-8-

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım.


      İstemeden de gerilmeye başlıyordum. Tüm bakışları üstümde olmasına alışıktım ama yalan söylerken bakışları üzerime çekmek tam bir felaketti benim için. Yalan söylemekte beceriksizdim. Bunu babam biliyordu ve bu yüzden üzerime geliyorlardı. Kahretsin!

"Anlatmak zorunda değilsiniz," dedi Iole sevecen bir ses ile. Gülümsedim. Benim kardeşlerimde böyle olsaydı ne olurdu ki?

"Iole katılıyorum," dedi Iona. Gerçekten onlar gibi kardeşim olsun istiyorum. Derin bir nefes aldım ve başımı sağa sola salladım. "Sorun değil," dedim. Ama sorundu işte! Lanet olsun! Kardeşlerimi sevmiyorum. Onları sevmemem için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

"Rex ve abim aynı kulübe üyeler. Aslında ben bunu bilmiyordum. Rex ile karşılaştığım günde bilmiyordum. O kulüp binasında üç farklı kulüp var. Rex'in diğer kulüplerden olduğunu düşünmüştüm. Her neyse abimi ziyarete gittiğimde Rex ile karşılaştım."

"O gün Milse ve ben bir oyun oynamıştık ve ben kaybetmiştim," dedi Rex. Miles 'in keyifle gülümsediğin gördüm. "Biraz sinirliydim. Otoparkta karşılaşmıştık."

"Taksi onun arabasının arkasında durunca gidememişti ve o anki sinir ile taksi şoförüne patladı. Benim yüzümden olmuştu ve ben de aralarına girmeye çalıştım," deyip sustuğumda Rex devam etti.

"Gerçekten içim içimi yiyordu ve ben de o sinirle taksi şoförüne el kaldırdım," dediğinde annesi onaylamaz bakışları hemen onun üzerine dikti. "Ama yumruğum araya girmeye çalışan Francis'e denk geldi. Son anda kendimi frenlemeye çalıştığım için yüzünde iz kalmadı. O güzel yüzünde iz kalsaydı muhtemelen kendimi bir yerlerden atardım." İstemeden güldüm. Rex iyi bir oyuncuydu.

"Böyle tanıştık," dedim. "İşte sonra birbirimizden özür falan diledik. Rex özür mahiyetli bir kahve ısmarlamak istediğini söyledi. Ama kabul etmedim. Abimin yanına da gidemezdim çünkü ne kadar hafif bir yumruk olsa da yanağım kızarıyordu. Rex telefon numaramı istedi. Ben de ona numaramı verdim."

"Hım, beklediğim gibi değildi." Başımı Gwen'e çevirdim. Ne bekliyordu? Peri masalı anlatmamı mı? "Klasik bir tanışma," dedi Ione. "Bizim için ne kadar sıradan olsa da eminim ki onlar için özeldir."

"Öyle," dedi Rex gözlerimin içine bakarken. Aklıma gerçek tanışmamız geldi. Eh, gelecekte çocuğum sorarsa ona 'babanın bacak arasına tekme attım' demeyi kesinlikle unutmayacağım. Dinae'nin verdiği tepki de çok özeldi.

"Aranızda kararlaştırıp bize evleneceğinizi söylediniz. Ne planlıyorsunuz?" dedi babam. Başımı babama çevirdiğimde Rex konuşmaya başladı.

"Francis ve ben sade bir nikah istiyoruz. Nişan ve düğün sadece bu işi uzatmak olur," dedi Rex. Başımı salladım. "Uzatmak istemiyoruz," dedim. Babam bana baktı ve tek kaşını kaldırdı. Şu anda kafasının içinde birkaç gün önceki ve şu anki Francis'i karşılaştırdığına eminim.

"Günümüz çocukları çok hevesli değil mi?" dedi Rex'in annesi. Yarım yamalak gülümsedim. "Siz ne dersiniz bilmiyorum ama ben Francis ile daha faza ayrı kalmak istemiyorum," dedi Rex. Ona baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Elbette istemiyordu çünkü hemen soyunu devam ettirecek bir çocuk istiyordu. Ben de, bana isyan eden o sürüyü ve isyanla ele geçirdikleri bölgeleri istiyordum. Çıkar anlaşmamız onların gözünde bir aşk evliliği olacaktı.

"Francis," dedi Bay Felix. Başını ona çevirdim. "Sorun olmazsa bir şey sormak istiyorum."

"Dinliyorum."

"Bir sürün varmış. Beta ve Omegalardan oluşan. Onlara ne olacak?" dediğinde herkesin bakışları bana döndü. Bir cevap vermemi istiyorlardı. "Şu anda o konu hakkında düşünüyorum," dedim. Bay Felix gülümsedi.

"Süründeki Omegaları Rory Sürüsüne getirirsen fena olmaz," dediğinde istemeden de olsa gülümsedim. Sürüsündeki Alfaları düşünüyordu. "Onlarında fikrini almam gerekiyor."

"Betalara ne yapacaksın?" dedi Willy. Derin bir nefes aldım. "İsyan sonucunda Betalar sürümden ayrıldı," dedim yumruklarımı sıkarak. "Olur öyle şeyler," dedi Iole. "Sürü kurmak ve onu yönetmek zahmetli bir iştir. İsyanlar her zaman görülür. Bu yüzden insanlar kan bağı olanlarla sürü kuruyorlar. Sen kan bağın olmayanlarla bir sürü kurdun. Bu cesaret ister."

"Teşekkür ederim."

      Onlarla biraz daha konuştuktan sonra yemeğe geçmiştik. Zaten yemekten sonra da Rex ve ben evin terasına çıkmıştık. Şu anda ikimizde sadece şehri izliyorduk. Terasın kapsını iyice kapatmıştım kimsenin konuştuklarımızı duymaması için. Ama hiçbir şey konuşmuyorduk.

"Annen ve baban ne tepki verdi?" dedim en sonunda. "Sevindiler," dedi. "Hatta baya sevindiler. Parmağına yüzüğü taktığım günün akşamı söyledim ve onlar kalkıp gelmek istediler."

"Omegalara değer veriyorsunuz."

"Evet. Omegalar olmazsa FEROMONLARIMIZIN bir değeri olmadığına inanıyoruz. Alfayı alfa yapan Omegadır. Çocukluğumdan beri bana bu öğretildi. Omegalar, Tanrı'nın bize verdiği kutsal varlıklar olarak görülür Rory Sürüsünde."

"Güzel bir inanç," diye mırıldandım. Keşke bu inanç tüm dünya da olsaydı. Bu kararmış toplumda Omegaların değer görmemesi karakterimi bu hale getirmişti. Pişman değilim ama Rory Sürüsündeki inanca tüm toplum sahip olsaydı daha rahat yaşardım.

"Daha önce bir Alfa ile birlikte oldun mu?" dediğinde sertçe yutkundum. İstemsizce yanaklarımın kızardığını hissettim. "Hayır," dedim. İlk defa annem haricinde biri ile bu konuyu konuşuyordum.

"Kızgınlık dönemini nasıl geçirdin?" dedi ve başını bana çevirdi.

"Yurt dışından güçlü bastırıcılar getirttim."

"Bedenin için bu çok zararlı biliyorsun değil mi?" dediğinde başımı salladım. "Bir Alfanın cinsel isteklerini tatmin etmekten daha mantıklı gelmişti," dediğimde güldü. "Gerçekten bir Alfa düşmanısın."

"Neden sordun?"

"Evlendiğimizde-"

"Sadece kızgınlık dönemlerinde birlikte olalım." Kaşlarını hafifçe çattı.

"Nasıl?"

"Sadece kızgınlık dönemlerinde birlikte olsak olmaz mı? Omega ve Alfanın birbirine ihtiyaç duyduğu dönem derler kızgınlık dönemi için. Ne kadar tasdik etmesem de..."

"Saçma," dedi birden. Kaşlarımı çattım. "Saçma diyerek kestirip atamazsın tamam mı? Herkesin kendine ait prensipleri vardır."

"Ben senin kocan olacağım," dedi sert bir ses ile. "Sana sadece kızgınlık döneminde mi yaklaşmamı istiyorsun? Bu evlilik değil."

"Zaten bizim ki de normal bir evlilik olmayacak değil mi?" dediğimde çenesini sıktığını gördüm. "Anlaşmalı da olsa yine de benden bir çocuğun olacak. Bu o kadar kolay değil."

"Dominant bir Alfa için oldukça kolay. Üstelik ben de dominant bir Omegayım."

"Kızgınlık döneminde iki dominantın birlikte olması çok tehlikeli..." dedi sakin bir ses ile. Kaşlarımı hafifçe çattım. Onların kimyaları geldi aklıma. Bu yüzden eşlerini kaybetmişlerdi. Derin bir nefes aldım. "Daha önce evlendin değil mi?" dediğimde başını salladı.

"Evet. Eşim de dominant bir Omegaydı. Onun kızgınlık döneminde hamile kalmıştı. Bir buçuk ay sonra da erken kızgınlığa girdi. Kızgınlıktan çıktıktan sonra bayıldı. Doktor hamile olduğunu ve benim kızgınlık sırasında salgıladığım FEROMONLARIN bebeği etkilediğini söyledi. Eşim... Daha dokuz ay dolmadan doğum başladı. İkisini de kaybettim."

       Başımı başka bir yöne çevirdim. Onların bilmeden yaptıkları bu şey bebeği ve anneyi etkilemişti. Eşini kaybetmişti... Çocuğunu da... Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Küçük bir bebeğin canından bahsediyorduk burada. Wilhelmina Ailesinin FEROMONLARI gerçekten tehlikeliydi. Ve Rex bu tehlikeyi bana anlatıyordu. Bana yeniden bir seçme şansı sunuyordu.

"Onu seviyor muydun?" dedim. Başını salladı. "Evet. Eğer soyumuz kurumanın eşiğine gelmemiş olsaydı emin ol seni zorlamazdım Francis," dedi. Boğazıma bir yumru oturmuştu. Acısını anlayamazdım ama onu daha fazla zorlamakta istemiyordum.

"Tamam," dedim. "Dediğin gibi olsun." Sesini çıkarmadı. Sadece başını sallamakla yetindi. Yumruklarımı sıktım. Ne demeye bu konuyu açmıştım ki ben? Kahretsin! Alfa da olsa Omga da asla insanların üzüntülerini duymayı ve onların yeniden acı çekmesinden nefret ediyordum. Elim kaldırdım ve omzuna koydum.

"Öldükten sonra da bir yaşam var Rex," dedim. "Eminim ki öldükten sonra onunla yeniden buluşacaksın. Eşin ve çocuğun orada bir yerlerde seni bekliyor olacaklar." Başını bana çevirdi. Yüzündeki ifade değişmeye başladı. Bir anda sırıttı. Kaşlarımı çattım.

"Ne oldu? Neden gülüyorsun?"

"Hiç," dedi. "Sadece yeni eşim, eski eşimin acısı için beni teselli ediyor."

"Komik değil," dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. "Evet, değil."

"Hala sırıtıyorsun."

"Kendimi tutamıyorum."

      Başımı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Yıldızlar her zamanki gibi oldukça parlaktı. Bulutlar çekilmişti yıldızları görebilmem için. Derin bir nefes aldım. Kısa bir süre sonra evli bir Omega olacaktım. Irving soyadını bırakacaktım. Ve Francis Wilhelmina olacaktım. Bu benim için bir nevi devrim olacaktı.

"Francis," dedi Rex. Başımı ona çevirdiğimde bana baktığını gördüm. "Efendim?" dedim.

"Wilhelmina Ailesinin lanetini bilerek benimle evlenecek misin?" dedi. Başımı salladım. Onun için ne anlam ifade ediyor bilmiyorum ama bir hedefim vardı. Ve o hedefe ulaşmak için her yolu mubah sayıyordum.

"Evet," dedim tereddüt etmeden. Gülümsedi. Elini yanağıma koyduğunda tüm kaslarım gerildi. İstemsizce kaşlarımı çattım. Ailemdeki Alfalar haricinde ilk defa bir Alfa ile böyle bir temasta bulunuyordum. Bu benim için tehlike arz eden bir hareketti.

"Teşekkür ederim," dedi yavaşça. Gözlerinin içi bile parlıyordu. O parlaklığı görünce gevşediğimi hissettim. Wilhelmina Ailesi ya da Rory Sürüsü tüm varlığı ile diğer Alfalardan farklıydı. Diğer Alfalar bir Omega onunla evleniyor diye teşekkür etmezdi aksine Omeganın hayatını kurtardığını sanırdı. Ama o bana teşekkür ediyordu.

"Rica ederim," dedim gülümseyerek. Başını bana yaklaştırdığında ne yapacağımı bilemedim. Normalde olsa büyük bir tepki verirdim ama tüm gardımı indirmiş gibi hissediyordum. Ve bu hiç iyi değildi.

      Dudakları dudaklarımı bulduğunda gözlerim hala açıktı. Tıpkı onun gözleri gibi... İkimizde birbirimizin gözünün içine bakıyordu. Dudaklarını hafifçe hareket ettirdiğinde tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum. Dudaklarını hafifçe dudaklarımdan ayırdı. "Dudaklarını arala," diye fısıldadığında dediğini yaptım.

      Dudaklarımı araladığımda alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Öpüşmek bu muydu? Sadece izlediğim dizi-filmlerde gördüğüm bir şeydi bir çiftin öpüşmesi. Yaşayacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi. Dilini ağzımın içinde hissettiğimde gözlerimi istemsizce büyüdü. Dillerimiz birbirine kenetlenirken elimi yanağına koydum. Onun gözleri kapalıydı. Ben de gözlerimi kapattım.

       İçimde ilkel duygular kendini belli ederken beni belimden tuttu ve kendine doğru çekti. İçimde aç bir canavar vardı. Her kızgınlık dönemimde ortaya çıkan bu canavar yeniden kendini belli etmişti. Bastırıcılar sadece onu sakinleştirir derdi annem. Açlığını dindirmez...

       Dudaklarımızın arasına az bir mesafe koyduğunda göğsüm hızla inip kalkıyordu ama o normaldi. Çünkü o kızgınlık dönemini benim gibi bastırıcılarla geçirmiyordu.

"Bu neydi?" dedim istemsizce. Gülümsedi. Hatta sırıttı. "Sadece bir ön gösterim," dedi. Sertçe yutkundum. Neyin ön gösterimi diye sormadım. Neyi kast ettiğini çok iyi biliyordum. Bu evlendiğimiz gece olacakların küçük bir ön gösterimiydi.

       Evlenip evlenmeyeceğim tekrar gözden geçirsem iyi olacak. Çünkü içimdeki bu canavar doyacak gibi değil.

***

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top