-7-

(Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım.)


      Her şeyin biteceğine inanan biri var içimde ama o ne kadar iyi biliyor tam emin değilim. Başımı kaldırıp etrafıma baktığımda yaşadığım bu dünyadaki düzene her seferinde lanetler okudum. Omega olduğumu söylediler ve geri çekilip ne yapacağımı izlediler. Başımı kaldırmaktan çekindim çünkü bana aşağılarcasına baktılar. 

       Omega olmak bu kadar kötü bir şey mi? O zaman neden Tanrı Omegaları da yarattı? Anlayamadım. Soruma cevap vermek yerine sadece yüzüme baktılar.  Omuz silktiler. Cevabı vermediler bana ve beni kendi değerlerimi bulmam için zorladılar. Onların değerleri benimsenecek gibi değildi. Kendi değerlerimi buldum ve onlara tutundum.

      Şimdi değerlerimi, prensiplerimi aşan bir şey yapıyordum ama yolumda devam edebilmek için birkaç değişikliğin gerektiğini söylüyordum kendime. Gerekli miydi? Bilmiyorum. Sanırım bende diğer insanlar gibi artık kolay yolu seçmek istiyorum. Her zaman Alfalar, Omegaları mı kullanacaklar? Hayır, bu sefer ben onu kullanacağım. 

"Frank, hazır mısın?" 

      Annemin kapının arkasından gelen sesini duyduğumda üzerimdeki takıma son kez baktım. İlk defa takım giymiyordum ama ilk defa evlilik gibi bir nedenden dolayı takım giyiyordum.

"Hazırım," dedim. Odanın kapısı açıldı ve annem içeriye girdi. Üzerinde çok şık mor bir elbise vardı. Yıllara meydan okuyan cildi ile oldukça genç gözüküyordu. "Ne dersin bu gece bana bir kardeş gelir mi?" dediğimde annemin yanakları kızardı. Koluma hafifçe vurdu.

"Kırk yaşımı bitirmek üzereyim Frank. Ne kardeşi? Evan zaten yetiyor da artıyor," dedi ve sırıttı. "Belki bir torun gelir ha?"

"Belki," dedim ve yeniden aynaya doğru döndüm. Annem yanıma geldi ve aynadaki yansımamıza baktı. Aynadaki yansımalarımız göz göze geldi. "İyi olacak mısın Frank?" dedi. Sesindeki korkuyu anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

"Seni korkutan ne anne?"

"Rex Wilhelmina daha önce de evlenmişti ama eşini ve çocuğunu doğumda kaybetti. Korkuyorum Frank. Onların Kimyaları çok tehlikeli."

"İyi olacağım anne. Beni biliyorsun. Bir ayı kadar güçlüyümdür." Annem güldü. "Biliyorum," dedi. Odanın kapısı tekrar aralandığında ikimizde kapıya doğru döndük. Büyük abim Miles gelmişti. Onun üzerinde simsiyah bir takım vardı.

"En azından beyaz gömlek giyebilirdin abi," dediğimde omuz silkti ve kapıyı arkasından kapattı. "O herif en sevdiğim kardeşimi alacak. Nasıl beyaz giyinebilirim ki?" dediğinde güldüm. Annem de hafif bir kahkaha attı.

"Herkes hazır mı?" dedi annem.

"Evet. Tüm hazırlıkla tamamlandı. Biliyor musunuz Cara bu güne özel elbise giydi," dedi ve kahkaha attı. En büyük ablam Cara tıpkı babam gibiydi. Kadın Alfalar da elbise giyerdi ama babam ve ablam asla elbise giymezlerdi. Bugüne özel elbise giyiyor oluşu beni şaşırtmıştı.

"Haklı," dedi annem. "Sonunda Irving Ailesinin çocuklarından biri evleniyor. Sonunda!" 

"Sanki burada abime gönderme yapıyorsun anne?" dediğimde abim öksürmeye başladı. Sonra da omuzlarını dikleştirdi. "Her zaman dediğim gibi anne. Bana küçük bir sürü kurmamı sağlayacak kadar çocuk verebilecek bir Omega bul. Evleneyim." 

       Abim ne kadar benim yanımda olsa da aslında benim değerlerimi benimseyen biri değildi. Çocukluğunda ona aşılanmış değerleri hala benimsiyordu. O da bir Omraganın sadece ona çocuk verebilecek bir eş olması gerektiğini düşünüyordu.

"On çocuk Miles. Hangi Omega buna dayanır ki?" dedi annem dehşetle. Abim omuz silkti. "On dört kardeşiz anne."

"Çünkü biz köklü bir aileyiz tatlım. Sen de en büyük çocuk olarak babandan sonra bu sürünün başına geçeceksin. Kendine sürü kurmak küçük kardeşlerinin işi."

"Francis Omega olduğu için şikayetim yok ama Alfa olsaydı böyle bir şeyle uğraşmazdım," dedi abim. Burukça gülümsedim. İlk zamanlar ben de keşke diyordum. Ama artık demeyeceğim. Annem derin bir nefes aldı ve elimi tuttu.

"Hadi birazdan gelirler. Aşağı inelim," dedi annem. 

      Miles, annem ve ben odamdan çıkıp aşağı indiğimizde herkesin salonda olduğunu gördüm. Herkes hazırlanmıştı. Hizmetçiler etrafta koşuşturuyorlardı. Derin bir nefes aldım ve bana bakan babamın karşısına geçtim.

"Çok güzel olmuşsun baba," dediğimde başını salladı ve bana doğru birkaç adım attı. "Teşekkür ederim," dedi sakin bir ses ile. Ellerini omuzlarıma koydu ve hafifçe sıktı. "Uzun zamandır seni takım elbiseyle görmemiştim."

"Biliyorum. En son Evan'ın doğum gününde giymiştim," dedim kısık bir ses ile. Eliyle anlıma dökülen birkaç tutamı geriye doğru attı ve yüzüme bakmaya devam etti. Neden bana dikkatlice baktığını biliyordum. Ben küçükken de aynısını yapardı. Bana sen karşımdayken aynaya bakıyormuş gibi hissediyorum derdi. Şu anda aynı şeyi hissediyordu.

"Yakışıklı olmuşsun," dedi Cara. Babamın hemen arkasında duruyordu. Ona baktım ve gülümsedim. "Teşekkür ederim abla." Bakışlarımı yeniden babama çevirdim. Gözlerinin yanındaki kaz ayakları yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Yıllar ondan her seferinde bir şeyler götürüyordu.

      İkimizin de kahverengi saçları vardı. Benim saçlarımdan farkı onun saçlarının arasında beyaz saç telleri vardı. Gözlerimiz yeşildi. Onun gözleri tabi ki de benim gözlerime göre daha sert bakıyordu. Yüzlerimizin şekillerinden tut dudak yapımıza kadar... Her şeyimiz aynıydı ve bu benzerlik babamı zamanında çok gururlandırırdı.

"Gözyaşı dökecek misiniz?" dedi Duncan. Benden bir yaş büyük olan abimdi. Babam ona birkaç saniye baktı ve yeniden bakışlarını bana çevirdi.

"Belki bunu sormak için çok geç ama bu evlilik için hazır mısın Francis?" dedi babam. Gülümsedim. Endişeleniyor muydu? Hadi canım.

"Hazırım."

"Kimsenin boyunduruğunun altına girmeyeceğini haykırıyordu. Ne değişti?" dediğinde dişlerimi sıktım. "Herkes gibi bende değişebilirim baba. Fikirlerim değişmedi. Hala Omegaların tek görevinin Alfalara eş olması gerektiğini düşünmüyorum ama ben de bir aile kurmalıyım."

"Başka bir Alfanın sürüsüne girmemek için kendi sürünü kurdun. Sürülerinden atılmış Omega ve Betalardan oluşan bir sürü... Francis dürüst olamaz mısın?"

"Dürüstüm baba. Hiç olmadığım kadar," dedim ama inanmadığını biliyordum. İkimiz yalan söylerdik ama sadece birbirimizin yalanlarını yakalayabilirdik. Onun yalanlarını sadece ben, benim yalanlarımı sadece o yakalardı. 

"Umarım mutlu olursun. Umarım Rory Sürüsünde istediğin mutluluğu bulursun."

"Umarım," dedim. Ve kulaklarımı evin içinde yankılanan zilin sesi doldurdu. Birkaç hizmetçinin topuklu ayakkabılarının çıkardığı sesi duydum ve ardından kapı açıldı. Salonun girişine doğru döndüm. 

       Ve salona onlar girdi. En önde yaşlı bir adam ve bir kadın vardı. Arkalarında iki genç kadın duruyordu ve onların arkasında da Rex vardı. Onu gördüğümde direkt gözlerinin içine baktım. Gözleri beni buldu ve beni süzmeye başladı. 

"Bayan Irving," dedi öndeki adam neşeli bir ses ile. Babam bir adım öne çıktı ve gülümseyerek elini uzattı. "Bay Wilhelmina," dedi babam. "Sizi evimde ağırlamaktan onur duydum."

"O onur bize ait. Lütfen Felix deyin sadece."

"Resmiyeti kaldırıyorsak sen de bana Geraldine de. Böylesi daha iyi olur," dedi babam. Bay Felix gülümsedi. "Sen nasıl istersen," dedi. "Yanımdaki güzel kadın eşim Daphe." Bayan Daphe elini uzattı. İlk önce babamla el sıkıştı. Sonra da elini anneme uzattı. 

"Eşim Helena," dedi babam ve anneme baktı. Babama dair sevdiğim sayılı şeylerden biri de anneme baktığında gözlerinde gördüğüm katkısız aşktı. 

"Merhaba, tanıştığıma memnun oldum," dedi annem ve el sıkıştılar. Onlar el sıkışmayı bıraktığında Bay Felix arkada duran bize baktı. Beni gördüğünde daha çok gülümsedi. 

"Ve arkanızdakilerde çocuklarınız olmalı. Değil mi? Bizim büyük kızlarımız  Iole ve Iona." Kızların ikisi de öne çıktı. "Ben Iole," dedi biri. Sarı saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. "Ben de Iona," dedi yanındaki kız. Onun sarı saçları babamın saçları gibi atkuyruğu şeklinde bağlanmıştı. "Ve oğlum Rex. Onu tanıyorsunuzdur zaten."

"Evet," dedi babam. "Rory Sürüsünün şu anki lideri." Rex öne çıktı. Babamla el sıkışırken annemin elinin üstünü zarifçe öptü. 

"Sizin çocuklarınızı daima merak etmişimdir," dedi Bayan Daphe. "Onlarla tanıştırmayacak mısınız bizi?"

"Ah, tabi. Öne gelin çocuklar," dedi annem. "En büyük oğlum Miles. Duyduğuma göre Rex ile okçuluk kulübünden tanışıyormuşsunuz." Rex başını salladı ve Miles ile el sıkıştılar. "Büyük kızım Cara. Ondan sonra Gwen ve ikizler geliyor. İkizler Willy ve Wilfred. Kızım Jade ve oğlum Wulf ayrı yumurta ikizleri. Bu yakışıklı Darian. Şu anda yurt dışında olan  Wayne ve Biance var. Ama dediğim gibi yurt dışındalar. Ve son olarak Duncan, Frank -adı Francis ve Evan var."

"Ah, çok tatlılar. Hepsi birbirinden yakışıklı ve güzel," dedi Bayan Daphe. "Francis haricinde hepsi dominant Alfa mı?"

"Evet," dedi babam. 

"Çok şanslısın Geraldine," dedi Bay Felix. "Bizim geleneklerimizde Omegalar bolluk ve bereket anlamına gelir. Ama sürümüz bu yönden oldukça zayıf. Ama Tanrı sizin Alfalarla dolu sürünüzü çok yakışıklı ve güçlü bir Omega ile kutsamış." 

       Ne dediğini idrak etmek için birkaç saniye bekledim. Ama bir Alfadan bunları duymak sanırım benim için bir ilkti. Hatta kesinlikle ilkti. Sadece ben değil, bütün ailem şaşkındı. Hiçbirimiz bunu beklemiyorduk. 

"Öyle," dedi babam. "Oturalım mı?"

       Herkes koltuklara oturduğunda derin bir nefes aldım. Rex'e baktığımda onunda bana baktığını gördüm. Kesinlikle babasının söyledikleri beklemediğim şeylerdi. O da bunun farkındaydı.

"Sizin bu ilişkiden ne zaman haberiniz oldu?" dedi Bayan Daphe. "Dün," dedi annem. Bayan Daphe, Rex'e baktı. "Bizimde."

"Sanırım ikisi de ortaklaşa bir karar almışlar," dedi annem. 

"Neden bu kadar geç haber verdiler hala anlayamıyorum," dedi Bay Felix. Babam, bana ve Rex'e baktı. "İnanır mısın Felix, ben de anlayamıyorum. Üstelik Francis bize düzgün bir açıklamada bile bulunmadı."

"Rex'de," dedi Bey Felix. "Kuzenleri Vincent, Diane ve Darcy bu ilişkiden haberleri olduğunu söyleyince çok irdelemedik."

"Aslında benim bir sorum var," dedi Gwen. Başımı ona çevirdiğimde gülümseyerek bana bakıyordu. "Nasıl tanıştınız? Erkek kardeşimin bana nasıl tanıştıklarını anlatmaması ablalık gururumu zedeliyor."

     Başımı Rex'e çevirdim. O da direkt bana bakıyordu. Gwen'in bunu bilerek yaptığına yemin edebilirim. Bu ilişkiye inançları yoktu. Ama bu kadarını da soracaklarını düşünmemiştim.

"Evet," dedi Wulf. "Ben de merak ediyorum. Miles bile bilmiyor nasıl tanıştığınızı. Hadi hepimiz buradayken anlatın."

       Omuzlarımı dikleştirdim. Rex hafifçe boğazını temizlediğinde başımı ona çevirdim. Gözlerini, gözlerime dikti. Bakışları bir şeyi anlatmaya çalışıyor gibiydi. Sen başla... Ben devam edeceğim der gibiydi. Başımı salladım ve salonda oturan herkese kısa bir göz attım. Herkes anlatmamı bekliyordu. Herkes nasıl tanıştığımızı duymak istiyordu. 

       Ve içimden bir ses her şey daha yeni başlıyor diyordu. Evet, onlara tanışma hikayemizi anlatacağım ama biraz çaptırmaktan zarar gelmez.

***


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top