BÖLÜM 14: ORAYA GELEN
"Aaaaaaa!!!"
Ellerimle başımı kapatırken bir yandan da çığlık atmıştım. İkinci bir kurşun camı delip geçerken ben bağırarak Ayaz'ı çağırıyordum. Gözlerimi korkudan sıkı sıkı kapatmıştım.
"Buraya gel küçük şeytan!"
Ayaz'ın ellerini belimde ve dizlerimin altında hissettim. Sol eli pantolonum kesik olduğu için çıplak tenime deyince irkildim. Ama şu an benj kucaklamasına izin vermekten başka şansım yoktu. Evin içindeki kapalı olan tek kapıdan içeri girdik. Gözlerimin arasından hafifçe baktığımda buranın mermer ve ahşapın ağırlıkta olduğu bir banyo olduğunu gördüm.
"Ayaz neydi o camdan giren? Sakın bana silah olduğunu söyleme ne olursun!"
Tekrar o patlama ve ardından kırılan camın sesi duyuldu. Ben gözlerimi kapatıp kendimi Ayaz'a bastırarak bir çığlık daha attım.
"Şşş, Sessiz olsana! Biri elinde silahla muhtemelen buraya gelecek birazdan ve bizim şu an yapmamız gereken şey sessiz olmak."
Bunları fısıltıyla söylemişti. Sonra bir adamın kalın sesi duyuldu.
"Kim var orada! Silahım var hemen ortaya çık! Şimdi çıkarsan sana zarar vermem ama eğer çıkmazsan, olacaklardan ben sorumlu değilim!"
Ayaz bana baktı. Bir şey düşünüyor gibiydi.
"Ne bakıyorsun?! Bir şey yapsana!"
"Tamam, yapacak tek bir şey var."
Beni çabucak ama dikkatlice yere bıraktı.
"Burada bekle ve sakın sesini çıkartma. Tamam mı?"
Elini kapının koluna koymasından dışarı çıkacağını anlamıştım.
"O adamın yanına gitmeyi mi düşünüyorsun? Delirdin mi sen?!"
"Ben zaten hep deliydim. Sakın sesini çıkartma."
Ve başka bir şey dememe fırsat vermeden dışarı çıktı. Bense konuşmaları dinliyordum. O adamın sesini duydum.
"Kaldır ellerini! Kaldır dedim!"
"Tamam, tamam, silahım yok sakin ol. Biz sadece kaybol..."
Adam Ayaz'ın sözünü kesti.
"Sus! Beni kandıramazsın bu palavralarla! Silahını ver. Hemen!"
"Ya silahım yok diyorum sana. Yemin ederim ben sadece kayboldum ve..."
Adam yine sözünü kesti.
"Sus dedim sana! Dön arkanı üstünü arayacağım."
"Tamam, inanmıyorsun madem ara üzerimi."
Sonra sessizlik oldu bir süre. Sanırım adam Ayaz'ın üstünü arıyordu. Ben merakla ne olduğunu anlamaya çalışırken birden acı dolu bir ses duydum. Ancak kimden geldiğini anlamamıştım. Ardından yere düşen birinin sesi ve tekme sesleri. Orada kötü bir şeyler oluyordu ve ben burada öylece duruyordum. Ne yapacağımı bilmesemde bir şeyler yapmam gerektiğini hissediyordum. Ama ne yapabilirdim ki?
Ayak sesleriyle irkildim. Yaklaşan ayak sesleriyle. Refleks olarak kendimi daha geriye sürükledim. Bunun beni korumaya bir yararı olmayacağı açıktı ama yinede yapmıştım işte. Gözlerimi kapatıp yüzümü ellerimle örttüm. Dizlerimi de kendime çekmek istiyordum ama sağ dizimi hareket ettiremediğimden sadece sol dizimi çekebildim. Bu sırada ayak sesleri iyice yaklaşmıştı. Sonra kapının yavaşça açılması sesini duydum. Korkudan titriyordum.
"Lütfen bana zarar verme!"
Karşımda durmakta olduğunu sezdiğim kişi cevap vermedi.
"Ne olur lütfen! Biz sadece kaybolmuştuk üstelik dizim de sakat yalvarırım bana zarar verme."
"Sana asla zarar vermem. İstesemde veremem küçük şeytan."
◇◇◇
Yine Ayaz'ın kucağındaydım. Dizimi sarmıştık. Acısı biraz hafiflemişti. Ormanda gidiyorduk.
"Nasıl bayılttın adamı sen?"
"Ne yapsaydım adam ikimizi de öldürürdü."
"İyide konuşmayı deneseydin keşke. Sonuçta adam o evin sahibi yani korkmuştur o da hırsız falan sanmıştır seni."
"Melek, adamın elinde silah vardı farkındaysan. Nasıl bir konuşma gerçekleştirebilirdim? O pislik herif onu öldürmediğime dua etsin."
Son kısmı sessiz söylemişti ama oldukça yakın olduğumuzdan ben duymuştum tabiki.
"Ne öldürmesi ya! Kendini savunmak için bayıltmış olabilirsin ama ben bir katilin kucağında taşınmak istemiyorum şu anda. Ayrıca pislik herif olduğunu nereden biliyorsun belki aslında iyi bir insan."
"Adın gibisin gerçekten. Melekler gibi çok safsın. Adam elinde silahla daldı resmen. Ayrıca o bir katil zaten."
Söylediği şey karşısında gözlerimi kocaman açtım.
"Ne dedin sen?!"
"Hay benim dilime..."
"Ne katili be! Sen ciddi misin?"
"Ya yok demedim öyle bir şey unut onu."
Nasıl unutabilirdim? Adama katil demişti. Yoksa...
"Yoksa sen tanıyor musun bu adamı? Nereden biliyorsun katil olduğunu? Bela mısın sen gerçekten nasıl olur bu ya? Bela mı çekiyorsun sen? Bırak beni ben seke seke gideceğim ben. Senden uzak olmak istiyorum. Bırak dedim!"
Yerimde tepinmeye başlamıştım. Gerçekten onun belalı olduğuna inanmıştım. Bu kadar aksilik art arda nasıl gelebilirdi?
"Melek! Sakin olsana sen! Yine çok konuştun kapat çeneni! Hem nereye gidebileciğini sanıyorsun bu halinle? Harita da bende."
Ayaz'ın katil dediği adamın cebinden bir harita bulmuştuk ve rotamızı ona göre çizmiştik.
"Ya bana söylersin o adamı nerden tanıdığını, ya da konuşmaya devam ederim."
Ayaz yürümeyi bıraktı ve bana baktı.
"Sana yalvarırım. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Evet onu tanıyorum ve evet o bir katil. Bu kadarını bilsen yeter."
Birini en iyi zor zamanlarında tanırsın diye bir söz duymuştum. Ve Ayaz'la bizim yaşadıklarımız kesinlikle zor zamanlardı. Eğer onu biraz tanımışsam, konuşmamla tehdit etmek ona her istediğimi yaptırabilirdi. Bu tehditime rağmen dediğimi yapmıyorsa, gerçekten söylemek istemiyor demekti.
Ama ben daha çok merak etmiştim şimdi.
"Sakinleştin mi?"
"Sayılır."
"Tamam, o zaman bir şey daha söyleyeceğim."
"Söyle."
"O mağaraya bir daha gitmeyeceksin."
Neden?
"Sanane be! Niye ki?"
"Ya o pislik herif sena zarar verirse?"
İyide o beni görmemişti ki hiç. Yani tanımıyordu.
"Bana bir şey yapar mı ki? Adamı döven sensin."
"O bir katil. Sana zarar versin yada vermesin, onun yakınında olmanı istemiyorum."
Mantıklı konuşuyordu da, ona neydi ki?
"Sana ne benim güvenliğimden?"
Bana baktı. Gözlerime baktı. Dudaklarıma baktı. Tekrar gözlerime baktı.
"Belkide sana, seni önemseyecek kadar çok değer veriyorumdur."
Böyle karnımdan başlayıp bütün vücuduma yayılan bir karıncalanma hissi geldi. İstemsizce gözlerimi kapattım onu hissedince. Güzel bir histi ama rahatsız ediyordu biraz. Yinede onu hissetmekten zevk almıştım. Çok tuhaf bir histi. Daha önce hissetmediğim bir histi. Bu... sanırım insanların 'midemde kelebekler uçuşuyor' dedikleri histi. İnanamadım, çünkü gerçekten midemde kelebekler uçuşmuştu. Bu, bu duruma ne kadar uyan bir tanımdı böyle! Tekrar hissetmek istedim. Ama olmadı. Bir anda gelip gitmişti. Ve çok güzeldi.
"Ne oldu, bir dondun kaldın. Etkilendin mi yoksa?"
Kesinlikle etkilenmiştim. İki cümlesiyle bana hissettirdikleri, beni kesinlikle etkilemişti.
"Ne etkileneceğim be senden? Başımın belası!"
Güldü.
"Küçük şeytan!"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top