Endarieh'in İzi♕
BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı:Nilipek. - Gömülür
Yayınlanma Tarihi: 03.01.2020
Aşağıda Kaisra, Ronald var.
İyi Okumalar!
♕
Larastka Krallığı - Kantre - Ulu Saray
Loya
Doğacak bebeğim için bir şeyler hazırlamak hoşuma gidiyordu. İçimde minik bir yaşam büyüyor, hayata hazırlanıyordu. Onun varlığını bilmek ise kutsaldı. Tanrıça'nın armağanıydı, Tanrı'nın ise ödülüydü. Kraliyet için önemini düşünmüyordum. Çevremdekiler kesin erkek olacak dese bile ben buna kulaklarımı tıkıyordum. Erkek veya kız, ne önemi vardı ki? Bebek, bebektir sonuçta. Onun cinsiyetine göre bir değer yüklemek anlamsızdı. Kaç yıldır bu saraydaydım. Çevremdeki insanlara bunun önemsiz oluşu anlatmaya çalışmıştım ama beni dinleyen yoktu. Onların tek derdi bebeğin erkek olmasıydı. Erkek olunca ne olacaktı ki? Gökten altın mı yağacaktı, musluklardan mücevherler mi fışkıracaktı? Anlamıyordum. Kesinlikle bu zihniyeti anlamıyordum ve anlamak istemiyordum.
Elime iğne battığında Yamuna ay demişti. Bu sarayda gerçekten yakın olduğum tek kişiydi. Esla'da olsaydık asla beraber olamazdık ama yabancı bir sarayda olunca insan kendisine yoldaş arıyordu. Yamuna ise iyi bir yoldaş olmuştu. Beni asla utandırmamış, oldukça iyi bir saray hanımı olmuştu. Ayashri'nin kız kardeşleriydik sonuçta. Birbirimize destek vermeyeceksek halimiz iyi olmazdı.
Yamuna "Loya, eline dikkat eder misin?" dedi ve parmağıma baktım. Ufak bir kan beni korkutmamıştı.
Parmağımı emdikten sonra "Bir şey olduğu yok. Bu kadarcık kandan da düşük yapacak değilim." dedim.
"Sen Larastka Kraliçesi Loya'sın, unuttun mu? Bir iğne bile sana zarar vermemeli, bunu sakın unutma." dedi ve güldüm.
Gülerek "Yamuna, beni eğlendiriyorsun." dedim.
İpek kumaşa iğnesini batırır iken "Hiç Esla'yı özlüyor musun?" dedi. Bu ani sorusu beni şaşırtmıştı. Genelde Esla'dan, Azinkayt'dan bahsetmezdi, orayı görmezlikten gelirdi. Şimdi anması ilginçti.
"Özlediğim yanları var, elbette. Peki sen özledin mi?"
İç çekmişti. Bakışları düşünceliydi, kumaşa odaklanmıştı."Galiba özledim. 17 yaşında genç bir kız iken zenginliği arzulardım, bunun için kendi öz ailemi bile terk etmeyi düşünmüştüm. Buraya ilk geldiğimde ise hayallerime kavuştum dedim. Şimdi ise tuhaf bir şekilde Esla'yı özlüyorum. Neden bilmiyorum ama özlüyorum."
"Özlüyorsun çünkü buradaki insanlar bizim gibi değil. Attıkları her adım planlı, her adım da samimiyet içermiyor. Güneyliler gibi değiller. Biz daha özgür ruhluyuz, zincirlere boğulamayız."
"Ablamı da özlediğim bir gerçek. Onu babamın ölümünden dolayı suçlasam bile özlüyorum. O, geçmişteki sıcak ailemin tek hatırası. Benden de çok uzakta. Acaba beni düşünüyor mudur, beni bağışladı mı merak ediyorum. Vadim ile evlenmemle onu kızdırmış olmalıyım, onu tanıyorum."
"Bence Ayashri küçük kız kardeşi ne yaparsa yapsın affedecek kadar merhametli bir abla. Sakın bunun için endişelenme."
"Ablamı özleyeceğim de hiç aklıma gelmezdi. Onunla kendimi çok zıt bulurdum. Onun bu özgürlük aşkını asla anlayamazdım. Şimdi ise onu anlıyorum. Burada bizler süslü kıyafetler içinde hapsolduk, Loya."
"Ben alışkınım, tatlım. Sonuçta ben sarayda büyüdüm, yetiştim. Özgürlüğü tatmadığım içim bana normal geliyor. Sen ise tattın, özgür olmanın ne demek olduğunu biliyorsun. Altından bir kafese konulmak senin gibi vahşi bir kuş için oldukça zor."
"Ah, boşver beni! Ara ara böyle geliyor işte. Sonra tekrardan Leydi İm-Yamuna Fiel oluyorum. Vadim'in biricik kızıl saçlı sevgilisi!" dedi.Sahte neşesine ortak mı olmalıydım, ona üzülmeli miydim bilememiştim. Vadim'i seviyordu sevmesine ama buradaki hayatın onu yorduğu gerçekti.
Elimdeki kasnağı bırakmıştım. Yamuna'nın elini tutarak "Baksana ne diyeceğim. Doğumdan sonra Jayce ile Güney ülkelerine seyahat yapacağız. Vadim mutlaka gelecektir, Jayce'in şahsi koruması ve arkadaşı. Senin de bizimle gelmeni istiyorum. Hem değişiklik olur, sana iyi gelir. Hem de ablanı, Esla'yı görmüş olursun." dedim. Yamuna ise gülümsemişti.
"Seve seve kabul ederim.Biliyor musun? Bazen seni ablama çok benziyorsun. Onun gibi içten, onun gibi korumacısın. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Kendimi ablamın yanında hissediyorum."
Yüzümdeki gülümseme donuklaşmıştı. Bir an için ne diyeceğimi bilememiştim. Ayashri ile benzediğimi düşünmüyordum, düşünmemeye çalışıyordum. Ablası olsam bile bu konuya sıcak yaklaşmaya çekincelerim vardı. Birisinin ablası, kardeşi olmadığım için bu duygu bana yabancıydı."Ayashri ile ben, pek benzemiyoruz Yamuna." dedim kısık bir sesle.
Yamuna bir şey diyeceği sırada kapı tıklanmıştı. Gel sesimle içeri Aiden girmişti. Küçük salonumda onu görmek şaşırtıcıydı. Kaç gündür konuşmuyorduk, onu görmezlikten geliyordum. Hamileliğim öncesinde onunla tartışmıştım.Masama koyduğu yeşim taşı yüzünden ona demediğim laf kalmamıştı. Benden uzak dursun diye hakaretler bile yağdırmıştım. Uzak dur demiştim. Biz birbirimizin sonu oluruz, seni hayatımda istemiyorum diye yüzüne haykırmıştım. Kırgın, ezilen mavi gözleri ise peki demişti. Buruk sesi hala kulaklarımdaydı. Hem suçlu olup hem nasıl bu kadar masum olabilirdi ki? Çok kurnazdı!
Şimdi karşımda görmek ise beklenmedikti. Sonuçta ettiğim laflar sonucu benden uzak durmuş, karşıma çıktığında bile mesafesini korumuştu. Fakat kırgın mavi gözleri görmemek için kör olmam lazımdı. O bakışlara rağmen uzak durmam şarttı. Aiden suçluydu. Beni de kendisini de tehlikeye atarken hiçbir şey yapmadan durmam mümkün değildi. Elbette mesafe koyacaktım. Ölüme yürümek istemiyordum.
Yamuna Aiden'e kaşları çatık bir şekilde bakmıştı. O da son durumu biliyordu ve kendini koruman lazım diyordu. Aiden'e ise kızıyordu. Yamuna sert bir sesle "Lord Aiden, lütfen Kraliçe'nin odasından çıkar mısınız?" dedi.
Aiden ise onu umursamadan bana doğru gelmişti. Karşımdaydı.Aiden "Loya, konuşmamız lazım." dedi ve Yamuna ayağa kalktı. Ellerini beline koymuştu. Sözünün dinlenmemesi onu sinir etmişti.
"Ah, Lordum! Kraliçe sizinle görüşmek istemiyor. Neden bunu anlamamakta ısrarcısınız? Kalın kafanıza girmiyor mu?" dedi ve Aiden ile arama girmişti.
Aiden ise derin bir nefes almıştı. "Leydi Yamuna, inanın bana sevgili eşiniz kadar oldukça can sıkıcı olmayı nasıl başardığınızı anlamış değilim. Güneyli olmanıza rağmen Kantreli olmayı başardığınız için de sizi tebrik ederim. Şimdi aradan çıkın, Kraliçe ile konuşmama izin verin."
"Asla! Anlayın artık. Kraliçe Loya, sizi görmek istemiyor. Aynı ortamda bile bulunmanız hatalı."
"Ben Kraliçe'ye ne yaptım?"
"Kraliçe'nin masasına yeşim taşı koyarak onun gözünden düştüğünüzü benim de yüzünüze vurmam mı gerekli?" dedi. Aiden ise oflamıştı.
Bana bakarak "Lütfen, Loya lütfen. Bir kerecik bile olsa konuşalım, son kez bile olsa konuşalım. Lütfen beni görmezlikten gelme." dedi. Çaresizliğini görüyordum. Dinleyip dinlememekte ise kararsız kalmıştım. Bir yanım dinleme diye bağırır iken diğer yanım sana olan çaresizliğini görmüyor musun diyordu.
Yamuna bana bakarak "Kraliçem, istersen kapıdaki askerleri çağırtıp Lord Aiden'i kovdurtabilirim. Emriniz nedir?" dedi. Elimi şiş karnıma koymuştum.
"Lord Aiden ile konuşacağım, Yamuna. Sen çıkabilirsin." dedim. Yamuna'nın gözleri iri iri olmuş iken Aiden bana minnetle bakıyordu.
"Loya! Neden böyle yapıyorsun?" dedi kısık bir sesle.
"Sana çık dedim, lütfen." dedim. Yamuna ise başını eğmişti. Koltuktaki kumaşları, iplikleri sandıklara yerleştirdikten sonra salondan çıkmıştı. Çıkmadan önce Aiden'e omuz atmayı ihmal etmemişti. Aiden ise onun bu öfkesini sakinlikle karşılamıştı.
Yanıma oturmasına izin vermiştim. Yamuna'nın oturduğu yere otur demiştim ve oturmuştum. Karşımda heyecanlıydı. Eğer mesafeli durmasaydım bana sarılacakmış gibi geliyordu. Kontrol edemediği heyecanı karşısında kendimi sakin tutmalı, mesafemi korumalıydım. Hamileliğim süresince nasıl uzak durdu isem aynı şekilde devam ettirebilirdim.
Aiden "Loya, çok teşekkür ederim! Beni çok mutlu ettin." dedi.
"Eskisi gibi olacağımızı mı sandın? Konuşmamız kısa sürecek sonra şu anki gibi olmaya devam edeceğiz." dedim.
"Seni çok özledim, gerçekten çok özledim. Beni kendinden uzak tutarak ne kadar devam edebileceğini sanıyorsun?"
Gözlerimi kısmıştım."Nerede, ne konuşacağını bil Aiden! Kraliçe'nin huzurundasın, metresinin değil. Kapıdan birisi dinlese bu cümlelerini hiç iyi niyetli yorumlamaz. Buraya beni özlediğini söylemek için geldi isen defolup gidebilirsin." dedim ve kendisini toparlamıştı.
"Özür dilerim, özür dilerim. Kusuruma bakma, ne olur Loya. Heyecanıma kapıldım. Bunu demek için gelmedim. Baksana ne göstereceğim." dedi ve cebinden bir kol düğmesi çıkarıp, bana uzatmıştı.
Kol düğmesini incelemek için elime almıştım. Herhangi bir kol düğmesiydi işte. Sadece I&R harfleri göze batıyordu."Ne bu şimdi?" dedim ve düğmeyi geri verdim.
"Bunu yaverim Stanley buldu. Masamın dibine düşmüş, ben ise görmedim. Bildiğin gibi birisi beni suçlu göstermek için masana yeşim taşını bırakmıştı, sen de beni suçlamıştın. O kişiyi buldum! O kişi Ronald." dedi ve güldüm.
"Şaka mı? Ronald böyle şeyler yapar mı?"
"Evet, yapar! Benim ayağımı kaydırmak için her şeyi yapar o. Lord Jason'ın gözde damadı olmadığı için hırsını benden çıkarıyor, beni gereksiz buluyor. Benim düşmem için bana zarar veren her şeyi yapar."
"Çok emin konuşuyorsun." diye mırıldandım. Düşününce mecliste Aiden'e en muhalif isim genelde Ronald idi. Daha öncesinden de anlaştıkları pek görülen bir şey değildi. Yine de tüm bunlar Aiden'i masum yapar mıydı? Belki Ronald'a iftira atıyordu. Larastkalı insanlardan her şeyi beklerdim.
"Eminim çünkü onu konuşturdum. Ah, Loya! O bana zarar verdiği yetmezmiş sana da zarar vermek istiyor. Kraliçe ülkeye yararlı falan dese bile inanmıyorum. O, sana da zarar vermeye niyetli."
"Saçmalık! Ronald'a nasıl bir zararım dokunmuş olabilir? Belki de onun bakışından bakarsam Larastka'ya zarar mı verdim?"
"Ronald, beni ortadan kaldırma konusunda oldukça kör hırsa sahip. Bu kör hırs sonucu doğru ile yanlışı göremiyor. Sana zarar vermesi korkum."
Parmağıma saçımı dolamıştım. Gülümseyerek "Ronald hayal aleminde yaşıyor olmalı, yazık. Beni yok etmek, ortadan kaldırmak öyle kolay olacak bir iş değil ama onu ortadan kaldırmak, bir böcek gibi ezmek benim için çok kolay. Bunun farkında olacak kadar zeki olduğunu düşünüyorum." dedim.
"Bana inandın mı? Bak, ben masumum! Sana kanıt getirdim."
"Neden yeşim taşı aldın? Gerçekten Anisa için mi?"
"Evet, Anisa için yeşim taşı aldım. Gerçekten ona hediye etmek istedim ama başıma bu kadar sorun açacağını bilseydim asla almazdım."
"Belki de hala Ronald'a iftira atıyorsundur. Nereden bileceğim?" dedim ve buklemi parmağımdan serbest bırakmıştım.
Aiden ise elimi tutmuştu. Gözleri gözlerimdeydi."Ben sana onurum üzerine yemin ediyorum ki masumum. Benim aklımdan öyle oyunlar geçmez, Loya. Bu saraydaki herkesin aklından çeşit çeşit oyunlar geçer, yapar ama benim öyle oyunlarla işim olmaz. Lütfen, beni daha fazla yokluğunla cezalandırma."
"Aiden." dedim ve yutkundum.
"Senin yerin asla dolmuyor, dolamaz Loya. Buna çaba harcadım. Benden uzak durduğun zamanlarda boşluğunu kapatmak istedim ama olmadı. Hiçbir şey bu boşluğu kapatamadı. Yerine hiçbir şey geçemedi, geçemez üstelik. Buna ne dersen de ama ben senden asla kopamam." dedi. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kendimi tehlikede hissediyordum.
Kapının kolunda hareketlenme olunca elimi hızla çekmiştim. İçeri giren Jayce idi.Jayce bizi görünce yüzündeki gülümseme şaşkınlığa dönmüştü. Tek kaşını kaldırıp bizi incelerken daha sonra kendisini toparlamıştı. Sakinliği yüzündeydi. Aiden'in benden uzak durmasından gizli gizli bir memnuniyet duyuyordu. Kıskandığı içindi ama bunun bir sebep yoktu. Tabii masamda bulduğum yeşim taşından haberdar olmadı ise kıskanması için sebebi yoktu. Eğer bundan haberi varsa Aiden yeterince şanslıydı ki Jayce'in gazabına uğramamıştı.
Ayağa kalkıp Jayce'e sarılmıştım. Onu yatıştırmam lazımdı. Aklına başka başka şeyler gelmemeliydi. Kıskanmamalıydı. Kıskanırsa işler karışırdı. Hem kıskanacak bir durum şu an yoktu. Ben tam zamanında elimi çekmiştim, olay bitmişti. Tanrım! Bu ne kadar zor bir denklemdi. Çözülmüyordu. Çözülmedikçe işin içinden çıkmam zor oluyordu. Çözülürse olacaklardan da korkuyordum. Ne bana ne de benim yüzümden Aiden'e zarar gelmesini istemiyordum.
Jayce alnımı öptükten sonra Aiden'e bakmıştı.Jayce "Aiden, seni burada görmek çok şaşırtıcı!" dedi ve Aiden zoraki bir gülümseme ile kuzenine bakmıştı.
Aiden "Ben de kendime şaşırıyorum, Jayce. Bundan emin olabilirsin."
"Aiden buraya ufak bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için geldi. Hepsi bu." dedim.
Jayce "Hamileliğin açıklandığından beri onun yüzüne bakmıyorsun, onunla konuşmuyorsun. Aranızdaki sorunun ufak bir yanlış anlaşılma olduğuna emin misin?"
"Eminim."
Aiden "Düzeldi, değil mi?" dedi ve ona baktım.
"Düzelip düzelmediğini zaman gösterecek. Dediklerini düşüneceğim. Ayrıca konuşmam gereken insanlar var."
Jayce alaycı bir şekilde "Aranızın düzelmesine çok sevindim!" dedi. Aiden ise sakinliğini koruyordu. İznimizi isteyip salondan ayrılmıştı.
Jayce ile ben ise koltuğa geçmiştik. Az önce Aiden'in çekingen bir şekilde oturduğu yerde Jayce kendine güvenen bir havayla oturuyordu. Kızıl kahverengi saçları düzgün, mavi gözlerinde soğuk bir asalet vardı. Bir eli karnıma gitmişti ve bebek hakkında konuşmaya başlamıştı. Bebeğimiz için oldukça sabırsızdı. Bir an evvel doğmasını istiyordu. Her gün yeni bir isimle karşıma çıkıyordu. Beraber seçeceğimiz birçok isim vardı. Bakalım bu isim seçme meselesini nasıl halledecektik? Tabii ilk önce bebeğimizi sağlıkla kollarımıza almalıydık. Bizim için önemli olan buydu.
Yemeğe kadar konuşmuştuk. Ardından beraber akşam yemeği için salona inmiştik. Kraliyet sofrası tüm ihtişamıyla karşımızdaydı. Üstelik yemeklerin bir kısmı benim sevdiğim yemeklerdendi. Jayce hamileliğim boyunca her daim sevdiğim yemeklerin çıkması adına emir vermişti. Beni böyle şımartıyordu. Onun güzel kraliçesi olarak şımartılmayı hakkediyordum. Benden daha iyi bir kraliçe bulamazdı sonuçta. Onu toparlayacak, ülkesini yönetebilecek başka bir kadın var mıydı? Yoktu! Şımartması benim tatlı bir ödülümdü.
Yemek ise sakin diyebilirdim. Kaisra canımı sıkmak için uğraşmıyordu. Bu benim için şaşırtıcıydı. Hamile olsam bile canımı sıkmak için fırsat kaçırmıyordu. Bunu bilerek yapmıyorum, hamilesin seni niye üzeyim diyordu ama samimiyetsizdi.
Kaisra tabağındakilerle oynarken "Loya, yarın müsait misin?" dedi ve ona baktım.
"Ne oldu?" dedim.
"Beraber yetimhaneleri ziyaret edelim diye düşündüm, oradaki eksiklikleri denetleyebiliriz ve çocukları sevindirebiliriz. Çocukların gerçek bir anne ilgisi görmesi şart ve seninle ben bu devletin annesiyiz."
Dedikleri hoşuma gitmişti. Gülümseyerek "Yarına dair bütün işlerimi iptal ettireceğime emin olabilirsin. Toplantıdan sonra gidebiliriz." dedim.
"Çok güzel oldu! Sonuçta oradaki çocuklar bizim çocuklarımız. Kimsesiz değiller, ilgi istiyorlar. Kendim gidiyor iken senin de benimle olman oldukça iyi olacaktır."
Jayce "Beni şaşırtıyorsun, anne." dedi. Kaisra ise oğluna kaşlarını çatarak bakmıştı.
"Şaşıracak ne var, anlamıyorum. Loya'yı da yanımda götürüyorum çünkü o ülkenin kraliçesi. İnsanların bizi beraber görmesi gerekli. Her daim ayrı durmamız bazılarını çok memnun eder."
"Neden bunu evlendiğimizden beri yapmadın? Bu yaptığın bana göre samimi değil, Loya'nın yerinde olsaydım gitmezdim."
"Fakat sen Loya değilsin! Tamam, hala Loya'dan hoşlandığım söylenemez ama ara ara ikimizin beraber gözükmesi oldukça iyi olacaktır. Lütfen devletin yönetimine kişisel duygularını karıştırma. Kaybeden sen olursun."
"Ana Kraliçe'ye katılıyorum. Jayce, bence onunla gitmem iyi olacaktır. Tamam, aramız iyi değil ama insanlarımızın bizim güçlü olduğumuzu görmeleri lazım. Birlik, beraberlik mesajı verilirse bize düşman olanlar bizden korkacaktır."
Jayce derin bir nefes almıştı. Bıkkınca annesiyle bana bakıyordu.Jayce "Sizinle tartışırsam sonumun geleceğini düşünüyorum ve susuyorum." dedi. Lord Eduard buna gülmüştü.
Lord Eduard "İçiniz rahat olsun, efendim. Sevgili eşiniz ile Ana Kraliçe'ye ben de eşlik edeceğim. Güvenliklerine dair korkunuz olmasın."
Kaisra "Aiden de bizimle gelir. O, çok iyi bir savaşçı. Gerçi Loya ile araları iyi değil, pek konuşmuyorlar." dedi ve bana bakmıştı.
Jayce "Loya rahatsız olabilir, bence Aiden'in gelmesine gerek yok." dedi ve az pişmiş etini kesmeye başlamıştı.
"Jayce, neden böyle yapıyorsun anlamıyorum. Aiden, bizimle gelecek. Onun dışında bizi koruyabileceğine inandığım bir asker yok!"
"Gelsin." dedi. Donuk bir sesle bunu demişti. İçim huzursuzdu. Jayce'in bu gizli kıskançlığı sorundu ve benim için tehlikeydi. Ne yapacağımı bilemiyordum. Ne yaparsam yapayım göze batacaktım.
"Neden yarın bizimle Leydi Anisa eşlik etmiyor? Yanıma sürekli Yamuna'yı aldığım için bazı saraylı hanımlar insan ayırdığımı söyler olmuş, bunlardan birisi de Anisa. Anisa'yı yanıma alarak bu dedikoduya son vermiş olurum." dedim.
Kaisra "Güzel olabilir. Gelsin, gelsin. Aiden ile eşlik eder bize. Ayrıca ablası Irene de bizimle olabilir."
"Irene'ye gerek var mı, bilmiyorum. İki kız kardeş, sarayda denk geldikleri zaman birbirilerini tanımamazlıktan geliyorlar. Araları pek iyi değil."
"Ah, Aiden bana meseleyi anlatmıştı. Bir akşam yemeğinde kız kardeşini üzecek şeyler demiş Irene. Bu yüzden araları iyi değil."
Jayce "O zaman Irene'nin gelmemesi daha iyi olmaz mı? Ortamda gerginlik olmaz. Gerçi annem gerginliği çok sever, bu hayattaki en büyük amacı kaos yaratmaktır."
"Sen de benim oğlumsun, Jayce. Benden asla farkın yok. Bunu bil istedim." dedi ve gülümsemişti. Jayce annesine sinirle bakarken bu gergin havayı bozmak adına başka bir konu açmıştım.
Yemekten sonra kukla oyunu vardı. Jayce, çocuklar için böyle bir eğlence düzenletmişti. Ben ise kendimi yorgun hissettiğim için odama çekilmiştim. Kendime dikkat etmeliydim. Hekimlerin bana sık sık söylediği şey dikkatli olmam gerektiğiydi. İlk bebeğimin öldürülmesi sonucu hamileliklerimde çok dikkatli olmam söyleniyordu. En ufak bir ağrı bile benim için düşüğe neden olabilirdi. Bu yüzden kendimi germemeli, rahat olmalıydım. Açıkçası böylesine korkunç bir sarayda ne kadar rahat olunurdu, onu bilmiyordum. Kirli hesapların döndüğü bir yerde yaşam mücadelesi veriyordum. Hekimlerimin dediği gibi rahat bir yaşam imkanım yoktu.
Beyaz geceliğimi giymiş, saçlarımı açmıştım. Saçlarımı taradıktan sonra pencerenin önündeki koltuğa oturmuş, gökyüzüne bakmıştım. Ayın ışığına bakarken aklıma Aiden gelmişti. Bugün onunla konuşmasaydım daha iyi olurdu sanki. O olmadan hayatım çok sakindi. Tamam, onun yaşamıma getirdiği hareketi ister istemez özlemiştim. Aiden'in arkadaşlığını seviyordum. Bu sarayda Yamuna'dan sonra arkadaşım oydu. Onun yokluğunu ise doldurmamıştım ama kendimi çaresiz de hissetmemiştim. Sonuçta ben Aiden olmadan önce de yaşamıştım, onunla her daim zaman geçirmemiştim. Jayce olmadan bir hayatı düşünemiyordum, yapamazdım ama Aiden olmadan bir hayatı devam ettirebilirdim. Yine de Aiden benim için farklıydı. Bana olan hisleri yanlış olsa bile, ben bunun farkında olsam bile Aiden'in arkadaşlığını seviyordum. Keşke onu korumanın bir yolunu bulsaydım. Bulduğum her çözümde Aiden bana bir adım daha da yaklaşıyordu. Bana yaklaştıkça kendi sonuna yaklaşıyordu ve beni de bu sona sürüklüyordu. Bir çıkış yolu olmalıydı. Uçuruma giden bir yolda ilerliyorduk.
Kapı açıldığında Jayce'i görmüştüm. Aiden'in sonu için karar verecek olan oydu. Bu konuda sabrının kalmadığını görmüştüm. Aiden'in davranışları, çevremizdeki insanların dolduruşları ile Aiden'i kıskanıyordu. Hamile olmasaydım şu an bu kıskançlık daha da ileri gidebilirdi. Hamileliğim resmen kalkanım olmuştu.
Jayce üstünü değiştirdikten sonra şöminenin başına geçmiş, közleri karıştırıp yanıma oturmuştu. Elimi tutup, öperken ona gülümsedim. Onu seviyordum. O da beni seviyordu. Bana zarar veremezdi, değil mi? Beni sevdiği için bana zarar vermesi imkansızdı. Kimi zaman bunu da düşünüyordum. Jayce'in ileride bana zarar verip veremeyeceğini hesaplamaya çalışıyordum. Jayce'in bana zarar vermeyeceğini umuyordum ama geçmişi benim bu korkumu kanıtlar gibiydi. Ayashri'yi de sevmişti, gözümün önünde nasıl aşkından ölüp bittiğine şahit olmuştum. Ama onu sevdiği gibi canını da acıtmıştı, zarar vermişti. Şimdi aynı adam benim canımı yakabilir miydi? Aiden meselesi yüzünden canımı yakmasından korktuğum çıplak bir gerçekti. Bunu kendime zar zor itiraf ediyordum.
Jayce "Neden düşüncelisin, Loya?" dedi ve derin bir nefes aldım.
"Hamilelikten saçmalıyorsun diyeceksin ama olsun. Ne düşündüğümü sana diyeceğim. Bana zarar vermenden endişeleniyorum." dedim.
Şaşkınlıkla "Bu da nereden çıktı?" dedi ve omzumu silktim.
"Çıktı işte bir yerlerden. Nereden çıktığının önemi var mı? Geçmişte yaptıklarını düşününce ister istemez korkuyorum."
"Ben asla gül kokulumu, gül yüzlüme zarar vermem. Senin canını acıtmak istemem, sevgilim. Neden böyle düşünüyorsun ki? Uzak dur bu düşüncelerden."
"Hamileliğin etkisi olmalı."
Gülümseyerek "Sen güldükçe ben varım, sen neşeyle etrafımda oldukça yaşadığımı hissediyorum. Seni görmediğim bir an olursa benim halim ne olur, ey benim güzeller güzelim?" dedi.
"İşte bu sözleri duyunca içim rahatladı." dedim ve dışarıya baktım. Orada parlayan Endarieh vardı. Her daim yön gösteren bu yıldızın hikayesini biliyordum. Bakıcımın anlattığı bir hikayeydi.
Jayce gökyüzüne bakarak "Neden Kuzey Yıldızı'na takıldın?" dedim.
"Bizim için onun adı Endarieh. Endarieh'in Yolu, Endarieh'in İzi diye anılır.Onun hikayesi aklıma geldi. Anlatmamı ister misin?"
"Zevkle dinlerim." dedi ve ona baktım.
"Kuzey Yıldızı, Tanrıça Yasher'in lanetlediği bir çoban kız aslında. Bu çoban kızın adı Endarieh. Kendi halinde, sakin bir hayatı olan birisiymiş. Keçilerini, koyunlarını güdüyor ailesine maddi destek sağlıyormuş. Üstelik yolculara, kaybolan insanlara yol gösterirmiş. Bir gün Tanrı Arynad insanlarını denetlemek için insanların arasına karışmış. Koyunlarını güden Endarieh'i görmüş ve ilgisini çekmiş. Kızın yanına gitmiş ve ona yol tarifi sormuş. Endarieh tarif etmiş elbette ve Arynad'ın arzusu üzerine onunla gideceği yere kadar gitmiş. Endarieh'in bu kadar iyi olması, Arynad'ın hoşuna gitmiş ve kızı sürekli ziyaret eder, onunla konuşur olmuş. Öyle sakın aşık oldu diye düşünme, Arynad her daim eşi olan Karanlığın Hanımı, Ay'ın Annesi Yasher'e sadıktır."
Jayce ise kaşlarını hafif çatmıştı."Aşık gibi gelmişti. Bu kadar yakın olması normal mi?"
"Arynad, Endarieh'in arkadaşlığını sevmiş. Onsuz yoluna elbette devam eder ama onunla olduğunda daha güçlü olduğunu hissediyormuş."
"Peki Endarieh'in hisleri ne?"
İç çekmiştim."Zavallı çoban kız, karşısındakinin Arynad olduğunu bilmeden ona aşık oluyor. Hatta evlenme teklifi ediyor. Arynad ise bu teklifi kibarca geri çeviriyor, ona kendisinin sıradan bir insan olmadığını söylüyor ama Endarieh bundan vazgeçmiyor. Bu aşktan vazgeçersem hayatımdan vazgeçerim, beni sensizliğinle cezalandırma diyor ve Arynad ondan kopmuyor."
"Yasher bunu fark etmiyor mu?"
"Evet, ediyor. Arynad'ın sık sık insanların arasına karışması kutsal dengeyi bozuyor.Siyahın olduğu yerde beyaz da olmalıdır, beyazın olduğu yerde siyah da olmalıdır. Dengeyi özetleyen cümle bu. Arynad'ın Endarieh ile vakit geçirmesi, beyazın aşırı baskınlaşmasına sebep olmuş. Gündüzler uzamış, geceler kısalmış. Güneş daha parlak olurken Ay'ın ışığı sönmüş. İnsanların kalplerindeki siyahlık ölmeye başlamış. Durum böyle olunca Yasher Arynad'ın peşine düşmüş. Gördüğüne inanamamış. Arynad, Endarieh ile vakit geçiriyor. Bu Tanrıça'nın kıskançlığına sebep olmuş. Kocasının ona âşık olduğunu düşünmüş ve sinirlenmiş. Sinirlendiği gibi zaten bozulan denge iyice bozulmuş. Arynad'ın hükmettiği her şey bir anda karanlığa karışmış."
"Sonra ne olmuş?"
"Arynad, bunu anlamış elbette ve Yasher'in yanına gitmiş. Eşinin kalbini geri kazanmak için her şeyi yapmış. Ona basit bir çoban kızının kıskanmasının anlamsız olduğunu söylemiş. Gerçek hislerini sunmak adına ona yıldızlardan oluşan bir kolye vermiş. Bu Yasher'i ikna etmiş ve Arynad tekrardan hükmettiği şeyleri kazanmış. Fakat Arynad'ın artık insanların yanına gitmemeye başlamış. Bu durum ise Endarieh'i delirtmiş. Her yerde Arynad'ı ararken insanlar onun deli olduğunu, böyle bir adamın asla yaşamadığını söyler olmuş. Üstelik Arynad'ın gücü eskisi gibi değilmiş. Endarieh onu aradıkça Arynad gücünü kaybeder olmuş. Yasher'in Siyahı baskınlaşmış. Arynad çözüm olarak küçük arkadaşıyla son kez vedalaşmak istemiş. Yasher'e yardımcılarından birisi Arynad'ın Endarieh ile buluşmaya gittiğini dediğinde Tanrıça öfkelenmiş. Arynad ile Endarieh buluştuğu yere gitmiş. Onları gizli gizli izlemiş. Arynad, Endarieh bu dünyaya ait olmadığını ve kendisini unutması gerektiğini söylemiş. Bunun için zavallı kızın hafızasını silecek iken Endarieh engel olmuş.Ona koşulsuz sadık olduğunu, hiçbir şekilde kalbinden silemeyeceğini söylemiş ve dediği gibi olmuş. Arynad'ın gücü kıza etki etmemiş. Saf aşk, ilahi güce meydan okumuş."
"Bu mümkün mü?" dedi. Sesi alaycı gelse de onu umursamadım.
"Bilmem! Dinle, Jayce. Alaycı bir şekilde bakma. Arynad'ın gücü etki etmeyince Yasher ortaya çıkmış. Arynad'a çözüm olarak Endarieh'in ortadan kalkması gerektiğini söylemiş. Arynad ise buna yanaşmamış, bozulan dengeyi Endarieh yaşar iken toparlamamız şart demiş. Yasher Arynad'ı ikna edememiş, Arynad ise Yasher'i ikna edememiş. Uzlaştıkları tek konu Endarieh'i yanına almaları olmuş. Endarieh, karşısındaki iki ilahi güç karşısında çaresizmiş ama aşkına hala sadıkmış. Bu aşkın Arynad'a verdiği zararı göremeyecek kadar körmüş. Bu aşk büyüdükçe Arynad'a verdiği zarar artmaya devam etmiş ve korkulan olmuş. Arynad güçlerini bu sefer tamamen kaybetme noktasına gelmiş. Beyazı temsil eden her şey siyaha karışma noktasındaymış. Yasher çaresizce eşinin eriyip gitmesini izliyormuş. Dengeyi bozmamak onların kuralı sonuçta. Endarieh ise bu konuda çözüm için Arynad ile Yasher'in huzuruna çıkmış ve kendisinin ölümünü istemiş. Ben ölürsem Arynad gücünü kazanacak, bırakın ben onun yoluna feda olayım demiş. Arynad buna karşı çıkacak gücü bile olmadığı için susmuş, razı gelmek zorunda kalmış. Yasher ise kızı oracıkta öldürüvermiş. Endarieh'in ölümüyle denge eski haline dönmüş, Arynad gücünü toparlamış. Fakat Endarieh'in ölümü ona derin bir keder vermiş. Yasher de eşinin üzüntüsünü dindirmek adına Endarieh'in ruhunu bir yıldıza dönüştürmüş. Eskisi gibi insanlara yol gösterecek, onlarla beraber olacakmış. Ayrıca ölüm ile yaşam arasındaki kapının bekçisi yapmış. Tabii Endarieh bu yaşananları asla hatırlamayacak, tek bileceği şey onun bu kapının bekçisi olduğu. Arynad ise bekçiye baktıkça Endarieh'i bilecek, yaşananları asla unutmayacakmış. Bir nevi Yasher'in Arynad'a cezası bu. O zamandan beri Endarieh Yıldızı insanlara yol gösterir, rehberlik eder. Ölüm ile Yaşam arasındaki ruhları o karşılar, kapıdan o geçirir."
"Hüzünlü bir hikaye. Kime üzüleceğimi bilemedim. Sanırım Yasher'e daha çok üzüldüm. Sevdiğini kaybetmek istemiyor, bunun için sevdiğini bile cezalandıracak kadar katı. Endarieh ise bile bile ölüme yürümüş."
"Her insanın kalbinde Yasher, Arynad'ın izi vardır. Kimi insanlarda ise Endarieh'in izi bulunur. O insanlar kendi Arynad'ını buldukları zaman bile bile ölüme yürümekten asla çekinmezler. Arynad'ı buldukları gibi Yasher'i de bulurlar ve Yasher'i onu öldürmekten asla çekinmez. Fakat onun Arynad için değerini bilir, Endarieh'i solan bir hatıraya dönüştürür."
"Sence bizim kalbimizde kimin izi var?"
Omzumu silkerek "Bilmem! Bunu rahipler ve rahibeler bilir. Bizim gibi sıradan insanların bileceği bir şey değil." dedim. Jayce ise gülmüştü.
"Ah, Loya! İnancına saygı duyuyorum ama bana çok fazla geliyor. Bu hikaye bile bir trajedi değil mi? Kendimi orada birinin yerine koysaydım Yasher olurdu."
"Yasher'in yaptığı gibi cezalandıracak mısın? Hem Arynad cezalandırıldı hem de Endarieh, bunu bile bile yapar mıydın?"
"Bence sadece Endarieh cezalandırılmalıydı"
"Ama öyle olmadı. Arynad bana göre sınırını bilemedi, bencilce davrandı." dedim ve esnedim.
"Ah, yoruldun. Hadi, uyuyalım artık. Böyle konularla güzel kafanı yorma." dedi. Kafamı sallamıştım.
Jayce ile beraber yatağa geçmiş, onun kollarında uyumuştum. Rüyam ise garipti. Issız bir yolda koşup duruyordum. Beyaz elbise giymiştim. Ben koştukça elbiseme çamurlar bulaşıyordu. Gökyüzünde ise Endarieh'i görmüştüm. Yıldız oldukça parlaktı, yolumu gösteriyordu. O yolumu gösterdikçe yürümeyi daha çok istiyordum. Gideceğim yerin bir önemi yoktu, önemli olan yıldızın yol göstermesiydi.
Sonunda durmuştum. Bir uçurumun kenarındaydım. Dalga seslerini duyuyor, rüzgarı tenimde hissediyordum. Karşımda arkası dönük bir kız vardı. Elinde sopası ile dikilmiş, ileriye bakıyordu. Yeşil basit bir tunik giymişti, koyu yeşil örgü yeleği üstündeydi. Kahverengi saçları rüzgarda savruluyordu. Kimsin dedim ama bana dönmemişti. Beni duymazlıktan mı geliyordu? Kraliçe olduğumu bilmiyor olmalıydı. Kıza yaklaşmış ve onu kendime çevirmiştim. Kız, bendim. Oldukça yorgun bakışlarla bana bakıyordu.
"Benim adım Endarieh, asıl sen kimsin?" diye fısıldadı.
"Ben Loya'yım." dedim ve karşımdaki kız gülümsemişti. Buruk tebessümünde acının keskin zehri vardı.
"Tanıştığımıza memnun oldum, Loya."
"Neden buradasın? Bu uçurum ne demek oluyor?"
Gökyüzündeki bulutlara bakmıştı. Kara bulutlardan her an yağmur yağabilirdi. Gözlerimin içine bakarak "Ben Arynad'a kavuşmak isterken kendimden oldum, kendimi onun yolunda feda ettim ve bir bilinmezliğe mahkum edildim. Seni uyarıyorum, Loya. Benim hatalarımı sakın yapma."
"Ben sen değilim, senin izini kalbimde taşıyor olamam Endarieh!"
"Bir çobanın izini kalbinde taşımaktan utanıyor musun? Kraliçelerin kalbinde olamaz mıyım?"
"Olamazsın!" dedim titrek bir sesle.
"Şunu unutma. Siyahın olduğu yerde beyaz da olmalıdır, beyazın olduğu yerde siyah da olmalıdır. Denge bozulursa her şey bozulur. Bozulan düzeni geri düzeltmek için danslar yapılır, zehirler şifa olur, en alçaktakiler yükselir ve çığlıklar her yerde duyulur. Ateşin ve buzun, siyahın ve beyazın, gece ile gündüzün dengesi kutsaldır. Dengeyi sağlamak için fedakarlık olmalıdır."
Dedikleri içimi huzursuz ederken Endarieh kendisini uçurumdan aşağı bırakmıştı. Ardından baktığımda dev dalgalar onun bedenini yutmuştu. İrkilerek uyanmıştım. Bedenim tir tir titrerken hepsi rüyaydı diyordum. Yanıbaşımdaki sürahiden kendime su doldurup içmiştim. Sonrası için zaten uyku tutmamıştı. Yatakta dönüp durmuştum. Rüyanın etkisinden çıkmam lazımdı. Alt tarafı basit bir rüyaydı. Jayce ile konuşmamızın etkisiydi. Benim kalbimde çobanın izi olamazdı, onun işaretlediği kalp olamazdım ki! Bir daha uyumadan önce böyle konular hakkında konuşmayacaktım.
Jayce'e bu rüyayı anlatmamıştım. Bana neden uyandığımı sorduğunda hiç demiştim. Kahvaltıdan sonra özenle giyinmiştim. Meclis her zamanki gibiydi. Değişik olan Aiden'in artık bana korkusuzca, çekinmeden bakabilmesiydi. Bana olan bakışları daha yumuşaktı. Yine de ona karşı kalkanlarımı indirmiş değildim. Bir kol düğmesi ile çözülecek bir mesele değildi bu. Ronald veya Irene'ye sormam lazımdı. Irene'ye sorarsam dikkat çekerdim. Hiçbir şeyi bilmiyorsa büyük sıkıntı olurdu. Ronald'ı sorguya çekmem daha iyi olacaktı.
Kaisra ile yapacak olduğum yetimhane ziyaretleri vardı. Berbat başlayan günümün en güzel yanı buydu. Soğuk havaya uygun olacak şekilde giyinmiştim. Buz mavisi bir elbise, buz mavisi kadife pelerin seçmiştim. Kahverengi kürk omuzlarımdaydı, tacım takılmıştı. Fazla oyalanmadan çıkmıştım ve tam zamanı olmuştu. Kaisra ile beraber aynı anda at arabamızın önüne gelmiştik. O, bordo rengini tercih etmişti. Bana gülümsemesi yumuşaktı. Bugün onun yanında olsam bile ezilmemeye özen gösterecektim. Ana Kraliçe ile Kraliçe yanyana duracaktı ama bundan daha fazlası yoktu, olamazdı.
Yetimhanelerdeki çocuklarla içiçe olmak, güzeldi. Kimsesizlerdi. Herhangi bir neden dolayı terk edilmiş veya anneleri ile babaları ölmüştü. Burada birbirilerine aile olmaya çalışıyorlardı. Onlara elimden geldiğince yardım yapıyordum, ilgi gösteriyordum ve bunun karşılığını beklemeden yapıyordum. En çok hoşuma giden duygu ise bu çocukların minnettarlıklarını safça göstermeleriydi. Anne, anne diye bana sarılıyorlar, güzel şeyler söylüyorlardı. Doğaüstü bir gücümün olup olmadığımı soran bile vardı. Ona göre bu kadar güzel bir kraliçenin doğaüstü gücü olmalıydı. Ben ise buna gülmüştüm.
Dikkatimden kaçmayan diğer şey ise insanların bana olan ilgisi olmuştu. Kaisra'dan daha çok bana ilgi gösteriyorlar, güler yüzler karşımdaydı. Kalplerin Kraliçesi diye anılarak karşılanıyordum. Kaisra'ya ise sadece Ana Kraliçe deniliyordu. Bu durumun aramızdaki rekabeti kimin kazandığını gösteriyordu aslında. O, kaç yıldır bu ülkede hüküm sürüyordu. İnsanları onu korku ve saygıyla anarken ben kısacık hüküm süremle beraber onların kalplerine girmiştim. Bu savaşta galip gelen kişinin kim olduğu açık değil miydi artık? Yanımda bu duruma bozulsa bile kendi hislerini göstermiyordu. Luinan ise Kaisra'ya fısır fısır bir şey diyordu. Onun burada olması zaten anlamsızdı ama iyice ters düşmek istemediğim için gelmesine göz yummuştum. Kaisra Luinan ile konuşur iken ben Anisa ile konuşmayı tercih ediyordum. Böylece herhangi bir gerginlik ortaya çıkmıyordu.
Ziyaretlerimiz bitmişti ve saraya dönüyorduk. Bu sefer 4 kadın aynı at arabasındaydık. Anisa ve Luinan'ın at arabasında sorun vardı ve Kaisra'nın emriyle bizimle geleceklerdi. Luinan Kaisra'nın yanına oturmuştu. Anisa benimleydi.
Luinan "Ah, bugün kraliçelerimize olan ilgi harikaydı. İnsanlarımız 2 güçlü kadını yanyana görmüş oldu."
Kaisra "Loya ve benim yanyana olmamız şarttı. İnsanların saraydaki iç huzuru görmeleri gerekiyordu."
"İlginin bir kısmı sizdeydi, Ana Kraliçem. Kraliçe Loya'yı genç gören insanlar ilgisini size yöneltti."
Anisa ise gülmüştü. Onun gülüşü, Kaisra'nın ona ters ters bakmasıyla son bulmuştu.Anisa "Özür dilerim, çocuklardan birisinin dediği bir şey aklıma gelmişti." dedi.
Kaisra "Nerede güleceğine iyi karar ver, Anisa yoksa sonun gelmiş olur." dedi ve Anisa başını eğmişti.
"Anisa'ya kızmayın, lütfen. İstemsizce gelen bir durum." dedim.
Luinan "Lord Aiden'i de arabaya alsaydık, kendisi dışarıdaki soğuk havada üşeyecek. Kraliçe'nin yanında otururdu."
"Bence dışarıda olması çok iyi. Daha rahat gidiyoruz, Luinan. Lord Aiden'i düşünüyor isen onunla yer değiştirebilirsin."
Kaisra "Luinan, yeğenimin iyiliğini düşünüyor. Kötü bir niyeti yoktu. Neden buna ters cevap veriyorsun ki? Üstelik bugün Aiden ile yanyanaydın Loya. Bundan hiç şikayetin yoktu." dedi. Son cümlesini derken Anisa'ya bakmıştı. Genç kadının yüzü gerilmiş, eteğini sıkıyordu.
Anisa "Ben Kraliçe ile Aiden'i hiç yanyana görmedim."
Luinan "Çünkü insanlar görmek istediklerini görür, Anisa. Sen onları görmedi isen bu senin sorunun. Ben şaşırdım. Çünkü Kraliçe'nin hamileliği açıklandığı bu yandan beri konuşmuyorlar, yanyana bile gelmiyorlar."
"Anlık gelişen bir durumdu. Bunda ne abartılacak, anlamış değilim." dedim.
"Bence abartılmalı, Kraliçem. Çünkü Lord ile uzun zamandır küssünüz. Bir anda yanyana gelmeniz heyecanverici bir durum değil mi?"
Sertçe "Değil!" dedim. Luinan ise susmuştu.
Kaisra "Loya, sert çıkmana gerek yoktu. Aiden ile aranızda ne var bilmiyorum ama göze batmanıza sebep oluyor."
"Herkes burnunu soktuğu için göze batıyor olabilir miyiz? Herkes bu duruma karışma derdine düşmüş, yazık. Oysa onlara istediklerini vermeye hiç niyetim yok."
Anisa "Kraliçe ve Aiden arasında ne olabilir ki? Hiçbir şey olamaz. Bence bu durumu çarpıtmaya, abartmaya gerek yok." dedi. Sesi buz gibiydi. Araba durunca ilk inen o olmuştu. Kaisra arkasından ters ters bakmıştı. Ben ise bir şey dememiştim. Anisa'yı onlar çok germişti. Zavallının böyle tepki vermesi normal değil miydi?
At arabasından indikten sonra odama çekilmiştim. Dinlenmiş ve akşam yemeğine katılmıştım. Jayce'e yaşananları özetlemiştik ve o bundan memnun kalmıştı. Annesi ile eşinin iyi anlaştığını görmek, onun gibi bir erkek için ödüldü. Yatak odasına çekildiğimizde ise ona gerçek yaşananları ben anlatmıştım. Annesinden ziyade insanların bana olan ilgisini, Kalplerin Kraliçesi diye anılmamı anlattıkça Jayce benim adıma daha çok heyecanlanıyordu. Annemi devireceksin, Loya diyordu ve ona aşkla gülümsüyordum. Evet, Kaisra devrilecekti ve tek güç ben olacaktım.
Ertesi günler sakindi. Toplantı sonrası biraz rapor incelemiş. Ronald'ı huzuruma çağırmıştım. Akşamüstüydü ve gitmiş olamazdı. Karşıma geldiğinde saygıyla eğilmişti. Oturması için karşımdaki koltuğu gösterdim. Konuya nasıl gireceğimi biliyordum ama edeceğim her cümleyi dikkatle etmek zorundaydım. Ronald zeki bir adamdı. Aleyhime kullanacak bir şey vermek istemiyordum. Bu sarayda birçok düşmanım var iken onu da düşman ederek vakit kaybedemezdim.
Ronald "Kraliçem, beni görmek istemişsiniz." dedi ve koltuğumun arkasına yaslandım.
Elimi karnıma koymuştum. Karnımı okşayarak "Seninle açık konuşacağım, dobra olmayı seviyorsun sonuçta.Aiden ile aramı bozarak ne elde edeceğini sandın, Ronald? Yeşim taşını masam bırakırken veya bıraktırırken neyi hedefliyordun?" dedim ve ona baktım.
Ronald tek kaşını kaldırmıştı.Kahverengi gözlerde şaşkınlık vardı."Size söyleme cesaretinde bulundu mu?"
"Neden bulunmasın? Korkak bir adam mı sanıyorsun? İlk başta ona inanmamıştım, inanmak istemedim ama şu an görüyorum ki sen bunu yapacak kadar seviyesizmişsin."
Ronald sakin sakin gülmüştü. Gülüşü sinirimi bozsa bile sakin kalmıştım. Karşımdaki adamın ne istediğini öğrenmeliydim. Dayımın dediği gibi sakinlik zafere giden anahtardı."Kraliçe Loya, neden her insanı saf iyilikten yapılmış sanıyorsunuz anlamıyorum. Bence Aiden dediğinde hemen inanmalıydınız. Evet, ben yaptım. Uşağımın ona hediye ettiğim kol düğmelerini düşüreceğini tahmin edemediğim için başarısız bir plan oldu ama olsun. Aiden'e yine de zarar verdim."
"Sadece Aiden'e mi verdin? Bunda yanılıyorsun. Aiden'e, bana, Jayce'e zarar verdin. Kralın kuzenini kıskanıyor, bundan mutlu musun?"
"Bazı bedeller vardır, ben bu bedelleri ödemekten asla çekinmem. Ayrıca Kral Jayce'in kuzenini tehlike olarak görmesi iyi bir şey. Çabuk kurtulmamızı sağlar, efendim. Gelin birlik olalım ve Aiden'den kurtulalım."
"Aiden'den kurtulmak mı?" diye fısıldadım.
"Başınıza bela getireceği açık, lütfen hanımım lütfen. Gerçekleri görün. Aiden'den kurtulmak için benimle birlik olun. "
"Aiden böyle bir şey olmayacak. O, bana zarar veremez ama sen verirsin. Attığın adımlara dikkat et. Yoksa seni buna pişman ederim, anlıyor musun?"
"Aiden uğruna krallığı yakacaksanız karşınızda olurum. Sizi bu ülkeye faydalı görüyorum, yaptıklarınız ortada ama Aiden konusunda inadınız devam ederse sizi de harcamaktan geri kalmayacağımı bilin isterim."
"Sen korkunç bir adamsın!" dedim ve kapım aniden açılmıştı.
Gelen Yamuna idi. Panik halde karşımdaydı."Ne oldu?" dedim ve yutkunmuştu.
Yamuna "Kraliçem, Kral ile Lord Aiden kavga ediyorlar! Koşun." dedi ve Ronald ile göz göze gelmiştim. Ben haklıyım der gibi bakmıştı.
Ayağa kalkıp hızla odadan çıktım. Kalbim gümbür gümbür atarken karnım kasılıyordu. Ronald dedikleri beynimde yankılanıyordu. Aiden ve krallık arasında seçim yap diyen bir ses vardı. Jayce ve Aiden'in kavgaya tutuşmaları da bu konuşma üstüne denk gelmişti. Tanrım yolumu göster, ne olur bana yolumu göster. Endarieh'in yıldızını bana parlat ne olur. Aiden'i harcayamazdım, krallığımı ise Aiden uğruna feda edemezdim. Senin bilgeliğinle çözmem için vesile ol.
Aiden ve Jayce'i gördüğümde iki küçük oğlan çocuğunu görür gibi olmuştum. Kimse ayıramıyordu ve onlar yumruk yumruğa kavga ediyorlardı. Anneleri bir tek onları ayırabilirdi. Anneleri olarak geldiğime göre kavga bitebilirdi. Durun, durun diye bağırdım. Durmuşlardı. Jayce'in dudağı patlamıştı, Aiden'in ise kaşı kanıyordu. Birbirilerine öfkeyle bakıyorlardı. Gitsem kaldıkları yerden devam edeceklerdi.
"Neden kavga ediyorsunuz?" dedim.
Jayce "Bunu o istedi! Hakketti." dedi ve birkaç adım atarak Aiden'in üstüne yürüdü. Öldürecek gibi bakıyordu.
"Jayce, dur Jayce!" dedim ve karnıma sancı girmişti. Ah diye inleyerek yere çökmüştüm.
Benim çökmemle Jayce ve Aiden paniğe kapılmışlardı. İkisi de yanıma gelmişti. Bebeğim, bebeğim diye inlerken elim karnımdaydı. Jayce Loya, Loya diye paniğe kapılmıştı. Beni kucakladığı gibi kaldırmıştı. Canım acıyor, karnımdaki sancı geçmiyordu. Bu yaşananlardan dolayı olmalıydı. Gerilmiştim. Ah, bu olmamalıydı.Bebeğimi kaybedemezdim. Bu acıyı daha önce yaşamıştım. Neden şu anda yaşıyordum ki? Neden? Bebeğimi feda edemezdim. Bu kez olamazdı, hayır. Bebeğim benimle kalmalıydı.
♕
Kaisra
Ronald
♕
♕Loya-Aiden konuşması için düşünceleriniz nedir? Loya onunla konuşarak hata mı yaptı?
♕Kaisra-Loya'nın şehre inmeleri için düşünceleriniz nedir? Kaisra'nın amacı neydi?
♕Loya-Ronald konuşması için düşünceniz nedir? Loya Ronald'ın teklifini kabul eder mi?
♕Loya'nın anlattığı mit ve rüyası için düşünceniz nedir?
♕Jayce ve Aiden neden kavga ettiler?
Bir dahaki bölüm Jayce olacaktır. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top