- 42 -

"Fırat..." diye mırıldandı Zeynep, korkuyla titreyen sesiyle.

Fırat yüzünü buruştururuken gülümsemeye çalıştı. Sağ kolunu kadının bacaklarının altından çekti ve sol omzuna doğru uzattı. Acı çektiği belli olan bir inleme daha çıkardı. Sağ elini tekrar önüne getirdiğinde kanlar içindeki sağ eli Zeynep'in kalbini birkaç saniye durdurdu.

• • •

"Fırat... Fırat nolur bir şey de. İyi misin Fırat? Seni seviyorum Fırat. Ne olur gitme ne olur?"

Zeynep sarılarak omzuna yatırdığı adamın sırtından akan kanları durdurmak için eliyle baskı uygularken sıkı sıkıya sarıldı ona.

Fırat kıkırdadı. Ciğerlerindeki acı yüzünden yüzünü buruşturdu. "Ben de seni seviyorum." diye mırıldandı sonunda kadının kulağına. Sağlam, sağ kolu ile kadının sarılmasına karşılık verdi.

Zeynep adamın sırtına denk geldiğini bildiği ikinci kurşunu elini onun sırtında gezdirerek ararken gözlerinde oluşan yaşlara engel olamadı.

Fırat, kadının ne yapmak istediğini biraz geç algıladıktan sonra vücudundan uzaklaştırdı onu. Zeynep'in ağladığını gördüğünde gülümseyerek sol gözünden akan yaşı sildi.

Elindeki kanın kadının yüzüne sürüldüğünü gördüğünde çabasından vazgeçti. Bu sırada yanlarına gelmiş olan sağlıkçılar adamı getirdikleri sedyeye yatırdılar. Ambulansa doğru koşmadan önce sedyeyi yükselttiler.

Zeynep onlarla birlikte koşmaya başladı. Üzerindeki battaniyenin düştüğünü farketmedi bile. Battaniye sıyrıldığında pijamasıyla kalakaldı. Elleri kan içinde, ayakları çıplaktı ama ayağına batan taşların bile farkında değildi kadın.

Sonunda ambulansa geldiğinde kendisini durdurmaya çalışan sağlık çalışanları ile kendisine geldi. Onu başka ambulansın alacağını söyleyen sağlık çalışanları ile kavga ederken elini bırakmadığı yarı baygın Fırat'ın da onun adını inlemesi ile herkes izin vermek zorunda kaldı.

Ambulansa oturduğunda hemlire öncelikle Zeynep'in üzerine bir battaniye verdi. Gözyaşı dökerken adamı uyanık tutmaya çalışan Zeynep başucuna çökmüş saçlarını sıvazlarken sirekli onunla konuşmaya çalışıyordu.

Zeynep onun elini tutma şeklinden, yüzündeki minicik gülümsemeden kendisini duyduğunu biliyordu. Hemşire Fırat'a müdahale etmeye başladığında ya da ambulans acı acı çalan sirenleriyle hastaneye gittiğinde Zeynep'in yaptığı tek şey onu sevdiğini söylemek ve ölmemesi için kendisine yalvarmasıyla geçti.

Sonunda büyük hastaneye vardıklarında sedyeyle birlikte indi kadın. Nereye olduğunu bilmemesine rağmen adamın elini bırakmadan onunla birlikte koştu.

Etrafındaki insanların kendisene baktığını bilmiyordu. Tek bildiği bir koridorda koşmaya devam ederlerken adamın elinin kendisini bıraktığıydı. Kendisiyle birlikte koşan hemşirelere Fırat'ın elini bıraktığını bağırırken bir kapıya ulaştılar.

Kendisini sakinleştirmeye çalışan hemşireler kapıdan içeriye girmelerine engel olduklarında bu sefer onları ikna edemedi ve kapıya öylece bakakaldı.

Bir süre sonra kapının hemen yanındaki banka sessizce çökmekten başka bir şey yapamadı. Etrafta koşuşturan kimse onu daldığı noktadan koparamadı. En son omzuna koyulan bir el ile kendisine geldi ve başında dikilen Selim ve İlayda'yı gördü.

Daha sonra yine gözlerini önüne çevirdi ve dışdünyadan soyutlandı. Sadece kendisini oturduğu yerden kaldırmaya çalışan arkadaşlarını reddetmek için iradesini kullandığını hatırlıyordu.

Daha sonra üzerine örtülen bir örtü ile üşüdüğünü farketti ve yanında aynı kendisi gibi önüne gözlerinç dikerek oturan Selim'i gördü. Kafasını adamın omzuna yasladığında onun da kafasını kendisininkinin üstüne koyduğunu hissetti.

-

Zeynep güzlerini açtığında kendisini hastane yatağında buldu. En başta neler olduğunu algılayamadı ama birkaç saniyede aklına dolan düşüncelerle bir anda yattığı yerden doğruldu ve yanıbaşında uyuyakalan İlayda'yı uykusundan uyandırdı.

Kolunda hissettiği serumdan kurtulmaya çalışırken kendisini durdurmaya çalışan arkadaşına "Fırat?!? Onu görmem lazım o nasıl?" diye sordu.

"O iyi. Dur! Canın yanacak lütfen."

Sonunda biraz sakinleşti ve arkadaşının yüzüne döndü. "O iyi mi?" diye sordu umutla. Gözlerinin sulanmasına engel olamıyordu.

"Evet iyi, normal odaya aldılar. Lütfen sakin ol. Sen de yorgun düşmüşsün." Acil durum düğmesine bastı kızıl kadın ve birkaç dakikada odaya iki hemşire girdi.

Yatağa geri yatmayı reddetse de hemşirelerin kendisini kotrol etmesine izin verdi kadın. "Eee?" dedi İlayda merakla, hemşirelere.

"Merak etmeyin arkadaşınız daha iyi, biraz daha dinlenmesi lazım." diye cevap verdi sonunda hemşirelerden biri.

"Ben Fırat'ın yanına gitmek istiyorum." dedi Zeynep hemen. Muhatap aldığı kişi arkadaşı İlayda idi. İlayda onay almak için hemşirelere baktığında gönülsüzce bir onay aldı kadından.

Kolundaki serumlardan kurtulduğunda İlayda'nın ayaklarına geçirdiği ayakkabılar ile üzerinin değiltiğini farketti. "Ne zamandır baygınım ben?" diye sordu merakla.

"Neredeyse 6 saat oluyor?"

"Üzerimdekiler..." "Ben değiştirdim. Sen Selim'in omzuna bayılmadan hemen önce senin için kıyafet almaya gitmiştim zaten." diye cevap verdi kızıl kadın ayakkabıları bağlamaya devam ederken.

İşi bittiğinde arkadaşının ayaklarının dibinden ayağa kalktı ve koluna girerek onu yönlendirerek yürümeye başladı.

"Fırat? Onun durumu nasıl?" diye sordu Zeynep yine dayanamayarak.

"Ameliyatı iki saat önce bitti ama henüz uyanmadı. Selim başında bekliyor."

"Doktorlar? Onlar neden uyanmadığını söylemedi mi?"

İlayda gözlerini arkadaşınınkilerden kaçırdı. Bir sorun olduğunu anlayan Zeynep olduğu yerde durdu. "İlayda ne oldu?" diye sesini yükseltti korkarak.

Hâlâ arkadaşının gözlerinden kaçan kadın "Bir kurşun omurgasına isabet etmiş." dedi.

Bunun ne anlama geldiğini anlamayan Zeynep aklında dolanan bir sürü soruya rağmen onun devam etmesi için sustu.

"Onun için ameliyat biraz uzadı ve..."

"Ve ne İlayda?!"

İlayda'nin söylemekten çekindiği sözler sonunda dilinden döküldü. "Uyandığında vücudunun belli bir kısmında hasar olabilirmiş. Kalıcı veya geçici... Tam olarak kesin şeyler ile karşılaşmak için uyutuyor olabilirlermiş."

Zeynep'in gözlerinde yeniden yaşlar oluşmaya başladı. "Lütfen beni ona götür." dedi çatallaşan sesi ile. İlayda arkadaşının isteğini geciktirmedi. Zeynep de toparlayabildiği bütün enerjisiyle onunla yürüdü.

"Zeynep?!" diye yanına geldi endişeli bir şekilde, onların geldiğini gören Selim.

"Uyandı mı o?"

Selim olumsuz manada kafasını salladı. "Doktorlar ameliyatın ardından ikinci kez kontrol için geldiler. Şimdi de içerdeler."

"Gel şöyle otur." dedi ardından halsiz görünen kadını oturaklara doğru yönlendirerek.

Zeynep'i oturttuktan sonra önünde dizlerinin üstüne çöktü adam. Omuzları çökmüş, yüzü yere eğik, umutsuz halde oturan arkadaşının omuzlarına ellerini koydu adam. Hâlâ kendisine bakmayan kadının kafasını elleriyle kendi yüzüne çevirdikten sonra "Güçlü olman gerekiyor. Her ne olursa olsun." diye emir verdi ona.

"Sen kendi haline bak." dedi Zeynep onun gözlerine bakarak. "Selim Erdemli. Nedir gözlerinizin bu kadar kırmızı olmasının sebebi."

Selim gönülsüzce gülümsedi kadının sözlerine. Gözlerinde yüzündeki gülümsemeye tezat oluşturacak şekilde yaşlar oluşmuştu.

"Her şeye rağmen güçlü durmamız lazım." diye sözlerini tekrar etti Selim. Sesi az önceki kadar güçlü değildi. Önünde oturan kadını kendisine çekerek sıkıca sarıldı ona. Onun güçsüz kollarının da kendisine dolandığını hissetti ve üzerlerinde gezinen gözleri farkettiğinde yanıbaşlarında dikilen İlayda'ya döndü.

Kadının kendisine güç vermek istercesine gülümsediğini gördüğünde minnettar bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Zeynep'in arkadaşının sarılmasından sıyrılmadına sebep olan şey bekledikleri kapının açılarak içinden bir hemşirenin çıkması oldu.

"Hastanız uyanıyor." dedi direkt olarak onlara doğru yaklaşan hemşire. Ayağa fırlayan Zeynep ve Selim'e bakarak "Doktor sizleri içeri alabileceğimizi söyledi." diye devam etti sözlerine ve kapıyı açarak onlara yol gösterdi.

Zeynep kendisini tutan Selim ile hevesle odaya yönelirken İlayda kararsız adımlarla onları takip etti. Odaya girdiğinde de kapıya en yakın noktada durdu.

Zeynep ise sanki hiç halsiz düşmemiş gibi koşarak girdi odaya. Selim kollarından sıyrılarak yatakta yatan adama doğru koşturdu adeta. Doktorlara engel olmaktan çekinen Selim onlara döndüğünde, onların da bir kenara çekilerek beklediğini gördü.

Gözlemliyor gibilerdi.

Gözleri bir monitörlere bir Fırat'a bakıyordu.

Zeynep, dünyadan soyutlanmış sadece yüzünde ellerini gezdirdiği adamın titreyen gözkapaklarını açmasını bekliyordu.

"Fırat?!" diye sessizce seslendi kendi ağzının içine mırıldanan adama.

Gözleri açılmaya başladı adamın yavaşça. İlk açılmanın ardından yüzünü buruşturarak gözlerini kapattı adam. "Zeynep."

Zeynep çok kısık sesle de olsa onun kendisine seslendiğini duyduğunda heyecanlanmadan edemedi. "Buradayım." diye cevap verdi ona.

Adam titreyen kirpiklerini tekrar araladı. Bu sefer yavaş yavaş ışığa alışan gözlerini tamamen açmayı başardı. Herkes sessizce ikiliyi izliyordu.

Gözleri aralanan adamın yüzünde küçücük bir gülümseme oluştu. Zeynep ona göre kocaman gülümsüyordu artık. Mutluluk gözyaşları gözlerini parlatıyordu kadının.

Fırat onun yüzüne kolunu kaldırmak istediğinde sol kolundaki askıyı farketti. Birkaç saniye onun neler olduğunu anlamasını bekledi kadın sakince. Sonra "Teşekkür ederim." diye mırıldandı tekrar adamın kendisine dönmesini sağlayarak.

Fırat ona doğru döndü ve sağ eli ile iki gözündeki yaşları da silerek gülümsedi. Zeynep onun üzerinde yükselip dudaklarına küçük bir öpücük kondurduğunda kalp monitöründeki kalp atış sesindeki değişim odadakileri gülümsetti.

Hemşirenin kıkırtısı duyulduğunda kendilerini izleyen doktor ve hemşireleri farketti yataktaki adam. Daha sonra da aynı Zeynep gibi gözyaşlarına rağmen gülümseyen arkadaşını ve İlayda'yı.

Kendisini gören hastaya doğru bir iki adım atarak yaklaştı doktor. Yüzünde sevecen bir gülümsemeyle herkesin dikkatini çekerek "Az önce bütün kontrollerinizi yaptık ama son bir test daha yapmak için uyanmanızı bekliyorduk." dedi Fırat'a.

"İzninizle.." dedi cebindeki kalemi çıkartarak adamın ayakucuna doğru adımları. Doktorun bu hareketlerini Fırat hariç herkes yükselen bir gerginlikle izliyordu. O ise neler olduğunu kavrayamayacak şekilde yorgun hissediyordu.

Doktor ayaklarının üzerindeki örtüyü açtı ve çıkardığı kalemi adamın ayaklarının ortasından parmaklarına doğru sürttü.

"Hissediyor musunuz?" diye sordu kaşlarını çatmış kendisini izleyen Fırat'a dönerek.

< • • • • • • • • • • >
Kelime Sayısı: 1328
Yayınlanma Tarihi: 9 Ağustos 2023

Helloooo arkadaşlar

Biliyorum biraz gecikti bölüm ama yani hrm köydeyim internet az hem de yazacak vakit bulamadım

Bence bu kadar kelime yazdığım için affedilebilir ncldkvldmv


Umarım bölüm hoşunuza gider

Oy vermeyi unutmayın

Sevgi ve sağlıcakla kalın
_Binsan_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top