-21-
Gece çökmüştü.
Gece sessizdi.
Gece, benim geçmişimle doluydu.
Miles, Omega olduğum için sürü lideri olmayacağımı söylediğinde dehşete kapılmıştım. Geraldine Irving tarafından lider olarak büyütülmüştüm. Kimsenin oturmasına izin vermediği koltuğuna sadece ben ve annem oturabiliyorduk. Sonra o koltuk ellerimin arasından kayıp gitti. Annem koltuğa oturmuştu, babam onun yanında bekliyordu. Arkasında Alfa olan ablalarım ve abilerim vardı. Annemin kucağında küçük kardeşim Evan oturuyordu. Annemin ve en büyük abim Miles'in bakışlarında hüzün vardı. Evan mutluydu. Cara ifadesizdi. Diğer kardeşlerimin yüzünde alay vardı. Ve babam büyük bir hayal kırıklığıyla bana bakıyordu. Masanın karşı tarafında tek başıma ayakta duruyordum.
"Omega'dan lider olmaz!"
"Omegasın ve sadece üremek için varsın!"
"Omega olduğun için zayıfsın!"
"Omega olarak sen piramidin en altındasın!"
"Kendine gel Omega!"
"Alfaya ihtiyacı olan aciz bir Omega'dan başka bir şey değilsin!"
"Omegalar sadece hayal kırıklığıdır."
Kararmış, çürümüş bir toplumda doğdum. Alfalar liderdir. Betalar, Alfalara hizmet eder. Ve Omegalar böyle bir toplumda aşağılanır.
İnsanlık ne zaman feromon salgılamaya başladığını hatırlamıyor. Tarih kitaplarında belli bir zaman dilimi yok. Bu olalar açıklanacağı zaman her kitaptaki paragraflar aynı cümleyle başlıyor. "İnsanları feromon salgılamaya başladığında 3'e ayrıldı."
Piramidin en üstünde güçlü feromonlarıyla ve mükemmel fiziksel özellikleriyle Alfalar vardı. Avlandılar, hükmettiler, savaştılar. Onların altında Betalar vardı. Feromon salgılamıyorlardı. Bu yüzden Alfalarla birlikte savaşmaya karar verdiler. Alfalara hizmet ettiler. Kendi aralarında evlendiler. Ve onların altında Omegalar vardı. Omegalar da tıpkı Alfalar gibi feromon salgılıyordu. Bu feromonlar Alfaların feromonları gibi değildi. Baskın Beta ve Alfalar için afrodizyak etkisi gösteriyordu. Ve Omegalar, Betaların aksine Alfaların feromonlarından etkileniyorlardı. Alfaların feromonları birbirinden farklıydı. Bazen yatıştırıcı etkisi oluyordu bazen de korkutucu. Alfalar, düşmanlarının karşısında feromonlarını öyle bir salgıladılar ki düşmanları korkarak geri çekildi. Yanındakileri sakinleştirmek için feromon salgıladılar ve onları yatıştırdılar.
Ama her zaman olduğu gibi insanlar yine yoldan çıktılar.
Ben, Alfaların feromonlarını cinsel etkiyi arttırmak için kullandıkları bir zamanda doğdum. Öyle kararmış bir toplumdu ki Omegalar yalnızca bir üreme aracı ve seks objesi olarak görülüyordu. Alfalaryönetici klasmanındaydı. Betalar geçmişten günümüze kadar onlara hizmet ettiler ve etmeye de devam ediyorlar. Omegalarsa aşağılanıyorlar.
Bu 3 sınıf ortaya çıktığında beri toplumu oluşturan en küçük birim aile olmaktan çıkmıştı. Artık aile kavramı yerini sürüye bırakmıştı. Büyük sürülerin liderleri toplumda saygı görüyorlardı. Ama o sürüde doğan Omegalar bu sefer sürü içinde aşağılanıyordu. Sürü ne kadar büyük olursa olsun aşağılanma devam ediyordu. Kendimden biliyordum.
O masanın karşısında durmaya devam edeceğimi biliyordum. Ben aşağılanmak istemiyorum ve kendi cinslerimin aşağılanmasını istemiyorum. Toplumun değişmesinin sürülere bağlı olduğunu biliyordum. En başından beri biliyordum. Ve bu yüzden kendi sürüme sırtımı döndüm ve liderliğini yapabileceğim bir sürü kurdum. Yalnızca Beta ve Omegalardan oluşan bir sürüydü.
Bu babamın ve kardeşlerimin kulağına gitmişti. Babam bir şey demedi ama buna karşı olduğunu hep belli etti. Kardeşlerim için dalga konusu oldum. Ama umursamadım. Bölgeye ihtiyacımı vardı ve ben bölge hırsızı oldum. Diğer sürülerin bölgelerini ele geçirdim. Düşmüş bölgelere kendi sürümdekileri yerleştirdim. Her şey sürüm için çok güzel gidiyordu ama ben bir hata yaptım. Ama bu hata geleceğimin şekillenmesini sağladı. Ve bu olumlu yöndeydi.
Rory Sürüsünün bölgesine gözümü diktim.
Kızıl Kralın bölgesini istedim.
Ancak başarısız oldum ve yakalandım. Kral karşıma geçti. Bana bir teklifte bulundu. Ama ben reddettim. Bölgesine göz diken hırsıza, Kral olmayı teklif eden bir aptaldı benim gözümde. Ama o aptal bana özgürlük vadediyordu.
Sürümün ihanetiyle yüzleşene kadar onun teklifini kabul etmemekte kararlıydım ama sürüm bana ihanet etti. Ben yükselmek istiyordum. Ve bir hırsız olarak Kral'ın karşısına çıktım. Teklifini kabul ettim.
Ve şimdi ben bir Kralım.
"Takım 2 yerine yerleşti." Kulağıma taktığım kulaklıktan gelen cızırtılı sesle başımı salladım. "Takım 3 yerine yerleşti," dedi Babs, Aisha'nın arkasından. "Takım 4 yerine yerleşti," dedi Georgia. Sessizce aldığım nefesi geri verdim. Omzumun üstünden geriye doğru baktım. Rex'in kuzeni Vincent başını salladı. Ben de başımı sallayarak onu onayladım. Önüme döndüm. "Takım 1 yerine yerleşti," dedim kısık bir sesle.
Çaldığım bölgelerin üstüne konan Hırsız Sürüsünün ana merkezinin etrafını kuşatmıştık. Kan akmasını istemiyordum ama yine de hazırlıklı gelmiştik. 92 kişiliyle buraya gelmiştim. 23 kişilik 4 ekibe ayrılmıştık. Takım 1'in başında ben vardım. Vincent beni yalnız bırakmak istemediği için benimle gelmişti. Takım 2'nin başında Aisha vardı. Takım 3'ün lideri Babas'tı ve Takım 4'ün lideri Georgia'ydı. Cyrus gelmek istmeişti ama başka bir görevi vardı. Ve onun görevi bu operasyondan daha önemliydi.
Takım 2 ve Takım 3'ün görevi güvenliği sağlamaktı. Takım 4'ün tamamı iyi nişancılardan oluşuyordu ve onlar bizi dışarıdan koruyacaklardı. Takım 1 yani başında olduğum takım ise içeri sızacaktı. Ana binanın içinde kan dökülebilirdi ama dışarıda kan dökülmeyecekti. İçeriye yerleştireceğimiz hoparlörler ve dışarıya yerleştirdiğimi büyük kolonlardan gelen silah sesleri onları korkutacaktı. Yapay zekâyla oluşturulmuş sahte yardım çığlıkları onları dehşete düşürecekti ve en sonunda benden sonra sürünün başına geçen Beta Brendon'ın yapacağı anonsla hepsi teslim olacaktı. O anonsu yapmaya zorlayacaktım onu ve bundan zerre pişmanlık duymayacağımı biliyordum.
"Hazır mısınız?" dedim yavaşça.
Takımımdan onaylayan sesler geldiğinde belimdeki Baretta92'yi çıkarttım ve kurşunu namlunun ağzına verdim. Etrafımı kolaçan ettikten sonra eğilerek etrafı çevrilmiş olan ana bölgeye ilerledim. Karanlıktan daha iyi başka kamuflaj olamazdı.
Etrafı çevrilmiş bölgeye yaklaştığımızda bölge kapısında bekleyen iki Betayı takımımdan iki Alfa etkisiz hale getirmişti. Bizim için bir nevi yolu temizliyorlardı. Bu gece olabildiğince sesiz olacaktık ve kesinlikle kan dökülmesini engelleyecektik. Bölge kapısının önüne geldiğimizde elimdeki silahı kaldırdım ve etrafı kolaçan etmeye başladım. Bölge kapısının önündeki kameralar çoktan etkisiz hale getirilmişti. Bunu Takım 4'ten birinin yaptığını biliyordum sadece.
Takımımdan bir Omega bölge kapısını yavaşça araladı ve araladığı yerden içeriyi kolaçan etti. "Açıkta 7 silahlı koruma var. Devriye geziyorlar. Bekçi kulübesi yok."
Brendon, bölge içindeyken kapının önünde birilerinin beklemesinin hep saçma olduğunu söylemişti ve başa geldiğinde de ilk yaptıklarından birinin kapı önünde bekleyenleri görevden almak olduğuna emindim.
"Giriyoruz," dedim kendimden emin bir sesle. "Takım 2, Takım 1 konuşuyor," dedim elimi kulağımdaki kulaklığa hafifçe bastırarak.
"Takım 2 dinlemede," dedi Aisha.
"Bir dakika sonra sesi verin."
"Anlaşıldı."
Kapıdan içeriye sızan takımımın arkasında kaldım. Dışarıya son kez göz gezdirdim. Dışarıda sadece iki koruma oktu. Takım 2 ve Takım 3 etrafa yayılmış olan diğer korumaları etkisiz hale getirmişlerdi. Ve şimdi onların konuşlandığı yerlere geçmişlerdi. Biri dışarıdaki korumalara ulaşmak istediğinde cevap gecikmesin diye bunu yapmıştık. Kimse cevap vermezse bir şeylerin ters gittiğini anlarlardı.
"Gelmiyor musun?" dedi Vincent fısıltıyla.
Başımı ona çevirdim. "Geliyorum."
Onun arkasından bölgeye giriş yaptım. "Sen arkada kal ve sadece ana binaya girmeye odaklan. Bahçedekileri Takım 4 halledecek," dedi Vincent. Ana binaya girdiğimizde de sana biz yol açacağız."
"Ben de çatışmaya gireceğim!" dedim sertçe.
Vincent bana baktı. "Rex'le evlenmeden önce yaptığın hatayı yapıyorsun Francis," dedi. "Kumandan savaşı yönetir. Savaşa girmez. Eğer Rory Sürüsünün bölgesini işgal edeceğin zaman arkada kalsaydın bunlar olmazdı."
Omuz silktim. "İyi ki de kalmamıştım."
Güldü. "Ama şimdi kalmalısın. Sana bir şey olursa Rex'e ben hesap vereceğim ve Rex sinirlendiğinde hiçte iyi görünmüyor. Kral geride durmalı ve açılan yolda yürümeli."
"Pekâlâ," dedim. "Aç bana yolu şövalye."
Başını sallayarak önüne döndüğünde her yerden patlama ve kurşun sesleri yükselmeye başladı. Bölgeyi koruyan gizli korumalar çatışma seslerini duyunca yerlerinden çıkmaya başladılar ve Takım 4 tarafından hepsi bir dakika içinde etkisiz hale getirildi. Ardından çığlık sesleri yükseldi. Bu çığlık seslerinin bazıları dışarıdaki hoparlörden geliyor olsa da bazıları bölgede yaşayanların çığlıklarıydı.
"Ana bina gözüktü," dedi takımımdan biri.
"Gidelim," dedim Vincent'e. Vincent önüme geçerken iki Alfa arkama geçti. Bir Omega soluma, başka bir Beta sağıma geçti.
Beni ortalarına aldılar ve birlikte ana binaya doğru yürümeye başladık. Ana binadaki ışıkların hepsi teker teker açılıyordu. Açıkçası Brendon'ın nerede olduğunu biliyordum. Ya ana binadaki sığınaktaydı ya da çalışma odasındaydı. Sığınağa gitmediğine eminim çünkü Brendon gereksiz özgüvene sahip biriydi. Eminim ki bölgesini işgal edenleri korkusuzca karşılamak isteyecektir.
Ana binanın girişindeki korumalar Takım 4 tarafından etkisiz hale getirilmişti. Takımın önündeki Alfa elindeki tüfeğin namlusunu ana binanın kapısına doğrulttu. Kapının sağ tarafına geçtim. Vincent kapının kol tarafında kalmıştı. Alfa, tüfeği ateşledi ve kapının kilidi parçalandı. Ardından kapıya tekme atarak kapının açılmasını sağladı. Bir silah sesi duydum ve kurşun kapıya tekme atan Alfa'nın karnına saplandı. Alfa bir karnına bir de önünde uzanan koridora baktı. Tüfeğini kaldırdı ve ateş etmeye başladı. Kapının sağına ve soluna konuşlanmış olan takımım Alfa'nın arkasından içeri girdi.
Ne diyebilirim ki tüm takımlara kurşungeçirmez yelek giydirmek kesinlikle iyi bir fikirdi.
Elimdeki Baretta92'yi kaldırdım ve etrafı kolaçan etmeye başladım. Arkamdan gelen Betalar da benim gibi etrafı kolaçan ediyorlardı. Bir kapının arkasından çıkan korumayı tereddüt etmeden vurdum. Silahımın namlusunu başka bir yöne çevirdiğimde biri silahıma tekme attı. Silah elimden düşüp, yerle buluştuğunda kaşlarımı çattım. Tekme atan kişiye başımı çevirdim. Tanıdık bir yüz görmek hayal kırıklığına uğramama neden oldu.
Karşımda bu sürünün liderliğini yaparken Brendon'dan sonra en çok güvendiğim kişi vardı. Arkamdaki Betalar ona müdahale edemezlerdi çünkü onlara saldıranlarda vardı. Vincent ve diğerleri başka bir koridorda çatışmaya girmişlerdi.
Geriye doğru çekildim ve pozisyon aldım.
"Görüşmeyeli ne kadar oldu Carrie?" dedi alayla.
Benden aldıkları bölgeleri geri almaya gelmeme rağmen bu kadar alaycı olması... Kesinlikle Brendon onların egolarını fazlasıyla şişirmişti. Bunun başka açıklaması olamazdı.
"Saymadım," dedim omuz silkerek. "Belki biliyorsundur Rory Sürüsüyle ilgileniyordum."
Kaşları çatıldı. "Bir Alfa'nın altına yatman beklenmedik bir şey değildi Carrie. Sonuçta her Omega önünde sonunda bir Alfa'nın altına giriyor." Yüzüne alay yayıldı. Sakinliğimi korumaya çalıştım. "Seni yargılamayacağım."
"Orospu çocuğu," dedim onun gibi alayla.
"Kalbimi kırıyorsun," dedi sahte bir hüzünle. "Gerçekten yerdiğin Alfalardan birinin altına girmek yerine neden Brendon'la evlenmedin ki? O zaman sürünün başında kalmaya devam ederdin. Aptallık yaptın."
Raht bir pozisyona geçtim ve kollarımı indirdim. "Aptallık ha? Kendi kurduğum sürünün başına bir Beta geçecek ve ben onun eşi olacağım öyle mi? Asıl aptallık olan bu! Siz bu sürüye toplumdaki eşitsizlikten şikâyetçi olduğunuz için girdiniz ama sonra gelip, bir Omega lider olamaz, dediniz." Omuz silktim. "Asıl liderlik vasfından yoksun olan siz Betalarsınız." Onu biraz kışkırtmanın sakıncası olmazdı. "Bu yüzden sürekli Alfalara hizmet ediyorsunuz. Ah, doğru Betaların bu sürüye girme nedeni buydu."
Yüzündeki alayın nasıl dağıldığını izledim. Bana doğru atıldığında bacağımı kaldırdım ve karnına tekme attım. Geriye doğru savruldu. Sırtı koridorun duvarına çarptı. Vahşi bir hayvan gibi yeniden bana atak yaptığında bu sefer sağ kroşemi onun çenesin geçirdim. Eklemlerim acısa bile ondan gelen acı dolu inleme acımı anında yok etmişti. Üstüne doğru yürüdüm ve yüzüne bir yumruk daha geçirdim. Art arda yumruk attım yüzüne. Yüzünden kanlar akarken iki dizinin üstüne düştü. Belimden toplu tabanca olan Smith & Wesson Model 340PD'yi çıkardım ve ona doğrulttum. Başını kaldırdı. Silahımın namlusu anlına değdi. Göz göze geldiğimizde derin bir nefes aldım. Şimdiden burnuma kan kokusu doluyordu.
"Ben bir Kralım," dedim. "Ve sen benim önümde diz çökmek zorundasın!"
Tetiği çektim.
Tetiği çekerken bir an bile tereddüde düşmemek bir katile dönüştüğümün en büyük kanıtıydı. Ama bu kanıt bu koridorda kanların arasında boğularak yok olacaktı.
Silahımı belime yerleştirdim ve yere düşen Baretta92'yi alıp doğruldum. O sırada benimle gelen Betalar koridordaki diğer korumaları temizliyordu. Koridora giren Omega'ya baktım. O da benimle gelmişti.
"Bay Vincent yolu açtı Efendim," dedi saygıyla.
Başımı salladım ve hızlı adımlarla koridordan çıktım. Kan kokusu her yere yayılıyordu. Cesetlerin yanından geçtim. Benim takımımdan olan üç kişi yerdeydi. Biri yaralıydı, diğer ikisi onun yarasına müdahale ediyordu. Yanlarında durdum ve yaralıya baktım.
"Ne kadar derin?" dedim.
"Sadece kolumdan vuruldum Efendim," dedi. Yaralı olan bir Omegaydı.
Başımı salladım. "Teşekkür ederim," dedim.
Omega'nın gözleri ışıldadı. "Asıl ben, bana güvenip, beni buraya getirdiğiniz için size teşekkür ederim Majesteleri."
Majesteleri...
"Ona iyi bakın," dedim. Elimi kulağıma götürdüm. "Takım 1 konuşuyor... Takım 2 dinlemede mi?"
"Takım 2 dinlemede."
"1 yaralımız var. Kurşun koluna gelmiş." Yaraya dikkatlice baktım. "Muhtemelen kurşun içeride kaldı. Hemen hazırlanan sağlık ekibini ana binaya güvenli bir şekilde ulaştırın."
"Anlaşıldı," dedi Aisha.
Son kez yaralı Omega'ya bakıp, ilerlemeye devam ettim. İkinci kata çıktığımda derin bir nefes aldım. Buradaki ceset sayısı alt kata göre daha fazlaydı. Bakışlarımı koridorun sonundaki odaya diktim ve adımlarımı hızlandırdım.
Kapıya yaklaştığımda Brendon'ın sesini duydum. Durdum ve ne dediğini dinlemeye başladım.
"Kimsiniz ve ne istiyorsunuz?" dedi sertçe.
"Liderimiz gelince öğrenirsin," dedi Vincent.
"Bölge mi? Omega mı? Para mı? Hangisi? İstediğinizi size vereceğim ama sürüme dokunmayın!"
Kaşlarımı kaldırdım. Onun sürüsü ha? İyiymiş.
"Süründeki Omegaları verirse süründen geriye bir şey kalmayacağını sana kimse söylemedi mi piç kurusu?" dedi Vincent sertçe.
Odaya girdim.
"Söylememiştir," dediğimde ikisinin de bakışları bana doğru döndü. Odada onların haricinde Rory Sürüsünden olan iki Alfa ve bir Omega vardı.
"Carrie?" dedi Brendon şaşkınlıkla.
Gülümsedim ve eskiden bana ait olan masaya doğru ilerledim. Şerefsiz herif! Koltuğu bile değiştirmemişti.
Yanıma gelen Alfa nereden bulduğunu bilmediğim temiz bir mendili koltuğa serdi ve geri çekildi. Ona gülümsedim. Koltuğa oturdum ve Brendon'a baktım. Bakışlarındaki şaşkınlık her geçen saniye büyüyor ve bana büyük bir haz veriyordu.
"Lidercilik oyunu nasıldı?" dedim alayla. "Hevesini aldıysan sürümü, bölgemi bana teslim etmen gerekiyor."
"Neden geldin?"
Sorduğu soru kahkaha atmama neden olacaktı. Neden geldiğimi bildiği halde sorması fazlasıyla aptalcaydı. Öne doğru eğildim ve dirseklerimi masaya dayayıp, ellerimi birbirine kenetledim. Sonra çenemi ellerimin üstüne yasladım.
"Bana ait olanı geri almaya geldim Brendon!"
***
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top