Buzdan Kalp◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Hande Mehan - üstüme basıp geçme
Yayınlanma Tarihi: 02.08.2019 (23:45)
Aşağıda Yamuna, Kaisra, Eduard, Vadim var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı - Kantre -Ulu Saray
Ayashri
Handaki aynada son kez kendime bakıyordum. Saçlarım açık ve düzgündü. Latika özenle örgüler örmüş ve başıma dolamıştı. Dalga dalga belime iniyorlardı. Yolculuk sırasında giydiğim kıyafetleri değiştirmiştim. Latika'nın benim için hazırladığı takımlardan birisini seçmiştim. İlk önce içimi sıcak tutacak, koyu kırmızı boğazlı bir kazak giymiştim. Dışarıda kar vardı ve üşütmemem lazımdı. Daha sonra pantolonumu giymiş, dizlerime kadar gelen çizmelerim vardı. Ardından dizlerime kadar gelen ceketimi giymiştim. İçi ve dışı kürklüydü. Beyazdı ve beni sıcak tutacağı kesindi.
Siyah eldivenlerimi giymeden önce boynuma yasemin çiçeği kokumu sürmüştüm. Eldivenlerimi giyerken kapı açılmıştı. Gelen Talayer idi. O da, dışarıdaki kara kışa uygun giyinmişti. Nizar'ın sıcak renklerinden ayrılmıştı ve koyu lacivert ile koyu gri seçmişti. Yatağın üstündeki ona çıkarmış olduğum pelerinin giymiş, omzuna kürkler almıştı. Daha sonra elindeki beyaz kürkü omzuma yerleştirmişti.
Talayer beni incelerken "Ne oldu, eksik bir şey mi var?" dedim.
Talayer "Ah, evet var!" dedi ve cebinden bir kutu çıkarıp, bana uzatmıştı.
Merakla kutuyu almıştım ve açtığımda şaşkınca ağzım açılmıştı. Çok güzeldi. İşaret parmağımla gümüş broşa dokundum. Bir kurt kafasının yandan görünümüydü. Gümüştü ve gözünde yeşil pırıltılar vardı. Kurdun aşağısı ise bir akrebe dönüşüyordu. Çok ama çok güzeldi ve minnetle sevgilime baktım. Bana şefkatle gülümsüyordu.
Talayer "Beğenmedin mi?" dedi ve kafamı iki yana salladım.
"Harika bir şey bu!" dedim ve tekrar broşa baktım.
"Bazdar ile beraber yaptırdık. İhtiyar böyle bir şeye ihtiyacımız olduğunu söyleyip duruyordu ve iki tane yaptırdık. Bak, diğeri de benim göğsümün üstünde." dedi ve kendi broşunu göstermişti. Onda akrep yukarı tarafda iken kurt aşağı taraftaydı.
"Ben buna bayıldım! Takar mısın?"
"Seve seve!" dedi ve Talayer broşu sol göğsümün üstüne takmıştı. Tekrardan aynaya baktığımda broş çok güzel duruyordu. Beni ve Talayer'i simgeliyordu. Gülümseyerek ona baktım.
"Teşekkür ederim, sevgilim." dedim ve onu yavaşça öptüm. O da beni kendine çekmişti.
"Böyle bir şeye ihtiyacımız vardı."
"İyi düşünmüşsün. Hadi, artık handan ayrılalım. Kar yağmıyor iken bir an evvel Ulu Saray'da olmamız gerekiyor."
"Haklısın." dedi ve beraber odadan çıkmıştık.
Ahşap merdivenlerden inmiştik ve hancıya parasını Talayer ödemişti. Kantre'ye girmeden önce son kez mola vermek gerekiyordu. Kafiledeki herkes kendisini hazırlamalıydı. Dışarı çıkmış ve atlarımıza binmiştik. En önde ben ve Talayer, diğerleri arkamızdan geliyordu. Kantre soğuktu. Yolculuğumuz ilk başta sıkıntısız ilerler iken karın yağmasıyla daha yavaş ilerlemiştik. 40 günlük yol 55 güne çıkmıştı. Talayer'e göre bu kara rağmen hızlı gelebilmiştik. Haklıydı.
Kantre kışa rağmen ihtişamını gösteriyordu. Taştan evler vardı. Kimi yerlere mavi zemin üstüne gümüş iple işlenmiş J&L harfli bayraklar asılmıştı. Kantre yeni hükümdarları için hazırlıklarla meşguldü. Görkemli bir düğün olacağı şimdiden belliydi. Yeni kraliçelerini kabullenmiş olmalılardı.
İnsanlar ise Esla'nın insanları gibi değildi. Soğuklardı ama gizliden gizliye merakla bakıyorlardı. Ardımdan kralın eski sevgilisi diye fısıldamalarını duymazlıktan geliyordum ve tüm görkemiyle dikilen Ulu Saray'a bakıyordum. Taştan bir yapıydı ve büyüktü. Jayce'in eviydi. Jayce ile uzun zaman sonra karşı karşıya gelecektim. İkimizde bambaşka insanlardık. Sanki yüzyıllar sonra karşı karşıya geliyormuşuz gibi geliyordu. Onun sayesinde değişmiştim. Acının saf halini öğretmişti. Kollarımın arasında babamı kaybetmiş, Esla'mdan kaçmak zorunda kaçmıştım. Fakat geri dönmüştüm ve ben eski ben değildim.
Jayce'in de değişmiş olduğunun farkındaydım. Misha'nın anlattıklarına bakılırsa onun içi donmuştu. Bendeki ateş nasıl canlandı ise onun içini buzlar kaplamıştı. Buz ve ateş aynı yerde olamazdı. İkisi de birbirini yok etmeye mahkumdu. Bu bir dengeydi. Ben ve Jayce, bu dengeyi bozmaya gücümüz yetemezdi. Bozmaya çalışırsak çevremizdeki insanlar zarar görürdü. Açıkçası çevremdeki insanların zarar görmesinden ise kendim zarar görmeyi tercih ederdim.
Sarayın dış kapısı açılmış ve içeri girmiştik. En uçta bekleyen karşılama heyeti vardı. Jayce ve Loya içlerinde yoktu. Fakat bir yerden Jayce'in izlediğini adım kadar emindim. Buradaki ilk tepkimi görmeden durabilir miydi? Duramazdı! Oyunu kurallarına göre oynamayacağımı biliyordu ve kendi kurallarımı görmek isteyecekti. Benim kurallarıma uyum sağlayabileceğini düşünmüyordum. Çünkü o da bir oyunbozandı. İkimizde kendi kurallarımız için direnen oyunculardık.
Atımdan inmiştim ve Talayer ile beraberdim. O, oldukça sakin ve ciddiydi. Bize gelen karşılama heyetine bakıyordu. Karşılama heyetinde ise beni geren Vadim'in olmasıydı. Kumral saçları, asil yüzü ile karşımdaydı. Soğuktu ve soğuk bakışları üstümdeydi. Babamı öldürdüğü gece aklıma gelmişti ve kulaklarımda acı çığlıklarım vardı. Beni öldürmek istemişti ama başaramamıştı. O karanlık geceden sağ kurtulmuştum ve karşındaydım. Eğer imkanım olsaydı şu an Vadim'in o soğuk yüzünü parçalardım ama yoktu. Öfkeyle hareket etmemeli ve sakin kalmalıydım.
Vadim'in yanında duran kardeşime baktım. Yamuna oldukça mutlu gözüküyordu. Tipik bir Larastka soylusu gibi giyinmişti. Kadife elbisesi lacivert ve korseliydi. Hafif kabarık eteği vardı. Göğüs kısmı altın rengi iple işlenmişti ve omuz kısmı şişkindi. Bakır saçları toplanmıştı ama birkaç tutam saçı özgürce çıkmıştı. Mavi ipek kumaş ise saçlarına tutturulmuştu. Onu iyiki bu halde annem görmemişti. Kesinlikle çok üzülürdü. Larastka'dan nefret ederken küçük kızının Larastkalılar gibi olmasına katlanamazdı.
Onlardan bir adım önde olan başka bir adam vardı. Siyahlar içindeydi ve pelerinine sıkı sıkıya sarınmıştı. Kır saçları vardı ve mavi gözleri dikkatle bizdeydi. Bakışlarından hoşlanmasam bile nezaketen gülümsemiştim. Gülümsemem onu bir miktar yumuşatmışa benziyordu.
Vadim "Lord Eduard, karşımızda ülkemize bağlı Azinkayt'ın yeni yöneticileri Ayashri'an Pobeda ve Talayer'an Sumashd var." dedi sakni bir sesle ve Talayer öksürdü.
Herkes ona bakarken o rahat bir tavırla "Ayashri'an-Dara Sumashd ve Talayer'an Sumashd demeniz daha uygun olur. Biz evli bir çifttiz." dedi ve Eduard gülmüştü. Vadim ise buna bozulmuştu.
Lord Eduard "Vadim, insanları yanlış takdim etmemelisin. Leydi Ayashri ve Efendi Talayer, Ulu Saray'a hoş geldiniz! Kral Jayce ve nişanlısı çok yoğun oldukları için sizi karşılayamadıkları için üzgün olduklarını iletmemi istediler. Keşke daha erken gelebilseydiniz ve sizi karşılayabilselerdi." dedi saygıyla. Acaba kimi kandırıyorlardı ki? Jayce bilerek yapmıştı bunu.
"Sorun değil, lordum. Kral nezaketini sizin gibi bir adamı bizi karşılaması için tercih ederek göstermiş oldu." dedim.
Lord Eduard beni süzerken "Vadim, Leydi Ayashri hiç boş bir insana benzemiyor. Bana cahil bir kız olduğunu demiştin ama kelimelerle karşı tarafı nasıl yücelteceğini iyi biliyor." dedi ve Vadim bozulmuştu.
Yamuna "Lordum, insanlar yanılabilir." dedi bana bakarak.
Talayer "Sıcak bir karşılama oldu kesinlikle!" dedi ve Lord Eduard düşünceli bir şekilde ikimize bakmıştı.
Lord Eduard "Leydi Yamuna size kalacağınız yeri göstersin. Kalabalık bir kafile ile gelmişsiniz. Korkarım ki insanlarınızın bir kısmı Kantre'deki hanlarda kalmak zorunda kalacak." dedi.
"Sorun değil, Lord Eduard. Bunun için sizden yardım isteyebilir miyim?"
"Elbette!"
Yamuna "Beni izleyin." dedi ve yukarı baktım.
Yukarıdaki pencerelerde geçmişin tanıdık bir yüzü vardı. Tüm kibriyle gizliden gizliye bakıyordu. Mavi gözleri benim üstümdeydi ve ona baktığımı anladığında bile kaçmamıştı. Dudaklarımda alaycı bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümseme ile kralımı selamlıyordum. Kral Jayce, bakın ben buradayım diyordum. Canımı buraya gelir gelmez acıtmak istemişti. Karşıma Vadim ile kız kardeşimi dikmek, iyi bir hamleydi ama sakin kalmıştım. Jayce beni bu hamlelerle devrebileceğini sanıyorsa büyük bir yanılgı içindeydi. Eduard'ın dediği gibi meşgul olmadığını zaten biliyordum. Jayce bir köşede gizliden gizliye bizi izlemeyi seçmişti. Küçük oyunu karşısında ne yapacağımızı görmek istiyordu. Görmüştü. Bu oyuna düşmemiştim. Hatta korkusuzca ona bakmıştım.
Talayer adımı seslenmesi ile ona baktım. Daha sonra koluna girmiş ve sarayın içine girmiştik. Sarayın içi gösterişe boğulmuştu. Değerli heykeller, tablolar koridor boyunca bizimleydi. Tavanlar yüksekti ve kimi tavanlarda resimler işlenmişti. Larastka gücünü anlatan resimlerdi. Odamıza en sonunda gelmiştik. Oda büyüktü. Cibinlikli yatağımız ortadaydı. Ceviz ağacından yapılmış dolap ise banyo kapısının yanındaydı. Dolabın yanında ise makyaj masam vardı. Şömine ise yatağın tam karşısındaydı ve iki koltuk konulmuştu. Büyük pencereler vardı ve pencere önünde de koltuk konulmuştu.
Talayer diğerlerinin kalacak yerlerini ayarlayacağım demiş ve gitmişti. Yamuna ise benimle kalmıştı. Şöminenin karşısındaki koltuğa oturmuştu. Bana dikkatle bakarken hizmetçiler giysi sandıklarımı getirmişti. Onları göndermiştim ve kendim giysi sandıklarını boşaltmıştım. Talayer'in giysilerini, kendi giysilerimi tek tek dolaba yerleştirmiştim. Takı sandığımı da makyaj masamın üstüne bırakmıştım. Yamuna ben bunları yaparken küçümseyerek bakıyordu.
Karşısına oturdum ve eldivenlerimi çıkardım. Bacak bacak üstüne atmış, arkama yaslanmıştım. O ise parmağımdaki evlilik yüzüğüme bakıyordu. Yüzünde alaycı bir ifade olmuştu.
Yamuna "Basit, altın bir halka mı taktı? Bu mu evlilik yüzüğün?" dedi.
"Nizar geleneğine göre yapıldı, Yamuna. Yüzüğün içinde benim ve Talayer'in isimleri yazılı." dedim.
"Aptalsın biliyor musun? Bu saray senin olabilecek iken sen ne yaptın? Bir tüccarın peşine düştün, onunla evlendin."
"Sen ise zenginliğin peşine düştün ve babamızın katiliyle evlendin, kardeşim. Söyle bana, hangimiz daha akıllıyız?"
"Babam ve annemin katillerini arıyorsan aynaya bakmanı tavsiye ederim." dedi sertçe.
"Seni böyle mi kandırdı? Belki de sen böyle kandırılmak istedin. Babama kılıç saplayan ben değildim, Vadim idi."
"Bunu tartışmak anlamsız. Yaşandı ve bitti. Şu an bunun tartışmasını yaparak ne elde edeceğiz? Babamız geri gelmeyecek ve annem de bu kapıdan içeri girmeyecek."
"İyi ki seni bu halde görmediler, biliyor musun? Görselerdi çok üzülürlerdi. Kalplerini kırardın, Yamuna."
"Ben hayatımı seçtim ve mutluyum. Baksana, çok güzel giysiler içinde değil miyim? Sonunda hakkettiğim zenginliğe kavuştum." dedi ve derin bir nefes aldım. Ona ne anlatsam boştu.
"Peki Prasad için ne diyeceksin?" dedim ve kardeşimin bakışları donuklaşmıştı.
"Bana bir gelecek vermiyordu." dedi soğukça ve yutkunmuştu.
"O seni sevmiş, sana aşık olmuş senin onu terk etmen onu yaraladı. Çok üzüldü ve buraya gelmek istedi. Seninle yüzleşmek istiyordu ama gelmemesi iyi olmuş."
"Abla, Prasad bir hainin oğlu!" dedi ve ellerini sıktı.
"Bende bir hainin kızıyım ama bir prens beni bu halimle sevmişti."
"Ben Jayce değilim. Vadim bana istediğim her şeyi verdi. Zenginlik, elmaslar, güzel elbiseler ve soylu bir isim. Vadim'i sevmem için bir neden bu. Ben Vadim'i seçtim ve Prasad başka birisini seçsin."
"Vadim'i gerçekten sevdiğine emin misin? Hala Prasad'a dair bir şeyler hissettiğini görüyorum." dedi ve kafasını iki yana salladı.
"Hayır, sevmiyorum! Sakın kocamın yanında bu şekilde konuşma yoksa benim ağzımdan çıkacaklar cümleler Talayer'in hoşuna gitmeyecektir." dedi ve gülümsedim.
"Ben Talayer'i gerçekten seviyorum, Yamuna ve bunu o da biliyor."
"Bunu herkese gösterin o zaman. Kral Jayce'e kanıtla bunu."
"Kral Jayce." diye mırıldandım.
"O Esla'daki prens gibi değil. Daha soğuk birisi ve ulaşılması zor oldu. Loya ile mutlu olduğunu görüyoruz, duyuyoruz ama senin yanında olduğu gibi olduğunu sanmıyordum. Sana bir başka bakıyordu, abla." dedi ve ona baktım.
"Kraliçene ihanet etme. Loya bunları duyarsa sana çok kızar." dedim ve Yamuna güldü.
"Aptal değil ise o da bunun farkındadır. Jayce senin için deli olmuyor muydu?" dedi gülümseyerek.
"Yamuna! Jayce ve Loya birbirilerini seviyorlar. Geçmişten bahsederek onları huzursuz etmenin anlamı yok."
"Loya'nın aklı olsaydı seni buraya çağırmazdı ki! Jayce'in sana nasıl tutkun olduğu belliydi, herkesin dilindeydi. Kantre bile duymuş. Şimdi senin burada olman iyi bir şey mi? Seninle Loya karşılaştırılacak."
"Gümüş Fahişe ile Leydi Loya asla karşılaştırılamaz." dedim alaycı bir şekilde.
Derin bir nefes aldıktan sonra "Bu akşam yemek olacak. Hala sömürge ülkelerinin yöneticileri gelemedi, bu yüzden akşam eğlenceleri düzenleniyor. O zaman çevreni bol bol incele derim." dedi.
"Kral Jayce ile aynı masada bulunacağımızı sanmıyorum. Adam bizi karşılamaya bile çıkmadı!"
"Ana Kraliçe'yi unutuyorsun. Kaisra seni merak ediyor."
"Ana Kraliçe Kaisra'yı ben de tanımak istiyorum, merak ediyorum. Onun desteği ile halletmemiz gereken meseleler var."
Tek kaşını kaldırıp "Akıllıca bir taktik." dedi ve güldüm.
"Unuttun herhalde, ben bir ülke yönetiyorum. Talayer'in dediği gibi cesaretin gücü bir yere kadardır. Mantığın gücü sınırsızdır. Mantığımı kullanmazsam bir adım ilerleyemem, kardeşim."
"Devlet yönetmek sana yakışmış." dedi ve ayağa kalktı.
"Nereye gidiyorsun?"
"Bu kadar konuşmak yeterli, ablacığım. Loya'nın yanına gitmem gerekiyor. Onun baş nedimesi benim, biliyor musun?"
"Aman ne güzel! Sana yakışan konumu bulmuşsun." dedim ve kahkaha attı.
"Kesinlikle! Nasılsa buradasınız, sık sık görüşürüz." dedi ve odadan çıkmıştı.
Ben ise kalkmış ve yatağa uzanmıştım. Akşama daha vardı ve biraz dinlenmek iyi olabilirdi. İnsanların ilgisi üstümüzde olacaktı. Nerede, nasıl davranacağımı ise biliyordum. Latika'da öğretmişti. Beni tamamen bir leydi yapmak istese bile buna izin vermemiştim. Ben bir leydi değildim ama kendimi aşağılatacak davranışlar da sergilemezdim. Cahil birisi değildim. Kendimi geliştirmeye açıktım. Sadece yersiz gösteriş hoşuma gitmiyordu.
Omzuma dokunulması ile titreyerek uyanmıştım. Gelen Talayer idi. Yüzü sakindi. Esnediğim zaman gülümsemişti. Alnımdan öpmüştü.
Talayer "Uyumuşsun." dedi sessizce.
"Yol yordu. Sen ne yaptın?" dedim.
"Lord Eduard'ın yardımıyla saray dışında kalacakların yerlerini ayarladım.Shoda ve Adag, sarayın dışında kalacaklar. Bunu kendileri istedi. Kantre'yi çevresindeki yerleri incelemek istediler."
"İyi düşünmüşsünüz."
"Misha ve Latika oda arkadaşı oldular. Latika tek başına kalmak istemedi. Saray onu fazlasıyla geriyor."
"Dranil'in kızı olduğunu herkes biliyor ama inanıyorum ki herkese gerektiği cevabı verecek."
"Peki saraydan ilk öğrendiğim bilgi hakkında ne diyeceksin?"
"Söyle bakalım."
"Lord Eduard, saray sekreterliğinden konuştuğumuza göre ve en önemlisi Ana Kraliçe Kaisra'nın en yakın adamlarından birisiymiş."
"Gerçekten mi?"
"Bana sorarsan karşılama ekibine Eduard Kaisra'nın isteği oraya eklendi. Kaisra'nın kendisi direk gelseydi ona yakışmazdı ama en yakın adamını gönderirse istediğini öğrenir."
"Jayce'in de orada olduğunu biliyor muydun? Yukarıdaki pencerelerin birinde bizi izliyordu."
"İzlesin, Aya. İstediğin yerden izlesin. Artık biz buradayız." dedi ve yataktan kalktım.
"Hadi hazırlanalım. Akşam yemeğine geç kalmak istemiyorum." dedim ve hazırlanmaya başlamıştık.
Akşam yemeği için ilk önce siyah iç elbisemi, sonra koyu kırmızı elbisemi giymiştim. Ön kısmımda iç elbisemin eteği gözüküyordu. Kollarımda belli belirsiz işlemeler vardı. Sol işaret parmağıma gümüş yüzük takmıştım. Saçlarımda ise yine örgüler vardı ve dolanmışlardı. Gümüş tokalar takmıştım. Unutmadan da gümüş broşumu ona uygun olan yere takmıştım. Yasemin kokusunu boynuma sürdükten sonra hazırdım. Talayer ise beni gülümseyerek izliyordu. Daha sonra gelmiş, boynumu öpmüştü.
Beraber odadan çıkmıştık. Onun koluna girmiştim ve bize verilen hizmetkarlardan yemeğin nerede olduğunu öğrenmiştik. Geldiğimiz salon büyüktü. Birçok masa, birçok insan vardı. Yemekler yeniliyor, soytarılar insanları eğlendirmek için masa masa geziyordu. Müzik orkestrası salonun bir ucunda kurulmuş, sakin bir şarkı çalıyorlardı. Geldiğimiz duyurulmuştu ve meraklı bakışlar bizim üzerimizdeydi. Talayer, askerden nerede oturacağımızı öğrenmişti. Jayce'in masasındaydık.
Dik ve mağrur bir havayla ilerlemiştik. Kral'ın masasında olmamız bazı yüzleri memnun etmişe benzemiyordu ama umurumda değildi.Anın tadını çıkarmalıydım. Bir maske takmalıydım ve o maske ardından insanları izlemeliydim. Talayer'e baktığımda o da rahattı. Hatta ukala bir gülümseme yüzündeydi.
Jayce'in masasına gelmiştik. Jayce en baş köşedeydi ve dikkatle bize bakıyordu. Kral olsa bile daha sade şeyler giyinmişti. Gerçi o da benim gibiydi, abartıdan hoşlanmazdı ama şimdi bu yersiz gösteriş için çaresiz kaldığı belli oluyordu. Mavi gözleri Talayer'den bana dönmüştü. Boydan boya süzmüştü. Ben ise Latika'nın öğrettiği gibi dizlerimi hafifçe kırmış, reveransımı vermiştim ama başımı eğmemiştim. Gözlerine bakarak bunu yapmıştım ve mesajımı anlamış olması lazımdı. Talayer'de yanımda aynısını yapmıştı.
Talayer "Geç kaldığımız için özür dileriz, eşimin hazırlanması biraz uzun sürdü." dedi ve Loya gülümsemişti. O, Jayce gibi sade değildi. Kendi havasına uygun bir şekilde giyinmişti ve yakışmıştı.
Loya "Bence geç kalmanıza değmiş." dedi ve Jayce kafasını hafifçe sallarken solunda oturan kadın önündeki tabağa bakmayı kesmiş, bize dönmüştü. Jayce gibi kızıl kahve saçları vardı. Toplatmıştı. Orta yaşlıydı ve ciddi bir havası vardı. Ana Kraliçe Kaisra olmalıydı.
Jayce "Leydime katılıyorum, neden yerlerinize geçmiyorsunuz?" dedi ve boş sandalyelere geçmiştik.
Ben Loya'nın yanına oturur iken Talayer Kaisra'nın yanına oturmuştu. Yemek için istediklerimizi almıştık. Şaraplarımız ise doldurulmuştu. Masa kalabalıktı ve herkes bir şeyler derken sessiz kalmayı tercih ediyordum. Loya yanımda heyecanla konuşuyordu ve masadakiler onun her dediğine katılıyordu. Geleceğin kraliçesini kızdırmak istemiyorlardı. Şimdilik dost görüneceklerdi ve duruma göre davranacaklardı.
Jayce'de sessizdi. Masada sanki zoraki duruyormuş gibi bir havası vardı. Yemeğini yiyordu ve Kaisra beni rahatsız ediyordu. İkide bir oğlu ile bana bakıp bakıp duruyordu ve ne düşündüğünü anlayabilmiş değildim. Beni zor durumda bırakmasını geçmiştim, Loya'yı da zor durumda bırakıyordu. İnsanlar onun bu manalı bakışlarını farklı yorumlayabilirdi. Boş dedikodular karşında zor duruma düşerdik.
Kraliçe Kaisra şarabını yudumladıktan sonra "Talayer ve Ayashri. Birbirinize ne kadar çok yakışıyorsunuz." dedi gülümseyerek.
"Teşekkür ederiz." dedim ve pastamdan bir parça almıştım.
"Duyduğuma göre Talayer senden büyükmüş."
Talayer "Aramızda 7 yaş var."
"Ah, ölen eşimle benim de aramda 5 yaş vardı. Kendisi benden 5 yaş büyüktü."
Talayer'e gülümseyerek "Birbirimizi dengeliyoruz, Majesteleri. Yaşın bir önemi yok." dedim.
Talayer "Siz eşinizle nasıl tanışmıştınız?" dedi merakla.
Kraliçe "Onun babası ve benim babam, çok yakınlardı. Ailelerin daha samimi olmasını istediler." dedi soğukça ve Jayce hafifçe gülmüştü. Bakışları annesine doğruydu ve alaycıydı.
Jayce "Neden babamın ilk başta istediği kişinin kuzenin olduğunu atlıyorsun, anne?" dedi alaycılıkla. Kaisra ise oğluna ters ters bakarken Jayce oldukça rahattı. Arkasına yaslanmıştı.
"Baban kuzenimle evlenseydi daha mı mutlu olurdun? Sen bile olmazdın."
"Babam daha mutlu olurdu ve şu an hayatta olabilirdi. Ben ve abim olmazdı, haklısın ama babamı daha huzurlu bir hayat beklediği kesindi."
Talayer "Geçmiş geçmişte kaldı." dedi ve Jayce ona baktı.
"Bazı şeyler geçmişte kalamıyor, ne yazık ki. Annemin hikayesi buna en güzel örnek. O kuzenine ne olduğunu da anlatsana anne." dedi ve Kraliçe oğluna sinirle bakıyordu.
"Anlatmak zorunda değilsiniz, bu sizin özeliniz." dedim ve Kraliçe'nin bakışları bana dönmüştü.
Kraliçe "Sıkıntı değil, oğlum anlaşılan size güveniyor ve anlatmamı istiyor. Kuzenim ben ve kral evlenmeden bir hafta önce banyoda ölü bulundu. Genç kız, bileğini kesmiş ve ölmüş. Çok acı değil mi?" dedi ve Jayce gülmüştü.
Jayce "Ah, çevredekilerin yalanını anlat demedim! Annemin kuzeni bizzat dedem, yani annemin babası Lord Richard, tarafından öldürüldü. Zavallıya intihar süsü vermişler. Babam anlatmıştı." dedi ve istemsizce titrerken Talayer ile göz göze gelmiştim. O bile gerilmişti. Kraliçe ise sinirinden dudaklarını birbirine bastırmıştı.
"Jayce! Sınırını aşıyorsun." dedi ve Jayce güldü.
"Anneciğim, lütfen ama burada dostlarımızla baş başa değil miyiz? Azinkayt yöneticilerimin, diğerlerinden bana daha yakın olduklarını çok iyi biliyorsun." dedi ve bana baktı. Daha sonra şarabından bir yudum almıştı. Loya ise bize bakmıştı. Ortamın gerildiğinin farkındaydı.
Loya ayağa kalkıp "Jayce, neden benimle dans etmiyorsun?" dedi ve Jayce'i ayağa kaldırmıştı.
"Elbette, hayatım elbette." dedi ve ikisi boş alana geçmişlerdi. Dans müziği başladığında zarif adımlarla dansları başlamıştı. Oldukça uyumlu ve asillerdi.
Kraliçe "Oğlumun kabalığı için özür dilerim. Kendisi babasına çok düşkün bir çocuktu ve onun yokluğunu aşabilmiş değil. Beni suçluyor ama ben ona ne yapmış olabilirim ki?"
Talayer "Anne ve oğul arasında olur böyle çatışmalar." dedi ve yanımda oturan Lord Eduard kafasını sallamıştı.
Lord Eduard "Efendi Talayer'e katılıyorum. Kraliçem, oğlunuzun size olan bu hırçınlığı geçecektir ve bir kralın olgunluğu ile size yaklaşacaktır." dedi ve Kaisra buruk bir gülümseme ile kafasını iki yana salladı.
Kraliçe "Sadece babasından yana bakıyor, tüm hikayeyi bilmiyor. Keşke bilseydi." dedi ve yutkunmuştu.
"Üzülme, Kaisra bunun için üzülme." dedi merhametli bir sesle ve kadın ona bakarken gözleri dolmuştu. Kumaş peçeteyle acele bir şekilde gözlerinin kenarını silmişti.
"Ah, kusura bakmayın ama bazen arada hassas oluyorum. İnsanlar benim buzdan bir kalbim olduğunu söylese bile arada ağlıyorum."
Talayer "Buradaki herkes insan, hanımefendi ve ağlamak sizin de bir insan olduğunuzu gösterir. Kalbiniz var." dedi ve Kaisra şarabını yudumlamıştı.
"Bunu istersen buradaki insanlara anlat, Talayer. Kraliçe Kaisra'nın gözleri doldu de, sana ne derler biliyor musun? O buz cadısı mutluluktan ağlamıştır! Çevremdekilerin gözünde kalbimin yok olduğu düşünülüyor ama..."
Lord Eduard "Bir kalbin var." dedi sessizce ve Kaisra ona gülümsemişti.
"Evet, benim bir kalbim var. Ayashri ve Talayer, sizi tanıdığıma memnun oldum. Bahsedilenden daha fazlası olduğunuz çok açık, sizinle daha çok zaman geçirmek isterim."
"Bizde istiyoruz. Azinkayt ve Larastka için düşündüğümüz bir takım düşünceler var. Bunları konuşmalıyız." dedim ve Kaisra güldü.
"Kızım, bunların konuşulma yeri bu masa değil ama konuşacağımıza dair söz veriyorum. Dranil'i deviren bu genç leydinin neler planladığını duymak için sabırsızım!"
Talayer "Karşılıklı anlaşacağımız konular, Kraliçe."
Lord Eduard "Larastka'nın dostu olacak planlar olmasını umuyorum. Sen bir Nizarlısın ve Nizarlılar oldukça kurnazlardır. Lafları güzel çevirme yeteneğiniz var ve buna hayranım." dedi ve Talayer güldü.
"Utanıyorum!"
"Bu yüzden Ayashri doğru bir eş seçimi yapmışsın. Bu arada Nizar kafilesi bir iki gün içinde burada olacak, Kraliçem. Kral Vekili Prenses Latafah ve annesi Kraliçe Elzira gelecek. Kral Dinuri hastalığından ötürü gelmeyecekmiş."
Kraliçe "Elzira'yı burada görmek ne hoş! Genç iken karşılaşmıştık, ne kadındı. Acaba yaşlanmak ona ne kattı, merak ediyorum. Talayer, sen biliyorsundur. Elzira nasıl oldu?" dedi ve yanındaki Talayer'e baktı. Talayer'in gerçek kimliğini bildiği açıktı.
Talayer "Bildiğiniz gibi diyebilirim." dedi ve kadehindeki içkiyi yudumladı.
"Prenses Misha'nın da burada olduğunu öğrendim. Kız kardeşin seni tercih etmiş. Seni oldukça seviyor, şanslısın. Venaim hanesi bazı konularda katıdır ama Prenses bunu umursamıyor."
"Misha doğruyu ve yanlışı ayırt edebiliyor, Kraliçe Kaisra. Bu yüzden bizimle kendisi ve oldukça yararlı. O yanımızda olduğu için şanslıyız." dedim ve Talayer ayağa kalkmıştı.
Talayer "Dara, benimle dans eder misin?" dedi ve kafamı salladım.
"Memnuniyetle, sevgilim." dedim ve ayağa kalktım.
Beraber dans alanına gelmiştik. Talayer beni kendine çekmişti ve Latika'nın öğrettiği gibi dans ediyorduk. Uyumlu adımlarla ilerliyorduk. Bakışlara aldırmıyorduk. Beni belimden tutup, kaldırdığında ise çok mutluydum. Onun bakışlarında mum gibi eriyordum. Şarkı sona erdiğinde beni öpmüştü ve çevremizdekiler alkışlayınca gülümsemiştik. Ben utansam bile Talayer durumu bizim adımıza güzel toparlamıştı.
Yatak odamıza geçmeden önce birçok insanla tanışabilme fırsatımız olmuştu. Jayce varlığımızı yok saymıştı. Kendisi bilirdi. Sonuçta burada daha uzun kalacak gibi duruyorduk. Eninde sonunda bir gün bizi görecekti. Yine de mavi gözlerle bir ara bakışmıştım. Dik dik bana bakarken şarabını içiyordu. Sert ve donuktu. Ben ise asla ondan gözlerimi kaçırmamıştım. Ne sanıyordu ki? Pişmanlık duyup, ona bakamayacağımı mı? Yanılıyordu!
Üstümdekilerden kurtulmuş ve kalın geceliğimi giymiştim. Saçlarımı bozarken Talayer şömine ateşini ayarlıyordu. Üstüne bir şey giymemişti. Bu soğukta nasıl üşümeden bu halde duruyordu, anlamıyordum. Belki de insanların dedikleri doğruydu. Nizarlılar ateşin çocuklarıydı ve asla üşümezlerdi.
Yatağa onun yanına sokulmuştum. Örtüleri sıkı sıkıya çekmiştim. Talayer ise düşünceliydi. Parmaklarına saçlarımı dolamıştı ve yukarı bakıyordu.
Talayer "Ne geceydi, değil mi? Jayce annesini gözümüzün önünde ağlattı ve rencide etti." dedi düşünceli bir şekilde.
"Jayce bunda hatalıydı. Aralarında ne sorun olursa olsun dışarıya karşı birlik mesajı vermeliydi." dedim.
"Annesine karşı nefreti büyük, Aya. Kendisini kontrol bile edemiyor. Öfkesi mantığını köreltiyor."
"Kaisra'ya baktığımda güçlü, soğuk kadını değil çok şey yaşamış bir kadını görüyorum. Hayat onu bu hale getirmiş. Bir şeyler yaşamış ve onu bu hale getirmiş. Kocasına karşı mesafeli, oğullarına karşı soğuk ve iktidar düşkünü."
"Peki Eduard'a ne demeli? Kraliçe Kaisra'nın halinden anlıyor ve adamın bakışlarında ona karşı bir merhamet var."
Omzumu silkerek "Bilmem!" dedim.
"Jayce ve Loya nasıldı? Bana sorarsan dengelilerdi ama Jayce'de bir dengesizlik mevcut gibi. Haddinden fazla şarap içti."
"Belki de beklenmediği şeyler yaşadı veya içinden kutlama yapıyordur. Planları vardır ve onu kutlamak için içiyordur."
"Bilmiyorum, bilmiyorum. Sadece onunla yüzleşmek istiyorum. Onunla Talayer ve Jayce olarak konuşmalıyım."
"Talayer!"
"Bu gerekli, hayatım. Yaşananlara bir nokta koymazsak herkesi iyi bir gelecek beklediği denilemez."
"Ben de onunla konuşmak istiyorum, aramızda kalan son şeyleri konuşmamız lazım." dedim ve derin bir nefes aldım.
Talayer saçlarımdan öptükten sonra "Seni incitmesine izin verme." diye fısıldadı.
"Artık canımı bile acıtamaz, sevgilim. Jayce o geceki baskınla ona duyacağım saygıyı öldürdü. Kendi anısını kendisi sildi." dedim ve babam aklıma gelmişti. Kollarımın arasında ölmesi ve o anki çaresizliğimi unutamıyordum. Bir gece hayatım değişmişti ve bunun sorumlusu Jayce idi. Her şey farklı olabilecek iken Jayce kendi elleri ile bizi mahvetmişti. Arkadaşça sürebilecek bir ilişkiyi yakıp yıkmıştı.
"Sen ne dersen, o olsun."
"Artık uyuyalım." dedim ve ona sarılarak uykuya dalmıştım.
Sabah ise erken kalkmıştık. Kahvaltımızı kendi insanlarımızla küçük bir salonda etmiştik. Onlar gözlemlerini anlatıyordu ve dinliyordum. Karran bize verilen askerlerin azlığından şikayetçi olmuştu. Üstelik diğer misafir ülkelere göre daha ücra bir yer bize verilmişti. Misha'nın öğrendiğine göre yer ayarlamaları bizzat Jayce yapmıştı. Bizi istediği deliğe atsındı, biz buradaydık.
Kahvaltıdan sonra ise saraydan birazcık uzaklaşmak istemiştik. Kantre şehrini gezmek istemiştik. Havada gri bulutlar vardı ama kar yoktu. Şehri ise biraz gezebilmiştik. Pazarlarındaki fiyatlar Esla'ya göre daha ucuzdu, insanlar rahatça alışveriş yapıyorlardı. Bende kendime takı almıştım. Elbiseleri, kumaşları bana göre değildi.
Saraya geri dönmüştük. Talayer, Karran ve Raji önden yürüyorlardı. Ciddi ciddi konuşuyorlardı. Larastka insanlarını tartışıyorlardı. Bu sıkıcı konuya son vermeliydim. Yerden biraz kar alıp, top yapmış ve Talayer'e atmıştım. Sırtına değmiş ve dağılmıştı. Talayer ise geri döndüğünde ona gülmüştüm. Misha ve Latika ise utangaç bir şekilde bakıyorlardı.
Talayer gözlerini kısmış "Bu bir meydan okuma mı?" dedi ve kafamı salladım.
Çocuksu bir neşeyle "Kuzeye geldik, bu karın keyfini çıkarmamak suç mu?" dedim.
Karran "Güneyde bu kadar kar olmayınca insan ne yapacağını şaşırıyor olmalı." dedi gülerek.
Talayer "O zaman bu meydan okumaya karşılık verelim." diye mırıldandı ve eline aldığı karı bana doğru atmıştı.
Ay diye kaçmıştım ve attığı kar Misha'ya gelmişti. Misha bu durum karşısında boş durmamıştı. Karın tadını çıkarıyor ve çocuklar gibi eğleniyorduk. Latika böyle yapmayın ama dese bile umurumda değildi. Eğlenmek hakkımızdı. Sarayın ciddiyetinden kaçmak bir suç muydu? Karran'ın dediği gibi güneyde bu kadar kar yoktu ve değerlendirmek gerekiyordu.
Talayer'e attığım kar topu onun yüzüne gelmişti. Eliyle gözünü kapatınca endişeyle yanına gitmiştim. Ne oldu, çok mu sert geldi dediğimde şaka yaptım demiş ve beni yanına çekmişti. Dudakları dudaklarımdaydı ve öpüşü içimi ısıtmıştı. Dudaklarımız ayrıldığında ise gülüyorduk. Misha Kral dediğinde ise sağ tarafa bakmıştım.
Jayce oradaydı. Yanında Vadim ve birkaç askerle karşımızdaydı. Az önceki her şeyi izlemişe benziyordu. Vadim sertçe bize bakıyordu. Yaptığımızı hoş bulmamış olmalıydı ama benim umurumda değildi. Aklı varsa o da bizimle eğlenirdi.
Vadim "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" dedi sertçe ve Talayer'in kollarından sıyrılıp, birkaç adım öne çıkmıştım.
"Yanlış olan ne var? Sabah biz buradan geçerken diğer ülkelerden birkaç kişi eğleniyordu ve şimdi biz eğlendik, suç mu? Üstelik senin yaptığın suç ortada iken bizim eğlencemiz bir suç olamaz." dedim ve Jayce'e baktım.
"Kral'a karşı büyük bir..." dedi ve Jayce susması için elini havaya kaldırmıştı. Aramızdaki mesafe azalmıştı.
Jayce "Bu bir suç değil elbette, Ayashri'an-Dara." dedi soğuk bir sesle.
"Ayashri veya Dara demeniz, yeterli." dedim ve alaycı bir tebessüm yüzündeydi.
"Dara! Nizar isminin anlamını biliyor musun?"
"Kutsanmış hediye." dedi ve Talayer yanıma gelmişti.
Jayce onu süzerek "Ayashri ismin daha güzel bana göre. Dara, samimi gelmiyor." dedi.
Talayer "Zaten birilerine samimi gelsin diye Dara ismini seçmedim. Kalbimden geçen bir ismi seçmiş bulundum, Kral Jayce." dedi rahatça.
"Hep böyleydin zaten. Hep ben diyordun Talayer ve böyle gidiyorsun."
"Hayatın getirdiği koşullar diyelim. Hoş, beni en iyi sizin anlamanız gerekirken böyle suçlamanızı anlamsız buldum."
"Seni kimse anlayamaz."
"Ben kocamı anlıyorum, efendim. Bu yetmez mi?" dedim ve Jayce bana baktı.
"Yeterliymiş demek ki. Loya ile birlikte bir gün sizinle konuşalım. Evli bir çift olmak nasıl bir duygu öğrenelim." dedi ama sesindeki iğneleme hoşuma gitmemişti.
Talayer "Seve seve olur. Çok yakışan bir çiftsiniz ve sizin gibi bir çiftle konuşmak bizim içinde iyi olacaktır." dedi ve elini belime atmıştı. Jayce'in gözleri inatla bendeydi.
"Güzel! Bu arada Larastka'ya hoş geldiniz demek istiyorum. Dün akşam yemek kalabalıktı, pat diye sohbete dalmıştık. Karşılamaya da gelemedim."
"Sorun değil." dedim.
"Umarım burada hoş vakit geçirirsiniz. Sizler diğerlerinden daha özel misafirlerimsiniz Talayer ve Dara. Ayrıcalığınızın kıymetini bilin."
Talayer "Fazlasıyla bu ayrıcalığı gördüğümüze dair şüpheniz olmasın." dedi ve hapşırdım.
"Üşümüşsün, Ayashri. Saraya dönün."
"Teşekkür ederim." dedim.
Talayer ile beraber saraya girerken Jayce arkamızdan bakmıştı. O değişmişti. Daha soğuk, daha kibirli bir adama dönüşse bile gözlerinde bana duyduğu öfkeyle karışık acıyı görebiliyordum. Canımı acıtmak istiyordu ve kendisini haklı buluyordu. Onun kalbini kıracak bir şey yaptığımı düşünmüyordum. O beni daha çok incitirken onun kadar abartmıyordum ama Jayce buydu. Şimdi ise burada onun evindeydik. Onun bize yapacaklarına karşı her an tetikte olmak mecburiyetindeydik.
Her şeyine rağmen direnecektim. Onun buzdan kalbine karşılık benim ateşten bir kalbim vardı. Kalbimde yanan ateşle onun buzlarına meydan okuyordum. Birbirimizin dengesini sağlamalıydık ayrıca. Aksi takdirde çevremizdekiler zarar görecekti. Tanrı Arynad ve Tanrıça Yasher'den dileğim onunla aramdaki meseleden kimsenin zarar görmemesiydi. Ben Jayce gibi bencilce düşünemezdim. Buz ve ateşin dansında birisi yok olursa diğeri de yok olmalıydı. Denge bozulurdu ve çevremizdeki her şey zarar görürdü.
◑
Yamuna
Vadim
Kaisra
Eduard
◑
◑Aya&Tal'in karşılamasını nasıl buldunuz? Jayce sizce doğru bir hamle mi yaptı?
◑Yamuna'nın düşünceleri için ne diyeceksiniz? Siz onun yerinde olsaydınız Larastka'ya gider miydiniz veya ablanızın yanlış kişiyle evlendiğini sorgular mıydınız?
◑Jayce'in yemek masasında annesine davranışı doğru muydu? Kaisra'yı suçlamasında hata var mı? Yoksa Kaisra masumiyet oyunları mı oynuyor? Onun geçmişi için tahminleriniz neler?
◑Aya&Jayce veya Tal&Jayce yüzleşmesinde neler olabilir?
Bir dahaki bölüm Loya olacaktır. Ondan da dinleyelim değil mi? Onu özlediğimi de fark ettim. Neyse bölüm uzun oldu, ben çok konuştum. Sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top