-13-


Nefesimi tutmuştum ve sadece karşımdaki kadına bakıyordum. Arkasına yaslandı. Onu uzun zamandır bu kadar keyifli görmemiştim. Neden böyle gülümsüyordu? Sürüsündeki Omega'dan kurtulmuştu işte! Neden bunun peşine düşmüştü? Aklımda bin bir tane soru vardı. Ama en büyük soru zihnime kocaman harflerle kazınmıştı. REX NEDEN SÖYLEDİ? Bu aramızda kalacaktı ama Rex bunu gitmiş hiç olmayacak birine, babama söylemişti. Omuzlarımı dikleştirdim. Babamın karşısında endişelenmezdim. O zeki bir kadındı ve endişemi gördüğü anda onu bana karşı kullanabilirdi.

"Anlıyorum," dedim yavaşça. "Beni buraya çağırma sebebinde bu olsa gerek." Başını salladı. Bir bacağını diğerinin üstüne attı. Derin bir nefes aldım. Babam beni şaşırtmıyordu.

"Söyleyeceğin herhangi bir şey var mı?"

"Evet," dedim sakin bir ses ile. Tek kaşını kaldırdı. Ne söyleyeceğimi merak ediyordu. Derin bir nefes aldım. "Yakında onunla evleneceğim. Artık hiçbir şeyin önemi yok." Bu gerçekti.

"Var!"

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak. Babam... Neden bu kadar takıntılı davranıyordu ki? Ben onun sürüsünün düzenini bozan bir Omega'ydım. Hep bunu düşünmemi sağlamış olan o değil miydi? Oydu. Neden şimdi bunu yapıyordu?

"Ne demek isteğini anlamıyorum baba! Neden buradayım? Rex ile ne zaman konuştun?"

"Dün akşam. Senin ve Omega arkadaşlarının sürüye kabul töreni yapılırken aradım. Böyle bir haberi annenden aldım. Neden annenden öğrendim?"

"Umursamayacağını düşündüm."

"Sana bunu düşündürten ne?" dedi sakin bir ses ile. Geraldine Irving... Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Sana Rory Sürüsüne gireceğimi söyleseydim umursar mıydın? Şimdiye kadar benimle ilgilenmemiş olan sen değil miydin?

"Omega olmam." Kaşlarını çattı.

"Şu ana kadar hiçbir şeyini umursamadığın Omega oğlunun başka bir sürüye gireceğini de umursamazsın diye düşündüm baba." Başını sağa sola salladı.

"Ama umursuyorum," dedi. "Umursamıyor olsaydım Rex denilen o adamla konuşmazdım." Dudaklarımı şaşkınlıkla araladım. Böyle bir şey söylemesi kesinlikle beklediğim bir şey değildi.

"Baba, abartma istersen."

"Abartmıyorum."

"Baba şu anda abartıyorsun. Elbette bir gün evlenecektim. Ve bu şu anda olacak."

"Evet, evleneceksin ama o adamla olmasını istemiyorum." Kaşlarımı çattım. Şu ana kadar hiçbir şekilde benimle ilgilenmeyen kadına ne olmuştu? Ben karşımdaki bu kadını tanımıyordum. Benim babam böyle biri değildi.

"Neden?"

"Kimyaları."

"Bunu göze aldım."

"Dominant bir Omegasın."

"Evet."

"Onların kimyaları çok farklı Francis," dedi babam kısık bir ses ile. "Ya Omega ya da Alfa ölür." Kaşlarımı çattım. Alfa da mı ölüyordu? İyi de Rex bana bunu söylememişti. Sadece Omega'nın, Alfa'nın kimyasını kaldıramayıp öldüğünü sanıyordum. Alfa'nın ölümüne dair tek bir kelime söylememişti.

"Nasıl?"

"Söylemedi mi?"

"Hayır."

"İnsanlar arasında türler çıkmaya başladığında Rory Sürüsü ormanda yaşamaya başlamıştı. Diğer sürüler gibi şehirlerde yaşamadılar. Ormanlarda yaşam sürdüler. Bitkilerden ilaçlar yaptılar, hayvanları avladılar, çıplak yaşadılar. Rory Sürüsü hayatta kalma içgüdüsüne doğuştan sahip. Hayatta kalma içgüdüsü sürüyü de korur. Onlar üreyebilmek için ölümü göze alırlar."

"Bana ne söylemeye çalışıyorsun?" dedim şaşkınlıkla. Duyduklarım insanlığın ilk zamanları gibiydi. Üreyebilmek için ölümü göze almak... Gözümün önüne Rex'in yüzü geldi. Evet, o adam ölümü göze alırdı. Üreyebilmek için bir bölge hırsızına sürüsünü teklif etmişti.

"FEROMON çok fazla salgılanırsa zehre dönüşebilir."

"Biliyorum. Omega'yı öldüren bir zehir..." Omegaların bu kadar zayıf bir bünyeye sahip olması canımı yakıyordu. Babam gülümsedi.

"Sadece Alfalar değil, Omegalar da FEROMONLARINI kontrol edemeyip Alfa'yı öldürecek kadar fazla salgılayabilirler. Omegaların FEROMONLARI çok güçlüdür. Hele ki kızgınlıkta... Bir Betayı baştan çıkarabilecek kadar güçlü."

"Saçmalık! Betalar FEROMONLARI hissetmezler."

"Ama FEROMON bir zehre dönüşürse hissederler." Kaşlarımı çattım. Sürüye kabul törenindeki o Omeganın anlattığı bir hikayeyi dinliyormuş gibi hissediyorum.

"Baba bunları neden anlatıyorsun?"

"Kimyalarınız ters tepecektir. Rory Sürüsünde FEROMONLAR yüzünden ölen Alfaların sayısı yok denecek kadar az. Ama Omegalar... O sürüde FEROMON ölümlerini en çok yaşayan Omegalardır."

"Sadakat demişlerdi?"

"Onlar böyle bir hurafeye inanıyor," dedi.

"Sana inanacağımı nereden çıkardın?"

"Rex'e sor aynısını. O da anlatacaktır." Sertçe yutkundum. Eğer bu doğruysa ben hamile kalmadan Rex'de ölebilirdi. Ben amacıma ulaşmadan ölebilirdim. "Kimyalarımızın ters tepeceğini nereden biliyorsun?"

"Rory Sürüsü dünyadaki en büyük sürüdür Francis. Ve emin ol o büyük sürü, dünyadaki tüm sürülerden en az bir gelin aldı. Ve sen Irving Sürüsünden, Rory Sürüsüne gidecek olan ikinci gelinsin. Ölen dayını hatırlıyor musun?" Babamın abisi... O da Emile teyzem gibi Omegaydı. Sertçe yutkundum.

"Onun ölümünü kullanmıyorsun değil mi?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Dayımın ölümünü buna bahane edebilirdi. Babam başını sağa sola salladı.

"Abimi asla böyle bir şey için kullanmam!" dedi sertçe. Ona inandım. Babam dürüst bir kadındı.

"Bu sadece bir ihtimal," dedim omuzlarımı dikleştirerek. Başını salladı. Bir ihtimaldi. Çok az gerçeklik payı vardı. Gerçekleşme ihtimali çok azdı. Babam derin bir nefes aldı. Sıkıca bağladığı saçlarını tutan tokayı çekip aldı. Saçları omuzlarından aşağıya döküldüğünde ona ne kadar çok benzediğime bir kez daha şahit oldum. Hafifçe boğazımı temizledim. Saç diplerini ovmaya başladı.

"Bana inanıp inanmamak sana kalmış Francis ama ben ailemden birinin daha o sürüdeki bir Alfa yüzünden ölmesini istemiyorum."

"Bu artık geçmişte kalan bir istek," dedim kararlı bir ses ile. "Ben artık Rory Sürüsünün bir ferdiyim. Sürülerini, sürüm olarak kabul ettim."

"Damgayı yaktırabiliriz," dedi babam. Gözlerimi dehşetle büyüttüm.

"Damga yaktırmak ihanettir!"

"Kurtulmak için ihanet etmende bir sakınca görmüyorum!" diye bağırdığında irkildim. İçimden bir ses beni önemsediği için böyle davrandığını söyledi. Gözleri gözlerime kilitlenmişti. Dişlerimi birbirine bastırdım.

"Ben görüyorum. Değerlerimi çiğniyorum baba. Ama atık buraya kadar... İhanet edersem kendimden nefret ederim!"

"Ne istiyorsun?" Kaşlarımı çattım.

"Anlamadım."

"Sürüye dönmek için ne istiyorsun Francis?" dedi sertçe. Yutkundum. Irving sürüsüne geri dönmem için rüşvet mi teklif ediyordu. Hah, babam ciddi miydi?

"Hiçbir şey istemiyorum."

"Rory Sürüsünü seçmenin nedenini biliyorum. Kendi sürüne sahip olmak istiyorsun değil mi? Tamam! Sana istediğin sürüyü vereceğim. Sana koca bir sürü vereceğim. Omegalar tarafından yönetilecek ve tüm sürü üyeleri sana itaat edecek." Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı.

"Sen ciddi misin?"

"Evet."

"Baba..."

"Cazip bir teklif ha?" dedi kaşlarını çatarak. Ellerini saçlarının arasından çekti. Masanın üstüne eğildi. "Francis, sana hiçbir zaman dürüst olmadım değil mi?" Kaşlarımı çattım.

"Ne diyorsun baba?"

"Sana hiçbir zaman dürüst olmadım. Sen kardeşlerin arasında bana en çok benzeyensin. Sen... Diğerlerinden farklısın. Diğerleri Alfa olmasına rağmen liderlik içgüdülerinden bihaberler. Kim bilir Cara aşağıda neler yapıyor? Miles zaten şirkete adım atmıyor. Diğerlerine arzuları ve hırsları hükmediyor. Sen... Bana en çok benzeyensin ve ben seni kaybetmek istemiyorum."

"..."

"Onların yanında durarak sadece hayatını tehlikeye atacaksın. Sürüne geri dön. İstediğin liderliği ve istediğin rütbeyi ben sana vereceğim."

"Bu kadar basit olamaz..." diye mırıldandım.

Ben... Yıllarca kendimi bir Omega olarak topluma kanıtlamaya çalıştım. Bu mu gerekliydi? Rex ile daha önceden mi tanışmalıydım? Ya da kendimi tehlikeye mi atmalıydım? Atmamış mıydım? Elimde bir silah ile sürü bölgelerine girerken kendi canım hiçe sayıyordum. Babam bunu bilmesine rağmen tek kelime dahi etmemişti. Bu kadar basit olmamalıydı. Eğer bu kadar basitse katlandığım acıların ne anlamı vardı?

"Üzgünüm Francis," dedi babam. "Ama şimdi sürüne geri dönersen sana asla sırtımı dönmeyeceğim. Hiçbir zaman dönmedim ve yine dönmeyeceğim. Özgürlüğünü vereceğim sana Carrie."

Dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçtığında elimi ağzımın üstüne kapattım. Carrie... Özgür kadın demekti... Annem bana hamile kaldığında benim bir kız çocuğu olacağımı sanıyorlarmış. Bu yüzden adımı Carrie koymuşlar. Babam adımı Carrie koymuş. Özgür biri olarak yetişmem ve yaşamam için. Şimdi bana bu isimle hitap etmesi...

Babam ayağa kalktı ve oturduğum koltuğun arkasına geçti. İnce uzun parmaklarıyla süslenmiş olan ellerini omuzlarıma koydu. Baba şefkati bu muydu? Eğildi. "Eğer geri dönersen isminin anlamı gibi yaşamana izin vereceğim. Bunu için seni destekleyeceğim Francis."

Omzumun üstünden ona baktığımda gözümden bir damla yaş düştü. Eğer şimdi onunla gidersem katlandığım tüm acıların sonu gelecekti. Sürüm kurulacaktı. Bölge hırsızı olmaya devam edebilirdim. Kralın eşi değil, başına buyruk özgür bir bölge hırsızı olabilirdim. Babam cevabımı bekliyordu. Dudaklarımın arasından çıkacak olan o cevap benim kaderimi değiştirecekti. Özgürlük vadediyordu babam bana...

Özgürlük hiç bu kadar çekici olmamıştı.

***

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top