Talayer'in o cesetlerle yaptığı resminden sonra daha çok emin olmuştum. Onlar gerçekten bizden kopmak istiyorlardı. Gönderdiği son mektupta sınırı nasıl aşabileceğimi gör demişti ve beni o hana göndermişti. Hala o cesetlerin salondaki eğlenir gibi hallerini unutamıyordum. Resmen Talayer'in tehdidiydi. Cesetlerin hükümdarı olmak istemiyordum. Fakat Jayce hata yaptıkça sonumuz bu olacaktı. Cesetlere hükmedecektik, kemiklerden tahtımız ve tacımız olacaktı. Talayer gibi kurnaz bir adam Jayce'i nasıl kontrolden çıkarabileceğini biliyordu. Belki de asıl amacı buydu. Hancıyı bunun için kullanmıştı, Jayce'in kontrolden çıkması içindi. Fakat beni küçümsememeliydi. Benim varlığım dengeleri değiştirirdi.
Yemek masasından kalkmıştım. Jayce'i bulacak onunla başbaşa konuşacaktım. Yatak odasında yoktu. Çalışma odasında kitap okurken bulmuştum. Beni gördüğünde bıkkınca kitabı kapattı."Ne oldu, Loya?" dedi.
"Konuşmamız lazım." dedim.
"Ne konuşacağız? Karım ve kızım hükmünü çiğnedi, ben ise bunu temizlemek zorundayım."
"Bunu senin iyiliğin için yaptık. Sen ise aşağılık bir şekilde bunu öğrendin. Andrej'i zorlamana gerek yoktu. Bana sorabilirdin."
Alaycı bir tebessüm yüzümdeydi."Benden bunu öyle güzel sakladın ki seni konuşturmak için bunu düşündüm."
"Bence sen beni cezalandırmak istedin. Evlatlarımın üstünde gücünü kullanarak bunu yapmak istedin. Seni tanıyorum."
"Ben gözünde bu kadar sefil bir adam mıyım?"
"Senin bu zamana kadar yaptıklarını gördüm. Senin kontrol edilemez bir karanlık yanın var. Onu dinlediğin zaman kendini kaybediyorsun."
Ayağa kalkmıştı, karşıma dikilmişti."Loya ben bu meseleyi unutmaya hazırım. Ailemin huzurunu zavallı bir hancı için bozamam."
"Tüm ülkenin huzurunu bozmak istedin. Neden hatalı olmadığını iddia ediyorsun?" dedim. Dediklerimi umursamıyor gibi görünüyordu. Bu hali beni daha çok sinir ediyordu. Tanrım! "Sen delinin tekisin." diye bağırdım.
"Sevgilim yeterince gergin bir gündü. Bu tartışma Talayer'in bir oyunu görmüyor musun? O hancıyı aramıza soktu, aramızın açılmasını sağladı. Ona istediğini veremeyiz."
Alaycı bir şekilde "Talayer o adamı işkenceyle öldurmeni isteyerek ülkeni kaosa sürüklemeni de planlamış olabilir." dedim.
"Hancının ölümü herkese ders olacaktı."
Kafamı iki yana salladım."Bir isyana patlak verecekti. Evet, bastıracaktık ama insanlar isyan edebilmeyi öğrenecekti. Anlaşılan Talayer her türlü kâr sağladı. İnsanlara isyanı öğretemedi ama bizi karşı karşıya getirdi."
"Bunun olmaması için yanımda ol. Bana destek ver, Loya. Ben senin yarattığın kralım. Unuttun mu? Senden kral olmayı öğrendim. Bu yaptıklarımın sana ters gelmesi beni şaşırtıyor. Adel'in bana karşı olmasını anlarım ama senin bana karşı durman beni üzdü."
"O zaman neden inat ediyorsun? Ah, Jayce! Biz kaybedersek senin bu inadın yüzünden kaybedeceğiz."
"Biz kazanacağız, Loya. Bu zaferim sana armağanım olacak. Beni kral olarak yaratan kadına sunacağım." dedi ve dudaklarıma minik bir buse kondurdu.
Bir şey diyememiş, kelimeler boğazıma dizilmişti. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Zihnim yarattığın kralla gurur diyordu. Kaisra'nın alaycı sesiydi. Aynı zamanda kahkahalarını duyuyordum. İşkence gibiydi. Ben böyle kral yaratmak istememiştim, bu benim yarattığım kral olamazdı. Gücü zayıfları ezsin diye öğretmemiştim."Bu gece benimle uyuma, yatak odasının koltuğuna kıvrıl. Ayrı ayrı yatarsak düşünürüz. Biraz düşünmek ise ikimize iyi gelecektir." dedim.
Jayce derin bir nefes almıştı."Sorun değil, bu gece incelemem gereken raporlar vardı. Ne zaman odaya gelirim, bilmiyordum."
"Güzel, iyi geceler." dedim ve odadan çıktım.
Yatak odasına geçtiğimde yaşlarımı serbest bıraktım. Ağlamak gerçekten rahatlatıyordu. Çok gerilmiştim, çok fazla sinirlenmiştim. Bunu atabilmenin yolu ağlamaktı. Jayce'in son dedikleri ise benim dengemi daha çok altüst etmişti. Dediği doğru olamazdı. Yarattığım kral bu muydu? Zalimlikle insanları terbiye etmeye çalışan bir canavar mıydı? Eğer öyleyse ben rezildim. Tüm savaşların nedeni bendim. Larastka'nın yıkılmasından, çocuklarımın altından taçlar uğruna ezilmesinden ben sorumluydum. Tanrıça Yasher, beni cezalandırmalıydı.
Hayır, neden kendimi suçluyordum? Kendime bu eziyeti yapmam anlamsızdı. Jayce'e zalimliği öğreten ben olamazdım. Onu doğru bir kral yapmaya çalışmıştım. Gücü kullanmayı öğretmiştim. Bu benim de canımı yaksa bile iyi kral olduğuna inanmıştım. Fakat Jayce yavaş yavaş kontrolü kaybettikçe bastıramadığı zalimliği ortaya çıkıyordu. Kontrolü yeniden kazanırsa normale dönerdi. Kontrolü kazanması için Azinizar'ın yok edilmesi lazımdı. Ayashri ve Azinizar kül olmalıydı. Talayer'i ibretlik için zafer töreninde peşinde getirirdi. Fakat Ayashri'yi kesinlikle ülkeyle yok etmeyi isterdi. Jayce'i biliyordum. Sorun çıkaran her şeyi yok etmesi gerektiğine inanırdı.
Ben ne yapmalıydım? Jayce'i normale döndürmek adına Azinizar'ın yok oluşuna göz yummak istemiyordum. Tamam, biz kazanalım ama karşı taraf acı çekmemeliydi. Ayashri kül olmamalıydı, Talayer Jayce'in zafer töreninde sergilediği evcil hayvanı olmamalıydı. Belki de onları intihara zorlamak çözüm olurdu. Larastka'nın yaptığı bir şeydi. Beynimden geçen çözüm buydu. Kalbim kabul etmek istemiyordu. Larastka'dan öğrendiğim bir şey varsa büyük amaçlar uğruna kalbimizi dondurmaktı. Üstelik Jayce'den daha kötü çözümler değildi. Azinizar basit bir sömürge olacaktı, Ayashri ve Talayer hayatımızdan çıkacaktı. Bana göre iyi bir çözümdü. Jayce'i normalleştirmek adına her şeyi yapardım.
Bunları düşünerek uyuyakalmıştım. Ertesi gün ise sakindi. Günlük rutinlerle ilerliyorduk. Jayce verdiği sözü tutmuş, hancının olayını kapatmıştı. Vadim ısrar etse bile Jayce konu kapansın demişti. Aramız ise limoniydi. Nasıl toparlanır, bilmiyordum. Kolay kolay belli etmiyorduk ama aramızda buzdan duvarlar vardı. En azından günlerin sakince ilerlemesine yarar sağlamıştı. Birkaç gün kafamı dinlemiştim.
Elimdeki mektuba bakıyordum. Talayer'in mektubuydu. Uzun değildi ama düşüncelerimi destekler nitelikte yazmıştı. Tekrardan okumaya başladım.
Sevgili Tatlı Kraliçe Loya
Bunu bir mektup olarak görme, dertleşme olarak gör. Eğer büyük eserimi gördü isen bu mektubu oku, görmedi isen gördükten sonra okumanı tavsiye ederim.
Tatlı Loya, handaki cesetlerin hepsi senin casuslarındı. Onları bizim üretim tesislerimizde yakaladık. Hatta oğlum Tamayr'ı yaraladılar. Bu casusların neden geldiği zerre unurumda değil. Umurumda olan kimin gönderdiğiydi. Ben Kuzgun Kral gönderdi diye düşünmüştüm. Fakat sen göndermişsin. Beni şaşırttın ama sana saygı da duydum. Ülkeni savunmak isteyen bir hükümdarsın. Bu hareketini bu yüzden hoş görebilirim. Sevgili karım Dara biraz sinirlense bile benim için sorun yok gibi. Birazcık oldu ama bu handaki şölen ile bu sorunu düzelttim.
Hancı dostumla kocanın nasıl ilgileneceğini düşündükçe doğru kararlar aldığımın farkına vardım. Ya içeriden patlak vereceksiniz yada dışarıdan bir patlak olacak. İkisi de zararınıza. Nasıl patlak olacağını göreceksin diyorum. Eğer hala tanıdığıma inandığım Loya isen kontrolü ele almak adına tüm öfkeyi üstüne alacaksın diye düşünüyorum. Bahsettiğim öfke Jayce'in öfkesi. Onunla yaşayacağınız her gerginlik bir kutuplaşmaya dönebilir. Her hükümdarımlıkta olan bir şey, korkma. Ufak bir oyun gibi düşün. Başarıyla geçeceksin. Tabii benim kardeşim gibi gördüğüm Loya isen bu dediklerim geçerli.
Tanımadığım Loya isen ülkendeki isyan kıvılcımlarını gör sonra benim ülkeme sız. Her an yanmaya hazır olan siz iken neden bize sızmaya çalıştın? Buzun toprakları diyerek isyan ateşi olmaz mı sandın? Bak, tek bir hamleyle insanlar bir haksızlığa karşı nasıl duruş sergiliyorlar! Bunu görmek yerine hırsızlık yapıyorsun. İlk önce iç meselelerini çöz sonra bana sataş. Akıl oyunlarında nasıl olduğumu biliyorsun. Ben sana karşı da hazırım. Unutma, ben kendi ablamla savaştım. Sevdiğim insanlarla savaşmak kendi kanımla savaşmak kadar zor olmaz.
Tanıdığım Loya isen son paragrafı ciddiye almazsın. Karşıma nasıl çıkarsan çık, sana fazlasıyla karşı koyacağım. Sen Larastka'yı savunuyorsan ben de Azinizar'ı savunacağım. Bunu aklından çıkarma.
Her şeye rağmen seni kardeşi gibi gören Azinizar Kralı
Pobeda-Talayer'an Sumashd
Talayer amacına ulaşmıştı. Tahmin ettiği gibi olmuştu. Beni bu kadar iyi tanımasını kullanmıştı. Pes etmeyecektim. Bu oyunla beni korkutacağını sanıyorsa yanılıyordu. Dranil'in kızıydım. Kimse beni korkutamazdı, pes ettiremezdi. Bu zamanlar geçecekti. Talayer'in de kaybettiği olacaktı. O da benim akıl oyunlarımı görmüş olacaktı. Kaç yıldır kraliçeydim, bir şeyler öğrenmiş olmam gerekliydi.
Kapı tıklanmış, gel sesimle Stanley içeri girmişti. Stanley odaya geldiği zaman hızla mektubu masadan kaldırdım. Onunla yakındım ama güvende olmam şarttı.
"Stanley seni görmek ne güzel!" dedim ve karşıma oturdu.
Stanley "Ben de geldiğim için mutluyum. Sizden özür dilemek istiyorum."
"Neden?"
"Okçuyu kaçırırken adamlarım sembolümü düşürdüler. Kral her şeyi öğrendi. Aranız bozuldu."
Gülümseyerek "Olur böyle şeyler. Jayce ile her daim toparladık." dedim.
"Yine de kendimi kötü hissediyorum. Beceriksizliğimin cezasını siz çekiyorsunuz."
"Stanley! Böyle düşünme. Bu iş, hepimizindi. Birimizin hatası hepimizin idi. Bazı riskler vardı ama buna değdi. Üstelik Jayce dünden beri beni anladığını dile getirdi. Kral yumuşuyor."
"Hatasını anladı mı? O iki deli varken anlamaz sanıyordum." dedi ve güldüm. Iki deli, Ronald ve Vadim idi. Stanley onları geri kafalı buluyordu.
"Evet, Kral anladı. Dün gece biraz konuştuk. Bu olayın aslında benim dediğim gibi olduğunu kabul etti. Zalimlikle terbiye etmek zor dedi."
Dediklerim doğruydu. Dün biraz konuşmuştuk. Jayce yumuşuyordu. Stanley tam bir şey diyeceği sırada kapı aniden açılmıştı. Gelen Yamuna idi.
Sertçe "Yamuna! Bu saygısızlık neyin nesi?" dedim.
Yamuna panikle "Tüccar Casey, hancıyı öldüren okçuymuş Loya. Kraliyet emriyle tutuklandı!" dedi. Stanley ile bakışırken hayır, Adel diye mırıldandım.
Jayce beni anladı derken bu yaşanan son gelişme Jayce'in beni hiç anlamadığını gösteriyordu. Beni uyutmuştu ve kızına rağmen Casey'i tutuklatmıştı. Adeline'ın sarsılacağını biliyordum. Casey'e olan bakışlarına şahit olmuştum. Babasına Casey yüzünden öfkelenecekti. Bu öfkeyle neler yapacağını kestiremiyordum.
Talayer'in tek bir hamlesiyle her şey birbirine girmişti. Bunu toparlamak ise bana düşüyordu. O Zehir Kralı ise ben Kalplerin Kraliçesi idim. Gücüm insanların bana olan inancından geliyordu. Zehirli oyunlardan değildi. Talayer bana ders vermek istemişti ama yanılmıştı. Beni bu oyunlarla durduramazdı. Ben ülkemi koruyacaktım. Larastka adına her şeyi yapacaktım. Kahraman olmak umurumda değildi. Ben Kraliçe idim. Bu bana yeterdi.
♔
♔Loya'nın yapmasını bekliyor muydunuz? Bu hamleyle Jayce'e ihanet etmiş mi oldu? Adeline&Casey'in ona yardımcı olması için düşünceniz nedir?
♔Akşam yemeği için düşünceniz nedir? Jayce'in ailesini kışkırtması doğru muydu? Kral ve baba olmak ayrı kavramlar mıdır, aynı kavramlar olabilir mi? Loya&Jayce tartışmasında kim haklıydı?
♔Talayer'in mektubu için düşünceniz nedir?
♔Casey'in tutuklanması için düşünceniz nedir? Sizce nasıl tutuklandı? Adeline'ın tepkisi nasıl olacaktır?
Bir dahaki bölüm Adeline olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top