Kıskançlık◑

◑BÖLÜMÜ OYLARSANIZ VE YORUMLARSANIZ SEVİNİRİM!

EĞER GÜNCELLEME BİLDİRİMİ GELMİYORSA KÜTÜPHANEDEN ÇIKARIP, BİR DAHA EKLEYİN VEYA BENİ TAKİP EDİN.

Bölüm Şarkısı: LXE feat. Edison - Она меня забыла

Yayınlanma Tarihi: 19.07.2019

Aşağıda Karran, Yatin, Latika var.

İyi Okumalar!

Larastka Krallığı/Azinkayt Bölgesi - Esla - Yakut Sarayı

Talayer

Karran ile dövüşüyordum. Basit bir antremandı ve kendimi zorlayacak bir rakip seçmiştim. Daichin'in izinden giden bu adamdan daha iyi birisini bulamazdım. Hamleleri zorlayıcı ve yorucuydu. Dövmeli yüzünde ise beni yenmek için hırs vardı. Kara gözlerdeki hırs ise beni daha da hırslandırıyordu. Mızrağım tahtadan olsa bile acımadan sırtına vuruyordum. Tabii Karran'da bana acımıyordu. Acıyı umursamıyorduk ve kazanmak hedefimizdi.

Elimdeki mızrak düşmüştü. Karran sırıtmış ve hızla saldırırken kendimi geri çekmiştim. Bana yaptığı gibi eline tekme atmıştım ve kılıcı düşmüştü. En sonunda Karran pes demişti ve yere oturmuştu. Terlemişti ve derin derin nefes alıyordu. Ben de yanına oturmuştum.

Karran "Güzel bir dövüştü, Talayer." dedi nefes nefese.

"Buna ihtiyacım vardı." dedim ve bana dikkatle baktı.

"Neden?"

"Kafamı dağıtmak için. Misha ve Adag bildiğin gibi Larastka'ya gittiler ve  onlardan bir haberimiz yok. Nasıl karşılandılar, ne oldu bilmiyoruz. Jayce ve Loya'yı Misha buldu mu, Adag Kraliçe Kaisra ve Kral Arnav'a anlattı mı gibi sorular aklımda dolanıp duruyor."

"Bu sorulardan daha fazlası var olduğuna bahse girerim. Seni tanıyorum, kuzen. Önünü görememek senin için bir işkence." dedi ve kafamı yavaşça salladım. Beni gerçekten tanıması üzücüydü. Karran'dan önceden hoşlanmazdım ama son zamanlardaki olaylarda oldukça yardımı olmuştu. En basiti Ayashri ile evlenmemin yolunu açmıştı.

"Esla'yı aldık, Azinkayt bizim. Her şey böyle gözüküyor ama değil. Kuzey'in emrine bağlıyız. Onlar hayır derse biz bir hiç oluruz. Azinkayt'dan sürülürüz."

"Nizar'a da giremezsiniz artık. Kraliçe Elzira'nın izni olmaz. Kral Dinuri'nin devri bitti." dedi ve gökyüzüne baktım. En son kendisi hastaydı ve yönetimi veliaht kızına  devretmişti. Daha sonra ne oldu, bir haberimiz yoktu.

"Umarım kendisi yaşıyordur." diye mırıldandım.

"Amidral kalbinin sesini duysun ve Ükhel'i engellesin. Böylesine tehlikeli bir dönemde Kral'ın Nizar'ı yönetmemesi gerçekten büyük bir zarar. Nizar'ın Bilge Kral'a ihtiyacı var."

"Yaratıcılar üstümüzde oyunlar oynamayı sever, bilirsin. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki her şey oldukça fazla."

Omzunu silkerek "Belki de yarattıkları bu insanlara ders vermek istiyorlardır." dedi.

"Belki de oynadıkları oyunlardan sıkıldılar ve yeni bir oyun yapıyorlardır. Gerçekten onları anlamak zor." dedim ve Karran güldü.

"Sana katılıyorum." dedi gülerek.

"Peki sen ne yapacaksın? Tekrardan göçebe mi takılacaksın?" dedim merakla. O ise elinin üstündeki Daichin sembolleri olan dövmelere bakıyordu.

"Yanınızda olmam Daichin'i memnun edecektir. Savaşın Yüzü için savaşıyorum ve her savaşım ona yapmış olduğum bir ibadet. Burada ise Daichin'i memnun edeceğim birçok şey var."

"Buradaki savaşlar kılıç ile değil."

"Sonuçta savaş değil mi? Akıl veya kılıç, ne fark eder ki? İkisi de birer silah, Talayer."

"Aklımızı daha iyi kullanmamız lazım. Akıldan üstün başka bir silah yoktur."

"Kesinlikle! Buna katılmamak aptallık olur. Peki kalpler ne olacak, duygular ne olacak? Onlarda birer silahtır ve kullanıldığında oldukça ölümcül oluyorlar."

"Duygular." diye mırıldandım.

"Şansımız mı değil mi, bilmiyorum. Bizim dönemimizde duygular oldukça güçlü. Aşk ve nefret. İkisi de birbirine karışmış durumda. Beni bu çok endişelendiriyor."

"Neden?"

"Duyguların sebep olduğu felaketler acımasız olur. Mesela nefretin sebep olduğu olaylar yüzünden ülkeler acı çekebilir. Talayer, zeki bir adamsın anla ne demek istediğimi."

"Nefret yüzünden Azinkayt acı çekmeyecek."

"Ayashri Jayce'in izlerini sildi, gömdü ama Jayce bunu yapabildi mi buna emin olamıyorum."

"Neden bunu konuşuyorsun ki? Anlamı yok artık. Geçmiş geçmişte kaldı ve bitti. Ayashri benimle evlendi ve Jayce Loya ile evlenecek. İkisinin tekrardan bir araya gelmesi imkansız. İkisi de birbirini unutmak ve kendi yollarında yürümek zorundalar."

"Ben uyarmak istemiştim." diye mırıldandı.

"Uyarman gereken bir şey yok. Jayce Azinkayt'dan nefret edecek, bu açık ama adil davranmak zorunda. Kişisel sebeplerden dolayı ülkeye acı çektirirse hayal ettiği gibi tarih onu büyük hükümdar olarak yazmaz."

"Fakat Ayashri'ye artık daha kolay zarar verebilir, ben bundan daha çok korkuyorum. Prens Jayce'i büyüten buradaki olaylar oldu ve Kral Jayce olarak artık daha acımasız olacak."

"Zarar vermeyecek! Ayashri kendisini korur ve ben varım." dedim sinirle ve hayatım diyen neşeli, çocuksu sesi duyunca ayağa kalkmıştım.

Arkamı döndüğümde bana gülümseyen minyon sevgilimi gördüm. Saçları rüzgarda dans ediyordu. Mavi bir tunik giymişti ve bu ona yakışmıştı. Esla'ya inmişti ve oradaki insanların yaralarını sarmak istiyordu. Onların arzularını dinlemek bile gücünü sağlamlaştırıyordu. Tek gitmesini istemediğim için yanına Veran'ı almıştı. Esmer kadın, sadık bir gölge olarak Ayashri'yi izlemeyi kabul etmişti. Kendisi hem Ayashri'nin özel savaşçısı olacaktı hem de özgür bıraktığımız köle askerlerin komutanı olacaktı. Onlara yeni bir ev verdiğimiz için Veran mutlu olmuştu.

Ayashri yanıma gelmiş ve bana sarılmıştı. Yasemin kokusunun güçlü etkisi ile gevşemiştim. Karran'ın dediklerinin elbette ben de farkındaydım ama karar vermek için acele etmek istemiyordum. Larastka'ya gitmeli ve Jayce'i bizzat gözlemlemeliydim. Ayashri'ye olan hislerinden kurtulmuş olduğuna inanmak istiyordum ama asla olamıyordum. Bu berbat bir durumdu. Jayce'in hayaleti Aya ile ilişkimde yoktu ama Aya'ya zarar vermek için çevremizde dolanıp duruyordu. Açıkçası bu durumda beni en iyi anlayacak kişi Loya olurdu. Onun durumu benden daha zordu.

Ayashri'nin güzel gözlerine bakarak "Hoş geldin, sevgilim." dedim ve dudaklarını yavaşça öptüm.

Ayashri "Evime geldim." dedi gülümseyerek.

"Nasıl geçti?"

"Oldukça güzeldi. Çocukları dinledim, kadınları dinledim, yaşlıları dinledim, erkekleri dinledim. Herkesi dinledim ve herkesin hayalini gördüm. Ortak bir hayalleri var. Azinkayt'ı yeniden ayağa kaldırmak ve bunun için çalışmaya hazırlar." dedi umutla.

"Onlara bu azmi veren sen oldun." dedim yanağını okşayarak.

"Onların da azmi olmazsa bize ne güç verecek ki? Hadi, saraya geçelim. Üstün başın toz olmuş." dedi ve koluma girip, beni sürüklemişti.

Saraydaki odamıza çekilmiştik. Dranil'in kullandığı her şeyden kurtulmuştuk ve daha mütevazi eşyalarla yatak odamızı donatmıştık. Kendi paramızla yapmıştık bunu. Bomboş olan hazineye yük olmanın anlamı yoktu. Zaten saray büyük bir gösterişten arınmıştı. Daha ciddi, daha mütevazi bir havaya bürünmüştü ve bu iyi olmuştu. Dranil'i halktan uzaklaştıran onun yersiz gösterişi olmuştu. Gücünü gösterişiyle göstermek isterken halktan kopmuştu.

Aya'nın ısrarları üzerine duş almıştım. Saçlarımı kurulamış ve giyinmiştim. Onun yanına oturduğumda ise güzel yüzü düşünceliydi.

"Ne oldu?" diye fısıldadım ve iri gözler bana baktı.

Ayashri "Larastka beni düşündürüyordu." dedi sessizce.

Yanağını okşarken "Oradan gelecek cevap, seni korkutuyor ama korkmamalısın. Loya ve Jayce, bizi seçmek zorundalar. Bunu biliyorsun, Dara." dedi.

"Bunu bilmek beni korkutmuyor, beni korkutan bunun karşılığında ödeyeceğim bedel. Jayce'i tanıyorum. Bunu kendisi için kullanacak."

"Diz çökmek hakkında konuşmuştuk."

"Konuştuk ama içime hala sinmiyor. Başka bir çarem yok, bunu da biliyorum. Peki geçmişe dönebilme hakkımız olsaydı, yine bana Jayce mi Azinkayt mı denilseydi yine Azinkayt'ı seçerdim. Azinkayt bana büyük hayaller verdi, seni bana verdi." dedi ve elimi tutmuştu.

"Jayce'i de seçebilirdin." diye mırıldandım.

"Jayce. O bana her şeyi sunmaya hazırdı ama hayır, her şeye sahip olamazdım. Her şeye sahip gibi görünüp hiçbir şeyim olurdu. Kuzey beni boğardı, Jayce beni boğardı. Jayce bana acıdan başka bir şey veremezdi, vermedi."

"Artık ikinizde kendi yolunuzdasınız. O Kral Jayce olacak ve Larastka'yı yönetecek."

"Bir gün karşı karşıya geleceğiz. Ben bağımsızlığımı isteyeceğim. Diz çöksem bile boyun eğmiş olsam bile ondan bağımsızlığımı almak istiyorum. Bağımsızlık benim hakkım, bizim hakkımız. Hiçbir ülke başka bir ülkenin boyunduruğu altında yönetilemez."

"Buna katılıyorum. Bağımsızlığımızı alacağız, Ayashri sana söz veriyorum. Bunun için ölmeyi göze aldım."

"Ben de aldım. Bağımsızlığı kazanmak uğruna ölebilirim, bu beni korkutmuyor. Annem her daim ölümden korkmadığını söylerdi. Son anında bile korkmadı."

"Bundan önce Azinkayt'ı geliştirmeliyiz."

Gülümseyerek "Nizar'ı almalıyız. Nizar'ı hakkeden hükümdar burada iken bir başkası o toprakları yönetemez." dedi ve güldüm.

"Yapılacak birçok iş var ama biz şu an belirsizlik içinde yüzüyoruz. Küçük adımlar artık bana yetmiyor, büyük işler yapmak istiyorum."

"Elbette bu belirsizlik sona erecek. Acaba şu an Loya ne durumda mesela? Onun için daha kötü değil mi? Herkes onun durumunu biliyor. En azından Dranil durumunu biliyorlar."

"Ablan olduğu gerçeğini saklayacaksın değil mi?"

Gözlerimin içine bakarak "Saklamam onun içinde, benim içinde çok iyi olacak. O hainin kızı olarak anılmak istemiyor, ben ise istiyorum. İkimizde kendi gücümüze yarayacak durumu bilirken neden bozalım ki?" dedi.

"Kesinlikle benim küçük, tatlı Aya'm." dedim gülümseyerek ve elini öptüm.

Beraber akşam yemeği için yemek salonuna inmiştik. Güz yağmurları, dışarıdaki yemek keyfimize son vermişti. Burada samimiyetlerine güvendiğimiz insanlar vardı. Onların sohbetleri eşliğinde yemeğimizi yiyor, ufak ufak eğleniyorduk. Elbette ciddi konular da konuşuluyordu.

Önümdeki haşlanmış tavuğu keserken Ayashri patates salatasını yiyordu. Bir yandan da Prasad'ı dinliyordu. Prasad, kendisini toparladığına dair şüphelerim vardı ama bize elinden geldiğince yardım etmeye hevesliydi. Soğuk bir havaya bürünmüştü. Yamuna onu darmaduman etmişti. Vedalaşmaya gerek duymadan terk etmişti ve kuzeyde Vadim ile beraberdi. Güç uğruna Prasad'ı bırakmıştı ve bu ona ders vermiş olmalıydı.

Latika ise abisine göre daha mutluydu. Mavi gözleri oldukça neşeliydi. Onu da anlıyordum. Artık Loya'nın gölgesinde kalmıyordu. Kendi başına vardı. Sarayda kalıyor olması bazı kesimleri rahatsız ediyor olsa bile bunun için en kısa sürede bir çözüm bulacaktık. Latika'da bunun bir sorun olduğunu biliyordu ve anlıyordu. Sonuçta şu an onun olması gereken yer zindanlardı. Babasının hainlik suçuyla yargılanmak, cezalandırılmaktı. Cezası ise Leydi Selange'ye verilen ceza olurdu. Düşük seviyede bir genelevde ömür geçirmekti. Bu Latika gibi birisine hiç adil olmazdı.

Latika "Larastka'dan hala ne bir haber var, ne de başka bir şey. Kraliçe Kaisra'dan bir haberci beklerdim." dedi ve Tarun ona baktı. Tarun da sarayda yaşayan birisi olmuştu. Ayashri onu baş danışman yapmıştı. Bana göre oldukça doğruydu. Onun zekasından yararlanmamız lazımdı. Önü açık bir siyasetçi olacaktı.

Tarun "Kraliçe bence şu an küçük oğlu ile uğraşıyor. Bu yüzden aklıma biz bile gelmiyoruzdur." dedi ve kadehini yudumladı.

Tek kaşını kaldırarak "Kraliçe'nin gücü her şeye yeter deniliyordu." dedi. Bakışları sorgulayıcıydı. Tarun ise bu bakışlara alaycı bir gülümseme ile karşılık vermişti.

"Kraliçe kendisinin küçük bir kopyası ile uğraşırken mi gücü her şeye yetecek? Latika, şunu bilmelisin ki insan kendisinden olanla savaşırken tüm gücünü kullanmak durumundadır."

Ayashri Prasad ile konuşmayı bırakmış, Tarun'a bakmıştı. Ayashri "Prensin annesinin soluk kopyası olduğunu nasıl bilebiliyorsun?" dedi merakla.

"Siz burada yok iken bildiğiniz gibi tüccarlığı ben üstlendim. Talayer'in Larastkalı dostlarından bana Kraliçe'yi anlatmalarını istedim. Anlattıkları doğrultusunda Jayce'in annesinin kopyası olduğunu düşündüm."

"O hep annesinden nefret ederdi. Annesinden iyi bahsettiğini duymadım. Onu annelik yapamaması yüzünden suçlardı."

"Annesinden nefret etmesi ona benzemeyeceği anlamına gelmiyor, sevgilim." dedim ve Ayashri'nin bakışları düşünceli bir hal aldı.

Tarun "Soğuk hırsı, soğuk kibri, soğuk öfkesi annesine benzerken istediği kadar Prens annesine kızsın. Hiçbir güç onu annesine benzemekten alıkoyamaz."

Prasad "Babam o kadına hayrandı. Gücü harika bir şekilde kullandığından bahsederdi." dedi ve kız kardeşi gözlerini devirdi.

Latika "Aynı babam o kadından nefret de ederdi, abiciğim. Kibrinden nasıl bahsettiğini hatırlar mısın?" dedi ve Prasad bunu umursamamıştı. Omzunu silkmiş önündeki haşlanmış tavuktan bir parça kesmişti.

Ayashri "Açıkçası Kraliçe'nin Dranil hakkında düşüncelerini duymak isterdim."

Tarun "Larastka'ya gidildiğinde bizzat sorarsın." dedi hevesle.

"Kraliçe ile sohbet etmek, ilginç olacak. Bir piçi ve bir fahişeyi karşısında görmekten ne kadar memnun olacak?" dedim ve Ayashri bana baktı.

Ayashri "Soyluluğun bir işe yaramadığını görmüş olacak. İnsanların arkamızdan neler dediğini tahmin edebiliyorum ama biz onlara yanıtımızı çok güzel vereceğiz, sevgilim." dedi gülümseyerek.

Karran "Bir an önce yönetim yetkisini alabilseniz keşke." dedi yüzünü ekşiterek.

Omzumu silkerek "Hayatta her istediğimiz hemen olsaydı keşke, değil mi?" dedim. Daha sonra sürahiden kendime pirinç şarabı doldurmuştum.

Latika "Yine de bu zamana kadar yaptığınız şeyler de az değil. Esla'yı toparladınız."

Ayashri "Bunlar yeterli değil. Daha fazlasını yapmamız lazım." dedi soğukça.

Prasad "Bunun için vaktin olacak, merak etme. Ömrünün sonuna kadar bu toprakları yöneteceksin." dedi yumuşak bir sesle.

"Benden sonra ise Talayer ile benim çocuklarım yönetecek." dedi ve Latika içtiği suyu bırakıp, öksürük krizine girmişti. Daha sonra şaşkınca bakmıştı.

Latika "Ne?" dedi şaşkınca.

"Doğru duydunuz, Ayashri ile bir hayalimiz bu. Azinkayt'ın yönetimini, bizim soyumuzdan devam etmesini istiyoruz. Bir hanedanlık kurulması doğru olmaz mı?" dedim.

"Babamda bunu hayal ediyordu ama Loya'da karar kılmıştı." dedi kuşkuyla.

Karran "Ayashri ve Talayer'in Dranil gibi evlat edinecekleri bir yeğenleri yok." dedi ve Ayashri ile bakıştık. Gerçeği biliyorduk ama dostlarımızın bilmesine hiç gerek yoktu.

Ayashri "Baban bunu hayal edebilir ama bizim gerçekleşecek. Azinkayt bir krallık olmayı hakkediyor. Neden bizlerde hanedanlığımızı kurup krallık olarak yönetilmeyelim? Larastka'nın seçeceği birileri yerine Nizar gibi kendi hanemiz yönetebilir." dedi hevesle.

Tarun "Larastka'nın bunu onaylayacağından şüpheliyim, Ayashri." dedi ve Ayashri gözlerini devirdi.

Karran "Nizar Larastka için her daim bir baş ağrısı oldu ama Azinkayt oldukça sömürüldü. Larastka başka bir baş ağrısı istemez." dedi sakin bir sesle.

"İstemesinler, buna saygı duyarız bizde!" dedim alaycı bir şekilde.

Latika "Larastka'dan korkmuyorsun." dedi ciddi bir şekilde. Mavi gözlerine bakarken annesine benzediğini düşünmüştüm. Rakhi ve diğerlerinin davası birkaç gün içinde görülecekti. Halka açık bir dava olacaktı. Cezaları ise Ayashri ile ben verecektik. Bunun için Larastka'dan izin almaya ihtiyaç duymamıştık.

"Larastka'dan korkarsam yapmak istediklerimi yapamam." dedim sakin bir sesle ve konuyu değiştirmiştim.

Gecenin sonunda ise odamıza çekilmiştik. Ayashri'ye sarılarak uyumuştum. O da bana sarılmıştı. Arada anne, hayır diye mırıldanıyor ve korkuyordu. Cesaret gösterilerinin altında derin bir korku saklıydı. Savaş onu da yıpratmıştı. Tahmininin ötesinde olaylar yaşanmıştı.Dranil'in şehri yok etmek isteyeceğini tahmin edememişti. Onun gerçekten Azinkayt'a sadık olduğunu düşünmüştü ama bu hata olmuştu. Binlerce insanın ölümüne ve tarihi şehrin neredeyse yıkımına neden olan büyük bir hataydı. Üstelik öz annesi ölmüştü. Bunlar kaldıramayacağından daha ağır yüklerdi.

Sabah olduğunda ise gece hiç korkmamış gibiydi. Neşeli ve çocuksuydu. Yanımda cıvıl cıvıl konuşuyordu ve ona gülümsüyordu. Kabuslarından bahsetmeye kalksam konuyu değiştiriyordu. Bu kabuslarla yüzleşmeyi erteliyordu ama anlamı yoktu. Yüzleşmezse kendisine daha çok zarar verirdi.Belki de bu konuda ona yardımcı olmam gerekiyordu.

Okuduğum kitabı bırakmıştım. Odadan çıkmıştım ve Jayce'in kullandığı odalara gelmiştim. Bu odalar kilitliydi ve kimseye daha verilmemişti. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. Ne ben, ne Ayashri böyle bir emir vermiştik. Sadece kullanılmamasında hem fikir olmuştuk. Yavaş yavaş yürümüş ve kapının koluna dokundum. Yavaşça yatak odasını açmıştım. İçerisi havasızdı. Bordo çift kişilik yatağı tam karşımdaydı. Yatağın yanında ceviz ağacından yapılmış komidinleri vardı. Büyük dolabı ise banyo kapısının sağında kalıyordu. Duvarın soluk bordo rengine uyan koltukları vardı. Dolabı açtığımda ise giysilerini görmüştüm. Her şeyini burada bırakmış olamazdı, değil mi? Giysi dolabında herhangi bir şeyi yoktu. Öksürük sesi duyunca arkamı döndüm ve kurnaz bir gülümsemeyle beni izleyen Yatin'i gördüm. Tilki yüzlü adam, diğer saraylılara göre şanslıydı. Bize yardım ettiği için özgürdü ve saraydaki koltuğunu korumuştu. Tabii daha düşük bir makama getirilmişti. Yine de bu onun için bir sorun değil gibi duruyordu. Sonuçta güce yakın iken makamın ne önemi vardı ki?

Yavaş yavaş ona doğru yürüdüm ve gülümsedim. Onun yanına geldiğimizde ise Prens Jayce'in odasına baktık.

Yatin "Sanki hala bu odada yaşıyor gibi hissediyorum."

"Artık ait olduğu yerde. Larastka'ya gitti." dedim.

"Kral olmaya gitti ve olacak gibi duruyor. İnsanlar bu konu için bile bahis oynuyorlar!" dedi alaycı bir tavırla.

"Olmayan paraları ile nasıl bir bahis oynanıyor, anlamış değilim."

"Ah, efendim! Larastka insanları oynuyor. Azinkaytlıların öyle bir şansı var mı? Zor bir savaştan çıktık ve paralarımızı bunun için harcamamız anlamsız."

"Larastkalılar ne yaparsa yapsın, umurumda değil ama kendi insanlarım umurumda."

Derin bir nefes aldıktan sonra "Prens Jayce, diğer Larastka krallarından farkı güneyi görmüş olması ve bu onu tehlikeli kılmıyor mu?" dedi.

"Tehlikeli kılıyor olabilir." diye mırıldandım.

"Leydi Ayashri ile kaçtıktan sonra Prens Jayce daha farklı bir kimliğe büründü diyebilirim. Bir yandan derin bir aşk acısı yaşıyordu ama bir yandan Loya ile gönlünü eğlendirdi."

"Ayashri ve Leydi Loya demen daha uygun olur, Yatin. Ayashri, bir leydi olmayı kabul etmiyor. Prens'in acı çektiğine nasıl eminsin?"

"Prens'in mektuplarını okudum ve Dranil'e sunmuştum. Ah, o yazılanları okusaydın kesinlikle deliye dönerdin." dedi ve Yatin'e baktım.

"Ne yazıyordu?" dedim ve aklıma düğünde gelen mektup gelmişti. Ayashri onun önemsiz demişti ama canımı sıkmıştı. Şimdi de sıkıyordu.

"Neler yazıyordu demeliydin, Talayer. Ayashri'ye olan hasreti, ona olan saplantılı aşkı, bedenleri birleşmese bile ruhlarının her daim bir olduğu gibi şeyler yazılıydı. Dranil bunları okurken eğlenmişti ve içlerinden en hafif olanı gönderdi. Gerçi etki etmemiş."

"En hafifi mi?" diye fısıldadım.

"Evet, en hafifi! Prens Jayce, Leydi Loya'yı sevebilir ona aşık olabilir ama Ayashri'nin boşluğunu değil Leydi Loya Larastka bile dolduramaz. Senin güzel tenine dokunduktan sonra ölsem mutluyumdur diyen bir adam aşık olduğu kadını unutabilir mi? Gerçi bunu ayrılığın ilk gününden sonra yazmış ama etkili." dedi ve ellerimi sıktım.

Fakat kendimi tutamamıştım ve Yatin'i duvara yapıştırmıştım. Öfkeyle ceketinin yakasını tutarken "Dediklerinin yalan olduğunu nereden bilebilirim ki?" dedim sertçe.

Tüm sakinliğiyle "Şu komidine bakın. Orada beyaz bir mendil var mı yok mu, gör. Prens Jayce, o komidinde bir kadının mendilini tutardı ve bu mendil sahibini tahmin etmemek zor değil." dedi ve ceketini bıraktım. O ise kendisini düzeltmişti.

Öfkeyle komidini açtığımda ise içerisinin bomboş olduğunu görmüştüm. Hiçbir şey bırakılmamak üzere alınmıştı. Sinirle çekmeceleri kapatmış ve Yatin'e bakmıştım. O ise haklı olmanın verdiği mutlulukla gülümsüyordu.

Yatin "Görüyorsun, değil mi? Jayce hala içinde bir şeyleri öldürebilmiş değil." dedi.

"O öldürmesin ama Ayashri öldürdü. O beni seviyor ve benimle mutlu, Yatin! Bunu Prens Jayce'de görecek ve acıyla öğrenecek. Zavallı Loya! Larastka'ya gittiğimde Jayce'in bu Ayashri mendilini diyeceğim, bakalım ne olacak?" dedim sinirle. Jayce bunu hakketmişti. Ayashri artık  evliydi ve nasıl ondan kalan bir hatırayı saklardı ki? Nasıl ona mektuplar yazardı? Bitmişti işte, niye bunu anlamıyordu? Nedendi?

"Yeni kraliçe olacak Loya'nın huzuru bozulacak." diye fısıldadı.

"Burada kendi huzurumu mu kaybedeyim? Loya bu gerçeği görmezse ne olacak? Ömrü boyunca kandırılmamalı! Ona da yazık."

"Onun Larastka Kraliçesi olması lazım. Evlendikten sonra denilmesi daha uygun olacaktır. Aksi takdirde kendi çıkarlarına zarar verirsin." dedi ve öfkeyle komidine tekme attım.

"Her şey şu aptal Jayce'in yüzünden!" dedim ve bir tekme daha attım.

"Her şeyin çözümü var."

"Var, evet var! Bu odadaki her şeyi boşaltılmasını emrediyordum. Depoya kaldırılsın. Aslında yakardım ama bu lanetli eşyalar bile lazım olabilir."

"Emir yerine getirilecek." dedi ve hafifçe başını eğdikten sonra odadan çıktım.

Kendi çalışma odama geçmiştim ve öfkeyle oturdum. Sinirlerim geçmiyordu. Jayce'in Ayashri'nin varlığını unutmaması beni delirtiyordu. Aptal! Seni istememişti, neden bunu uzatıyordu ki? Mendiller saklama, mektuplar yazma, saçma saçma hayalleri o mektuplara ekleme ve en kötüsü seni seven insanın sevgisini kullanmaydı. Jayce, rezil bir adamdı. Kesinlikle öyleydi.

Kapım tıklandığında gel dedim sertçe ve kapı açıldığında Ayashri'yi gördüm. Beyaza yakın sarı saçları açıktı, iri gözleri merakla benim üzerimdeydi. Koyu kırmızı bir tunik giymişti. Hala bir hükümdarın giyimine sahip değildi. Gerçi ben de değildim. Sıradan insanlar gibi giyiniyorduk ama Latika bunun yanlış olduğunu diyordu. Sade ama hükümdarlığımızın ciddiyetini taşıyan giysiler gerektiğini belirtiyordu. Umursayan ise yoktu.

Ayashri duvara yaslanmış ve bana bakarak "Seni merak ettim ama sen öfkelisin. Ne oldu?" dedi.

Elimdeki kurşun kaleme bakarak "Jayce'in odasına gittim ve canımı sıktı. Yokluğunun onun için olan ifadesini öğrendim." dedim ve kalemi kırmıştım. Ayashri ise dudaklarını ısırmıştı.

"Keşke o odaya gitmeseydin ve tatsız şeylerden uzak dursaydın." dedi ve yüzünü ekşitmişti.

"Olmadı, yapamadım! Yatin'in dedikleri beni delirtti." dedim ve Ayashri yanıma gelmişti. Kırılan kalemi kenara atmıştı. Daha sonra ise kucağıma oturmuştu. Bakışları benim üzerimdeydi ve elleri göğsümdeydi.

"Sana ne dedi?" 

"Jayce sana aşk mektupları yazmış ve Dranil bunlara ulaşmış, okumuş ve bir tanesini göndermiş. Hafif olanı seçmiş."

"Dranil amacına ulaşamadı, Jayce amacına ulaşamadı."

"Senin mendilini saklıyor ve Loya'nın aşkından faydalanıyor." dedim dişlerimi sıkarak.

"Mendil geri alınır ve Loya emin ol Jayce'i adam eder." dedi ve ellerimi onun beline yerleştirdim.

"Seninle sevişmeyi hayal etmesine dayanamıyorum, seninle olmak istemesi beni delirtiyor, desem ne olur? Çok mu abartmış olurum?" dedim dişlerimi sıkarak ve Ayashri güldü.

Kulağıma eğilip "O hayal eder ama gerçekte sadece sen varsın, sevgilim. Ben seni seviyorum, seninle mutluyum. Bunu sana daha nasıl kanıtlayabilirim?" diye fısıldadı ve boynumu yavaş yavaş öpmüştü. Ayashri beni nasıl gevşeteceğini kesinlikle biliyordu.

"Ayashri, sen çok yaramaz bir kızsın!" dedim ve kıkırdamıştı.

"Biliyorum, biliyorum ama gevşemen lazım. Birincisi kalbindeki kıskançlığı söküp, at. Jayce ve ben, imkansızız. O Loya ile olacak ve ben ise kendi ateşli, tutkulu eşimle olacağım. Benimle aynı tutkuyu, aynı ateşi paylaşan adamla olmak var iken Larastka soğuğunu ne yapayım ki?" dedi ve çapkın gülüşü yüzündeydi.

Bir elim göğsünde iken "Sadece benim ol, istiyorum. Hep beni sev, Aya. Hep mutlu olalım." dedim ve dudaklarını öpmüştüm.

Dudaklarımız ayrıldığında "Sen benimsin, aşkım, sadece benimsin ve ben de sadece seninim. Bunu biliyorsun, lütfen Jayce'i umursama ve diğerlerinin dediklerine takılma. İlişkimize zarar verirler ve ben bundan korkuyorum. Seni hep istediğimi bil." dedi ve gömleğimin düğmelerini açtı. Daha sonra ise kemerimi çözmüştü.Onun bu cüretkarlığını seviyordum.

"Korkma, kimse zarar veremez." dedim ve tam üstündekileri çıkaracak iken kapı açılmıştı.

İçeri Karran girmişti ve bizi görünce bakışlarını kaçırmıştı. Bizi aşağıda eğlence için beklediklerini demişti. Ayashri ise geliyoruz dediğinde gitmişti. Karran hemen gelin demiş ve gitmişti. Sinir bozucuydu ve tam zamanında gelmişti. Sanki gelecek başka bir vakit yoktu. Ayashri ise bana gülümsemiş ve kucağımdan kalkmıştı.

"Yapma bunu!" dedim bıkkın bir sesle ve Ayashri kendi üstünü düzeltmişti.

Ayashri "Yapacak bir şey yok! İnsanlar bizi bekler iken biz burada olamayız, ayıp olur. Üstelik ne yaptığımızı bilirlerse hiç iyi olmaz."

"Khaird'e, Aşkın Yüzü için, ibadet yapmamız ayıp olmaz." dedim ve Ayashri güldü. Ellerimden tutmuş ve beni kaldırmıştı. Ceketimi düzeltmiş ve kemerimi geri bağlamıştı.

"Geceler bizim ve o zaman Khaird'e seve seve ibadet edebilirim!" dedi ve dudağıma kısa bir buse kondurduktan sonra odadan beraber çıktık.

Beni rahatlatmıştı. Kafamdaki kıskançlık tohumlarını dağıtmıştı ama bu Jayce'i tehlike olarak görmemem için bir sebep değildi. Jayce tehlikeliydi. Ayashri'nin boşluğu dolmayacaktı ve bunun acısını çıkarmak isteyecekti. Bunun için bir şeyler yapılmalı, önlem alınmalıydı. Ayashri'yi zaten geri alamazdı ama ona zarar verebilirdi. Ona nasıl zarar vereceğini ise öğrenmişti. Buna engel olmalıydım. Larastka'ya gittiğimiz andan itibaren Jayce'in hamlelerine önlem almalıydım.

Latika

Karran

Yatin

◑Jayce sizce Azinkayt'a Ayashri yüzünden kötü davranmalı mı yoksa sadece Ayashri ile mi uğraşmalı? (Ay nasıl bir soru oldu bu.)

◑Talayer sizce Jayce'i kıskanıyor mu? Bu kıskançlıkta haklı mı?

◑Sizce Talayer Loya'ya mendil ve mektupları demeli mi?

Bir dahaki bölüm Ayashri olacak! Sevgilerle.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top