Küllük - Ayno

AYNO

🌟


" Ayno! " dedi, belki de otuzuncu kez.

Başımı yine hafifçe arkama doğru çevirip bakmakla yetindim. Koşmaktan yorulmuştum aslında. Er ya da geç yakalanacaktım ona ama yine de kolayca pes edip yakalanmayı kendime yediremiyordum. Ondan kurtulmak istiyordum ama bir o kadar da yanımda kalsın istiyordum. Öylesine boktan bir çelişkiydi ki yıllardır işin içinden çıkamamıştım. Evimin olduğu sokağa girdiğimde adımlarımı yavaşlattım. Nefes nefese biraz dik yokuşu tırmandım. Tam kapıyı çalacakken ensemde bitti.

" Neden benden kaçıyorsun, Ayno? " dedi, arkamdan süzülerek sonra diğer yanıma, sol tarafıma geçti. Derin bir nefes aldım ve fırsattan istifade ağzımdan içime süzüldü. Boğazımdan geçişini, ciğerlerime inişini hissedebiliyordum. Her ne kadar bana zarar verse de onu hissetmek hoşuma gidiyordu. Annem kapıyı açtığında tekrar yanımda bitti. Öylesine hızlı hareket ediyordu ki ondan kaçmaya çalışmam başlı başına bir aptallıktı. Adının hakkını veriyordu: Mavi Duman... Altı yıldır yanımda mavi bir sis bulutuyla geziyordum. İlk zamanlar onu saklamak zorundaydım ve bu çok zordu. Hem dikkat çekiyor hem de kokuyordu. Çoğu kişiye göre tiksinç, bana göre hoş bir kokusu vardı ama yine de onu artık hayatımda istemiyordum.

" Hoş geldin, oğlum. " dedi, annem kapıyı ardına kadar açarken. Bana gülümseyerek bakan gözleri, Mavi Duman'ı görünce donuklaştı, yüzü ister istemez düştü. Ama Mavi Duman için ise durum hiç de öyle değildi. Pişkince gülümseyip benden önce içeri süzüldü. Ben de omuz silkip peşinden gittim. O, salonda otururken lavobaya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aynadaki yansımam berbattı. Kıvırcık, ensemde biten saçlarım haddinden fazla dağılmıştı, koşmaktan yüzüm kızarmış, gözlerim kanlanmıştı. Nefes darlığı çeken birisi için koşmak pek akıl karı bir iş değildi. Görüntüme elimden geldiği kadar çeki düzen verip salona döndüm.

Annem benim için hazırladığı yemek tepsisini yemek masasına bırakıp yanıma geldi. Elini yüzüme götürüp gülümseyerek konuştu. " Biraz daha iyi görünüyorsun. " dedi, fısıltıyla. " Ama şu illetten kurtulman lazım artık. "

İllet dediği Mavi Duman'dı. Bana zarar verdiği için onu sevmiyordu. Bir şey demeyip başımı sallamakla yetindim. Ben yemeğimi yerken Duman, televizyon izliyordu annemle beraber. Hiç de komik olmayan bir sahneye gülüşü annemi daha da çok sinir ediyordu. Yemeğim bittiğinde terasa çıktım. Bunu her gün yapmak zorundaydım. Günlük almam gereken bir oksijen vardı ve kapalı alanlarda çok kalamıyordum. Terastaki yerime yerleşmişken Mavi Duman da hemen yanımdaki tekli koltuğa süzüldü.

" Neden peşimi bırakmıyorsun artık? " diye, sitem ettim.

" Ama beni sen çağırdın. " dedi, anlamazlıktan gelerek. " Unuttun mu seni babana götüreceğim. "

'Evet' anlamında başımı salladım. " Ama annem bensiz yapamaz ki. Onu yalnız bırakmaya hakkım yok. "

Omzunu silkti, söylediklerim umurunda değildi. Tek derdi ciğerimde kıvrım kıvrım gezmekti.

" Peki beni neden götürmüyorsun babama? " dedim, sinirli çıkan sesimle.

" Benim olayım bu. " dedi, yine aynı sakinlikle. " Ben yavaş ilerleyen bir yol çizerim. Bunu biliyordun. Eğer daha çabuk kavuşmak isteseydin bir ip, bir tavan yeterdi sana. "

" Haklısın. " dedim, onu haklı bulmaktan nefret ediyordum. Aramızda bir sessizlik oluşmuştu. Sözlerime devam ederek bunu bozdum. " Sence de bu fazla uzamadı mı? "

" Evet, altı senedir uğraşıyorum. On sekiz yaşına geldin ama bence büyük bir sansasyonel uyandıracak yaştasın. Bir Mavi Duman'ın seni götürdüğü haberi ilgi toplayabilir. Ayrıca sona yaklaşıyoruz. " dedi, gururla. " Baksana haline zor nefes alıyorsun. "

Bundan öyle memnun oluşu, benim gerçeği apaçık görmem tüylerimi ürpertti ya da bilmiyorum soğuktan da titremiş olabilirdim. Konuşmadan bir süre şehrin ışıkların izledik. Bazen içime çekiyordum Mavi Duman'ı. Saçmalık! Hem nefes almak için terasa çıkıyordum hem de Duman'a izin veriyordum. İşin ucunda babam vardı. On iki yaşımda beni bırakan babamı görmek istiyordum, onu çok özlemiştim. Ya annem. Ona ne olacaktı ben de terk edersem onu? Ne hissedeceğime ne düşüneceğime karar veremiyordum. Kafamın içinde bocalarken telefonumun sesi beni kendime getirdi. Cin arıyordu.

" Efendim. " dedim, yüzüme geniş bir gülümseme yayılırken.

" Naber Ayno? "

" İyi, terastayım. " dedim, " Sen nasılsın? "

" İyiyim, iyiyim. " dedi, hızlıca. " Mavi Duman da mı yanında? "

" Evet, " dedim, bakışlarımı yan tarafıma çevirerek. Duman kaş göz yapıp bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Hareketlerine gözlerimi devirip Cin'e döndüm. " Sanırım sana selamı var. "

" Aman eksik kalsın. " dedi, yüzünü buruşturduğunu buradan bile görebiliyordum. " Ne zaman bırakacaksın onu? "

" Sen sanki Mor Duman'ı bırakıyorsun da. "

" Ben senin gibi kötü değilim. "

" Sonuç da o da seni mahvedecek ama. " dedim, " Ve bana akıl vermeyi kes. "

Alaycı bir gülüş çıktı dudaklarından. " Babanın yanına gitmeyi bu kadar isterken anneni düşünmüyorsun. Bence sana bol bol akıl lazım. "

" Düşünmediğimi nereden çıkardın? "

" Hadi lan oradan. " dedi, kızarak. " Hem temiz hava alıyorsun hem Duman var yanında. Bu neyin kafası Ayno? "

" Git başımdan. "

" İşine gelmedim tabii. " dedi, " Neyse kapatıyorum. Ha çok meraklıysan gebermeye terastan atlamanı öneririm. "

" Çok yüksel değil ya en fazla kemiklerim kırılır. " dedim, sırıtarak.

Kıkırdayarak gülerken " Aptal! " diyip telefonu kapattı.

Siyah ekrana bakarken gülümsedim. Onu seviyordum, en iyi dostumdu benim. Öfkesi de beni kaybemekten korkmasından geliyordu.

" Yine benim yüzümden çok kızdı değil mi? " dedi, Mavi Duman bakışlarını gökyüzüne sabitleyip.

" Üşüdüm. " dedim, " Gel son kez içime çekeyim de seni girelim eve. "

" İçeri de... " diye, soracak oldu sonra cevabını kendi tamamladı. " Annen perdelerin üzerine kokum siniyor diye kızıyor. "

Güldüm. " Gözüne batmamaya çalış. "

" Ah! Geçen gün oramı buramı büküyordu. Kafamı koparacaktı neredeyse. Zor kurtuldum. "

Güçlü bir kahkaha attığımda içeri geçmiştik.

●●●

Her şey aynı şekilde devam ediyordu. Tek bir fark vardı gün geçtikçe hastalığım, bayılmalarım artıyordu. Bu da beni babama bir adım daha yaklaştırıyordu. Okuldan dönerken Mavi Duman da sessizce yanımda ilerliyordu.

" Bugün son gün olsun mu? " dedi, birden bire.

Adımlarımı yavaşlatıp yüzüne baktım. " Nasıl yani? "

" Babana gidelim diyorum işte. "

" Nası olacak peki? " dedim, korkarak.

" Beni içine hapsedeceksin sonra da koşmaya başlayacaksın. Ben nefes almanı engelleyip damarlarını tıkayacağım. "

" Sonra. " dedim, sorarcasına.

" Sonra biraz acı çekeceksin ama kurtulacaksın, Ayno. " dedi, gülümseyerek. " Ruhsal acıların bitecek, seni huzura kavuşturacağım. "

" Annem. " dedim, güçsüzce.

" Merak etme alışır o. Hem belki onun da icabına bakan bir Duman çıkar. "

" Peki o zaman deneyelim. " dedim, ne kadar korkaksam da başından beri, yıllardır istediğim bu değil miydi?

Gülümseyerek süzüldü içime ama bu sefer çıkmadı. Ben de dediğini yapıp var gücümle koşmaya başladım. Eve giden yönümü değiştirip mezarlığa doğru koşuyordum. Ne kadar koştum bilmiyorum ama mezarlığın kapısına geldiğimde güçlükle nefes alıyordum. " Hadi Ayno! Dayan az kaldı." dedim, kendi kendime. Ama tek adım dahi atacak gücüm yoktu.

Örgü taşlardan oluşmuş temelin dibine çökerek sırtımı soğuk taşlara yasladım. Nefes alamıyordum. Ağzımı açtıkça oksijen değil de kıymıklar batıyordu ciğerime. Mavi Duman'ın dediği gibi oluyordu. Ben ölüyordum... Yaptığım şeye öylesine pişman oldum ki can havliyle telefonumu çıkartıp annemi aradım. Ama konuşamıyordum. Defalarca kez adımı seslenen anneme, " Ö- ö- ö, mezarlık. " diyebildim sadece. Sonra telefon güçsüzce düştü yere. Annemin, adımı bağırışları, " Geliyorum, sakin ol! " deyişleri uğultu gibi geliyordu kulağıma. Gözlerim kararmaya başladığında bütün sesler kesildi. Bayılma değildi bu. Ben gidiyordum. Mavi Duman, sözünü tutmuştu. Babama götürüyordu beni. Gözlerim tamamen kapanırken gülümsedim.

" Baba! "

🌟

S O N

26.12.2018

Gerçeği çarptırdığım bir hikaye oldu. Siz isterseniz annesinin çocuğu kurtardığını düşünüp mutlu bir son hayal edebilirsiniz ama ben güçsüz insaların mutlu sonlar hak ettiğini düşünmüyorum.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top