- 36 -

"Sana da günaydın Arascığım." dedi, yanağından öperek günaydın diyen çocuğa. "Hadi kahvaltıya oturalım." Fırat oğlunu çevik bir hareketle kaldırarak sandalyesine oturtuyordu ki kapının çalan zili duraklattı.

Kim olduğunu anlayabilmek için Zeynep'e baktığında onun da bihaber olduğunu gözlerinden gördü. Sabahın bu saatinde kimin geleceği hakkında hiçbir fikri yoktu Zeynep'in.

---

Kapıyı açmak için oraya giden Zeynep, oğluna uslu oturmasını söyleyen Fırat'ın peşine takıldığını duydu. Açtığı kapının arkasında yüzünde kocaman gülümseme bir elinde çiçek bir elinde kapıt poşetle, tek başına ve sabırla bekleyen Ali'yi gördüğünde kendisi bile şaşkınlığa uğramıştı.

Fırat sinirle bir homurtu çıkardıktan sonra "Ne işin var lan senin burada?!" diye kükredi adeta.

"Aras burada, biraz sakin olur musun?" dedi Zeynep, onun tepkisini azarlarcasına. Bir yandan da Ali'nin üzerine atlayacakmış gibi durduğu için ikisinin arasına girdi.

Fırat sinirli bakışlarıyla ona döndü. Birkaç saniye kadının kararlı ve sinirli gözlerine baktıktan sonra bütün öfkesini içine gömdü.

"Burada ne işiniz var Ali Bey?" diye sordu kinayeyle. Yüzünde dişlerini sıktığı anlaşılan bir gülümseme vardı.

Ali onun aksine çok sakin bir şekilde sırıtıyordu. Fırat, Zeynep kendisine döndüğünde onun yüzündeki şeytani bakışı fatketmeden edemedi.

"Ali Bey, biz en iyisi terasa çıkalım. Ne söyleyecekseniz orada söylersiniz." dedi Zeynep, tekrar kaşlarını çatmış Fırat'tan bakışlarını çekmeden.

"Tabi Zeynep." dedi Ali ve önden gitmesi için eliyle ona işaret ettikten sonra Fırat'a son bir gülümseme göndererek kadını salonun dışına kadar takip etti.

"O adam kim baba?" diye sordu, en başından beri sessizliğini koruyan çocuk.

"Hikayenin kötü adamı." diye cevap verdi Fırat, gözleri hâlâ dışarda konuşan çifytteyken daha çok kendi kendine ko uşur gibi bir hali vardı.

Kollarını gözğsünde bağlamış çatık kaşlarla, karşısındaki sırıtan adamı ciddiyetle dinleyen kadından ve Ali'den gözünü ayırmıyordu. En ufak bir şey olması ihtimalinde Ali'yi kapı dışarı etmek için elbette.

Bu sırada oturttuğu sandalyeden kalkıp yanına gelen oğlunu farketmedi. Çocuk elini çekiştirerek ilgisini çekmek için seslendi.

Kendisine dönen babasına gel işareti yaptığında Fırat ilk başta ne istediğini anlamadı. Sonra istediğini anladığında dışardaki konuşma yapan ikiliyi bir an olsun unutarak bir gülme isteği doğdu içinde.

Sırıtmasını zorla bastırarak ciddiyetle kendisine bakan oğlunun önünde tek dizinin önüne çökerek konuşmaya başlamasını bekledi.

"Zeynep abla ve sen küstünüz mü?"

Fırat'ın modu düştü. Cevap verirken gözlerini kaçırarak bir noktaya daldı. "Ben Zeynep ablanı biraz kırdım, o da bana küstü."

"Özür dilemedin mi?"

"Diledim ama bazen hatalar o kadar büyüktür ki özür dilemekle affedilemez."

Fırat zaten kendi aklında yarışan düşünceleri bir bir kelimelere dökerken durum biraz netlik kazanıyor gibi hissetti. Henüz Selim ile bile bu konuda hiç konuşmamıştı.

"Çok mu kötü bir şey yaptın?" Çocuğa döndüğünde gözlerindeki hayal kırıklığını gördü. Kendisini yutması için yerin yarılmasını beklerken başını eğdi, suçluluk psikolojisiyle yeri izleyerek "Evet kötü bir şey yaptım. Kesinlikle iyi niyetle yaptım ama yaptım. Hem de en kötü zamanda en yanlış kişiyle." diye cevap verdi.

"Zeynep ablam bir daha eskisi gibi olmayacak mı yani? Baba..." Fırat çocuğun gözyaşlarını görmek için kafasını kaldırdı.

Fırat yenilgiyle omuzlarını düşürdü. Bu soruya cevap veremeyeceğini biliyordu. Aras sanki onu anlamış gibi kollarını boynuna dolayıp kafasını boynuna gömdü.

Adam oğlunun bu hareketiyle biraz şaşırsa da gösterilen sevgiye karşılık vermeden yapamadı.

Küçük çocuğun sırtını sıvazlayarak kucaklamasına karşılık verdi. Bu sırada duyulan sesler ile kapadığı gözlerini tekrar açtı Fırat. Ali ve Zeynep terastan içeriye girmiş kendilerine bakıyordu.

Aras hâlâ babasına sarılmış dururken, Fırat oğlunu bırakmadan ayaklandı. Az öncekine göre modu düşmüş olan Ali'yi gördüğünde kafa karışıklığıyla Zeynep'e baktı ama onun yüzünde bir şey anlayamadı.

"Görüşmek üzere Fırat." dedi Ali. Gözlerindeki o bakış, sesindeki o ton Fırat için uyarıcı bir işaret taşır nitelikteydi.

Ali'nin hapisten çıkar çıkmaz Zeynep'i araması, ona çiçekler göndermesi ardından kendisinin ellerinde çiçeklerle kapıya dayanması elbette Fırat'ın sinirlerini germişti ama adamın evden ayrılışı içindeki merakı daha da arttırmıştı.

Kucağındaki Aras'ı yere bırakırken ona bir yere gideceğini, uslu durmasını ve mutfağa dönmesini söyledi. Çocuk uslu bir şekilde kafasıyla onayladı babasını, kafasına aldığı veda öpücüğünün ardından söz dinleyerek mutfağa doğru koşmaya başladı.

"Aras bir iki saat seninle kalabilir mi?" diye sordu kapıyı kapatmak üzere olan Zeynep'in durmasına sebep olarak. Zeynep birkaç saniye sorgular gibi kaşlarını çatarak Fırat'a baktıktan sonra kafasıyla onayladı onu.

"Ama öğleden sonra adliyede olmam gerekiyor, geç kalma."

Fırat kafasıyla onayladı kadını. Tam aralık kapıdan çıkacakken durakladı, nasıl veda etmesi gerektiğini düşünürken "Görüşmek üzere." diyebildi sadece. Gözlerini ayırdıktan sonra aceleyle Ali'nin peşinden koşuya başladı.

"Kesinlikle bu kadar sigara içmeyi bırakmalı." dedi Zeynep kendi kendine, gülümseyerek.

Belki bir daha sesli bir şekilde söyleyemezdi ama kalbindeki bu aşkı öylece söküp atamıyordu. Mutfakta kendisini bekleyen çocuğa dönmeden önce derin bir nefes aldı ve kafasındaki düşünceleri bir kez daha derinlere gönderdi.

-

Fırat son saniye kendisine seslenerek Ali'nin asansörün kapanmasına engel olmasını sağladı. Adamın beklediğinden emin olduğunda koşmayı bırakarak seri adımlarla yürümeye geçti ve nefesini düzenlemeye çalıştı.

Ali içeriye giren adamı yüzünde bilmiş bir gülümsemeyle süzdü. "Ne o eski sevgilin söylemedi mi ne konuştuğumuzu? Sahi, niye ayrılmıştınız siz? Babası parayla tutmuş seni öyle mi?"

Fırat karşısındaki adamın dişlerini ağzına dökmek için bir yumruk atmak istese de onun konuşabilmesine ihtiyacı olduğu için kendisini durdurdu.

Sinirlerini bastırmak için birkaç saniye harcadıktan sonra "Ne konuştunuz Zeynep'le?" diye sordu.

İki adam hızla otoparka inen asansörde karşılıklı birbirlerine bakıyordu. Ali'nin yüzündeki sırıtma büyüdü. Karşısında tehditkâr durmaya çalışsa da eski dostunun nasıl öfke ve merakla içinin çürüdüğünü adeta gözleriyle görebiliyordu.

"Aslında bu konuda seni merakta bırakmak da çok hoş olurdu ama seni kendi düşüncelerinde boğularak bırakmak daha büyük eziyet olur sanırım."

Fırat konuşmanın nereye varacağının korkusu ve merakı ile kaşlarını çattı, yüzündeki tehditkar hâl şaşkınlığa döndüğünde Ali samimiyetten uzak kıkırdadı.

Asansörün durduğunu hissetti Fırat. Ali açık kapılardan çıkmadan önce yüzünde pişkin bir sırıtmayla son kez Fırat'ı süzdü, "Zeynep'e, ona aşık olduğumu söyledim." dedi.

Fırat, Ali asansörden çıkarak yoluna devam ettiğinde olduğu yerde kalakaldı birkaç saniye. Duygularında yaşadığı dejavu hissiyatı içindeki ağırlığın kurşun yükü gibi ağırlaşmasını sağlamıştı.

Zeynep Çiçek değil.

Zeynep Çiçek değil.

Zeynep Çiçek değil.

Ayakları harekete geçerek Ali'nin peşine takılmaya başladığı ilk saniyede kendisini rahatlatmak için içinden sürekli aynı cümleyi tekrar ediyordu.

Zeynep Çiçek değil. O beni bırakmaz. O beni sevmeyi bırakmaz. Bıraksa bile Ali gibi bir şerefsize gitmez. Zeynep yapmaz. O Çiçek değil.

Ali'yi omzundan tutarak durdurdu. "O ne dedi?" diye sordu kendisine dönen adama. Onun yüzüne bakamıyordu. Onun yüzündeki o iğrenç sırıtmayı görmek istemiyordu.

"Henüz istemiyor ama bilirsin ben istediğimi alırım, er ya da geç."

Fırat dişlerini sıkarken adama sinirle dönmeden yapamadı. Tam tahmin ettiği gibi. İşte yüzünde o pis gülüş vardı. Nikah masasında onu Çiçek ile ilk gördüğünde kendisine bakan gözlerindeki o piş ışıltı.

Fırat attığı ilk üç yumruğun farkında bile değildi. Sanki bilinci yıllar önceki Fırat tarafından ele geçirilmişti. Arkadaşı ve sevdiği kadın tarafından aldatıldığını anlayan genç Fırat'ın bilinci.

"Durma vur!" diye bağırdı Ali kalan gücüyle. Yanağında bir kızarıklık morluğa dönmeye başlamıştı bile. İki büklüm olmuş karnına yediği yumruktan hâlâ doğrulamamıştı.

"Vurmaya devam et. Zeynep'i senden soğutmam kolaylaşsın."

Fırat geriye doğru iki adım attı. Ali kanla kaplanmış dişerini gösterecek şekilde gülmeye başlamadan önce yere kan tükürdü. Kahkahalarla gülüyordu. Zafer kazanmış gibi.

Sanki kazandığı zaferle aklını yitirmiş gibi gülüyordu.

"Sen delirmişsin." dedi Fırat. Gerçekten o an sadece acıma hissetti o adama karşı. Eski dostu; hırsları, güç gösterileri, çirkin planları ile delirmişti.

"Hastasın sen." dedi Fırat son bir kez. Zeynep ile daha doğru düzgün iki kelime konuşamazken bu meseleyi nasıl anlatacağını düşünürken arabasına doğru seri adımlarla yürümeye başladı.

<▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪>
Kelime Sayısı: 1177
Yayınlanma Tarihi: 8 Haziran 2023

Selaaaamsss

Bölümü kaç haftada bitirdiğime inanamazsınız

Umarım hoşunuza gider.

Bugün johnnynin konser turu başlıyo
Yarın doğum günü
Ertesi gün istanbulda konseri var

Gülsem mi ağlasam mı a dostlar

Daha içimi dökeceğim çok konu var ama vaktim yok maalesef

Bölümü beğenmeyi umutmayın lütfen

Hoşçakalın sağlıcakla kalın
_Binsan_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top