-34-
Sevgili hayalet okuyucularımız siz de yorum yapın oy verin de ortam şenlensin😘
***
Uykumdan öksürerek uyandığımdan beri kendimi çok rahatsız hissediyordum. Karnım ağrıyor, uyluklarım acıyordu. Sergei'in verdiği ağrı kesici birkaç saat sonra etkisini yitiriyor yerini tekrar acıya bırakıyordu. Acı o kadar fazlaydı ki sessizce gözyaşları döküyordum.
Rex her gece öncekinden daha yorgun bir şekilde geliyordu. Bana sarıldığında acım biraz olsun hafifliyordu ama tamamen yok olmuyordu. Yine de sabahlara göre daha iyi hissediyordum. Bunun feromonlarından kaynaklandığını anlayabiliyordum.
Şimdiyse midem bulanıyordu. Bacaklarım sabahtan beri uyuşuktuk ve feromonlarımı kontrol edemiyordum. Başımda dikilen Sergei nasıl etkilenmiyordu bilmiyorum ama feromonlarımın kokusu artık beni bile rahatsız edecek kadar kontrolden çıkmıştı.
"Bu tedavi ne zaman bitecek Sergei?" dedim zorlukla.
Sergei başını kaldırıp gözlüklerinin üstünden bana baktı. Elinde bir belge vardı ve sürekli bir şeyler yazıyordu.
"Az kaldı," dedi sadece.
Başımı sağa sola salladım. "Bu vitamin takviyesi değil, biliyorum. Bana ne veriyorsun?"
"Hormonlarını düzene sokmaya çalışıyoruz Francis. Beni suçlamanı gerketirecek bir şey yapmıyoruz."
"Rex biliyor mu?"
"Evet, tedaviyi başlatmamı isteyen oydu. Elbette yan etkileri olacak ama geçecek, merak etme. Az kaldı."
"Neye? Neye az kaldı?"
Sessiz kaldı ve sırtını bana döndü. Onu izlerken bir şey söyleyemedim. Konuşmaya harcayacak enerjim yoktu. Sergei odadan çıktı, ben yalnız kaldım.
Yatağın içine iyice girdim ve yorgana sarıldım. Bacaklarımı karnıma doğru çekerken kollarımı bacaklarıma doladım. Kusmak istiyordum ama o bile zor geliyordu.
"Tanrı'm!" diye inledim acıyla. "Yalvarırım al bu acıyı benden! Yalvarırım! Dayanamıyorum!"
Gözlerimden yaşlar sicim gibi akarken ilk defa Rex'in varlığına bu kadar çok ihtiyaç duyuyordum. Eşim olduğu için feromonları bana iyi geliyordu. Aslında ben ilk defa Rex'in feromonlarına bu kadar çok ihtiyaç duyuyordum. Nedenini sorgulasam da ulaştığım sonuçlar pek iç açıcı olmuyordu. Bu yüzden düşünmemeyi tercih ediyordum.
Odanın kapısının açıldığını duyduğumda başımı yorganın altından çıkardım. O sırada odaya giren Rex elindeki ceketi koltuğa bırakıyordu.
"Rex..."
Başını bana çevirdi, göz göze geldik.
"Uyumadın mı hala?"
"Uyuyamıyorum."
Kaşlarını çattı. Yatağa oturdu ve bana doğru uzandı. "Neden?"
"Çok canım yanıyor. Sanki karnımdan bir şeyler çıkmak için beni deşecekmiş gibi hissediyorum, midem bulanıyor."
"Sergei'le konuştum," dedi kısık bir sesle. "Yakında ilaçları kesecek, daha iyi olacaksın."
"Ne zaman kesecek?"
Sessizce bana bakmaya devam etti. O da bilmiyordu belki de Sergei bile bilmiyordu. Beni oyalıyorlardı. Ama neden? Niye? Oyalamalarının sebebini bilmeden herhangi bir şey yapamazdım. Aslında şu an bile tek başıma bir şey yapamazdım.
"Bana bir şey söylemen gerekiyor Rex? Lütfen..."
Yanıma yatmasını izlerken gözyaşlarım yastığa doğru akıyordu. Başını yastığa koydu ve kolunu belime sardı, beni kendisine doğru çekti. Başımı göğsüne yasladım. Feromonlarını etrafa yaydığını hissettim. Birazdan acım hafifleyecekti.
"Karnın da mı acı var?" diye fısıldadı.
Acıyla, "Evet," dedim.
Elini karnımın üstüne koydu ve yavaş ovmaya başladı. Elini karnımın biraz daha aşağısına ittim. Eli ağrıyan bölgenin üstüne geldiğinde sertçe yutkundum. Ağrıyan yeri ovmaya başladı. Onun elinin hareketleri ve feromonlarının etkisiyle daha iyi hissetmeye başlıyordum.
"Feromonlarımı kontrol edemiyorum," dedim usulca. "Beni rahatsız etmeye başladı kokusu."
Başıma uzun bir öpücük bıraktı. "Hayır, güzel kokuyor."
"Sergei nasıl etkilenmiyor feromonlarımdan? Dün arkandan odaya Mark girmişti ama feromonlarım yüzünden hemen çıktı."
"Çünkü Sergei bağlı."
Aklıma Alper düştü. Acım hafifledikçe daha iyi düşünebilmeye başlıyordum. Ayık hissediyordum. "Bir Omegası mı var?"
"Hayır, o bir Alfayla bağlı."
Başımı kaldırıp Rex'e baktım. "Böyle bir şey mümkün mü?"
"Değildi ama Maksimovlar bunu değiştirecek kadar zekiler."
"Sergei tehlikeli bir adam," dedim kısık sesimle. Başımı yeniden göğsüne yasladım ve gözlerimi kapattım. "Dikkatli ol. Öyle adamlardan dost olmaz."
"Benim için mi endişeleniyorsun?"
"Evet."
Rex sessiz kaldı. Elbette onun için endişeleniyorumdum. Sonuçta eşimdi. Ne kadar burnum kanamadan önce aramızda soğuk nir savaş varmış gibi davransak da birbirimizden sorumluyduk. O benim iyiliğimi düşünüyorsa ben de onu düşünmek zorundaydım.
"Bu kadar acı çekmene sebep olduğum için özür dilerim," dedi ama sesi ilk defa bu kadar duygudan yoksundu. Sözlerini inkar etmek ister gibi...
"Özür dilenecek bir şey yok," dedim titrek sesimle. "Ölmediğim sürece sorun yok, dayanabilirim."
Bedenim çok fazla titriyordu ama buna rağmen sözlerim fazla iddialıydı. Böyle olmalıydı. Eşim de olsa, sürümün lideri de olsa daha fazla karşısında ezilip büzülemezdim. Hemen toparlanıp benden ne gizlediğini de öğrenmeliydim.
"Ölmeyeceksin."
"Ölmeyeceğim!" dedim hırsla.
Dudaklarını yeniden başıma bastırdığında gözlerimi kapattım. Uyumak istiyordum. Zaten Rex gittiğinde bende acı yüzünden uyanacaktım. Şimdilik acının yokluğundan faydalanmam gerekiyordu.
Ne kadar uydum bilmiyorum ama dışarıdan gelen sesle irkilerek uyandım. Kulaklarım beni yanıltmıyorsa bu ses aşina olduğum bir sesti, silah sesiydi.
Hızla doğruldum ama karnıma saplanan ağrı acıyla inlememe neden oldu. Kollarımı karnıma sarıp derin nefesler almaya başladım. Acı aniydi ama arkasında yıkım bırakabilecek kadar fazlaydı.
"Ne oldu?"
Başımı kısık gözlerle bana bakan Rex'e çevirdim. Uyanmıştı ama dışarıdan gelen ses yüzünden değil, benim sesimle uyanmıştı.
"Silah sesi-"
"Rory!"
Rex'in koruması Mark'ın sesi konuşmama engel oldu. Hemen ardından dışarıdan art arda silah sesleri gelmeye başladı. Rex hızla yataktan kalktı ve birkaç büyük adımda kapıya ulaştı.
Kapıyı açıp, "Neler oluyor Mark?" diye bağırdı.
"Saldırıya uğruyoruz," dedi Mark nefes nefese. "Köşkün etrafını sardılar. Kuzenleriniz özel askerlerimizi çıkarmak istedi fakat sizin izniniz gerekiyor."
"Geliyorum!"
Rex kapıyı kapattı ve bana doğru döndü. Gözlerinde gördüğüm endişe yumruklarımı sıkmama neden oldu. O an acımı unuttum. Şu anda onunla birlikte sürüyü savunmam gerekiyordu ama bunu yapacak halde değildim.
"Burada kalman gerekiyor." Koltuğa bıraktığı ceketini aldı. "Üstünde feromonlarım var. Eğer ağrı nüksederse buna sarıl."
Elindeki ceketi aldım. "Yanında olmalıydım," dedim titrek bir sesle. Bu saldırıyı kim düzenliyorsa onlara karşı koyanların arasında bende olmalıydım.
"Nefes aldığın her an yanımdasın zaten Francis." Üzerime doğru eğildi ve dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. O kısacık sürede gözlerim kendiliğinden kapandı.
"Bir sorun olmayacak değil mi?"
"Asla," dedi tereddüt etmeden. "Sadece küçük bir olay, endişelenme."
Bana sırtını döndugunde kaşlarımı çatıp, elimdeki ceketi sıkıca kavradım. Rex odadan çıktığında arkasında yalnızca feromonları kalmıştı.
Sırtımı yatak başlığına yasladım ve başımı cama doğru çevirdim. Silah sesleri daha da arttı. Korkmuyordum fakat endişeleniyordum. Rex'e ya da sürüdekilere zarar geleceği düşüncesi beynime yerleşmişti.
İdeallerim uğruna vazgeçtiğim onca şeyin ardından her şeyi kaybedemezdim. Rory sürüsü güçlüydü fakat saldırı yapanların da güçlü olduğu belliydi. Yoksa nasıl Rory sürüsünün ana bölgesine girip, çatışma başlatabilirlerdi ki?
Bölge hırsızı olduğum dönemde ben bile ana bölgeye saldırmamıştım. Hem ana bölgeye girip hem de sürünün profesyonelleriyle çatışmaya giriyorlarsa en az Rory sürüsü kadar büyük bir sürü olmalıydı.
Ellerimin arasında kalan cekete baktım. Rex'le aramdaki o soğuk savaş durulmuş gibi hissediyordum ama içimde bir yerlerde asıl savaşın daha başlamadığını söyleyen bir taraf vardı ve muhtemelen haklıydı.
Elimi karnıma götürüp bastırdım. Aldığım nefesi bıkkınlıkla geri verdim.
"Umarım hamile olduğumu benden saklamanın mantıklı bir nedeni vardır Rex," diye mırıldandım kendi kendime.
Uzun zamandır farkında olduğum ama kendime bile söyleyemediğim gerçeği dillendirmek hayal kırıklığına uğramışım gibi hissettirdi. Ne yani anlayamayacağımı mı sanıyorlardı?
Muhtemelen hamileliğim tehlikedeydi ve Rex bunu değiştirmek için Maksimovlar tarafından üretilmiş bir ilaç tedavisini uygulatıyordu. Canım çıkacakmış gibi hissediyordum ama onu da anlıyordum. Tam tersi bir durumda ben de bebek için endişelenirdim.
"Francis!"
Birinin ismimi bağırdığını duyunca başımı kaldırdım ve cama baktım. Sanırım görmeyi beklediğim en son kişi camın arkasından bana bakıyordu.
Onu gördüğümde sırıttı ve elindeki jopu cama sertçe vurdu. Cam parçalara ayrıldı. Yattığım yerden doğrulmaya, ayağa kalkmaya çalıştım ama olmadı. Karnıma saplanan ağrı beni yatağa sabitledi.
"Hey, hey! Hareket etme."
"Burada ne işin var Alper?" dedim dehşetle.
Odaya girdi ve hızlı adımlarla yatağın yanına geldi. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Üstüne sinen kan kokusu midemi bulandırdı. Yüzümü buruşturdum. Öğürme refleksimi tutmaya çalıştım.
Alper, "Kötü ejderhanın kuleye yakışıklı bir prensi hapsettiğini duydum ve cesur şövalye olarak prensi kurtarmaya geldim," dedi alayla.
Kaşlarımı mümkünmüş gibi daha çok çattım. Dışarıdaki silah sesleri artık daha yakından geliyordu. "Ne?"
Gözlerini devirdi. Üstüme eğildi ve beni tek seferde kucakladı. "Seni kaçırmaya geldim," dedi rahat bir tavırla. "Baba evine geri gidiyorsun."
***
Olabildiğince erken ve çarpıcı bir bölümle gelmeye çalıştım.
Tamam biliyorum bölümler kısa ama gerçekten uzatmaya kalkarsam bu kurgu kısa sürede biter ve hemen bitirmek gibi bir niyetim yok.
Yani anlayacağınız uzatırsam bölümü uzatırım ama o zaman da final hemen gelir. Birkaç bölümde işlediğim olayı iki bölümde bitirmek de bir yerde saçma geliyor. Böyle heyecanlı yerlerde bitirmeyi seviyorum. Aksi olsa her bölüm farklı bir şey görürüz.
Neyse, Francis zeki çocuk vesselam. Elbette hamile olduğunu anlayacaktı. Yani kim olsa anlar bence. Karnında Alfasının feromonlarıyla yatışan bir acı var. Hemen sonuca çıkabiliriz değil mi? Rex, Francis'i bu konuda azıcık küçümsedi. Sağlık problemlerini öne sürerse Francis'in şüphelenmeyeceğini düşündü ama Francis'i biliyorsunuz, yavrum her şeye şüpheyle yaklaşıyor.
Alper'i olaylara dahil edeceğimi söylemiştim. Rex ve Francis arasında köprü olacak demiştim. Öyle olacak ama şu an değil.
Bir sonraki bölümde uzun zamandır görmediğimiz Irving Ailesini göreceğiz. Geraldine Irving görmeye hazır mısınız? Siz seviyor musunuz bilmiyorum ama ben kendilerine bayılıyorum. İyi bir ebeveyn değil elbette ama güçlü bir kadın ve iyi bir eş. 35. bölümde sürüler arası savaş başlatabilirim, haberiniz olsun☺️
Sonuçta Paçavralar ve Irvingler karşılarına Rory sürüsyle Maksimovları alacaklar.
Bir yandan Alper'le Sergei, diğer yandan Francis ve Rex... Ha bir de Francis'in hamileliği de var.
Ay ay ay kaos doku bölümler gelecek ehehehe
Söylemeden geçemeyeceğim Sergei ve Alper'in kurgusu nanay olabilir. Burada yan çift oldular resmen ve Maksimovlar'ın olaylarını az çok işledim. Bir de Alper, Francis'e kendi hikayesini anlatacak. O zaman kurguya gerek kalmayabilir👉👈Ama isterseniz onlar için birkaç bölümlük kurgu da yazarım. Onun bölümleri KvH'ye göre daha uzun olur.
Çenem düştü benim he🤦♀️ E finali de anlat sana zahmet be knk😒
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Yorumları okumak aşırı zevkli, tepkilerinize bayılıyorum.
Anzai gider...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top