- 43 -


"Az önce bütün kontrollerinizi yaptık ama son bir test daha yapmak için uyanmanızı bekliyorduk." dedi Fırat'a.

"İzninizle.." dedi cebindeki kalemi çıkartarak adamın ayakucuna doğru adımları. Doktorun bu hareketlerini Fırat hariç herkes yükselen bir gerginlikle izliyordu. O ise neler olduğunu kavrayamayacak şekilde yorgun hissediyordu.

Doktor ayaklarının üzerindeki örtüyü açtı ve çıkardığı kalemi adamın ayaklarının ortasından parmaklarına doğru sürttü.

"Hissediyor musunuz?" diye sordu kaşlarını çatmış kendisini izleyen Fırat'a dönerek.

• • •

"Evet." diye cevap verdi Fırat, yüzündeki ifade duruma anlam verememiş olduğunu apaçık gösteriyordu.

Zeynep rahat bir nefes verdiğinde tuhaf bakışlarını ona döndürdü adam. "Bu iyi haber." diye bildirdi doktor kaşlarını çatmış hastasına.

"Bir mermi omuriliğinize çok yakın bir noktadan çıkartıldı. Sinirlerinizin bir çoğu hasar gördü. Felç kalmak gibi bir ihtimaliniz vardı ama şimdi sadece birkaç ayda tekrar eskisi gibi yürüyebileceksiniz."

"Ne birkaç ayı be?" Fırat bir anda vücudundaki acıları unutarak yüksek sesle çıkıştı. Doktor bir an korkarak sustu. "Fizik tedavi sürecine göre değişebilir. Yani tamamen sizin azim ve çabanıza bağlı."

"Doktor ne diyorsun sen?"

"Fırat lütfen sakin ol." diye mırıldandı Zeynep, sesi titriyordu.

Fırat tekrar ona döndü, kadının yaşlarla dolmuş gözlerini gördüğünde sakinleşmek için gözlerini kapattı derin nefesler alıp vermeye başladı.

Zeynep hâlâ onun elini tutarak sabırla ona bakarken Selim doktora döndü. "Şimdilik bu kadar yeterli doktor bey." dedi.

"Şimdi yürüyemezsiniz demek istemedim." diye toparladı doktor sözlerini. "Sadece aksaklık yaşayacağınızı söylemeye çalışıyorum. Bunun ne derece olduğunu ancak ayağa kalktığınızda görebiliriz."

"Doktor Bey!?" diye uyardı Selim onu tekrar.

"İyice dinlenmelisiniz. Yaralarınız toparlanmaya başladığında yürüme çalışmaları için tedaviye başlayabiliriz." Bu sözlerin ardından hasta yatağına yaklaştı, monitörlerle biraz uğraştıktan sonra Fırat'ın göğsündeki kabloları çıkardı. Peşindeki hemşirelere notlar aldırdıktan sonra onlarla birlikte odadan ayrıldı.

"Oraya tek başına girmemeliydin." dedi İlayda bir süre sessizlikten sonra arkadaşıyla sessiz sessiz bakışan Fırat'a hitab ederek. Ardından Selim'e döndü. "Sen de girdin. İkinizi de uyarmıştım. Üstelik silahlarınız da vardı. Söz vermiştiniz ya!"

"Silahlarımız ruhsatlı." diye savunmaya geçti Selim, giderek sesi azarlayan bir tona dönüşen kadına.

"Ben sadece silah kullanmamak için söz vermiştim ve kullanmadım da."

İlayda ateş saçan gözlerini önce Selim'e sonra Fırat'a çevirdi. "Ormanda kanlar içinde yatan adamın kafasını yardığın demir çubuk da silah sayılıyor." diye tekrar azarladı adamı.

Fırat dişlerini sıktı. "Eğer onun söylediklerini sen duysaydın çıplak ellerinle boğardın onu." diye cevap verdi ve kendisine dikkatle bakan Zeynep'e döndü tekrar.

"Yorgun görünüyorsun." diye yorum yaptı Zeynep için, hemen konuyu değiştirerek. Sağ elini yanında oturan sevgilisinin yanağına koydu. Zeynep yanağındaki ele kafasını yasladı ve gözlerini kapadı.

İlayda konunun bu kadar hızlı değişmesinden memnun olmasa da sesini çıkartmadı. İkisinin de bu konuda sorgulanmak için yorgun olduğunu biliyordu.

İlayda "Öyle zaten." diye onayladı Fırat'ı. "Bitkin düştüğü için baygınlık geçirdi, dinlenmesi gerekiyor. Birazdan Okan ve annemler gelecek çok telaşlılar şimdiye kadar zor uzak tuttum. Hadi Zeynep odana gidelim."

"İstemiyorum" diye mırıldandı Zeynep sadece. Fırat'ın avucuna öpücük kondurarak onun gülümsemesine sebep oldu.

İlayda'ya döndü. "Bu gece gelmelerine engel olur musun? Dinleneceğimi söyle, lütfen."

İlayda yapamayacağını söyleyecekti ama Zeynep çoktan yüzünü çevirmişti bile. Kızıl kadın arkadaşına gözlerini devirdi.

Zeynep gerçekten yorulduğunu hissetmeye başladı. Uykusunun gözlerini ağırlaştırmasına engel olamadı. Kafasını yataktaki adamın omzuna yaslayarak gözlerini kapattı.

"Zeynep." diye fıdıldadı Fırat. Aldığı cevap 'hımm' dan başka bir şey değidi adamın. Fırat kadının bu haline gülümsedi. "Hadi güzelim yatağına git artık."

Zeynep yine mırıldanarak reddetti, çocukça bir tavırla. Fırat odasına bir göz gezdirdi. O sırada Selim ile göz göze geldi.

"Selim bana bi el at." diye buyurdu arkadaşına. Selim, sorgusuz sualsiz ona yaklaşırken Zeynep kafasını kaldırmış, aynı İlayda gibi kaşlarını çatarak adamları izlemeye başladı.

"Şöyle kaymama yardım et!" Fırat bu sözlerinden sonra dediğini yaparken acıyla inledi. "Fırat dur!" Ama durmadı. Zeynep'in bütün itirazlarına rağmen yatağın sol tarafına doğru kaydı.

"Napıyorsun ya?" dedi Zeynep azar atarak. "Delirdin mi sen?!"

"Gel." dedi Fırat istediği yere ulaştığında. Onu duymamazlıktan gelerek sağ eliyle kadının bileğini yakaladı ve kendisine doğru çekti.

Zeynep yatağın sol tarafına kaymış adamın kendisini yanına çektiğini farkettiğinde "Saçmalama." diye karşı çıktı, yüzünde okunan saf şaşkınlıkla.

"Hadi..." Zeynep kendisini teşvik etmek için kolundan çekiştiren adama bıkkınlıkla göz devirdi. "İnatçısın!" diye söylenirken ayağındaki ayakkabılarını çıkartarak yüksek yatağa tırmandı.

Selim gülmemek için kendisini tutarken Fırat ile göz göze geldi bir an.

Zeynep yatağa çıktıktan sonra yatağa yerleşmeye başladığında Selim, ayakta hasta yatağındaki sevgilileri tiksiniyormuş gibi bir suratla izleyen kızıl kadına doğru gitti.

Zeten onlar yokmuş gibi kendi hallerinde takılan ikilinin dikkatlerini çekmemek için polis kadının bileğinden tuttu. Kaşlarınj çatmış ne olduğunu şaşıran İlayda ile göz göze geldi.

Kafadı ile dışarıyı işaret etti ardından kolaylıkla kendisini takip etmeye başlayan kadını odadan çıkardı sessizce.

"Sen evine git, dinlen. Annenleri yarın öğlene kadar oyala, sevgilini de ara gelmesine engel ol. Ben her ihtimale karşı burada olacağım merak etme." dedi Selim.

"Sadece arkadaşım." dedi İlayda adamı düzelterek. Selim onun ne dediğini anlamaya çalışırken "Okan ile ayrıldık biz." diye açıkladı.

"Neden?" diye sordu Selim hemen, kaşları çatık, hevesle cevabın gelmesini beklediğinde İlayda onun hu haline gülmemek için kendisini tutmaya çalıştı. Buna rağmen yüzünde oynayan gülümsemeye engel olamadı.

İlayda alt dudağını ısırarak kafasını eğdi. Sabit bir noktaya baktığında Selim hâlâ bileğini burakmadığını görmek için onun bakışlarını takip etti.

"Ah pardon..." dedi bileğini bırakarak. "Farketmemişim."

"Sorun değil." diye mırıldandı İlayda cevap olarak.

"Neden ayrıldınız?" diye sordu Selim. İlayda gitmek için bir girişimde bulunmadığında cesaretlendi. Akşam daha geceye dönmediği için kendisini uyumaya hazır da hissetmiyordu. Bu yüzden ıssız hastane koridorunun ortasında öylece ayakta dikilirken sohbet ediyorlardı.

"Çocukken aşık olduğumu zannettiğim birini 13 yıl beklemiş olmam bile aptalcaydı."

Kendisine gülümseyerek bakan kadına gülümsemeden edemedi Selim.

Şu an İlayda onunla flört mü ediyordu yoksa o mu yanlış anlıyordu.

İkili birbirine gülümseyerek bakıyordu tam bu sırada Selim koridorda kendilerine doğru gelen birini farketti. Kafadını o tarafa çevirdiğinde kaşları çatık sarışın adamı gördü.

Osman denilen herifin cenazesine gittiklerinde bu adamın Okan olduğunu öğrenmişti. İlayda karşısındaki adamın ilgisini cezbeden tarafa döndüğünde gördüğü kişi ile yüzünü düşürdü.

"Merhaba." dedi Okan yanlarına geldiğinde. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışsa da Selim onun sinirlendiğini -daha doğrusu kıskandığını- görebiliyordu.

Onun aksine yüzüne bir gülümseme yerleştirdi Selim. "Merhaba." diye karşılık verdi nazikçe.

"Zeynep nerde?" diye sordu Okan İlayda'ya dönerek. Selim'in yüzündeki gülümseme onun kendisini görmezden gelmesi ile daha da büyüdü.

"Şu an uyuyor."

"Görmek istiyorum. Merak ediyorum onu." dedi Okan İlayda cevap verdikten sonra.

"13 yıl görmeden yapabildin, sanırım bir gece daha yapabilirsin."

Okan cevabın geldiği yöne kafasını çevirirken dişlerini sıktı. "Sen karışma!" dedi sırıtan Selim'e, tehditkar bir şekilde.

"Yoksa?"

İlayda Selim'e doğru adım atmak üzere olan Okan'ın gövdesine elini koyarak onu durdurdu.

Selim ile birkaç saniye bakıştıktan sonra "Ne yaptığınızı zannediyorsunuz siz?! Burası hastane!" diye uyardı ikiliyi.

"Zeynep uyuyor, yorgun düştü. Rahatsız etmeye gerek yok. Yarın öğleden sonra gelebilirsin görmek için. Şimdi git lütfen." dedi İlayda, Okan'a.

Okan bir süre Selim ile bakıştıktan sonra onun rahat tavrına daha da sinirlendi. İlayda'ya döndü tekrar. "Öyle olsun bakalım." dedi.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa ararsın."

"Olmaz." diye mırıldandı Selim. "Ben hallederim."

Okan giderek artan siniri ile arkadını döndü ve hırslı adımlarıyla gerisin geri koridorda kayboldu.

"Neden yaptın bunu?" diye sordu İlayda fısıltısıyla bağırarak.

"Seni kıskanıyordu ben de damarına basmak istedim."

"Ama neden?" diye ısrar etti İlayda sorusunda. Selim sadece omuzlarını silkerek. İlayda önündeki adama son bir bakış attıktan sonra onaylamadığını belli edercesine kafasını sağa sola salladı ve asansörün bulunduğu yöne doğru adımlamaya başladı.

İlayda gittikten sonra Selim yüzünü düşürdü. Ne söylemeliydi de İlayda yanından böyle ayrılmamalıydı. Halbuki iyi gidiyor gibiydi...

-

Fırat yastığına yatan kadına gülümsedi. Sessizce kendisine bakan kadın da karşılık olarak ona gülümsedi. İkisi de diğerlerinin tam olarak ne zaman gittiğinden emin değildi.

"Çok inatçısın." diye tekrar etti Zeynep huzurlu sessizliği bölerek.

Onun sözleri üzerine Fırat'ın gülümsemesi büyüdü. "Ya yaraların açıldıysa. Ya da gece benden rahatsız falan olursan da açılırsa. Daha birkaç saat önce çıktın ameliyettan."

"Bir şey olmaaz." diye cevapladı adam onu.

Yine huzurlu bir sessizlik çöktü odaya. Zeynep odada arkadaşlarına bakındığında ikisinin de olmadığını gördü. "Ne ara çıktı bunlar..." diye kendi kendisine söylenirken yataktan geri doğruldu ve kendisini çatık kaşlarıyla izleyen adamın yanından kalktı.

Kapının yanındaki ışık düğmesine basarak büyük florasan lambayı söndürdü. Hasta yatağının tepesinde yanan spot lambanın ışığı hariç başka ışık kaynağı yoktu.

Tekrar tam olarak giymediği ayakkabılar yüzünden paytak paytak yatağa doğru adımladı ve yerine geri tırmandı.

"Ne? Uyuyacağız.." diye açıkladı kendisini izleyen Fırat'a. Fırat ona kıkırdadı. "Gel buraya." diye sağ eliyle sağ göğsünü patpatladı.

"Yok artık." dedi Zeynep. Hayretle kaşları kalkmıştı. Adamın gösterdiği yerin birkaç santim ötesinde sargılar olduğuna emindi. Adamın üzerindeki dandik, mavi hastane önlüğünden pek emin olamasa da...

Fırat sol omzundan vurulmuştu, askıdaydı ve sırtında da bir kurşun yeri vardı. Zeynep adamın kendi kütlesiyle yeterince yaralarına baskı uyguladığından emindi.

"O olmaz." dedi katî bir sesle. Ve tekrar adamın yanına koydu başını. Fırat tekrar sağına dönerek kadını izlemeye devam etti.

Uykusuna dalmak üzere olan kadına. "Zeynep." diye seslendi. Kadın gözlerini tekrar araladı. "Hımm." diye mırıldandı.

"Seni seviyorum." Zeynep küçük bir şekilde gülümsedi. "Biliyorum." diye kaçamak bir cevap verdi. Fırat onun cevabına kıkırdadı. Göğsündeki acı ile durmak zorunda kaldı. İnlememek için kendisini bir süre tuttu. Kadını endişelendirmek istemiyordu.

"Ben vurulduğumda söylediklerini duydum." dedi biraz acıdı hafiflediğinde. Zeynep gözlerini kaptmış olmasına rağmen gülümsedi. Tekrar gözlerini açtı ve kendisini şaşkınlıkla izleyen adamın dudaklarına doğru eğilerek büyük bir öpücük kondurdu.

"Ben de seni seviyorum." diye itiraf etti. Öpücükten ayrılmış olmalarına rağmen aralarında sadece milimetrik mesafe vardı ve konuşurken dudakları birbirine değiyordu.

Fırat gülümsedi. İkiside hızlı nefeslerini sakinleştimeye çalışırken kalplerinin maratona koşuyor gibi atmasını seviyordu.

"Bu beni affettiğin ve gitmeyeceğin, hep benimle kalacağın anlamına mı geliyor?"

Zeynep soru ile kıkırdadı ve geri çekildi. Kollarını adamın yastığına dayamış ona tepesinden bakıyordu. Gülümseyerek kafasıyla onayladı adamı. Fırat onun beline sağ elini koydu ve kendisine doğru çekti.

Zeynep adama çok yüklenmemek için direnmeye çalışsa da adamın güçlü eli kendisini üzerine çekti ve tekrar dudakları buluştu.

"Ne yapıyorsun aptal!?" diye azarladı Zeynep tamamen üzerinden kalkarak eski yerine yattı. "Canın acıyacak. Hasta olmayı beğendin heralde."

"Hasta bakıcımı beğendim demek daha doğru olur." dedi Fırat çarpık bir gülümsemeyle.

Zeynep onu küçümseyen bir şekilde baktı. "Sen düğünümüzü geciktirmek istiyorsun heralde?" dedi Fırat'ı hazırlıksız yakalayarak.

Adamın yüzü tamamen şaşkınlıkla bezenirken kalp atışları zirveye çıkmıştı. "Ne evlenmesi? Evlenme teklifi mi bu?" diye sordu ani gelen heyecanla.

Zeynep onun bu haline gülmek istese de bütün iradesini kullanarak kendisine engel oldu. Gözlerini kapatarak tamamen uykuya hazırlanırken "Düğünümüzde yürümeye başlamış olmak istersin zannetmiştim." diye mırıldandı ve uyudu.

Yani öyle değilse bile öyle gibi davrandı.

"Ne zaman." dedi Fırat heyecanla. "Zeynep!? Şimdi uyumanın zamanı mı? Şaka mı yapıyorsun ciddi misin? Zeynep? Ya ben böyle nasıl uyuyayım bir şey söyle!?"

Zeynep hiç uyuyormuş gibi görünen duruşunu bozmadı. "Ah kadın!?" diye çıkıştı Fırat. "Beni çıkdırtıyorsun! Nasıl uyuyacağım ki ben şimdi?"

< • • • • • • • • • • >
Kelime Sayısı: 1715
Yayınlanma Tarihi: 22 Ağustos 2023

Hellloooo
Biliyorum geç oldu ama uzun oldu sonuçta jfldjfldjv

Bölüm şahsen benim hoşuma gitti

Umarım sizin de hoşunuza gider

Oy vermeyi unutmayın
Ha bir de yeni kitap var johnny kitabı bi göz atın bence

Sevgi ve sağlıcakla kalın
_Binsan_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top