-12-

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

***

Genç kadın gözlerini yavaşça açtı. Dışarıdaki güneşin ışıkları camdan ona vuruyordu. Hafifçe esnedi ve doğruldu. Saçları dağılmıştı. Dün gece duştan sonra bile eşi onu rahat bırakmamıştı. Ama yeniden yıkanmasına gerek kalmadığı için şükür ediyordu. Onun yüzünden solungaçlarım ve yüzgeçlerim çıkacak, diye geçirdi içinden. Üstündeki yorganı yana attı ve bacaklarını yataktan sarkıttı. Bacaklarında gördüğü morarmalar ile hafifçe kıkırdadı. Tam anlamıyla eşi onu yiyordu.

Ayağa kalkmasıyla yerdeki kondomlara basması bir oldu. Ayağını kaldırdı ve kondomlara baktı. Yanakları hafifçe kızardığında başını kaldırdı ve balkona çevirdi. Kaşlarını hafifçe çattı. Eşi balkondaydı. Dudakları yukarı kıvrılırken yerdeki gömleğe doğru ilerledi. Eşi ondan uzun ve kalıplı olduğu için giydiği gömlek onun bacaklarını bir elbise gibi kapatmıştı, bedenini bir çarşaf gibi örtmüştü.

Balkona çıktığında sabah rüzgarı yüzüne vurdu. Eşine arkasından yaklaştı ve başını omzuna yatırıp onu izledi. Dudağını ısırdı. Arkadan bile çok güzel görünüyordu. Ellerini onun omzuna koyduğunda eşi irkildi.

"Helena?"

"Benim," dedi genç kadın. "Neden buradasın?" Geraldine sırıttı.

"Eğer biraz daha yatakta kalsaydım seni uykundan uyandırırdım." Helena başını sağa sola salladı ve eşinin kucağına oturdu. "Bu açlığın beni bitirecek," dedi Helena. Geraldine başını salladı.

"Senin bu güzelliğinde beni delirtecek." Helena'nın yanakları kızardı.

"Üşüteceksin."

"Asıl sen üşüteceksin. Çok zayıf bir bünyen var üstelik Helena. Neden bu gömleği giydin ki?" dedi Geraldine. Bu sefer Helena sırıttı.

"Çünkü senin."

"Evet, benim. Sen-"

"Bugün Frank'in cinsiyetini öğreneceğiz," dedi Helena, Geraldine'nin sözünü keserek. Geraldine başını salladı. "Evet," dedi heyecanla. "Oğlumun Alfa olduğunu doktordan duymak daha da gururlanmama neden olacak."

"Geraldine?"

"Efendim bebeğim?"

"Frank... Onun cinsiyeti hakkında endişelerim var." Gerladine kaşlarını çattı.

"Ne konuda?"

"O... Omega olabilir." Geraldine kahkaha attı.

"Sence ben bunu anlamaz mıydım?" dedi alayla. "Oğlum da diğer çocuklarımız gibi Alfa. Hem de diğerlerinden daha çok Alfa."

"Geraldine, senden daha çok ben anlarım aslında. Biliyorsun. Kendi kanımdan gelen Omegayı herkesten iyi tanırım."

"On iki Alfadan sonra belki de Omega çocuğumuz olsun istiyorsundur Helena."

"O da var ama hayır. Ciddiyim."

Gerladine derin bir nefes aldı. Francis'i hatırladı. On iki çocuğu vardı. Francis onların en küçüğü ama Gerladine'nin en sevdiği çocuğuydu. Evet, diğer çocuklarını da seviyordu ama Francis. Onun yeri apayrıydı. Onun bir Alfa olduğunda emindi. Diğer çocuklarından daha çok Alfa gibi davranıyordu. İyi bir yönetici vasfına sahipti. Tüm Alfalar gibi... Francis'in Omega olması, Geraldine için imkansızdı.

"Gerladine?"

"Hım?"

"Ne düşünüyorsun? Dediklerimi mi?"

"Evet," dedi Gerladine ve karısının yüzünü işaret parmağının tersi ile okşadı. "Dediklerinin doğruluk payı olabilir. Omegaların içgüdüleri bu tür durumlarda daha gelişmiş oluyor." Helena başını salladı. "Ama Francis'in Omega olması da imkansız gibi geliyor bebeğim. O baskın bir Alfa gibi değil mi?"

"Öyle. Yönetici olmaya uygun. Ama yönetici olacaklar sadece Alfalar mı?"

"Elbette değiller."

"Gerladine sana bir şey soracağım ama dürüst ol." Gerladine kaşlarını çattı. Eşi çok ciddi görünüyordu. Onunla ilk tanıştığı zamanları hatırladı. O zamanlarda da böyle ciddiydi.

"Dürüst olacağım."

"Francis, Omega çıkarsa ne yapacaksın?"

Gerladine tekledi. Bunu hiç düşünmemişti. Onun gibi sağlıklı bir Alfa, baskın bir Omega ile birlikte olduğunda Alfalar doğardı. Omega görülme sıklığı çok azdı. Gerladine'nin ailesinde Omegalar olurdu ama bunun nedeni baskın olmayan Omegalardı. Ama onun eşi baskındı. Böyle bir ihtimal olacağını hiç düşünmemişti. Omuz silkti.

"Öyle bir şey olmayacağı için-"

"Ya olursa?"

"O zaman bir şey değişmez," dedi Gerladine gülümseyerek. "Ne olursa olsun o benim oğlum. Benim çocuğum. Diğerleri bana benzemiyor ama onları da seviyorum. Kendi kanımdan olanı sırf Omega diye reddedecek değilim." Helena'nın gözleri doldu.

"Teşekkür ederim."

"Etmene gerek yok bebeğim. Ben sadece dürüst oldum."

"Çocuklarımızı hep sevelim olur mu?" dedi Helena. Gerladine kahkaha attı. "Bizi bölmedikleri sürece her birini seveceğim."

İkisi de gülerken gelecekten habersizlerdi. Gelecekte çocukları Francis'in canını çok yakacaklardı. Omega olduğu için...

Ama ne olursa olsun Gerladine o sözleri sarf ederken dürüsttü.

O her zaman dürüst bir kadındı.

...

Ben emniyet kemerini açarken arabanın kapısı açıldı. Arabadan indim ve kontaktan çıkardığım anahtarı yanıma gelen Betaya verdim. Beta başıyla bana selam verdi ve ben arabadan uzaklaşırken o arabaya binip anahtarı kontağa soktu. Başımı kaldırdım ve önümdeki şirkete baktım. Bu şirket çok gelişmişti. En son buraya geldiğimde babam benim bir Alfa olacağımı sanıyordu.

Şirkete girdiğimde birçok çalışan beni gördükleri için şaşkınlardı. Her biri beni bu şirkette çok uzun zaman önce görmüşlerdi. Yeniler patronlarının bir çocuğunun hiç şirkete gelmediğini hatta şirket kapısından bile geçmediğini biliyordu. O çocuk bendim. Francis Irving.

Hayır!

Artık Francis Wilhelmina.

"Hoş geldiniz Efendim," dedi yanıma gelen Beta. "Size ben eşlik edeceğim." Olduğum yerde durdum ve ona baktım.

"Bu emri kim verdi?"

"Bayan Irving."

"Babam şu anda odasında mı?" Beta başını sağa sola salladı.

"Hayır Efendim. Bayan Irving şu anda toplantıda. Sizi bekleme salonuna almamı söyledi." Derin bir nefes aldım. Bekleme salonu mu? Yok artık, daha neler. "Şu anda kardeşlerimden biri şirkette mi?"

"Evet. Ablanız Bayan Cara şu anda şirkette."

"Tamam."

Asansöre doğru ilerlerken Beta arkamdan geliyordu. Olduğum yerde durdum ve ona doğru döndüm. Çok strestli duruyordu. Derin bir nefes aldım ve gülümsedim. Gülümsememle şaşırdı. "Ablamın odasının nerede olduğunu biliyorum... Adınız neydi?"

"Tom Jese."

"Bay Jese, siz işinize bakabilirsiniz. Sadece babam toplantıdan çıktığında ablamın odasına gelip bana haber verin."

"Efendim emin misiniz?"

"Evet," dedim ve asansöre yürümeye devam ettim. Buradaki herkes neden bu kadar gergindi anlayamıyorum.

Asansöre binerken, asansör bekleyenler sırf ben bineceğim diye asansöre binmemişlerdi. Güç bu muydu? Hayır, bu korkuydu. Korkunun nasıl bir şey olduğunu biliyordum. Onlarında korktuklarına eminim. Çünkü patronlarının oğluna herhangi bir saygısızlık yapmak istemiyorlar. Bunun sonucunda kovulacaklarını biliyorlar. Babam sadece onları kovmakla kalmaz sürülerinden atılmalarına bile sebep olabilirdi.

Asansöre ablamın odasının olduğu katta durduğunda kapılar yavaşça açıldı. Kapının önündeki kadın Omegaları görmek beni şaşırtmıştı. Ablam oldukça çapkın bir kadındı. Babam onunla çalışacakları özellikle Beta olarak seçerdi. Tabi ablam onları da ayartırdı. O ayrı bir konuydu.

Ben asansörden indiğimde çalışanlar asansöre bindiler. Koridorun sonunda ablamın odası vardı. Kolumu ileriye doğu uzattım ve bileğimdeki saati açığa çıkarttım. Saate baktım. Öğle paydosu değil miydi? Evet, öyleydi. Bu yüzden burası çok sessizdi ama babam hala toplantıdaydı. Ablamın odasına hızlı adımlarla ilerledim.

Kapıya iki kez tıklattım ve odanın kapısını açtım. "Ben geldim Cara- Lanet olsun!" Gözlerimi hızlıca kapattım. Ablamın oflaması kulaklarımı doldururken masaya dayadığı Omeganın hafif tiz bir çığlık atmıştı. Arkama döndüm ve dişlerimi birbirine bastırdım.

"Gelecek zamanı buldun!" dedi Cara sertçe. Kaşlarımı çattım.

"Bunu şirkette nasıl yaparsın?" dedim sertçe.

"Sana ne? Sen Rory sürüsüne girerken bize sordun mu da ben sana şirkette ne yapıp yamayacağımı soracağım," dedi sertçe. "Bebeğim sessiz olmanı sana söylemedim mi ben?"

"Ö-özür dilerim Efendim." Kızın titrek sesi yüzünden burnumdan solumaya başlamıştım. Cara! Tam bir şerefsizdi! Odanın içi leş gibi FEROMON kokuyordu.

"Kardeşim gittikten sonra yeniden gel."

Omega hızla yanımdan çıkıp giderken ablama doğru döndüm. Penisindeki kondomu çıkarttı ve masasının yanındaki çöpe attı. Başını kaldırıp bana baktı. Pantolonunun fermuarını çekerken sert bakışları üstümdeydi. Dişlerimi birbirine bastıra bastıra her biri kırılacaktı! "Gömleğinin düğmelerini ilikle," dedim sertçe. "Hem sen sutyen takmıyor musun?" Omuz silkti.

"Göğüslerimi süngere çeviriyor ben de takmıyorum." Gömleğinin düğmelerini iliklerken sandalyesine oturdu. "İnsanlardan uzakta yaşayan kabilelerdeki kadınlar sadece vajinal bölgelerini kapatıyorlar. Göğüsleri dimdik oluyor. Toplumda yaşayan kadınlar ise sutyen takıyorlar. Neden meme uçları gözükmesin diye! Ah, lanet olsun! Bir de yok sarkar diye bahane uyduruyorlar. Hayır Efendim, sarkmıyor. Sutyen sadece süngere çeviriyor. Herkes çıplak yaşasa kimse bir bahane bulamaz."

"Giderek nudist biri olmaya başlıyorsun Cara."

"Hayır, bunlar sadece benim düşüncelerim." Başını geriye doğru attı. "O kabilelerden birinde Alfa olsaydım ne olurdu ki?"

"Sapık olurdun diyeceğim de zaten öylesin." Başını bana çevirdi.

"Öyle değilim!"

"Öylesin!"

"Kes sesini bakir velet. Nereden bileceksin sen? Hayatında bir kere biriyle seviştin mi?" Başımı salladım.

"Evet." Gözlerini dehşetle büyüttü.

"Hangi orospu çocuğu benim kardeşimi yatağa atar?" dedi sertçe. Burun kıvırdım. "Eminim ki birlikte olduğun Omegaların kardeşleri de aynısını diyordur Cara," dedim. Başını sağa sola salladı.

"Rex denilen herifle mi?"

"Evet. Biliyorsun. Onunla yakında evleneceğim."

"Aptal!" dedi sertçe. "Kendini mi öldüreceksin? Onların kimyaları-"

"Biliyorum," dedim onun sözünü keserek. "Onların kimyaları yüzünde Omegalar ölebiliyor. Ama ölmediği ihtimallerde var." Cara kaşlarını çattı.

"Sen sadece canına susamışsın. Hiçbir aşk bu kadar tehlikeli olmamalı."

"Biliyorum."

"O zaman?"

"Ama evlenmek istiyorum."

"Nereden çıktı bu evlenme hevesi oğlum? Sen değil miydin Omegaların eşlik vasfını yıkmak isteyen?"

"Bendim."

"O zaman?"

"Kralla evlenirsem ne olur biliyor musun?" dedim yavaşça. Tek kaşını kaldırdığında arkama yaslandım. "Ben de Kral olurum."

"Bir hırsızdan Kral olur mu?"

"Evet. Olacağım."

"Hırsız olduğunu biliyor mu?"

"Evet."

"Tuhaf. Onunla evlenmek istemenden anlamalıydı, bölgesinde gözün olduğunu." Başımı sağa sola salladım. "Benim onun bölgesinde gözüm yok abla," dedim ihtiyatla. Bu doğruydu. Ben sadece onun Krallığının getirdiği gücü istiyorum. Krallığı onun olsun. Ben sadece gücünü istiyorum.

"Neden buradasın? Sen şirkete gelmezdin?"

"Babam çağırdı."

"Babam?"

"Evet."

"Neden?"

"Bilmiyorum."

"Emin misin?"

"Evet."

"Ne zaman gideceksin?" dedi sabırsız bir ses ile. Neden gitmemi istediği açıktı. Boynumu kaşıdım. "Babamın toplantısı bittiğinde gideceğim."

"Ne zaman biter?"

"Bilmem."

Telefonum cebimde titrediğinde öne doğru eğildim ve cebimden telefonumu çıkardım. Telefonumu açtığımda ekrana bir bildiğim düştü. Mesaj gelmişti. Mesajı atan babamdı.

Baba: Gelmedin mi daha?

Siz: Geliyorum.

"Ben gidiyorum."

"Sonunda!" dedi ablam. Gözlerimi kısarak ona baktım.

"Daha yeni gelmiştim."

"Beni böldün."

"Seni bölmedim. Sen yanlış bir yerde yanlış bir şey yapıyordun." Başını sağa sola salladı. Yine inkar edecekti.

"Hayır, sen yanlış bir zamanda yanlış yerdeydin."

Ben ayağa kalkarken o hala inkar etmeye devam ediyordu. Ben gittikten sonra yine bir Omega ile hemen burada birlikte olacaktı. Buna rağmen inkar ediyor olması sinirimi bozuyordu. Odasından çıktığımda onun odasının yanındaki camdan odada gördüğüm Omega ile başımı sağa sola salladım. Bir Omeganın bu kadar aciz olması canımı sıkıyordu. Buradan gitmek istiyorum.

Asansöre bindim ve son katın düğmesine bastım. Şirkete her geldiğimde diğer katlara uğramadan son kata çıkardım. Babamın koltuğuna oturur ve patronluk taslardım. Babam sadece benim o koltuğa oturmama izin verirdi. Çünkü o koltuğa oturabilecek tek kişinin benim olduğunu düşünürdü. Ama şimdi öyle değildi.

Şimdi öyle düşünmüyordu.

Can sıkıcıydı.

Asansör durduğunda kapılar yavaşça açıldı. Babamın olduğu katta sadece babamın sekreteri, CEO olan Miles vardı ve Miles 'in sekreteri vardı. Bu katın bu kadar sessiz olması hep canım sıkardı ama şimdi iyi geliyordu. En azından ablamın odasının olduğu kat gibi değildi. Yanında çalışan -kadın, erkek fark etmez- tüm Omegaların kışkırtıcı giyinmesinden yanaydı. Bu çok saçmaydı.

Babamın sekreteri ve Miles'in sekreteri beni görünce ayağa kalktı. "Bayan Irving odasında sizi bekliyor Bay Irving," dedi Beta sekreter. Başımı salladım ve babamın odasının önüne geldim. Derin bir nefes aldım. En son buraya geldiğimde Alfa olduğumu sanıyordum. Şimdi ise Omegayım ve Alfaların çoğundan hatta hepsinden nefret ediyorum.

Odanın kapısını tıklattım. Gel komutunu duyunca kapıyı araladım. Babamın masasını görünce sertçe yutkundum. Babam başını kaldırdı ve bana baktı. Arkasına yaslandı. "Hoş geldin," dedi. Başımı salladım. "Hoş buldum."

"Gel, otur."

Masasının karşısındaki deri, siyah koltuğa oturdum ve omuzlarımı dikleştirdim. Babamın üstünde yine takım elbise vardı. Onun hiç elbise giydiğini görmemiştim. Saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı. Onun gözlerine bakarken kendi gözlerime bakıyormuş gibi hissediyordum.

"Benimle ne konuşacaksın?"

"Rory Sürüsündensin değil mi?"

"Evet."

"Anladım."

"Benimle ne konuşacağını sordum."

"Ah, evet. Rex ile nasıl tanıştığını sormak istiyorum." Dişlerimi birbirine bastırdım. Gerilmemeliydim. "Anlattım."

"Sence inandım mı?"

"İnanıp inanmamak sana kalmış." Başını salladı. Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Öne doğru eğildi ve kollarını masanın üstünde birleştirdi.

"Aranızdaki anlaşmayı biliyorum."

"Anlaşma?"

"Sen ona çocuk vereceksin, o sana güç. Öyleydi değil mi?" Hah, bunu bilmemesi zaten aptallık olurdu ve babam aptal bir kadın değildi.

"Kimden öğrendin?"

"Müstakbel eşinden," dedi keyifle. "Rex Wilhelmina ya da Rory mi demeliyim?"

***

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top