Zalimlerin Yolu♕

BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: Eurielle - City of The Dead

Yayınlanma Tarihi: 06.03.2020(22:43)

Yeni kapağı nasıl buldunuz? Ben ayrı sevdim. Canım Loya!♥

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla- Yakut Sarayı

Loya

Düğün çok güzeldi. Esla'da bir düğünde bulunmak bana çok iyi geldiğini diyebilirdim. Sonuçta kendi milletimin, özümün olduğu topraklardaydım. Özümü paylaşan insanlarla beraber eğleniyor, dans ediyordum. Eskiden giydiğim tarzda kıyafetler giyiyordum. Tekrardan Leydi Loya olmak beni mutlu etmişti. Kendi küçük dünyasında mutluluk dansları eden Leydi Loya'yı özlemiştim ve onunla kucaklaşmak beni mutlu etmişti. Bu çok farklı bir durumdu. Sonuçta ben eski ben değildim. Büyümüş, güçlenmiş ve birçok şeye sahip olurken birden fazla düşmanım olmuştu. Büyüyen dünyam ile ben de büyümüştüm. Leydi Loya olmaktan çıkmış, Kraliçe Loya olmuştum.

Jayce'e baktığımda etrafta yoktu. Daha sonra onu abisinin yanında sohbet ederken gördüm. Bugün çok neşeli olduğunu demem gerekirdi. Normalden daha mutluydu, sebebini anlamamıştım. Galiba abisinin evleniyor olması onu mutlu etmişti. Sonunda abisini affettiği için mutluydum. Jayce'in yanına gideceğim sırada Ayashri beni durdurmuştu. Düğün için lacivert bir yarım üst ile gümüş işlemeleri olan etek seçmişti. Saçları açıktı ve yasemin çiçeklerini anımsatan gümüş tokalar saçlarındaydı.

Ayashri "Gelinin de dans edeceği Tanrıça'nın bereketi için yapılacak dansta olmak ister misin?" dedi. Sürmeli gözleri üzerimdeydi ve içten bakıyordu. Bana olan bakışını azçok tahmin ediyordum. Geçmişi unutmuş, beni ablası olarak görüyordu. Yaşananlara ve gayrimeşru olmama rağmen beni ablası olarak sayması tuhaftı. Onun yerinde olsaydım ne yapacağımı bilemiyordum.

"Elbette!" dedim. Biraz utanmış gibi olsam da bu utangaçlığı atlamalıydım.

"O zaman benim dans eşim sensin! Bence uyumlu olacağız, ne dersin? Bana ayak uydursan yeterli olur."

Gözlerimi kısarak ona baktım."Dans konusunda ünlü bir ismin olabilir ama benim de kendime göre hünerlerim var, Ayashri."

Gülmüştü."Hadi, o zaman! Bana hünerlerini göster." dedi ve beraber çift çift duran kadınların olduğu meydana geçmiştik.

Şarkı başladığında Ayashri karşımda döne döne dans etmeye başlamıştı. Bu dansı biliyordum. Düğünlerde yapılırdı. Evliliğin bereketli olması adına evli ve çocuklu kadınlar Tanrıça Yasher'e iyi niyetlerini sunmak için dans ederdi. Bu dans dayım zamanında yasaklanmıştı. Dayım Azinkayt kültürünü Larastka adına çok güzel ortadan kaldırmıştı ama Ayashri onun yaptığı bu yıkımı geri onarmasını bilmişti. İyi de olmuştu ama Larastka buna daha fazla izin veremezdi. Bu kadar farklı olma en sonunda Azinkayt'ın Larastka'dan kopmasına neden olurdu. Bu konuda bir şeyler yapmam şarttı.

Dans konusunda Ayashri'den geride kalan yanım olmadığını gösterdim. Uyumlu bir çift olmuştuk ve diğer kadınlar ikimize alkışlar olmuştu. Ritim hızlandıkça Ayashri ile adımlarımız hızlanmıştı. Şarkı bittiğinde ise ikimizde nefes nefeseydik ama alkışlar çok fazlaydı. Çevremizdekilere gülümsemiştik.Ayashri "Mükemmel uyum diye buna derim. Çok iyiydin, Loya!" dedi ve ona baktım.

"Sana demiştim, kendimce başarılıyımdır. Gümüş Dansçı'nın yanında sönük kalamazdım." dedim ve ikimizde güldük.

Adım seslendiğinde sağıma baktım. Talayer kadın çemberini yarmıştı. Yüzü aşırı ciddiydi. Yanımıza geldiğinde Ayashri'ye sinirle bakması beni şaşırtmıştı. Burada olduğumuz süre boyunca Ayashri'ye olan aşkını görmüştüm. Bu kadar sinirle bakması beni şaşırtmıştı. Üstelik büyük bir sorun olduğunu gösterirdi. Benimle ne ilgisi vardı, onu anlamamıştım. Ayashri'ye öfkeyle bakarken neden benim ismimi seslenmişti?

"Ne oldu, Talayer?" dedim.

Ayashri "Evet, hayatım. Ne oldu? Bir sorun mu var?" dedi ve Talayer derin bir nefes aldı.

Talayer "Bir sorundan öte bir şey var. Loya, benimle gelmeni istiyorum. Seninle çok acil bir yere gitmemiz gerek, hemen."

"Nereye?"

"Senin bilmemen gereken bir yere gideceğiz, Ayashri. Sen bilince olayların ne olduğu açık. Saraya geri döndüğümüz zaman bizi çok uzun bir gece bekliyor, bundan emin olabilirsin." dedi ve Ayashri buna bozulmuştu.

"Nereye gideceğiz, Talayer? Ne oldu?" dedim.

"Benimle gel, lütfen. Atlarımız hazır, askerlerle gitmemiz lazım ve sen olmadan bunu yapamam. Bana güven, Loya."

"Yolda anlatırsın." dedim. Talayer'e güveniyordum. Bu zamana kadar beni hayal kırıklığına uğrattığı olmamıştı, bana düşmanca yaklaşmamıştı.

Beraber düğün alanından ayrılmıştık. Talayer bana bir kılıç ile at vermişti. Ardından bir grup askerle yıkıntılara gidiyoruz dedi. Gecenin bu vaktinde yıkıntılarda ne işimiz vardı? Ayashri'ye olan kızgınlığı, benimle beraber yıkıntılara gitmesi iyiye işaret değildi. Yürüyerek bile gidebilirdik, fazla uzak bir yer değildi ama atlarla gitmek durumun ne kadar korkunç olduğunu ortaya koyuyordu. Yıkıntılara yakın bir sokakta durmuş, atlarımızdan inmiştik. Askerlerden birkaçı atların başında duracaktı geri kalan yıkıntılara çıkacaktı.

Talayer elinde mızrağını sımsıkı tutarken onun yanına gittim."Bana açıklama borçlusun! Gecenin bu vaktinde bu uğursuz yerde ne işimiz var?" dedim.

Talayer "Aiden tuzağa düşürüldü. Bunu planlayanlar ise sevgili karım ve senin kardeşin Ayashri ile pek sevgili kocan, akrabalarına sevgi yumağı olan Jayce. Onu kurtaracağız."

"Ne?" diye bağırdım.

"Nasıl öğrendiğimi açıklarım, hadi Loya. Geç kalmamalıyız. Aşık oldu diye öldürülecek olan bir adamı kurtarmalıyız yoksa bu gece yıkıntılarda bir kişi aşk kurbanı olacak."

"Tanrım! Bana yardım et." dedim ve derin bir nefes aldım.

Olay korkunçtu. Hissettiğim tek duygu ise öfkeydi. Jayce bunu nasıl yapardı? Aiden'in ölmesini istemek kesinlikle zalimlikti. Aiden onun kuzeniydi. Tek hatası ise bana olan hisleriydi. Bunu başka bir şekilde çözebilirdi. Ölüm bunun için şart mıydı? Hayır, değildi. Düşündükçe kalbim sıkışıyor, kalbim acıyordu. Peki  Ayashri'ye ne oluyordu? Aynı kanı taşıyoruz diye böyle hareket etmesi doğru değildi. Kan ile kardeşlik olmuyordu, duygularla kardeşlik olunurdu. Bu yaptığı hareketle kardeşim olacağını düşünüyorsa aptalın tekiydi.

Talayer ve askerlerle beraber sokaktan çıkmıştık. Aiden'i ve ona saldıranları görmüştüm. Yıkıntılardan çıkmıştı çıkmasına ama pis katiller peşindeydi. Elimdeki kılıçla harekete ilk geçen ben olmuştum. Benim peşimden diğerleri gelmişti. Yaralanmak umurumda değildi. Saldıranları öldürmeli, Aiden'i  bu korkunç ölüm çemberinden çıkarmalıydım. Saldırganların bana olan şaşkınlığını fırsat bilmiştim ve öldürmüştüm.

Aiden beni gördüğü için sevinmişti. Daha hırslı dövüşmeye başlamıştı. Kanayan yaralarına rağmen ayakta durmaya çalışıyordu. Eğer düşerse kaybederdi. Senin için yaşayacağım dediğinde ona karşılık veremedim. Şu an bunları yaşamasının sebebi ben değil miydim? Jayce benim için ona kıymamış mıydı? İçim acıyordu.

Son saldırganı Talayer öldürmüştü. Etrafta kan ve ceset vardı. Yıkıntıların kutsallığı her daim övülür iken bu gece lanetini göstermişti. Aiden son kişi ölünce dizlerinin üstüne çökmüştü. Elimdeki kılıcı bıraktım, yanına çöktüm. Ellerimle yüzünü sardım."Aiden, uyanık kal. Lütfen, uyanık kal." dedim.

Aiden "Loya, geldin. Benim için geldin." diye fısıldadı. Bakışları gittikçe baygınlaşıyordu.

"Uyanık kal, yalvarırım uyanık kal. Seni kaybetmek istemiyorum, sen benim tek dostumsun. Lütfen, Aiden!" dedim ama Aiden boş boş gülümsemişti. Beni duyduğuna dair şüpheliydim.

Talayer yanımıza gelmişti. Hızla "Loya, Aiden'i saraya yetiştirmeliyiz. Kılıçlarda zehir var, acele olmamız gerek." dedi. Ardından birkaç askerle beraber Aiden'i kaldırmıştı.

Saraya gidesiye kadar yol uzamış gibiydi. Zamanla yarışmak çok zordu, berbattı. Talayer'in dediği gibi gece uzundu, günün doğmasına vardı. Saraya dönünce olacaklar çok açıktı. Aiden'i odasına yatırdıktan sonra Jayce ile yüzleşecektim. Karşısına çıkmaktan korkmuyordum. Yaptığı yanlıştı, çok büyük bir yanlıştı. Aiden'in ölümüyle eline ne geçecekti? Onu bu şekilde bastırmak mantıklı değildi. Kıskançlıktan gözü dönen Kral öz kuzenine acımadı denilmesinden çok mu hoşlanacaktı? Mantıklı değildi. Kıskançlıkla alınan bir kararın bedellerinin ağır olabileceğini göremiyorsa ben ne yapabilirdim?

Saraya girer girmez Talayer hemen askerlerden yardım istemişti. Sarayın arka kapısından girmiştik. Aiden'i hızla boş olan bir odaya çıkarmıştık. Hekimler çağrılmıştı ve üstündeki kıyafetlerden çıkarılmıştı. Yaraların hali berbattı. Kesiklerin kenarları mordu. Hekimler geldiğinde hızla yaralara bakmışlardı. Talayer'in yanında hekimleri izliyordum. Omzumu okşadığında ona baktım. Koyu bakışları bir abinin sıcaklığını yansıtıyordu. Güven veriyordu.

Talayer kısık bir sesle "Korkma, zamanında yetiştik. Aiden iyi olacak." dedi ve dudaklarımı ısırdım.

"İyi olsa bile kendimi suçlamama mı engel mi? Benim yüzümden yaralandı, benim yüzümden bir daha Jayce'e eskisi gibi bakamayacak." dedim.

"Jayce'in de ona eskisi gibi bakmadığı açık. Olanları hala anlayamıyorum. Bu kadar ileri gidilmesi gerekli miydi?"

"Aiden'i sevmeyebilir, ondan nefret edebilir, ondan kurtulmak isteyebilir ama bunun çözümü ölüm olamaz. Başka bir şey olmalı. Üstelik kendisi ona olan sevgimi biliyor. Aiden'e asla o gözle bakmadım, bakmam."

"Kıskançlık insanın gözünü kör ediyor, tıpkı aşk gibi. Aiden'i uyardım ama o beni anlamamakta çok inatçıydı. Keşke uyarımı anlasaydı. Belki bu olay ona ders olur. Yaşamı senden daha çok seviyorsa senden uzak durur."  dedi ve yatakta yaralı yatan adama baktım. Yaşamını benden çok sevmek zorundaydı. Yaşam, hiçbir insandan üstün olmamalıydı.

"Yaşamayı sevmek zorunda yoksa bu olay son olmayacak. Jayce ölesiye kadar Aiden'in üstüne gelecek, sadece Aiden ile kalsa iyi. Tüm Larastka bunu yapacak çünkü beni mutsuz etmek istiyorlar, Talayer. Benim mutsuzluğum için sevdiğim herkese saldırmaktan çekinmeyecek düşmanlarım var." dedim ve sarayın hekimbaşısı yanımıza gelmişti.

Hekimbaşı yaraların derin olmadığını, Aiden'in kendisini bu konuda başarıyla koruduğunu söylemişti ama zehirlerin etki etmesine yetecek kadar kesikler derindi. Panzehrinin olmasıyla zehrin etkisi kırılacaktı, sadece dinlenmesi gerektiği söylendiğinde içim rahatlamıştı. Aiden elbette dinlenecekti, kendisini toparlayacaktı. Bundan asla şüphem yoktu. Eğer yatmak istemezse ben bunu zorlayacaktım. Toparlanması şarttı.

Hizmetçi bir kız Talayer'in kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra gitmişti. Ona baktığımda Ayashri ile Jayce'in bizi Ayashri'nin çalışma odasında beklediğini demişti. Şimdi onlarla yüzleşme zamanıydı. Bu kanlı oyunun hesabını onlardan sormalıydım. Tanrım! Düşündükçe öfkeleniyordum. Bu olaya kalkışmaları beni deli ediyordu. İkisinin ortakta hiçbir noktası yoktu ama söz konusu ben olunca anlaşacakları tutmuştu. Anlaşmasınlardı! Söz konusu ben olunca anlaşmasınlardı. Bana yarardan çok zarar getirdikleri ortadaydı. İkisi ne birbirine zarar versindi ne de yarar sağlasınlardı.

Çalışma odasına gittiğimizde Jayce masada oturmuş, önündeki kağıda bir şeyler karalarken Ayashri pencerenin önünde dışarıyı izliyordu. İkisi suskundu ama suçluluğun verdiği pişmanlığı gördüğüm denilemezdi. Ayashri kapı açıldığında bize bakmıştı. Yüzü donuktu. Jayce ise ayağa kalkmıştı ve suç ortağının yanına geçmişti. Bir an için Ayashri'yi Jayce'in Kraliçesi gibi görmüştüm. Jayce'in en büyük hayali değil miydi? Ayashri ile olmayı deli gibi istemişti. Hatta onu kendi kraliçesi yapmayı da arzulamıştı. Yanyana durduklarında fena bir çift değillerdi. Oldukça farklı durdukları kesindi. Fakat Ayashri asla Jayce'i benim gibi idare edemezdi. Jayce ile her gün kavga ederlerdi, inatlaşırlardı. İkisi de birbirini taşıyamazdı. Ben Jayce'in başına gelen en güzel şeydim. Ona 3 evlat vermiştim, krallığına yarar sağlamıştım. Bana olan sevgisini Aiden'e saldırarak mı gösterecekti? Acaba Ayashri ile olsaydı ve başlarına Aiden gibi bir olay gelseydi, ona da bu şekilde davranır mıydı merak ediyordum. Hoş, Talayer Ayashri'nin peşinde iken Talayer'e Aiden'e davrandığı gibi davranmamıştı. Aiden ve Talayer'in farkını ona sormak lazımdı. Üstelik ben Ayashri gibi Talayer'e umut verecek şekilde davranmamış iken bu muameleye maruz kalıyordum. Ayashri gibi davransaydım ne olacaktı?

"Neden konuşmuyorsunuz? Üstümdeki kan sizin eseriniz, farkında değil misiniz?" dedim. Sesimin kontrollü çıkması beni şaşırtmıştı. İçimdeki deli öfkeye rağmen kendimi tutabiliyordum.

Jayce "Aiden ölmeliydi, Loya. Senin geleceğin için ölmeliydi." dedi ve ona tiksinerek baktım. Sesindeki soğukluk ilk defa kalbimi dondurmuştu. Bunu derken bu kadar rahat olması içimdeki öfke ateşini harlamıştı.

"Benim geleceğime ben kendim karar veririm! Bu zamana kadar kimse buna karışmadı, kimse buna burnunu sokmadı. Dranil bile bunu yapamamış iken sen kim oluyorsun? Benim kocamsın kaderime hükmeden kişi değilsin."

Ayashri Jayce'e baktıktan sonra bana bakmıştı. Ayashri "Aiden senin yaşamında zararlı birisi. Sadece senin ölümünü değil, evlatlarının da ölümüne neden olacağı açık. Neden kör olarak davranıyorsun? Yaşamak için bazı şeyleri feda etmeliyiz. Jayce ve ben bunun farkında olarak bunu planladık."  dedi ve Jayce Ayashri'ye baktı.

Jayce "Ayashri bunu üstlenmek zorunda değilsin. Seni ben çağırdım, bu fikir tamamen bana aitti. Loya'nın en çok suçlaması gereken kişi benim."

"Beni şaşırtıyorsun. Beni yalnız bırakacağını düşünmüştüm."

"Ben senin düşündüğün kadar bencil bir adam değilim."

Talayer "Sonuç olarak bu korkunç olayı ikiniz kabullenseniz de kabullenmeseniz de birlikte planladınız. Bir adamın canını almak istediniz! Bu olayı bilseydim kesinlikle engel olurdum, Ayashri. Beni en çok kıran bu oldu. Benden gizli işlere kalkışıyorsun, buna dayanamıyorum."

Ayashri "Eğer sana söyleseydim engel olurdun. Bazı durumlar senin istediğin gibi mantıkla çözülemiyor, duyguların etkisiyle karar almamız gerekli olabiliyor. Aiden için aldığım karar böyle bir karardı."

"Masum bir adamın ölümünü istedin!" dedi. Sesi sinirliydi ama Ayashri duruşunu hiç değiştirmemişti.

"Masum bir adam değil. Yanlış hayallere sahip bir adam. Sahip olduğu hayallerle dokunduğu herkese zarar veriyor. Ortadan kaldırılmalıydı ve ben bunu istedim."

"Bu kararı verecek en son kişi sensin." dedim. Ayashri bana bakmıştı. Bunu demem onu şaşırtmışa benziyordu.

"En son kişi mi? Sen benim ablamsın, kanımı taşıyorsun. Senin hayatın beni elbette ilgilendirir." dedi. Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Ablamsın demesi bozulan dengemi iyice sarsmıştı. Bir türlü kendimi onun ablası olarak göremediğim içindi.

"Bu kadar yakın olduğumuzu düşünmüyorum. Kan taşımakla bazı şeyler olunmuyor. Bakalım ben senin ablan olmak istiyor muyum? Bu daha önemli değil mi?"

"İstediğin kadar inkar et ama gerçek değişmeyecek. Sen de benim gibi Abshek'in kızısın, onun kanı damarlarında dolaşıyor. Meşru olup olmaman fark etmiyor, bunun yüzünden seni yargılayamam. Babam bu konuda yargılanmalı ama aramızda değil. Sonuç olarak sen benim ablamsın."

Jayce "Seni düşünmesi şaşırtmamalı, Loya. Bende buna şaşırdım ama düşününce haklı buldum. İnsan aynı kanı taşıdığı insana zarar gelsin istemez. Babam için hissettiğim endişelerin benzeri, Ayashri'de de var. O da senin için endişeleniyor."

"Senin Larastka topraklarında ölmeni istememem suç olamaz. Bu konuda yapabileceğim bir şeyler var iken boş duramazdım. Bana kız, küs ama umurumda değil. Ben senin hayatın için endişelenmeye devam edeceğim."

"Ben senin hayatına karışmıyor iken lütfen sen de benim hayatıma karışma, Ayashri. İşleri karmaşık hale getirir. Madem karışacaksın bu kadar kanlı bir karışma olmasın." dedim.

Talayer "Loya doğru diyor. Karışmak istiyorsan bu kadar kanlı olmak zorunda değildi. Ayashri sen böylesine sert kararlar alacak bir kadın değilsin." dedi ve Ayashri gülümsedi.

Ayashri "Beni tanımıyormuş gibi konuşma, Talayer. Görmek istemediğin yanımı gördün, şimdi de inkar ediyorsun. Bu sana yakışmıyor."

Jayce gülmüştü. Talayer ona ters ters bakarken "Talayer, ne oldu? Kurdu evcilleştiremedin mi?" dedi. Sesi alaycıydı.

Talayer "Jayce Ayashri'yi tanıyıp tanımamam seni ne kadar ilgilendirir? Konuyu dağılırsa bir daha toparlanamaz. Yaptığınız şey korkunç! Üstelik mantıksız nedenlerle karşımızdasınız. Şimdi bunun bedeli ne olacak? Aiden güvende olabilecek mi?"

Ayashri "Sence ona bir kez daha dokunabilir miyiz? Bu mümkün mü?"

"Her şeyi beklerim, Ayashri. Zira yapmazsın dediğim her şeyi yapar hale geldin. Aiden'in güvenliğini bizzat ben kontrol edeceğim. Kantre'yi bilemem ama Azinkayt içinde onun kanı dökülmeyecek." 

"Dökülmesin ama ben yine de Aiden'in ortadan kalkmasını mantıklı buluyorum. O, Loya'dan uzak durma konusunu anlamış durumda değil. Loya'ya karşı attığı her adım Loya'nın felaketi olacak."

"Bırak bu sorun benim olsun. Sen haddinden fazla karıştın. Jayce, seninle odamızda konuşmak istiyorum. Burada hiçbir şey çözülemeyecek." dedim.

Jayce "Memnuniyetle odamıza çekilebiliriz." dedi ve Talayer'e baktım. Bakışlarında anlayışı gördükten sonra Jayce ile odadan çıkmıştık.

Yatak odamıza girdiğimizde ikimizde suskunduk. Kendisini koltuğa bırakmış iken ben ayakta ona bakıyordum. Aiden'e karşı yaptığını kabullenemiyordum, içime sindiremiyordum. Aiden onun kardeşi gibi iken onu öldürmek istemişti. Ayashri ile işbirliği yapmıştı. Nasıl rahat olabiliyordu, anlamak mümkün değildi."Bu kadar rahat olmanı anlayabilmiş değilim." dedim ve bana baktı.

Jayce "Pişman olduğumu duymak istiyorsan yanılıyorsun. Ben aldığım karardan son derece memnunum. Başarıya uğramaması büyük bir talihsizlik."

"Aiden seni seviyordu, Jayce. Seni kardeşi gibi görüyordu ama onu öldürmek istedin. Sırf bana olan yakınlığı yüzünden bunu yaptın."

"Söz konusu sensin, senin hayatın. Yaşamanı istiyorsam istediğim her şeyi yapabilirim."

"Bunun çözümü ölüm mü?" diye bağırdım.

"Evet, gerektiğinde ölüm. Sen neden bunu anlamak istemiyorsun? Aiden seni ölüme sürüklüyor, bunu göremeyecek kadar kör olamazsın."

"Kör değilim, yaşamak istiyorum ama bunun yolu başkalarını öldürmekten geçiyor olamaz. En yakınlarını böyle harcayamazsın."

"Loya gerçekten beni anlamanı beklemiyorum. Duygusal yaklaşıyorsun, gerçeği görmüyorsun. Aiden ölmeli aksi takdirde Larastka'da kalıcı olamazsın. Ben senin kalıcı olmanı istiyorum, bunun için herkesi kurban bile ederim."

"Döktüğün kanda boğulmaktan korkmuyor musun? Aiden'in yüzüne bakmak seni zorlamaz mı?"

"Asla zorlamayacaktır. Nedenini anlamasını bekliyorum." dedi ve ofladım.

"Gerçekten seni anlamakta zorlanıyorum, Jayce. Bu konuşmada veya tartışmada ben deliriyorum, sana bağırıyorum ama sen hiç üstüne alınmıyorsun. Anormal bir şey yokmuş gibi davranman beni sinir ediyor. En güzeli benim bu  gece senin yanında kalmamam olacak."

"Çünkü bu konuyu tartışmak anlamsız, gereksiz. Olan oldu. Bana kızarak, bana sinirlenerek ne değiştirebilirsin? Hiçbir şey! Olanları sindirmen daha doğru olacak."

"Benden bunu yapmamı bekleme. Ben gidiyorum!" dedim ve öfkeyle odadan çıktım.

Jayce'in bu donukluğuna daha fazla katlanamayacaktım. Hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu, hiçbir şey olmamış gibiydi. Sanki avladığı bir geyik ondan kaçmıştı, bu onun için sıradandı. Oysa avlamak istediği bir insandı, onun kuzeniydi. Bu zalimlik değil de neydi? Bu olay normal olamazdı. Sınırlarını aşmıştı. Hoş, neden şaşırıyordum ki? Zamanında Ayashri benimle olmadı diye ailesini dağıtan, Ayashri'yi alıkoymak isteyen birisinden ne bekliyordum? Onun bildiği şey buydu. Zalimlik ve zorbalık! Onun bu konuda değiştiğini düşünmem veya unutmam kendi aptallığımdı.

Çocuklarımın kaldığı odaya sessizce girmiştim. Dördü sakin sakin uyuyorlardı. Saçlarımı açtıktan sonra kendimi koltuğa bıraktım ve gözlerimi kapadım. Zar zor uyuyabilmiştim. Sabaha karşı uyanmıştım ve odadan çıkmıştım. Odaya girdiğimde ise Jayce uyanıktı. O da uykusuz bir gece geçirmişti. Ona yüz vermeyecektim. Yaptığının bir hata olduğunun farkında olmalıydı. Banyoya girip yıkandıktan sonra giyinmiştim. Zümrüt yeşili ipek bir elbise seçmiştim. Canım süslenmek istemiyordu. Kahvaltıyı bile zorlanarak yapmıştım. Jayce benimle konuşmaya çalışsa bile suskundum.

Kahvaltıdan sonra ilk işim Aiden'i görmek olmuştu. Odasına girdiğim zaman yatağının başında onun için ağlayan Anisa'yı gördüm. Aiden'in elini tutmuş, ağlıyordu. Benim geldiğimi gördüğünde ise bana öfke ve nefretle bakmıştı. Acaba neden olduğunu anlamış mıydı? Şu an odadan çıkmam daha doğru olurdu. Anisa'nın öfkesiyle uğraşacak halde hissetmiyordum. Suçlu olan ben değildim, Jayce idi.

Odadan çıkacağım sırada Anisa "Eserini gördün, kaçacak mısın?" dedi ve çıkmaktan vazgeçtim. Sesindeki suçlayıcı ton beni burada kalmaya ikna etmişti.

Kapıyı kapattım ve pencerenin önündeki koltuğa oturdum. Anisa ise Aiden'in elini tutarken bana bakmaya devam ediyordu. Bacak bacak üstüne attıktan sonra "Eserim falan değil. Ben böyle olmasını istemedim." dedim.

"Oldu! Aiden senin yüzünden bu halde. Dün geceden beri kanlı gözyaşları döküyorum ve bunun sebebi senin doymak bilmeyen şehvetin!"

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Ağzından çıkanı duyuyor musun? Karşında kraliçe var, haddini bil!"

Kafasını iki yana salladı."Senin kraliçe olman veya Jayce'in kral olması artık zerre umurumda değil. Umurumda olan şey Aiden, onunla olan evliliğim. Buna zarar veren herkes ise düşmanım."

"Neden kusuru başkalarında arıyorsun? Kendine bakman daha doğru olmaz mı?"

"Bizde hata yok, çevremizdekilerin kalbi kötü. Bu listede en başta sen varsın. Kendi evliliğinden bunaldın, Jayce seni memnun etmedi. Açgözlülükle hareket ettin, Aiden'e sahip olmak istedin."

Şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Neler dediğinin farkında değildi."Saçmalık! Ben evliliğime asla sadakatsizlik yapmam, Jayce'e sadığım ama senin bu cümlelerin gerçeği çarpıtıyor."

"Kral senin sadakatsizliğinin farkında ve bunu ortadan kaldırmak için benim kocamı öldürmeye kalkıştı. O soysuz fahişesiyle beraber yaptı. Düşündükçe deliriyorum. Hepsi senin yüzünden. Kral'ı delirten, Aiden'in üstüne salan sensin."

"Ben bir şey yapmadım! Aiden'e aşık değilim, benim aşkım ve sadakatim Jayce üzerine Anisa. Hayal dünyasında yaşamayı bırak, ben her daim Aiden'e karşı sınırlarımı bildim."

"Bilmedin! Kesinlikle onunla yatmak istedin." dedi ve ayağa kalktım. Bu kadar artık fazlaydı. O da karşıma gelmişti. Donuk mavi gözlerindeki kini daha çok görüyordum. Bugün ölsem hemen sevinirdi.

"Tipik Larastkalı kadınlar gibi düşüneceğim, anladığın dille konuşmak en güzeli olacak. Bence sen kendini suçlamalısın, Anisa. Kocanı elinde tutmayı başaramayan bir kadınsın, onu kendine bağlayamadığın için kocanın çevresindeki kadınları suçluyor, onların şehvet düşkünü olduğunu söylüyorsun. Aiden hiç suçlu değil mi? Madem ben onu yatağıma almak istiyorum, onunla beraber olmak uğruna her şeyimi riske atıyorum neden Aiden çevremde? O zaman Aiden de benimle olmak istiyor, benim kokumu ve tenimi seninkisinden daha çok arzuluyor. Sen benim yanımda istenmeyen kadınsın." dedim ve bana elini kaldırmıştı. Tam tokat atacağı sırada bileğini kavramış, sıkmıştım. Öyle çok sıkmıştım ki yüzü acıyla ekşimişti, bırak diye inlemişti. Bıraktığımda bileğini ovuşturmuştu.

"Bu dediklerinin, bu yaptıklarının bedelini ödeyeceksin. Kocamı senden ve senin büyülerinden kurtaracağım. Biz mutlu olacağız, sen ise işkenceler içinde kıvranacaksın. Larastka'nın idam edilen ilk kraliçesi olacaksın. Arkandan cadı, şehvet düşkünü, güneyli soysuz diyecekler."

Ona doğru bir adım attım. Aramızdaki mesafe kapanmıştı."Buna kalkışırsan sadece ben değil Aiden ölür. Sonuçta sözde yapmış olduğum sadakatsizliğin ortağı değil mi? Aiden'i sağ bırakırlar mı?"

"Hiçbir şey bilmiyorsun." diye fısıldadı.

"Asıl sen bilmiyorsun. Kaisra ile yakınlığının farkındayım, sana tutmayacağı sözler verdi. Benim düşüşüm adına Aiden'in hayatını karartmaktan vazgeçmeyecek."

"Yalan! Göreceksin Larastka'ya döndüğümüzde her şey bambaşka olacak. Buradaki son günlerinin tadını çıkar."

"Kimin son günleri olduğunu göreceğiz, Anisa. Şu an bile bu sözlerinin karşılığında senin ölüm emrini verirdim ama bakıyorum ki sen delirmişsin. Söylediğin yalanlarla kendini delirtmişsin."

"Senden korkmuyorum, Ana Kraliçe'nin gücüne güveniyorum. Onun gücüyle senin gibi arsızdan kurtulacağız." dedi ve güldüm. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Ne dediğini bilmeyen bir zavallıydı.

"Acaba ben ve Aiden'i aynı yatakta hayal ettin mi? Zira bu hayali gerçekmiş gibi savunabilirsin, dikkat et."

Gözlerini kısmıştı."Edepsizleşme!" diye tısladı. Ben ise ona gülümsedim.

"Sonuçta şehvet düşkünü arsız bir cadıyım, belki büyülerimle aklına bunu sokmuşumdur. Önlemini al diye söylüyorum." dedim ve yatakta uyuyan Aiden'e baktım. İlaçların etkisiyle uyuyordu. Anisa'nın bu düşüncelerinden haberi var mıydı, merak etmiştim.

"Senin sonun bu açgözlü, şımarık hallerinden dolayı olacak. Asla gerçek bir kraliçe olamayacaksın! Tarih seni cadı, şehvete düşkün bir kadın olarak yazacak." dedi ve omzumu silktim. Artık Anisa'yı ciddiye alacak değildim. Odadan çıkmıştım. Aiden'e Anisa yok iken bakardım.

Ne yapacağımı bilmiyordum. İşte yapayalnız kalmıştım. Kimsem olmadığı bir kez daha yüzüme vurulmuştu. Sorun değildi. Ben Esla'da yaşarken de yapayalnızdım. Yanımda sadece dayım vardı, beni öz kızı gibi seven ve ailesinden sayan oydu. Kendi ailesinin bana olan mesafesini umursamamıştı. Larastka'ya gidince bu iş değişir diye hiç düşünmemiştim. Kendi insanlarımın içinde bile yalnız iken yabancı topraklarda çevrem kalabalık olamazdı. Jayce ile aramda mesafeler oluyordu, tıpkı şimdi olduğu gibi. Aiden ise Kantre içinde bana yakın olan tek insandı. Onu bu yüzden sevmiştim. Sanırım dayımın boşluğunu kapattığı için daha çok bağlanmıştım. Şimdi ise onun yokluğu ile yapayalnızdım. Kimsesiz, tek başına. Boşluktaydım. Sorun olmamalıydı, sorun edersem boşluk beni yutardı.

Sarayın içindeki her yeri tek tek gezmeye karar vermiştim. Dayımdan bu yana neler değişti, bunu görmek istemiştim. Dayımdan bu yana çok şey değiştiği sarayda da görüyordum. Bir keresinde eski şatafat gitmişti. Daha ciddi, daha sade bir yerdi. Dayımın gururla ailesinin resimlerini sergilettiği koridorda başka resimler vardı. Altın rengiyle boyanmış çercevelerin yerini ahşap çerceveler almıştı. Resimlerde ise halk öyküleri, mitolojik resimler almıştı. Tablolardan birisi Ayashri ile dayımın arasındaki savaşı gösteriyordu. Ressam yaşanan dramı başarıyla tabloya yansıtmıştı. Dumanlar Esla'nın üstünde yükseliyor, kan ise her yerdeydi. Savaşan insanlar vardı. Yakut Sarayı'nın en tepesinde ise aşağıya düşen birisi vardı. Dayıma benziyordu. Onun bu sonu beni üzüyordu. Eğer burada olsaydım yaşar mıydı? Beni Jayce ile göndermeseydi belki ben de ölürdüm. Ayashri'nin beni koruyabileceğini düşünmüyordum.

Onun yanında olan tabloda ise Endarieh'in ölümü vardı. Tanrıça Yasher'in Endarieh'i öldürdükten sonraki sahneydi. Endarieh yerde kanlar içinde yatıyordu. Kırmızı kan mermer zemine yayılmıştı ve güllerin açmasına sebep olmuştu. Arynad dehşet içinde yerde yatan bedene bakıyor, Yasher'in yüzü ise garipti. Hem zaferi yüzünde yansıyordu hem de hüznünü görüyordum. İçimi en çok acıtan Endarieh yüz ifadesiydi. Başı yana düşmüş, kimsesizliğini vurgular biçimde masumdu. Yavaşça Endarieh'in yattığı kısma dokundum. Onun kanıyla beyaz, kırmızı güller açılmıştı. Arynad'ın bir diğer sembolü dikenli güllerdi. Bu güller Tanrı'nın merhametli sevgisini gösterirdi. Ressam ise bu tabloda bu merhametli sevginin Endarieh'in sonu olduğunu bu güllerle vurgulamıştı. Her şey farklı olabilir miydi? Endarieh Arynad'a bağlanmasaydı olurdu. İmkansız bir aşkı arzulamıştı, bedelini ödemişti.

Daha fazla bu tabloya bakamazdım,  üzülüyordum. Tabloya bakıp biri beni oradan alasıya kadar ağlayabilirdim. Yaşanan olayların sonucunda bu tabloya denk gelmek, hayatın küçük sürprizlerinden birisiydi. Arynad'an farklı olmak zorundaydım. Hem Endarieh'i hem de Yasher'i karşı karşıya getirmemeli, buna yönelik adım atmalıydım. Aksi takdirde bizim sonumuz onların sonundan daha kanlı, daha acımasız olacaktı.

Akşam yemeğinde herkes durgundu, masadan çıt çıkmıyordu. Yemekler yeniliyordu. Talayer ve Ayashri de birbirine karşı soğuktu. Onlar da aralarındaki sorunu aşamamış gibi duruyorlardı. Birbirilerine değmemeleri, yüzlerine bakmamaları bunun göstergesiydi. Talayer'in Ayashri'yi dizginlediğini düşünürken Ayashri'nin bunun olmadığını göstermesi, onu şok etmiş olmalıydı. Barışırlardı elbette ama Talayer'in aklında her daim bu olay olacaktı, biliyordum. Zavallı Talayer! Benim gibi sevdiği insanı taşımak zorundaydı.

Yemekten sonraki kukla oyunu gösterisi çocukları eğlendirmişti. Biz yetişkinler ise soğuk soğuk izlemiştik. Odaya çekilmiştik. Dün gecenin uykusuzluğuna rağmen hala kendimi dinç hissediyordum. Geceliğimi giydikten sonra yatağa geçmiştim. Arkamı dönecek iken Jayce bana seslenmiş, ona bakmıştım."Ne oldu?" dedim.

Jayce "Bütün gün yüzüme bakmadın, seni merak ettim."

"Tek başıma güzel vakit geçirdim. Beni merak etmene gerek yok."

Alaycı bir sesle "Aiden'in başında olmamışsın, şaşırtıcı!" dedi. Kaşlarımı çatmıştım. Anisa gibi hayal aleminde yaşıyor olamazdı.

"Jayce, laflarına dikkat et!"

"Aiden'e haddinden fazla değer gösteren ben değilim, Loya. Ona sınırını bildirmediğin için şu an o bu halde."

"Ben ona sınırını bildirdim, o da biliyor. Sen ve Anisa bu sınırı göremiyorsanız ben ne yapabilirim? Aiden ne yapabilir?"

"Aiden'in ne düşündüğü umurumda değil ama senin ne düşündüğün umurumda. Tehlikede olmanı istemiyorum ve buna çabalıyorum. Bugün Vadim söyledi, birileri anneme mektup göndermiş. Mektubun içinde ne yazdığından haberimiz yok. Tahminen bu yaşanan olay yazıyordu. Sonuçta Aiden yaralanıyor, hemen bu haber anneme iletilmeli değil mi?"

Şaşırmıştım."Annene mektup gönderildi ve bu durdurulmadı mı?"

"Hayır! Gönderen kişi fazlasıyla uyanık. Talayer'den şüpheleniyorum, annemle fazlasıyla samimi. Ondan bunun hesabını soracağım."

"Talayer'in bunu yapmasında bir çıkarı yok ki!" diye mırıldandım.

"Deme böyle! Talayer'i tanımıyormuş gibi konuşma. O sinsi her olaydan kendine çıkar sağlayacak bir şey bulur. Düşündükçe sinirleniyorum. Bugün benden Nizar'ı istedi ve bu mektup olayı ortaya çıktı. Eğer Nizar'ı ona vermezsem senin kimliğini anneme demekle tehdit etti."

"Talayer bunu yaptı ise tebrik etmeliyiz, sen ise yaptığın aptallığın bedelini ödüyorsun. Başka topraklarda Aiden'i öldürtmek istedin. Olayları kontrol edeceğini sandın ama işler karıştı. İyi oldu."

"Loya!"

Öfkeyle "Ne var? Gerçekleri söylüyorum, bu hoşuna gitmiyor diye dememezlik yapmamı bekleme. Karşında ezeceğin bir Larastkalı yok." dedim. O ise oflamıştı.

"Bana olan öfkenden gerçeği göremiyorsun. Annem bu olayı duyarsa sence ne olacak? Seni suçlu gösterecek, insanların tepkisini çekeceksin."

"Senin başarın olacak, senin sayende sanki hiç derdim yokmuş gibi bu olayı temizlemekle uğraşacağım."

"İyiliğin için olduğunu görmüyor musun? Neden bu kadar anlayışsızsın?" dedi. Sesi artık daha sinirli çıkıyordu. Hiç suçlu değilmiş gibi davranması beni sinir ediyordu.

"Anlayışsız mı? Tanrım! Anlayışsız olan sensin, hala yaptığın şeyin doğruluğunu savunuyorsun. Her şeyi ölümle çözemezsin, öyle bir dünya yok!"

"Benim kim olduğumun farkında değilsin. Ben Larastka Kralı Jayce'im, kıtanın yarısından fazlasına sahibim. Tek kelimemle her şey değişir."

"Kibirlenme, gün gelir o kibrinde boğulacağın olaylar yaşarsın." diye fısıldadım.

Gülmüştü."Bu sence de kulağa saçma gelmiyor mu? Hangi Larastka Kralı kibrinde boğuldu ki ben boğulayım?"

"Belki de Arynad ve Yasher bundan sıkılmıştır."

"Senin yaratıcılarının ne düşündüğü zerre umurumda değil. Her insan kendi hikayesini kendisi yazar."

"İyi o zaman sevgili Larastka Kralı. Ben uyuyacağım, daha fazla senin her şeyi ben yaparım tiradını dinlecek durumda değilim. İyi geceler!" dedim ve arkamı döndüm. Sinirle de yorganı çekmiştim. Zorla uyumaya çalışmıştım. Jayce'in dediklerini düşünürsem uykusuzluğa mahkum olurdum.

Aradan geçen birkaç gün Jayce ile aramdaki gerilimi yatıştırmamıştı. İkimizde inatçıydık. Eğer birimiz gardını indirirse aramızdaki buzlar erirdi. Fakat bu mümkün değildi. Jayce'in haksız olduğunu görmesini istiyordum. Aiden'i öldürmek istemesinin mantıklı olmadığını bilmesi lazımdı. Bunu öğrenmeli, Aiden'den özür dilemeliydi. Gerçi Aiden ondan özür falan beklemiyordu. Uyanmıştı ve hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Yatağında yatıyordu, beni güldürmek için elinden geleni yapıyordu. Aiden'in bu huyunu seviyordum. Başına felaketler gelse bile gülmeyi, yolunda ilerlemeyi biliyordu.

Ayashri ve Talayer ise aralarındaki sorunu aşmıştı. Talayer'in dediğine göre Ayashri bunun bir hata olduğunu kabullenmişti ve aralarındaki sorun aşılmıştı. Onların bu haline gıpta ediyordum. En azından Ayashri hatasını kabul ediyordu, Talayer ise onunla tekrardan dengeyi kuruyordu. Biz ise inat etmekle zaman harcıyorduk.

Aiden adımı seslendiğinde titreyip ona baktım. Yatağında yatıyordu, sargılar içindeydi. Aiden "Dalıp gittin, ne oldu?" dedi ve gülümsedim.

"Bir şey olduğu yok. Dalmışım." dedim. Ona Anisa ile yaşadığım tartışmayı anlatmamıştım. Uyuduğu süre boyunca neler yaşadığımı merak etmişti.

"Jayce yüzünden mi? Loya, elbette bu fırtınalı günler sona erecek ve güneşi tekrardan göreceğiz. Üzülmene gerek yok."

"Sana hayranım, sana yapılan kötülüğü unutabiliyor ve affedebiliyorsun. Jayce seni öldürmek istedi."

Derin bir nefes almıştı."Jayce'i affettiğimi kim söyledi? Kim unuttuğumu iddia etti? Sadece ben onun gibi kinci değilim, intikam peşine düşmem. Bu olayı unutmayacağım ama ona karşı insanlığımı da kaybetmeyeceğim. Hepsi bu."

"Bana kızıyor musun? Benim yüzümden oldu, ben senin ölümüne neden oluyordum."

"Loya! Böyle dememelisin, sen masumsun. Bu mesele Jayce ve benim aramda. Seninle ilgisi yok."

"Jayce'i kontrol ediyor olsaydım şu an sen bu halde olmazdın. Jayce beni kandırmış, onu kontrol edebildiğimi düşünmemi sağlamış. Oysa her şey yalan. Benden bir şeyler öğrendi ve daha da çok canavarlaştı."

"Öyle düşünme, sen Jayce'in kral olmasını sağlayan kişisin. Onu kontrol ediyorsun, lütfen."

"O zaman sen neden yataktasın? Neden yaralısın? Ben bir canavar yarattım, kral değil."

"Jayce'den şunu isterdim. Madem beni öldürmek istiyor, karşımda olmalıydı. Katiller göndermemeliydi. Korkakların yolunu kullandı."

"Zalimlerin yolu bu, Aiden. Korkaklar bu yolu tercih etmez. Zalimler ise kendilerine olan kibirlerinden dolayı öldürmek için başkalarını gönderir. Sonuçta hangi kibir budalası kendisindne aşağı olanı ciddiye alır?"

"Bu açıdan bakmamıştım."

"Gerçeği söylüyorum. Jayce'in kabullenmediği gerçek bu. Onun adına korkuyorum. Bir gün büyük bir darbe yiyecek ve enkazının altından kalkamayacak."

"Yanında sen varsın, o darbeden korursun. Endişelenmene gerek yok. Jayce asla kibrinin enkazında ezilmeyecek."

"Peki bir gün ben yanında olmazsam ne olacak? Buradan döndüğümüzde bizi nasıl bir Kantre beklediğini bilmiyoruz, buna yönelik endişelerim var. Geç kalıp kalmadığımı sorguluyorum."

Kaşlarını çatmıştı. Mavi gözleri merakla bana bakıyordu."Neye geç kalıp kalmadın?"

"Kaisra'yı ortadan kaldırma konusunda geç kalmış olabilirim. İşler iyice kontrolden çıkıyor, Aiden. Kantre'ye döndüğümüzde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." dedim ve kapı tıklandı. Gel dememle içeri Talayer'in şahsi koruması Raji girmişti. Saygıyla bana başını eğmişti.

Raji "Kraliçe Loya, Yönetici Talayer sizinle gideceği yeri hatırlatmam için beni gönderdi. Dün unutmuştunuz, hatırlarsanız."

Gülümsedim."Ah, doğru. Gidip hazırlanmam lazım. Sarayın bahçesinde bekleyeceğimi ilet." dedim ve Raji başını eğip gitmişti.

Aiden "Nereye gideceksiniz?"

"Ufak bir meseleyi halletmek istiyorum, hepsi bu. Önemli bir şey değil. Sen şimdi yat, dinlen. Hekimlerin ne dediğini biliyorsun. Yaraların yattığın zaman iyileşir."

"Sen nasıl istersen, Loya." dedi ve gülümsedim.

Aiden'in yanından ayrıldıktan sonra yatak odasına geçmiş, üstümdekileri değiştirmiştim. Basit, düz beyaz bir elbise giymeyi tercih etmişti. Sıcak yaz günlerinde koyu renk giyinmeye hiç gerek yoktu. Saçlarımı ise iki yandan ördürmüş, gümüş inciler sarkan zincir tokalara taktırmıştım. Sonuçta asaletimi, mevkimi belli etmeliydim. Hazırlandıktan sonra dışarı çıktım. Dediğim yerde beni bekleyen Ayashri'yi gördüm. Kırmızı tunik, siyah pantolon giymişti. Saçlarını atkuyruğu olarak toplamıştı. Onunla o korkunç olaydan bu yana konuşmamıştım. O gece dediklerinden sonra konuşma ihtiyacı duymamıştım. Konuşursam aramızdakiler derinleşirdi, bunu istemiyordum. Onun çizdiğim sınırı geçmesini istemiyordum. Sınırı geçerse ona olan bakışım değişirdi.

Beni gördüğünde gülümsemişti.Ben ise ciddiyetimi korumuştum."Neden buradasın?" dedim.

Ayashri "Talayer ile olan gezine ben de geleceğim." dedi ve yüzümü ekşittim. Bunu saklama ihtiyacı bile duymamıştım.

"Gerek var mıydı? Jayce ile gizli saklı başka planlar yapmanı bekliyordum. Bu sefer başarılı olurdunuz, ne dersin?"

"Loya, seninle bu konuyu konuşmak isterdim ama benden kaçtın. Şimdi ise neden yaptığımı özetleyeceğim, süremiz kısıtlı olduğu için. Bunu yaptım çünkü senin ölmeni istemedim. Tıpkı babam gibi Larastka'nın seni harcamasından korkuyorum. O kuzey topraklarında başka bir kurdun kanı dökülmemeli."

"Benim kanım meşru olmadığını biliyorsun, üstelik benim senin korumana ihtiyacım yok."

"Sen ne kadar inkar etsen de seninle ben kardeşiz. Gayrimeşru olup olmaman umurumda değil.İkimizde Abshek'in soyundan geliyoruz."

"Abshek'i babam olarak görmüyorum, tatlım. Seninle kardeşçilik oynamak ise aklımın ucundan  bile geçmiyor. Ne benim hayatıma karış ne de ben senin hayatına karışayım. Ne dersin? Bence oldukça mantıklı bir anlaşma olur."

Bana doğru bir adım atmıştı. Kolumu tutarken yüzündeki ifade yumuşaktı."Senin neden böyle davrandığını biliyorum. Ailen olmadığı için böylesin, yalnızlığa alıştın ama böyle olmak zorunda değil. Ben varım, sen istemesen de sana destek olacağım."

"Bunu istemiyorum!"

"Şunu unutma, Loya. Burası senin evin. Kantre üstüne üstüne geldiğinde, bir gün oradan ayrılmak zorunda kaldığında burası sana kucak açacaktır." dedi ve Talayer gelmişti. Arkasında bir at arabası vardı.

Talayer "Hanımlar, göze çarparak gitmeyelim. Arabaya binin." dedi. Ayashri'yi umursamadan arabaya binmiştim. Onun dediklerini umursamamalıydım. 

Araba boyunca konuşmamış, susmuştum. Nereye gittiğimize dair soru sormamıştım. Araba durduğunda ilk önce Talayer inmişti. Ardından bize gelin demişti. Küçük bir köye gelmiştik. Ahşaptan evler vardı. İnsanların kimileri hayvanlarıyla uğraşırken kimileri evlerinin önün süpürüyordu. Sakin bir köy yeriydi. Ardından köyün çıkışına yakın bir evde durmuştuk. Talayer ahşap kapıyı çalmıştı ve kapıyı açan orta yaşlı bir adamdı. Kır saçları omuzlarına değiyordu, yorgun bir yüzü vardı. Talayer'i gördüğünde gözleri iri iri olmuştu. Saygıyla karışık korkuyu görmüştüm.

Talayer "Bizi içeri al, Balran. Sana çok özel birisini getirdim. Hayatını koruyacak bir isim." dedi. Adamın gözleri bendeydi. İçeri girin derken sesi kısık çıkmıştı.

İçerisi küçüktü. Pencere önünde divanı ve koltuğu vardı. Mutfakla salonu birleşikti. Mutfak tezgahının üstünde şarap şişeleri devrilmiş, kirli tabaklar üstüste birikmişti. Kendi halinde yaşayan birisi olduğu çok açıktı. Yalnızlığıyla mutlu olmalıydı ama birazcık temizlikten ölmezdi. Divana üçümüz otururken o çekingen bir şekilde koltuğuna oturmuştu. Gergindi, korkuyordu. Talayer'e baktığımda o oldukça rahattı.

Ayashri "Balran, karşında Larastka Kraliçesi Loya var. Loya senin karşında senin kimliğini bilen Balran var. O, doğumunla ilgili son şahit."

Balran ayağa kalkmış, hızla eteğime yapışmıştı. Çaresiz bir sesle "Hanımım, lütfen beni yaşatın. Lütfen beni öldürtmeyin. Sırrınızı ömrüm boyunca saklayacağım." dedi. Adamın gözlerine bakarken kendimi tuhaf hissetmiştim. Bu adam şu an Kaisra'nın elinde olsaydı neler olurdu? Ölürdüm. Jayce'in elinde olsaydı, Balran ölürdü. Evet, sefil bir hayatı olduğu açıktı ama her yaşam yaşam değil miydi?

"Seni öldürtmek gibi bir niyetim yok, Balran. Tek isteğim sırrımı saklaman." dedim ve adam eteğimi öpüp başının üstüne koymuştu. Ne kadar korkmuştu ki eteğimiöper hale gelmişti.

Talayer "Sana verdiğim sözü tuttum, Loya. Jayce'e bu adamı vermedim, vermeyeceğim. Sadece Nizar'ı bana verirse teslim edeceğimi söyledim." dedi ve ona baktım. Oldukça rahattı. Jayce geçen günlerde onun Kaisra'ya mektup gönderdiğini demişti. Bunu yapacağına inanmamıştım çünkü sınırlarını bilir diyordum. Şimdi ise Nizar konusunda her konuyu avantajı yapmak istiyordu.

"Herhalde bu zavallı adamı verecek değilsin. Üstelik Nizar konusunda benim hayatım pazarlık konusu olamaz!"

"Elbette bunu yapmam, beni tanımıyormuş gibi yapma. Seninle bu konuda daha önce mektuplaşmadık mı? Bu adam yerine sahte bir adam vereceğim, konu kapanıp gidecek. Tabii Jayce Nizar'ı bize verirse olacak olan bu. Vermezse ölü bir adamı Kaisra'ya yollayacağım, Kaisra'dan Nizar'ı isteyeceğim ve Jayce ile Kaisra çarpışacak. Bu konuda zararda değilsin."

Ayashri "Tabii sen buna el atabilirsin. Jayce'i ikna et, Loya ve Azinizar'ın kurulmasını sağla. Nizar kanayan bir yara, Larastka'ya zarar verecek. Buna engel olmak istemez misin?" dedi ve güldüm.

"Tanrım! Beni güldürüyorsun. Jayce'e bunu dersem kendi ülkeme ihanet etmiş olurum. Siz Nizar'ı alırsanız önünüze kimse geçemez, bunu göremeyeceğimi mi sanıyorsunuz? Ne Nizar Azinkayt'ı alacak ne de Azinkayt Nizar'ı! Jayce de böyle düşünüyor, bundan emin olun." dedim.

Talayer adama bakarken "Hakketmediğimizi mi düşünüyorsun, Loya? Sizden krallık olmayı istediğmizde hakkedilmesi gerek demiştin. Bu zamana kadar yaptıklarımız size yetmedi mi?" dedi.

Derin bir nefes aldım."Talayer, üzgünüm ama kendi yönettiğim ülkemin çıkarları doğduğum topraklardan daha önemli. Orası benim ve neslimin geleceği. Beni anlayın."

Ayashri "Kehaneti durduramazsınız, farkında ol."

"O deli saçmasını umursayan kim? Kehanetlere göre ülkeleri yönetecek olsaydık hükümdarların baş danışmanları falcılar olurdu. Bu konuda kararım kesin." dedim ve ayağa kalktım. Daha fazla burada kalmak istemiyordum. Evet, adamı görmüştüm. Onun benim için zararsız olacağını anlamıştım. Üstelik burada kalarak Azinizar baskısı altında kalmak istemiyordum.

"Kehanet geleceğimizi aydınlatıyor, Loya. Sen de o kehanetin içindesin. Şahin en yükseğe uçtuğunda, kuzgunun çığlığı dört bir yanı saracak. Söyle bana, şimdi bu şahin değil misin?"

"Ben zaten en yüksekteyim, bak buradayım ama bir çığlık duyamıyorum."

Talayer "Belki de yeterince yükselemedin, kehaneti ciddiye al. Ülkeni düşünüyorsan yap bunu."

İç çektim. Bu aptal kehaneti düşünecek durumda değildim."Gidelim artık. Bu adamı kendi halinde bırakalım ve konu kapansın."

"Sen nasıl istersen. Bu konu için seni zorlamak anlamsız. İçin rahat olsun, bu adam sonsuza dek susacak, burada kalacak."

"Güzel!" dedim ve dışarı çıktım.

Geleceğimi bir kehanete göre şekillendiremezdim. Kendi arzularımla geleceğimi şekillendirmek istiyordum. Bunun için çabalıyordum. Zalimler yoluma çıksa bile ben kendi doğrularımla savaşıyordum. Jayce bile bu konuda beni durduramazdı. Kendi inandığım konularda sonuna kadar savaşacaktım. Aynı zamanda sevdiğim herkesi koruyacaktım. Gücüm hem yaşama hem ölüme hükmedecekti. Bunu yaparken zalim olmayacaktım. Vicdanımı ne olursa olsun öldürmeyecektim. Jayce beni ne kadar kırarsa kırsın onun da yanında olacaktım. Eğer kibri yıkılırsa beraber enkazın altında kalacaktık. Sonuçta bu zamana kadar beraber gelmiştik, bundan sonra da beraber devam edecektik. Aramızda ne kadar büyük uçurum olursa olsundu.

Dörtlünün konuşmasını nasıl buldunuz? Loya'nın suikaste tepkisi nasıldı?

♕Anisa-Loya tartışmasında düşünceniz nedir? Loya Anisa'ya karşı bir hamle yapmalı mı?

♕Jayce-Loya tartışmalarında haklı olan kimdi? Nasıl barışırlar?

♕Aiden'in Jayce olan bakışı için düşünceniz nedir? Ters bir şey yapar mı?

♕Ayashri-Loya abla kardeş olur mu? Yoksa bu ihtimal öldü mü? Loya'nın bu konudaki düşüncelerini nasıl buluyorsunuz?

Bir dahaki bölüm Jayce olacaktır! Sevgilerle!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top