Erken◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: EPIC COVER | ''Strangelove'' by Black Math

Yayınlanma Tarihi: 04.09.2019 (23:43)

Aşağıda Arnav, Latika var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı

Talayer

Çocukları sanata yönlendirmek gibi şahane bir fikri gerçekleştirdiğim için mutluydum. Esla'da okula dönülen binada bir odayı resme yetenekli çocuklara ayırabilmiştim. Sadece resim söz konusu değildi. Resim, müzik, tiyatro, yazarlık gibi çeşitli alanlarda genç yetenekleri keşfetmek istiyorduk. Bu attığımız adımların en küçüğüydü ama en tatlısı olabilirdi. Küçük çocuklarla resimler çizmeyi sevmiştim. İlgileri ise yüksekti. Hoşlarına gidiyordu.

Resim sınıfından ayrılmıştım ve Prens Arnav'ı görmüştüm. Arnav da sanatçı ruhlu birisiydi. Onun naif yanını besleyen resimleri vardı ve oldukça güzellerdi. Prens ile sanat üzerine konuşmak hoşuma gidiyordu. Kendisi burada seve seve çocuklara resimler yapmaya teşvik ediyordu. Sürgünde olan bir prense göre koşullarını daha rahat kılmak için çabalamıştım ve başarmıştım. O da benimle dost olmuştu.

Binadan çıkmıştık ve akşamüstü güneşi yüzümüzdeydi.Bütün yaz oldukça hareketli geçmişti. Kışa göre daha kısa olsa bile yazın tadını çıkardığımızı düşünüyordum. Çalışmalar, yeniliklere alışmakla geçmişti. İnsanlarımız yeniliğe aç olduğu için herhangi bir itirazları olmamıştı. Buna sevinmiştim. İsyanlarla uğraşmak bizi yıpratırdı. Bana ilginç gelen şey ise Jayce'den gelen mektup olmuştu. Nizar'a olan borcumuzu onlara ödememiz gerektiğini söylemişti. Kabul etmiştim. Latafah'a gelecek olan her zarar benim lehimeydi. Latafah'ın bizden de yardım isteyecek olması hoşuma gidiyordu. 

Arnav "Çocuklarla iç içe olmayı seviyorum, Talayer." dedi ve düşüncelerimden sıyrılmıştım. Yürüyerek saraya dönüyorduk. Böylece insanları denetleme şansım olacaktı.

"Ben de seviyorum. İçlerindeki yeteneği görmeleri, hoşuma gidiyor." dedim.

"Düşünceliydin, Talayer. Ne oldu?"

"Kral'ın son mektubunu düşünüyordum. Son mallar bugün gitti. Başlarına bir şey geleceğini sanmıyorum ama ilerisi beni düşündürüyor."

"Latafah buna kızacak, farkındasın değil mi?"

Rahatça "İstediği kadar kızsın, elimde Kral Jayce'in emri var iken ne yapabilir ki? Ona mı karşı geleyim?" dedim.

"Bu yıl tarlalarda ürünler boldu, bereketli geçirdiniz."

"Amidral ve Aeje toprağımızı besledi, Prens. Borçlarımızı ödedik, halkımız beslendi, sattık ve depoladık. Hazineye çok büyük katkısı oldu. Bu sistemle ilermek çok iyi olacak."

"Ülkenizi kalkındırmayı başardınız, Talayer." dedi ve kafamı salladım.

"Hayır, daha başaramadık. Çünkü hala gerideyiz. Bundan sonraki 5 yıl çok önemli. 5 yılın sonunda başarmış olabileceğimize inanıyorum."

"Ben size inanıyorum, dostum. Çok çalıştınız, çok çabaladınız ve emeğinizin karşılığını alacaksınız."

"Teşekkür ederim. Peki sen Kantre'yi özlüyor musun?" dedim ve derin bir nefes aldı. Başını eğmiş, düşünceli bir şekilde yere bakıyordu.

"Kantre'yi özlemiyorum, en azından şu anki halini. Benim özlediğim ben ve Jayce prens iken olan Kantre idi. Her şey o zaman çok güzeldi. Babam bize karşı ilgiliydi, annem uzaktan bile olsa bizi seviyordu."

"Babanın ölümü her şeyi değiştirdi."

"Onun o zavallı ölümü her şeyi değiştirdi. İtibarı yerle bir oldu, Jayce anneme daha çok bilendi ve Dutarse ailesi birbirine girdi."

"Jayce, annesini sevmeli bana göre. Her çocuk için anne farklı."

"Annemizden biz asla ilgi görmedik, Talayer. Hastalandığımızda başımızda duran babamdı, en mutlu anlarımızda babam bizimleydi, başarılarımızı bizimle coşkuyla kutladı, başarısız olduğumuz her anda ise neler yapabileceğimize dair yol gösterdi. Annem ise hep arkada durdu, buzdan maskesiyle bize baktı ama ben bizi sevdiğine inanıyorum."

"Kraliçe Kaisra, sizinle ilgilenseydi belki de ne Jayce sürgün görürdü ne de sen evladından ayrı düşerek sürgünde olurdun."

"Yapacak bir şey yok. Hayatımızı değiştirme hakkımız yok ki! Üstelik ben hayatımdan memnunum. Esla'yı sevdim, burada bir ömür geçirebilirim. Yeni yeni dostlar edindim, bundan dolayı mutluyum."

"Ülkene belki bir gün dönersin, Arnav." dedim ve güldü. Buruk gülüşünde birçok kelime gizliydi. En belirgini ise ümitsizlikti. Ülkesine dönmeye dair umudunu kesmişe benziyordu.

"Benim Larastka'ya dönmem artık mümkün değil. Jayce beni burada unutacak ve ölüm bile ülkeme dönmeyecek. Kardeşimi anlıyorum ama keşke oğlumu görebilme imkanım olsaydı diyorum."

"Onu görmemen daha iyi olmaz mı? Andrej'i görmek için direnirsen bunu bazı kötü niyetli insanlar kullanabilir." dedim ve saraya gelmiştik.

"Yine de bir baba için evladından ayrı kalmak zor, Talayer. Baba olduğunda anlayacaksın. Evladınla her şeyi yapmak ister iken hiçbir şey yapamamak insanı çok incitiyor."

Derin bir nefes aldıktan sonra "Keşke her baba senin gibi evladına önem verebilmiş olsa. O zaman bu yaşamda bazı şeyler daha iyi olurdu. Mutlu çocuklar, mutlu yetişkinler olurdu ve her şey farklı olabilirdi." dedim.

"Yapacak bir şey yok."

"Yemekte neden bizimle olmuyorsun? Diğerlerinden artık çekinmemelisin." dedim ve duraksamıştı.

"Ben bilmiyorum." dedi sessizce.

"Bence aramıza katılabilirsin. Çekinmene hiç gerek yok! Jayce her daim Dranil'in sofrasında yer alırken senin bir köşede tek başına yemen hiç hoşuma gitmiyor. Dranil'den daha kötü bir ev sahibi olamam değil mi?"

Gülerek "Ah, hayır! Sen çok iyi bir arkadaşsın. Konuşmalarından çok keyif alıyorum." dedi.

"O zaman bu akşam yemeğinde seni aramızda göreceğiz. Kimseden çekinmek yok, benim davetlimsin." dedim. Arnav tamam dedikten sonra odalarımıza çekilmiştik.

Toz topraktan arınmak için duşa girmiştim. Giyinir iken Ayashri odaya dönmüştü. Karnı artık iyice belirgindi. Rahat bir hamilelik geçirmişti ve son zamanları yaklaşıyordu. Artık tatlı kızımızı kollarımızın arasına alabilirdik. Cinsiyeti belli değildi ama ben kız olarak hissediyordum. Ayashri de kız olduğunu düşünüyordu. Yine de giysilerin tamamı kız olarak hazırlanmamıştı. Sonuçta bir oğlumuz olabilirdi. Kız veya oğlan fark etmiyordu.

Ayashri yavaşça koltuğa oturmuştu. Yüzü sıkıntılıydı. Ben de yanına geçmiştim. Beyaz elini almış ve öpmüştüm. O da bana bakıp gülümsemişti. Soluk yeşil gözlerinde sevgiyi görüyordum ama ona dair endişelerimi geçirmemişti.

"İyi misin?" dedim.

Ayashri "Belim ağrıyor biraz ve bebek bugün çok hareketli." dedi ve güldüm. Elimi karnına koymuştum.

"Desene şimdiden yerinde duramayan bir çocuk olacağını bize gösteriyor. Aeje'nin sabrını istemelisin." dedim ve kaşlarını çatmıştı.

"Talayer! Çok uslu bir bebek o."

"Annesi ne kadar uslu ise o da o kadar uslu bir olacaktır. Senin de ne kadar hareketli olduğunu biliyoruz, inkar edemezsin."

Gözlerini devirip, kafasını iki yana sallamıştı."Belki de senin gibi tembelin teki olur!" dedi homurdanarak.

"Ben mi tembelim? Hadi, canım! Buna kimse inanmaz."

Karnına elini koyarak "Artık doğsun, başka bir şey istemiyorum. Çok sabırsız birisiyim, biliyorsun ve bebeğimiz için çok sabrettim. Artık onu doya doya sevmek istiyorum." dedi. Yanağını öpmüştüm.

"Birkaç hafta daha sabretmemiz gerekiyor. Benim için sorun yok. Seninle olmayı bile sabretmiş iken bebeğimiz için mi sabredemeyeceğim?" dedim ve gülümsemişti. Gülümsemesi ışıl ışıldı. Gözlerinin içi gülerken bir kez daha Khaird'in beni doğru insanla eşleştirdiği için şükretmiştim.

Karnındaki ellerimize bakarak "Hadi, bebeğim gel artık. Annen ve baban senin için sabırsızlanıyor." dedi ve başını omzuma koymuştu.

Yemek için giyinmesine yardımcı olmuştum. Boyundan bağlamalı, ateş kırmızısı bir elbise seçmiştik. Saçları ise örgülüydü. Kırmızı taşlı küpeleri takmıştı. İşte hazırdı. Koluma girmişti ve beraber odadan çıkmıştık. Yemek salonuna geldiğimizde kadro hazırdı. Arnav'ı gördüğüm içinde gülümsemiştim. Beni kırmamıştı. Masadakilerin de onu yadırgamamasından memnun olmuştum. Jayce'in abisi diye dışlamak bize yakışır mıydı? Bu hata olurdu.

Yemek ise oldukça lezzetliydi. Hafif olmasını Ayashri özellikle istemişti.  Ağır şeyler yemek onu rahatsız ediyordu. Bu yüzden onun istedikleri de masada yerini buluyordu. Yan tarafımda oturan Misha'ya baktım. Hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Yeni evlendiğinin simgesi olan bilezikleri bileğindeydi. Düğünü çok güzel geçmişti ve Nizar geleneklerine göre 3 gün sürmüştü. Ona kalsa 7 gün yeterli olacaktı ama iknalar sonucu 3 güne çekmiştik. Çok eğlenceli geçmişti. Misha artık evliydi ve Adag'ı seviyordu. Bir yanı buruk kalmıştı. Ablası ve annesini yanında görmek istemişti. Hatta davet bile etmişti ama Elzira'nın nefret dolu hayır cevabı onu üzmüştü. Yapacak bir şey yoktu. O burada kalmayı tercih etmişti.

Salatamdan bir çatal almış, çiğnemiştim. Misha'ya bakarak "Adag nerede, Misha?" dedim.

Misha "Raji geldi ve onun kulağına bir şeyler dedi. O ise panikle gitti. Ne olduğunu anlayamadım." dedi ve Ayashri gerilmişti.

Tarun "Gerilme, Ayashri. Bir sorun olacağını sanmıyorum. Köylerin birinde kargaşa çıkmıştır, hepsi bu."

Ayashri "Raji ile Adag'ın bir anda ortadan kaybolması hoş değil."

Latika "Tatlım, sakin olmalısın." dedi ve gülümsedi. O da Nuyan ile nişanlanmıştı. Prasad'a aldırmadan bunu yapmışlardı. Prasad Latika'nın evlenmesi için erken olduğuna inanıyor olsa bile Latika hayır demişti ve Nuyan ile nişanlanmıştı. Güzün sonunda onlar içinde bir düğün olacaktı.

Misha "Bu kadar gerilmeye gerek yok. Adag gelir birazdan. Ben bugün Kral Jayce ve Kraliçe Loya'dan teşekkür mektubu aldım. Gönderilen hediyelerden memnun olmuşlar." dedi ve kafamı yavaşça salladım. Loya'nın hamilelik haberini duyunca hediyeler göndermiştik. Bu haberi kutlamalıydık ve cömert davranmıştık. Sonuçta Loya bir Azinkaytlı idi. Azinkayt kanı taşıyan bir prens veya prensesi tebrik etmek iyi olmaz mıydı? Ayrıca Loya adına da çok sevinmiştim. Sonunda kendi konumunu sağlama alabilecekti.

Ayashri "Loya adına çok mutlu oldum ve Jayce adına sevindim. Umarım her şey sorunsuz ilerler zira orası her daim karışmaya müsait."

Arnav "Kantre, kendisinden olmayanlara karşı acımasızdır. Buzun hüküm sürdüğü topraklarda ateş kabul edilmez."

"Bunu gördüm. Annenizin neler yapabileceği açık ve bu beni Loya adına endişelendiriyor."

"Loya adına endişelenme, Ayashri. O güçlü bir kraliçe, yaptıklarını duydukça şaşırıyorum. Annemden daha sıcak olduğu için insanları kendisine çekebiliyor ve bu Kantre de çok zor bir şey."

"Az önce siz dediniz, Prens. Buzun hüküm sürdüğü topraklarda ateş kabul edilmez. Anneniz er ya da geç Loya'yı söndürmek isteyecektir. Bunu acımasızca yapacaktır."

"Jayce onu korur. Jayce bana göre anneme daha çok benzer, annemin neler yapacaklarını tahmin edebilir."

"Benim korkum annesinin ne kadar ileri gidebileceğini görememesi. Göremez ise Loya acı çekecek."

Misha "Loya adına endişelenme, Aya. Seni nasıl aşağıladığını, küçük gördüğünü biliyoruz. Sen ise onun adına endişe ediyorsun, korkuyorsun." dedi ve Ayashri ile Latika bakışmıştı. Latika, gerçeği biliyordu. Bilmesi babasına olan kızgınlığını daha çok artırmıştı.

Latika "Bence de yersiz bir endişe bu. O, Dranil'in yeğeni  ve nasıl hayatta kalacağını babam ona bizzat öğretir iken senin endişelenmene ihtiyacıs yoktur. Bu kadar saf olma. Sen onun için Gümüş Fahişe idin."

Ayashri "İlk başlarda öyleydim ama sonradan çok şey değişti."

"Seni ilk o şekilde tanıdı ve o şekilde devam edecek. Ben Loya'nın düşüncelerinin değişeceğini sanmıyorum. Özellikle Jayce ile olan ortak bir geçmişinden sonra bu hep böyle kalacaktır."

"Bence bu konuyu Loya olmadan tartışmak anlamsız. Yaşananlar yaşandı ve bitti, Latika. Bunu uzatmak anlamsız ve çocukça bana göre." dedi ve Latika bir şey demeden şarabını yudumlamıştı.

Arnav "Talayer ile çocuklarla yaptığımız resimleri görmek ister misiniz?" dedi hevesle. Konuyu değiştirmek istiyordu ve bu harikaydı.

Ayashri gülümseyerek "Elbette olur! Prens, sizin buraya naif bir şekilde uyum sağlamanız hoşuma gidiyor." dedi.

"Teşekkür ederim, Dara. Asıl ben de beni buraya kabul ettiğin için minnettarım. Kimileri beni ezmeye kalkışırdı ama sizler sıcak bir ev sahibi oldunuz. Yeni dostlar edindiğim için mutluyum. Talayer ile birkaç ortak fikrimiz var ve gerçekleştirmek için sabırsızlanıyorum."

"Çok güzel! Bunu destekleyeceğimi bilin isterim." dedi ve sohbet değişmişti.

Yemekten sonra Latika'nın ısrarı sonucu kart oyunu oynamıştık. Kazanan ise Prens Arnav olmuştu. Fakat bizi eğlendiren şey Nuyan'ın kart çalmasıydı. Eh, hırsızdı ve huyundan vazgeçmediğini bize açıkça gösteriyordu.Bunu ortaya çıkaran ise Latika olmuştu. Bunun yüzünden tartışmalarını izlemek ise komikti. En sonunda Nuyan Latika'nın gönlünü almayı başarmıştı. Bir daha onun destesinden kart çalmayacağına dair söz vermişti ve Latika cilveli bir gülümsemeyi nişanlısına bahsetmişti.

Oyundan sonra ise Misha bebek için son dikmiş olduğu takımı bize göstermişti. Beyaz ipekten dikilmişti. Ayashri sevgiyle bakıyordu. Başını yana eğmişti ve Misha'ya bakmıştı.

Ayashri "Bu çok güzel!"

Misha "Yeğenime çok yakışacaktır, eminim!" dedi ve kapı açılmıştı.

İçeri gelenler ise artık uğursuzlar diye seslenmek istediğim ekipti. Veran, Raji, Karran kesin vardı. Adag ile Shoda bu uğursuzlara sonradan eklenmişti. Yüzlerindeki gerginlik beni de germişti. Ayashri ile bakışmıştık. O da gerilmişti ve elini karnına koymuştu.Acaba Ayashri'ye söylemeden bana mı söyleselerdi? Yeterince gergindi, daha fazla sinir yaşamasını istemiyordum. Bebeğe ve ona bir şey olmasından korktuğum açık bir gerçekti. Bunu herkes biliyordu.

"Aya istersen seni odamıza götürebilirim." dedim ve kaşlarını çatmıştı. İnatçı tavrına büründüğüne işaretti bu. Ne dersem karşı çıkacaktı. Onun bu hali ile başa çıkmak yorucuydu. Müthiş bir inat sergiliyordu.

Ayashri "Asla! Adag'ı dinlemeden şuradan şuraya gitmem." dedi ve ofladım. Tartışmak yersizdi.

Adag'a bakarak "Evet, sizleri dinliyoruz. Hanım'ı duydunuz, sizi dinlemeden şuradan şuraya gitmeyecek." dedim ve Adag oflamıştı.

Adag "Duyacaklarınız pek hoşunuza gitmeyecek. Tatsız bir olay söz konusu."

Ayashri "Adag, ben hayatımda birçok tatsız olay yaşadım. Diyeceğin yaşadıklarımdan daha tatsız olabilir mi?" dedi ve Adag başını iki yana sallamıştı.

Shoda Adag'a bakarak "Elbette değil ama çok üzüleceksin. Adag bunu demek istiyor." dedi.

"O zaman söyleyin, ne olduğunu bilelim."

Karran bir adım öne çıkmıştı. Bize bakarken oldukça hissizdi. Karran "Adag söyleyemeyecek ama ben diyebilirim. Haydutlar Larastka'ya gönderilen son ürün kervanını yakmışlar, yağmalamışlar. Suçluların bir kısmı kaçtı, bir kısmı ise yakaladığımız anda zehir içerek kendini öldürdü." dedi ve Ayashri'nin gözleri iri iri olmuştu.

"Tarlalarımıza ektiğimiz ürünleri mi yakmışlar?" diye fısıldadı.

Raji "Kral Jayce'e gönderilen ürünler yakılmış, talan edilmiş. Kraliçe Latafah'ın adamları olduğunu düşünüyoruz ama bunu kanıtlamamız imkansız. Kral Jayce ile yaşadığı gerginliği biliyoruz ve bunu yaptırmaması için bir neden yok."

Dişlerini sıkarak "Halkımla beraber ektiğim mallarımı yaktı!" dedi ve ellerini sıkmıştı.

"Ükhel'e dua ediyor olmalı, bir an evvel ölmek için. İlk önce salak gibi Kral Jayce'e sataştı şimdi ise bize bulaşıyor! Ne sanıyor kendini?" dedim öfkeyle ve ayağa kalktım.

Karran "Kervandaki askerlerin de öldürülmüş olması üzücü. Asıl acı olan Larastka'ya ödediğimiz haraca da el konulmuş olması."

Sinirden gülerek "Jayce bize karşı Nizar'ı güçlü kılmak istedi ama sonuç ortada değil mi? Kendi kendisine zarar verdi."

Raji "Larastka'ya verilen haracı bir daha göndermek zorundayız ve bu bize büyük zarar verecek."

"Zaten tedbirliydik, Raji. Kâr olarak gördüğümüz parayı göndermek zorunda kalacağız ama bu sefer Jayce'in göndereceği askerler götürecek."

Arnav "Burada beni korumakla görevli olan askerlerle gönderebilirsiniz, sorun olacağını düşünüyorum." dedi ve Ayashri ona baktım.

Ayashri "Teşekkürler, Prens." diye mırıldandı. Bir eli karnındaydı ve yüzü gergindi. Duyduğu haberler hoşuna gitmemişti.

"Elimizde bir kanıt olmadığı için Jayce'in direk Kraliçe'ye vereceği bir ceza yok ama uygulayacağı politika ile cezalandırabilir."

"Jayce'in umurunda olacağını düşünmüyorum, onun kaybedeceği bir şey var mı? O aldığı hazineye bakar ama bizler öyle değiliz. O gönderilen mallar da insanlarımın emeği vardı ve hepsi boşa gitti."dedi ve ah dediğinde elimi omzuna koydum.

"İyi misin, canım?" dedim ve kafasını salladı.

"Bir şeyim yok, iyiyim."

Karran "Bizim de bu durumda yapabileceğimiz bir şey yok. Sadece Jayce'e hızla rapor edeceğiz."

"Aslında bu bizim için bir koz. İleride bunu kullanabiliriz. Neden Nizar'ın bize verilmesi gerektiğinin göstergesi olur. Kraliçe Latafah'ın verdiği zararlar ortada iken onu kendi iktidarı süresince başta tutamaz."

"En sonunda ise Nizar'ı almak için bir bahanemiz olur." dedim. Zaman harika bir şifa olabildiği gibi harika bir zehirdi. Aya haklıydı. Bu yaşananların şimdilik karşılığını vermeyecektik. Mağduriyet kozunu oynamak keyifli olabilirdi.

"Zaman içinde güçleneceğiz. Göreceksiniz, Jayce kendisi buna mecbur kalacak. Bizim Nizar'ı almamız isteyecek!"

Arnav "Bunun olabilmesi için Latafah'ı yeterince kontrol edememesi gerekir. Kraliçe Elzira var iken bu dediğin zor, Ayashri."

Misha "Annem şu an ablamı kontrol edebilseydi bunlar yaşanmazdı. Ah, Prens! Hiçbir şey bilmiyorsunuz. Annem her daim abim Talayer gibi bir oğul istemişti ama olamadı. Onun yerine iki kızı oldu ve hayallerini yaşamadı."

"Sanırım bu kıtanın kraliçeleri hayallerini yaşamamak üzerine lanetli!"

Misha gülerek "Amidral bundan sonraki kraliçeler içni bu laneti kırsın." dedi ve Ayashri'ye baktı.

Karran "Ayashri'nin dediği yolu izleyeceğiz o zaman." dedi ve Ayashri ayağa kalktı.

Ayashri "Ben yatak odasına çekilmek istiyorum."

"Erken değil mi? Biraz daha otururuz diye düşünmüştüm." dedim ve Ayashri kafasını sallamıştı.

"Sen kalabilirsin, sevgilim. Veran ile ben yukarı odama çekilirim, sorun olmaz." dedi ve yanağımı öpmüştü.

"Aya, benim içinde fark etmez."

"Endişelenmene gerek yok." diye fısıldadı ve saçlarından öpmüştüm. Aya Veran'ı yanına çağırmıştı, daha sonra beraber odadan çıkmışlardı.

Bizler ise yaşanan bu gelişmeleri konuşmuştuk. Bir süre sonra ise dağılmıştık. Bunu ben istemiştim çünkü aklım Ayashri'ye takılmıştı. Son haber onu çok germişti, öfkelendirmişti. Bu tarz durumların hamile kadınlara yaramadığını biliyordum. Ebe kadınlar demişti. Doğuma birkaç hafta kalsa bile dikkatli olmam şarttı. Aevni biliyor olmalıydı ki ben baba olmayı çok istiyordum. Doğru insandan çocuklarım olmasını istemiştim. Aya ise benim için doğru kadındı. Onu seviyordum ve onunla aile olmak istemiştim.

Yukarı odaya çıkmıştım. Kapıyı açtığımda Ayashri yatakta değildi. Kıyafetlerini çıkarmıştı. Banyoyu tıklamıştım. Ayashri dediğimde ise gel diyen kısık bir ses duymuştum. Kapıyı hızla açtığımda ise gördüğüm manzara korkunçtu. Ayashri küvetin dibine çökmüştü. Beyaz geceliği ıpıslaktı ve karnını tutuyordu. Bebek, bebeğe bir şey oluyordu.

Ayashri dişlerini sıkarak "Talayer, yetiş!" dedi ve onu oturduğu yerden yavaşça kaldırmıştım.

Yatağa hemen yatırabilmiştim. Ayashri inlerken panikle kapıyı açmış ve askerlere hekimleri, ebeleri çağırmasını söylemiştim. Ayashri'nin yanına geldiğimde elini tutmuştum ve her şeyin güzel olacağını fısıldamıştım. Başka ne diyeceğimi, ne yapabileceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim bebeğin tahmin edilen zamanda gelmemiş olmasıydı. Korkum, onları kaybetmekti ve bununla nasıl baş edeceğim konusunda herhangi bir fikrimin olmaması ise çok acıydı. 

Ebeler ve hekimler gelmişti. Doğum başlamış diyerek beni odadan çıkartmışlardı. Yatak odasının önündeki kapıya çökmüştüm. Bu kadarı çok fazla değil miydi? Latafah'ın olayları, bebeğin erken gelmesi çok fazlaydı. Her şey üst üste binerken boğulduğumu hissediyordum. Bir el boğazımı sıkıyor ve ölmem için elinden geleni yapıyordu. İçeride Ayashri'nin sesini duydukça kalbim batıyordu. Aeje, lütfen ona kolaylık sağla lütfen.

Kapının önüne haberi duyan gelmişti. Latika mavi geceliği ile karşımdaydı. Saçları açıktı ve mavi gözleri endişeliydi. Misha ile Adag ise kendilerini sakin tutmaya çalışıyorlardı. Ne diyeceğimi bilemediğim için susuyordum.

Latika "Duyduğumuz gerçek mi?" dedi ve kafamı salladım.

"Birkaç haftası daha vardı ama erken oldu. Bunu beklemiyorduk." dedim ve derin bir nefes aldım.

Misha "Onun yanında konuşmamız gereken konuları konuştuk. Doğumu tetiklemiş olabilir." dedi. Bakışları üzgündü.

"Onu banyoda yere çökmüş bir halde buldum. Çaresizdi." diye fısıldadım ve derin bir nefes aldım.

Adag "Kötü şeyler düşünme, Talayer. Ayashri güçlü bir kadın ve eminim ki çığlıkları sayesinde bebeğinizi bu yaşama getirecek." dedi ve Ayashri'nin çığlığını duymuştuk.

"Beklemekten başka bir çaremiz yok." diye mırıldandım.

Misha "Nasıl olmuş? Onu nasıl buldun?"

"Banyoda ve tek başınaydı. Sesi çıkamıyordu çünkü sancıları vardı. Eğer geç kalsaydım olabilecekleri düşünmek istemiyorum." dedim

Latika "Zamanında gitmişsin."

Misha "Bebek sağlıklı doğacak. Sadece biraz erken gelmek istemiş, hepsi bu." dedi ve ona baktım. Sesindeki şefkat yüzüne de yasımıştı.

"Benim ve Dara'nın bebeğinden ne  beklerdik ki?" dedim ve ofladım.

Bütün gece beklemiştik. Odaya girip çıkan ebeler başka yerde beklememizi söylese bile umurumda olmamıştı. Ben burada bekleyecektim. Tek veya diğerleri ile beraber burada olacaktım. Hayatımın en uzun gecesiydi ama beklemeye değerdi. Ayashri yalnız kalmayacaktı. Onu yalnız bırakmadığımı görecekti.

Son bir bağırma sonrası derin bir sessizlik olmuştu. Ardından ise yükselen tiz bir ağlama sesi yükselmişti. Bitmişti, uzun gece bitmişti. İçeri girecek olduğumda ise beni durduran Misha olmuştu. Sabırlı olmamı ve hekimler çağırmasını beklememi söylemişti. İçeride belirli bir hazırlık olmalıydı. Bütün gece kapının önünde sabırla beklemiştim ama şu an yerimde duramıyordum. Kapı açılmıştı ve ebeler gelebilirsiniz demişti.

İçeri girdiğimde güneş odaya dans eder gibi süzülüyordu. Ayashri yatakta yorgun ama mutluydu. Kucağında ise beyaz kumaşlar içinde bebeğimiz vardı. Rüya gibiydi. Gerçeklikten koptuğumu düşünüyordum ama bütün gece ben beklemiştim. Bu gerçek olduğunun kanıtıydı. Yatağa nazikçe oturdum. İlk önce sevgilimin saçlarından öpmüştüm. Onun kokusunu içime çektikten sonra küçük aceleciye bakmıştım. Annesi gibi bembeyazdı. Minik, porselen bebek gibiydi. Kime benziyor olduğu umurumda değildi. O bizim evladımızdı.

Ayashri "Oğlumuzu kucağına almayacak mısın?" dedi yumuşak bir sesle ve şaşkınca baktım.

"O bir erkek mi?" dedim ve kafasını sallamıştı. Bebeği kollarıma aldığımda Aya'nın gözleri dolu dolu olmuştu.

"İsmi ne olacak? Hep kız olarak isimler düşünmüştük."

"Onun annesi sensin. Onu karnında sen taşımış iken isim koyma hakkını bana vermemelisin."

Ayashri bebeğin minik kafasını okşayarak "Onun adı Arsulay olsun. İsmi gibi vatanını hep sevsin." dedi.

"Arsulay! Nizar ve Azinkayt'ın ortak kökenli dilinden bir isim. Bu isim oğlumuza çok yakıştı."

"Sumashd-Arsulay'an Pobeda!"

"Bizim oğlumuz!" diye fısıldadım ve minik yüze baktım. Kaderini ben yazamazdım ama ona en iyi şartları sunmak için her şeyi yapardım.

Benim ve Aya'nın yaşamış olduğu zor şartları yaşamaması için her şeyi yapardım. Arsulay,her şeyin iyisini hakkediyordu. Şu an her şey bambaşka geliyordu. Arsulay ile hayatımın yeniden başlamış olduğunu hissediyordum. Savaşmak için yeniden bir anlamım vardı. Benim zorluklarımı yaşamayacak, hakkettiği yaşamı yaşayacaktı. Arsalay çok iyi bir yaşama sahip olacaktı ve bunu Aya ile beraber sağlayacaktık.

Arnav

Latika

Arnav'ın Azinkayt içerisindeki durumu için ne diyeceksiniz? Beklediğiniz gibi mi?

Latafah'ın bu saldırısı sizce doğru muydu? Aya'nın çözümü doğru mudur?

Jayce ve Loya, Latafah'ın saldırısı için ne yapacaktır?

◑Arsulay hakkında tahminleriniz nedir? Onun doğumu ile neler değişebilir? Sizce nasıl olacak?

Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır. Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top