-27-
Bir yönetici olarak büyümenin nasıl bir şey olduğunu iyi biliyordu Rex Wilhelmina. Kuzenleri ve kardeşleri arasından yönetici olma potansiyelini taşıyan kendisi olunca liderlik hayatına çok küçük yaşlarda atılmıştı. Yaptıkları işi en ince ayrıntısına kadar öğrenmişti ve küçük yaştayken tanışmıştı karanlık dünyayla. Bu karanlık dünyada kimsenin kimseye acıması yoktu. Zayıf olan ezilirdi ve herkes zayıf olmamak için büyük bir direnişin içindeydi.
Bu yüzden onun neden böyle bir işe kalkıştığını anlayabiliyordu. Kendisi de ölmemek için büyük bir savaş vermişti. Karanlık dünyanın içindeyken yaşamak için savaşmaktan başka çaresi kalmamıştı. Yaşadığı bu kararmış toplumdaki Omegaların hayatları o dünyadan daha karanlıktı ve bunu yapan yine o Omegalar gibi insan olanlardı. Cinsiyetlere takmış olan yobazların arasında hayatta kalmayı başarabilen Omegalar çok azdı ve eşi o Omegalardan biriydi. Eşine saygı duyuyordu ama bu saygısı suiistimal ediliyordu.
"Sinirlisin," dedi arkasına kalan koltukta oturan adam. "Ne o evliliğin yolunda gitmiyor mu yoksa?"
Omzunun üstünden koltukta oturan adama baktı. "Nereden anladın?"
"Evli bir adamın evliliğinden başka nasıl bir büyük problemi olabilir ki? Bu ortada olan bir gerçek değil mi?"
Rex başını salladı ve masasına doğru döndü. "Evet, evliliğimde biraz problemler var."
"Anlaşmalı bir evlilikte sadece sen problem yaşayabilirdin zaten."
Rex omuz silkti. "Anlaşmayla ilgili değil. Eşim... Ona verdiğim şansı fazlasıyla zorluyor."
"Ah, şu Omega," dedi adam. Rex, ona ters bir bakış attı. Bu adamla nasıl hala dost kalabildiğine kendisi de şaşırıyordu. Karşısındaki adam Omegaları sevmezdi. "Sana evlenmek için acele etmemen gerektiğini söylemiştim."
"Yapacak bir şeyim yoktu."
"Elbette vardı," dedi arkadaşı. "O sikine sahip çıkacaktın!"
"Sergei!" diye bağırdığında arkadaşı sırıttı ve arkasına yaslandı. "Benim evliliğim seni ilgilendirmez. Dert yanacağım son kişi bile değilsin."
"Kızma hemen," dedi lakayt bir tavırla. "Eşinin namını duydum. Francis Irving ha? O Aile size nasıl kendisinden olan birini verdi şaşırmıyor değilim. Geraldine taşaklı kadındır. Oğlunu hemen vermezdi."
"Onun onayına ihtiyacım yoktu. Francis'in onayı yeterliydi."
"Hadi ama Irving Ailesinden biriyle evlendiğin için çok şanslısın. Eğer Maksimovların soyunu devam ettirecek son kişi olmasaydım o aileden bir Alfa'yla evlenmek için götümü verirdim."
Rex göz devirdi. "Neyse ki benim böyle bir problemim olmadı."
Şanslı olduğunu o da biliyordu. Baskın Alfa ve Omegaların doğduğu sayılı Ailelerden biriydi Irving Ailesi. Doğurganlıkları o kadar fazlaydı ki büyük bir sürü haline geliyorlardı. Bölgelerini genişletmek için yeniden masaya oturduklarını duymuştu yakın zamanda. Sevgili eşi de taht oyunlarının peşini bırakabilse onlar da sürülerini büyütebilirlerdi.
"E ne zaman bana bir yeğen vereceksin."
"Francis beni öldürmekten vazgeçtiğinde?"
Sergei neredeyse içtiği kahve yüzünden boğulacaktı. Öksürerek masasının üstündeki pet şişeye uzandı. Öksürükleri yavaşladığında açtığı şişeden bir yudum içti ve Rex'e baktı.
"Ne dedin sen?"
"Duydun."
"Francis seni öldürmeye mi çalışıyor?"
"Evet, hem de biyolojik bir silahla. Feromonlarını bana karşı kullanacak."
"Bu mümkün mü lan?"
"Benim feromonlarıma bağışıklık kazanıyor. Ben rut'a girdiğimde benimle olursa daha da alışacak. Sende biliyorsun evli çiftlerin rut ve kızgınlık dönemleri bir zaman sonra aynı anda oluyor."
"O anda sen, onun feromonlarına alışmadığın için baskın olan feromonlar bu sefer seni zehirleyecek. Zaten rutta olduğun için feromonlarını kontrol edemiyorsun."
"Evet," dedi Rex.
"Dostum bu çılgınca! O herifin bu kadar zeki olabileceğini düşünmemiştim. Eşinle tanışmak istiyorum. Böyle adamlar kırk yılda bir gelir."
"Yakında tanışırsın."
"Başına büyük bir bela almışsın Rex," dedi Sergei büyük bir keyifle. Tek kaşını kaldırdı. "Bildiğini biliyor mu?"
"Biliyor. Ona meydan okudum."
"Ne yapacaksın?"
Rex dudağını dişledi. "Var aklımda bir şeyler."
Sergei kaşlarını çatarken Rex masasının çekmecesini atı ve orada duran şırıngaya dikti gözlerini. Hala tereddütlüydü ama eşinin açtığı savaşı kazanması için onun gibi oynayacaktı. Adil olmaktan vazgeçeli epey olmuştu. Sergei'e yandan bir bakış attıktan sonra şırıngayı aldı ve ceketinin iç cebine yerleştirdi. Sandalyesine oturdu ve saati kontrol etti.
Akşam yemeğinden sonra evde kimse olmayacaktı. Kral ve eşi odalarına çekildiğinde herkes evden gidecekti. Evde yalnızca Kral'la eşinin inlemeleri olacaktı. Kendisine ve eşine enjekte edeceği kızgınlaştırıcı ilaç sadece bir adımdı.
Yeni Kral sert oynamak istiyorsa eşi ona istediğini verecekti. Sert bir oyun ikisini bekliyordu.
***
Eve geldiğimde yine her zamanki gibi bir düzen ve intizam vardı. Bu düzene alışmam uzun sürmemişti. Beta korumalar ve hizmetçiler akşam yemeği için hazırlık yapıyorlardı. Beni gördüklerinde hepsi oldukları yerde durup bana yol verdiler. Gülümsedim ve aralarından geçerek salona ilerledim.
Sürünün gençleriyle aynı evde kalmak ilk zamanlar beni tedirgin etse de şimdi eğlenceli gelmeye başlamıştı. Babs ve Vincent'in koltuğa oturmuş hararetli bir konuşma içinde olduklarını görünce onlara doğru ilerledim.
"...Düzenlemeler yapılması gerekiyor," dedi Vincent.
"Ne düzenlemesi?" dedim Babs'ın yanına otururken. Babs beni görünce attığı kaşlarını gevşetti ve gülümsedi.
"Ele geçirdiğimiz yeni bölgelerden bahsediyorduk. Bölgede keşif için harekete geçtik ama aldığımız sonuçlar bizi pek memnun etmedi. Her türlü haltı yemişler. Bölge keş kaynıyor. Çocuklar için sağlıksız bir alan oluşturuyorlar."
"Onları bölgeden göndermeyi planlıyoruz," dedi Vincent.
Kaşlarımı çattım. "Bu mantıklı ama olası bir isyanı tetikleyebilir."
"Aslında bunu Rex'le konuştum. Bölgedekileri çıkartıp kendi sürümüzü yerleştirebiliriz dedim ama Rex bunu reddetti. Zaten bölge baskını gibi şeylere karşı... O bölgede yaşayanlar bize bağlı olacaklar. Bize hesap verecekler ama yine bağımsız olacaklar. Sürüye dâhil olmayacaklar. O yüzden bölgenin iyileştirilmesini istedi."
Vincent'in dedikleri gözlerimi kısmama neden oldu. Kral sürüsüne yabancı bir kanın girmesini istemiyordu. Rory Sürüsü kesinlikle dış dünyayı içinde barındırmaya karşıydı.
"Bundan siz mi sorumlusunuz?" dedim.
"Evet," dedi Vincent. "Ben ve birkaç kişi daha var. Rex, kesinlikle buna karşımanı istemedi Frank. Ve bu konuda ciddiydi."
Omuz silktim. "Karışmak istemiyorum zaten."
Yalan!
Buna dahil olmak isterdim ama zaten Rex'i sinirlendirmiştim. Daha fazla onun söylediğinin aksini yaparsam büyük bir kavgayı tetiklerdim. Beni çözdüğü şu zamanda bu çok tehlikeli olurdu.
"Bay Francis?"
Başımı kaldırdım ve yanıma gelen Beta hizmetçiye baktım.
"Yemek hazır Efendim."
Başımı salladım ve ayağa kalktım. Benim ayağa kalkmamla Babs ve Vincent'te ayaklandı. Birlikte salondan çıkıp yemek odasına girdik. Yemek odası her zamanki gibi kalabalıktı ve herkes ayakta benim oturmamı bekliyordu. Oturacağım sandalyenin yanında duran Rex'i gördüğümde kalbimin atışları hızlandı. Bunun nedeni heyecan ve korkuydu.
Rex sandalyemi çektiğinde oturdum, o da solumdaki sandalyeye oturdu. Herkes masadaki yerini aldığında derin bir nefes aldım.
"Afiyet olsun," dedim.
Yemekten sonra herkes ortalıktan çekilmişti ve bu kesinlikle beklediğim bir şey değildi. Babs, Georgia ve Aisha bile ortalıkta görünmüyordu. Onları aradığımda da ulaşamamıştım zaten. Evin her yerine dağılmış olan Beta korumaları görmemek iyice işkillenmeme neden olmuştu zaten. Bir şeyler dönüyordu ama ne olduğunu bilmiyordum.
Aisha'nın odasının kapısını çaldım ama içeriden ses gelmedi. Kaşlarımı çattım. "Aisha içeri giriyorum," diye seslendim. Bekledim. Ses gelmedi. Kapıyı açtım ve içeriye baktım. Odası bomboştu. "Ne oluyor?" diye fısıldadım.
"Majesteleri?"
Arkamdan gelen ses irkilmeme neden oldu. Omzumun üstünden geriye doğru baktığımda baş hizmetçiyi gördüm. İstemediğimi söylememe rağmen büyük bir ısrarla bana majesteleri demeye devam ediyordu. Her zamanki gibi ellerini önünde birleştirmiş, saçlarını topuz yapmıştı. Yüzü ifadesizdi. Layla, Rex'in bu evde güvendiği tek çalışandı. Ondan asla bana zarar gelmeyeceğinin garantisini vermişti hatta.
"Layla, herkes nerede?"
"Bilmiyorum Majesteleri."
"Hizmetçiler? Korumalar? Onlar nerede? Kimse yok mu evde?"
"Onlar müştemilata çekildiler Majesteleri. Sizi ilgilendiren tek kişi zaten şu anda yatak odanızda... Rory, sizi bekliyor."
Sesindeki tını da hoşuma gitmeyen bir şey vardı. Bana şu anda neler olduğunun beni ilgilendirmediğini söylüyordu. Kral'ın eşinin Kral olduğu bir evde bana bunu nasıl söyleyebildiğini sonra sorgulayacaktım çünkü şu anda Rex için Rory demesi daha çok dikkatimi çekmişti.
"Rory mi?"
"Evet Majesteleri."
Sertçe yutkundum. "Tamam, gidebilirsin."
"Rory, odanıza kadar size eşlik etmemi emretti."
İstemedi, emretti.
"Pekala."
Aisha'nın odasının önünde Layla'yla birlikte ayrıldım. Odamızın olduğu kata çıkan merdivenlerin önüne geldiğimizde olduğum yerde durdum. Layla öksürmeye başladı. Havayı kokladığımda Rex'in feromonlarının eve yayılmaya başladığına emin oldum. Feromonlarını kontrol edebilen biriydi ve rutuna daha iki ay vardı. Başka bir şey vardı.
"Sen git," dedim Layla'ya.
"Hayır," dedi Layla zorlukla. "Size odanıza kadar eşlik etmem emredildi."
Omzumun üstünden ona baktım. "Bende Kral olarak sana gitmeni emrediyorum".
Layla irkildi ve başını sallayarak karkasını döndü. Betalar feromonları normalde algılayamazdı ama Rex'in feromonları o kadar ağırlaşmıştı ki beta olan Layla o feromonları hissediyordu.
Derin bir nefes aldığımda feromonlar genzimi yaktı. O hoş koku beni hasta edecek kadar ağırlaşmıştı. Hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Koku odaya yaklaştıkça artıyordu. Elimi duvara dayadım ve soluklanmaya alıştım. Bacaklarım ağırlaşmıştı. Feromonlara doğru çekiliyordum. Düşmemek için direniyordum. Dudaklarımı dişledim ve arkamı döndüm. Merdivenlere doğru yürümeye başladım. Hayır, buna direnemezdim. Bu feromonlar beni öldürürdü. Şimdi olmazdı.
"Nereye?"
Sesini duyduğumda uykudan uyanmış gibi hissettim. Omzumun üstünden ona baktım. Dağılmıştı. Saçları anlına dökülüyordu. Şakaklarından akan terleri görebiliyordum. Her zaman düzgün olan gömleği kırışmıştı. Pantolonun kemeri açılmıştı ve aşağıya doğru sarkıyordu. Gömleğinin uçları dışarıdaydı ve düğmelerinin tamamı açıktı. Aleti kalkmıştı. Çok çekici görünüyordu. Dudaklarımın kenarından akan tükürüğü silmek istedim ama elimi kaldıramıyordum.
"Sen... Ne yaptın?" diye fısıldadım.
Bana doğru yürümeye başladı. Çıplak ayakları her yere bastığında ses çıkarıyordu. Algılarım açılmıştı. Nefes alışverişlerim hızlanırken merdivenlere ilerlemeye çalıştım ama belime sardığı kolu buna engel oldu. Bedenimi kendi bedenine yasladığında aletini kalçalarımda hissetmek gözlerimi kapatmama neden oldu.
"Sevişeceğiz," dedi sert bir sesle.
"Bunu... Her gece yapıyoruz."
"Evet," diye fısıldadı. "Ama bu sefer feromonlarımızı tamamen salacağız."
Boynumda hissettiğim acıyla gözlerimi açtım. Rex elindeki şırıngayı yere attığında sertçe yutkundum. Belamı bulmuştum. "Piç!" dedim sertçe.
Güldü. "Piçlik yapan sendin."
Kibarlığını bırakması şaşırmama neden olabilirdi ama açılan algılarım kapanmaya başlamıştı. Rex, bana kızgınlaştırıcı enjekte etmişti. Tıpkı kendisine yaptığı gibi...
"Sevişelim," dedim nefes nefese. "Ama kızgınaştırıcının etkisi geçtiğinde dua et ölmüş olayım." Başımı ona çevirdiğimde dili dudaklarımı yaladı. Dilimi çıkartıp ona uzattım. Dilini dilime doladı. Kendimi ona bastırdım. Dilini dilimden çektiğinde konuşmaya devam ettim. "Eğer ölmemiş olursam seni mahvedeceğim."
"Bu gece zaten birbirimizi mahvedeceğiz Majesteleri."
İnleyerek dudaklarına bastırdım dudaklarımı. İnsanlığımızı kaybetmeye başlamıştık. Feromonlarımın kontrolsüzce yayıldığını hissediyordum. Rex'in bizi odaya çektiğini fark ettim. O odaya girdiğimizde ikimiz de birer hayvana dönüşecektik.
Kral hamlesini yapmıştı.
***
Bu sefer ki bölümü erken atmak istedim. Vizelerden kaçıyorum çünkü ehehehe ama ben ne kadar kaçarsam kaçayım peşimden gelecekler. Kimse bana üniversitenin böyle bir yer olduğunu söylememişti ağağağağağağa
Neyse asıl konumuza gelelim. Size bir şey soracağım ve lütfen okuyan herkes buna cevap versin. Bunların smutunu yazayım mı yoksa geçeyim mi?
Yazmamı isterseniz bir şeyler yaparız ehehehehe ama istemezseniz de anlarım benim için kolay olurdu.
Çok fazla konuşmayacağım y verip yorum yapmayı unutmayın pls
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top