- 21 -
Bakışları tekrar dudaklarımı bulduğunda gülümsemesi ciddi bir hal aldı, yutkunduğu için adem elmasının hareketi gerilmeme neden oldu.
Belimdeki sağ elini yüzüme kaldırarak parmaklarının tersi ile yanağımı okşadı. Bir anda yanağımdaki eliyle beni kendisine yaklaştırdı kendi kafasını da yattığı yerden kaldırarak yarı yolda dudakları ile dudaklarımı yakaladı.
▪▪▪
Zeynep POV:
Ben şaşkınlıkla gözlerimi açmış öylece dururken o beni öpüyordu.
FIRAT BENİ ÖPÜYORDU! Komşum olan... Daha birkaç ay önce tanıştığım, benden yaşça büyük hatta çocuğu olan Fırat! Defalarca kez benden kaçan, beni istemediğini düşündüğüm adam!
Karşılık alamadığı için olsa gerek dudaklarını benden çekerek hayal kırıklıklarıyla dolu bakışlarıyla bana baktı bir an belimdeki ve yüzümdeki ellerini gevşetti. Daha ben şaşkınlığımı atlatamadan beni kucağından indirerek sessizce bir şeyler mırıldandı.
Ben zihnimi ve cesaretimi toparlayarak peşinden ayaklanmadan önce yerden kalkarak hafif tökezleyen bir şekilde kendi dairesine yürümeye başladı. Ayağa kalkarak hızla peşinden koştum ve sol ön kolunu yakalayarak durdurdum.
Anlamayan bakışlarla kaşlarını çatarak bana döndüğünde; cesaretimi kaybetmeden parmak uçlarımda yükseldim, gömleğinin yakalarından tutarak hafifçe kendime çekerek bu sefer ben onu öptüm.
Gözleri büyüse de onun şaşkınlığı benimki kadar uzun sürmedi. Birkaç saniyede bana karşılık verirken kollarından birini belime sardı ve kendine doğru çekti. Diğer eli az önceki yerine geri dönerek yanağımdan tutarak kendisine yakın tutuyordu.
Nefes nefese öpüşmeden ayrıldığımda yanaklarımın utançtan veya az önceki öpücükten yandığını hissederek gözlerimi yavaşça açtığımda, Fırat'ın da nefesini düzenlemeye çalışırken bana şaşırmış bir şekilde baktığını gördüm. İkimiz de bir şey diyemeden birbirimizi bir süre izledikten sonra ilk konuşan ben oldum.
"Az önce söylediklerin ne anlama geliyor?" Yüzünde çapkın bir gülüş oluştuktan sonra "Sen akıllı kadınsın. Ne anlama geldiğini biliyorsundur." dedi, Metin'in dediklerine ithafen.
O an bana saf dediği aklıma geldiğinde utangaçlığımı bir kenara bırakarak gözlerimi kıstım ve "Ben safım, unuttun mu? Böyle şeylerden anlamıyorum." dedim. Göğsüne yaslamış olduğum kollarımı bir kriko gibi kullanarak aramıza mesafe açmaya çalıştığımda kıkırdadı ve belimdeki kolu daha güçlü sarıldı bana.
Çenemden nazikçe tutarak gözlerimi onunkilerle karşılaştırdıktan sonra yüzünde gülümsemeyle yüzüme yaklaştı bakışlarını dudaklarımdan gözlerime çıkardı. "Seni seviyorum." diye fısıldadı, dudaklarını gagalamadan önce.
Duyduğum şeylerle kalbimin göğsümde hopladığını hissettim. Yanaklarımı eskisinden daha sıcak hissediyordum. Gülümsemek istesem de kendimi sıkarak buna engel oldum. "Bir dakika beni bırakır mısın?" dedim ciddiyetle.
Şaşkınlıkla yüzündeki gülümseme soldu. Bendeki kollarını çekerek ne olduğunu anlamaya çalışan bir ifade ile bakmaya başladı. Dediklerimi farklı anlamış olacak ki bir adım aramıza mesafe koydu ve korkuyla ne yapacağımı bekledi.
Ben ise sonunda gülümsememi serbest bıraktım ve onu göğsünden iterek arkasındaki havuza düşmesini sağladım. Yüzünde okunan bariz şaşkınlıkla yüzeye çıktı. Islak saçları yüzüne düşerken ağzı hafif aralık bir şekilde bana baktı.
O bana bakarken ben küçük bir kahkaha attım, omuzlarımı silkerek "Bunları sen ayıken tekrar duymaya ihtiyacım vardı." dedim, gözlerine bakmaya utanarak.
Suyun içinde gözlerini devirdi. Dışarıya çıkmak için kenara doğru yüzerken "Sarhoşken her şeyi unutan sen, ama ayıltılmak için havuza itilen benim." diye söyleniyordu.
Onun çıkacağı merdivenlere doğru adımlarken yüzümdeki gülümsemeyle onun yüzmesini izliyor, izlerken de dudağımın içini dişliyordum. Merdivenlere ulaştığında ben hemen önünde dikiliyordum. Baştan aşağı ıslanmış Fırat'ın karşısında durmuş onun vücuduna değil de yüzüne bakmak için bütün irademi kullanmam gerekti.
Aramızda bir adım mesafe ile gözlerimi bana bakan gözlere kitledim. "Söylediklerinden emin misin?" dedim utangaç bir şekilde. Kıkırdarken kafasını hafifçe salladı. "Evet eminim. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum." dedim, yüzündeki gülümsemenin büyümesine neden olarak. Bana yaklaştığında bir adım geri atarak aramızdaki mesafeyi geri açtım. "Bu halde sarılamam sana kusura bakma."
"Beni bu hale sen getirdin." diye söylen huysuzca. Omuzlarını silkeledikten sonra "Sarhoş olduğun için söylediklerini unutmanı istemedim... Belki biraz da sabah sana sinir olduğum için yapmış olabilirim." dedim. O güzel kıkırdamasını bir kez daha bahşettikten sonra "Ayıltmak için bir bardak kahve de verebilirdin." dedi.
Sonra yüzüne muzip bir şekilde gülümsedi elleri gömleğinin düğmelerini tek tek çözmeye başlarken adım adım bana yaklaşmaya başladı. Sesli bir şekilde yutkunfuktan sonra o bana her adım attığında ben de geriye doğru gidiyordum. Sonunda sırtım duvara değdiğinde tam önümde durarak ıslak gömleğinden tamamen kurtuldu.
"Ya da bir duş da aldırabilirdin." dedi çapkınca sırıtarak. Kolunun birini yanımdaki duvara yasladı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Gözlerim aynı kolları gibi dövmelerle süslenmiş gövdesine kaydığında utançtan yanaklarım yanmaya başladı.
Utandığımı belli etmemeye çalışarak "Bu daha hızlı." diye mırıldandım. "Ama sana bir kahve ısmarlayabilirim. S-sen üstünü değiştir gel." dedim açıkta kalan taraftan hızla kaçarak, küçük bir kahkaha bıraktı arkamdan. Arkamdan attığı bakışlarını hissettiğimde sıcaktan yanan yüzümü elimle yelpazeleyerek daireme girdim.
-
Makinenin başında kahvelerin olmasını beklerken az önce yaşadığımız şeylerin düşüncesine dalmış yüzümde kocaman bir sırıtma ile makineyi izliyordum. Belime dolanan dövmeli kollar ile kalbim tekrar hızlanırken midemdeki tuhaf hissin oluşmasına engel olamadım.
Belimdeki kollara elimi koyarken boynuma kondurduğu öpücük ile kıkırdamadan edemedim. Keçi sakalı gıdıklanmama neden olmuştu. Kollarından çıkmadan yüzümü ona döndüğümde onun da yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Üzerinde kolsuz beyaz bir tişört kollarındaki dövmeleri sergiliyordu. Altında ise siyah rahat bir eşofman giymişti. Bir insan nasıl eşofman giyerken bile bu kadar iyi görünenbilir ki?
"Güzel kokuyorsun." dedim, gözlerimi vücudundan yüzüne çevirirken. "Sevgilim sağ olsun, ıslandığım için duş almak zorunda kaldım." kullandığı kelime ile hala gülümserken tek kaşımı kaldırdım. "Demek sevgilin. Onun bundan heberi var mı bari?" Kıkırdadıktan sonra "Öpüştükten sonra onu sevdiğimi söyledim. O da söyledi... Bence haberi vardır. Zeki kadın o." dedi.
"Yok yok saftır o, zeki değil." diye ima ile konuştum tekrar. "Hadi ama... Daha ne kadar trip atıcaksın. Hem o konuda hala aynı düşünüyorum. İnsanlara çabuk inanıyorsun. O Metin dediğin adama da arkadaşım dedin ama o seninle bildiğin flört ediyordu." dedi.
O konuşurken olan kahveleri kupaya doldurmak için kollarından çıktım. Kupalara kahveleri doldurduktan sonra birini ellerine tutuşturdum. O beni takip ederken salona doğru adımladım.
Koltuğa yan yana oturduktan sonra ona dönerek "O sadece biraz flörtöz bir arkadaşım. Üstelik evli, başka bir arkadaşım olan Esra ile." dedim. İçi biraz rahatlamış gibi görünüyordu "Bütün gece hep beraberdiniz yani."
Sözlerine gözlerimi devirmeden edemedim. "Evet hep beraberdik. Uzun zamandır birlikte vakit geçiremiyorduk iyi oldu."
"İyi, ne güzel." diye mırıldanırken benim elimdekini de alarak iki kupayı da orta sehpaya koydu. Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken beni belimden tutarak kaldırdı ve bacaklarının üzerine yan olacak bir şekilde oturttu.
Vücudum yakınlıktam dolayı gerilirken "N-ne yapıyorsun?" diye sordum fısıltıdan biraz yüksek bir sesle. "Uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi." diyerek kollarını etrafıma sardı ve başımı göğsüne yaslamamı sağladı.
Rahat göğsünde etrafımda güçlü kolları ile otururken tekrar gülümsedim. Bana kolları sarılı koltukta otururken başımı çevirerek onu izlemeye başladım.
Gözleri kapalı, yüzünde bir gülümseme ile dinleniyor gibiydi. Onu ilk defa bu kadar rahatlamış görüyordum. Hem maddi hem manevi.
O yüzünün yanını kafama yaslamış bir şekilde rahatlamaya çalışırken ben kafamı kaldırdım. O sırada bana baktığında yüzümdeki gülümseme ile karşılaştı. Hiçbir şey söylemeden dudaklarından öptüm yine. Öpüşürken dudaklarının yukarı kıvrıldığını hissettim.
Öpücükten geri çekildikten sonra "Dava ile ilgili bir şey sormayacak mısın?" diye sordum. "Soracağım ama huzurlu anı bozmak istemiyorum." dedi gözlerini bile açmadan. "Davayı açan kişinin Emily ve Metin olduğunu bilsen huzurun kaçar mı?" diye sordum muzip bir gülümsemeyle.
"Metin mi?" diye sordu, merakla gözlerini açarak benimkilere dikti. Gülümseyerek kafamla onayladım. "Metin sana düşman bir avukat. Geçmişte birçok kez ona zarar verdin bu yüzden Metin de senin hayatını karartmak için fırsat kolluyor. Emily'nin sana suç duyurusunda bulunduğunu öğrendiği an ona ulaşmaya çalıştı ve bu sabah bunu başardı da. İlk önce senin Aras'ın babası olduğunu kanıtlayacaklar daha sonra ona şiddet uyguladığını kanıtlayacaklar (!). Sonra da tazminat ve nafakayla bir eli yağda bir eli balda yaşayabilecek."
Fırat'ın kafası iyice karışmış olacak ki yüz ifadesi daha komik bir hal aldı. Ona kıkırdadıktan sonra dudaklarını gagaladım. "Yani Emily öyle zannediyor. Veraset davası ortalama bir ayda sonuçlanır. Daha sonra da Metin kendisinden kurtulacak." diye açıklığa kavuşturdum.
Keyifle gülümsedi Fırat. "Her şey için teşekkürler." dedikten sonra kafamın yanına bir öpücük kondurarak tekrar sıkıca sarıldı.
Bir süre sonra uykum geldiği için biraz geri çekilerek "Hadi yatağa gidelim." dedim. Şaşkınlıkla kaşları havalanırken ağzı hafifçe aralandı, onun bu haline gülmek istesem de "Sadece uyuyacağız." dedim uyarıcı bir tonda.
<▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪>
Kelime Sayısı: 1278
Yayımlanma Tarihi: 21 Nisan 2022
Ay azıcık romantik yazıyım dedim...
ama beceremedim :(
Çok mu mıç mıç oldu ya bilemedim. Bi içime sinmedi gibi.
Umarım hoşunuza gider.
Neyse yavaş yavaş gerilimli yerlere gelelim bakalım :)
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın
Sevgilerle...
_Binsan_
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top