BÖLÜM 9: SORUNUN CEVABI

Merakla ağızından çıkacak kelimeleri bekliyordum.

" Bak bunu gerçekten konuşmak istemiyorum. Tamam mı? "

Allah Allah! Neydi ki şimdi bu?

" Hayır olmaz! Her sorumu cevaplamak zorundasın. "

" Ben böyle bir zorunluluk hatırlamıyorum. "

Şimdi size benimle ilgili bir bilgi daha vereceğim. Ben bir şeyi merak edince, onu öğrenmek için sonuçlarını düşünmeden hareket ediyorum.

" Eğer cevaplarsan ben de senin sorularını cevaplarım. "

Ne demek istediğimi anladınız sanırım. Bile bile başımı belaya sokmuştum.

" Ovvvvvvv, çok büyük söz verdin az önce. Tamam, kabul ediyorum ama bunu söylediğine pişman olucaksın. "

Olmuştum bile zaten...

"Ya tamam hadi ne olur anlat artık!"

" Ama bana söz ver, kimseye anlatmayacaksın bunu. Zaten eski okulumda bu olay yayıldığı için yeni bir okula geldim. Bu okulda da yayılırsa durmam kaçarım. Ve sen de bunu istemezsin değil mi? "

Kaçacaksa bütün okula yayabilirdim.

" Bence kesin gitmelisin buradan ama sen de anlat artık çatlayacağım burada! "

" Tamam otur şöyle. " Birlikte pembe pufuma oturduk.  Sonunda isteksiz de olsa anlatmaya başladı:

" Biz çok mutlu bir aileydik. Annem, babam ve ben... Ben tek çocuktum. Her zaman çok şımartmışlardı beni. Zengin olduğumuz için de bu kolay olmuştu. "

Bir dakika, zengin derken?

" Ohaaaaa! Siz zengin misiniz? "

" Bi susarsan anlatacağım. "

Çatmasa olmazdı tabi.

" Tamam sustum. "

" Beni çok şımarttıkları için böyleyim galiba. Senin deyiminle önüne gelen her kıza asılan, kendini bir şey sanan ve 'cool' takılan. "

" Heeeey, ben ne zaman böyle bir şey dedim? "

" Demedin ama ben gözlerinden anlıyorum. Zaten eski okulumda bir çok kişi öyle düşünüyordu."

Biraz durdu, iç geçirdi. Heyacanla bu hikayenin devamını bekliyordum.

" O geceden sonra bir daha kimse öyle düşünmedi. Bir yıl önce annem ve babam baş başa dışarı yemeğe çıkmışlardı. Ama alkolü fazla kaçırmışlardı. Arabayı babam kullanıyordu. Sonrası, trafik kazası... Annem ve babam o kazada... "

Devamını söylemesine gerek yoktu. Onlar... o kazada ölmüşlerdi. Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.

Gözleri dolmuştu. Hızla yerinden fırladı ve mağaradan dışarı çıktı. O an kendimi onu anlatmaya zorlandığım için çok kötü hissettim. Benim yüzümden daha tam iyileşmemiş yarası daha da delinmişti belkide. Şimdi de ben onu üzmüştüm işte...

Tabiki peşinden gittim.

◇◇◇

"Ayaaaaz! Ayaz neredesin? Ayaz ne olur cevap ver nerdesin? "

Mağaradan uzaklaşmıştım. Onu arıyordum ama şimdilik ortalarda yoktu. Ormanın derinliklerine doğru gittim. Bir ara, havanın kararmaya başladığını fark ettim ama umurumda değildi. Ayaz'ı bulacaktım. Bana bunu yaptıran suçluluk duygusuydu. Bağırmaya devam ediyordum ki Ayaz'ın sesini duydum.

" Buradayım. Sesime gel... " O tarafa doğru gittim ve onu bir ağacın altında otururken buldum. Hemen yanına oturdum. Onu ilk defa böyle ağlarken görmüştüm. Açıkçası benim gözümde hiç de öyle ağlayacak biri değildi. Onu teselli etmeye çalıştım. Benim de zayıf noktam buydu işte. Ne olursa olsun biri ağlayınca dayanamıyordum. Hele de benim yüzümden ağladıysa...

" Öyle düşünme, herkesin bir zayıf noktası vardır. "

Sesli mi düşünmüştüm ben?

" Hayır sesli düşünmedin. Sadece ben tahmin ettim. "

Ayaz düşündüğümü duymuş gibi cevap vermişti. Korkmaya başlamıştım. Kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. İlk önce geri çekilmeye çalışmıştım ama tabiki onun gücü benimkinin yakında kocamandı. Beni tekrar kendisine çekti. Ne yapıyorsun der gibi suratına baktım çaresizce. O da bana baktı ama gözlerine daha önce onda hiç rastlamadığım bir duygu vardı. Sanki sevgiye muhtaçmış gibiydi. Sanki ona yakın olmama... ihtiyağcı varmış gibiydi.

Karşı koymadım. Başımı omzuna koydum. O şekilde, konuşmadan ne kadar bekledik bilmiyorum. O an zaman kavramı yoktu bende.

Sessizliği bozan Ayaz oldu.

" Annemle babam ölünce... " sözünü kestim.

" Anlatmak zorunda değilsin. "

" Anlatmak istiyorum. "

Bir süre yüzüne bakıp gerçekten isteyip istemediğini anlamaya çalıştım. Bence istiyordu.

" Tamam, anlat o zaman. "

" Onlar ölünce çok ağladım. Tabi benim bütün karizma çizildi okulda. Herkes alay etti benimle. Çok ağladım diye... "

Bir anda sinirlendim onlara.

" Ne var canım bunda? Tabi ki ağlayacaksın! Ne vicdansızmış onlar da! Aynı şey kendilerinin başına gelse ne yaparlardı acaba?"

Hafifçe güldü. Kolunu omzumdan çekti. Ellerini bağdaş kurduğu bacaklarının arasına aldı. Parmaklarıyla oynayarak konuyu biraz değiştirdi.

" Senin gözünde de karizmam çizildi, değil mi? Ne biliyim, ağladım falan ya işte. "

Bir kere benim gözümde bir karizması yoktu. Tamam belki biraz yakışıklı olabirdi. Peki peki, adam bildiğin taştı yaa... Ama o an daha çok ona moral verecek şeyler söylemem gerekiyordu.

" Hayır ya ne alakası var! Hiç de öyle bir şey olmadı bir kere! "

" Gerçekten mi? "

Bunu sorarken gözlerimin içine bir bebek gibi, masum, korunmasız, acınası ve buğulu buğulu bakıyordu.

Bu bakışlar karşısında verecek tek bir cavap vardı.

" Gerçekten... "

Boynuna atıldım. Yaptığım şey karşısında şaşırmıştı. İlk önce öylece kaldı ama bu kısa sürdü. Kollarını yavaşça belime doladı. O da bana sarıldı.  Bir süre o halde kaldık. Sonra beni bıraktı ve konuşmaya devam etti:

" Annem ile babamın bütün mal varlığı bana kaldı. Yani koskocaman bir villada, iki hizmetçi bir uşak ile tek başıma yaşıyorum. Bir de üç son model araba ve bir motosiklet var. Yani en azından benim bildiğim bu kadar. Bir günümün çoğunu kızlara asılarak geçiriyorum. Hatta evet, senin dediğin gibi önüme çıkan her kıza asılıyor..."

Durdu.

" dum. Ta ki seni görene kadar. O mağarada senin o çıplak halini görene kadar... "

Tamam, eski haline döndüğüne göre daha iyiydi. O halde ben de eski halime dönebilirdim.

" Yaaaa, geliyo beş kardeş! "

" Oha, oha ya! Çok ağır oldu bu ama! "

" Eeee ne yapalım sen de ağzına hakim ol. "

" Olamıyorum! "

" Nedenmiş o? "

" Karşımda senin gibi bir güzellik varken bu biraz zor. "

Bunu daha kısık sesle söylemişti. Utanmıştım. Yüzümü önüme eğdim. Nasıl utandıracağını da biliyordu salak şey.

Birden kaşlarını çattı. Sanki bir şey fark etmiş gibiydi.

"Ne oldu?"

"Kahretsin!"

"Ya ne oldu söylesene!"

"Az önce sana gerçek yüzümü gösterdim. Planlarıma göre yeni okulumda hiçbir kıza bunu yapmayacaktım."

Yani çapkın olmayan tarafını, saf yüzünü göstermişti bana.

"Merak etme."

Dedim.

"Kimseye bundan bahsetmem."

◇◇◇

Hala ormandaydık. Koyu bir sohbete dalmıştık. Hava da gittikce kararıyordu ama bizim gitmeye hiç niyetimiz yoktu. Tabi bunu sesli olarak dile getirmedik ama, öyleydi işte.

Ben konu buraya gelmesin diye çok uğraşmıştım ama eninde sonunda Ayaz'ın aklına gelmişti ona verdiğim söz.

" Eeee, ben de sana bir şeyler soracaktım? Anlaşmamızın şartı buydu, değil mi?"

"Ya nereden aklına geldi şimdi bu? Dilim kopaydı da demeyeydim öyle."

" Heeey, deme öyle... "

Pardon? Bana acımış mıydı o? Bunu lehime çevirmeliydim.

"Neden? Kıyamazmısın? "

Bunu onun bana yaptığı gibi rahatsız edici bir şekilde söylemeye çalışmıştım. Üzerime eğildi.

" Evet, kıyamam. "

O daha rahatsız edici bir şekilde söylemişti. Yüzüme düşen bir tutam bukleyi kulağımın arkasına soktu. Beni etkilemeye çalışıyordu ve sanırım, başarıyordu, alçak!

"Sen önüne gelen her kıza asılan biri değil miydin? Neden böyle tek bir kıza odaklandın? "

Bu sorunun cevabını bilmek istiyordum. Benimle, onun karakterine göre, fazla zaman geçiriyordu. Onun gibi biri böyle yapmamalıydı.

" Çünkü çok güzelsin... Çünkü beni benden alıyorsun... Yani senden daha güzelini bulursam ona da asılırım ama, pek sanmıyorum. Heeeey, ayrıca burada soruları ben sorarım. "

Ciddi olamıyordu. Oysa ben bu sorunun cevabını çok merak ediyordum. Asla cevap vermeyecekti. Hissediyordum. Bir süreliğine ertelemeye karar verdim. Ben de onun gibi ciddi olmayan bir karektere bürünebilirdim.

" Ah gene hatırladı! Neyse, hadi sor bakalım. "

" Doğru cevap vereceksin ama. Söz ver. "

" Eeeee, pek emin değilim aslında..."

" Söz veeer! "

" Ay tamam söz! "

" Şimdi elime düştün işte! "

Aklında beni cidden zorlayacak bir soru varmış gibi konuşuyordu.

" Hayır ne sorabilirsin acaba beni bu kadar zorlayacak? "

" Soruyorum, dinle. "

" Dinliyorum. "

Neymiş bakalım bu soru?

" Sen..."

Yaklaştı...

"Acaba sen..."

Kolunu omzuma attı...

"Acaba sen bana yavaş yavaş..."

Diğer eliyle yavaşça kendine uzak kalan sağ elimi tuttu. Bana sarılır pozisyondaydı. Amacı neydi bunun ya direkt sorsaydı ya soruyu!

"Acaba sen bana yavaş yavaş aşık oluyor olabilir misin? "

Birden sıçradım. Ellerini ve kollarını üzerimden çektim.

" Ne alakası var ya?"

" Hadi ama, söz verdin! Doğru cevap vereceksin! "

" Ben... "

Bu sorunun cevabını biliyor muydum?

" Hadiii, itiraf et! "

" Ben sanırım... "

Cevabı biliyordum. Sorun söylemekti.

" Evet hadi söyle!"

" Ben, sanırım biraz bir şeyler hissediyorum "

Ayağa zıpladı. Bir anda bağırmaya başladı.

" Evvet! Biliyodum! Bana deliler gibi aşıksın değil mi? Seni etkilemeyi başardım!"

Aslında bunu kendime bile yeni itiraf etmiştim.

Bir dakika, o şimdi benim, erkek arkadaşım mı olmuştu? Hayır, böyle tipler aşık olamazdı, sadece beğenirlerdi. Değil mi?

" Sen bana aşık mısın? "

Bu soru ağzımdan öylece çıkmıştı.

" Ne? "

Ve konuşmaya başladım.

"Ben senden hoşlanıyorum tamam ama şimdi ne olacak? Sen yoluna ben yoluma mı yani? Sevgilim mi olacaksın yoksa her zamanki gibi mi olucaz? Sen bana karşı ne hissediyorsun? Annem senin gibilerin genelde ciddi bir ilişkisi olmayacağını söylemişti. Senin işin benim gibileri etkilemek zaten de, ben sana aşık olmamalı mıydım? Off kafam çok karışık, bana bak Ayaz efendi eğer sorularıma hemen cevap vermezsen seni şuracıkta öldürürüm cesedini bile bulamazlar!"

" Öffff ne konuştun be! "

Haklıydı. Ama o an ne düşüneceğimi bilmiyordum. Ve ne düşüneceğimi  bilmediğimde her şeyi aynı aynda düşünürdüm. Bu da çeneme vururdu.

" Sorularıma cevap ver! "

" Aklımda kalmadılar ki! "

" Balık hafızalı! "

" Yaaaaaa! Sürekli hakaret ediyorsun ama..."

" Tamam, tek tek soracağım. Bana aşık mısın cevap ver. "

" Bu benim için çok büyük bir kelime.

" Benim için küçük sanki. Hadi cevap ver aşık mısın?"

" Ben..."

" Hadiiii! "

Bana hemen cevap vermezse oracıkta bayılabilirdim.

" Ben daha önce kimseye sana karşı hissettiğim kadar yoğun duygular hissetmemiştim. Ben seni çok seviyorum ben... Sana aşık oldum!"


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top