- 3 -

Zeynep; babası ile küçükken yaşadığı, daha doğrusu yaşayamadığı şeyler aklına geldiği için kapıya sırtını yaslayarak müzik eşliğinde gözyaşı dökedursun, babası kapının öteki tarafında bir kaç metre ötede hiç de hoş olmayan planlar için Fırat ile randevu ayarlamaya çalışıyordu.

Sonunda ikna olan Fırat iki gün sonrası için saat üçe razı olduğunda, Osman memnuniyetle gülümseyerek ayrıldı yanından.

Fırat ise sonunda kurtulduğu adamın neden bu kadar ısrarcı olduğunu merak ederek dairesinin kapısının önüne geldiğinde karşı daireden gelen yüksek sesli rock müzik ile yüzünü buruşturdu.

Zaten kaç gündür uyku uymadığı için kafası ağrıyan Fırat yüzünü karşı kapıya çevirdiğinde, arkasındaki iri cüsseli koruması olan Selim derdini anlayarak o yöne hareketlendi.

Fırat ise Selim'in halledeceğini bildiği için kendi dairesinin kapısını açtı ve içeriye girdi. Selim; her ne kadar sert dursa da, oldukça nazik bir insandı ve bu konuyu uygun bir dille çözerdi.

Karşı daireye yönelen Selim zili çalarak beklemeye başladı. Önce müziğin sesinin kısıldığını duyan adam ardından kapının açılma sesini duydu.

Kapı aralandığında karşısında gözleri ağlamaktan kızarmış, bu yüzden de çekinerek duran kadın ile karşılaştı. Selim'in yüzündeki sert ifadesi yumuşarken, biraz merak etmediğini söylese yalan olurdu.

Zeynep "Buyrun?" dedi merakla, sesinin çatlamasına engel olamayarak. Karşısında siyah giyimli ve ciddi yüzlü adamı görünce korktu.

"Merhaba efendim. Ben karşı daireden geliyorum. Müziğinizin sesi bizi rahatsız ettiği için uyarmak istedim. Rica etsem biraz daha dikkatli davranır mısınız?" dedi kibarca Selim.

Zeynep karşısındaki adamdan kesinlikle böyle bir tavır beklemediği için afallamıştı. Kafası ile onaylarken "Tabi. Tabi, üzgünüm. Daha dikkatli davranacağım." dedi.

"Şey sorumu mazur görün lütfen ama iyi misiniz?" diye sordu Selim. Zeynep ise yüzünde buruk bir gülümsemeyle "Bir sorun yok. İlgilendiğiniz için teşekkürler." dedi.

"Pekala. Bu arada ben Selim." dedi Selim yüzünde samimi bir gülümsemeyle elini uzatarak. "Memnun oldum Selim Bey. Ben de Zeynep." dedi Zeynep de aynı samimiyetle tokalaşırken.

"Ben de memnun oldum. İyi günler dilerim Zeynep hanım." diyen Selim Zeynep'in de iyi günler dileklerinden sonra karşı daireye adımladı.

Selim Fırat'ın dairesine dönerken, Zeynep yeni komşularından en azından bir kişinin nazik olduğu düşüncesi ile gülümseyerek kapıyı kapattı.

-

Daireye giren Selim, salonda koltukta elinde viski bardağı ile oturan adamın yanına yürüdü. Oturduğu koltuğun önüne geçerek "Karşı dairedeki hanımefendiyi uyardım." dedi.

Fırat; kollarını dizlerine dayamış, kafası yere dönük, elinde viski bardağı ile siyah deri koltukta otururken kafası ile onayladıktan sonra "Sen de artık gidebilirsin." dedi yorgun çıkan sesi ile.

"Fırat sen bilirsin ama hala burada kalmam taraftarıyım. En azından bu kattaki diğer dairelerden bi-" "Gerek yok." diye kesti bu sefer daha sert bir sesle Fırat korumasının sözlerini.

"Pekala. En azından istediğin zaman bana anlatabileceğini biliyorsun. Her şeyi içine atmak zorunda değilsin." dedi elini omzuna koyarken destek olurcasına.

Fırat bir şey demeden kafası ile onayladığında konuşmayacağını anlayan Selim, "Ben gideyim öyleyse. Ama eve kimi aldığına dikkat et." dedi Selim onu ikna etmenin bir yolu olmadığını bilerek.

Fırat, Selim'in son cümlesine küçük bir kahkaha attıktan sonra "Tamam anne." dedi. Selim 'sen adam olmazsın' manasında kafasını sağa sola sallarken gözlerini devirerek daireden ayrıldı.

Selim, anne ve babası Fırat'ın ailesinin köklü hizmetlilerinden olduğu için gözlerini Fırat'in ailesinin yanında açmıştı dünyaya.

Fırat doğduğunda 5 yaşındaydı. Çocukken kendi kardeşi gibi ilgilendiği Fırat büyüdüğünde de, sağkolu olmuştu. Fırat da Selim'i kendi abisi gibi sever başka kimseye de güvenmezdi.

Selim polis akademisinde okuyarak polis olmuştu hatta başkomiserliğe kadar yükselmişti fakat Fırat için kendi mesleğinden vazgeçti.

-

Zeynep kapısını çalan komşusunu uğurladıktan sonra gözlerini tekrar elinin tersi ile sildi ve banyosuna yöneldi.

Yüzüne bir avuç soğuk su çarptı, kollarını taş lavabonun kenarlarına yaslayarak kafasını kaldırdığında kızarmış gözleri ile karşılaştı. Şimdi anlamıştı adamın neden iyi olup olmadığını sorgulamasını.

Gözleri kıpkırmızıydı. Şu anda aynadaki halini görünce kendisinden utanmıştı. Yıllarca annesini ağlatan adamın şimdi de kendisini üzmesine izin veriyordu. Annesine ölüm döşeğinde iken verdiği sözü tutmuyordu.

Tekrar yüzüne bir kaç soğuk su çarptıktan sonra yüzünü kurulayarak banyodan ayrıldı. Artık o adam yüzünden ağlamayacaktı.

Tekrar şarkıya -komşularını rahatsız etmeyecek şekilde- ses vererek mutfağına girdi. İlk yaptığı kadar olmasa da keyifle yemeğini yapmaya devam etti.

Yaklaşık bir saat sonra Zeynep; özel tarifli makarnasını ve İlayda'nın en sevdiği tatlıyı pişirmiş, mutfaktaki ada tezgaha sofrayı kurmuş İlayda'nın gelmesini bekliyordu. Artık akşam yaklaşıtığı için hava kararmaya başlamıştı.

Zeynep elinde bir kadeh şarabı ile terasında oturmuş babasının dürüst olup olmadığını düşünürken kapının sesini duymasıyla ayaklandı ve dairesine girdi.

Kapıdan yeni girmiş olan arkadaşı sırtındaki çantasını ve elindeki poşetleri yere bırakırken, içinde çocukken hissettiği heyecanın aynısını hissetti. Neredeyse bir aydır işlerini ayarlayamadıkları için birbirileri ile görüşememişlerdi.

Yüzünde oluşan kocaman gülümseme ile elindeki kadehi hemen bir kenara bıraktı ve heyacanla ciyaklayarak arkadaşına koştu.

Arkadaşının ciyaklaması ile doğrulan İlayda da aynı heyecan ve mutlulukla gülümseyerek kollarını kendine doğru koşan kıza açtı.

"Seni çok özlediiim." dedi Zeynep kızıl saçlı çocukluk arkadaşına sarılmadan çekilmeden.

Birbirilerine sıkıca sarılarak geçen iki dakikanın ardından birbirinden iki kadın birbirinden yüzlerinde kocaman gülümsemeleriyle ayrıldılar.

"Ben de çok özledim. Annem ve babam da çok özlediler. Hatta annem benim buraya değil senin bize gelmen taraftarıydı ama ben çok daralmıştım. Ben geldim bu yüzden. Gerçi anneme en kısa sürede seni bize getirme sözüyle." dedi kıkırdayarak.

Zeynep onun ceketini çıkarmasını izlerken kıkırdadı. Kafasını hafifçe sağa yatırırken özlem dolu sesiyle, "Ben de özledim onları." dedi. "En kısa zamanda ayarlayalım."

Ceketi ve ayakkabılarından kurtulan İlayda arkadaşının sözlerini kafasıyla onaylayarak salona yöneldi. Zeynep ada tezgaha yaklaşan İlayda'nın arkasından koşarak geldi ve omuzlarından tuttarak, "Hayır hayır hayır. Hemen gidiyorsun elini yüzünü yıkayıp öyle geliyorsun." dedi.

İlayda çocuk gibi mızmızlanarak "Ya Zeynep bir parça al-" "HAYIR" diye kesti arkadaşını katî bir sesle. İlayda oflayarak çantalarını da aldı ve misafir odasına -genelde kendisinin kaldığı odaya- elindekileri bıraktı ve banyoya gitti.

İlayda elini yıkadıktan sonra arkadaşının kendisini beklediği mutfağa geri döndü. Zeynep, makarnaları servise hazırlamış, şarapları kadehlere koymuş sandalyesinde arkadaşının gelmesini bekliyordu.

Tabaktaki makarnaları gören İlayda, yalandan somurtarak "Ne yani sadece makarna mı?" dedi. Zeynep mahçup bir sesle "Üzgünüm ben de bugün pek müsait değildim. Ama en sevdiğin makarnadan yaptım. İstersen dışardan bir şeyler de söyleyebiliriz." dedi kendini affettirmek için umutla.

Onun bu çocukça haline kıkırdayan İlayda, "Merak etme biliyorum yoğun olduğunu. Hatta Merve Sultan da biliyor bu yüzdeen..." dedi ve duvarın yanına gizlediği poşete yönelerek tezgaha yerleştirdi.

Poşetin içinde saklama kapları çıkarmaya başladı "...bunları hazırladı. Sen özlemişsindir." diye tamamladı cümlesini.

Zeynep, Merve teyzesinin kendisine annesi gibi sahiplenişi karşısında gülümserken gözleri yaşarmadan edemedi. Onun bu halini gören arkadaşının gülümsemesi solarken, "Hadi ama sen mutlu ol diye yaptı, ağla diye değil." dedi.

Elindekileri tezgaha bıraktı ve arkadaşına sarıldı. Zeynep oturduğu yerden kalkmadan başını arkadaşının sol omzuna yaslayarak sarılmasına karşılık verdi. "Bugün ilk defa annemi gördüm rüyamda." dedi kısık sesle ve hafifçe hıçkırarak ağlamaya başladı.

İlayda, arkadaşını rahatlattıktan sonra iki arkadaş sofraya oturdular. Yemeklerini yerken Zeynep sabah gördüğü rüyadan itibaren her şeyi anlatmaya başladı.

"... Sonra ben müzikten rahatsız olduğu için yeni komşum olan bey geldi. İnanır mısın adam tam bir beyefendi, karısının aksine çok kibar. Ee hep ben anlattım. Senin günün nasıldı?" diye sordu kendi anlattıklarında çok takılı kalmamak için, arkadaşına merakla.

Her akşam birbirlerine günlerini anlatarak rahatlarlardı. Bugün de içini döken Zeynep, kafası hâlâ sorularla dolu olsa da rahatlamış hissediyordu.

"Benim sana iş konusunda bir şey anlatamayacağımı biliyorsun. Beni boşver de söyle bakalım yarın gidecek misin kafeye?" diye merakla sordu kızıl kadın.

"Aslında emin değilim ama gideceğim sanırım elimde başka bir çözüm yolu yok." "Öyleyse ben de geleceğim. Zaten yarın izinliyim." dedi. Mesleğinden dolayı epey şüpheci bir tavrı ile.

Zeynep kafası ile onayladı. İlayda "Peki baban?" dedi daha çok sorgulayan bir tavırla. Bu sözlerle bakışlarını arkadaşının gözlerine çeviren Zeynep, "Babam ne?" diye sordu anlamamış gibi yaparak.

"Babana inandın mı? Güveniyor musun ona?" Zeynep gözlerini; çatalıyla oynadığı yemeğine çevirirken, kafasını olumsuz anlamda sallarken arkadaşının sesli bir nefes verdiğini duydu.

Duyduğu sesle gözlerini tekrar arkadaşına çeviren Zeynep, yakalandığı için gözlerini kaçıran arkadaşına çevirdi.

"Napayım inancaksın diye korktum. Baban bence bu şansı haketmiyor ama sen bu konuda biraz şeysin, şey.." diye uygun kelimeyi arayan arkadaşına Zeynep "İyi niyetli?" diye öneride bulunurken, İlayda'nın aynı anda dediği "Saf." kelimesiyle gözlerini büyüttü.

İlayda bu tepkisine omuz silkerken "Ne var? Yalan mı? Bu konuda bir sürü örnek verebilirim." diye savundu kendisini. Zeynep arkadaşının cümlesine mimikleri ile katılırken bulurken derin bir iç çekti ve "Haklısın." dedi. Tekrar tabağında kalan yemeklerle oynamaya döndü.

"Amaaa iyi ki yanında ben varım. Seni bir çok hatadan çeviriyorum." dedi İlayda arkadaşının yüzünü güldürmek için ve amacına ulaşarak. Zeynep kıkırdarken "İyi ki varsın İlayda." dedi.

Yemekten sonra masayı kaldıran ikili, patlamış mısır ve birkaç abur cubur ile birlikte kendilerine içecek alarak salonda bulunan televizyonun karşısına yerleştiler. Birlikte birkaç film izledikten sonra, son filmi izlerken; günün getirdiği yorgunluk, koltuğun ve üstlerindeki battaniyenin getirdiği rahatlıktan uyuyakaldılar.

Sabah gördüğü kabusla erkenden uyanan Zeynep, koltukta uyuyakaldıklarını farkedince hafifçe inledi. Üstünde duran İlayda'nın kolunu dikkatlice kaldırarak altından çıktı. Arkadaşının üstünü battaniyeyle örterken, televizyonu kapattı.

Önce lavaboya gidip tazelenen Zeynep, etrafı topladıktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya koyuldu. Arkadaşının en çok sevdiği sucuklu menemeni hazırlarken bir yandan da sofrayı hazırlamaya koyuldu.

İlayda'nın hareketlendiğini gören Zeynep, hafifçe gülümserken sofrayı kurmayı bitirdi. Arkadaşının yanına giderek akşam filmi rahat izleyebilmek için kapattıkları, siyah fon perdelerinin hepsini açtı.

Ardından temiz ve taze hava için de terasın kapısını ardına kadar açtı. Bu sırada İlayda'nın sızlanmaları duyulmaya başlamıştı.

"Hadi uykucu. Kalk kalk. Öğlen oldu resmen." dedi Zeynep. "Zeynep sen giderek anneme benzemeye başladın." diyen arkadaşına kıkırdarken "Farkettim." diye cevap verdi.

Hala arkadaşının kalkma girişiminde bulunmadığını farkeden Zeynep üstündeki battaniyeyi hızla çekti "Kalk hadi. Seninle spor salonuna gitmek istiyorum bugün." İlayda arkadaşlarının söyledikleri ile gözlerini hızla açtı.

"Sen. Benimle. Spora? Ne oldu daha bir ay öncesine kadar zorla geliyordun?" diye sordu merakla. "Aslında senin şu kendini savunma taktiklerin o kadar da gereksiz değilmiş onu öğrendim. Baksana hergün bir sürü kadın şiddete uğruyor." dedi Zeynep.

"İşte şimdi mantıklı düşünmeye başladın." diyen İlayda heyecanla yattığı yerden doğrulurken, arkadaşının yanağına bir öpücük bıraktı ve koşarak lavaboya gitti.

Arkadaşının arkasından çocuksu heyecanına gülümseyen Zeynep, o gelene kadar yattıkları yeri tamamen toparlardıktan sonra, terasına çıkarak çiçeklerini sulamaya başladı.

"Günaydın Zeynep Hanım." diyen erkek sesi ile önce şaşıran Zeynep arkasına döndüğünde yeni komşusunun kendisine gülümseyerek baktığını farketti. O da sıcak bir gülümseme ile "Günaydın Selim Bey." dedi.

Tam bu sırada Selim'in arkasındaki kapıdan terasa çıkan bir esmer bir kadın "Ben gitmeye hazırım." dedi. Oldukça mutsuz görünen kadının üstünde mini bir gece elbisesi, yüzünde de ağır bir makyaj.

Selim'in yüzü düşerken, kafası ile kadını onayladı. Zeynep ikinci günde karşılaştığı farklı kadın ile şaşkına dönerken Selim yüzünde ufak bir gülümsemeyle "İyi günler Zeynep Hanım." dedi ve bir baş selamı ile az önce kadının girdiği kapıdan onu takip etti.

Zeynep yüzünde şaşkınlıkla "İyi günler Selim Bey." dedikten sonra elindeki ibriği bırakarak mutfakta kendisini bekleyen arkaşdaının yanına gitti.

İlayda Zeynep'in yüzündeki ifadeyi görünce "Ne oldu?" diye sordu merakla. "Selim Bey çapkın çıktı." dedi hala yüzünde şaşkın olduğunu belli eden bir suratla.

Onun bu haline kahkaha atan İlayda "En azından sevimsiz kadın komşun değilmiş." dedi. Zeynep de bu cümleye gülerken "Haklısın. Ama çok şaşırdım." dedi. İlayda omuzlarını silkerken masaya yerleşti.

-

İkili kahvaltının ardından iki ayrı arabayla her zaman gittikleri spor salonuna yol aldılar. Genelde İlayda'nın sürüklemesiyle geldiği spor salonunun bir kısmında aletlerle fitness bölümü varken, bir kısmında da savunma sanatları için yer vardı.

İlayda savunma sanatlarını sevdiği için buranın müdavimiydi. Zeynep'e de bir şeyler öğretmek için -her ne kadar Zeynep dayak atmak için olduğunu iddia etse de- getirirdi.

Şimdiye kadar bir kaç temel şey öğrenen Zeynep ilk defa hevesle geldiği spor salonunda İlayda ile birlikte yarım saat koşu bandında koştuktan sonra. İlayda ile birlikte dövüş minderine doğru yürüdü.

İlayda'nın verdiği bir saatlik eğitim sonunda Zeynep minderin ortasına yatarak "Tamam. Bence bugün yeterince dövdün beni." diye isyan etti.

İlayda kıkırdadı "Kusura bakma ama karşına gelen kimse sana acımayacak." dedi arkadaşının yanına otururken.

İlayda'nın yüzü ciddi bir ifadeye dönüşürken "O adamın tehlikeli olduğunu bildiğin için bu hazırlığın değil mi?" diye sordu yanındaki arkadaşına.

Zeynep de yattığı yerden doğrulup otururken yüzü ciddileşti. Kafası ile onayladı. "Evet. Ama sen de herkes gibi vazgeç diyeceksen bu konuyu burada kapatalım."

"Hayır. Her zaman olduğu gibi senin arkandayım. Ama daha dikkatli davranmalıyız ve seninle daha fazla şu savunma işine çalışmamız lazım. Belki bir süre bizi-"

"Hayır İlayda. Bu işe sizi de karıştıramam. Hem dağ başında da değiliz." diye kesti arkadaşının cümlesini onun fikrini değiştiremeyeceğini bilen İlayda daha fazla üstüne gitmedi.

"Peki öyleyse. En ufak bir şeyde bana söyleyeceksin." diye şart koşan arkadaşına kafasını çevirirken minnetle gülümse Zeynep ve onu kafası ile onayladı.

İkili ayaklanarak duş aldıktan sonra saat yaklaştığı için rotalarını Beyoğluna çevirdiler. Saat üçe gelmeden kafeye giren kızlar cam kenarında bir masaya oturmadan önce kahvelerini aldılar.

Yarım saatten fazla beklemenin ardından sıkılmış olan İlayda "Yeter bu kadar. Hadi gidiyoruz." dedi. Zeynep de arkadaşının haklı olduğunu bildiği için umutlarını yitirerek ses etmeden ayağa kalktı.

"Bu kadar saat boşuna bekledik resmen." dedi sinirle İlayda. "Üzgünüm İlayda." dedi mahçup bir şekilde Zeynep arabalarına doğru yürürken.

"Senin suçun değil Zeynep.." İlayda'nın cümlesini tamamlayamadan kesilmesinin nedeni çalan telefonuydu. Arkadaşına eliyle bir dakika işareti yaparak telefonu cevaplayan İlayda, birkaç dakika telefonda konuşmasının ardında kapattı.

İlayda'nın yüz ifadesinden ne demek istediğini anlayan Zeynep "Gitmesen olmaz mı?" dedi küçük bir çocuk gibi. "Maalesef Zeynep. Operasyona çağırıyorlar." dedi. Zeynep somurturken omuzlarını düşürdü.

İlayda ona sarılırken "En kısa zamanda bize geleceksin unutma." dedi. Zeynep de sarılmasına karşılık verirken "Tamam. Ama dikkatli ol lütfen. İşin bitince de aramayı unutma." dedi.

İlayda'nın operasyonları hakkında çok bilgi alamadığı için ne kadar uzun süreceğini bilmiyordu. Bir keresinde iki gün İlayda'dan kimse haber alamamıştı. Bu yüzden döndüğünde hemen Zeynep'e haber ederdi.

İlayda kafası ile onayladı ve arabasına binerek hızla oradan ayrıldı. Zeynep de eve dönüş yolunda modu düştüğü için yavaş şarkılar dinledi. Evinin kapalı otoparkına girdiğinde arabadan inmeden eve pizza siparişi verdi.

Zeynep, dairesine girer girmez ellerini yıkamak için lavaboya yöneldi. Üzerindeki kıyafetlerle rahat olduğu için değiştirmedi.

Pizzasının gelmesini terasta beklerken kapının çalması ile ayaklandı. Hazırladığı parası ile kapıyı açmaya yönelen Zeynep kapıyı açtığında hiç beklemediği bir sahneyle karşılaştı.

<▪▪▪▪▪▪▪▪▪▪>

Kelime sayısı: 2245
Yayımlanma Tarihi: 26 Ocak 2022

Merhabaaaa sevgili okuyucularıııım. Lütfen oy vermeyi unutmayın. :)

⚠️⚠️⚠️
Öncelikle lütfen okuduğunuzda aklınızdan geçen düşünceleri bana satır arası yorum olarak bildiriniz. Bu beni hem mutlu ediyor hem de motive.
⚠️⚠️⚠️

Size bu bölümde sormak istediğim iki şey var;
1- Nasılsınız? Keyifler nasıl?

2-Kitabımı beğeyor musunuz?

Diğer kitaplarıma göz atmanızı rica ediyorum. :)

Ayrıca bana oy veren, yorum yapan ve destek olan okuyucularıma sonsuz teşekkürler. :)

_Binsan_

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top