- 1 -

Elindeki dosyadan kafasını kaldıran kadın büronun artık tamamen boşalmış olduğunu farketti. Kafasını cama doğru çevirdiğinde ise havanın iyice karardığını görmesi ile şaşırdı.

Arkadaşlarının kendisine iyi akşamlar dilekleri ile ayrıldığını duymuştu ama bu kadar geçe kaldığını farketmemişti doğrusu.

İlgilendiği dosya üzerinde sabahtan beri çalışıyordu ve yarına bununla ilgili araştırma yapacağı için bugün bitirmesi gerekiyordu. Elindeki dosya ile şimdilik işi bittiği için rahatlamış hissetti.

Yavaşça sandalyesinde doğrulduğunda felaket sırt ve boyun ağrısının farkına vardı. Yüzünü buruşturarak esnemeye çalıştı. Sırt ağrısı kalırken boyunundaki ağrı biraz azalmıştı.

Dosylarını toparladı, dizüstü bilgisayarını kapattı ve hepsini çantasına yerleştirdi.

Bahar ile gelen güzel havadan dolayı sabah yanına bir tek ceketini almıştı. Ceketi ve çantasını alarak büronun bulunduğu binadan ayrıldı. (Bürosu oldukça havalı bir plazadaydı.) Artık kendisininki dahil bir kaç arabanın bulunduğu otoparkta arabasına binderek yola koyuldu.

Saat neredeyse dokuzu geçtiği için trafik çok azdı. Elindeki dosya kendisi için çok önemliydi. Aslında ilk bakışta dava çok sıradan bir boşanma davası gibi duruyordu. Fakat biraz daha detaya indiğinde..

Öğrendiğine göre müvekkili olan Çiçek hanım, kocası tarafından şiddet görüyordu ve daha fazla dayanamayacağından ayrılmaya karar vermişti. Bu süreçte kocasının kendisini bir çok kez aldattığını da öğrenen kadın, Zeynep'e gelene kadar birçok avukata başvurmuştu. Fakat hepsinden red cevabı alan Çiçek hanım Zeynep'in adını duyar duymaz şansını denemeye karar vermişti.

Zeynep, duyduğu hikaye ile Çiçek hanıma destek olacağını güvence verdi. Bu yüzden adamın aldattığını ve şiddet uyguladığını kanıtlamaya çalışıyordu. Üstelik adam bunu gizleyerek de yapmamıştı.

Karşısındaki adam, baya sert kayaya benziyordu. Zeynep, Çiçek hanımdan eşinin pek düzgün bir işi olmadığını duymuştu. Bu yüzden bir çok avukatın kendisini reddettiğini söylemişti Çiçek hanım.

Üstelik Zeynep'in de denediği birkaç girişimi boşa çıkarmayı başarmıştı. Resmen kanıtlar başvurmaya kalktığı zaman ortadan kaldırılıyordu. Ama Zeynep pes etmenin eşiğinde bile değildi. Şiddet gösteren bir zorbanın cezasını almasına kimsenin engel olmasına izin vermeyecekti.

Bugün Çiçek hanımla bir toplantı düzenleyerek nerden kanıt bulabileceğini tartıştılar. Akşama kadar da bu yerlerin nerede olduğunu veya kimler aracılığı ile ulaşabileceğini araştırmıştı. Şimdiden bir kaç yerden umutluydu doğrusu.

Dairesinin bulunduğu siteye gelen Zeynep önce güvenlikten geçti ardından arabasını kapalı otoparka sürdü. Arabasını parkettikten sonra asansöre yönelerek dairesinin bulunduğu katın düğmesine bastı.

-

Zeynep 1996 yılında İstanbulda bir özel hastanede açtı gözlerini. Hayatının her evresinde olduğu gibi o zaman da sadece annesi vardı yanında sadece. Bir de annesini şoför ile hastaneye yetiştiren abisi.

Annesinin sevgisi sayesinde çok güzel bir çocukluk geçirdi Zeynep. Babası asla onlarla ilgilenmediği ve tek derdi işi olduğu için her zaman annesi, abisine ve kendisine hem annelik hem babalık yaptı.

Daha sonra babasının annesini yıllardır başka kadınlarla aldattığını öğrenen ve zaten kanser hastası olan annesi bu haber üzerine toparlayamadı ve Zeynep 13 yaşındayken 2009 yılında vefat etti.

O zaman 25 yaşında olan abisi ise her ne kadar kızkardeşini bırakmak istemese de daha fazla burada kalamayacağına karar vererek Amerikaya, yeni biten okulu sayesinde işe başlamaya gitti.

Annesi öldükten kısa bir süre sonra babası kendinden çok daha fazla küçük olan Mine hanım ile evlendi ve onunla da küçük bir kızı oldu.

Zeynep başlarda her ne kadar babasının ondan esirgediği sevgiyi bebeğe gösterdiği için kıskansa da daha sonra onun bir suçu olmadığını farketti.

Hatta küçücük bebekten başka ona sevgi gösterecek kimse yoktu. Ah... İlayda hariç.

İlayda, Zeynep'in bebeklik arkadaşı. Kendileri gibi arkadaş olan anneleri sayesinde birlikte büyüyen yaşıt iki kız. Daha doğrusu iki suç ortağı.

Hayatlarının her evresinde birliktelerdi. Zeynep'in annesi ölüp abisi de kendisini -Zeynep'in tabiriyle- terkedince yanında bir tek İlayda ve İlayda'nın ailesi kalmıştı.

Onların Zeynep için sonsuz kredileri vardı. İlayda onu kız kardeşi gibi, Merve teyzesi ve Hakan amcası da kendi kızları gibi seviyorlardı.

Annesi öldükten sonra hayatını akademik kariyerine adayan Zeynep, başarılı bir okul hayatından sonra avukat olmayı başarmıştı. Üstelik yeni olmasına rağmen şu anda hiçbir davasını kaybetmemişti.

Babası başarılı bir iş adamı olduğu için çocukluğundan berri hiç para sıkıntısı çekmemişti zaten. Ama kendisini özgür hissetmek için ilk kazandığı paraya kadar evinden ayrılamamıştı.

Para kazanmaya başladığında ise annesinin kendisine bıraktığı paranın bir kısmı ile kendisine ev aldı. Aldığı ev plazaların bulunduğu bir sitedeydi.

Plazanın en üst katında olan dairesi, oldukça güzeldi ama çok büyük değildi. 2+1 olan daire bir kişinin yaşaması için oldukça geniş ve ferahtı. Rahattı, lükstü ve şık döşenmişti. Tek bir sıkıntısı vardı o da yan dairesi ile ortak olan terası.

Amerikan mutfağına sahip salona açılan teras, binanın güney cephesini boydan boya kaplıyordu. Güzel, geniş ve istanbul manzaralı bir Terasın iki köşesinde renkli çiçeklerin olduğu dikey bahçe vardı. İki tane geniş havuz ve yanlarında ikişer tane şezlongu vardı. Hatta bahçe oturma grupları vardı.

Oldukça geniş olan teras tam ortadan ikiye simetrik olacak şekilde tasarlanmıştı ama ortada yan daire ile ayıracak bir sınır yoktu.

Zeynep taşındığında yan dairesinde 5 yaşında oğulları olan sevimli bir çift vardı. Zeynep'in komşuları ile arası oldukça iyiydi ama yeni bir bebek haberi alan çift daha geniş bir yerin uygun olacağını düşünerek taşınmışlardı.

Son üç aydır yan dairesi boş olan Zeynep bu yüzden şimdiye kadar oldukça memnundu halinden. Arada bir İlayda yatılıya kalır birlikte -İlayda polis olduğu için pek bir fırsatı olmasa da- takılırlardı.

-

Asansörün geldiğini bildiren sesi ile kendine gelen Zeynep, yorgun bir şekilde koridora adım attı. Kapısına yöneldiğinde tam kendi kapısının karşısında olan kapıdaki hareketlilik ilgisini çekti.

Kıyafetlerinden temizlik görevlileri olduğu anlaşılan birkaç kişi daireyi boşaltıyordu. Anlaşılan yan daireye yeni komşuları taşınıyordu. İyi insanların olmasını umut ederek kendi kapısını açtı.

Elindekileri bırakarak terasa bakan cam duvara dönük rahat koltuğuna çöktüğünde ne kadar yorulduğunu farketti.

Beş dakika dinlendikten sonra oturmaya devam ederse kalkamayacağını bildiği için ayağındaki ayakkabılarından kurtularak kıyafetlerini çıkarmak için odasına yöneldi.

Kıyafetlerinden kurtulduktan sonra elini yüzünü yıkayarak kendine gelen Zeynep aç hissetmediği için hemen yatağına yöneldi. Bugün oldukça yorulmuştu ve yarın da baya yorulacağa benziyordu.

Günün yorgunluğundan uykuya dalmakta zorluk çekmeyen Zeynep, gözlerini açtığında kendisini yemyeşil bir alanda buldu. Buraya daha önce gelmemişti. Hatta şu an buraya nasıl geldiğini de bilmiyordu.

Yemyeşil olan alanda sırtını bir ağaca yaslanmıştı. Tam karşısında berrak ve temiz bir göl vardı. Gölün etrafını yemyeşil ormanlık bir alan çevrelemişti. Hava oldukça ılıktı bu yüzden bir yaz günü öğleden sonra olduğu anlaşılıyordu.

Arkasından gelen sesler ile arkasını döndüğünde bir neşeli bir kalabalık gördü. Onun hemen ardında da kocaman lüks bir çiftlik.

Kalabalık neşeli neşeli masalı piknik banklarına sofra kuruyorlardı. Masalardan iki metre ötede yakılmış bir barbekü vardı başında iki adam birbiri ile sohbet ediyordu. Birisi sarışın, diğeri esmer iki adam belli ki baya iyi anlaşıyorlardı.

Masanın etrafında birkaç çocuk gülüşerek birbirilerini kovalıyordu. Birkaç kadın da neşeli neşeli birbiri ile sohbet ederek sofrayı hazırlıyorlardı. Bir kaç kişi de sohbet edenlere eşlik ediyordu.

"Seni bekliyorlar." dedi arkasındaki bir ses. Zeynep sesi duyduğunda kaskatı kesildi. Bu ses... Bu ses en son 13 yıl önce hasta yatağında kızına ağlamamasını söyleyen o sesti.

Bu ses çocukken ona masal okuyan sesti. Zeynep gözünden düşmekle tehdit eden iki damla yaş ve yanlış duymanın korkusuyla arkasını döndü. Ve gördüğü kişi ile daha fazla dayanamayan gözyaşları aktı yanağından.

"A-anne." dedi bir fısıltıyla. Karşısındaki kadın gülümsedi ve Zeynep'in eline uzandı. Bu hareketiyle hareketlenen Zeynep sıkıca sarıldı karşısındaki kadına. Sanki bırakırsa kaybolacakmış gibi.

Gözlerinden akan yaşlara engel olamazken derin bir nefes çekti. Aldığı koku ile ağlamaları arasında hıçkırmaya başlayan Zeynep ile annesi de ona sarıldı.

Birkaç dakika hiç hareket etmeden öyle durdular. Sonunda annesi ondan biraz ayrılarak sarılmalarını bozdu. Biraz daha sakinleşen Zeynep annesinin ellerini bırakmadan yüzündeki umutlu gülümseme ile "Bırakma beni anne." dedi, hala hıçkırıyordu.

Seninde annesine gitmemesi için yalvaran küçük kızın çaresizliği vardı. Annesi huzurla gülümserken "Gitmeliyim." dedi.

Kadın yüzündeki gülümsemeyi bozmadan Zeynep'in omzunun üzerinden arkasına baktıktan sonra gözleri geri kızının yaşlı gözlerine döndü.

Zeynep ise hayattayken bile bu kadar mutlu görmediği annesini bir an bile göz kırpmadan izliyor, her şeyini aklına kazıyordu.

Yumuşacık narin elleri, yüzünde huzurlu gülümseme, çiçek bahçelerini andıran güzel kokusu ve ipeksi sesi.

Annesi geri geri gitmeye başlamadan önce kızını alnından öptü ve "Seni bekliyor." dedi. Annesinin gitmeye başladığını farketse de sanki bir şey yapamayacağını bilen Zeynep hiç hareket etmeden gözlerinde yaşlarla "Kim? Kim bekliyor beni?" dedi.

Annesinin gülümsemesi büyürken "O." dedi. Artık beline kadar gölün içindeydi. Arkasını dönerek tamamen suya girmeden önce söylediği son cümleler; "Mutluluk sizi bekliyor. O da senin gibi... Birbirinize iyi geleceksiniz. Yeni ailenle mutlu ol."idi.

Annesinin gözden kaybolması ile ağlaması şiddetlenen Zeynep, annesinin ne demek istediğini merak ediyordu. Arkasındaki insanların sesinin tekrar kulaklarına dolmasıyla yalnız olmadığını hatırlayan Zeynep, beline sarılan kollar ve burnuna dolan harika bir koku ile yerinde sıçradı.

Onu saran kolun sahibi Zeynep'in sıçramasına erkeksi bir sesle kıkırdarken kafasını Zeynep'in sol yanağına yasladı ve kulağına "Hadi bebeğim, bizi bekliyorlar." dedi.

Zeynep anlayamadığı bir nedenden dolayı adamın kollarında burnuna dolan koku ile rahatladığını hissetti. Adam ellerini tutarak onu kendini çevireceği anda bir alarm çalmaya başladı.

Zeynep rüyadan uyanırken, gelen bilinci ile bir küfür savurdu. Her ne kadar kabul etmek istemese de rüyadaki tanımadığı adamın kollarındayken mutluydu. İşte buna İlayda çok gülecekti...

<▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪>

Kelime Sayısı: 1432
Yayımlanma Tarihi: 15 Ocak 2022

Merhabaa.

Bu bölümün bazı kısımları çok içime sinmese de genel anlamda çok sevdim.

Umarim siz de beğenirsiniz.

Yorum, eleştri ve isteklerinizi iletmekten çekinmeyin.

Destek olur, prim yaparsanız bu yazarı çok mutlu edersiniz. :)

Beğendiyseniz ☆'a basmayı unutmayınız.

İsterseniz diğer kitaplarıma da göz atabilirsiniz. :)

_Binsan_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top