Hain Soyu☯
BÖLÜMÜ OYLAYINIZ VE YORUMLAYINIZ!KENDİNİZİ BELLİ EDİN, LÜTFEN! OY VERMEK BU KADAR ZOR OLMAMALI EN AZINDAN!
Bölüm Şarkısı: Three Days Grace - I Hate Everything About You
Yayınlanma Tarihi:01.06.2019
Aşağıda Thaman, Selange, Naely var.
İyi Okumalar!
☯
Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla
Ayashri
Gece eve geç dönmem sanırım sorun olmuş olmalıydı ki babam sıcak ekmekleri sattıktan sonra bana sertçe seninle konuşmalıyız Ayashri demişti. Dün dışarıda uzun süre kalmıştım. Yıkıntıların orada Talayer ile limanın yanmasını izlemiştik. Oradaki Kaptan Araust ve tayfası bunu hakketmişlerdi. Kaptan bana ne demişti? Korku ile bizleri bağlayabilirsin. Ben de bu korkunun gücünü kullanmıştım. Orada sağ kalan korsanlar yangını yapan kişiyi biliyorlardı. Tüm Esla'nın bilmesini sağlamıştım aslında. Nuyan ve hırsız çetesi, şehrin belirli bölgelerine yangını çıkartanın Zaferin Ruhu Lideri olduğunu yazan bildiriler asılmıştı. Ayrıca Yönetici Dranil'in bu yangını ciddiye almasını da eklemiştim.
Beni yeterince ciddiye almış olmalıydı diye düşünüyordum. O bana ulaşmaya çabalıyor iken ben ona ulaşmakta zorluk çekmiyordum. Yangını gördüğü anı görmek isterdim ve aslında bu yangını ortaya çıkartan kişinin Abshek'in kızı olduğunu anlayıp anlamadığını da merak ediyordum. Talayer'e göre anlamış olmalıydı. Çünkü bu açıkça varlığımı haykırmanın yoluydu. Sonuçta Kaptan Araust ile Zaferin Ruhu ölümüne bir anlaşmazlığı yoktu. Böylesine bir cezalandırmayı hakketmeleri için büyük bir suç işlemiş olmaları lazımdı. Dranil parçaları birleştirebilecek, mantıklı bir adamdı.
Babam annemle kardeşimin duymaması için benimle beraber yatak odama gelmişti. Karşımda dikilmiş, sertçe bana bakıyordu. Yaşamım boyunca bana bu kadar kızgın olduğunu hatırlamıyorudm. Yamuna'ya bile benden daha çok kızmıştı ama şimdi durum farklıydı. Onun yerine geçmiş ve onun adına karar almıştım. Üstelik bu yaptığım son zamanlarda yaptıklarımızdan en cesur olanıydı. Dranil ile müttefik olan korsanları öldürmüştüm ve bunu herkese duyurmuştum. Bazıları buna aptallık diyebilirdi ama hayır, aptallık olamazdı. Kader her daim cesurların yanında olurdu. Ben buna inanıyordum.
"Ne oldu baba?" dedim sakin bir sesle.
Babam "Ayashri, sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi sertçe.
"Bir şey yapmıyorum, babacığım. Kötü bir durum mu var?"
"Sen ne yaptığını çok iyi biliyorsun, kızım. Neden bilmemezliğe vuruyorsun? Neden? Beni sinirlendirmek için mi?"
"Sen yeterince sinirlisin, baba ama ben seni anlamıyorum. Yanlış ne yaptım? Kötü olan ne?" dedim ve babam kaşlarını çatmıştı.
"Korsan limanını yaktırmışsın. Kaptan Araust ve tayfası, ölmüş. O adamlar bizdendi Ayashri ve sen bunu bozdun. Yetmedi, tüm Esla'ya ve o piç Dranil'e bunu ilan ettin. Üstelik benim adımı kullanarak yaptın bunu!" dedi bağırarak ve dudaklarımı ısırdım.
"Ben bunu yaptım ve pişman değilim. O adamlar bunu hakketti. Merhametle yaklaştım ama bunlar bunu zayıflık olarak gördü. Şimdi ise zalimliğimle karşılıklarını aldılar. Kaptan Araust, bana korkunun önemini bahsetti ve ben de uyguladım."
"Sen örgütün lideri değilsin ve örgüte zarar verdin! Benim iznim olmadan yaptın bunu, benim emrim olmadan harekete geçtin."
"Korkaksın baba! Korkak. Eskisi gibi değilsin. Eskisi gibi olsan aferin benim kızıma derdin ama şimdi beni azarlıyorsun. Yaptıklarımla gurur duyman gerekirdi."
"Ben seni tanıyamıyorum, kızım. Ne zamandır böyle bir sertliğe büründün?" dedi ve ellerimi sıktım. Babam sabrımın sınırlarını zorluyordu.
En sonunda kendimi tutamış "Dranil beni ve annemi dışarıda aradığından beri!" diye bağırmıştım. Babam ise şok olmuştu ve birkaç adım geri geri gitmişti.
"Ne dedin?" diye fısıldadı ve yutkundum.
"Talayer'den öğrendim. Dranil annemin peşine düşmüş ve benden de şüpheleniyormuş. Bunu ona Kaptan söylemiş iken o adamın nasıl yaşamasına müsaade edebilirdim? Üstelik Dranil'e de çalışıyordu."
"Tanrım aklımı koru, aklımı koru." diye mırıldanıyordu. Ne diyeceğini bilemez gibiydi.
"Ben doğru olanı yaptım, baba. Dranil'e mesaj verdim. Beni ve insanlarımızı ciddiye almasını sağladım. Abshek'in kızı yaşıyor ve bu yangınla karşında dedim. Kimseden korkmuyorum ve ölmem gerekiyorsa mücadele ederek ölmeyi tercih ederim." dedim ve babamın bakışları bendeydi.
"Sen hata yaptın, Aya. Dranil'e meydan okumamalıydın."
"Neden? Korkakça mı davransaydım? Her an beni bulması için çaresizce beklese miydim? Rezilce Esla'dan kaçmalı mıyım? Hayır, ben bu değilim."
"Sana göre ben bir korkağım o zaman değil mi? Bu kadar pasifleşmem, geri çekilmem korkaklık olmalı." dedi öfkeyle.
"Evet, sen bir korkaksın!" diye bağırdım.
"Oysa ben seni ve ailemizi korumak için işkence altında iken Dranil ile anlaştım. Bize dokunmayacaktı, ailemize dokunmayacaktı ama sen bunu mahvettin." dedi ve ben bu sefer geriye çekilmiştim.
"Anlamadım." diye mırıldandım ve babamın yüzünde acı dolu bir ifade geçmişti.
"Dranil'in beni Talayer olayında tutuklatma amacı farklıydı. Benim Zaferin Ruhu Lideri olduğumu öğrenmiş ve kendisi için bunu kullanmak istemiş. Ben işkence altında iken beni tehdit etti. Sizlerin ölümüyle tehdit etti, Ayashri. Örgütü pasifleştir yoksa ailen ölür dedi. Sence ne yapmalıydım? Benim için her şeyden önce sizler geliyorsunuz, kızım. Her şey sizin içindi." dedi ve gözlerimi kapattım. İşler bambaşka bir noktaya gelmişti ve ben bunları görememiştim. Kör olmuş, görememiştim.
"Dranil ile görüşüyor musun?" dedim ve babam kafasını yavaşça salladı.
"Elbette! Her hafta benden rapor istiyor ve en ince ayrıntısına kadar söylüyorum. Seninle aramızdaki bu liderlik mevzusundan da haberi vardı. Tabii seni ciddiye almadı."
"Şimdi ciddiye almıştır ve peşime düşecektir. Üstelik bazı parçalar oturmuş bile olabilir." dedim ve babamın suçlayıcı bakışları üzerimdeydi.
"İşte tüm bunlar senin suçun! Kendini, anneni düşünmeden ateşe atıyorsun. Ben sizler için hayallerimden vazgeçtim." dedi sinirle.
"Ben pişman değilim, baba. Biz birlikte daha çok güçlüyüz. Bunu sende biliyorsun." dedim yumuşak bir sesle.
"Hayır, Dranil bizden daha güçlü. Üstelik yanında Larastka Prensi'nin desteği var iken onu yenebilecek misin?"
"Ben savaşmaya hazırım ve yanımda ol, lütfen." diye fısıldadım.
"Hayır, Ayashri hayır. Ben kaybetmek istemiyorum, kızım. Seni, kardeşini ve anneni kaybetmek istemiyorum. Ailemi korumak benim için Azinkayt'dan daha önemli." dedi ve derin bir nefes aldım.
"O zaman şunu bil ki, beni sende durduramayacaksın. Artık duracak zamanda değilim ve ben sizler için kendimi feda ederim. Kader benim ismimi çağırır iken duramam." dedim ve odadan çıktım.
Dışarı çıktığımda annemin yüzündeki gerginliği görmüştüm. Konuşulanları duymuş olmalıydı zaten duymaması imkansızdı. Babamla ilk defa yüksek sesle tartışmıştım. Anneme ne diyebileceğimi bilmiyordum, ne yapacağımı bilmiyordum. Dranil ile olan savaşım artık daha kişisel bir hale gelmiş iken anneme ne olacaktı? Bu savaşın arasında yitip gidebilir miydi? Hayır, olamazdı. Ona değer veriyordum. Babam bizim için kendi savaşından vazgeçmişti ama ben bunu yapamazdım. Kendi savaşımdan vazgeçebilecek güçten yoksundum.
Annem "Ayashri, neler oluyor?" dedi ve başımı eğmiştim.
Yutkunduktan sonra "Uzun bir hikaye, anne." diyebilmiştim.
"Duyduklarım doğru mu? Dranil varlığımızın farkına vardı mı?" dedi ve arkamdan babamın öksürmesini duymuştum. Babam kendinden emin adımlarla gelmişti. Annemin yanındaydı.
Babam "Uyuyan canavar uyandı, Selange. Dranil seni her yerde arıyor. Dün gece çıkan yangın sayesinde de Abshek'in kızının yaşadığını anlamış olmalı. Ayashri dünkü yangından sorumlu." dedi bıkkın bir sesle ve annemle göz göze gelmiştik.
"Ayashri! Sen ne yaptığını sanıyorsun?" dedi sertçe ve derin bir nefes aldım.
"Buna mecburdum! İnsanların yaptıkları kötülük yanlarına kalamazdı. Evet, bir risk aldım ve bundan rahatsız değilim. Dranil beni, bizi köşeye sıkıştırmadan ben açığa çıkmak istedim ama babamın bizi korumak adına Dranil ile anlaşmış olabileceğini hesaba katmadım."
Babam "Dranil Ayashri'nin örgütün lideri olduğunun farkında ve Abshek'in kızı olduğunu da anlamış olması lazım. Senin yaşadığını söyleyen korsanlar dün öldürüldü, Selange."
Annem "Tanrım, bana güç ver. Her şey üst üste geliyor." dedi ve annem dengesini kaybeder gibi olmuştu. Babam onu güçlü kolları ile hemen tutmuştu. Babamla beraber onu kulübenin önündeki ahşap divana oturtmuştuk. Daha sonra ben soğuk bir su getirmiştim.
Annem titreyen elleri ile tutmuş ve içmişti. Bakışlarında saf acı vardı. Ben doğmadan önceki zamana gitmiş olmalıydı. O yılların zor olduğunu hep söylerdi. Komutan Abshek annemi göndermişti veya kaçmasını sağlamıştı. Hamile ve kimsesiz bir kadındı. Üstelik hainin eşi olduğu için her yerde aranıyordu. Bulunsaydı nereye verileceği açıktı. Bir geneleve düşecekti. Hainlere ve hainlerin yakınlarına asla merhamet gösterilmediği bu topraklarda, annem kaçarak hayatını kurtarmak istemişti. Geneleve düşüp, Dranil'e boyun eğmekten ise kendi şehrinden vazgeçmişti. Yorgunluktan dolayı yolun kenarında bayıldığını ve daha sonra öz babam olarak gördüğüm askerlikten atılan Thaman ile tanışmıştı. O anneme sahip çıkmıştı, korumuştu ve annem yeni bir hayat için onunla evlenmeye karar vermişti. Kendince yeni hayatında mutlu olmuştu ama aklının bir kenarında Dranil'in ona yaşattıkları hep vardı. Dranil onun mutluluğunu çalmıştı, kendisine mahkum yapmak için elinden geleni yapmıştı ama annem bundan kurtulmuştu. Şimdi ise Dranil tekrardan karşısındaydı. Tekrardan acımasızlaşacağı açıktı. Kabus bitmemişti.
Babam "Sevgilim, istersen Esla'dan tanışabiliriz." dedi ama annem hafifçe kafasını sallamıştı.
Annem "Bu şehirden çıkamayız, bu şehir bizi hapsetti. Her yer Dranil'in iken bu olamaz. Burada kalmamız daha iyi. Bu sefer bir kaçak olmayacağım." dedi ve öfkeyle bardağı atmıştı. Bardak parçalara ayrılırken kız kardeşim Yamuna eve dönmüştü. Saçlarını toplamıştı ve elinde boş ekmek sepeti vardı. Oldukça keyifli iken annemin bu hali onu şaşırtmıştı. Sepeti bir kenara atmış, annemin dizlerine çökmüştü.
Yamuna "Anneciğim, iyi misin?" dedi endişeyle ve annem kardeşime gülümsemişti. Yavaşça yüzünü okşamıştı.
"İyiyim, güzel kızım.Her şey yolunda merak etme." dedi ve ayağa kalktım.
"Benim gitmem lazım." dedim ve babam kaşlarını çatmıştı.
Babam "Evde kalman daha iyi olur, Ayashri."
"Hayır." dedim kısık bir sesle ve babamı dinlemeyerek pelerinimi alıp, evden ayrılmıştım.
Nereye gideceğimi bilmiyordum. Yapmam gereken birçok şey var iken kendimi bir yere ait hissedememek canımı yakıyordu her daim. Hiçbir şeyim olmaması sorun değildi, bir yere ait olmamak kadar can yakmıyordu ama elimde var olan şeyleri de kaybetme korkusu can yakıyordu. Hain damgasının verdiği güç, insanları benden itiyordu. İnsanların beni ucube olarak bakmasını sağlıyordu. Bu yüzden belirli kişiler bilmişti her daim.Ailem idi. Onlar beni her şeyimle kabul ediyorlardı. Daha sonra Talayer öğrenmişti ve beni kendisinden uzaklaştırmamıştı, tersine daha çok bağlanmıştı. Çünkü o da benim gibiydi. Babasının ve annesinin onaylanmayan ilişkisi sonucu olmuştu ve piç olarak insanlar ondan uzak durmayı tercih ediyor, yargılıyordu. Hain olmak veya piç olmak, bu topraklardaki insanlar için en büyük günahtı. İkimizde böylesine lanetli damgalılar taşıdığımız için yan yana savaşmak bizim için daha kolaydı. Birbirimize bağlanmakta aynı şekildeydi. Ortak hayaller, ortak amaçlar vardı ve bunu Talayer ile gerçekleştirebileceğime inancım ise sonsuzdu. Beni anlayan birisiyle amaçlarım için savaşırdım.
Jayce peki bu hikayenin neresindeydi? O, hainlerden tiksiniyordu tipik bir Larastkalı olarak. Özellikle babasına kalkan kılıcın sahibi olan adamdan daha çok tiksiniyordu. İlk başlarda kaybetmemek için dememiştim. Zamanla belki açıklarım diyordum ama ondaki bu nefreti gördükçe hainliği saklama ihtiyacı duymuştum. Onu seviyordum, sevdiğime inanıyordum ve kaybetmek istemiyordum. Belki sevgimle değişir diyordum ama bu da koca bir yanılgıydı. Jayce, aşkla değişen erkeklerden birisi asla değildi. O kendi doğrularına sıkıca inanan bir adamdı, kendi doğrularına göre insanları kalıplara sokuyordu ve bunu hiçbir güç kıramazdı. Benim aşkla Jayce'i değiştirebileceğime inanmam ise koca bir aptallıktı. Bir zayıflıktı. Oysa bunu şimdi daha iyi görebiliyordum.
Jayce bu yüzden benim hikayemin baş tarafında olamamıştı. Beni kalıplara sokmaya çalıştığı için benim hikayemde yan rol olmaya mahkum kalmıştı ve Talayer ondaki boşluğa sızmıştı. Elini tutmak istediğim adam yavaş yavaş benden koparken ben bana elini uzatan adamın elini tutmuştum. Acaba yaşadıklarımız mı bizi değiştiriyordu? Ben aynı kız değildim. Yazdan bu yana kendimi daha olgun hissediyordum, daha cesurdum. Jayce'e baktıkça ise tanıdığım naif adamın daha soğuk olduğunu görüyordum. Aramızdaki mesafeler arttıkça, çözümsüzlük çukuruna düştükçe değişimler kaçınılmazdı.
Acaba diyordum Loya'yı öperken aklından ne geçmişti? Loya'yı şımartırken ne düşünüyordu? Beni elde ettiği için rahat mı davranmıştı? Ben onun için yasak bir meyve miydim? Elde etti ve bitmiş miydi? Böyle sorular benim kafamı kurcalarken Jayce nasıl karşıma geçip aşktan bahsedebiliyordu ki? Bu mantıklı gelmiyordu. Aşkın saf gücüne inanan birisi olmayı diliyordum. Belki o zaman Loya'yı umursamazdım ama olmuyordu. Yapamıyordum.
Ayaklarım beni yıkıntılara getirmişti ve orada Jayce vardı. Tek başınaydı. Arkası dönüktü. Kaçıyordum ondan ve sorunlarımızdan. Fakat kaçmak bir çözüm değildi, yüzleşmek en güzeli olurdu. Ben kaçtıkça Jayce bana istemeyerek zarar veriyordu. Bunun bir an evvel bitmesi lazımdı.
Yavaş adımlarla Jayce'in yanına geçmiştim. Jayce ise beni görünce şaşırmıştı. Mavi gözleri mutluydu. İçten gülümsemesi yüzünde yayılmıştı. Heyecanla bana sarılmıştı. Ben ise kasılmıştım. Ona sarılamıyor, ellerim sırtına değmekte çekingendi. Nedendi? Neden olmuştu? Bu kadar çok mu aramız kopmuştu? Tanrıçam, bize ne olmuştu? Keşke ilk karşılaştığımzıdaki kalabilseydik. O zaman daha az acı çekerdik.
Bana aşkla bakan mavi gözlere "Merhaba!" dedim yumuşak bir sesle.
Jayce "Ayashri! Sonunda karşımdasın, sevgilim. Seni burada beklemiyordum ama gördüğüm için çok mutluyum. İnan bana, çok mutluyum." dedi heyecanla ve hafifçe başımı salladım.
"Kaçmaktan sıkıldım. Kaçmak bana göre bir eylem değil ve yüzleşmemiz gerektiğine inanıyorum." dedi ve ellerimi tutup, öpmüştü. Acaba Loya içinde bunu yapmış mıydı? O kızın elini tutup, öpmüş olabilir miydi? Ah, kuruntular! Bunlarla baş etmek, yaşamak zordu. Kendimi kötü hissediyordum ve Jayce'in bir şey yokmuş havası ise daha da beni öfkelendirmeye başlamıştı.
"Ben hazırım, aşkım. Her şeye sünger çekelim, yeniden başlayalım. Seninle benim, geleceğimiz çok parlak." dedi ve ellerimi tekrardan öpmüştü.
"Jayce, ben bu aydınlık geleceği merak ediyorum." dedim. Biraz onu dinlemeliydim, biraz oyalamalıydım ve sonra darbeyi indirecektim.
"Larastka kralı olabilirim, Ayashri. İnsanlar abimden memnun değil ve beni başta görmek istiyorlar. Yakında kral olacağım ve sen benim güzel kraliçem olacaksın. Larastka'nın Kraliçesi olmak istemez misin?" dedi ve elimi çektim. Bu duyduklarım beni haklı çıkarıyordu. Yine yapmıştı işte. Yine yapmıştı! Beni bir kalıba sokmaya çalışıyordu, kısıtlamaya hapsetmeye çalışıyordu. Mantıksızdı.
"İstemem!" dedim ve bunu demem onda tokat etkisi yaratmıştı.
"Ne?" diye fısıldadı.
"Ben Larastka Kraliçesi olmak istemiyorum! Beni sevmeyecek, benden nefret edecek insanların kraliçesi olamam. Nefret ettiğim, sevmediğim ülkenin kraliçesi olamam."
"Zaman her şeyi çözümüdür. Zamanla Larastka'yı seveceksin, onlar da seni sevecek."
"Zaman bunun çözümü değil, Jayce. Sömürgelerinizden vazgeçin ve ben kraliçe olayım desem kabul eder misin en basiti?"
"Asla! Larastka her daim sömürgeleri ile vardır." dedi ve güldüm. Sinirden gülmüştüm.
"İşte bu bile oraya kraliçe olmamam için bir neden. İnsanların esaretleri ile besleniyorsunuz! Kendiniz dışında hiçbir ülkeyi umursamıyor ve esir ediyorsunuz. Özgürlüğün sadece sizin ülkenizde olmasını istiyorsunuz ve esaret içindeki ülkeleri zor koşullar altında yaşamaya mahkum ediyorsunuz." dedim ve Jayce'in bakışları donuklaşmıştı.
"Ülkemizin çıkarları." dedi soğukça.
"Bu çıkarlar bana göre değil! Ben özgürlüğe aşık iken esaret içindeki ülkeleri yönetemem. Sefil ülkelere yardım elimi uzatmak isterken onları sömüremem! Bana göre değil bunlar."
"Alışırsın, Aya." dedi ve derin bir nefes aldım.
"Bana Aya deme." dedim sertçe ve kaşları çatılmıştı.
"Neden?"
"Sadece annemin demesi hoşuma gidiyor." dedim sinirle.
"Peki, Ayashri. Alışırsın diyorum. Daha iyi bir yaşam sunuyorum sana. Pırlantalar, ipek kumaşlar, yemekler. Özgür bir yaşam ve ben varım. Beraber adil bir düzen kurabiliriz."
"Sadece Larastka'nın çıkarları olacak olan adil bir düzen." dedim alaycı bir şekilde.
"Evet, başkası mümkün mü? Burası için sadece yardımlar olur ama asla özgür olamaz. Benim atalarım burayı savaşarak aldı."
"Senin ataların bizlere kan ve vahşet getirdi, köleleştirdi, esir etti. Şimdi benden buna ortak olmamı istiyorsun. Ben yapamam bunu, Jayce olmaz."
"İnat ediyorsun, ben sana her şeyi sunuyorum. Her şeyimi veriyorum. Sen ise bir şey yapmıyorsun."
"Ben bir şey yapmıyor muyum? Birbirimizi anlamaya çalışan en çok benim. Sen kendi hislerine odaklısın, kendin bana sormadan planlar yapıyorsun. Beni anlamak isteseydin ilk başta karşıma kraliçem ol diyerek gelmezdin."
"Ben ikimiz adına kararlar veriyorum, ikimiz adına geleceğimizi kuruyorum. Beraber bu çürümüş olan her şeyi düzeltebiliriz."
"Sana göre çürümüş olan düzen. Sen bizim aramıza katılırken çürümüş düzeni düzeltmek istiyorum dedin ama bu bir yanılgı. Sen sana uymayan her şeyi çürümüş olarak görüyorsun. Kendi doğruların herkesten üstün!"
"Saçmalıyorsun, Ayashri. Mantıklı olmanı istiyorum, ne olur. Geleceğimiz olabilir, biz istersek her şeyi yapabiliriz." dedi ve tekrar elimi tutmuştu.
"Bizim gücümüz buna yetmez. Ben kendi vatanımdan asla vazgeçmem, bunu aşk uğruna yapacak birisi olamam. Sen ise kendi krallığından vazgeçmiyorsun, istediğin kadar onlara karşı hainlik yapsan bile. Bizi destekledin çünkü sana uyuyordu. Dranil sana göre yanlış bir adamdı ama Larastka'nın buralarda hüküm sürmesi sana göre yanlış değildi. Belki de örgütün başına geçerim diye düşündün, böyle hareket ettin."
"Biz değiştik, değişiyoruz ve düşüncelerimiz değişir."
"Bunun en güzel örneğini gördük işte. Larastka'ya ilk geldiğinde kızıyordun, kızgınlığından bizim aramıza katıldın ama şimdi çıkarların uğruna işler değişti. Kral olarak dönmek iştahını kabarttı değil mi? Beni ise kraliçen olarak senin için bulunmaz bir armağan." dedim ve sinirden güldüm.
"Beraber her şey güzel olabilir, biz istersek bunu yaparız."
"Aramızdakilerin çözülmesi güç iken mi? Benim hayallerimi, arzularımı paylaşmayan bir adamla bir ömür geçer mi?"
"Ortak hayallerimiz olabilir, zor değil." dedi çaresizce. Yalvaran ses tonu içimi parçalasa bile gerçekler önümüzdeydi. Acımasızlardı ve hep öyle olurdu.
"Ortak hayallerde hep senin söz payın var! Benim yok."
"Seni korumak için bunlar, gör bunu." dedi ve derin bir nefes aldım.
"Beni istediğin kadar korumak iste ama yapamazsın. Beni evcilleştiremezsin. Ben buyum, Jayce. Ben altın bir kafese kapatılacak bir kuş değilim. Benden Loya olmamı bekleme, yalvarırım. O aptal korseleri giyemem, aptal taçları takamam, süs bebeğin olamam. Öldürür beni."
"Bize inan." diye fısıldadı ve kafamı salladım. Gözlerim yaşarmıştı. Artık daha fazla dayanamıyordum.
"Sen beni Abshek'in kızı olsam bile sevecek misin? Babanı öldürmek isteyen adamın kızıyla olur musun? Öldürmek istediğin hain soyu karşında işte. Çıkar kılıcını ve öldür beni." dedim ağlayarak ve Jayce şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Ağzım açık kalmıştı.
"Sen dünkü yangını yapan kişisin, Dranil'in tahmin ettiği gibi. O, dün yangını yapan kişinin Zaferin Ruhu'nun lideri ama Abshek'in kızı demişti. Korsanlardan öğrendiği için intikam aldı diyordu." dedi ve hafifçe kafamı salladım.
"Evet, korsanlardan dün gece intikam alan bendim. Lideri olduğum örgüt adına yaptım ama asıl amacım Abshek'in kızının yaşıyor olduğunu haykırmaktı. İşte buradayım. Tam karşındayım. Benim babam, senin babanı öldürmek istemiş. Sen bundan nefret bahsederken benim içim nasıl kanıyordu biliyor musun? Sen hain köpek dedikçe ben nasıl utanıyordum. Şimdi ise sana açıklıyorum işte. Aramızda hep uçurum olduğundan şikayet ederdin, bak sebebi bu."
"Şaka yapıyorsun değil mi? Şaka bu!" dedi sesi titreyerek.
"Şaka olmasını isterdin ama değil. Şimdi benden babamı kötülememi bekliyorsundur. Kötülersem benimle olmaya devam edersin ama hayır, Jayce. Ben babamla gurur duyuyorum. Yaptığı her şeye rağmen ona hayranım. O bir kahramandı ve yaptığı her şey ülkesi içindi."
"Benim babamı öldürmek istedi." dedi sakin bir sesle ve birkaç adım atmıştım. Aramızdaki mesafe kapanmıştı.
"Senin baban ve Dranil, benim babama oyun kurdu. Dranil babamı kandırdı ve herkesin içinde onun hain olmasını sağladı. Senin baban, Dranil'e yardım etti çünkü benim babamın benim yapmak istediğim şeyi yapacağının farkındaydı."
"Şaka yapıyor olmanı çok isterdim, bu dediklerinin birer yalandan ibaret olmasını ama ciddisin."
"Ciddiyim. Beni bu halimle kabul eder misin? Bu sefer beni hangi kalıba sokacaksın? Asilerin başı, hain olan bu kızla ne yapacaksın? Hala kraliçem ol diyen şımarık bir çocuk gibi tutturacak mısın?"
"Ben seni olduğun gibi kabul etmekte zorlanıyorum. Çünkü çok fazla geliyor, anlıyor musun? Sevdiğim kadının hain soyu olmasını kabul edemiyorum."
"Keşke şu hayatta insanların sınıflandırılması olmasa. Herkes senin gibi şanslı değil, Prens Jayce. Herkes soylu olamıyor. Hayatlarda piçler, hainler de var." dedim ve geri çekildim.
"Bana süre ver. Bir süre düşünmek istiyorum."
"Düşün o zaman. Senden şunu isteyeceğim. O pis Larastkalı köpeklerini benden ve annemden uzak tut."
"Merak etme, Dranil ve diğerlerini başka bir hedefe yönlendireceğim. Sende kendine dikkat et, tamam mı?" dedi ve yanağımı okşadı. Okşarken bile tereddüt vardı. Elini ittirmiştim.
"Bana dokunma, buna katlanamıyorum. Yabancı bir adamın eli gibi geliyor." dedim sessizce. ve kafasını salladı.
"Benim içinde aynı. Karşımda yabancı birisi var gibi." dedi soğukça.
"İyi o zaman. Bir dahaki buluşmamız da burası olsun ve tek gel."
"Sana zarar vermek istemiyorum." dedi yavaşça.
"Bu dediğine kendin inanıyor musun, merak ediyorum. Her neyse görüşmek üzere."
"Zaferin Ruhu için bir şeyler yapabilirim." diye mırıldandı ve kafamı salladım.
"Şimdilik gerek yok. Bu zamana kadar yeterince yardımcıydın zaten. Silah yardımların, saraydaki varlığınla destek oldun. Bir şey istersem iletirim. Görüşürüz." dedim ve arkamı dönüp gitmiştim.
Her şey bitmiş miydi gerçekten? Eskiye dönebilecek bir şey kalabilmiş miydi? O beni olduğum gibi kabul eder miydi? Buna inancım yoktu. Hain olduğumu dediğim andan itibaren bakışları değişmiş gibiydi veya benim hayal ürünümdü. Benden tiksinmişti, nefret etmişti sonra ise bana olan sevgisini görmüştüm. Bu sevgi o hainlik nefretinin altında ezilmişti. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıktı. Orta yol yoktu. Asla gri yoktu. Ya siyah ya beyaz olacaktık.
Şehrin merkezinden geçerken insanların konuşmalarına kulak misafiri olmuştum. İnsanlar çıkan yangından bahsediyordu ve oldukça umutlulardı. Liderin bu yangını yapmasını oldukça cesur ve geleceğe yönelik umutlarını artırdıklarını belirtiyorlardı. Bu beni mutlu etmişti. İnsanların umudu olmak, yaptıklarımın doğruluğunu gösteriyordu. Dranil'in bu olay karşısında bir şey yapamayacak olmasından da memnunlardı. Sonuçta ne yapabilirdi ki? Dün gece benim gibi ancak izleyebilirdi.
Talayer'in evine gelmiş ve kapıyı açan bana Bazdar olmuştu. Ona gülümsemiştim ve içeri girdiğimde arkadaşlarımla beraber Talayer'in hararetli bir konuşma içinde olduklarını görmüştüm. İşte gerçek mücadele için çalışanlar onlardı. Kendi kişisel sorunlarımı bir kenara bırakmalı ve onlara katılmalıydım.
Talayer'in yanına oturmadan önce kendime dolu dolu bir kadeh şarap doldurmuş ve hızla içmiştim. Daha sonra ikinci kadehimi doldurup, Talayer'in yanına otururken tuhaf gözler karşımdaydı. Hepsi sorguluyor iken onlara tatlılıkla gülümsedim ve kadehimi hafifçe havaya kaldırıp, yudumladım.
Talayer "Ayashri, iyi misin tatlım? Pek kendinde değil gibisin." dedi beni süzerek.
Nuyan "Bir şey mi oldu?" dedi ve sinirden kıkırdadım.
"Bir şey olmadı, birçok şey oldu Nuyan. Babamla tartıştım, Jayce ile tartıştım ve şimdi buradayım. Daha ne olabilir ki?" dedim.
Shoda "Sinirlerin bozulmuş, ne olduğunu anlat." dedi ve kadehimi hızla bitirmiştim. Gergin sinirlerime şarap bir nebze iyi gelmişti. Talayer'den bir kadeh daha doldurmasını istedim ve doldurup, getirmişti.
"Babam bana bu sabah çok kızdı. Hayatım boyunca ilk defa bana öfkeliydi. Kendi öz kızına bile çok kızarken bana kızamazdı. Bende onu korkaklıkla suçlarken Dranil'in pis oyununu öğrendim. Dranil, babamın kimliğini öğrenmiş. Örgütün lideri olduğunu bildiği için Talayer ile beraber tutuklatmış. Babamı bizi öldürmekle tehdit etmiş ve örgütün pasifleşmesini istemiş. Babamsa ailesini korumak adına kabul etmiş. Şimdi ise işler bambaşka oldu. Dranil her şeyin farkında."
Tarun "Babanın bu kadar kızacağını tahmin edememiştim." diye mırıldandı.
Talayer "Dranil'in oyunları işte! Adamı sinsilikte kimse geçemiyor." dedi sinirle.
"Dranil ile anlaşmasını bozduğum için öfkeli ama hayır, geri adım atmayacağım. Ailemi riske atıyorum farkındayım ama bunu yapmak zorundayım. Bu olmak zorunda." dedim.
"Dranil beklediğimizden daha büyük bir sorun haline geldi o zaman ama sıkıntı yok. Sorunlar ne kadar büyürse çözmesi o kadar zevkli oluyor." dedi ve Shoda derin bir nefes aldı.
Shoda "Korsanlar çıkan yangın sonucu senden korkuyorlar, Ayashri. Benim ilk duyumlarım bu yönde. Seni Dranil'den daha sert buluyorlar ve karşı gelinmez görüyorlar."
"Bana kızmayacak mısın?" dedim ve arkadaşım omzunu silkti.
"Talayer anlattı az önce. Amcam başına gelenleri hakketmiş. Bu yüzden sana kızmam mümkün değil. Bu olaya daha donuk bakmam daha doğru olacaktır."
Nuyan "Peki Jayce ile konuşman neydi?" dedi merakla ve ona baktım.
"Jayce'e sırrımı açıkladım, korktuğum şeyi yaptım. Zaten bundan öncesinde de tartışıyorduk. Beni Laraskta Kraliçesi yapmak istiyormuş. Bana sormadan, beni önemsemeden bu kararı alması yanlış değil mi? Üstelik benim oraya uymayacağım da açık iken bunu düşünmesi de anlamsız." dedim.
"Larastka Kraliçesi olmanı isteyecek kadar aptal olmalı. Larastkalılar seni kabul etmeyecekleri açık. Oyuncu birisi hükümdar olabilir mi?"
Talayer "Sonunda onunla yüzleştin. Bu çok iyi oldu, Ayashri. Artık yolumuza ilerleyebiliriz."
Tarun "Peki bu sırrını sana karşı kullanabilir mi? Böylesine adiliği yapabilir mi? Larastkalılar istediklerini almak adına her türlü adiliği yapabilirler." dedi ve kafamı salladım.
"Bilmiyorum nasıl bir cevap olurdu, Tarun? Saklanacak hali kalmadı ve söyledim. Aramızdaki uçurumları aşmamız lazım ama olmuyor. Hiçbir güç bizi bir araya getiremeyeceğini görmesi lazımdı."
Shoda "Jayce ile ilişkin tamamen bitti mi?"
"Bilmiyorum, bilmiyorum. Bir süre düşünmek istediğini söyledi. Bu sefer benden kaçan o oldu, yine başa döndük anlayacağınız." dedim ve kadehimi hızla içecek iken Talayer elimi tutmuştu. Bakışları uyarıcı idi.
Talayer "Yavaş iç şunu. Sarhoş olacaksın." dedi sertçe ve kadehi elimden almıştı. Ben ise arkama yaslanmıştım.
"Her şey üst üste geliyor ve boğuluyor gibiyim. Ama pes etmek benim kanımda yok, ruhumda yok. Ben mücadele etmek için bu hayata gözlerimi açtım. Savaşmak, zafere ulaşmak benim kanımda var iken kim buna müdahele edebilir? Kim beni zincirlere boğabilir? Kim beni altından zindanına atabilir?"
Tarun "Bundan sonra ne olacak, Ayashri? Planın ne olacak? Artık küçük adımlar atamayız. Dranil yeni liderin farkında. Thaman'ı uyaramaz artık." dedi ve Tarun'a baktım. Ciddiyetle bana bakıyordu.
"Ordumuz yok ama bazı sorunlu bölgeleri kışkırtabiliriz. Hapsolan yoldaşlarımızı kurtarabiliriz."
"Peki ordumuz nasıl olacak?"
"Yeterince paramız olduğunda paralı askerlerden kuracağız, aynı zamanda şu andan itibaren kılıç eğitimleri sıklaşmalı. Böylece Dranil devrilir."
Shoda "Jayce'den yardım alacak mıyız?"
"Larastka'dan yeterince yardım aldık bence. Artık buna dur demeliyiz ve kendi kendimize yetmeyi bilmeliyiz."
Talayer "Dranil'den nasıl kurtulmayı planlıyorsun? Artık varlığının farkında ve ciddi bir tehlikesin onun iktidarı için."
"Jayce bu konuda yardımcı olacakmış ama umurumda değil. Dranil'in karşısına çıkabilirim."
Tarun "Belki de şehirden çıkman doğru olacaktır, Ayashri. Talayer ile sen gelmeden önce konuştuk. Senin güvenliğin için Nizar'a gidebileceğini planladık." dedi ve doğruldum.
"Nizar'a gidecek kadar tehlike içinde değilim." dedim huysuzca ve Nuyan güldü.
Nuyan "Ben size ne demiştim? Ayashri kesinlikle karşı çıkacak ve beni yanıltmadı." dedi gülerek.
Tarun "Nuyan bundan eğleniyorsun ama söz konusu Ayashri'nin hayatı. Talayer gayet güzel bir plan yapmış. Nizar'a giderlerse ona orada dokunamazlar."
"Buna gerek yok, diyorum!" dedim ama beni umursayan yoktu.
Talayer daha sonra bizleri yemek yemeye davet etmişti. Bunu en önce kabul eden Shoda olmuştu. Kendisi yemek yemeyi seven birisiydi. Yemekler ise güzeldi ama iştahım yoktu. Önümdekilerle oynuyordum. Yaşadıklarımın verdiği yük beni yormuştu ama yorulmamam lazımdı. Önüme bakmalı, yoluma devam etmeliydim. Sonuçta tüm bunları Dranil'den bir adım daha önde olabilmek için yapmamış mıydım? O zaman sakin kalmayı bilmem gerekliydi. Çevremdeki insanları endişelendirmeden coşkuyla hareket etmeliydim.
Yemekten sonra ise Talayer beni evime bırakmıştı. Tedbirli olmak lazım demişti ve peşime takılmıştı. Benim için endişeleniyordu ve haklıydı. Eve geldiğimde annemlere gözükmeden diğer kulübeye girmiştim. Üstümü değiştirmiş ve yer yatağını yaymıştım. Uyumak istiyordum ve bugünün böylece bitmesini. Kız kardeşim geldiğinde onu umursamadan arkamı dönmüştüm. Suçlayan bakışlarını görmek kavga etmek demekti ve ben bugün yeterince tartıştığıma inanıyordum.
Sabah ise daha rahat bir şekilde uyanmıştım. Tüy kadar kendimi hafif hissediyordum. Daah güçlü, daha azimliydim ve umut doluydu. Bahar yavaş yavaş gelirken baharın coşkusunu hissediyordum. Kış bitiyordu sonuçta ve baharı kucaklamamız gerekirdi.
Yataktan kalkar kalkmaz duş almıştım. Daha sonra giyinip, kahvaltımı tek başıma yapmıştım. Anneme baktığımda bir şey olmamış gibi bir şeyler dikiyordu ve eski bir şarkı mırıldanıyordu. Yamuna ve babam nerede diye sorduğumda ekmekleri satmaya gittiler demişti. Ben ise peki demiştim.
Daha sonra hazırlanıp, dışarı çıkmıştım. Tarun ile mevcut silah deposunu kontrol edecek ve ona göre hesaplar yapacaktık. Mevcut silahlar yeter mi, daha fazlası için ne yapmalıyız gibi şeylerdi. Her şeyi Tarun ile kontrol etmiştik ve o defterine yazmıştı. Kendisini ileride bir danışman olarak hayal ediyordum ve başarılı olacağına inanıyordum.
Tarun da Talayer gibi güvenliğimden endişe ettiği için beni Talayer'in dükkanının önüne bırakmıştı. Ona bugünkü durumdan bahsedecek ve biraz daha silahlanmamız gerektiğinden bahsedecektim. Fakat dükkana girdiğimde Talayer yalnız değildi. Masasının karşısında orta yaşlarda sarı saçlı bir kadın vardı. Kadın bana gülümsemişti ve Talayer ise gergince bakıyordu. Talayer'in istediği gibi kadının karşısında oturmuştum. Kadın bana merakla bakıyordu.
"Müsait değilsen gidebilirim." dedim ve Talayer eline bir kalem alıp, oynamaya başlamıştı.
Talayer "Gerek yok. Karşındaki hanımefendi ile seni tanıştırmak istiyordum ama bir türlü uygun bir vakit bulamadım. Karşındaki kadın uzun zamandır aradığımız üvey kız kardeşinin veya ablanın annesi Naely." dedi ve gerildim. Kadın bana oldukça mahcup ve şefkatli bakarken ben ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Sakin kalmalı ve duygularımı kontrol etmeyi bilmeliydim.
"Kızınızın nerede olduğunu biliyor musunuz?" dedim yavaşça.
Naely "Onun nerede olduğunu, ismini biliyorum Ayashri. Fakat ilk önce babanla olan hikayemi bilmek istemez misin?" dedi ve yutkundum. Bununla yüzleşmem gerektiği açıktı. Geçmişin kirli hesaplarından kaçamazdım. Ben kaçtıkça hep önüme çıkacaktı. Üstelik bir yanım merak ediyordu, sorgulamak istiyordu. Babamın bu kadında ne bulduğunu anlamak istiyordum. Babamın ilahlaşan kusursuzluğunu yıkan bu kadının hikayesini dinlemek istiyordum.
"Anlatın."
"Baban Komutan Abshek çok başarılı birisiydi. Güçlü, kuvvetli, orduda kendisine kahraman gözüyle bakılan gerçek bir vatanseverdi. Tüm kadınlar ona hayrandı. Tabii ben de ona hayrandım."
"Sonra peki ne oldu?"
"Bir gece eğlencesi vardı. Benim babam ve abilerim de askerdi ve o gece eğlenceye katılmıştık. Ordu için Abshek bir moral eğlencesi düzenletmişti. Yanında o suratsız Dranil'de vardı. Ayrıca Leydi Selange'yi de hatırlıyorum. O gece çok güzeldi. Gerçekten Esla Gülü idi. Kızıl saçları bukle bukle beline kadar geliyordu, koyu mavi ipek bir elbise giymişti ve neşeyle dans ederken benim gibi kızlar onun çevresindeydik. Fakat babanla arası iyi olmadığı açıktı. Babanı çok net terslediğini iyi hatırlıyorum çünkü o gece babana herkesin içinde tokat atmıştı. Gerçi babanla annenin çok tutkulu, fırtınalı bir aşkları olduğu söylenirdi. Bunun kanıtı olmalıydı bu."
Talayer "Bu kadar detaylı anlatmamıştın." dedi ve Nealy güldü.
"Geçmişe dönmek acı olduğu için detaylı anlatmadım."
"Peki annemle babam o gece neden tartışmışlardı?"
"Herkes bunu bilmiyor, güzelim ama annene sorduğum vakit Dranil demişti. Baban anneni Dranil'den kıskanıyordu ve Dranil o zamanlar annene deli gibi aşıktı. Takıntı, hasta olma derecesinde aşıktı. Her neyse eğlence sürüp, giderken fazlaca sarhoş olunmuştu. Özellikle ben öyleydim. Babamla abilerim yoktu. Sanırım onlar bir yerde sızıp kalmışlardı. Gece, tek başına genç bir kızın karşısına hayallerini süsleyen Abshek çıkınca ne olur dersin? Abshek ile o gece beraber oldum. Baban da sarhoştu ve ben de sarhoştum. O benim kollarımda olmaktan rahatsız değildi ve ben de onunla olmaktan değildim. Fakat sabah olduğunda büyük bir hata yaptığımı anlamıştım. Abshek ile beraber bilmediğim bir yatak odasındaydım ve panik olmuştum. Baban o gün uyandığında ise sakin kalmıştı ve beni sakinleştirmişti. Bu odanın Dranil'e ait olduğunu ve onun sırrımızı saklayacağını demişti. Ayrıca benden de ömür boyu susmamı beklediğini belirtmişti. Ben ise susacağım demiştim."
"Fakat susamadın değil mi?"
"Susmak istesem bile susamadım. Hamile kalmıştım ve bebeği düşürmek için çok çabaladım, Ayashri. Bu dünyada piçlere ve hainlere yer yok, bunu en iyi sen biliyorsun. Üstelik baban Selange ile mutlu bir yuva kuracak iken bana yer yoktu. Fakat olmadı işte, bebek rahmime inatla tutunmuştu. Bunu Abshek'e dediğim zaman korkma, çocuğuma sahip çıkarım demişti ve bebeği düşürmek istediğim için kızmıştı." dedi ve derin bir nefes aldım. Babam, babam nasıl anneme bunu yapmıştı? Nasıl?
"Peki babamın idam zamanında nasıl oldu?"
"Kendi ailemi de o zaman kaybettim. Babam ve abilerim, öldürüldü ve ben korkuyordum. Hamileydim ve kimsem kalmamıştı. Fakat beni Dranil bulmuştu. Beni öldüreceğini düşünürken bana iyi bakacağını, Abshek'in son isteği olduğunu söylemişti."
"Ne?" dedim şaşkınca.
"Evet, doğru duydun. Dranil beni aldı ve başka bir yere götürdü. Orada hamileliğimin son günlerini iyi geçirmemi sağladı. Abshek'in son arzusu bu ve kardeşi olarak yerine getiriyorum diyordu sürekli. Ben şaşırmıştım. Çünkü yaptıkları ortadaydı. Kardeşi dediği adamı idam ettirmiş, Selange'yi ise o güzel kadını genelevde kendisinin olmasını istemişti. Bu hasta adam boyun eğmekten başka şansım yoktu. Daha sonra kızım doğdu. Çok güzel bir bebekti ve ona ismini ben verdim. Hala o isimde olmasından dolayı mutluyum. Şafak Çiçeği demiştim güzel bebeğime. Tanrıça Yasher'in diğer ismini kızıma vermek istemiştim."
"Loya." dedim şaşkınca ve ağzım açık kalmıştı. Belki de aklıma gelen ilk Loya değildi. Belki başka bir Loya idi. Sonuçta Loya herkeste olabilirdi.
"Loya, evet. Bebeğime doyamadan Dranil'in adamları onu benden aldılar ve bir daha haber alamadım. Tek bildiğim Dranil'in yanında büyüyecek olduğu idi. Tanrıçam! Onu uzaktan gördüm ve ne kadar güzel dedim. Benim ve Abshek'in kızı olduğuna inanmak güç. Fakat o gerçekti." dedi ve derin derin nefes alarak arkama yaslandım.
Talayer "Ayashri, iyi misin?" dedi panikle ve kafamı salladım. Talayer hızla bana su getirmişti ve titreyen ellerimle bardağı zar zor tutmuştum. Suyu içerken hala gerçeği sindirmekte zorlanıyordum. Loya benim kardeşim miydi? Şaka olmalıydı veya kabus belki de. Loya'nın yüzü aklıma geliyordu. Benzemiyorduk ki! Benzemiyorduk ama kardeş olamazdık.
"O kız benim kardeşim olamaz, olmaz!" diye fısıldadım ama karşımdaki kafasını iki yana sallamıştı.
Naely "Ayashri, gerçekleri kabullenmen zor biliyorum ama bunlardan kaçamazsın. Yüzleşmen gerekir. Benim buraya gelme amacım ne sana, ne de annene zarar vermek. Arzum kızımı görebilmek." dedi ve samimiydi.
"Ben bunu beklemiyordum. Loya'nın kardeşim olabileceğini bilmiyordum. Dranil'in yanında, Dranil'in gözetiminde büyüdü. O, benden çok farklı ve bende ondan çok farklı iken onu kardeşim olarak kabullenmem mümkün mü?" dedim ve yanaklarım ıslanmıştı.
Talayer "Belki de bu farklılıklar aşılır." diye mırıldandı ve ona baktım.
"Sen kendi kardeşlerinle farklılıklarını aşamadı isen ben nasıl aşabilirim? Söyle bunu bana!" dedim sinirle.
Naely "Loya'ya zarar vermezsin, değil mi?" dedi ve ona baktım. Gözleri ciddi ve korkuluydu.
"Her şeye rağmen o benim kardeşim ve ona zarar vermem mümkün olamaz. Komutan Abshek'in kanını taşıyor ama eğer Dranil'i her şeye rağmen destekler ise o zaman kendimi tutamayabilirim. Loya bu gerçekleri bilmek zorunda ve tercihini yapmalı. Yaşadığı yalan hayata ya hiçbir şey olmamış gibi devam edecek ya da benimle beraber Dranil'den hesap soracak." dedim ve derin bir nefes aldım.
Talayer "Bence de öyle olmalı. Loya'yı bir seçim bekliyor." dedi derin bir sesle.
Kader oyunlarını oynarken acımasızdı. Bu hayatta en hoşlanmadığım insanı kardeşim yapmıştı. Loya bir hain soyuydu ama bilmiyordu. Bu zamana kadar ipeklere sarılmıştı, Dranil tarafından şımartılarak büyütülmüştü. Şimdi ise gerçeği bambaşkaydı. Peki neden Dranil onu büyütmüştü, neden yanına almıştı? Loya'ya her baktığında babamı görmeyecek miydi? Kendisine işkence çektirmek için miydi yoksa yaptıklarından dolayı pişman olduğu için mi yapmıştı? Vicdanını susturmak için Loya'ya sahip çıkmıştı ama bu bile onun yaptığı kötülüklerin karşılığı olamazdı. Hayır, olamazdı.Dranil yaptıklarının bedelini ödeyecekti. Loya ise bu durumda bir seçim yapmalıydı. Dranil'den hesap soracak veya Dranil'in yanında olacaktı. İlk önce gerçeği bilmeli ve ona ait olmayan bu hayatı görmeliydi.
☯
Thaman
Selange
Naely
☯
☯Thaman-Ayashri tartışmasında sizce kim haklıydı? Thaman'ın Dranil ile anlaşmasını bekliyor muydunuz? Bu konu için düşünceleriniz ne?
☯Ayashri sizce Larastka Kraliçesi olmak istememesi doğru mu? Siz onun yerinde olsaydınız kabul eder miydiniz?
☯Jayce'in Aya'nın gerçek kimliğini artık biliyor. Sizce bunu sindirmesi mümkün olacak mı?Aya'yı olduğu gibi kabul eder mi?
☯Naely ve geçmişi için düşünceleriniz ne? Loya annesini görebilir mi sizce?
☯Ayashri'nin Loya tepkisi beklediğiniz gibi miydi? Loya'ya gerçeği söylemesi/öğrenmesini sağlaması doğru bir hareket mi? Loya sizce bu durumda ne yapar?
Bir dahaki bölüm Loya olacaktır! Sevgilerle.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top