Gurur Kırmak◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı:  Molly Sandén - Phoenix

Yayınlanma Tarihi: 14.08.2019 (23:54)

Aşağıda Elzira, Latafah var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı - Başkent: Kantre - Ulu Saray

Jayce

Demirden tacımı takmıştım. Gerçek bir kraldım. Larastka Kralı Ce-Jayce. Babamı gururlandırmak istiyordum. Haksızlıklara son vermek, adaleti sağlamak ve doğru olanı yapmak arzumdu. Buradaki çüreyen her şeyi temizleyecektim. Güç bendeydi ve gücümü kullanmazsam kral olmamın anlamı yoktu. Kral olmayı en çok bunun için istiyordum. Doğru olanı yapmak içindi. Ayashri gibi yeni bir düzen yapma hevesim yoktu onun yerine daha doğru olan eski düzeni tamir edecektim. Yeni bir düzenin kurulması bu zamanda zordu.

Belime kılıcımı yerleştirdikten sonra kapım açılmıştı. Gelen Loya idi. Gerçek bir kraliçeydi. Sanki  Larastka Kraliçesi olmak için doğmuştu. Açık gri bir elbise tercih etmişti. Elbisenin üstünde minik inciler işliydi. Eteği kabarıktı. Kestane rengi saçları toplanmış ve zümrüt tacı başındaydı. Yeşilimsi kahverengi gözler benim üzerimdeydi.

Loya "Dışarıda kar yağışı var ama ince ince yağıyor." dedi.

"Yağabilir." dedim ve Loya yatağın üstündeki pelerinini giymişti. Kadife pelerini yere kadar uzanıyordu. Beyaz kürk ise omuzlarını sarmıştı.

Eldivenlerini giyerken "Kapalı salonda da olabilirdi ama sen halka gösteriş yapmak istiyorsan bir şey diyemem." dedi.

Omuzlarına dokunmuştum. O ise bana bakıyordu."Halka açık olması inan bana, daha iyi olacak. 11 ülke bize diz çökecek ve halkımız bunu görmeyi hakkediyor, sömürge ülkeleri ise sömürge olduklarını bilecek. Biz ise onların efendisiyiz." dedim ve alnından öptüm.

"Onların efendisiyiz." diye mırıldandı.

"Kesinlikle! Onlar bize diz çökmek mecburiyetindeler, sahip olduğu her şeyi bize vermek zorundalar."

"Larastka kibri!"

Gülerek "Zamanla sende de olacağına inanıyorum." dedim ve kendi pelerinimi giydikten sonra beraber odadan çıkmıştık.

Sarayın dışında at arabamız bekliyordu. Kar, Loya'nın dediği gibi ince ince yağıyordu ama hava soğuk değildi. Engel olmayacaktı. Bugünü hiçbir şey mahvedemezdi. Bugünü sabırsızlıkla beklemiştim. Her şeyini ince ince planlamış iken kar yağması umurumda değildi. Bugün ben herkese güçlü olduğumu gösterecektim. Diz çökeceklerdi ve ben bu anı doya doya yaşayacaktım. Her şeyin başlangıcı Loya ile evlenmemdi, geleceğin ise nasıl olacağını bugün görecektik. Karşımda aciz olduklarına herkes şahit olacaktı.

Araba durmuştu ve inmiştik. Meydan kalabalık ve coşkuluydu. Çok yaşayın cümlesi haykırılıyordu. Loya'nın elini havaya kaldırıp, tutmuş ve önümüzdeki tahta yürümüştük. Lacivert halının üstünde yavaş ve minik adımlarla ilerliyorduk. Basamakları ağır ağır çıkmıştık ve tahtımıza oturmuştuk. Bizden sonra annem gelmişti. Uzun eteği, lacivert elbisesi içindeydi. Bizim arkamızdaki tahta oturmuştu.

Vadim'in seslenmesiyle ilk önce Yalhares'in yöneticileri gelmişti. Enrico ve Miriam karşımızdaydı. Kendi ülkelerine özgü kıyafetler giymişlerdi. Bayraklarını Vadim'e vermişlerdi, Vadim ise bayrağı rulo eline getirip, basamakların önündeki masaya koymuştu. Daha sonra karı koca saygıyla başlarını eğerek diz çökmüşlerdi. Daha sonra çekilmişlerdi ve sıra başka bir ülkeye gelmişti. Bayraklarını sunarak teslimiyetlerini sunuyorlardı ve diz çökerek biat ediyorlardı. Kar ince ince yağıyordu ve bana göre ortamı daha güzel hale getiriyordu.

En sona bilerek ve isteyerek Azinkayt'ı bırakmıştım. Kar daha çok yağarken Talayer ve Ayashri yavaş yavaş geliyordu. Ayashri beyaz kürklü bir elbise giymişti. Saçları örgülüydü ve yüzü bana bakarken donuktu. Bakışları ise gururunun kırıldığını gösterir gibiydi. Talayer'in ise hislerini maskelemesine hayrandım. Gerçi o bana göre kıtanın en sinsi adamıydı. Duygularını saklamak onu için zor değildi.

Azinkayt bayrağını teslim ettikten sonra Talayer eğilip diz çökerken Ayashri dimdik durmuş, bana bakıyordu. Onun bu dimdik duruşu insanları şaşkınlığa uğratmıştı. Gözlerinde yeşil bir ateş vardı ve bu ateş diz çökmemek adına inat ediyordu. Talayer Ayashri dediğinde ise ona bakıp kafasını sallamıştı ve titreyen bacaklarına rağmen diz çökmüştü. Başını eğmişti. Bunu görmek istemiştim. Kırılan gururuma ilaç olmalıydı ama hayır, daha fazlasını istiyordum. Ayashri'nin daha küçük düşmesi gerekiyordu. Onun bu kırılamayan gururunu kırmak içindi. Gururunu kırmak ve karşısında kim olduğunu hatırlaması gerekiyordu.

"Bir daha çökün!" dedim ve Talayer bana şaşkınca bakınca soğukça gülümsemiştim.

Loya "Jayce!" dedi ama onu umursamamıştım. Bırakılım da bu anın tadını çıkaralımdı.

"Ne duruyorsunuz? Emrimi yerine getirin. Ayashri'an-Dara bana saygısını yeterince gösteremedi." dedi ve Talayer derin bir nefes almış, Ayashri ile beraber doğrulmuştu.

Bu sefer ikisi aynı anda diz çökmüşlerdi. Fakat tatmin etmediği için bir daha etmiştim. Memnun olasıya kadar tekrar tekrar diz çöktürmüştüm. Bundan zevk aldığım için şaşırıyordum. Karşımda eğilmeleri ve bir daha dememle tekrar yapmaları hoşuma gitmişti. Ayashri'nin unutmayacağı bir dersti bu. Azinkayt'ı seçmişti ve bunun bedeli olmalıydı. Ben ondan üsttüm ve bunun farkında olacaktı. Bugünü asla unutmayacaktı. Ben de unutmayacaktım. Hakkedene hakkettiği dersi verdiğim için hep hatırlayacaktım.

Çekilebilirsiniz dediğimde kalkmışlardı. Ayashri bana baygın baygın bakıyordu ve sinirliydi. Gözleri bana takılı kalmıştı ve Talayer'e tutunacak iken bayılıvermişti. Ayağa hızla kalktığımda Talayer panikle Ayashri'yi uyandırmaya çalışıyordu. Ayashri ise uyanmamıştı. Talayer onu kucağına almıştı ve bana büyük bir öfkeyle baktıktan sonra oradan ayrılmıştı. Arkasından bir kalabalık gitmişti. Yamuna bile onun peşinden gitmişti.

Loya ayağa kalkmış ve bana sinirle bakıyordu. Loya "Tebrik ederim, istediğini fazlasıyla aldın!" dedi dişlerini sıkarak. Bizim at arabasından indiğimiz yere bakıyordu ve eteğini sıkıyordu.

Törenin bittiğini ise annem ilan etmişti. Daha sonra basamaklardan inmiştik. Kar lapa lapa yağıyordu. Loya ile at arabasına binmiştik. Arabacıya hızla gidilmesi gerektiğini söylemiştim.

Loya "Delirdin!" dedi sinirle ve ona baktım.

"Loya!" dedim.

"Sadece bir defa diz çökmeleri yeterliydi ama sen bunu abarttın. Ne oldu şimdi? Buna değdi mi?"

"Değmedi mi sence?"

"Kız bayıldı ve hiç iyi gözükmüyordu. Yamuna bile ablası için endişelendi."

Soğuk bir sesle "Kardeşin için endişeleniyorsun." dedim.

"Bir insan için endişeleniyorum, bunun kardeş olmak ile ne alakası var? Benim duygularım var, Jayce ama senin yok. Bir canavar gibi davrandın. Tamam, ilk başta dik dik baktı ve bu saygısızlıktı. İkinciye diz çökmelerini isteyebilirdin ama sonrası tamamen gösteriye dönüştü."

"Ben haklıydım. Bunca zaman içimde biriktirdiğim öfkeyi görseydin şaşırırdın. Benim yerimde kim olsa bunu yapardı."

"Kendini bu şekilde savunuyorsun. Çocuk gibisin. Umarım Ayashri iyidir. Zaten rahatsız olduğunu biliyorduk."

"Ona acımıyorum desem ne derdin?"

Araba durmuştu ve Loya bana soğukça bakmıştı."Ruhsuz!" dedi ve arabadan inmişti.

Derin bir nefes aldıktan sonra arabadan inmiştim. Loya'nın peşinden gitmiştim. Ayashri'nin odasına geldiğimde ise kapı açıktı ve içeri girmiştik. Ayashri yatakta baygın uzanıyor iken Talayer yatağa oturmuş, üzgünce elini tutuyordu. Çaresizlik ve korku yüzündeydi. Onu ilk defa böyle görüyordum. Kendisinden daha çok Ayashri için endişeleniyordu. Yamuna ise diğer tarafta otururken bana bakmıştı. Genç kızın bakışları üzgündü. Ayrıca Ayashri'nin kişisel korumaları olan esmer bir kadın ve erkekte odada bulunuyordu. Kadının bana olan bakışlarından hoşnut değildim.

Kapıdaki askerlere "Sarayın hekimlerini çağırın." dedim ve Talayer bana baktı. Sertti.

Talayer "Gerek yok! Kendi hekimlerimiz birazdan burada olurlar. Sayende dışarıda konaklamak zorundalar ve kar şiddetini artırınca gelemediler." dedi.

"Bırak, yardım edeyim." dedim ve baygın Ayashri'ye baktım. Hiçbir şeyden haberi yoktu.

"Yardımını istemiyorum! Yeterince gördüm o suratını. Odadan gitmen büyük bir yardım olur."

Loya "Talayer, o zaman benim yardımımı kabul et. Jayce'i ret edebilirsin ama beni edemezsin. Bana büyük bir yardımın dokundu." dedi ve Talayer derin bir nefes aldı.

"Senin güzel arkadaşlığın için, Kraliçem." dedi ve tekrar Ayashri'ye bakmıştı. Yüzünü nazikçe okşamış, alnından öpmüştü.

Hekimler gelmişti. Talayer onların kulağına bir şey demişti ama ne dediğini duyamamıştım.Fakat hekimlerin endişelendiği gerçekti. Hekimbaşı odadaki herkesin çıkmasını istemiş, özel muayene yapacağını belirtmişti. Biz odadan çıkmıştık. Dışarıda beklerken kadın hekim odadan çıkmıştı, bir süre sonra ise saraydaki ebe ile odaya geri dönmüştü. Ne oluyordu? Talayer gözlerini kapatarak duvara çökmüştü.

Talayer "Kötü bir şey oldu, kötü bir şey oldu." diye mırıldanmıştı ve Yamuna ona üzülerek bakmıştı.

Yamuna "Sakin ol. Ebenin olması kötü bir şey değil."

Loya kollarını kavuşturmuştu ve şaşkınca bakıyordu. Loya "Aman Tanrım! Ayashri hamile miydi?" dedi.

Talayer gözlerini kapatıp "Evet, hamileydi ve bunu buradan ayrılasıya kadar saklamak istedik." dedi ve kapı açılmıştı. Hekimbaşı gelebileceğimizi söylemişti ve ağır adımlarla içeri girdim.

Talayer hızla yatağa oturmuştu, sevgilisinin elini öpmüştü.Ayashri en sonunda uyanmıştı ama baygın bakıyordu. Rengi soluktu. Bir eli karnındaydı. Bir şey olmamış anlamına gelirdi. Bir şey olsaydı daha farklı olurdu. Lütfen, bir şey olmasındı. Benim yüzümden masum bir bebeğe bir şey gelmesini istemiyordum.

Hekimbaşı "Korkmanıza gerek yok, Efendi Talayer. Eşinizin ve bebeğin durumu oldukça iyi. Sadece eşiniz biraz dinlenmeli ve sinirlenmemeli, üzülmemeli. Sinir ve üzüntü, hamile kadınlara zarar veriyor." dedi ve Talayer yukarı bakıp dua mırıldanmıştı. Amidral ve Aeje demişti, gerisini anlamamıştım.

"Gerçekten iyi değil mi?" dedim ve hekimbaşı kafasını sallarken gülümsüyordu. İlaçlarını alması konusunda uyarısını yaptıktan sonra odadan çıkmıştı.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ayashri hamileydi. Ne sanıyordum ki? Talayer ile evlenmişti. Onun gerçekten eşi olacaktı. Beraber bir aile kuracaklardı. Çocukları olacaktı ve çocuklar bir sebze gibi topraktan yetişmiyordu. Talayer ile sevişmelerinin meyvesiydi. Aşklarının minik tohumu. Bunu onlar yok iken duysaydım bir şey hissetmezdim ama şu an karmaşıktı. Karmakarışıktı üstelik ve ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Dinlenmelisin, bebeğe zarar gelmemeli." dedim ve Ayashri'nin bakışları bendeydi.

Ayashri "Odadan çıkın, Kral Jayce. Yüzünüzü yeterince gördüğüme inanıyorum. Bırakın, dinleneyim." dedi ve odadan çıkmıştım.

Yatak odama geçmiştim. Üstümdeki pelerini çıkarmıştım ve yatağa oturmuştum. Bugün bitmek bilmiyordu ve karmaşık bir gündü. Her şey aynı anda oluyordu. Töreni yapmıştım, istediğim gibi olmuştu ama Ayashri'nin hamileliği bunu gölgelemişti. Şimdi herkes onun hamile olduğunu duyacaktı. Hamileydi. Bir bebeği olacaktı. Talayer'den bir bebeği olacaktı. Hala bu şoku atlatabilmiş değildim.

Kapı açılmıştı ve Loya gelmişti. Pelerinini çıkarmıştı ve bir koltuğa oturmuştu. Bacak bacak üstüne atmıştı. Bana bakıyordu.

Loya "Bir bebek haberi bu kutlu güne ayrı bir neşe vermedi mi?"

"Fazlasıyla verdi." dedim.

Loya alaycı bir gülümsemeyle "Bebek kime benzeyecek? Bir kız mı yoksa bir erkek mi olacak? Belki de ikizleri olur, ne dersin?" dedi.

"Üstüme gelme, Loya." dedim ve tacımı çıkarmıştım.

"Hekimbaşı ile odaya gelmeden önce konuştum. Kendisi bir gebeye göre aşırı derece gerildiğini ve bunun hiç iyi olmadığını söyledi. Daha fazla bu gerilmeler, sinirlenmeler olursa tehlikeli olabilirmiş. Seni uyarıyorum. Bu oyuna son veriyorsun."

"Loya ben onun hamile olduğunu nereden bilebilirdim ki?"

"Bil veya bilme, yeter! Bu iş gittikçe çığrından çıktı. Onu gittikçe haklı gösteriyorsun, farkında mısın? Birbirinize karşı bir şeyler yapıyorsunuz ve bu sıktı."

"Benim bir şey yaptığım yok, bana Ayashri'yi savunma."

"Savunmuyorum! Sadece yaptığın hatayı yüzüne vuruyorum. Hatalarını kabullenmez isen gerçek bir kral olamazsın."

Derin bir nefes aldıktan sonra "Bu konu gereğinden fazla uzadı." dedim.

"Uzatan sen olduğun için uzadı! Umarım bu akşamki yemeğe Ayashri ile Talayer katılmaz. O zaman gör, bu konu nasıl uzuyor?"

Sinirle "Yeter!" dedim ve ayağa kalktım. Loya'nın sinirli bakışlarına aldırmadan odadan çıkmıştım.

Çalışma odama çekilmiştim ve gevşek adına kadehime şarap doldurmuştum. Daha sonra bardağımı alıp dışarıda yağan kara baktım. Hata yapmış mıydım? Kendi kibrimi yeterince beslemiştim, bunu biliyordum. Diz çöktürmüştüm, defalarca yaptırmıştım üstelik. Sonrasında ise yaşananlardan ben sorumlu değildim. Ayashri'nin hamile olacağı aklımın bir ucundan bile geçmiyordu. Onun hemen çocuk sahibi olacağını bile bilmiyordum ki! Bugün bu olay patlak vermişti ve ben suçlu duruma düşmüştüm. Loya'nın yargısız infazına maruz kalmıştım. En mutlu günümüzde tartışmıştık. Bunu hakketmiyordum.

Penceremin önünde yağan karı izlerken kapım tıklanmıştı ve sesimle annem gelmişti. Annemin mevzusu ise ayrı bir konuydu. Nahoştu ve annemin böylesine bir şeyi yapmış olmasına ihtimal vermiyordum. Lord Eduard ile hakkında çıkan dedikodunun hesabını sormak için baş başa kalmayı ise istiyordum.

Karşımdaki koltuğa oturmuştu ve sehpadaki ikinci boş kadehe şarabını doldurmuştu. Şarabını yudumladıktan sonra bana bakıyordu. Ondan da azar yiyeceğim açıktı ama onun da bir olayı vardı. Anne oğul, ne kadar birbirimize benziyorduk! Babam bunu görseydi mutluluktan ağlardı.

Annem "Bir kral gibi davranmayı hemen öğrenmeni beklemiyorum ama buna çabalamanı istiyorum." dedi ve kadehini yudumladı.

"Bir Ana Kraliçe gibi davranmayı bunca zamandır öğrendin sanıyordum ama öğrenemediğini görüyorum." dedim.

"Jayce, törenden bahsedeceğimi biliyorsun ama beni ciddiye almıyorsun."

"Loya'dan yeterince fırça yedim, sıra sana mı geldi?"

"Karın kardeşini savundu, öyle mi?" dedi alaycılıkla.

"Olayın yanlış olduğunu söyledi, Ayashri'yi savundu diyemem. Üstelik bu seni ilgilendirmiyor."

"Küçük bir fahişeye diz çöktüreceğim diye kendi kibrinde boğuldun! Yapacağın icraatlarla da o fahişenin diz çökmesini sağlardın."

"Anne, o kız beni Azinkayt uğruna terk etti ve bunun dersini alması lazımdı. O dersi verdim ama hamile olduğunu bilmiyordum. Bilseydim bunu abartmazdım!"

Gülerek "Akıllı kızmış! Hemen Venaim ailesine karşı kullanabilecek bir bebeğe sahip oldu." dedi.

"Venaimlerle dostluğun bozulmuş. Yeni favorilerin Ayashri ve Talayer. Onlara toz kondurmuyorsun." dedim ve arkama yaslandım. Bu da Talayer'in bir oyununun parçasıydı. Venaim ailesine suçu yıkarak annemin desteğini kendisine çekiyordu. Bunu gerçeği söyleyerek bozmaya niyetli değildim, aklımda daha farklı bir şey vardı ve bu onlara uyacaktı.

"Talayer ve Ayashri, gelecek vaat ediyor. Prenses Latafah ise sevimsiz."

"Ben de tam tersini düşünüyorum. Prenses Latafah, gelecek vaat ediyor. Başarılı bir isim ve bana dost olacak. Düğüne kadar yapmış olduğu ilaçlarla Loya'yı güçlü kıldı. Bir an öleceğini düşündüm biliyor musun?"

"Bak, ölmedi! Nasıl bir devirde yaşadığımızı anlamış değilim. Piçler hükümdar oluyor, fahişeler ülke yönetir oldu."

"Peki sana ne demeli, anne?"

"Bana ne olmuş?" dedi ve kadehini masaya bırakmıştı.

"Lord Eduard ile hakkınızda çıkan o  tatsız dedikoduyu soruyorum."

Annem gülerek "Ağzı olan konuşuyor, akla ilk gelen iftirayı atıyorlar." dedi.

"Bir kraliçe için hoş olmayan bir iftira. Babam ölü olsa bile ona sadık olman gerekiyor, biliyorsun. İkinci bir şey daha olursa Lord Eduard'a veda etmen gerekebilir." dedim ve yüzündeki gülümseme solmuştu.

"Ben babana sadığım ama o ölürken bile bana sadık değildi. Nasıl öldüğünü unutuyorsun ve beni suçluyorsun!"

Kafamı sallayarak "Babamı asıl öldüren kişi sendin, gerçeği bir tek benim bildiğimi de biliyorsun. Bu masalları anlatacağın en son insan benim." dedim.

"Baban benim geleceğimi çaldı, geçmişimi mahvetti ama bir şey demedim. Tek kelime bile bir şikayetim olmadı!"

"Şikayet etmemiş halin bu mu? Şikayet ederken seni düşünemiyorum!"

"Babanı savunmaya devam et ama faydasız, oğlum. Bak, o ölü ve ben yaşıyorum. Yaşamın kıymetini ise babandan daha iyi biliyorum."

"Anne, ne dersen de beni ikna edemezsin. Sana ikazım. Eğer ikinci bir kez böyle bir söylenti yayılırsa acımam, Lord Eduard sonsuza dek susar." dedim ve annem ayağa kalktı.

"Dedikoduları gerçek sanman, komik. Merak etme senin düşüneceğin kadar düşmüş değilim. Senden daha soyluyum. Bir hain soyunu sarayımda beslemiyorum." dedi ve gitmişti.

Ben ise yağan karı izlemeye devam etmiştim. Yemeğe kadar bunu yapmıştım. Yemek için ise hazırlanmıştım. Kısa sürede işim bitmişti ama Loya daha detaylıydı. Kraliçem olarak karşımda kusursuzdu. Zümrüt yeşili bir elbise giymişti. Saçları toplanmış ve minik tacı başındaydı. Dudakları renklendirilmişti ve gözlerinde hafif bir makyaj vardı. Güzelim yeşilimsi kahvegözleri ortaya çıkmıştı.

Onunla yemek salonuna girdiğimde dikkatler bizdeydi. Kral ve Kraliçe'nin gündüz yaşanan törendeki krizden etkilenip etkilenmediği merak ediliyordu ama gülümsemelerimizle gereken cevabı vermiştik. Gerçi Loya bana soğuk davranmıyordu. Her zamanki gibiydi ve bundan dolayı mutlu olmuştum. Aramızın bozulmasını istemiyordum. Bu sarayda ciddi anlamda yakın gördüğüm insanlar sayılıydı. Loya'm ise benim aşık olduğum kadındı aynı zamanda sırdaşım, dostumdu. Zaman zaman ise danışmam gereken insandı. Onun yönetme konusunda yetenekli olduğunu biliyordum. Esla'da iken Dranil'e zaman zaman akıl verdiğini de duymuştum. Gerçi benim gelmem Loya'nın dikkatini dağıtmıştı ama Dranil'in ona çok güvendiğini gösteren şey bendim. Ona güvendiği için benimle ilgilenmesini istemişti ve bu hamlesi nelere yol açtığı ortadaydı.

Yemek eğlenceliydi. İnsanlar gündüz törende hiçbir şey olmamış gibi eğleniyordu. Ayashri ve Talayer'in olmaması da buna katkı sağlamıştı. Olsalardı tatsız bir eğlence olurdu, bundan emindim. Ayrıca Lord Eduard salonun başka bir tarafındaydı. Anlaşılan annem onunla kendisi arasında bir mesafe koymak istemişti ve bunu başarmıştı. Lord Eduard başka bir masada sohbete dalmıştı, annem ise bizimleydi ve bunu umursamıyordu. Umursadığı tek şey şu an Prenses Latafah'a olan siniriydi. Tüm hıncını ondan çıkarmaya çalışıyordu ama Kraliçe Elzira buna müsaade etmiyordu.

Kraliçe Elzira "Açıkçası neden ikide bir kızıma laf çarpıttığınızı anlamıyorum. Kral ve Kraliçe'ye hizmet ettiği için memnun olmanız gerekiyor iken siz nankörce bir tutum sergiliyorsunuz." dedi ve annem ona baktı.

Annem "Sevgili kızınız, burnunu sokmaması gereken konulara soktuğu için olabilir mi? Tüm Nizarlılar aynısınız." dedi ve şarabını yudumlamıştı.

"Biz Nizarlılar hep aynı kaldığımız doğru ama sizde de değişmeyen şeyler var. Mesela kibir! Bugün bu kibri fazlasıyla gördük." dedi ve bana bakmıştı.

"Herkes hakkettiğini yaşar, Kraliçe. Bu dünyada neyi ekersen onun hasadını toparlarsın. Bugünde bunun en güzel örneğini gördük." dedim.

Loya "Larastka'nın unutamayacağı bir düğün ve törenler yaşadık. Kibri görmeliydik çünkü güçlü bir ülkeyiz." dedi ve Aiden Loya'ya gözlerini kısıp bakmıştı. Bir şey diyecekti ama susmuştu.

Kraliçe "Kraliçe olduğunuz ülkeyi çabuk benimsemişsiniz! Açıkçası sizi tebrik ediyorum, Kraliçe Loya! Sömürge, sefil bir ülkenin varisi iken en güçlü, en zengin ülkenin hükümdarı oldunuz ve size kraliçelik yakıştı."

"Bazı kadınlar kraliçe olmak için doğmuştur ve ben de o kadınlardan biri olabilirim! Bu kadınlar kendi kaderini kendileri yazar ve ben de kendi kaderimi kendim yazıyorum."

Aiden "Yazdığın kadere dikkat etmelisin, Loya. Kraliçelerin hayatları zordur."

"Her zorluğa göğüs gerebilirim." diye fısıldadı ve şarabını içmişti.

Prenses Latafah "Güçlü bir kadının hükümdar olduğunu görmek, daha güzel! Larastka tahtını doğru bir isimle paylaşıyorsunuz, Kral. Sizi bu seçimden dolayı kutlarım." dedi. Sürmeli gözler ciddiydi. Annemin ona olan düşmanca bakışları umursamıyordu ama nasıl bir bela ile karşı karşıya olduğunu bilmiyordu.

"Teşekkür ederim, Prenses. Dostluğunuz sayesinde çok güzel şeyler oldu. Bunun için ödüllendirileceksiniz. Babanızın ölümünü beklemeden sizi Kraliçe ilan eden bir yazı yazacağım." dedim ve Prenses'in gözleri mutluluktan ışıl ışıl olmuştu.

"Teşekkür ederim!"

"Ayrıca kendi sınırlarınızı güçlendirmeniz için 5.000 Larastka askeri göndereceğim. Sınırdan komşu olan ülkelere güvenmiyorum. Sinsilerle dolu etrafımız ve önlemini almalıyız. Çıyanları ayağımızla ezmek zorundayız."

Kraliçe "Kral Jayce, bu hediyeniz karşısında ne desem bilmiyorum. Demek ki siz de Talayer'in gerçek yüzünü gördünüz. Onun ne kadar sinsi olduğu açık ve gücünüzü bizden yana kullanmanız çok hoş." dedi ve anneme bakarken kırmızı dudaklarında gülümseme oluşmuştu.

Annem "Jayce! Bir sefile fazla yüz verirsen arkandan bıçaklaması için fırsat vermiş olursun." dedi ve arkama yaslandım.

"Merak etme, anne. Ben ne yaptığımı gayet biliyorum." dedim.

Loya "Denge politikası izlemeliyiz. Tek bir tarafı tutarsak halimiz ne olur? Herkese dengeli, mesafeli yaklaşmalıyız. Azinkaytlılar Nizar'ı arzu ediyor diye Nizar'ı onlara verecek değiliz. Nizar şu anki yöneticileriyle gayet iyi olduğu açık." dedi ve elini tutmuştum. Loya ise bana gülümsemişti.

Annem "Loya, sen bir Azinkaytlısın." dedi. Bakışlarındaki alaycılık Loya'nın gülümsemesini silmişti.

Loya gözlerini kısarak "Jayce ile evlenerek artık Larastkalı oldum ama özümü unutmuş değilim. Fakat Azinkayt kazansın diye Larastka'yı yakamam." dedi.

Annem gülerek "Umarım zaman seni haklı çıkarır, Loya aksisi olursa çok üzülürüm. Senin gibi birisine kraliçelik çok yakışmış iken bu olmamalı."

"Zaman benden yana olacaktır. Zekamla bunu sağlayacağım. Akıl zamanı bile karşısında diz çöktürmez mi?"

"Zaman sinsidir. Kazandığın zannettiğin anda bile sana kaybettiğini gösterebilir. Zamanı kimse yenemez."

Bu konuşmadaki gerginlikten bunaldığım için Loya'yı dansa kaldırmıştım. Yapmasaydım annemle birbirilerini yiyeceklerdi. Gece boyunca dans etmiştik. Onunla en son dans eden Aiden olmuştu ve böylece eğlence sona ermişti. Yatak odasın çıkmadan önce Yamuna'yı görmüştüm. Vadim ile cilveleşiyorlardı. Benim geldiğimi görünce daha düzgün durmuşlardı.

"Ablan nasıl oldu?" dedim kısık bir sesle. Vadim ile şaşkınca bakışmışlardı. Ayashri'yi sormam neden bu kadar garip geliyordu ki?

Yamuna "Eğlenceye katılmadan önce görmüştüm. Gayet iyi. Talayer ona kitap okuyordu ve o da dinliyordu."

"Hamileliğinde bir sıkıntısı yok değil mi?"

Vadim "Bu kadar ilgilenmen bile fazla, Jayce!" dedi ve ona sertçe baktım.

Yamuna "Gayet iyi, merak etmeyin. Bugün dinlenmesi ona iyi gelmiştir. Hekimlerin verdiği ilaçları da kullanıyor."

"Güzel! İyi geceler." dedim ve yanlarından ayrılmıştım.

Yatak odasına geldiğimde ise başımda ağrı vardı. Bir an önce uyumak istiyordum. Loya benden önce odaya gelmişti ve geceliğini giyip, yatağa girmişti. Üstümdekileri çıkardıktan sonra onun yanına uzanmıştım. Kollarımın arasına ise bir şey demeden gelmişti. Yorgunum deyip, uyumuştu. Haklıydı. Bugün yorucu ve sinir bozucu bir gündü.

Sabah ise daha hareketli kalkmıştık. Yorgunluktan eser kalmamıştı. Bir kral olmanın verdiği heyecanı ise hissediyordum. Sonuçta ilan edilmişti ve krallığın dört bir yanına bu duyurulmuştu. Kimse durumumu sorgulayamazdı. Bunu biliyordum ve bunun coşkusu içimdeydi. Loya'da mutluydu. Kahvaltıda bıcır bıcır konuşmuştu. Giyiminde bile bir ağır hava vardı. Takmış olduğu minik tacı, takıları ile ben kraliçeyim diyordu. O, bunu hakketmişti. Larastka Kraliçesi olmak ona çok yakışmıştı.

İkimiz beraber toplantı salonuna geldiğimizde ise herkes ayağa kalkmıştı. Loya'nın yanımda olmasından annemin taraftarları memnun olmasa da yapacak bir şey yoktu. O, Larastka Kraliçesi idi ve benim yanım onun için en doğru yerdi. Beraber tahta geçmiştik ve toplantı başlamıştı. Konu, sürgün ülkeleriydi. Gitmeden önce bizden son isteklerini diyorlardı ve duruma göre değerlendiriyorduk. Bazen olabilir diyorduk, bazen ise direk ret cevabı veriyorduk.

Şimdi sıra ise Azinkayt içindi. Meşru yöneticileri Talayer ve Ayashri ortaya gelmişti. Düne göre toparlanmıştı. Koyu kıyafetlerle karşımdaydı ve dünü yaşamamış gibi yüzünde soğuk bir maskeyle bana bakıyordu. Talayer ise ona göre daha sıcaktı.

"Sizi dinliyoruz." dedim.

Talayer "Kral Jayce ve Kraliçe Loya, bizim isteklerimiz basit ve net. Biz Azinkayt'ı bir krallık olarak yönetmek istiyoruz. Bizden sonra gelecek neslimizin yönettiği bir krallık ve ülkemiz için yeniliklerimiz var. Harf kanunundan, ekonomiye! Hayatın her alanında gerçekleşecek reformlar yapmak arzumuz."

Ayashri "İki hükümdarımız, Azinkayt'ın sefilliğini biliyor. O insanların o halde yaşamaya hakları yok. Kölelerin kölesi olan bu halk için arzularımızı söyledik. Lütfen gerçekleştirin." dedi ve gülümsedim. Loya ile bakışmıştık.

Loya "Bu istekleriniz çok iyi, çok güzel ama hakketmek daha önemli. Bana sorarsanız Azinkayt bir krallık olmayı hakketmiyor ve sizin de bir hanedanlık kurmak için ne özelliğiniz var? Nasıl bir kahramanlığınız var? Mesela Venaim hanesinin geçmişi köklü. Kurucuları soylu bir prenses ama siz nesiniz?" dedi ve Ayashri hafifçe tebessüm etmişti.

"Bunu demenizi bekliyordum. O zaman bize kendimizi kanıtlama fırsatı verin."

Alaycı bir şekilde "Azinkayt, sefil bir ülke ve bu sefaletten ne destanı yaratacağını merak ediyorum? Neyin kahramanlığı olacak bu?" dedim.

"Cahilliğe karşı savaşın destanı olamaz mı? Bazı savaşlarda kan dökülmesine gerek yoktur ve en büyük savaş, cahilliğe karşı verilen savaştır."

Öne doğru eğilerek "Cahillikle olan savaş için bir ömür yetmez!" dedim ve Ayashri bir adım öne çıkmıştı.

"En azından ben başlatırsam ardımdan çocuklarım, torunlarım devamını getirebilir."

Talayer "Bize bunu borçlusunuz! Dostluğumuzun hatrına bunu yapmalısınız, Kral ve Kraliçe." dedi ve Loya güldü.

Loya "Talayer, farkında isen reformlara karşı değiliz. Yapabilirsiniz! Gerçi orada neler yapabileceğinizi merak ediyorum. Ama bu kadar fakir bir halde iken bunları yapabilecek misiniz, orası ayrı bir konu."

"Kraliçeme katılıyorum. Reformlarınızı bizimle ilk öne konuşacaksınız, daha sonra bizim onayımızdan geçerse gerçekleştirirsiniz ama Azinkayt krallık olmayacak. Bunu hakketmiyorsunuz." dedim.

Annem "Ben reformların gözden geçirilmeden uygulanması tarafındayım, Jayce. Madem bu ülkeden bir şey yapılamaz, o zaman bırak reformları kendileri gerçekleştirsinler." dedi ve annemin taraftarları hemen alkışlamıştı.

Talayer anneme gülümseyerek "Kraliçem, size minnettarım!" dedi.

"Gerçekler!"

"Anne, ben seninle aynı görüşte değilim. Talayer'i tanıyorum ve Ayashri'yi de biliyorum. Yapacakları birçok şey var. Onlar çorak bir arazide bile buğday yetiştirebilirler!"

"Azinkayt'da Larastka toprağı değil mi? Diğer ülkelerden en sefili o. En sefil halk, en çok isyana etmeye hazır olan halktır. Kaybedecek bir şeyleri yoktur. Bırakalım, yöneticileri onlara kazanacak bir şeyler versinler ve bize sadık olsunlar."

Loya "Azinkaytlıları tanısaydınız, böyle konuşmazdınız." diye mırıldandı ve Ayashri'ye baktı.

Ayashri "Bırakın, Azinkayt halkı da bir şeye sahip olsun. Madem hanedan olmayı hakketmiyoruz, krallık olmakta bize göre değil bırakın da halk sefaletten kurtulsun."

"Bir çukurdan cennet yaratabileceğini mi iddia ediyorsun?"

Gülümseyerek "Neden olmasın? Dün ülkem için defalarca diz çöktüm, vatanım her şeye değer." dedi.

"Yeter! Bu konuyu düşüneceğiz. Toplantı bitmiştir." dedim ve Loya ile salondan çıkmıştık.

Ayashri, asla vazgeçmiyordu. Dün yaşananlardan ders almamış gibiydi. Gururu kırılmıştı, incinmişti ama Azinkayt'a olan tutkusunda eksilme yoktu. Ülkesini geliştirmek istiyordu, çocuklarına miras bırakmak istiyordu ve bunun için elinden geleni yapacaktı. Loya ona güzel bir şey demişti. Hakketmek! Bakalım Ayashri ve Talayer, krallık kurmayı hakkediyorlar mıydı? Ben buna izin verir miydim? Hakketmedikleri sürece onlara bir şey yoktu. Güç bendeydi ve ben kraldım. Gerçek bir kral gibi yönetecektim ve herkes hakkettiğini alacaktı.

Elzira

Latafah

◑Diz çökme törenini nasıl buldunuz? Jayce'in sizce yaptığı şey doğru muydu? Loya'nın ona kızması doğru mu yanlış mıydı?

◑Jayce'in hamileliğe tepkisi nasıldı sizce?

◑Jayce'in Azinkayt'a karşı Nizar'ı desteklemesi doğru mu yanlış mı? Dengeli bir politika izleyebilir mi?

◑Jayce ve Loya'nın Aya&Tal'e istediklerini vermemesi doğru muydu? Bunu bekliyor muydunuz? Ayrıca Kaisra'nın Talayer'i desteklemesi karşısında Jayce ne yapmalı?

Bir dahaki bölüm Talayer olacaktır! Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top