Bir Piç◑
◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!
EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.
Bölüm Şarkısı: Max Richter - The Young Mariner
Yayınlanma Tarihi: 06.07.2019 (00:01)
Aşağıda Veran, Elzira, Misha var.
İyi Okumalar!
◑
Larastka Krallığı/Nizar Bölgesi - Smeryn
Talayer
Talim yapan askerlere bakıyordum. Daha coşkulu, daha isteklilerdi. Hırsla, azimle dövüşüyorlardı. Bir hayali gerçekleştirme uğruna ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına emindim. Savaş yakındı ve buradan ayrılmak için her hazırlığı yapmıştık. Düğünden sonra Ayashri ile beraber her şeyi ayarlamış, her planı ince ince düşünmüştük. Çevremizdekilerden de destek almıştık elbette. Sonuç olarak bugünlere gelmiştik.
Yanımda duran minyon, beyaza yakın sarı saçları olan Ayashri'ye baktım. Dikkatle askerleri izliyordu. Gözleri kısıktı. Saçlarında minik örgüler vardı ve sıcak rüzgarda savruluyordu. Savaş planları arttıkça uykusuz kalmaya, gergin olmaya başlamıştı. İçten içe kaybetme korkusu vardı ama çevresindeki insanlara bunu yansıtmak istemiyordu. Çevresindekilerin onu cesur görmesi hoşuna gidiyordu ve bunun bozulmamasını istiyordu. Bunda ona katılmıyordum. Çevresindeki insanlar onun her halini bilmelilerdi. Her daim güçlü gözükmek yorardı ve Ayashri yoruluyordu.
Veran ve Karran'ın dövüşü bittiğinde Ayashri heyecanla alkışlamıştı. Veran ve Karran ise saygıyla birbirilerine eğilmişlerdi. Savaşçıların geleneksel selamıydı. Veran oldukça hırçın bir kadındı. Yaşadığı hayat koşulları onu bu hale getirdiği içindi. Burada 15 yaşında ailesinden koparılmış, buraya satılmıştı. Üstelik ailesinin gözünün önünde öldürüldüğünü sadece kardeşlerinin hayatta kaldığını demişti. Yaşama arzusundan dolayı zamanla sertleşmiş, güçlü bir savaşçı olmuştu. Şimdi ise buradakilerin lideri konumundaydı. Ayashri'ye ve bana düzenli bilgiler veriyordu. İlk başlarda sürekli teşekkür ediyordu ve ben buna bir son vermiştim. Gerek yok, sen de insansın ve biz de insanız sürekli efendinmişiz gibi muamele yapma diye uyardığımda bu sert kadının gözleri yaşlarla dolmuştu.
Ayashri "Harikaydınız! Neden çadıra geçmiyoruz? Planlar üstünde biraz daha konuşmaya ihtiyacımız var. Üstelik sıcaktan bunaldım." dedi ve beraber çadıra girmiştik.
Çadır oldukça düzenliydi. İçeride Prasad, Adag ve Daljat bir şeyler tartışıyordu. Masanın üstündeki haritalara bakıyor, taşları oynatıyorlardı. Biz gelince susmuşlardı. Ayashri ile beraber masanın en ortasına geçmiştik.
"Evet, bakalım. Neler konuşuyordunuz?" dedim ve Dranil'i temsil eden siyah taşı elime aldım.
Prasad "Babam gibi düşünmeye çalışıyorduk ama başarılı olduğumuz denilemezdi. Size getirdiğim her şeyin bir kısmı değişmiş olabilir ve neler olabileceğini düşünüyorduk." dedi ve Ayashri derin bir nefes aldı.
Ayashri "Dranil'in yeni planlarını ele geçirmek istiyoruz ve bunun için haber gönderdim. Fakat bu zor."
"Latika'ya ben inanıyorum, Ayashri. O bize gönderecek." dedi ve Veran Prasad'ı süzdü.
Veran "Kız kardeşini tehlikeye atmıyor musun?" dedi ve Prasad ona baktı.
"Şu an hepimiz tehlikedeyiz."
"Anlamak zor geliyor, sakın alınma. Baban oldukça güçlü bir adam, her şey vermiş iken burada babanın düşmanıyla çalışmakta zorlanmıyor musun?" dedi ve Prasad haritaya baktı.
"Hayır, zorlanmıyorum. Her şeye sahip gibi görünüp hiçbir şeye sahip olmamak çok acı bir şey, Veran. Bu sözlerim sana samimi gelmeyebilir ama hissettiklerim bunlar. Babam her türlü zenginliği vermiş olsa bile bir şeyden bizi mahrum bıraktı. Kendi sevgisini anlıyor musun?"
Misha "Sonuç olarak Prasad aramızdasın. Benim tek korkum yarın ileride pişman olmandır. Sonuçta her şeye rağmen Dranil senin baban." dedi ve Prasad gülümsedi.
"Pişman olmayacağımı biliyorum, Prenses. Herkes gibi ben de bu düzen değişmesini istiyorum. Bu düzen bozulmalı ve yeni bir düzen inşaa edilmeli. Bunu ise Ayashri'nin önderliğinde yapacağız. O imkansızı başaracak ve bizler onun izinde gideceğiz."
Ayashri "İlk önce şu savaşı atlatmamız lazım. Şimdiye odaklanmadan geleceği kurgulamak anlamsız."
"Aya'ya katılıyorum. Azinkayt'ı almaya odaklanmalıyız. Orada aldığımız haberler ise pek iyi değil. Dranil kontrolden çıkıyor. Bu meseleyi daha az kanla halletmemiz gerekir iken Dranil'in iktidar uğruna daha çok kan dökeceğini düşnüüyorum." dedim.
"Masumlara zarar gelmemeli. Buna engel olmalıyız."
Veran "Her savaşta masumlar zarar görür, Ayashri. Az veya çok masumlar zarar görmeye mahkumdur." dedi ve Ayashri Veran'ın kara gözlerine bakamamıştı.
"Buna engel olmak zorundayız! İnsanların şehirlerini yıkıp yakarsam benim Dranil'den ne farkım kalacak?"
Karran "Dranil gibi bir zalim olarak anılmak istemiyorsun." dedi ona bakarak ve Ayashri kafasını iki yana salladı.
"İyi bir aile adım yok, iyi bir geçmişim yok. Hayata zorluklar içinde başladım. İnsanların seçtiği bir hükümdar olmak istiyorum, beni sevdikleri bir hükümdar. Zorbalıkla, zalimlikle başa geçen birisi olmak istemiyorum."
"Olmayacağını biliyoruz. Masumları korumak için Tarun'a haber gönderdim. Depolara, sığınaklara yönlendirilecekler ve korunacaklar. Masumların kanını korumuş olacağız. Ayrıca Veran diğer yarınız ile ne yapacağız? Onlar da masum." dedim ve kara gözler benim üzerimdeydi.
Veran "Onlar sizi görmedi, görseydi sizlere sonsuz bir sadakat sunarlardı ama onlar artık Dranil'e aitler. Geri dönmeleri çok zor."
Prasad "Neden?" dedi merakla ve Veran başını eğmişti.
Karran "Çünkü buradaki her asker kırılmaz bir sadakatle yetiştirilir. Savaşacakları sahipleri için derin sadakatleri var çünkü kazanacakları parayı kimin ödeyeceklerini biliyorlar. Karşı taraf daha iyi bir teklif versin umurlarında olmaz."
Adag "Onların bizim tarafımızda olmasını çok isterdim. Daha kısa sürede bitebilirdi. Belki sen onları ikna edebilirsin, Veran."
Misha "Evet, bizlerin konuşması anlamsız olur ama kardeş gibi gördükleri birisinin konuşması daha etkili olabilir." dedi ve Veran Misha'ya baktı.
Veran "Denemekte fayda var ama başarılı olabileceğimizi sanmıyorum. Onları kaybettik."
Ayashri "Onlara karşı savaşabilecek misiniz?" dedi ve Veran ona baktı.
"Buna mecburuz. Onlar yanlış yoldan dönmüyorlar ise yapacak bir şeyimiz yok demektir. Bizler ise onlara merhametli bir ölüm sunacağız."
"Merhametli bir ölüm.Ölüm, ölümdür bana göre. Merhametli veya merhametsiz değişen bir şey olacağını sanmıyorum." dedim.
"Savaşta merhamete yer yoktur, değil mi? Siz Nizarlılar her daim bunu savunur." dedi ve Karran güldü.
Karran "Çünkü yaratıcımız bunu emreder. Daichin yüzüyle der ki, savaşı yaşarken her şeyi göze alın."
Ayashri "Her şeyi göze aldığımıza göre neden daha farklı şeyler konuşmuyoruz?" dedi ve Esla için yapılacak kuşatma hakkında konuşmuştuk.
Smeryn'e ise geri dönmüştük. Şükürler olsun ki buradaki ordunun kampını Smeryn'e daha yakın yere almıştık. Böylece gidip gelmemiz kolaydı. Akşam yemeği için dışarıda yemiş ve saraya dönmüştük. Ayashri kendisini hemen banyoya atmıştı. Tozdan kurtulmak istiyordu ve haklıydı. Onun ardından ben banyoya girmiştim. Bedenim rahatlamıştı.
İçeri girdiğimde ise Ayashri'yi koltuğa oturmuş, düşünür iken bulmuştum. Dışarıya bakıyordu. Yanına oturduğumda ise bana bakmış ve gülümser gibi olmuştu. Ellerini tutmuştum ve öpmüştüm.
"Neden bu kadar düşüncelisin, Aya?" dedim ve iri gözleri bana kederle baktı.
Ayashri "Kaybetmeyi düşünüyordum. Nasıl bir his olduğunu, bana nelere mal olacağını ve benim bu durum karşısında ne yapabileceğimi hesaplıyordum." dedi sessizce.
"Ayashri!" dedim şaşkınca.
"Kaybedebilirim, Talayer hatta kaybedebiliriz!" dedi ve derin bir nefes alırken tavana baktı.
"Çok geriliyorsun, anlıyorum ama bu kadar gerilmenin anlamı var mı?" dedim ve bana baktı.
"Dranil'i biliyorsun, oldukça tecrübeli ve bilgili bir asker. Benim ise tecrübesizliğim ve deli bir cesaretim var. Sence bu kazanmama yeterli mi?"
"Bak, insanlar senin neler yaptığını biliyorlar. İmkansızlıktan kendi imkanlarını yarattığın aşikar iken neden kaybedeceğini düşünmeye başladın? Eğer sen böyle düşünür isen çevrendekiler ne olacak? Şunu unutma, sen kaybolursan seni izleyenler senin yolunda kaybolur." dedim ve ellerini çekti.
"Bu sözler iyi, güzel ama ben gerçeklerden bahsediyorum. Dranil gerçeği var iken beni masallar ile uyutma."
"Ciddi ciddi bu konu yüzünden tartışacak mıyız? Bunu mu istiyorsun? Uykusuzluğundan olmalı!" dedim sinirle ve Ayashri kollarını kavuşturmuştu.
"Gerginim, sinirliyim ve beni anla lütfen. Smeryn'den ayrılma vaktimiz yaklaştıkça geriliyorum ve acaba bu yaptığım hata mıydı diye sorguluyorum. Kimim ben diyorum ve sen bana ne diyorsun?" dedi ve alaycı bir şekilde güldüm.
"Sinirini benden çıkaracak isen çok yanlış insanı seçmişsin, Ayashri! Sana gerçekleri diyorum. Kafan bulanık ama sana yolu gösterir iken sen inat ediyorsun."
"Senin kadar sakin kalamıyorum, anla! Kaygılar kaygıları doğuruyor. Herkes ölebilir, herkesi kaybedebilirim. Seni bile gözümün önünde kaybedebilirim ve ben bunu yaşamaktan korkuyorum!" dedi sinirle.
"Cesaretinle her daim öne çıkan birisi mi bunu diyor? Akılcı ol, Aya. Mantıklı düşün, yalvarırım. Son zamanlarda karamsar duygulara kapılırsan nasıl başarılı olacaksın? Kaybedersin! Kendine inancını her daim canlı tut yoksa ben bile bu konuda sana yardımcı olamam."
"Her cesaretin bir sonu olmaz mı?"
"Bunu bilemem ama şunu biliyorum. Kaderin gülüşü cesurların üzerindedir." dedim ve öfkeyle kalkıp, yatağa uzanmıştım.
Ayashri'ye ise bakmıyordu. Düşünceleri mantıksızdı. Güçlü bir orduya sahipti, ona inanan birçok insan çevresinde pervane gibi dönüyordu. Halk ise onu istiyordu. Dranil'den korkmasının anlamı yoktu. Dranil korkunç bir zalim olsa bile Ayashri onu cesaretiyle, zekasıyla yenecekti. Buna şahit olmamış mıydım? Gökyüzünü kızıla boyadığı zaman Dranil'i cesaretiyle kendisine diz çöktürmüş birisiydi. Savaş yaklaşır iken bu cesareti kaybederse yapılan her şeyin anlamı kalmazdı. Bunun farkında olması gerekiyordu.
Ayashri ise sabahlığını çıkarmış ve yanıma uzanmıştı. Başını göğsüme koymuştu. Ben ise ona yüz vermeye niyetli değildim. Gerçekten beni sinirlendirmişti ve kalbini kırmak istemiyordum. O ise parmaklar uçlarını göğsümde dans ettirir gibi gezdiriyordu. Bana olan bakışları masumdu. Hatasını anlamış gibiydi.
Ayashri "Özür dilerim, çok ama çok özür dilerim." diye mırıldandı.
"Ayashri özür dilermiş, inanılmaz bir olay bu!" dedim alaycı bir şekilde.
"Talayer, haklıydın kabul ediyorum. Neden zorluyorsun? Fakat yaşananlar ortada iken istemsizce geriliyorum." dedi ve güldüm.
"Benim küçük yaseminim, şunun farkında olmalısın sen ve ben bu yolda akıl ile cesaret ilerleyeceğiz. Sen kalp olacaksın, heyecanla hareket etmek isteyeceksin ve ben beyin olacağım, temkinle yaklaşan. Eğer birimizden birisi olmazsa bu yolda kayboluruz." dedim ve gülümsedi.
"Kalp ve beyin, öyle mi?" dedi sırıtarak.
"Evet, öyle. Şimdi Dranil'den korkuyor musun?"
"Hayır, korkmuyorum. Cesaretimle bugüne kadar hep vardım. Dranil karşısında hep cesaretimle durdum ve korkarak ne elde edebilirim?"
"İşte böyle ol. Her daim dik dur, asla eğilme." dedim ve saçlarını parmağıma doladım.
"Dranil'i beraber yeneceğiz, hep yanımda olacaksın Talayer. Hep benimle olacaksın ve ben hep seninle olacağım."
"İşte benim tanıdığım, aşık olduğum kadın konuştu. Bir daha korktuğunu görmek istemiyorum." dedim ve saçlarından öptüm.
Ayashri bir şey dememişti. Baktığımda ise uykuya dalmış olduğunu görmüştüm. Ben ise gülmüştüm. En sonunda bu gerginliği atmasına sevinmiştim. Uykusuz kalıyor, kendisini kötü etkiliyordu. Ayrıca yakında bugünleri arıyacaktı. Dranil devrildikten sonra birçok uykusuz gün bizi bekliyordu. Birçok yenilik yapılması gerekiyordu, birçok düzenleme yapılacaktı. Bunun için uyumamamız lazımdı. Üstelik nereden nasıl başlamamız gerektiği bile belli değildi. Enkaz bir devleti devralacaktık ve bu enkazdan güçlü bir ülke yaratmaya çalışacaktık. Bunun için çok çalışmamız lazımdı.
Sabah ise geç uyanmıştım. Ayashri çoktan uyanmıştı ve kokusunu boynuna sürüyordu.Saçları örülüydü ve mavi bir elbise tercih etmişti. Bilezikleri unutma diye homurdanmıştım ve o gülmüştü. Yeni evli olduğumuz için Ayashri'nin takması zorunda olduğu bilezikler vardı. Bir keresinde unuttuğunda Kraliçe Elzira bunu kendisi için kullanmış ve Ayashri'yi küçük düşmesine sebep olmuştu.
Ayashri "Hayatım uyanmıyor musun?" dedi ve bana bakmıştı.
"Bence uyuyabilirim." diye mırıldandım ve güldü. Yanıma gelmişti ve bilezikleri oynatmıştı. Çıkan ses rahatsız ediciydi. Kafamı yastığın altına koymuştum.
"Hadi, hadi uyanmalısın!" dedi gülerek ve kapı tıklanmıştı.
Ayashri kalkmış ve kapıyı açmıştı. Yastığı kafamdan çekmiş ve homurdanarak doğrulmuştum. Ayashri kapıyı kapatmıştı ve bana döndüğünde yüzü asıktı. Kucağında bohça ile yanıma oturmuştu. Ne oldu dediğim zaman bir şey dememişti. Hızla bohçayı açmıştı ve içinden birkaç parça çıkmıştı. İlk önce bir tanesini çıkarmıştı. Üst kısmıydı ama varlığı ile yokluğu bir gibiydi bunu giyerse. Sadece göğüs uçlarını kapatan zincirli bir üsttü. Bunu öfkeyle Ayashri kenara koymuştu. Etek ise daha berbattı. Bunu giyse sadece mahrem bölgesi kapalı olurdu. Paçacra gibi şeylerdi.
"Ayashri, bunlar ne demek oluyor?" dedim sertçe ve Ayashri kasılmıştı.
Ayashri "Kraliçe Elzira beni baş dansçı olarak görmek istiyormuş. Bunun için giysi göndermiş." dedi dişlerini sıkarak.
"Şaka mı bu?" dedim öfkeyle ve yataktan kalktım.
"Kraliçe beni aşağılamaktan geri kalmıyor."
"Çünkü beni sinir etmek istiyor! Benim delireceğimi biliyor ve kışkırtıyor. Ne sanıyor seni? Bu saçmalık ne demek oluyor?"
"Benim geçmişimi yüzüme vuruyor. Dansçı, oyuncu olabilirim ama asla fahişelik yapmadım! Sadece zengin erkekleri uyutup uyutup paralarını çalmak zorunda kaldım, saray bilgilerini çaldım. Fakat bu mevcut olduğumuz koşullar yüzündendi."
"İnsanlara ne oluyor? Seni bir fahişe olarak aşağılayabileceğini mi sanıyor? Buna izin verir miyim?" dedim öfkeyle ve hızla bir şeyler giyinmiştim.
Ayashri ise ayağa kalkmış ve önümde durmuştu. Ayashri "Sakin ol, sakin. O kadın sinirlerini bozmak için her şeyi yapıyor." dedi ve derin bir nefes aldım.
"Başardı! Güne keyifli başladığıma inanmıştım. Güzel bir uyku çekmiştim, kahvaltı için sabırsızdım ama ne oluyor? Benim eşime, sarayda baş dansçı olsun diye resmen fahişelerin giyebileceği utanç verici bir paçavra gönderiliyor! Bunun hesabını soramaz mıyım?" dedim.
"Sorabilirsin ama senin şu an bu paçavraları alıp gideceğin kişi baban değil mi? Seni tanıyorum, Talayer. Elzira'ya kızıyorsun ve hıncını babandan almaya kalkıyorsun." dedi ve bir iki adım gerilemiştim.
"Ne?" diye fısıldadım.
Gözlerini kısarak "Bu paçavraları sadece Kraliçe Elzira'nın önüne atacağını bilsem inan durmam ama sen bunu babanın canını acıtmak içinde kullanacaksın." dedi.
"Çünkü babam da suçlu!" dedim ama Ayashri gözlerini devirdi.
"O adamın tek suçu annenin ölümüyle alakalı. Diğerlerinde ise suç az. Seni korumak istediği için, sana iyi bir gelecek verebilmek için benimle evlendirdi ve bu senin Azinkayt yöneticisi olmanı sağlayacak bir evlilik oldu. Sevdiğin kadınla evlendirdi seni ve ona nankörce davranmayı bırak."
Gülerek "Ciddisin!" dedim ama onun yüzü yumuşamamıştı.
"Ciddiyim çünkü Kral'ın sana olan sevgisini biliyorum, görüyorum. Talayer, baban seni seviyor. Berbat bir babalık yapmış olsa bile seni önemsedi. Yalvarırım, babanın canını acıtmayı bırak."
"Babam istese bu rezilliği durdurabilirdi. Bu paçavralara dur diyebilirdi ama göz yumdu." dedim kendimi sıkarak.
"Babanın her daim Elzira üstünde bir hakimiyeti oldu mu? Olsaydı şu an kendi öz annen yaşıyor olurdu, aşkım. Lütfen, babanı üzme lütfen." dedi ve öfkeyle paçavraları aldım. Ayashri'ye bir şey demeden odadan hızla çıkmıştım. Ayashri ise Talayer, Talayer demiş daha sonra başka bir yöne gitmişti.
Nereye gideceğimi biliyordum. Hızla yürüyordum. Merakla ve korkuyla bana bakıyorlardı. Kraliçe Elzira diye bağırdım ve kraliçe salonunun kapısı açılmıştı. İçerisi oldukça gösterişliydi. Tavan kubbe şeklindeydi ve yaldızlı işlemelerle beraber aynalar vardı. Salonda Yüzsüz Tanrı'nın heykelleri vardı. Kraliçe Elzira ise birkaç basamak yükseltilmiş divanında oturmuştu. Kırmızı ipek elbise içindeydi. Kibirle oturuyordu. Yanında ise saraydan kadınlar vardı ve bana bakıyorlardı.
Elimdeki giysileri onun ayaklarına fırlatmıştım. Latafah bir şey diyecek iken Elzira elini havaya kaldırmıştı susması için. Misha ise annesine sertçe bakmış, ayağa kalkıp attığım giysilere bakınca sinirinden kızarmıştı.
Misha "Anne, bu ne demek oluyor?" dedi sertçe. Elzira ise oldukça rahattı.
Elzira "Ayashri'ye sarayın baş dansçısı olması için teklif göndermiştim ama Talayer'i bana göndermeyi tercih etmiş. Eski mesleğini özlemiştir diye düşündüm." dedi ve tatlı bir tebessüm yüzündeydi.
"Ona baş dansçı değil, baş fahişe ol diyorsunuz!" dedim sertçe ve Elzira güldü.
"Eski mesleği değil mi, Talayer? Neden rahatsız oldun? Onun bu geçmişini bile bile neden rahatsız oluyorsun?"
"Onun geçmişi sizi ilgilendiriyor mu? Sizin dedelerinizde zamanında bir oyuncuyla evlenmedi mi? Şimdi bu kibir nereden geliyor?" dedim bağırarak.
Latafah "Talayer, kendine gelmeni öneririm. Karşında Kraliçe Elzira var iken nasıl onun huzurunda bağırırsın?" dedi öfkeyle ve ona baktım.
"Konuştu Kraliçe Elzira'nın sönük kopyası." dedim alaycı bir şekilde.
Misha "Annemin bu hakareti kabul edilemez. Ayashri aileden birisi oldu ve ona bu hakareti kimse uygun göremez." dedi sinirle.
Elzira "Misha, Talayer'in yanında olamazsın. O bir piç ve kraliyetten olması mümkün değil. Bu yüzden eşi de aileden olması imkansızdır ve ben ne dersme o olur." dedi ve Misha güldü.
"Gerçekten mi? Talayer Venaim ailesinin kanını taşıyor, sen bunu istediğin kadar inkar etsen bile. Ona piç demen neyi değiştirir? Babamın oğlu olduğu gerçeği çıplak bir şekilde hep karşında iken ne yapabilirsin?"
"Misha! Nizar Prensesi olarak davranmanı emrediyorum yoksa..."
"Yoksa ne olur? Unvanımdan olur muyum? Kan hakkımla aldığım makamı sen mi alacaksın?"
"Misha, annenle benim yüzümden karşı karşıya gelme." dedim sakin bir sesle ama o bunu umursamamıştı.
Elzira "Misha bana karşı çıkman için eline bir fırsat geçti. Talayer ile müttefik olmak sana ne verecek?" dedi sertçe.
"Gerçekleri, doğruyu savunma hakkı verecek. Bu paçavraları göndermeniz bile beni haklı çıkarıyor."
"Ben her daim haklıyım, Talayer! Sen ise doğduğun andan itibaren suçlusun. Bir günahın tohumusun, bir günahın meyvesisin ve hayatta olmamalıydın. Sen suçlusun!" diye bağırdı ve arkadan bir ses o suçlu değil diye bağırmıştı.
Arkamı döndüğümde Kral Dinuri'yi ve Ayashri'yi görmüştüm. Kral oldukça sert ve öfkeliydi. Ayashri ise onun yanında kendinden emin duruyordu. Benim yanımdan ayrılıp Kral'ı çağırmıştı ve bizden yana olması içindi. Kral ise Elzira'ya öfkeliydi. Gözlerinde ateşler yanıyordu ve yanıma gelmişti. Gözleri benim attığım paçavradaydı.
Elzira ise basamaklardan asilce inmişti. Kocasının karşısında oldukça gururlu duruyordu ve asla boyun eğmeye niyeti yoktu. Hesap sorulmaya hakkı yokmuş gibiydi. Göz ucuyla kıyafetlere bakmış sonra gülümsedmişti.
Elzira "Bakıyorum küçük dansçı seni şişirmiş." dedi gülümseyerek.
Kral "Bana yaptığın terbiyesizliği anlattı! Gönderdiğin kıyafeti, baş dansçı teklifini söyledi ve senin adına ben utandım." dedi dişlerini sıkarak ve Elzira kahkaha attı.
"Gerçekten mi? Ben onun yeteneğine güvenmiştim. Sonuçta Esla'nın Gümüş Fahişesi pardon Gümüş Dansçısı diye boşuna övülmüyordu. Neden bizim sarayımızda da dans etmesin ki?" dedi sırıtarak.
"Çıldırmışsın! Ayashri, bir prensin eşi ve buna göre muamele görmeli." dedi sertçe.
"Bir prens mi? Karran ile evlenmedi ki, Talayer ile evlendi. Bir piç ile bir fahişenin evliliğini bana savundun, hatırlıyor musun?"
"Bir piç olabilirim, Kraliçe ama benim de onurum var. Eşime yapılan saygısızlık, bana da yapılmış sayılıyor." dedim sertçe.
"Umurumda bile değil!" dedi umursamazca.
Kral "Benim günahlarımın bedelini Talayer'e ödetemezsin, Elzira! Bu şekilde anlaşmamıştık. Onun annesinin ölümünden sonra bana söz verdin ama verdiğin sözü unuttun." dedi bağırarak.
"Çünkü sen o kadını unutmadın, asla da unutmayacaksın. Talayer ve Daljat ise bunun bedelini ödeyecek." dedi hırsla ve Elzira bana tokat atacak iken Kral onun elini tutmuştu.
"Asla! Onlara dokunmana izin vermeyeceğim." dedi öfkeyle ve birden gözleri iri iri kalmış, eli kalbine gitmişti.
Baba dedim ve bana baktığında dengesini kaybetmişti. Onu koruyabilmek adına kollarıma çekmiştim. Baba dedim ama derin derin nefes alıyordu. Misha ve Ayashri hekimleri çağırın derken saray karışmıştı. Ben ise kollarımdaki adama bakıyordum. Önümde duran ve bana sahip çıkan adama. Yüzüme o tokat inseydi bir şey ifade etmezdi benim için. Bir piç, tokat yemişti işte. Fakat bir piçin babasının o tokadı önlemesi çok şey ifade ediyordu.
Kollarımın arasından almışlar ve onu yatak odasına taşımışlardı. Odasının önündeydik. Ayashri koluma girmiş ve üzgünce bana bakıyordu. Kraliçe Elzira ise sinir krizleri geçiriyordu. Hepsi senin yüzünden diye haykırıyordu. Ben ise ellerimi sıkıyordum ve onun karşısında ağlamamak adına kendimi sıkıyordum. Doktorlar odadan çıktığı zaman sakin kalmamızı ve kalbinde yaşadığı ufak bir sorun demişlerdi. Dinlenmesi gerekiyordu ve derin bir nefes aldım. Amidral'e şükürler olsundu ki onu Ükhel'in ellerinden almıştı.
Ayashri'nin zorlamasıyla odanın önünden ayrılmıştım. Az biraz atıştırmamı istemişti. Sabahtan beri kahvaltı yapmamıştım ve şu an bile canım istemiyordu. Midem düğüm düğüm iken bir şey yemek istemiyordum. Ayashri kızınca ise yemek zorunda kalmıştım. Sadece bir tas çorba bana yetmişti. Daha fazlasını midem kabul etmiyordu.
Uykusuz geçen bir gece geçirmiştik. Sarayda bir ölüm sessizliği mevcuttu. Kral Dinuri'nin hastalığı sarayda yayılmıştı. Meğer ise daha önceden kalbinde sorunlar varmış. İlaçlar kullanmaya ve sinirlenmemeye çalışırmış. Fakat dün yaşanan olaylar onun bu sinirlenmeme kuralını bozmuştu. Sinirlenmiş ve kalbi zayıf düşmüştü. Şimdi iyi olsa bile yataklara düşmesi insanları tedirgin bir havaya sokmuştu. Bilge krallarını kaybetmek istemiyorlardı ve yeni kraliçe olacak Latafah'a güvenmiyorlardı.
Odamızda ben kafamızı dağıtmak için bir şeyler karalıyordum.Küçük bir çocuk ve babasını resmetmeye çalışıyordum. Ayashri ise yanımda kitap okuyordu. Kapımız tıklanmış ve Misha girmişti. Prenses oldukça sadeydi. Koyu saçları beline kadar açıktı. Beyaz etek ve üst seçmişti. Herhangi bir takı takmamıştı. Oldukça bitkindi. Yatağımıza oturmuştu ve ben defterimi kapatmıştım.
"Ne oldu, Misha?" dedim.
Misha "Abiciğim, acaba beni de yanınıza alabilir misiniz? Kuracağınız ülkede prenseslik makamı elinden alınan birisine yer var mı?" dedi ve gözleri dolmuştu. Ayashri ise elindeki kitabı bırakarak şaşkınca bakmıştı.
Ayashri "Ne?" dedi şaşkınca.
"Doğru duydunuz, Kral Vekili Prenses Latafah gücü ele geçirince ilk işi tüm haklarımı elimden almak oldu. Bunun anlamı ne? Yakında beni öldürecek."
"Latafah, kraliçeliğini ilan etmiş." dedim sessizce ve Misha güldü.
"Babamız iyi değil, dünkü krizi atlattı ama bundan sonra bol bol yatması lazım. Bu durumda ülkeyi Latafah yönetecek demektir. O ise annemden aldığı güçle bana saldırmayı direk seçti."
"Seni öldürmek için ilk önce unvanlarını senden aldı. Klasik Venaim Hanedanı geleneğine merhaba de, Aya. Kraliyetten birisi öldürülecek ise ilk önce yapılan iş makamlarını elinden almaktır ve bir süre sonra o kişinin canını almaktır."
Ayashri "Bu çok korkunç." diye fısıldadı.
Misha "Doğru, çok korkunç! Dün onların karşısında oldum diye tüm bunlar başıma geldi. En başından beri Talayer'in başa geçmesini savundum. Ortada bir kehanet var iken bunu nasıl görmezden gelebilirdim ki? Üstelik gerçekleştirdiğiniz mucizeye şahit oldum. İnsanlara özgürlük verdiniz, bundan daha büyük bir mucize olabilir mi?" dedi acı bir tebessümle.
"Kraliçe olmak isteyebilirsin." dedim sessizce ve Misha yere baktı.
"İsteyebilirdim, istiyordum ama şimdi istemiyorum. Bu işi benden daha iyi yapabilecek insanlar var iken neden isteyeyim? Eğer bana da yer varsa ben sizinle olmak istiyorum." dedi ve Ayashri gülümsemişti.
Ayashri "Seve seve!" dedi gülümseyerek ve gözlerimi devirdim.
"Bizi kandırıyor olabilirsin. Sen çok tehlikelisin. Benim saf sevgilimi kandırırsın baldan tatlı sözlerinle ama beni değil." dedim.
Misha "Yapma bunu! Ben sözlerimde ciddiyim ve kanıtlayacağım."
"Göreceğiz, Misha."
Ayashri "Zor günler geçirsek bile güzel şeyler olmuyor değil, aşkım. Her şey bitecek." dedi ve kafasını omzuma yaslayıp, elimi tutmuştu. Ben ise derin bir nefes aldım.
Zor günlerin geçmesini ben de istiyordum. Bu zorluklara karşı mücadele etmeye alışkındım ama dün yaşananlar beni sarsmıştı. Kral Dinuri'yi baba olarak görmüştüm. Sürekli olarak suçladığım konuda ne kadar haksız olduğumu o zaman fark etmiştim. Bunu geç fark etmek ise hayatın verdiği acı bir ders idi. Bir piçtim ve bunun verdiği durumla dün ilk defa baş edememiştim. Babam kollarımın arasında iken onun evladı olduğumu anlamıştım. Geç kalmıştım ve nankörlüğün cezasını Amidral vermişti. Bundan sonra hiçbir şey için geç kalmayacaktım. Konu ne olursa olsun geç kalmayacak ve kaybetmeyecektim.
◑
Veran
Misha
Elzira
◑
◑Ayashri-Talayer tartışmasında sizce kim haklıydı? Ayashri'nin korkusu için düşünceleriniz nedir?
◑Veran'ın dedikleri doğru muydu? Savaşta masumlar zarar görür mü yoksa korumanın yolunu bulurlar mı? Aynı zamanda Dranil'deki askerleri kendi taraflarına çekebilirler mi?
◑Kraliçe Elzira'nın baş dansçı hamlesi için düşünceleriniz nedir? Doğru muydu yoksa elinde mi patladı? Kral Dinuri için ne diyeceksiniz?
◑Misha sizce samimi miydi yoksa bir oyun mu döndürüyor? Onun Ayashri ve Talayer'in tarafında olması iyi olur mu?
Bir dahaki bölüm Ayashri olacaktır, sevgilerle!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top