Bilinmezliğe Yolculuk◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: Elena Ledda - Pesa (Şarkıyı mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.)

Yayınlanma Tarihi: 01.08.2019 (23:47)

Aşağıda Karran, Raji, Veran var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı

Talayer

Düzenli ve özenli el yazısına dikkatle bakıyordum. Yazı kusursuz, kelimeler kibirli ve otoriterdi. Yazan kişi kelimelerini özenle seçmişti. Tekrar tekrar okuduğumda içerdiği gizli mesajı alabiliyordum. Mesela benim adımdan bahsetmemesi beni hor gördüğü ve görmezden geldiğine işaretti. Üstelik hala sindiremediği şeylerin olması beni eğlendirmişti. Hala yarası vardı ve inatla acıtmak istiyordu. Zavallı çocuk, karşısındaki adama karşı kaybettiğini anlayamamış mıydı? Neyin inadıydı? Hala küçük bir oğlan çocuğuydu ve kendisinden büyüklerle uğraşmak istiyordu.

Derin bir nefes aldıktan sonra mektubu özenle yırttım. Çok bile kalmıştı. Yanan şömineye atmak için ayağa kalkmış ve atmıştım. Ateş, mektubu hızla yakmıştı. Aynı ateş keşke yazan kişinin buzdan kibrini de eritebilseydi ama bu mümkün değildi. Klasik bir kuzeyliydi işte. Güç yıllardır onlarda olduğu için soğuk kibirleri vardı. Buna alışmıştık ve derslerini vereceğimiz günü bekliyorduk. Elbette Amidral bir gün bize gülecekti ve o kuzeyli budalaların tatlı popoları ısınacaktı.

Arkamdaki yüzlere bakmıştım. Ayashri başını eğmiş, ellerini sıkıyordu. Jayce'in mektubunun bu derece katı olmasını beklemiyor olmalıydı. Jayce'in değişmiş olduğunu görmüştü. Bize nasıl davranacağı açıktı. Kin ve nefret dolu yaklaşacak, her daim ezmek için fırsat kollayacaktı. Kantre geldiğimiz ilk gün bile bunu yapardı, ondan beklerdim. Benim için sorun değildi ama Ayashri'nin Jayce karşısında gerilmesine dayanamıyordum. Hala Jayce'e boyun eğmeyi kabullenemiyordu. Oysa ona her şeyi açıklamıştım. Diz çöksek bile gerçek bir bağlılığımız olmayacaktı bu yüzden bu diz çökme anlamsızdı. Fakat Aya bir türlü anlamak istemiyordu. Gururu anlamasına engeldi.

Sıcak çaylarını içen Misha ve Adag ise sessizlerdi. Onlar mektubu biliyorlardı. Bunu istediğimiz için memnundum. En azından neyle karşı karşıya olduğumuzu ilk onlar bilecekti ve gözlemlerini daha iyi aktaracaklardı. Koltuğuma oturdum ve ıhlamur çayımdan bir yudum aldım. Ayashri ise bana bakmıştı.

Ayashri "Jayce'in mektubu geldi. Kibrinden ölüyor." dedi donukça.

Misha "Ah, kibrinden yanına yaklaşılmıyor! Buz gibi birisi oldu, Ayashri. O mavi gözlerine baktıkça içimin donduğunu hissettim." dedi ve titremişti.

"Tüm Larastkalılar öyle mi?" dedim merakla.

Adag "Hepsi soğuk ve kibirli. Ben sarayda kaldım ve sarayında farkı yok. Hatta Jayce onlardan daha sıcak bile diyebilirim." dedi.

Ayashri Adag'a bakarak "Kraliçe Kaisra nasıl bir kadın? Ben onu daha çok merak ediyorum. Tüm kıtanın en güçlü kadınını anlat." dedi hevesle.

Misha "Kaisra güçlü bir kadın. Kendi annem bile onun yanında zayıf kalıyor. Odaya ilk girdiği an bile gücünü hissediyorsun. Soğuk ve güçlü. Kusursuz ama Jayce annesini hiç sevmiyor."

Adag gülerek "Sevmediği annesine bu kadar çok benzemesine ne demeli? Annesinin küçük kopyası." dedi ve tek kaşımı kaldırdım.

"Bu çok ilginç." diye mırıldandım.

Ayashri "Jayce annesinden hoşlanmıyordu ve ona benzediğini demeniz gerçek ilginç. O zaman Kraliçe Kaisra'da benden hoşlanmayacak." dedi ve Misha güldü.

Misha "Senden sürekli fahişe diye bahsediyor en azından Jayce bu konuda oldukça saygılı. Sadece sana Dara demem onu şaşırtmıştı. Fakat mektubunu okuyunca neden şaşırdığı belli oluyor. Küçük prensimiz, abimi görmezden geliyor."

"İstediği kadar görmezlikten gelsin, Misha. Parmağımdaki yüzüğü görecek ve Aya ile evli olduğumun farkına varacak. Ayrıca onunla konuşmam gereken bir mesele var." dedim ve Ayashri bana baktı.

Ayashri "Talayer, lütfen Loya'yı mendil konusu yüzünden incitme. Onun üzülmeye hakkı yok." dedi.

"Senin hatıranı sıcak tutmaya çalışırken Loya'yı sevdiğini iddia edebilir mi? Onun aşkı koca bir yalandan ibaret!"

Misha "Abi, Jayce gerçekten Loya'yı seviyor. Buna gözlerimle şahit oldum." diye mırıldandı ama bu sözleri bana inandırıcı gelmiyordu.

"Ben buna inanmıyorum, üzgünüm. Bana kalırsa Loya kendi iyiliği için Kantre'den kaçmalı."

"Loya, Kantre'nin gösterişine büyülendi ve oradan asla ayrılmaz. Üstelik şimdiden Kaisra ile savaşmaya başladı."

"Yaşamak istiyorsa buna mecbur. Kaisra Loya'yı istemesi için bir sebep var mı? Dranil ölmüş iken Loya'nın ne faydası var?"

Ayashri "Faydadan ziyade zarar bile denilebilir. Tanrıça Yasher, Loya'yı korusun."

Adag "Ona üzülme, Ayashri. Loya bu yolu kendisi seçti. Canavarlarla dans etmeyi seçen birisi için endişelenmemelisin."

Misha "Üstelik o kendisi için korkmuyor. Kendisine güveniyor. Dranil'in kızı olduğu çok belli değil mi?" dedi ve Aya ile bakıştık.

"Dranil orada olsaydı daha temkinli davranırdı. Sizin anlattığınıza göre Loya temkinli davranmıyor. Kaisra'yı şimdiden delirtecek davranışlarda bulunuyor ve bu iyi değil." dedim.

"Bu onun sorunu. Peki siz ne yapacaksınız?"

Ayashri "Bir an evvel yola çıkmamız gerekiyor. Kış yakın ve biz yolda iken yağması muhtemel. Madem pek sevgili kralımız bizi hemen istiyor, davete uymak düşer.  Zaten hazırlıklarımız tam değil mi?" dedi gülümseyerek.

Adag "Sizinle kim gelecek?" dedi merakla.

"Karran, Shoda, Latika kesin gelecek. Nuyan ve Tarun ikilisi burada kalmalı, sarayı denetim altında tutmak gerekiyor." dedim.

Misha "Bizde gelmeliyiz." dedi hevesle.

Ayashri "Elbette geleceksiniz."

"Peki Prasad gelecek mi?" dedi sessizce ve arkama yaslandım. Prasad'ın gelmesi iyi olur muydu? O da saraya yeni dönmüştü. Bizim için büyük bir başarı elde etmişti. Sevgili ablamı ikna etmiş ve bu kış için çuval çuval besin alabilmiştik. Bunun için genç adam mutluydu ama Larastka'ya gidip onu terk eden eski sevgilisini görmesi bu mutluluğu gölgelemeye gerek var mıydı?

"Gelmesine gerek yok, bence. Onun oraya gelmesi gergin olan ortamı daha çok gerecek." dedim ve Ayashri kafasını sallamıştı.

Ayashri "Talayer'e katılıyorum. Yamuna'yı görmesi, ona iyi gelmeyecektir. Üstelik Vadim'in kibriyle de uğraşacak. Vadim gıcık birisi." dedi.

"Umarım bu yolculuğu sorunsuz atlatabiliriz." diye mırıldandım ve başka  konulara geçmiştik.

Akşam yemeği için yemek salonundaydık. Masamız kalabalık ve neşeliydi. Latika'nın isteği üzerine hafif bir müzik çalınıyordu. Babasından kalan bazı alışkanlıkları devam ettiriyordu. Ona göre bu gerekliydi. Herkes birbiri ile konuşuyor, şakalar yapıyordu. Yanımda oturan Ayashri ise düşünceliydi. Tabağındakileri yavaş yavaş yiyor, az konuşuyordu.Kafasında başka düşünceler vardı. Larastka ziyaretini düşünüyordu ve orada olabilecekler onu geriyordu. Rahatlaması lazımdı. Jayce onun bu kadar gergin olduğunu görürse kullanırdı. Daha çok üstüne gelirdi ve canını acıtırdı. Buna ben dayanamazdım.

İlk önce Aya'nın elini tutmuştum, sonra Ayashri'nin kulağına doğru eğilip "İyi misin?" diye fısıldadım ve bana baktı. Zoraki bir gülümseme yüzündeydi. Beni ikna etmek istiyordu.

Ayashri "İyiyim, hayatım. Bir şey olduğu yok." dedi yumuşak bir sesle.

Latika "Ne zaman yolculuğa çıkıyoruz?" dedi ve ona baktık.

"Hazırlıkların başlaması için gerekli emri verdim. Yarın değil, sonraki gün yola çıkabiliriz." dedi ve şarabını yudumladı.

Yatin "Kalabalık bir ekip mi gidecek?" dedi ve kafamı hafifçe salladım.

"Açıkçası kalabalık gitmek hoş olmaz. Bazılarının burada kalması gerekiyor." dedim ve pilavımdan bir kaşık almıştım.

Tarun "Devleti boş bırakamayız." dedi ve gülümsedim. Tarun'a teklif etsek gelmeyeceği çok açıktı.

Prasad "Bu listede ben var mıyım?" dedi merakla ve Latika abisine baktı. Genç kızın mavi gözlerinde gizli bir sinir vardı.

Latika "Olmadığın apaçık ortada iken neden soruyorsun? Bu konuyu seninle tartıştık ve gelmemen çok iyi olacağını demiştim." dedi sertçe ve Prasad kız kardeşine baktı.

"Kardeşim, buna karışmamalısın."

"Senin iyiliğini düşünüyorum! Sırf o kızıl saçlı yılana hava yapacağım diye gitmek istiyorsun. Evet, iyi bir elçi oldun ve beklediğimizden daha başarılı bir şekilde döndün. Fakat bu senin iyi bir siyasetçi, iyi bir diplomat olacağın anlamına gelir mi?"

"Ben yöneticilerimize sordum, Latika. Sen onların naibi değilsin. Saray konusunda onların uyum sağlamasına yardım edebilirsin ama sözcüleri olamazsın. Git, onların nasıl giyineceği ve nasıl davranması gerektiğini düşün." dedi soğukça ve Latika abisine küçümseyerek baktı.

"En azından ben ne olduğumu biliyorum, abi. Sen nesin?" dedi ve Prasad bir şey diyecek iken yeter dedim. İkisi de bana bakıyordu.

"Prasad, senin gelmen iyi olmayacak." dedim ve Prasad şaşırmıştı.

Prasad "Yamuna yüzünden bunu yapmayın, yalvarırım."

"Kantre bizim için çok sıkıntılı olacak, bunun üstüne bir aşk hikayesinin intikamını istemiyoruz. Üstelik burada kalman daha iyi olacak. Daha çok kişinin gözüne girebilirsin. İnsanlar hala arkandan Dranil'in oğlu o, ölmeyi hakkediyor diyorlar. Bunu bastırmak için burada çalışabilirsin."

"İnsanlar istediğini desinler, ben ve kardeşim ne olduğumuzu biliyoruz. Ne istediğimizi, neler yapabileceğimizin farkındayız! Senin ve Ayashri'nin en iyi adamlarından birisi olmak istiyorum."

Ayashri "Burada Tarun'a destek vermelisin. Nizar'da çok iyi iş çıkardın. Beklediğimizden daha iyi bir sonuçla döndün ama sadece bu yetmiyor, Prasad. Daha fazlasını yapman lazım." dedi sakin bir sesle ve şarabını yudumlamıştı. Prasad ise dudaklarını birbirine bastırmış, önüne bakıyordu.

"Yamuna arkanda kaldı ve kendi önüne bakmalısın. Kantre'ye gidince ne elde edeceksin ki? Yamuna sana geri mi dönecek? Hayır! Hatta seni daha çok aşağılayacaktır." dedim.

"Kardeşimi tanıyorum, o maddiyata düşkün. Artık kendisini en yüksek saraya aldığına göre karşısındakileri ezmekte asla çekinmeyecek. Senin iyiliğin için." dedi ve Latika'nın bakışları abisindeydi. Şefkatle bakıyordu.

Latika "Bir gün karşılaşacaksınız, yarım kalan bir veda için ama o gün bu zamanda değil. Yıllar sonra olması çok güzel olacak." dedi ve Prasad kardeşine baktı. Donuk gözlerde kalp kırıklığını görüyordum.

Prasad "Nasıl diyorsanız öyle olsun. Haklısınız, benim burada kalmam ve yerimi sağlamlaştırmam gerek. Dranil'in oğlu olmadığımı herkese kanıtlamalıyım. Ben Prasad'ım. Bu isimle var olmam gerekiyorsa bunun için çok çalışmam gerek." dedi ve Latika gülümsedi.

"İşte benim tanıdığım abim! Senden bu sözleri duymak çok güzel."

Ayashri "Emin ol, senin yerine ben Yamuna ile konuşacağım. Bu hareketinin mantıklı bir açıklaması olmalı. Keşke bu yolu seçmeseydi." dedi ve Prasad buruk bir tebessümle baktı.

Prasad "Kader denilen şeye insanın inanası geliyor. Yaratıcı olarak inandıklarınızın oynadığı oyun." dedi soğukça.

Latika "Babam bizi Larastka kurallarına uygun olarak inançsız olacak bir şekilde yetiştirdi." diye mırıldandı.

"İnanıp inanmamak sizin seçiminiz, Latika. Buna biz karışamayız. Din ve devlet, ayrı ayrı yürütülmesi gereken kavramlar. Sizden istediğimiz şey inançlara saygı duymanız olacak. İnanmasanız bile inananlara saygı gösterin." dedim ve Prasad kafasını hafifçe salladı.

Prasad "Elbette, Talayer. Bu kaba davranışı gösterecek değiliz." dedi ve  kendisine şarap doldurmuştu.

Latika "Ben araştırmaya başladım. En azından sizlere uyum sağlamak istiyorum. Eğer mantığıma uyarsa neden olmasın ki?"

Karran "Böylece bir ufak sorunumuz çözülmüş oldu." dedi rahatça. Konudan sıkılmışa benziyordu. Dövmeli yüzü sıkılgandı. Onu anlıyordum çünkü bende birazcık bunalmıştım.

"Karran,sen ve Veran ikiniz en iyi askerlerimizi seçin. Oradaki askerler Jayce'e bağlı olacak. Jayce koruyun dedikçe koruyacaklar, öldürün dedikleri vakit öldürecekler." dedim.

Ayashri "Kesinlikle!" dedi heyecanla.

Veran "Ayrıca yarın ordudaki askerlerin akrabaları şehre giriş yapmış olacak. Benim de kuzenim gelecek, Ayashri. Kendisi iyi bir savaşçıdır. Onu da ekleyebiliriz." dedi ve Karran güldü.

Karran "Senin gibi dövüşüyorsa vay halimize, Veran. Kolay lokma olacak." dedi ve esmer kadın ona sertçe baktı. Karran bile bile Veran'ı kızdırıyor, onunla uğraşıyordu. Hoşuna gidiyordu ve Veran eğlenme nedir bilmediği için bu tuzaklara düşüyordu.

"Daichin'in rahibi olduğun için kendini bir şey sanma! Senin sırtını kaç defa toprağa buladığımı bu kadar çabuk unutman, hoş değil!" dedi sinirle ve Ayashri güldü.

Ayashri gülerek "Veran, Karran her zamanki gibi şaka yapıyor! Sen harika bir savaşçısın, lütfen kızma." dedi.

Karran "Yok, ben gayet ciddiyim! Veran çok basit dövüşüyor." dedi alaycı bir şekilde. Veran'ın kara gözleri sinirle Karran'a bakarken Karran bir elma almış, ısırmıştı.

"Karran, kızdırma Veran'ı. Senden yetenekli olduğu için kıskanıyorsun." dedim ve içkimi yudumladım.

Shoda hınzırca Karran'a bakarak "Belki de Veran'dan hoşlanıyor." dedi. Karran elindeki elmayı bırakırken Veran Karran'ı süzmüştü.

Veran "Umarım öyle bir şey yoktur." dedi ve Karran sırıttı.

Karran ilk önce öpücük atmıştı. Veran'ın gözleri iri iri olunca "İtiraf et, beni yatağında hayal ediyorsun." dedi.

Ayashri "Karran, yeter artık!" dedi kahkahalarla gülerken. Daha sonra Veran'ın utanmasıyla konuyu değiştirmiştim. Bu kadar dalga yeterliydi.

Yemekten sonra Latika bize nasıl bir saraylı gibi dans edeceğimizi göstermişti. Bunu kaç defa göstermişti, hatırlamıyordum. Ona göre bu yararlı bir bilgi iken Ayashri gereksiz buluyordu. Israrla kendisinin bir leydi olmadığını ve leydi gibi davranmayı anlamsız bulduğunu dese de Latika onu umursamamıştı. Ayashri'nin isteği kendisi gibi olmaktı. Vahşi, yabani, asi ve kuralsızdı. Bir leydi olmak onun hamurunda yoktu.

Kollarımda benimle dans ederken yüzünde gülümseme vardı. Bakışlarını benden ayırmıyordu. Yemekteki düşünceli halinden eser yoktu, o sevdiğim çocuksu neşesi onunlaydı. Porselen bebeğimin belinden tutmuş, havaya kaldırıp döndürürken Latika harika çığlıkları atıyordu. Ülkemizi doğru bir şekilde temsil etmemiz lazımdı. İnsanların bize barbar demesine gerek yoktu. Bize olan bakışlar zaten büyük bir önyargı ile olacak iken uyumsuz davranışlarımızla bunu bozamazdık.

Yatak odamıza geçerken gülüyorduk. Karran'ın yapmış olduğu edepsiz şaka hepimizi güldürmüştü. Ayashri yatağa oturmuş, elleri belindeydi. Gülmemek için derin derin nefes alırken ben gülüyordum.

Ayashri "Gülme, lütfen gülme." dedi gülerek ve yanına oturdum.

"Karran bugün kesinlikle kendindeydi. Tanıdığım alaycı havasına büründü." dedim.

"Acaba gerçekten Veran'dan hoşlanıyor olabilir mi?" dedi sessizce ve omzumu silktim.

"Karran'ı anlamak zor. Onunla burada daha yakın olduk, Aya. Önceden pek anlaşamazdık ama değil. Karran sadece onunla uğraşmayı seviyor. Ne oldu, Veran yoksa Karran'dan mı hoşlanıyor?"

Kafasını iki yana sallayarak "Hayır. Veran duygu nedir bilmeyen birisi. Sadece Karran üzülmesin diye demiştim." dedi ve ayağa kalktı. Üstündekilerden kurtulmuş, beyaz bir gecelik giymişti. Ben de kendiminkileri çıkarmıştım. Hava soğuk olmasına rağmen hala sadece üstüme bir şey giymeyi ret ediyordum.

Yatağa yattığımızda Ayashri'yi kollarımın arasına aldım. Beyaz tenini okşarken "Yarından sonra yolculuğa çıkacağız." diye mırıldandım ve Ayashri derin bir nefes aldı.

Ayashri "Bir bilinmezliğe gideceğiz, aşkım." dedi ve bana baktı.

"Yemekte çok endişeliydin, gergindin. Şimdi ise çok rahatsın." dedim ve gülümsedi. Parmakları çenemdeydi. Nazikçe dokunuyordu.

"İlk başta orada ne yapacağımı bilememek, beni korkutuyordu. Yapayalnız olduğumu düşünüyordum ama yemekte elimi tutman, benimle ilgilenmen aslında yalnız olmadığımı gösterdi sevgilim. Orada başıma ne gelirse gelsin, yanımda sen oldukça senden güç alacağım."

"Biz evliyiz, Ayashri. Bilmem, farkında mısın?" dedim alaycı bir şekilde ve boynumu öpmüştü.

"Evliyiz, farkındayım ama toyum. Aşkta, evlilikte toyum."

"Seninle her şeye meydan okuyabilirim. Senin kalbinden benim kalbime büyük bir güç akıyor iken senin endişelenmen anlamsız." diye fısıldadım.

"Jayce istediği gibi davransın, umurumda olmayacak. Beni yaralayamaz, canımı acıtamaz. O yazdığı mektupta canımı acıtmak istemiş ama başaramadı. Çünkü sen bana şifa oldun. Her zamanki gibi."

"Kurdun dansı başladığında, akrebin zehri şifa olacak."

"Sen başka insanların gözünde zehirlisin, ne yapacağın asla tahmin edilemez. Ketum, karanlık bir adamsın ama gerçek sen, bana şifa oluyor." dedi ve dudaklarını tutkuyla öpmüştüm. Öpüşüme aynı ateşle karşılık vermişti.

"Kehaneti en başından çözseydim, her şey daha farklı olabilirdi. Birbirimize  daha önce kavuşmaz mıydık?"

Gülerek "Yaşanacak acılar vardı, aşkım. Beni sana getiren acıları yaşamadan kavuşmamız imkansızdı." dedi.

"Jayce içinde en doğru insan Loya idi. En başından Loya ile olabilirdi."

"Benim cesaretimin ateşi, Jayce'i bana çekti ve beni de ona çeken ondaki bu farklılıktı. Diğer asiller gibi değildi ama onlardan daha korkunç olduğunu geçte olsa gördüm."

"Şimdi bunlar geride kaldı, aşkım. Sen benimlesin, o ise Loya ile. Artık geri dönüşünüz olamaz." dedim ve çapkınca gülümsemişti.

"Geri dönmek isteyen kim? Ben seninle kendimi tamamlar iken Jayce ile olamam." dedi ve bir kez daha beni öpmüştü.

"Seni asla bırakmam, Ayashri asla bırakmam." dedim ve onu kendi yastığına yatırmıştım. Tepeden bakarken bir kez daha ona hayran kalmıştım. Kusursuz geliyordu. Açık renk saçları dalga dalga yastığa yayılıyordu. İri, soluk yeşil rengindeki gözleri bendeydi ve dolgun dudakları hafif aralıktı. Davetkar bakışları bendeydi.

Kollarını boynumu dolarken "Beni asla bırakma, sevgilim. Senin aşkın dışında hiçbir aşk bana şifa olmadı ve benim aşkım dışımda seni hiçbir aşk bir yere bağlamadı." dedi ve kendine çekmişti. Dudaklarında kaybolurken, bedenlerimiz birbirinde kaybolmuştu. Ona doyamıyordum. Onda kaybolmayı seviyordum.

Sabah ise biraz geç uyanmıştık. Çarşaflar bedenlerimize dolanmış, çıplak tenlerimiz birbirimize değiyordu. Ayashri'yi uyandırmadan yataktan kalkmıştım. Kendimi banyoya atmış, sıcak suyla kendime gelmiştim.Ben banyodan çıktıktan sonra Ayashri girmişti. Girmeden önce beni öpmüştü. Güne güzel başlamıştık.

Kahvaltıdan sonra Esla'ya inmiştik. Yağmurlu hava bize engel olmamıştı. Aşevlerini denetlemiş, tarım işçisi olarak çalışabilecek insan başvurularını gözlemlemiştik. Aya ile beraber ülkeyi üretime geçirmeyi hedefliyorduk. Madenleri çalıştıracak, tarımı canlandıracaktık. Larastka'ya elbette sömürge payı verecektik ama zamanla zenginleşecektik. Azinkayt berbat, sefil bir çukur olmayacaktı. Eski ihtişamlı gücüne kavuşacaktı. Bunun için devletin üretimi şarttı. Üreten devlet, güçlü devlet demekti. Dranil Larastka çıkarları doğrultusunda üretimi durdurmuştu. Biz ise onlarla pazarlık yaparken üretim yapmayı isteyecektik. Rüşvet olarak daha fazla sömürge payı diyecektik. Gözleri doymadıkları için bunu kabul edeceklerdi. Bu teklifi Jayce'e yaparsam kabul etmezdi, beni biliyordu ama Kaisra'ya yaparsam o kabul ederdi. Kendi oğlunu bu konu için bastırırdı.Zenginlik hırsını kullanacaktım. Hem Jayce ile annesi karşı karşıya gelecekti, hem de biz karlı ayrılacaktık.

Bu küçük isteğimizdi ama büyük isteğimiz karşısında ne yapacaklarını tahmin edemiyordum. Azinkayt'ı bir krallık olarak yönetme isteğimize ne diyebilirlerdi ki? Evet demeleri için bir neden yoktu, hayır demeleri için çok neden vardı. Kimileri Loya'nın evet diyeceğini söylüyordu. Çünkü o Azinkaytlı idi ama Loya evet demezdi. Çünkü kardeşini kontrol etmek isteyecekti. Ayashri küçük bir kraliçe olursa Loya'yı ne kadar ciddiye alırdı ki? Başına bela olarak görürdü. Mutlaka Ayashri'nin daha düşük seviyede yönetmesini isteyecekti. Bunu Aya'ya demiyordum çünkü Loya'ya kızmasına şimdilik gerek yoktu. Öfkesi keskindi ve öfkeyle ne yapacağı bilinmezdi.

Saraya geldiğimizde ıslanmış pelerinlerden kurtulmuştuk. Küçük salona geldiğimizde ise içeride Shoda, Veran, Karran ve yabancı bir adam vardı. Veran gibi savaşçı zırhı giymişti. Buğday tenliydi. Siyah düz saçları omuzlarına değerken minik örgüler vardı. Koyu gözleri bizi gördüğünde heyecanlanmış, hemen diz çökmüştü.

Yabancıya bakarak "Ne oluyor burada?" dedim. Ayashri ise yabancının kalkmasını istemişti. Yabancı şaşkınca Veran'a bakarken savaşçı kadın gülümsüyordu.

Veran "Sana demiştim, değil mi? Onlar birer efendi değil, Raji." dedi ve genç adam bize baktı.

Ayashri "Veran, bize daha önce bahsetmiş olduğun kuzenin mi?" dedi merakla.

"Kendisi kabile savaşçısı ve kabilemizle buraya geldi. Savaşçılar size bağlanmayı kabul ettiler. Boş olan köye ise ailelerini yerleştirmek için yola çıktılar. Raji ise burada bizimle." dedi.

Karran'a bakarak "Nasıl dövüşüyor?" dedim ve Karran omzunu silkti.

Karran "Fena değil." dedi umursamazca ve Raji alaycı bir şekilde onu süzdü.

Raji "Yapma bunu! Beni yensen bile seni zorladım, Daichin'in Kılıçı." dedi ukala bir gülümsemeyle.

"Beni yenmen için biraz çalış, Veran bile senden daha iyi kıçını kurtarıyor."

Veran "Karran, uğraşma benimle!" dedi sertçe.

"Raji, umarım sadece silah konusundaki becerinle öne çıkmazsın. Bu gidişle askerler üzerine oluşan bir devlet kuracağız." dedim.

"Raji, zeki birisi Talayer. Silahı sadece kılıç değildir, aklıdır. Kabileleri buraya toplayan o oldu." dedi heyecanla.

Ayashri "Umarım daha çok faydasını görürüz." dedi.

Raji "Emin olun, göreceksiniz. Sizi pişman etmeyeceğim, efendim." dedi saygıyla ve Aya gülümsedi.

"Bana efendim demek zorunda değilsin. İkimizde insanız ve özgür bireyleriz. Yakın çevremden olacağına göre Ayashri diye seslenmen yeterli." dedi ve Raji Veran'a bakmıştı. Veran ise gülümsemişti.

Veran "Sana demiştim. Ayashri ve Talayer farklılar. Onlar insanları köle olarak görmüyorlar, herkesin omuz omza savaşarak ileriye gideceğine inanıyorlar. Onlar gerçek birer lider, efendi değil." dedi gülümseyerek.

Karran "Asıl efendiler Larastka'da bizi bekliyorlar. Onlara doya doya efendim diyebilirsin, Raji." dedi ve Raji kafasını hafifçe sallamıştı.

Raji "Anlıyorum. Burada iyi anlaşacağımıza eminim. Burada aklımı da bir kılıç olarak size sunacağım." dedi hevesle.

"Seni de şimdilik Ayashri'nin şahsi koruması olarak listelere ekleyelim. Veran ve sen, Aya'nın güvenliğinden sorumlu olsun."

"Peki seni kim koruyacak?"

Omzumu silkeleyerek "Savaşa bir tanrı olarak tapıyoruz, birinin korumasına ihtiyacım yok." dedim ve Ayashri gözlerini devirdi.

Karran "Nizarlı olmak bunu gerektiriyor." dedi sırıtarak. Aya elimi tutmuştu.

"Hadi, yukarı çıkalım. Yemeğe kadar dinlenmek istiyorum." dedi ve beraber yukarı çıktık.

Akşam yemeğine kadar dinlenmiştik. Yemek ise güzel geçmişti. Raji masamızdaydı ve bizi incelemekle meşgul olmuştu. Onun burada olmasından memnundum. Farklı bir görüş iyi olacaktı. Yeni birisiydi ve bize çabuk uyum sağlardı. Ayrıca ordudaki askerlerimize sözümüzü tutmuştuk. Onların ailelerine yeni bir yuva vermiştik ve bize karşı bağlılıkları sağlamlaşmıştı. Raji'yi belki de o ailelerden sorumlu tutabilirdim. Veran onun zeki olduğunu iddia ediyordu ama zaman gösterecekti.

Sabah erken kalkacağımız için gece erken bitmişti. Gün doğmadan kalkmamız lazımdı. Erken uyumuş ve erken kalkmıştık. Hafif bir kahvaltıdan sonra hazırlanmıştık. Ayashri at üstünde gitmek istediği için binici kıyafetleri giymişti. Kantre'ye yaklaştığı zaman asıl giysilerini giyme kararı almıştı. Şimdilik rahat ve hızlı gidebileceği kıyafetler tercih etmişti. Pantolonu, onu sıcak tutacak kazak, ceket ve pelerini. Saçları ise açıktı ama örgüler mevcuttu. Kısa kılıcı ise belindeydi. Ben de onun gibi giyinmiştim. Şimdilik yersiz gösterişe gerek yoktu.

Aşağı en son biz gelmiştik. Kalabalık toplanmıştı. Atlı askerler, at arabaları her şey hazırdı. Karran nerede kaldığımızı sormuştu ve onu umursamamıştım. Ben beyaz atıma binerken Ayashri siyah atına binmişti. Gidelim dediğinde ise harekete geçmiştik. Bir bilinmezliğe yolculuğumuz başlamıştı. Kantre'ye gidiyorduk ama orada ne yaşayacağımızdan habersizdik. Amidral'ın yaşam arzusuna sığınıyordum ama Daichin gibi savaşma içgüdümden kaçmayacaktım. Jayce bana meydan mı okuyacaktı, karşılığını verecektim. O ne yaparsa yapsın, karşılığını bulacaktı. Diz çökerken bile kaybettiğini görecekti. Ben bir akreptim ve zehrim ölümcüldü. Jayce, bunu şu an anlamasa bile yıllar içinde anlayacaktı.

Raji

Karran

Veran

◑Mektubun değerlendirilmesini nasıl buldunuz? Sizce Jayce'in istediği etki oldu mu?

◑Prasad'ın Larastka'ya götürülmemesi doğru bir karar mıydı?  Yoksa gitmeli miydi?

◑Raji karakterini nasıl buldunuz? Tahminleriniz neler?

◑Larastka'da Aya&Tal'i neler bekliyor ve onlar neler yapabilir?

Bir dahaki bölüm Ayashri. Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top