Beni Öldüremezsin◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: Rag'n'Bone Man - Human

Yayınlanma Tarihi: 11.08.2019 (23:59)

Aşağıda Misha, Latika  var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı - Kantre -Ulu Saray

Ayashri

Boy aynamın karşısında kendime bakıyordum. Bedenimde herhangi bir değişiklik var mı, yok mu görebilmek içindi. Yoktu, evet yoktu. Belki biraz zayıflamış olabilirdim ama onun dışında bir şey göremiyordum. Yani endişe edecek bir durum yoktu. Herhangi bir terslik göremiyordum. Talayer'in kuruntusuydu bu. Normal olmayan bir şey yoktu ki! Hem ne olacaktı? Kendimi tanıyordum, bedenimi biliyordum. Hayır, hayır ters giden bir şeyim yoktu.

Kapım açılmıştı. Gelen Latika idi ve bana hafif kızmış bir şekilde bakıyordu. Geç kaldığım içindi. Bugün ben bir gündüz daveti düzenlemiştim. Sömürge ülkelerinin yöneticileri veya yöneticilerinin eşleri yapıyordu bunu. Sarayda güzelce sohbet ederken hem birbirimizi tanıyorduk hem de kim dost, kim düşman onu anlamaya çalışıyorduk. Arada Kraliçe Kaisra ve Loya'da bize katılıyordu.

Latika yanıma gelmiş, beni süzmüştü. Latika "Güzelsin, neden aynalardan ayrılmıyorsun ki?" dedi ve derin bir nefes alıp, karnıma dokundum.

"Ben de bir değişiklik var mı?" dedim ve Latika oflamıştı.

"Yok, hadi! Geç kaldın." dedi ve beni sürükleyerek odadan çıkarmıştı.

Salona geldiğimde ise misafirlerim çoktan gelmişti. Meraklı gözlere gülümsemiş, geciktiğim için özür dilediğimi söylemiştim. Kendi yerime oturmuştum ve yemekleri yiyip, sohbete katılmıştım.

Miriam "Leydi Loya son günlerde çok bitkin, çok halsiz. Düğüne ise bir iki gün kalmış iken rahatsız olması hiç iyi olmadı." dedi. Makyajlı bakışları endişeliydi. Saçlarını tek örgü yaptırmış, alnında gümüş bir zincir vardı.

"Onun için ben de endişeleniyorum. Sanırım düğünün heyecanını kaldıramadı." dedim ve minik kurabiyeyi ısırdım. Gerçeği biliyor olsam bile dışarıya farklı oynamam gerekiyor.

"Hayır, sarayın hekimleri de ilaçlar vermiş ama neden hala düzelemedi anlamış değilim. Kraliçe Kaisra'da çok üzgündü." dedi ve Kraliçe Anita Miriam'a inanmamış gibi baktı.

Kraliçe "Şaka yapıyor olmalısın, Miriam. Kaisra, o kız bugün ölse kutlama ilan eder. Gelinine dair gerçek duygularını ortaya çıkarmıştı, hastalanınca ise numara yaptı. Biliyorum ki Ana Kraliçe gelinini sevmiyor." dedi  ve torunu Naomi başını eğmişti.

Naomi "Ana Kraliçe sevmeyebilir ama Kral seviyor. Kral Jayce'in sevgisi, Leydi Loya için kalkan olacaktır.  Sonuçta bu zamanda herkes bir kralın sevgisine sahip olamıyor." dedi ve yeşil gözleri bendeydi.

"Bana sorarsan Naomi bir kralın aşkı da bu sarayda yaşamak için sana yeterli gücü vermiyor. Kendi zekan, cesaretin ve en sonunda aşk seni hayat karşısındaki savaşta ayakta tutabilir." dedim.

"Peki siz burada yaşayabilir miydiniz? Kral Jayce'in bir zamanlar size aşık olduğu bilinen bir gerçek." dedi. Latika ve Misha ile bakışmıştım. Bu soruya kaçamak bir cevap vermek ile gerçeği demek arasındaydım.

"Kral Jayce'in sevgisi beni burada yaşatamazdı, ben buraya ait olamazdım Leydi Naomi. Ben daha özgür ruhlu birisiyim. Ayaklarımı zincirlere dolamak istemiyorum ve Kral Jayce'in aşkı benim ruhumu bağlayacak ağır bir zincir." dedim ve Naomi gözlerini kısmıştı. Dediklerimden memnun olmamıştı ve bu yüz ifadesi ile Kraliçe Anita'ya benzemişti.

Latika "Fakat Talayer öyle değil. Talayer, Ayashri'yi daha çok özgür kılıyor. Yani anlayacağın aşık olduğun kişinin sevgisinin seni nasıl etkilediği önemli."

Kraliçe Elzira "Talayer ve Ayashri, birbirine çok iyi uydu. Leydi Loya ve Kral Jayce'in de birbirine uyması gibi. Bence Ayashri bu ülkede hüküm süremezdi."

"Herkes ait olduğu yerde mutlu. Bu hayatta öyle birisini bulmak önemli."

Elzira Latika'yı süzerek "Senin gönlünde birisi yok mu, Latika? Güzel birisin ve tatlı dilinle bulacağını biliyorum. Sakın babanın sana miras bıraktığı kimliği umursama." dedi ve Latika güldü.

"Kraliçe, ben halimden memnunum. İstediğim erkeklerle flört ediyorum, cilveleşiyorum, dans ediyorum. Sarayda kendime ait bir yer buldum, paramı kazanıyorum. Neden birisine kendimi kaptırayım ki?"

Misha "Ben de senin gibi diyordum ama o işler öyle olmuyor. Adag benim için çok özel, kendimi onunla tamamlanmış gibi hissediyorum."

Kraliçe Anita "Fakat evlenmediniz." dedi sorgulayıcı bir şekilde.

Misha omzunu silkerek "Evlilik ne ki? Alt tarafı basit bir yemin. Doğru zamanda bunu edeceğim." dedim.

Miriam "Bu hayatta doğru insanı bulmak çok önemli. Yanlış bir insan, hayatımızı felakete çevirebilir ve zamanı geri alamayız."

Kraliçe Elzira "Kesinlikle!" dedi ve gözleri parmağındaki yüzükteydi. Konu daha sonra değişmişti.

Akşam yemeği eğlencesi bugün olmayacaktı. Loya'nın rahatsızlığı yüzünden iptaldi. Onun adına gerçekten endişeleniyordum. Kraliçe olmak adına bile bile kendisini zehirlemek, delilikti. Elbette panzehir kullanıyordu ama bir sürebu zehrin etkilerini göstermek zorundaydı. En azından evlendikten sonra kalıcı bir hasarı olmayacaktı. Yine de ölümle burun burunaydı. Bundan sonra da hep öyle olacaktı. Kaisra ona sürekli saldıracaktı. Evlendikten sonra öyle kolay öldüremezdi. Sonçta Loya koskoca Larastka Kraliçesi iken kim ona saldırabilirdi ki?

Fakat kraliçeliğinde etkisiz olması için çabalayacaklardı. Üstüne üstüne geleceklerdi, entrikalarla boğuşacaktı. Ben ona inanıyordum. Loya istediğini alacaktı. O bu ülkenin kraliçesi olmalıydı, bunu hakkediyordu. Hakkettiğini biliyordum çünkü benden daha iyi yapacağını biliyordum. O sarayda büyümüş, serpilmişti. Saray dilini çok iyi biliyordu. Bu onun avantajıydı.

Akşam yemeğinden sonra canım sıkılmıştı. Talayer yoktu çünkü Kantre dışına gitmesi gerekiyordu. Adag'ın önerisi ile Kantre'ye yakın köyleri incelemek için sabahın erken vaktinden saraydan ayrılmıştı ve ne zaman döneceğini ise tanrılar bilirdi. Şalımı aldıktan sonra odamdan çıkmıştım. Ulu Saray'ın içini gezebilirdim. Herkes kendi bölümlerinde ya eğleniyorlardı  ya da dinleniyorlardı. Benim saray içinde gezinmem sorun olmazdı.

Sarayın en alt katına gelmiştim. Burada mermerden heykeller vardı. Geçmiş Larastka Kralları'nın heykelleriydi. Tahtlarında oturur iken hepsinin kendine özgü tacı başlarındaydı. Beyaz heykelleri incelemek hoşuma gitmişti. Yapan kişiler kusursuz bir iş ortaya çıkartmıştı. Heykeller canlanacak ve tuttukları kılıçlarını bana doğrultacak gibiydi. Hepsinin sert yüz ifadeleri vardı.

Öksürük sesiyle arkama dönmüştüm. Karşımda Jayce vardı. Kollarını kavuşturmuş, beni izliyordu. Ben ise heykele dokunmaktan vazgeçmiştim ve sabit yerimde kalmıştım. Jayce ise bana doğru gelmişti ve karşısıda durduğumuz heykele baktım.

Jayce "Dedemin dedesinni heykeli. Taçsız Marius diye anılır."

"Neden?" dedim.

"Kendisi aşırı mütevazi birisi olduğu içindi. Şu gördüğün basit demir halkasını taç olarak takardı ama oldukça sert olduğu söylenir."

"Heykeller çok güzel. En ufak ayrıntılara kadar eklenmiş ve Azinkayt heykelleri gibi boyanmamış. Kılıçları ve birbirinden farklı demirden taçları ile hoşlar." dedim ve abisinin heykelinin önüne gelmiştik. Prens Arnav'ın heykelinde diğerlerinden farklı olarak taç eksikti, kılıç ise parlamıyordu.

"Abimin heykeli ama onun demirden tacı olmayacak. Tahttan indirilenlerin heykellerinin  takmaya hakkı yok."

Ona bakarak "Acımasızlık değil mi? Heykeli bile küçük düşürtülüyor. Devrik olsa bile o bir kraldı." dedim ama Jayce donuktu. Bu konuda bir tepki vermemişti.

"Artık kral benim ve bence de bu heykelde taç olmamalı. Devrik bir hükümdar Larastka insanlarına göre güçsüzdür ve saygı duyulmayı hakketmiyordur. Tarihe bu şekilde geçmesi bile büyük bir şeydir."

"Zayıflara acımanız yok!"

Jayce gülümseyerek "Haklısın, zayıflara karşı acımasısız. Zayıflar bizim yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekli olan bir basamak." dedi.

"Sen de bir zamanlar burada zayıftın, dışlanmıştın. Bunu unuttun mu?" dedim ve kollarımı kavuşturdum. Şalıma sımsıkı sarınmıştım.

"Ben buradaki düzeni elbette değiştireceğim, haksızlıkla zayıf düşenleri kaldıracağım ama bu tüm zayıfları koruyacağım anlamına gelmiyor. Ben senin gibi değilim, Ayashri. Sen tüm mazlumların hakkı için ölümüne savaşırsın, en sevdiğin insanlardan vazgeçersin ama ben böyle olamam. Benim kurallarıma uyacak olanlar için savaşırım, onları korurum ama sevdiğim insanlardan vazgeçmem."

"Bana iğneleme yapmadan duramıyorsun, değil mi?"

Omzunu silkerek "Alışkanlık yapmaya başladı." dedi.

"Seninle ben farklı pencerelerden bakıyoruz hayata. Sen hayatta kendi görmek istediklerini görür iken ben hayatın acımasızlıklarını görüyorum. Durum böyle olunca da çatışmamız kaçınılmaz oluyor."

"Oysa biz bir zamanlar çok yakındık."

"Bu yakınlık bile tehlikeliydi. Biz birbirimizi mahvettik. Birbirimizin ölümü bile olurduk." dedim ve derin bir nefes aldım.

"Sence ben seni öldüremez miyim?"

Kafamı iki yana sallayarak "Sevdiğin insanı öldürebilecek kadar cesur görmüyorum. Sen beni hakketmediğimden çok sevdin ve beni öldürürsen kendini öldürmüş olursun." dedim ve Jayce güldü.

"Kendine çok güveniyorsun."

"Sana güveniyorum. Beni öldüremezsin ki, Jayce. Birbirimizi kandırmayalım. Bana her türlü aşağılamayı yaparsın, işkence ettirirsin ama öldüremezsin."

"Benimle yine oynuyorsun. Seni istesem şurada öldürürüm, farkında mısın? Ama sen tehlikeyle oynamayı sevdiğin için bile bile kışkırtıyorsun." dedi ve bir adım  ona attım. Mavi gözleri dikkatle bendeydi. Donuklardı.

"Sen beni sevdin, Jayce ve sen sevdiğin insana kıyamazsın. Aşkı her şeyden üstün tutsaydın benim gidişimi kabullenirdin. Fakat sen aşk uğruna hatalar yaptın."

Gözlerini kapatıp "Seni sevdim ve sen beni terk ettin. Canımı yakamazsın diye düşünüyordum ama şu an bu dediklerin canımı yakıyor." dedi.

"Çünkü beni öldürme düşüncesi seni dehşete düşürüyor. Hadi ama kısa sürede birbirimizi iyi tanımadık mı? Haklıyım." dedim ve Jayce gözlerini açmıştı.

Hızla beni  duvara yapıştırır iken sağ elindeki hançerini boğazıma dayamıştı. Kaşlarını çatmış, derin derin nefes alarak bana bakıyordu. Gözlerimin içine bakarken ne hissettiğini anlıyordum. Kendisini bana kanıtlamak istiyordu. Beni korkutarak bunu elde edecekti ama ben ondan korkmuyordum.

Jayce "Bak, hançerim boğazında ve tek bir kesikte ölürsün." dedi ve yutkundum.

"Ben senden korkmuyorum, Jayce. Ben senin zayıf noktanım. Bana olan hislerin senin zayıf noktan ve bunu bastırsan bile kaçamazsın ki!" dedim.

"Haklı değilsin. Seni öldürebilirim ben."

"Öldür beni.Hadi, kanıtla bunu. Hançerini çıkarmışsın, neden yapmıyorsun?"

"Beni kışkırtıp eline ne geçecek? Bana oyun oynuyorsun."

Gülümseyerek "Birbirimize oyun oynamayı seviyoruz demek ki. O dans gecesi bunun örneği değil miydi? O gece görmek istediğim şeyi gördüm. Hayal kırıklığı!" dedim.

Öfkeyle "Ayashri!" dedi ve hançerini çekmişti. Benden uzaklaşmıştı. Hançerini beline koyduktan sonra ellerini saçından geçirmişti. Ben ise arkasından birkaç adım attım.

"Seni hayal kırıklığına uğrattığım için mutluyum. Deli gibi sevmişsin, benim için deli olmuşsun. Gördün işte. Bunda bile bana zarar veremedin."

"Kendini abartma!"

"Abartmıyorum! Ben buyum, Jayce. Senin sevdiğin kadınım, o kadınım. Daha doğrusu Prens Jayce'in o masum gencin sevdiği insanım. Kral Jayce'in ise en nefret ettiği insanım." dedim ve bana baktı. Bakışları sertti.

"Ben seni öldüremem ama sen bana her daim diz çökeceksin. Senin kralın olduğumun hep farkında olacaksın."

"Bunun farkındayım, unutulmaz bir gerçek. Gururum sana diz çökmemi yediremiyor ama buna mecburum."

"Çok sevdiğin insanların için değil mi? Peki hiç düşünmüyor musun yarın ileride ne olacağımızı mı? Bir gün karşıma dikileceğinin farkında değil misin?" dedi ve derin bir nefes aldım.

Başımı dikleştirerek "Yaşanmadan bir şey diyemem, Jayce. Benim tek bildiğim senin beni öldüremeyeceğin. Ne emredersin ne de kendini yaparsın bunu. Ben kendimi ülkeme adadım, ne yapıyorsam ülkem için yapıyorum." dedim.

"Yarın ileride bu kararından pişman olma."

"Ülkem için seni terk edeceğimi ima ediyorsan hayır, olmam. Hayatımın en mantıklı kararı olduğunu düşünüyorum. Hakkettiğim yere geldim ve sevdiğim adamla beraberim. Adım adım amacıma yürüyorum."

Alaycı bir gülümseme ile "Nereden nereye geldin değil mi?" dedim.

"Doğru! Dansçı bir kızın bir yöneticiye yükselişi. Sonra ne olurum bilmiyorum ama bildiğim tek şey yeni bir düzen inşaa edecek olmak. Bu benim kaderim, Jayce. Yeni bir düzen kurmak."

"Ben de yeni bir düzen kuracağım."

Gülümseyerek "Sen eski düzeni sağlamlaştıracaksın ben ise hiç varolmayan bir düzeni oluşturacağım. Aramızdaki fark bu." dedim.

"Buna izin verecek miyim? Eğer benim düzenimi tehdit edersen sana acımam." diye fısıldadı ve ben başımı eğerek onun omzuna çarparak ayrılmıştım.

Şalıma iyice sarınmıştım. Ağır adımlarla yürürken Jayce ile konuşmamı düşünüyordum. Hançeri çekse bile beni korkutamamıştı. Aptal güç gösterisinden korkacak değildim ki! Onu tanıyordum. Jayce sevdiği insanları sahiplenirdi ve zarar vermemeye çalışırdı. Evet, babamın ölümüyle bana zarar vermişti ama bunun nedeni elde etme hırsıydı. Bunun dışında bir zarar vermemişti, kendinden bile korumuştu. Ölümle tehdit edemezdi, ölümle korkutamazdı.

Peki kuracağım yeni düzende onun eski düzeniyle çatışınca ne yapacaktı? Benim doğru yolumu görebilecek miydi? Görürse bana destek verirdi ve harika şeyler olabilirdi. Daha mutlu bir dünyayı inşa edebilirdik. İnsanların mutlu olduğu bir yer. Eski düzendeki mutsuz insanları görmemiş miydi? Bunun en büyük örneği kendisiydi. Haksızca sürgün edilmişti. Bana destek verirse haksızlıklar son bulacaktı ve adaletsizliğe adaletle cevap verecektim.

Yatak odama geldiğimde Talayer'i görmüştüm. Kıyafetlerinden kurtulmuştu. Beni görünce yorgun gözlerle baksa bile mutluydu. Ben ise gülümsemiştim. Geceliğimi giymiş, saçlarımı açmıştım. Sonra Talayer'in yanına uzanmıştım.  Onu özlemiştim. Bu yabancı sarayda kendimi tek hissetmekten mutlu değildim.

Daha sıkı sarılmış "Seni özledim." dedim ve Talayer güldü.

Talayer "Çok uzağa gitmiş sayılmam." dedi.

"Olsun, özledim. Evet, o köylerde ne gördün?"

"İnsanlarla konuştum, yaptığı işleri öğrendim. Köylerde varolan yapıları öğrendim. Öyle şeyler işte. Faydası oldu, bunu göreceksin."

"Loya'ya panzehrini verdin mi? Latafah bu işe uyanmadı değil mi?"

Kafasını iki yana sallayarak "Hayır, Latafah gizli gizli kendisinin Loya'yı iyileştirdiğini sanıyor ve merak etme, panzehirler Loya'yı koruyor." dedim.

"Zarar görmesini istemiyorum. Loya'nın bu yaptığı şey, çılgınlık! Kraliçe olmak için kendisini zehirliyor."

"Düğüne 3-4 gün kaldı zaten. O zamana kadar dişini sıkacak ve bitecek. Daha sonra Kaisra Latafah'ın bu iyileştirme oyununu öğrenecek, ona kızacak. Bu iyi olacak. Latafah, Kaisra'nın gözüne girerse Nizar'daki iktidarı sağlamlaşır ama arzum onun tek kalması."

"Kaisra bizimle dost veya öyle gözüküyor."

"Dost, dost sakın içine şüphe düşmesin. Onun dostluğu ile Azinkayt içindeki yenilikleri yapma yetkisi alacağız. Yarın ileride de Nizar'ı almak için onun desteğini görmüş olacağız."

"Nizar'ı alabilir miyiz? Talayer daha krallık olup olmayacağımız bile belli değil ama sen Nizar'ı almak için bile oyun oynuyorsun." dedim ve güldü.

"Geleceğe yönelik yatırım, canım. Bunda kötü bir şey yok. Göreceksin, istediğimizi alacağız. Azinkayt bir krallık olacak, Nizar bizim olacak. En sonunda ise bağımsızlığımızı alacağız. Böylesine büyük planlar yaparken çalışmamak olmaz."

"Gelecek belirsiz ve karanlık." diye mırıldandım.

"Fakat aydınlatacak olan bizleriz."

"Ben de Jayce ile konuştum. Beni öldüremeyeceğine emin oldum."

"Onu saçma bir şekilde kışkırtma, Aya. Saçma şeyler istiyor, saçma olaylar gelişiyor. Loya ve ben geriliyoruz."

Oflamıştım. Bunu demesine gerek bile yoktu ve abartıyodu."Talayer, böyle demene hiç gerek yok. Jayce ile normal iki insan olarak konuştuk."

"Ben uyarmak istedim."

Esnedikten sonra "Uyuyalım." dedim ve ona sarılarak uyumuştum.

Sabah ise uyanmak korkunçtu. Hızla banyoya koşmuş ve midemi rahatlatmıştım. Korkunç bir mide bulantısının çözümü bu olmuştu. Odada hızla koşarken Talayer'i de uyandırmıştım. Ben banyoda işimi hallederken o da kapıda beni gözetlemişti. Daha sonra elimi yüzümü yıkamıştı. Yavaş yavaş yürüterek yatağa oturtmuştu. Dizimin dibine çökmüştü ve elimi tutmuştu. Bakışlarında yalvarma ve çaresizlik vardı.

Talayer "Aya, hekim çağırıyorum." dedi ve kafamı iki yana salladım.

"Ben iyiyim." dedim ve bulanan midemi elimle sardım. Daha sonra bir kez daha kusmak için banyoya gitmiştim. Kendimle bu kadar kısa sürede çelişmem bana yakışan bir durumdu. Talayer ise benim peşimden gelmişti.

Bu sefer sondu diye diye yatağa yatırılmıştım. Talayer hızla üstünü giyinmişti ve odadan çıkmadan önce Veran'ı başımda bırakmıştı. Esmer kadın iyi misin diye sorduğunda çok iyiyim demiştim. İyiydim işte. Daha ne olabilirdi ki? Mideme bir şey dokunmuştu. Ah, kendimi kandırıyordum! Bu iş artık çığrından çıkmıştı. Adım adım ilerler iken ben iyiyim, ben şöyleyim demenin anlamı yoktu. Üstelik çevremdeki insanları da endişelendirdiğimi biliyordum. En güzeli o hiç sevmediğim hekimlere başvurmaktı.

Elimi karnıma götürmüştüm. Acaba hamile olabilir miydim diye düşünmeden edemiyordum. Ben ve anne olmak, çok yabancı kavramlar olduğu için ihtimal vermiyordum. Bir bebeğin sorumluluğunu almak ile bir ülkenin sorumluğunu almak bambaşkaydı. Kesinlikle bebeğin sorumluluğunu almak daha ağır, daha zordu. Şunu da biliyordum. Ben anne olmanın nasıl olduğunu bilemesem de, Talayer baba olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyordu. Ailesiz büyümüştü, kimsesizdi ve bir aile kurmak onun için ayrı bir konuydu. Bebeğimizle nasıl ilgileneceğini düşünmek bile içimi kıpır kıpır ediyordu.

Dara denildiğinde sağa baktım. Misha, Latika, Talayer ve Azinkaytlı iki hekim buradaydı. Ben onlara kendimde görülenleri anlatmıştım ama eksik olduğu için Talayer bir daha kendisi anlatmıştı. Sorulan soruları ise cevaplamıştım. Hekimler diğerlerinin dışarı çıkmasını istemiş ve beni özel muayene etmişlerdi.En sonunda diğerleri içeri çağrılmıştı. Hekimler kendi aralarında fısır fısır konuşur iken Talayer yanıma oturmuştu, başımı onun omzuna yasladım.

Elimi tutmuş "Neden aylık kanamanın geciktiği konusunda bana yalan söyledin?" dedi ve elini öpmüştüm.

"Çünkü benimle uğraşmanı istemedim ve nasıl desem, her an olabileceğimi düşündüm." dedim ve güldü.

"Peki hamile olabilir misin? Korunuyorum demiştin."

"Sanırım birkaç tatlı olayın ardından önlem almadım." diye mırıldandım.

"Ayashri, Ayashri!" dedi ve kıkırdadım.

Baş hekim güler yüzle bize bakıyordu. Yaşlı adam mutluydu. Baş hekim "Leydim, müjdeler olsun! Hamilesiniz." dedi ve başlarını eğerek odadan çıkmışlardı. Ben ise elimi karnıma koydum. Gülümseyerek bakmıştım. Bu sefer orada büyüyen bir tohum olduğunun farkındaydım. Bebek vardı, bebeğim vardı. Benim ve Talayer'in bebeği vardı. Bu yaşamda her şeyden daha değerli varlıktı. Herkesten koruyacaktım, sevgimle onu şımartacaktım ve geleceği için çok çalışacaktım.

Talayer'e baktığımda ise gözlerini kapatmış, Amidral'e dua ediyordu. Mutluydu. Gözlerini açıp bana baktığında "Sen bu hayatımdaki en anlamlı hediyesin, Aya ve şimdi bana daha büyük bir hediye veriyorsun." dedi ve bana sarılmıştı.

"Annelik adına pek bir şey bilmiyorum ama bildiğim şey, senin harika bir baba olacağın." dedim.

Birbirimize baktığımızda Talayer'in gözleri dolu doluydu. "Benim güzel Ayashri'm, benim güzel sevgilim." dedi ve dudağımı öpmüştü.

Diğerlerine baktığımda ise onlarda mutluydu. Mutluluğumuzu bizimle paylaşmaları için mutluydum ama başka bir şey daha vardı. Bu haber şimdilik bu odanın dışına çıkmamalıydı. Hamile olduğumun duyulmasını istemiyordum. Daha çok dikkat çekecektim ve düşmanlarım saldırmak için acımayacaktı.

"Veran, Misha ve Latika hamile olduğumu kimseye demeyeceksiniz." dedim ve Talayer'in kaşları hafifçe çatılmıştı.

Talayer "Neden?"

"Bu sarayda bu haber yayılmamalı. Zaten dikkat çekiyoruz, daha çok dikkat çekeriz, aşkım. Düşmanlarımızın hedefi bebeğimiz olur. Elzira'nın ve Latafah'ın ona yapacaklarını düşünmek bile beni ürkütüyor." dedim ve kendime sarılmıştım.

Misha "Annem bunu yapamaz! Sizin bir krallık olmanızı gerektiğini söylüyor iken neden yapsın?" dedi ve ona baktım.

"Latafah'ın geleceğini kurmak için benim doğmamış bebeğimin geleceğini harcayabilir, Misha. Şu an her şeyi yeni yeni görüyorum. Ben ve Talayer, onun içinde bir gelecek hazırlıyoruz."

"Fakat eninde sonunda duyulacak."

"Biz buradan gidesiye kadar duyulmamasını isterim ama bu zor olacak. En azından Jayce ve Loya, hükümdarlıklarını ilan etsin sonra duyulacak ise duyulsun. Ayrıca onların düğünlerinin önüne geçmemeli bu haber."

Talayer "Dara haklı. Hamile olduğunun duyulması, sarayda büyük bir etki yaratır. Herkesi etkiler bu." dedi ve elini karnıma koyarken gülümsüyordu.

Veran "Kral'ı nasıl etkiler?" dedi soğukça.

"Bence etkilememeli bu haber. Sonuçta zaman geçti, her şey bitti ve biz farklı insanlarla beraberiz. Bunun olacağı kaçınılmazdı." dedim.

Omzunu silkerek "Bilmem, merak ettim." dedi ve Talayer kaşlarını çatmıştı.

Talayer "Boş bir merak bu, Veran. Jayce için Ayashri çoktan bitti." dedi sertçe ve Veran başını eğmişti.

Latika "Kral Jayce'in hala Ayashri'den umudu var ise bu bebek haberi ile son bulur. Bana kalırsa duymalı ama sizin kararınız."

"Hayır, kimse duymayacak ve bizler bu düğünün tadını çıkaracağız. Latika, Misha ve Veran odadan çıkar mısınız? Giyineceğim sonra size katılırız." dedim ve onlar gitmişti.

Ben ise ayağa kalkmıştım. Giyindikten sonra boy aynamın karşısına geçmiştim. Minik tohumum daha kendisini belli etmiyordu ama zamanla karnım şişecekti. Zamanı gelince kollarımın arasına alacaktım. Güzel kokusunu duymak için sabırsızdım. Talayer gelmişti, arkamdan sarılmıştı. Boynumdan öpünce utangaç bir şekilde Talayer demiştim. Onun uzun boyunun yanında ben ufak tefek kalıyordum.

Talayer "Bana dünyaları verdin, Ayashri'an-Dara. Dile benden ne dilersen." dedi ve güldüm.

"Kalbini!" dedim.

"O zaten senin." dedi ve bir kez daha boynumdan öpmüştü.

Ellerini karnıma götürerek "Bak, savaşmamız için bir neden daha ortaya çıktı. Onun geleceği içinde mücadele edeceğiz." dedim.

"Evet, sevgilim. O bizim en kıymetli hazinemiz ve daha iyi bir dünyayı hakkediyor. Bizim yaşadığımız zorlukları yaşamamalı. Zaten piç ve fahişenin çocuğu olmak onu zorlayacak." dedi ve kafamı salladım.

Artık her şey bambaşka gelmeye başlamıştı. Canımdan bir can yaratıyordum içimde. Talayer'in ve benim karışımımdı. Kime benzeyecek, nasıl olacak gibi düşüncelerim yoktu. Tek düşüncem ona daha iyi bir dünya vermek istediğimdi. Benim ve aşkımın yaşadığı kötü koşullarla yüz yüze gelmemeliydi. Ne hain damgası yiyip, kendisini saklamamalıydı ne de meşru sayılmayıp sürekli öldürülmek istenmemeliydi. O, bizden daha iyi bir hayatı hakkediyordu ve ben bunun için her şeyi yapacaktım. Buna kararlı iken kimse beni durduramazdı.

Misha

Latika

Sizce Loya'nın Larastka'da yaşayabilmesi için sadece aşk yeterli midir? Yoksa daha farklı şeyler gerekli midir? Bir kralın aşkı onu korur mu?

Aya-Jayce konuşmasında sizce haklı olan kimdi? Kimin dedikleri daha doğru, daha yakın geldi?

◑Ayashri'nin hamile olması için düşünceleriniz nedir? Sizce haberi yaydırmaması doğru mu? Jayce öğrenirse tepkisi ne olur? Diğerleri öğrenirse tepkileri ne olur?

Bir dahaki bölüm düğün olacak! Düğünde görmek istediğiniz nelerdir? Nasıl bir düğün bekliyorsunuz? Biraz yardımcı olursanız sevinirim. ^^

Sıradaki bölüm Loya olacaktır. Sevgilerle ve İyi Bayramlar!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top