4.BÖLÜM: Çelik İrade
Yukarı Doğu yakasındaki kireç taşı ve mermer kaplı üç katlı gösterişli binanın önüne geldiklerinde Evelyn'in kalbi adrenalin yüzünden patlamak üzereydi. İçinde kötü bir his vardı. Yapacakları şeyin doğruluğuna dair hala şüpheleri olsa da, artık geri dönüş olmadığını biliyordu.
New Dawn Private Bank; 19. yüzyıldan beri aristokrat ailelere hizmet veren, eski Avrupa bağlantıları olan, köklü ve saygın bir bankaydı. Görkemli neoklasik mimariye sahip binanın girişindeki devasa fildişi rengi sütunlar ana girişin iki yanında yükseliyor, ön cephedeki geniş merdivenler ise bankanın ahşap kapılarına dek uzanıyordu. Kapının üzerinde, bronz detaylarla süslenmiş büyük bir kemerin ortasında bankanın tarihi armasını taşıyan bir kabartma yer alıyordu.
Neredeyse iki saattir zırhlı bir minibüsün içinde yolculuk etmelerine rağmen Evelyn kaçırıldığı yerin konumunu çözebilecek herhangi bir ipucu keşfedememişti. Yolculuk boyunca aracın içi fazla aydınlık, camlardaki filmler ise fazla karanlıktı. Ayrıca Carter denen adamla minibüsün arka kısmında -camsız bölümde- karşılıklı oturduklarından ve lanet adamın bakışları her saniye üzerinde olduğundan bir şeyler görebilse bile ne olduğunu çözmeye fırsatı olabileceğini zannetmiyordu.
Sürekli bir tutsak olmadığından bahsedip duruyorlardı, fakat bunun doğru olmadığının her iki taraf da farkındaydı. Evelyn adamların onu, istediği şeyi yapana kadar serbest bırakmayacaklarından adı kadar emindi. Bu yüzden niyetleri ne olursa olsun, eninde sonunda onlardan kaçmanın bir yolunu bulması gerekiyordu.
Diğer yandan Marcus hakkında öğrendiği ve onu dehşete düşüren gerçekler hakkında bütün gece gözüne uyku girmemişti. Başta adamların onu manipüle etmeye çalıştıklarını, bu yüzden de bir hikâye uydurduklarını sanmıştı. Bir tarafta evini basan ve onu kaçıran hiç tanımadığı adamlar, diğer tarafta ise on yılını birlikte geçirdiği ve güvendiği -bu kısım artık geçerli değildi- adam vardı. Başka ne düşünebilirdi ki? Fakat ne kadar inkâr etmeye çalışırsa çalışsın içinden bir ses daha ilk andan itibaren tüm bunların doğru olabileceğini ona söylemişti.
Marcus ona ve ülkesine ihanet etmişti. Evelyn, hem evliliğinin bitişini hem de kocasının bir terörist grupla olan iş birliğini nasıl hazmetmesi gerektiğini bilemiyordu. Aklındaki tek soru; kocasının bunu neden yaptığıydı.
Nova Proje, bakanlık tarafından listeden çıkarıldığında Marcus'un nasıl küplere bindiğini, imha edileceği fikrinin onu nasıl deliye çevirdiğini hatırlıyordu. Eğer araştırmalarına devam etme şansları olsaydı ve N.A'yı nihayete erdirselerdi bunun ailelerine hem maddi hem de manevi getirisi oldukça büyük olacaktı, ancak ne Evelyn'in ne de Marcus'un böyle bir paraya ihtiyacı yoktu.
Yoksa var mıydı?
Birden on yıllık kocası ve hayat arkadaşını aslında o kadar da iyi tanımadığını fark etti.
Carter, başını hafifçe ona doğru eğerek alçak bir sesle, "Hazır mısın?" diye sordu.
Evelyn gözlerini bankanın ihtişamlı kapısına dikip kısa bir nefes aldı. Sonra yüzünü ona çevirip başını salladı. "Evet."
"Güzel. İçeriye birlikte gireceğiz. Gerekmedikçe kimseyle konuşmanı istemiyorum profesör. Ve sakın aptalca bir şey yapmaya kalkışma. Aksi durumda içerideki masum insanlar zarar görebilir." Carter'ın uyarı dolu sesi ve üstü kapalı tehdidi karşısında suratını buruşturan Evelyn'in tüm bedeni anında kaskatı kesildi. Adamın yüzündeki ifade hiçbir şekilde taviz vermeyecek türdendi.
"Kozlov sen burada kalacak ve acil bir durumda telsizden haber vereceksin. Eğer işler umduğumuz gibi gitmezse," dedi Evelyn'den yana bir bakış atarak. "plan B devreye girecek."
"Umarım buna gerek kalmaz." dedi arkadaşı alayla.
Evelyn çenesini gururla havaya dikerken, ön koltuktan kolunu arkaya atmış, sakız çiğneyerek ona sırıtan adama kindar bir bakış attı. Kozlov'un yüzündeki pis sırıtış ve Carter'ın ses tonundaki otorite sinirini bozsa da onlara etkilendiğini belli etmeyecekti.
Adamın dünkü sözlerini tekrarlayarak, "O halde ne duruyoruz?" dedi sertçe ve ardından kapıya yöneldi. Tam sürgülü kapıyı açmak üzereydi ki, Carter onu bileğinden yakalayarak gözlerinin içine bakmasını sağladı.
"Lütfen uyarımı dikkate alın profesör. Eğer aptalca bir şey yapmaya kalkışırsanız sonuçlarına katlanırsınız."
Evelyn adamın bileğini tuttuğu ele bakarak kaşlarını çattı. Ardından öfkeli bakışlarını yüzüne dikti. "Eğer bir daha bana bu şekilde dokunacak olursan, asıl sen bunun sonuçlarına katlanırsın."
Adam kısa bir baş hareketinden sonra elini geri çekti. Ancak bakışlarındaki ifadeye bakılırsa bu meydan okumadan oldukça etkilenmişti.
Carter, beysbol şapkasını kafasını takıp gözlerinin üstüne kadar çekerken, Evelyn soluğunu tutarak sürgülü kapıyı açtı ve aydınlık New York sabahına çıktı. Günlerdir güneş görmediği için ilk başta parlak ışığa alışması biraz zaman almıştı. Üzerindeki güvercin grisi pantolon ceket takımını -bunu o sabah odasına Amara bırakmıştı- düzelterek, eliyle saçlarına hızlıca şekil verdikten sonra caddenin karşısına yürüdü.
Merdivenleri tırmandığı sırada Carter bir adım gerisinden onu takip ediyordu. Binanın iki yanında dikilen özel güvenlik görevlilerine kısaca bir baş selamı vererek içeri girdiler.
Girişteki X-Ray cihazının olduğu bölümde üç, dış kapıda iki güvenlik görevlisi olmak üzere güvenlikten toplam beş kişi saymıştı Carter. Evelyn önünde kendinden emin adımlarla yürürken, göz ucuyla binanın içindeki kameraların yerini tespit etti. Niyeti onlara mümkün olduğu kadar az görüntü vermekti. Hareketleri akıcı ve rahat olsa da içinde kötü bir his vardı. Bunun sebebi, az önce kadının bileğini tuttuğu anda tenini karıncalandıran lanet elektrik, ya da Evelyn onu tehdit ederken ona attığı öfkeli bakışların midesinde oluşturduğu tuhaf his olabilirdi.
Her ne kadar tehdit edilmek sinirini bozsa da, içten içe kadının cesaretini takdir ediyordu. Şimdiye kadar durumu gayet iyi idare etmişti. Hâlâ onlara güvenmediğinin ve kafasında binlerce soru işareti olduğunun farkındaydı. Yine de bir şekilde yardım etmeye razı olmuş görünüyordu. Belki de kararını kocasının ihaneti -üstelik iki kez- değiştirmişti. Ne de olsa konu; hem kadınlık gururu hem de insanlığın geleceğiydi.
Genç kadın X-Ray'dan geçtikten sonra sıra Carter'a gelmişti. Lanet cihaz o geçerken ötünce, güvenlik görevlisi genç kadın onu uyardı.
"Ceplerinizde metal eşya varsa lütfen yan taraftaki konsola bırakın bayım."
Carter gülümseyerek cep telefonunu anahtarını ve cüzdanını kadının söylediği bölmeye bıraktı. Ardından yeniden geçmeyi denedi. Alet yeniden bipledi. Carter kollarını açarak kadına hoş bir gülümseme göndererek,
"Afganistan'dan kalma bir şarapnel parçası." dedi üst kolundaki bir yara izini işaret ederek. "Dilerseniz üzerimi arayabilirsiniz."
Genç kadının gözünün adamın giydiği kot pantolon, tişört ve spor ceketin altına gizlenmiş kaslarına odaklandığını fark eden Evelyn, neredeyse gözlerini devirecekti. Carter kadına öyle tatlı gülümsemişti ki, genç kadın neredeyse eriyip yerdeki zemine karışmak üzereydi. Yanakları kızarırken gülümseyerek, "Buna gerek yok efendim. Geçebilirsiniz." dedi.
Carter, cüzdanını ve cep telefonunu alarak, kadına küçük bir göz kırpmayla teşekkür ederek yürümeye devam etti. Neyse ki, Evelyn sözünü dinleyerek kimseyle konuşmadan arka taraftaki ofislerden birine doğrudan yürümeye devam etmişti. Küçük cam bölmeli ofislerden birine girdiğinde Carter hemen peşinden içeri girdi.
Kocaman siyah gözlük çerçeveleriyle uyumlu, büyükannelerin giyeceği türden bir takım elbise giymiş olan orta yaşlı bir kadın, onları görünce gülümseyerek ayağa kalkmıştı.
"Ah, Dr. Forester. Bu ne güzel sürpriz. Geleceğinizi bilmiyorduk."
"Nasılsın Agnes?"
"Teşekkür ederim. Bay Forester nasıl?"
Kocasının adını duyduğu anda kadının omurgasının dikleşmesini ve yumruklarını sıkmasını göz ucuyla takip eden Carter, kameraları arkasına, kapıyı ve kadınları ise görüş alanında tutacak şekilde bedenini konumlandırdı.
"İyi, teşekkürler."
Agnes, "Sizin için ne yapabilirim?" derken Carter'dan yana tereddütlü bir bakış atarak gerginlikle gülümsemişti. Onu Eveleyn'in yanında daha önce görmediği için gerildiği belliydi.
Evelyn, "Beyefendi benimle birlikte." diyerek kadına kısaca teminat verdi. "Birlikte eşimle bana ait olan ortak kasama gitmemiz gerekiyor, yardımcı olabilir misin?"
"Elbette." Kadının yüzündeki rahat ifade geri gelmişti. "Öncesinde bir kimlik alabilir miyim sizden?"
Evelyn kimlik kontrolü yapacaklarını hesaba katmamıştı. Bunun bir prosedür olduğunu bilse de, yıllardır hatırlı bir müşterileri olduğundan soracaklarını düşünmemişti.
"Bu şart mı?"
Kimliğinin hâlâ evinde ve kol çantasında olduğunu düşünürken, Carter iç cebinden bir şey çıkararak ona uzattı. "Eskisini kaybettiğiniz için yenisini çıkartmamı istemiştiniz."
Evelyn şaşkınlıkla kimlik kartını adamın elinden alarak kısa bir incelemenin ardından kadına uzattı. Sahte olduğunu düşünüyordu. Hayır, sahte olduğundan emindi çünkü gerçeği evdeydi. Yine de gerçeğine çok benziyordu. Kadının onu ayrıt edebileceğini zannetmiyordu.
Agnes bilgisayarından birkaç kontrol yaptıktan sonra, endişeyle bekleyen Evelyn'e memnun bir halde gülümsedi.
"İşlem tamam. Size alt kata kadar eşlik edeyim."
"Lütfen."
Evelyn'in sesindeki rahatlama kadını gülümseterek hızla harekete geçirmişti. Peş peşe odadan çıkarak birlikte asansörlerin olduğu tarafa yöneldiler.
"Aslında yolu biliyorsunuz fakat bankada güvenlikle ilgili bir iki güncelleme yaptık."
"Ne gibi?"
Kadın, bu sorunun Carter'dan gelmesini tuhaf bulmuş olacak ki, kaşlarını kaldırdı. Fakat soruyu sanki o sormamış gibi cevabı Evelyn'e vermişti.
"Eskiden şifreyle girilen kasa odasına artık sadece retina taramasıyla girilebiliyor." Evelyn ve Carter bakışırken, "Özel kasaların bulunduğu odaya erişim hakkı siz ve eşinize aiti olduğu için bu sizin için sorun olmayacaktır." dedi ve gelen asansöre binmeleri için izin verdi.
"Ya kasalar?"
Bu kez soru Evelyn'den gelmişti.
"Merak etmeyin, kasalar hâlâ manyetik şifre sistemiyle korunuyor ve yanlış şifre girildiğinde sessiz alarm devreye giriyor. Şifrenizi hatırlıyorsunuz değil mi?"
Evelyn Carter'dan yana gergin bir bakış daha atarak, "Elbette hatırlıyorum." diye mırıldandı. Carter yalnızca onun görebileceği sessiz bir uyarıyla dudaklarını oynatmıştı.
Sakın aptalca bir şey yapma.
Birlikte yer altındaki sığınağa benzeyen odaya açılan koridorda yürüyerek güvenlik kapısına ulaştılar.
"Bu arada köpeğin nasıl?"
"Köpeğim mi?"
Kadın ona tuhaf bir bakış atarken, "Evet. Neydi adı? Stuart mı? Jack Russell Terrier cinsiydi sanırım, değil mi?"
"Şey, evet." dedi kadın şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırırken. "Bunu hatırlamanız inanılmaz."
Evelyn gülümsedi. Carter, kadınların sohbetindense, dikkatini karşılarına çıkan metal kapıya vermişti. Ve bir bakışta dev kapının titanyum alışımlı olduğunu ve açılmasının zor olduğunu anlamıştı. Böyle bir kapıyı güçlü patlayıcılarla bile aşmak imkânsızdı.
Agnes girişte birkaç şifre kombinasyonu girip boynundaki kartı cihaza okuttuktan sonra Evelyn'e dönerek,
"Şimdi, gözlerinizi ekrandaki iki noktayla aynı hizaya getirip sabitlemenizi istiyorum. Sistem sizi kayıt edene kadar birkaç saniye beklemeniz gerekiyor."
Evelyn dediğini yaptı ve sistem retinasını tarayarak ona yeni bir kullanıcı tanımlarken, kalbi boğazında atmasına rağmen hiç kıpırdamadı. Güçlü kapılar manyetik bir ses kombinasyonuyla açıldıktan sonra Agnes geçebilmeleri için kenara çekildi.
Ancak kadının uzaklaşmadığını fark eden Carter Evelyn'a uyaran bir bakış atınca, "Ee, bundan sonrasını biz hallederiz Agnes. Teşekkürler." diyen Evelyn kadına nazikçe gülümsedi.
Kadın gözlerini Carter'dan güçlükle ayırarak Evelyn'e baktıktan sonra, "Nasıl isterseniz." dedi ve hızla uzaklaştı.
Carter bu tür odalarda kamera olmadığını bildiğinden rahat bir soluk vererek başındaki şapkayı çıkarmıştı. Saçları terden nemlenmiş, ceketi şimdiden fazlalık gelmişti. İtiraf etmek istemese de bu iş onu çok geriyordu. Kapıdaki güvenlik yüzünden bir sorun çıkması her şeyi mahvedebilirdi. Buraya kadar iyi gelmişlerdi.
"Oldukça kolay oldu." Fazla kolay, diyen iç sesine çenesini kapatmasını söyledi. Öte yandan içgüdülerine güvenmesi gerektiğinin bilincindeydi. Şimdiye kadar onlar sayesinde hayatta kalmıştı. Bu yüzden her an içeri birinin girme ihtimaline karşı bir gözü kapıdaydı.
Evelyn ondan önce içeri girmiş, çoktan kendine ait kasanın bulunduğu tarafa yönelmişti. Daire şeklindeki odanın duvarlarının tamamı yerden tavana kadar metal dolaplarla kaplıydı. Ortadaki alanda iki uzun masa dışında içeride hiçbir şey yoktu.
Carter kadının şifreyi girmesini, ardından kasanın bir klik sesiyle açılmasını izledi. Evelyn çekmece şeklindeki küçük, metal kutuyu yavaşça sürükleyerek dışarı çıkardı. Ardından gergin bir şekilde aralarındaki masaya bıraktı. Kutunun kapağını açmadan önce bir saniyeliğine Carter'la bakışmıştı.
Carter bu bakışın nedenini az sonra anlayacaktı. Mide boşluğunda gergin bir his oluştu.
Kutunun kapağını kaldırdığında kadının yüzündeki ifadeyi takip ederek ondan bir tepki bekledi. Ancak Evelyn'in yüzü ifadesizdi.
"Ne var?" Sonunda dayanamayarak onun yanına gitti. Kutunun içine baktığında bir küfür savurdu.
"Bu da neyin nesi?" Lanet kutu neden boştu?
"B-ben, bilmiyorum."
"Ne demek bilmiyorum. Anahtarın burada olduğunu söylememiş miydin?"
Carter Evelyn'a öfkeli bir bakış attıktan sonra kutuyu ters çevirip içinde herhangi bir gizli bölme olup olmadığını kontrol etti. Ancak ne gizli bir bölme ne de anahtara ait hiç bir şey yoktu.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
Evelyn bir adım geri attığında, Carter'ın gözü kapının üzerinde yanıp sönen minik kırmızı ışığa takıldı. O ışığın beş saniye evvel yanmadığında on bin dolarına bahse girebilirdi. Kadının yanına giderek hızla koluna yapıştı.
"Sessiz alarmı devreye sokacak bir şey yaptın değil mi?" Lanet olsun, onu daha dikkatli izlemeliydi. Kadın dikkatinin dağıldığı bir noktada gizli bir panik düğmesine filan basmış olmalıydı.
Evelyn hızla başını iki yana sallarken gözlerinden aynı anda hem dehşet acı hem de acının izleri okunuyordu. Carter konulu fazla sıkmış olabileceğini düşünerek elini biraz gevşetti. Ancak henüz onu bırakmaya niyetli değildi.
"Bana doğruyu söyle profesör? Alarmı devreye sokacak bir şey yaptın mı?"
"Yapmadım."
"Carter bir sorunumuz var?"
Carter kulaklığından gelen sese dikkat kesildi. "Ne?"
"Biri dışarıdaki korumaları içeri çağırmış olmalı. Bankada panik havası sezinliyorum. İçeride neler oluyor? Lanet anahtarı henüz almadınız mı?"
Kahretsin!
"Bir şeylerden şüphelenmiş olmalılar." dedi Carter, şüpheyle kıstığı gözlerini Evelyn'den ayırmadan. Kadının masum görüntüsünün artık hiç inandırıcılığı kalmamıştı. Kapıdan içeri girdikleri anla kasadaki kutuyu açtığı an arasında bir yerde Evelyn yukarıdakilere haber uçurmanın bir yolunu bulmuş olmalıydı. Carter bunu nasıl yaptığını daha sonra sorgulayacaktı.
"Plan B!" diye Kozlov'a komut verdikten sonra Evelyn'in elini tutarak hızla çıkışa yöneldi.
"Ne yapıyorsun?"
"Nasıl yaptın bilmiyorum ama bir şekilde güvenliği devreye sokmayı başardın. O yüzden buradan hemen çıkıyoruz."
Carter onu kasa odasından çıkardıktan sonra, koridoru hızlı adımlarla geçerek asansörün düğmesine bastı. Evelyn'i önden sokarak giriş katın düğmesine basmadan evvel bekledi. Bu arada şapkasını yeniden başına takmıştı.
"Beni bırakırsan senden şikâyetçi olmam." dedi Evelyn birden, elini elinden kurtararak.
Carter önce duraksadı. Ardından iki büyük adımda kadını kendi bedeniyle asansör duvarının arasına sıkıştırdı. Evelyn'in sırtı duvarla buluştuğunda başını tehditkâr bir şekilde ona doğru eğerken gözlerinde kararlılık vardı.
"Bunu aklından bile geçirme profesör." Kısık sesi bir fısıltıdan farksız olsa da, kadının tüm bedenini korkuyla titretmeye yetmişti.
"İçeride ne yaptın bilmiyorum ama bunun yüzünden bir dünya masum insanın hayatını nasıl tehlikeye attığının farkında değilsin. Senden yardım isteyenlere karşı hep böyle mi davranırsın? Yoksa kocan olacak adamı bizden daha masum sandığın için mi bizden kurtulmaya çalışıyorsun? Aç gözünü artık profesör! Kocan seni günlerdir aramaya bile kalkışmadı. Eğer polisin senin kaçırıldığından haberi olsaydı, sence buraya elimizi kolumuzu sallayarak girebilir miydik?"
Carter kadının ne hissettiğini az çok tahmin edebiliyordu. Korku, panik, boşluk, güvensizlik... Onu alıkoydukları için öfke. Ve elbette tüm bunları birkaç fotoğraf ve video kaydıyla silemeyebileceklerinin de farkındaydı, ancak bu proje için ona ne kadar ihtiyaç duyduklarını anlamak zorundaydı. Kocasını durdurmak için tek şansları olduğunu anlamalıydı.
"Ama belki de yanılıyoruzdur." Kadının yüzündeki umursamaz maskenin çatlamasını, gözlerindeki öfke kıvılcımlarının yerini katıksız acı ve çaresizliğe bırakmasını izlerken son darbeyi indirmekten çekinmedi. "Belki de senin de ondan farkın yoktur."
Evelyn, başını geriye çekip sertçe yutkunurken boğazı hareket etmişti. Carter bu görüntünün neden bu kadar dikkatini çektiğini bilmiyordu ama lanet olsun ki gözünü ondan ayıramıyordu.
"Agnes'in köpeklere alerjisi var." dedi birden kadın. "Bir keresinde bankaya bir kadın köpeğiyle geldiği için krize girmişti. O sırada orada olup ona müdahale etmeseydim az kalsın ölecekti."
Carter'ın dudakları tatmin dolu bir gülümsemeyle kıvrılırken, geriye çekilerek kadını serbest bıraktı. Ona olan öfkesi henüz dinmemişti. Yine de bu stratejik hamlesinin hoşuna gitmediğini söyleyemezdi.
Kapılar yeniden açıldığında ana katın lobisini rahatlıkla görebilecekleri cam bir duvarın arkasındaydılar.
Agnes denen kadın, ellerini kollarını sallayarak telaşla girişteki güvenlik görevlilerine bir şeyler anlatıyordu. Carter onlardan bahsettiğine cebindeki her kuruşa bahse girerdi. Adamların onu dikkatle dinlerken bellerindeki silahları kontrol etmelerini izledi. Kendi üzerinde silah olarak adlandırabileceği tek şey, botunun burnunda taşıdığı on santimlik bir çakı ve cüzdanında sakladığı kartvizit şeklindeki shuriken (ninja yıldızları) leriydi.
Carter adamların onların bulunduğu tarafa koşturduklarını görünce okkalı bir küfür savurdu. Ardından sağa sola bakındıktan sonra boş bulduğu koridora doğru koştu.
"Koş hadi! Bu taraftan."
Evelyn'i peşinden sürüklerken kadının ortalığı birbirine katacak herhangi bir şey yapmasını, ya da çığlık atmasını beklemiş, ancak kadın garip bir şekilde ona itaat etmişti. Belki de artık ateşkes yapmaya karar vermişti.
"Polisin çoktan haberi olmuştur. Buradan asla çıkamayız."
"Asla asla deme profesör. Daima bir B planı vardır."
Evelyn, tam ona lanet B planının ne olduğunu sormak üzereydi ki, adam cebinden bir sigara çıkararak kibritiyle ateşledi.
Ne yani? B planı yakalanmak üzereyken bir sigara içmek miydi?
Carter'ın birkaç derin nefes çektiği sigarasının dumanını tavana doğru üflediğini ve çalan alarm zilinin koridoru doldurmasını beklediğinde planın ne olduğunu anlamıştı. Tavandaki sensörler devreye girerek ufak bir uyarı zili çalmaya başladığında Evelyn panikle arkasına baktı. Ayak sesleri yaklaşıyordu.
Carter yangın merdiveninin açıldığı kapıya doğru koştu, ancak kapının açılmadığını görünce bir küfür daha savurdu.
Kahretsin! Demek sigara dumanı acil durum kapısını açmak için yeterli değildi.
Koridoru tekrar kontrol edip duvardaki bir köşede yangın alarmı düğmesini buldu. Etrafına bakınarak camı kıracak bir şeyler aradı. Bulamayınca da yumruğunu sertçe cam panele geçirdi.
Evelyn'in çığlığıyla aynı anda yangın alarmı devreye girmişti.
"Hey sen! Olduğun yerde kal!"
Artık çok geçti. Güvenlik ekibinden iki kişi silahlarını ona doğrultmuş yaklaşıyorlardı.
"Hiç sanmıyorum."
Carter arka cebinden çıkardığı kartvizitlerden birini parmaklarının arasına sıkıştırıp Evelyn'in boğazına dayarken diğerini adamlara doğrulttu.
"Geri çekilin!" Carter kolunu Evelyn'in boynuna tehditkâr bir şekilde dolayarak onu kendi bedenine yapıştırmıştı. "Yoksa onun boğazını keserim."
Bir kartvizitle mi?
Hepsinin beyninde yankılanan aynı sessiz soru buydu. Adamlar kadar Evelyn de şaşkınlıkla Carter'ın elindeki dikdörtgen şeklimdeki karta bakarak bu tehdidini nasıl yerine getireceğini merak ediyordu. Güvenlik ekibi silahlarını indirmeden üzerlerine yürümeye devam edince Carter onları yeniden uyardı. Ardından bir küfürle aynı anda parmaklarının arasındaki kartı fırlattı.
Jilet kadar keskin çelik adamlardan birine isabet edince, dev gibi adam acıyla haykırarak yere yığıldı. Arkadaşının ayak bileğinden fışkıran kana şaşkınlıkla bakan diğerinin yüzündeki tüm kan çekilmişti. Tereddüt ettiği an, Carter yangın merdiveninin kapısını hızla açarak Evelyn'le birlikte merdivenlerden inmeye başladı.
"Acele et!"
"Bunu nasıl yaptın? O... o kartvizitle... Tanrım ya gerçekten boğazımı kesseydin?"
Carter onun boğazına dayadığı kartın sıradan bir kartvizit olduğunu söylemek yerine merdivenlerden inmeye devam etti. Gerçeği hak etmiyordu çünkü; onu içlerine düştükleri bu boktan duruma kendisi sokmuştu. Tek umudu, arka kapının tutulmamış olmasıydı. Eğer polisin haberi olduysa fazla vakitleri kalmamıştı.
Aşağıya ulaştıklarında bir ara sokağa saklanarak beklemeye başladılar. "Eğer kocan anahtarı aldıysa lanet serumu da almış demektir." Carter hüsran dolu bir iç çekerek alındaki teri sildi.
"Hâlâ bir şansımız olabilir." dedi Evelyn sessizce.
"Nasıl?"
"Laboratuvardaki kasayı anahtarsız da açabilirim."
Bunu söylerken yüzündeki mahcup ifade Carter'ın aklını başına getirmişti. Farkındalık ona bir yük treni gibi çarptığında hâlâ düzensiz nefes alıyordu. Evelyn'in gözlerinin içine bakarken göğsü hissettiği öfke yüzünden gitgide daha çok kabardı.
"Bize yalan söyledin, değil mi? Kasada anahtar filan yoktu. Hepsini sırf kaçmaya bir fırsatın olabilsin diye sen uydurdun."
Kadının pişmanlıkla dolan yüzü ve dudağını ısırma şekli ona tahminlerinde yanılmadığını kanıtlıyordu. Kahretsin! Bunu nasıl düşünememişti?
Sokağa giren hızlı bir taksi tam önlerinde durunca Carter aceleyle, "Gidiyoruz." dedi. "Bunu sonra konuşacağız."
Evelyn şaşkınlıkla Carter'la arka koltuğa otururken bir taksiye bir de sürücüsüne bakakaldı.
"Plan B." dedi aynadaki adam kasketinin altından ona göz kırparken. Kozlov ardından gazı kökledi.
Plan B'nin onları şehir trafiğinde gizleyecek ticari bir taksiyle kaçmak olduğunu anlayan Evelyn neden rahatlamış hissettiğini bilmiyordu. Polis onları yakalamış olsaydı bile herhangi bir suç işlememişti. Ayrıca bu adamlardan kurtulmak istiyordu, değil mi?
"Anahtarı aldınız mı?"
"Ne yazık ki geç kaldık." diyen Carter Evelyn'e ters bir bakış attı.
"Siktir! Peki ya polisler?"
"Bankadakilerden biri bir şeylerden şüphelenmiş olmalı."
"İyi ama nasıl?" Kozlov'un meraklı bakışları aynadan Evelyn'e odaklanınca genç kadın bakışlarını camdan dışarıya çevirdi. En azından artık nereye gittiklerini görebilecekti.
"Lanet olsun Kozlov! Kapa çeneni ve sürmeye devam et."
Carter bunu söyledikten sonra arkasına yaslanarak, tıpkı Evelyn'in yaptığı gibi dışarıyı izlemeye başladı. Anlaşılan sessiz ve uzun bir yolculuk olacaktı.
AKSİYON DOLU BİR BÖLÜMÜN SONUNA GELDİK
BÖLÜMLERİN KISA OLDUĞUNU DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ ANCAK UZUN UZADIYA YAZDIĞIM BÖLÜMLER GERİDE KALDI NE YAZIK Kİ...
NEDENİNE GELİRSEK, KİTAPLAŞMA KISMINDA ÇOK SIKINTI OLUYOR CANLARIM
YAYINEVLERİ KALIN KALIN KİTAPLARI BASMAKTA TEREDDÜT EDİYORLAR NE YAZIK Kİ
BU YÜZDEN KISA VE TATMİN EDİCİ BÖLÜMLER (DAHA SIK) YAZARAK ORTALAMA SAYFA SAYISINA SAHİP KİTAPLAR YAZMAYA KARAR VERDİM
BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ BAKALIM. UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR
EVELYN'İN KAÇMA PLANI NASILDI?
PEKİ YA CARTER'IN ORADAN ÇIKIŞ PLANI?
İKİLİ ARASINDA BİR SÜRE DAHA ATEŞKES SAĞLANAMAYACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR
BEĞENDİĞİNİZ YA DA BEĞENMEDİĞİNİZ KISIMLARI SÖYLEMKETEN ÇEKİNMEYİN LÜTFEN
DAİMA ELEŞTİRİLERE AÇIK BİRİ OLMUŞUMDUR
YENİ BÖLÜME KADAR KENDİNİZE İYİ BAKIN VE ÇOKÇA SEVİLİDİĞİNİZİ SAKIN UNUTMAYIN!
❤️❤️❤️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top