AKIL TUTULMASI

"Bir günde beş ceset birden" dedi Ekrem. Şaşırmış görünüyordu. Yıllardır polisti böylesine ilk kez rastlıyordu.

Sadist bir katil vardı sokaklarda. Eğer durdurulamazsa daha çok masum kişinin daha kanını akıtacaktı.

Sinirine hakim olamadığından cinayet işleyenler, kadın cinayetleri, namus cinayetleri, ırkçı cinayetleri, Lgbt cinayetleri, kendisini korumak için öldürmek zorunda kalanlar, intikam cinayetleri, para karşılığı tutulan katiller, ve diğerleri.

Bunlardan çok daha farklıydı bu dava. Çünkü daha önce kurbanlarına bu denli işkence eden bir katile denk gelmemişlerdi. Burada söz konusu olan çok daha sapık bir katildi.

"Bence birden fazla katil ile karşı karşıyayız, ya da  bir tür çeteyle aksi taktirde bir katil aynı günde beş  kişiyi birden nasıl öldürebilir ki?" diyerek fikrini dile getirdi Kerem.

"Eğer güçlüyse pekala yapabilir" dedi Aslı.

"Ben buna pek ihtimal vermiyorum" diyerek karşı çıktı Kerem. O bu konuda meslektaşından daha farklı düşünüyordu.

"Onları depo gibi bir yere kapatıyor olmalı. Önce onları kaçırıyor, sonra da  kaçırdığı odada henüz kurbanları canlıyken onların  derilerini yüzüyor. Gözlerini çıkarıyor. Kurbanların hepsinin gözleri tamamen çıkarılmış. Bu uzun bir süreç. Onlarla oynuyor. Üzerlerinde çalışmayı seviyor. En sonda tecavüz ediyor. Kadınların vajinalarının içinden şişe, anüslerinden de sperm ve boru çıktı." dedi Ekrem.

"Bu korkunç"diyerek üzgünce konuştu Aslı.

"Pislik herif yakalayalım abi şu vahşi psikopatı artık" dedi Kerem.

"Umarım kardeşim".  Ekrem'in, Kerem'e kardeşim diye seslenmesi ondan on yaş daha büyük olmasından kaynaklanıyordu. Kerem 33 yaşındaydı. O ise 43.

"Onların kanını akıtıyor. İşkence ediyor. Gözleri ise yerinden söküp,  koparıyor. Onları ne yapıyor bilmiyorum?. Topluyor mu acaba?".

" Aslı bir tür koleksiyon gibi mi?".

"Olabilir Kerem".

Şehirde son yıllarda çok fazla kadın kayboluyordu. Kötülük gittikçe artıyordu.

Meslekleri gereği katilin  ruh halini anlamaları, analiz etmeleri gerekiyordu. Oysa bu vahşet karşısında Ekrem'in tek aklına gelen katilin tımarhaneden kaçan bir sapık ya da kadınlara düşman olmasının belki de çocukluğundan kaynaklanan bir travmadan  kaynaklı olabileceği ihtimalini de göz ardı etmek istemiyordu. Her nedenle olursa olsun adam kurbanlarına işkence ederken zevk alıyor, onları kesip, biçiyor, tecavüz ediyor, gözlerini oyuyordu. Ve bu canavar halen daha sokaklarda bir yerlerdeydi. Herkes büyük tehlike içerisindeydi. Sokaklar resmen korku kokuyordu.

Ekrem o gece uyuyamamıştı. Karısı da onun için son günlerde endişeleniyordu. Kızı dün  gece en yakın arkadaşı Serpil'de kalmıştı. Onu defalarca kez aramıştı.

"Baba sana ne oluyor? bugün pek de bir tuhafsın".

"Sokaklarda bir sürü pislik katil var kızım ben sadece çok korkuyorum anlıyor musun?."

"Anlıyorum baba,  ama, yirmi kez aradın, konuştuk ve ben güvendeyim, evdeyim."

"Tamam kızım". 

"Hayatım er, geç onu yakalayacaksın bunu biliyorsun öyle değil mi?" dedi Burcu.

"Olayı yeni araştırıyoruz hayatım haklısın ama ben daha şimdiden çok gerginim.  Şimdiden bir kanıya varmayalım. Otopsi sonucu bizlere en doğru cevabı verecek bence".

"Biraz uyumalısın".

"Bunu deneyeceğim hayatım" dedi karısına.

Ertesi gün işkenceyle öldürülen kadınlardan birinin kocası olan Şükrü Bey ile görüştüler.

"Ona sizce kim zarar vermek istemiş olabilir?".

"Ben bilmiyorum düşmanı yoktu ki. Sessiz,çalışkan kendi halinde biriydi benim eşim.Ve eşimi tanıyan herkes size aynı şeyleri söyleyecektir. O hayatla barışık, mutlu yaşamayı bilen bir insandı."

"Kaybınız için çok üzgünüm."

"Ona işkence etmişler, canı çok yanmış olmalı , ve o  artık asla geri gelmeyecek kim öldürdü onu neden neden benim karım niçin?". Adam sürekli olarak ağlıyordu. Ve o artık yaşayan birer ölüden farksızdı. Bunu acıyı başkasına yaşatan pislik cezasını çekmeliydi. Aynı işkencelere tutulmalıydı onun gözünde.Başkomiser bir sigara yaktı. Normalde içmiyordu. Sadece yılda bir aşırı gerildiğinde yaşadığı stresten dolayı yakıyordu.

Oradan ayrıldıklarında da çok kötü hissetmişlerdi kendilerini. Bir insanın yakınlarını bu şekilde kaybetmesi korkunçtu.

Daha sonra bir diğer kurbanın ismi Ceren idi. Annesiyle görüşmek üzere yola koyuldular. İstanbul'da bir yerden diğer yere gitmek ölümdü.

Nuriye hanım  iki katlı, harika  bahçeli müstakil bir evde yaşıyordu.  Yetmiş yaşında olan kadın solgun yüzüne ve yorgun gözlerine rağmen bakımlı bir güzelliğe sahipti. Sarışındı.  Kurdeleyle topladığı gür, sarı saçları vardı. Ve bu sarışınlık ona yakışıyordu. Adeta doğal bir hava katıyordu. Üzerinde kırmızı, şık bir elbise vardı. Kadın yaşına rağmen oldukça bakımlıydı. Ve gerçekten de asla yetmiş gibi durmuyordu. Maşallah diye düşündü Ekrem.

"Sanırım onu kimin öldürdüğünü biliyorum" dedi kadın.

"Öyle mi?".

" Her şey o Efe denen itin işi. Ben biliyorum. Efe, bizim komşumuzdu. Başta iyi biri sanıyorduk onu. Pek konuşmazdı. Sakindi. Ancak bakışlarında bir tuhaflık vardı adamın. Bir nefret. Öyle bir nefretti ki bu insanlara karşı ben resmen bunu onun gözlerinden okuyabiliyordum. Efe çok kötü bir çocukluk geçirmiş. Annesi fahişeymiş. Henüz bebekken ona tecavüz etmiş. Bunu gerçekten de yeni  doğmuş bir bebeğe yapmış. Hem kendisi, hem de birlikte yaşadığı adam tarafından. Annesi onu sürekli dövmüş. Eziyet etmiş. Sürekli tecavüz etmiş.  Beslememiş. Bebeğinin ölmesini dilemiş. Bebek nasıl bir bebekse açlığa karşı direnmiş. Neyse kadın sonunda bunu sokağa atmış. Genelevde para karşılığı yattığı tek  gecelik bir ilişki sonucunda doğmuş çocuk. Aldırmaya da parası yetmemiş. Kürtaj o yıllarda çok pahalıymış. Fahişelikten kazandığı para aldırmaya yetmemiş yani. Yoksa asla doğurmak istememiş kadın bunu. Onu bu yüzden sevmemiş. İstememiş. Onu çöp tenekesine bırakmış. Tesadüfen bunu çöpten alıp yetimhaneye vermişler. Orada da çalışan hizmetçi kadınlar tarafından bu kötü muameleye maruz kalıp sürekli tacize ,tecavüze, şiddete, dayağa uğramış. Bu pislik de hem oradaki kadınlar, hem de annesi tarafından yıllarca böyle davranılınca hasta bir sadiste dönüşmüş. Öldürmeye önce annesinden başlayacakmış ancak onu birileri döverek kendisinden önce genelevde öldürmüşler. Alkolik annesi zaten fazla da yaşamazmış.  İşkenceyle öldürülen kadınların üçünün kimliğine bakın yetimhanedeki kadınlar olduğunu göreceksiniz zaten. Onlardan intikam aldı.Onlara işkence ederek, öldürerek intikamını aldı. Oysa benim zavallı kızım, bir tanem o masumdu işte. Bu pislik ona zarar verenleri öldürdükten sonra içindeki intikam ateşi,kadınlara olan o öfkesi asla bitmemiş olacaktı ki, işe masumlardan da devam etmeliydi. Sırf kadın olmaları bile suçtu bu sadist adam için". Kadın ağlamaya başladı.

"İyi de siz bütün bunları nereden biliyorsunuz ki?".

"Alın işte mektup. Burada her şeyi kendi ağzından itiraf etmiş. İşlediği bütün cinayetleri, itirafları, hayatını uzun- uzun yazmış. Bunu evinden aldım. Bu pisliği gözüm asla tutmamıştı. Bizim kapıcı Remzi efendiden rica ettim,  yöneticiden  onda bütün apartmanın anahtarı vardı ondan istemesini. İşin içinde cinayet olabileceğinden bahsettim. Kızım kayıptı. Oda sağ olsun beni kırmadı."

Artık gerçeği biliyorlardı. Katilin resmi de ellerindeydi. Yirmi dört yaşında, zayıf, çökmüş, çirkin bir pislikti.

Artık onu yakalamak üzere harekete geçmeliydiler. Katilin kimliği ve neden öldürdüğü ortaya çıkmıştı. Geriye yerini tespit etmek kalmıştı.

Artık işleri daha kolaydı.Katil hastaydı. Artık kötüydü. Akıl sağlığını yitirmiş, bütün kadınları öldürmek isteyen, onların bazılarının iyi olabileceği, masum aklına dahi gelmeyen, insanlara işkence etmekten keyif alan, kanlarını akıtan, bunu izleyen, gözleri oyan, en son da tecavüz eden bir sadist sapıktı. O masum doğan bebek değildi artık. Bir tür canavardı.Ve cezası da ömür boyu hapis olacaktı. Başka masum kadınlara daha zarar vermeden onu yakalamak zorundaydılar. Şimdiden altı kadın öldürmüştü. Beşi yetimhanede geçmişte kendisine kötülük edenlerdi,  ancak bir tanesi tamamen bu olaylardan bağımsız, sakin, masum, tanımadığı, komşusu olan  bir kadındı. Ve  eğer onu yakalamazlarsa başka masum kadınları daha öldürecekti.

O öldürdüğü komşu ilk değildi. Sonda olmayacaktı. katil de başka bir hastalık daha tespit edilmişti.  Oda şizofreniydi. Kişide, gerçeklerle olan ilişkilerin büyük ölçüde azalması, düşünce, duygu ve davranışlarda önemli bozulmaların ortaya çıkması gibi belirtiler gösteren bir ruh hastalığıydı. Katil muhtemelen bu kadını da geçmişinde ona zarar verenler gibi görmüştü. Öyle hayal etmişti. Gerçekle- hayali ayırt edemiyordu artık hasta beyni.

Katili evinde yakalamışlardı. Mektubun ve resminin ellerine düştüğünü akıl edemeyen katil ki asla öldürdüğü komşusu kadının, annesinin  kendisinden şüphelendiğini akıl edemezdi. 

Ona gece yarısı eve girer girmez arkadan tüm polis ekibi saldırmışlardı. Katil bu esnada gülümsüyordu.

Hapse girdi. Yüzünde hala büyük bir sırıtış, kahkaha vardı delinin.

Ve onu içeride de yaşatmadılar. Döverek diğer katil pislikleri tarafından  bir gün öldürüldü. Hapse giren bir katil sonunda ya ölüyordu ya da öldürülüyordu. Bu işler hapishane dünyası, orada yaşam böyleydi.

Öyle bir yerdi ki orası hem gerçekten suçlular vardı. Orada olmayı hak edenler.

Ve bir o kadar da masumlar. Suçsuz yere iftirayla orada olanlar. Bunu hak etmeyenler. Suçsuzluğunu ispatlayamayanlar.

Sırf yazdıkları yüzünden bazı gazeteciler,yazarlarda buna birer örnektiler.

Peki neden mi?

Dünya adaletsiz bir yerdi. Sistem de bazı ülkelerde böyle çalışıyordu.

"Gene de iyilik kazanacak" dedi Ekrem.

"Haklısın hayatım" dedi eşi. Ve ona sevgiyle sarılarak o gece huzurla uyudu.










Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top