Acı Çektirmek◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı:Eleni Vitali - Gramma Kai Grafi

Yayınlanma Tarihi: 05.08.2019 (23:30)

Aşağıda Kaisra  var.

İyi Okumalar!

Yeni kapağı nasıl buldunuz?

Larastka Krallığı - Başkent: Kantre - Ulu Saray

Jayce

Şaka gibi bir gün geçiriyordum. Ayashri'nin göndermiş olduğu haber sayesinde bir felakete yetişebilmiştim. Latika'yı karşımda panik bir halde görünce ciddi bir durum olduğunu anlamıştım. Geldiklerinden bu yana onlara karşı mesefaliydim ve Azinkayt kafilesi de bana mesafeliydi. Onları umursamamak en güzel seçenekti ama yapabildiğimden emin değildim. Çünkü çok farklı geliyorlardı. Evet, çok farklı ve yabancı.

Oysa aynı insanlar değiller miydi? Aylar boyunca bir şekilde denk gelmiştik. Belki de değişen onlar değildi ve bendim. Değiştiğim için aramızdaki mesafeler artmıştı, onlara bakışım değişmişti. Bundan olmalıydı ve bu iyi bir şeydi. Fakat Ayashri'yi her gördüğümde onun da değişmiş olduğunu görmek garip hissettiriyordu. Tarifi olmayan bir histi. Zamanında birçok şey paylaştığım, sevdiğim bir insanın yabancı olması insanda boşluk etkisi yaratıyordu. Benim tanıdığım Ayashri bu olamaz diyordum ama oydu. Tamamen gerçekti. Bana her baktığında gördüğüm kırgınlık ve kızgınlıktı. Yaşananlardan beni sorumlu tutuyordu.

Yanımdaydı ve ona baktım. O ise Loya'ya üzgünce bakıyordu. Loya'ya baktığımda bir açıklama beklediği açıktı. Her an kırılacak gibiydi ve o bunu hakketmiyordu. Bunalımlı günlerimin ardından sığındığım limandı. Onu kırıp dökersem kendime zarar verirdim. Ona ve kendime zarar vermek istemiyordum. Her şeyin sorumlusu bendim. Aptal! Aptal! İşte Talayer'in istediği noktaya gelmiştim. Beni buna mecbur etmişti. İstesem şu an şuracıkta canını alırdım ama hayır, yapmayacaktım. Eğer Talayer şu an burada ölürse o haklı çıkacaktı. Ben ne dersem diyeyim Loya bana inanmazdı. Talayer haklı diye onu öldürdün diye suçlardı. Bunu göze alamazdım.

"Talayer, benim çalışma odama gel ve konuşalım." dedim ve Talayer'in ukala gülümsemesi yüzündeydi.

Talayer "Sonunda kaçmaktan vazgeçtin, tebrik ederim!"

Loya "Peki ben ne olacağım?" dedi ve kollarını kavuşturmuştu.

Yanına gelmiş ve ellerimle yüzünü kavramıştım. Gözlerine bakarak "Sana ben açıklayacağım, sevgilim. Söz veriyorum, bu kargaşayı düzelteceğim." dedim.

"Beni yine kırıyorsun!" diye fısıldadı ve alnından öptüm.

"Geçecek, her şey geçecek." dedim ve onu bıraktım. Arkamı döndüğümde bana bakan Ayashri ile denk geldim. Kaşları hafif çatıktı.

Gözlerimi kısarak "Ne oldu? Neden kızıyorsun? Talayer'in oluşturduğu kargaşada beni mi suçlu buluyorsun?" dedim.

Ayashri "Her şeyi ardına bırakıp gitmediğin sana kızıyorum. Ona da kızıyorum çünkü bu şekilde konuşmamıştık. Bu işe Loya dahil olmayacaktı." dedi sert bir sesle ve Talayer'e baktı.

"Olanlar oldu, Aya."

"Bana Aya demeye hakkınız yok, Kral Jayce. Bana ya Ayashri de ya da Dara. Senin için Aya olamam."

"Yine inatsın! Seninle tartışacak zamanım yok. Talayer, benimle gel." dedim ve odadan Talayer ile beraber çıktık.

Talayer arkamda ben önde yürümüştük. Çalışma odama gelmiştik. Ben masama geçtim ve o masanın yanındaki deri koltuğa geçmişti. Oldukça rahattı. Bir bacağını dizinin üstüne koymuş, arkasına yaslanmıştı. Onun bu rahatlığı gergin sinirlerimi daha da gerse de sakin kalmalıydım. O, benim daha da çok hata yapmamı istiyordu ve isteğini vermek istemiyordum. Saf öfkeyle hareket edersem şu an ölüydü. Burası benim evimdi ve benim kurallarım geçerli iken bana meydan okuması cesaret örneğiydi. Bu yönden onu takdir etmeliydim. Gerçi Talayer bu yaptıklarını arsızlığından, yüzsüzlüğünden yapıyordu. Yüzsüzlüğü olmasa buralara kadar gelebilir miydi?

Talayer "Şimdi de karşımda mı susmayı tercih edeceksin?" dedi ve derin bir nefes aldım.

Sakin bir sesle "Ne istiyorsun?" dedim ve güldü.

"Birçok şey istiyorum, biliyor musun? Bu hayat bana adil davranmadı. İstediklerimi hep çalışarak, çabalayarak kazandım."

"Hayat herkese adil davransaydı şu an her şey çok farklı olabilirdi. Bambaşka hayatlar yaşıyor oluyorduk, bambaşka insanlar çevremizde olurdu."

"Buna katılıyorum. Mesela sen daha önceden kral olurdun, Azinkayt'a asla gelmezdin."  dedi ve güldüm.

"Kesinlikle! Azinkayt gibi bir maceram olmazdı ve diğer Larastka hükümdarları gibi olurdum. Güneye yabancı olarak hükmederdim. Azinkayt benim için bir zaman kaybı olmadı."

"Güneyi anlayabilen Larastkalı bir hükümdar bu zamana kadar olmamıştı. Kuzeylilerin tek bildiği şey kendilerini düşünmek ve sömürmek."

"Ben bundan daha fazla olmak istiyorum, Talayer. Çok daha fazlası, anlıyor musun? Hayallerim var, gerçekleşmesini arzuladığım hayaller ve içi boş değil. Bu hayalleri Loya ile beraber gerçekleştirmek istiyorum."

"Yildaka-Loya'ka Mesta. Güzel ve yetenekli bir kız. Geleceğin kraliçesi. Seni ise hakketmediğinden çok seviyor. Neden onu üzüyorsun, Jayce? Loya bunu hakkedecek sana ne yaptı?"

"Bir şey yapmadı!"

"O zaman neden onu üzecek davranışlar yapıyorsun ki? Genç kızın hayatı  yeterince zor değil mi?  Yıllar sonra ona ait olmayan bir hayata sahip olduğunu öğrendi, Esla'da kimsesi yok. Küçümsediği insan, kız kardeşi çıktı ve sen. Sana aşık olması, onu buralara sürükledi ve hayatı daha zor oldu."

"Loya'yı savunman şaşırttı. Kendinden başka insanları düşünür müydün?" dedim ve güldü.

"Jayce, herkesi kendin gibi sanıyorsun ve bu büyük bir hata! Loya ile iyi anlaşabileceğimi bildiğim için onu savunuyorum. İnsanların hayatını kendi bencilliğin için harcama."

"Bu seni ilgilendirmiyor! Loya'yı seviyorum, gerçekten seviyorum. Onunla harika bir çift olacağımıza inanıyorum. O beni mutlu ediyor iken ben neden onu mutsuz edeyim ki?"

"O zaman neden Ayashri'nin mendilini saklıyorsun, düğünümüze aşk mektubu gönderiyorsun? Neden ona bakıyorsun? Bunların zarar vereceğini bile bile neden yapıyorsun? Seninle daha sakin bir şekilde konuşmak isterdim ama sen geldiğimizden beri bizden uzaksın. Vadim'e kaç defa seninle özel konuşmak istediğimi ilettim ama çok sevgili yardımcın tersledi."

"Bu uzaklığın iyi olacağını düşünmüştüm." diye mırıldandım.

"Bak, olmadı ve tek bir hatan ile buralara geldik. Ayashri'yi kızdırmayı göze aldım. Şimdi neden diyorum. Neden bunları yaptın?"

"İlk önce ben mektup göndermedim. Dranil'in çirkin bir oyunuydu ve başarısız oldu. Bunun için çok utandığım ise gerçek. Karşınızda aciz duruma düştüm."

"Dranil gönderdi, öyle mi?"

"Evet, senin ve Ayashri'nin arasını bozabilmeyi umdu ama yapamadı. Ayashri mektuba dönmeye tenezzül etmedi."

"Mektubu okuyup, yaktı. Ona ne yazdığını ise bana söylemedi ama yazdıklarının onda bir etkisi olmamış."

"Olmaması iyi olmuş."

Gözlerini kısarak "Neden o mendili saklıyorsun? Neden?" dedi ve derin bir nefes aldım. Beni köşeye sıkıştırmasına fırsat vermemeliydim.

"O mendilin sahibi sen değilsin. Soruyu senin sormaya hakkın yok."

"O mendilin sahibinin eşiyim! Bunu kabul et veya etme. Benim için ne kadar rahatsız edici olduğunu anla. Eşimin eski sevgilisi, eşime ait eşyalar saklıyor. Buna anlayış gösterebilecek bir adam değilim."

"Kıskanıyorsun."

"Bundan eğleniyor olabilirsin ama ben ciddiyim. O mendili vermeni istiyorum. Bana vermek istemiyorsan Aya'ya ver. Bir şekilde o mendilden kurtul."

"Mendili almak bu kadar önemli mi?"

"Mendili saklayarak eline ne geçecek? Ayashri'nin sana döneceğini mi sanıyorsun? Neden bu hikayenin bittiğini görmüyorsun?"

"Bu hikayenin bittiğinin farkındayım. Geri dönüşü olmayan yollara girdik. Ne ben Loya'yı bırakabilirim, ne de Ayashri seni bırakabilir. Bu ikinize haksızlık!"

"Bu sözlerinde samimi isen o mendili neden yanına alıp götürdün?" dedi ve arkama yaslandım. Bir şeyler demek istiyordum ama kelimeler boğazımda takılıp, kalıyordu. Talayer ise ciddiydi. Alaycı tavrı gitmişti. Bakışlarında bana gerçekten kızdığını görüyordum. Mendil ve mektup olayı canını cidden sıkmıştı.

Sessizce "İnsan geçmişten kaçamıyor ve bir hatıra saklamak istiyor.  O mendil ise geçmişin simgesi." dedim.

"O mendile sıkı sıkı tutunursan geçmişi bırakamazsın, Ayashri'yi arkanda bırakamazsın! Loya'yı bu şekilde sevemezsin, olmaz."

"Ben gerçekten Loya'yı seviyorum, gerçekten." dedim dişlerimi sıkarak.

"Buna ikna olamıyorum." dedi ve oflamıştım. Sonra sinirden masanın çekmecesini açmış, küçük sandığın içinden Ayashri'nin mendilini çıkarmıştım. Talayer'e öfkeyle fırlatmıştım. Talayer ise mendili almıştı.

"Bu ikna olmana yetecektir, öyle umuyorum." dedim sertçe ve sinsi bir gülümseme yüzündeydi.

"Ben de öyle umuyorum."

"Git, şimdi. İstediğini aldın ve sakın benimle Loya'yı rahatsız etme anlıyor musun?" dedim sertçe ve o ayağa kalkmıştı.

"Benim rahatsız ettiğim yok ama sizin aranızda Aya'nın hayaleti var iken benim bir şey yapmama gerek var mı?"

"Yok! Aya'yı ben çoktan sildim."

İç çektikten sonra "Buna  inanmaktan başka bir çarem yok." dedi ve odadan çıkmıştı. Ben ise öfkeyle arkasından kalemliği fırlatmıştım.

Ellerimi saçlarımdan geçirmiştim. Talayer'i pişman edecektim. Benimle oyun oynadığı için, benimle bu şekilde konuşma cürretinde bulunduğu için pişman olacaktı. Ben güçlüydüm. Güçlü olan ben iken bana meydan okumasına izin veremezdim. Mendili alsındı. Benim o mendile ihtiyacım yoktu. Sonuçta ben o mendilin korkunç hatırasından kurtulmuştum.

Odadan çıkmıştım. Loya'nın nerede olduğunu öğrenmiştim ve yatak odamıza çekilmişti. Odaya geldiğimde onu koltukta oturmuş, ağlarken görmüştüm. Sessizce ağlıyordu. Küçük bir kız gibiydi. Benim geldiğimi görünce yaşları durmamıştı ve hıçkırıklara boğulmuştu. Öğrenmişti. Keşke benden dinleseydi her şeyi ama olmamıştı. Ufak bir mendilin böylesine bir felakete sürükleyeceğini bilememiştim ve olan bana, Loya'ya olmuştu. Diğerleri mutluluklarını sürdürürken acı çekenin biz olması acımasızlıktı. Bunu hakkedecek ne yapmış olabilirdik ki? 

Loya'nın yanına oturamamıştım. Onun dizlerinin dibine çökmüştüm. O ise bana bakarken suçlayıcıydı. Bir şekilde konuşmalıydım. Konuşmazsam aramızda uçurumlar olacaktı. Kapanması mümkün olmayan uçurumlarla birbirimize ulaşmamız mümkün olamazdı.

"Ne duydun?" diye fısıldadım.

Loya yaşlarını sildikten sonra "Ayashri'yi zorla konuşturdum. Seni bekleyecek sabrım yoktu ve anlattı. Neden, Jayce neden?" dedi.

"Ne anlattı?"

"Mektubunu, mendili!"

"Mektubu inan bana ben göndermedim, Dranil gönderdi. Düğünlerinde denk gelmesi ayrı bir talihsizlik."

"Peki Dranil o mektubu gönderdi ama mendili de saklayan o olamaz!"

"Büyük bir hata yaptım, gerçekten yaptım ve ben çok pişmanım. Seni incitmek istemedim, Loya. Yemin ederim bunu yapmak istemedim."

"Gerçekten mi? Bunu bile bile nasıl yapmış olabilirsin? Niye?" dedi ve gözlerim doldu.

"Geçmişi unutmak istemedim, o Jayce'i hatırlatan bir parça olsun istedim. Tek amacım buydu ama her şeyi mahvettim, beceremedim."

"Hala Ayashri'yi seviyorsun değil mi? Beni ise yanında süs bebeği yapmak istiyorsun! Bu kadar kolay mı? Söyle bana!"

Ellerini tutarak "Kesinlikle yanılıyorsun, sevgilim. Ben seni seviyorum, yemin ederim seviyorum." dedim. Loya'nın dudakları titriyordu. Ağlamamak adına kendini kasıyordu.

"Gerçekten mi?" diye fısıldadı.

"Sana değer veriyorum, bunu sen de biliyorsun. Ben sensiz bir hiçim."

"Bu sözlerle mi kandıracaksın beni? Bunları diyerek beni buraya bağlayacak mısın? Ben seninle beraber her şeye varım ama senin bencilliğinle olamam. Yapamam bunu, anla."

"Ben de seninleyim. Her şeyimle seninleyim. Seviyorum seni, herkesten her şeyden çok seviyorum. Sadece bunu nasıl ispat edeceğimi bilmiyorum. Lütfen yardım et, lütfen." dedim ve başımı dizlerine koyarak ağlamaya başladım. Kendimi kasmıştım ve sonunda patlamıştım. Ben ağlarken Loya'nın elleri saçlarımdaydı. Sessiz ağlamasıyla beraber saçlarımı okşuyordu. Ondaki şefkati hissediyordum.

Kapının tıklanması ile kapıya bakmıştım. Elimi yüzümü silmiştim ve gel demiştim. İçeri gelen annemdi. Oldukça neşeliydi ve bir şeyler derken bizi darmadağın halde görünce tek kaşını kaldırmış, merakla bakmıştı. Ben ise ayağa kalkmıştım. Onun karşısına geçmiş ve kendimi gülümsemeye zorlamıştım. Bir sorun olduğunu anlarsa acımaz ve üstümüze gelirdi.

Annem "Jayce, tatlım ne oldu? Loya ile perişan gözüküyorsunuz." dedi ve Loya yanıma gelmiş, koluma girmişti.

Loya "Bir şey olduğu yok. Sadece ufak bir tartışma yaşadık ama geçti. Hatalarımızı anlayınca ufak bir duygu patlaması yaşadık, hepsi bu." dedi ve annem ikimizi süzmüştü.

"Berbat görünüyorsunuz!"

"Sorgulama, anne. Üstümüze gelme, Loya ne diyorsa o oldu ve kurcalama." dedim sertçe.

"Merak edip, sormak suç mu? Annenim, Jayce farkında mısın?"

"Benim iyiliğimi düşünüp mü soruyorsun? Hayır! Kendime nereden pay çıkarsam diye soruyorsun!"

"Jayce!" dedi kendisini sıkarak.

"Gerçek bu! Canımı acıtmak için her fırsatı kullandığın açık, değil mi? Kantre'deki dedikoduları sen çıkardın. Söyle bana, hangi anne bunu yapar?"

Loya "Jayce, annenin üstüne gitme."

Annem "Bırak, istediği kadar üstüme gelsin. Senden korkacağımı mı sandın? Baban bile beni korkutmadı, sen mi yapacaksın? Benim kim olduğumu unutma." dedi sertçe.

"Kim olduğunu unutmam mümkün değil. Her hastalandığımda annem başımda olsa keşke derken olmayan sendin. Öğretmenlerimi övgüyle anlatmak isterken beni dinlemek istemeyen sendin. Senin hatalarını yüzüne söylerken beni sürgün ettiren, beni ezen sendin. Söyle bana, böyle bir anneyi unutmak mümkün mü?" dedim ve annem birkaç adım geri atmıştı.

"Unutmaman güzel, aferin." dedi soğuk bir sesle.

"Bu senin eserin anne."

Alaycı bir gülümsemeyle "Ben buraya akşam yemeği için gelmiştim. Aklıma bir şey takılmıştı ama sen her zamanki gibisin. Beni küçümsüyor, aşağılıyorsun!" dedi.

"Biz bu akşam yemeğe inmeyeceğiz."

Loya "Jayce!" dedi ve kafamı salladım.

Annem "Neden?" dedi merakla.

"İkimizde çok zor bir gün geçirdik. Yemeğe katılamayacak kadar kendimi yorgun hissediyorum." dedim.

"Konuklarınıza ayıp olacak."

"Sen var iken ayıp olmaz, yokluğumuzu bile anlamazlar. Bahane bulursun."

"Bu bir krala yakışan davranış biçimi değil."

Loya "Bir kral istediğini yapabilir. Kral saraya değil, saray krala uymalı. Hatta bu akşamki eğlence iptal olmalı. Kendi aralarında toplanıp, yemeklerini yesinler." dedi ve annem şaşkınca Loya'ya baktı.

"Delirmiş olmalısınız!"

"Loya haklı. Saray krala uymalı. Şimdi odamızdan çıkmanı istiyorum, anne. Loya ile benim dinlemeye ihtiyacımız var." dedim ve annem Loya'ya kedi gibi bakmıştı. Gözlerinde memnuniyetsizlik vardı. Loya ise kendinden emindi. Korkmadan anneme dik dik bakıyordu.

Annem odadan çıktıktan sonra Loya derin bir nefes almıştı. Kolumdan çıkmış, yatağa oturmuştu. Ben de yanına oturmuştum. Yeşilimsi kahve gözlerde yorgunluk görüyordum. Bu gece bir şey yapmayacak olmamız çok iyi olacaktı. Loya ile baş başa kalmak ikimize de iyi gelecekti. Bugün yaşadıklarımız yıpratıcıydı ama bir şekilde başa çıkmıştık. Buna inanıyordum.

Loya "Biliyor musun? Seni terk etmeyi düşünmüştüm. Her şeyi ardıma bırakmaya kararlıydım ama dizlerime kapanman, çaresizliğini görmem buna engel oldu. Gururumu bir kez daha ayaklar altına aldım." dedi ve ellerini tuttum.

"Söz veriyorum, pişman olmayacaksın." dedim ve ellerini tutkuyla öpmüştüm.

Dudaklarını ısırdıktan sonra gülümsemişti. Buruk tebessümünde kırılmış kızı görüyordum."Umarım pişman olmam, Jayce. O çaresizliğinde samimi olduğuna inanmaktan başka çarem yok." dedi ve yanağını okşadım.

"Kurtuldum o aptal bezden ve şimdi senin yanındayım. Zincirlerimden kurtuldum." dedim ve yanağını öptüm.

"Bu son, Jayce. Bu gerçekten son. Lütfen aramızda hiçbir şey gizli kalmasın." dedi ve  kafamı yavaşça salladım.

"Söz veriyorum, kalmayacak. Bir hata yaptım ve bedeli neredeyse seni kaybetmek oluyordu. Ben bunu istemiyorum."

Elini yüzüme koyup "Ben de bizi kaybetmek istemiyorum." diye fısıldadı.

"Seni seviyorum."

"Seni seviyorum." dedi ve dudaklarını öptüm. Ardından birbirimize sarılmıştık.

Yemeği baş başa yemiştik. Hiçbir şey olmamış gibi konuşuyorduk. Hatta bu sefer ufak şakalarım yüzünü güldürmüştü ve bu beni daha çok mutlu etmişti. Felaketin eşiğinden döndüğümüzün farkındaydım ve bir daha aynı şey olursa bu sefer Loya'yı tamamen kaybederdim. Onu seviyordum. Onsuz olmak istemiyordum. Düşüncesi korkunç geliyordu. Onun sayesinde zor günleri atlatmamış mıydım? Bunu görmezlikten gelemezdim. Ayrıca onun benden başka kimsesi var mıydı? Yoktu. Onun evi sadece bendim.

Gece kollarımın arasında uyurken yüzü huzurluydu. Beni ise uyku tutmamıştı. Nazikçe yataktan kalkmıştım ve balkona çıkmıştım. Soğuk bir geceydi ve kar lapa lapa yağıyordu. Karın yağışını izlemeyi seviyordum çünkü bana masumiyeti, saflığı hatırlatıyordu. Hatta küçük bir çocuk iken kar yağarken karın altında koşturmayı oldukça çok seviyordum. Şimdi ise büyümüştüm. Küçük bir çocuğun yapacaklarını yapamazdım. Bir yetişkin gibi davranmalıydım. Özellikle bir kral gibi davranmak, çevremdeki insanların benden beklediği bir şeydi.

Oysa Ayashri karın altında oyunlar oynarken ona nasıl imrendiğimi biliyordum. Keşke ben de oynasaydım demiştim ama mümkün değildi. Bir krala yakışan bir davranış mıydı? Annem kızardı. Bir kral, çocuklar gibi asla oyun oynamaz. Nerede senin ciddiyetin der dururdu. Babama söylendiği gibi bana da söylenirdi ve bunu hiç istemiyordum. Annemden bir kral gibi nasıl davranacağımı öğrenmeyecektim. Kendi içgüdülerim ve Loya'm sayesinde olacaktı. Loya'nın bu konuda bana yol göstereceğini biliyordum.

Kahkaha sesini duyunca aşağı bakmıştım. Ayashri ve Talayer  kol kola girmiş, yağan karın altında yürüyorlardı. Kavgalı olmalarını beklerken aşklarını yaşıyorlardı. Yağan kar, aşk yaşamak için ne kadar uygundu! En sonunda bir yerde durmuşlardı. Ayashri bir şeyler anlatırken Talayer ona aşkla bakıyordu. Onu seviyordu. Ayashri durmuş, ona bakarken Talayer kızı kendine çekip öpmüştü. Sonra Ayashri ona şaşkınca bakarken o bundan eğlenmişti. Ayashri onun göğsüne güçsüz bir yumruk atmıştı ama Talayer pek ciddiye almamıştı.

Derin bir nefes almış, içeri girmiştim. Daha fazla dışarıda kalmak istemiyordum. Loya ise gözlerini açıp, bana baktığında ona gülümsemiştim. Ne oldu diye mırıldanmıştı, bir şey yok canım dedim ve ona sarıldım. O da bana sımsıkı sarılmıştı. Tekrardan uyurken ben onun saçlarını okşuyordum. Yavaş yavaş uykuya ise dalmıştım.

Beni uyandıran ise Loya olmuştu. Oldukça neşeliydi. Kahvaltıda da sürekli konuşmuştu. Ben ise onu dinlemiştim.  Kahvaltı sonrası ise sömürge ülkeleriyle toplantım vardı. Annemin de katılacağı bu toplantıda Loya'ya ne yazık ki yer yoktu. Annem bilerek bunu yapmıştı. Nişanlım olduğunu, evlenmeden bu toplantılara katılamayacağını söylemişti.

Toplantı oldukça sakin ilerliyordu. Hala sömürge ülkeleri tamamlanmış değildi ama çoğunluk buradaydı. Sırayla kendileri için isteklerini söylüyorlardı. Lord Eduard özenle not alıyordu ama ben kendi kişisel notlarımı yazıyordum. Bir başkasına güvenemezdim.

Latafah'dan sonra karşıma Ayashri ve Talayer çıkmıştı. Ayashri'nin saçları bu sefer dümdüz örülmüştü. Koyu pembe, kadife bir elbise giymişti. Elbise tüm vücudunu sarıyordu sadece göğsünün üst kısmında açıklık vardı. Gümüş bir kemer takmış, kemerde ise kısa iki kılıç vardı. Dikkat çekiciydi. Talayer ise Nizar giysileri içinde değildi. Koyu renkler tercih etmişti.

"Sizleri dinliyorum." dedim.

Ayashri "Kral Jayce, bildiğiniz gibi ülkemiz zor bir iç savaştan çıktı. Sizin görüşlerinize ters olan bir yöneticinin zalimliği karşısında yıprandı. Ben ve eşim ise bu ülkeyi kalkındırmak istiyoruz." dedi.

"Dranil, Azinkayt için doğru bir isim değildi."

Talayer "Ülkeye verdiği zarar açık. Üstelik ekonomik olarak sıfırladı ve sizi de zarar verdi. Azinkayt'dan elde ettiğiniz gelirler azaldı. Bizim ise birçok fikrimiz var." dedi ve Ayashri ile bakıştı.

Ayashri "Bunun için birçok planımız var. İlk önce tarımı canlandırmak istiyoruz ve sizden destek almamız lazım. Bize tarım aletleri ve bir miktar para verin." dedi ve sırıttım. Ayashri'nin karşımdaki acizliğini görmek hoşuma gitmişti. Yaralanmış onurum okşanmış gibiydi.

"Gerçekten mi?" dedim.

"Bunu siz de gördünüz! Esla halkı, çaresiz ve sizin merhametinizi bekliyor. Onlara karşı merhametinizi göstermemezlik yapamazsınız."

Talayer "Onların halini biliyorsunuz. Üstelik Esla, Azinkayt'ın diğer şehirlerine göre en iyi durumda olanı." dedi ve arkama yaslandım. Annem benden ziyade onlara bakıyordu. Düşünceliydi.

Annem "Ülkeniz kalkınırsa bize daha çok şey sunabilirsiniz." dedi düşünceli bir şekilde.

Ayashri "Kesinlikle!" dedi heyecanla. Gözleri ışıl ışıl parlarken bu işin bu kadar kolay olmamasını istiyordum. Dün yaşananların bir bedeli olmalıydı. Onların canı, benden ve Loya'dan daha çok acımalıydı. Aşk dolu kahkahalarını duymak istemiyordum. Tüm sarayın önünde küçük düşsünler istiyordum. Bunu hakkediyorlardı.

"O zaman neden bize eski mesleğin olan dansçlığını göstermiyorsun, Ayashri'an-Dara?" dedim ve tüm fısıldaşmalar kesilmişti. Soğuk bir hava koca salona hakim olmuştu. Annem ise bana bakıyordu. Şaşkındı. Ben ise sakindim. Ayashri'nin donan yüzüne bakmak ise beni daha çok eğlendirmişti.

"Ne dediniz?" diye fısıldadı.

"Sen eski bir dansçı değil misin? Benim karşımda daha önce kaç defa dans etmiştin ve şimdi de dans etmeni istiyorum. Bunun karşılığında istediklerine karşılıksız olarak kavuşacaksın."

Gerilen yüzüyle "Evet, ben bir dansçıydım ve size nasıl dans ettiğimi unutmuş değilim." dedi ve bana doğru birkaç adım  atmıştı. Bir eli kılıcının kabzasına giderken onu durduran Talayer olmuştu. Onu kendisine bastırırken Aya gözlerini kapatmıştı.

Talayer "Ayashri, sakin ol hayatım. Onun kışkırtmalarına cevap verme." diye fısıldadı ve saçlarından öpmüştü. Fakat Talayer de gergindi. Bir elini sıkıyordu.

"Teklifimi iyi değerlendirin, Azinkayt'ın geçici yöneticileri! Geçici olduğunuzun farkında olun. Toplantı bitmiştir." dedim ve ayağa kalktım.

Salondan çıkarken kazanmış olduğum zaferin sarhoşluğu içindeydim. Talayer'in canını acıttığımın, Ayashri'nin karşımda aciz düştüğünün farkındaydım. Beni buna onlar zorlamıştı. Evet, onlar zorlamıştı. Normalde Aya'nın geçmişini ona karşı kullanmaya niyetli değildim ama işler beni bu noktaya getirmişti. Şimdi bundan pişman değildim. Çünkü harika bir acı çektirme aracı olmuştu. Savaşta her şey yapılırdı. Beni üzen şey bunu yaparken anneme benzemiş olmaktı. Ona yakışan bir hamleyi yapmıştım. Bunun ilk ve son olmasını umut etmekten başka çarem yoktu.

Kaisra

◑Talayer-Jayce konuşmasını nasıl buldunuz? Sizce haklı olan taraf hangisiydi?

◑ Loya sizce doğru bir karar mı verdi? Jayce söylediklerinde samimi miydi yoksa Loya'yı mı kandırdı?

◑ Jayce sizce kral olmayı başarabilecek mi? Kral olmayı nasıl öğrenecek?

◑ Jayce'in karşılık olan hamlesini nasıl buldunuz? Sizce etkili bir hamle miydi? Bu hamle ile annesinin oğlu olduğunu göstermiş mi oldu?

◑ Ayashri bu teklifi kabul edecek midir?

Bir dahaki bölüm Talayer olacaktır. Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top