Küllük - Kozalak

Kendim için;

KOZALAK

🌟

Tüm güzelliklerinin en kötü anlardan sonra geldiğine inanırdım. Bir felaket olmalı ki sonrasında gelen ödül için şükretmeliydim. Bahar yağmurlarından sonra gelen cılız gökkuşağı yetmezdi bana. Fırtına sonrası yakıcı Güneş, keskin renkler sunmalıydı ayaklarımın altına.

Kavgaların en şiddetlisine göğüs germiştim. Kulağımda yankılanan hakaretler, boğazıma yapışan eller hâlâ baskı yaparken ruhum yavaş yavaş kanamaya devam ediyordu.

Elimdeki kozalağın bir parçasını daha kırdım. Çıkan 'çıt' sesi anlamsız bir rahatlama hissi veriyordu. Her parçayla içimde bir hissin ölmesi soyutluyordu acı farkındalığından.

Dip de olmanın verdiği boş vermişlik vardı üzerimde. Daha ne kaybedebilirim endişesi yoktu ya da ben kısa yoldan her şeyin bittiğine inanmak istiyordum. Son duraktaydım. Gidecek başka yer, yön kalmamıştı. İnip beni neyin beklediğiyle yüzleşmeliydim. Belki de kendimi ve hayatımı çok büyütüyordum. Beni son durak da bekleyen şey çorak bir araziden fazlası değildi.

Başımı kozalaktan kaldırıp göletin yansımasından kendimi izledim. Parmağımla suya dokunup bu sefer titrek görüntüme baktım. Kalıplaştırılmış güzellik ölçütlerin içinde ortalama dereceye sahiptim. Kusurlarım vardı. Kaşımdan şakağıma doğru uzanan yara izi, küçük siyah gözlerim, geniş burun deliklerim, ince dudaklarım, çıkık elmacık kemiklerimi gölgeleyen sakallarım beni sert gösteriyordu.

Bakışlarımı tekrar kozalağa kaydırmışken arkamda duyduğum sesle hafifçe irkildim.

" Buldum seni. " dedi, neşeli çıkan sesiyle. Ne olursa olsun enerjisinden bir gram eksilmiyordu ve bu sinir bozucuydu.

" Saklanmamıştım. " dedim, kozalağı avcuma hapsedip. Nasırlı ellerimin arasında kaybolmuştu.

Yanıma oturup bacaklarını göğsüne çekti. " Ne yapıyorsun burada? "

Omzumu silkip cevap vermedim. Bir süre aramızda oluşan sessizliğin ardından eğilip yüzüme baktı. Gayri ihtiyari başımı kaldırdığımda yüzlerimiz arasında çok az bir mesafe vardı. Mavi harelerinin ışıltısı siyahlarıma değerken bakışlarımı kaçırıp başımı geri attım. " Ne istiyorsun, Ekim? "

" Seni merak ediyorum. " dedi, geri çekilirlen. " Neden iyi değilsin? "

İç çekip bakışlarımı elimdeki kozalağa çevirdim. Kalbimdeki herhangi güzel hisle beraber kozalığın bir parçasını daha kırdım.

" O karanlık kuyudayım hâlâ. Hayal perisinin geleceği yok gibi. Kule ne alemde haberim bile yok. Belki de yıkıldı yine. Başka bir hayatta sokak adamından farksız bir hayatım vardır eminim. Ruhum çoktan büyüdü. Beni ya Mavi Duman paklar ya da hastane de resimler çizmek. "

Solgun renkli dudaklarını sıkıca kapayıp anlayışla başını salladı. Yüzüne düşen bir perçem siyah saçını kulağının arkasına kıstırıp bana döndü.

" Yol daha bitmedi. "

" Bitti. " dedim, kesin bir dille. " Ne yaparsam yapayım tutunamıyorum ben bu hayata. "

Bacağımdan sarkmış elimi alıp avcuna hapsetti. " Buraya tutun. " dedi, gülümseyerek. " Ben bırakmam seni. " Bir süre gözlerime bakıp devam etti. " Hem daha hiçbir şey bitmedi. Son durak burası değil, son durak gökyüzü. Sen hâlâ diptesin. Düştüğün çukurda dizlerindeki yaralara bakarak ağlıyorsun, bir çocuktan farksız. Hem Hayal Perisi'nin tek işi gücü sen misin? Kaç tane kule var haberin var mı? "

Sonlara doğru sahte bir kızgınlık eklemişti sesine. Söyledikleri bir parça gülümsetmişti yüzümü. Haksız da sayılmazdı esasında. Tek hayal kuran ben değildim ya.

" Gelir değil mi? " dedim, çocuksu bir hevesle. Öyle güçlü aurası vardı ki hemen kapılmıştım ışıltısına. " Gelirse yeni bir yol çizerim kendime. Sil baştan, Ekim. Çizgilerim daha keskin ve kendinden emin olur. "

Kulağıma doğru eğilip fısıldadı. " Aramız da kalsın ama Hayal Perisi'ni seni ararken ormanın diğer tarafında gördüm. Öyle güzel bir kadın değil, elinde asasıyla yavaş yavaş yürüyordu, yazık. "

Güçlü bir kahkaha atıp omzundan çekip göğsüme yatırdım. " Seni ona şikayet edeceğim. "

" Hey! " dedi, göğsüme vurup. Sahte bir korkuyla gözlerini sonuna kadar açtı. " Asasıyla beni uçurabilir. "

" Korkma, güzelim. Ben tutarım seni. "

" Deniz. " dedi, usulca. Sesi, bir notaya belli belirsiz dokunmak kadar nahifti. " Ben inanıyorum. "

" Neye? " diye, sordum saçlarını okşarken.

Başını kaldırıp yüzüme baktı. Parlak gözlerine eşlik eden umutla kıvrılmış dudakları bu kötüler karması olan dünyaya ait değil gibiydi.

" Hayal perisinin geleceğine inanıyorum. "

Bir şey demeyip elimdeki kozalağa baktım. İçimde kopan her hisle ondan bir parça koparmıştım. Tek bir parça kalmıştı, kalın köklerine tutunan. O parçanın adı, umuttu. Düşündüm; umudum var mıydı gelecek iyi günlere? Hayal perisine inancım var mıydı?

Parçanın üzerinde gezdirdim parmağımı. Basit bir hareketimle çıt sesi çıkacak ve parça kırılacaktı. Gövdesini de gölete fırlatacaktım. Göğsümde yatan küçük kıza çevirdim gözlerimi. Ne düşündüğümü biliyor gibiydi ve bakışları umut yüklüydü. Kozalağı parmaklarımın ucunda bir tur attırıp kenara koydum. ' Şimdi değil. ' diye, mırıldandım kendi kendime.

Ekim haklıydı. Daha son durağa gelmemiştim. En azından umut parçası bir süre daha bekleyebilirdi.

DEVAM EDECEK

Hikayeyi burada kesmemin sebebi, daha hayatımda kesinleşmemiş şeylerin oluşu.

Bugüne kadar, hep başka hayatlardan ve etrafımda olanlardan esinlenerek hikayeler yazdım. Ama bugün gerçek kahraman benim. Ve benim gibi olan, sen. Herkes...

Bir fırtınanın tam ortasındayım. Alabora olup batmam işten bile değilken ben umutla gökkuşağını ve beraberinde gelecek olan Hayal Perisi'ni bekliyorum.

Çok gecikti ve bu korkutucu...

Şimdiye kadar olan hikayeleri okuyanlar neden bahsettiğimi çoktan anladı ve hissedenlerin yüzünde buruk bir tebessüm oluştuğuna eminim.

Bu kısa hikayeye nasıl devam edeceğimi inanın bilmiyorum. Ama burada bitmeyeceği kesin.

Ya gökkuşağından kayarak gelirim buraya ya da bir hastahane de çizdiğim resimlerin arasından sıyrılırım. Olmadı Mavi Duman'a teslim olurum.

Öyle ya da böyle devam edeceğim.

Umarım son durak çorak bir arazi değil de papatya bahçesi olur.

24.08.2019 | 00.43

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top