9; i hate you




@ jennie; go go Mark's party! \^.^/

+4; Tanrım bu kız cidden mükemmel~

+66; Jennie Kim bu geceki partide kendini kime sürteceksin çoook merak ediyorum

+212; samimiyetsiz sürtüğün tekisin.

+422; gerizekalı

+773; Oh, MA QUEEN 👑

+900; sakso çektiğin için Luam'la sevgili olduğun doğru mu? Eğer doğruysa benimle de şansını denemelisin fıstık.




jimin; hayatın ölümden sonra başladığını söylüyorlar

jimin; öyleyse ölümden önce hayat yok mu?

jimin; eğer hayat yoksa biz insanlar nasıl yaşıyoruz?

Jennie: Yaşıyoruz işte.

Jennie: Her şeyi bu kadar sorgulayıp durma

jimin: ama bir şeyleri sorgulamasam yaşamamın ne anlamı kalır ki?

Jennie: Sadece yaşa

Jennie: Sorgulamak, mutlu olmak, mükemmeli yakalamak ve para sıçmak zorunda değilsin. Hayat bütün bu zırvalıklar için fazla saçma

jimin: eğer hayat her şey için saçmaysa değerli olan ne?

Jennie: Değerli olan hiçbir şey yok

jimin: hayır var

Jennie: Herkes ölmek için sebep ararken hiç yaşamadığı bu dünyayı anlamaya çalışırken mahvolup gidecek

Jennie: Ama senin gibiler hayatını yaşamaktansa hâlâ aptal zırvalıkların cevaplarını bulmakla uğraşıyor

Jennie: Sana bir şey diyeyim, Anonim

Jennie: Dünya yaşamak için fazla acı verici bir yer

jimin: biliyorum

jimin: dünyanın yaşanmayacak kadar acı verici olduğunu biliyorum

jimin: sadece ben de değil, bütün dünya biliyor bunu

jimin: ama bunu bilmelerine rağmen insanlar hâlâ yaşamaya devam ediyorlar, peki neden?

Jennie: Gerizekalı oldukları için mi?

jimin: hayır, hayır

jimin: başka ne yapabiliriz ki?

jimin: hayatın zor olduğunu, sonsuza dek süren acıların içinde dönüp durduğumuzu ve anlamsız olduğunu çok iyi biliyorum.

jimin: her gün uykudan uyanmak, okul ya da üniversite için hazırlanmak, iyi bir iş bulmak için sürünmek ama bulamamak bu yüzden orta maaşlı bir işe girip hayatını patronunun bipolar bozukluğunun kurbanı etmek, daha daha sonraysa bu kadar hengamenin içinde sevdiğini sandığın birisiyle evlenmek ve asla mutluluğun ne olduğunu anlamayacağın bir hayat yaşadığımızı biliyorum.

Jennie: Ya da bütün bunlara katlanmayabilirsin?

jimin: nasıl?

Jennie: İntihar.

jimin: intiharın bir çözüm olduğunu düşünmüyorum

Jennie: Sen de şu "hayat acı ama intihar edecek kadar değil" tayfasındansın işte.

Jennie: Aslında intihar çok güzel bir cevap her şeye

Jennie: Öldüğünde hiçbir şeyin bir anlamı kalmıyor

Jennie: Çekilen acıların, kırılan kaplerin ya da arkanda bıraktığın insanların bir anlamı kalmıyor. bütün bu acılar baloncuk misali patlıyor ve sen hafifliyorsun

jimin: intiharı tek çözüm sanman çok gülünç aslında

Jennie: Gülünç olan sensin.

jimin: hayır değilim

Jennie: Öylesin işte

Jennie: Dünyada milyarlarca başka sorun var ama sen, ve senin gibiler hayatın sadece yaşamak ve intihardan ibaret olduğunu düşünüyorsunuz

Jennie: Her gün yürüdüğünüz kaldırıma bakmak yerine o kaldırımda mutlaka bir sorun arıyorsunuz. "Ah işte bu! Kaldırımda bir kedi ölmüş. İntihar etmek için harika bir sebep!" diyorsunuz

Jennie: İntihar denilen şeyi bu kadar büyüttüğünüz için ona sahip olmak istiyorsunuz. Parmaklarınızın arasında çevirmek, ona dokunmak ve aptal mutant hayatlarınızda onu ihtiyaç haline getiriyorsunuz.

jimin: insanların acıları küçümseyemezsin.

Jennie: Hayır, küçümseyebilirim

jimin; bu çok kaba bir davranış, tam senden beklediğim gibi

Jennie: Umurumda değil. İstediğini düşünebilirsin hakkımda.

Jennie: Ve pek tabii insanların acılarını küçümseyebilirim, ilk baştada seninkini.

Jennie: Tanrım!

Jennie: O aptal beynini içinde barındırdığın kafanı kaldır ve etrafa bak bir. İnsanlar var. Zaman gidiyor. Güneş çıkıyor, sonra gece oluyor Ay onun yerine geçiyor. İnsanlar ağlıyor. İnsanlar kahkaha atıyor. Düşüncelerini paylaşıyorlar, bazen yanılıyorlar. Kavga ediyorlar, kalp kuruyorlar, öpüşüyorlar, kuşları izliyorlar, çocukları ağlatıyorlar, kitap okuyorlar, nefes alıyorlar.

Jennie: Nefes alan herkes acı içinde

Jennie: Orospular acı içinde, yaşlılar, şarkıcılar, ressamlar, dilenciler, çocuklar ve biliminsanları bile acı içinde.

Jennie: Herkes acı çekiyor. Herkes.

Jennie: Ama sen kalkıpta bu acıyı kaldıramıyorum ölmeliyim dersen ben de seni küçümsemek hakkını pek tabii kendimde görebilirim.

Jennie: Acı diye bir kavram bile yok seni lanet olası herif

Jennie: Acı çekeceğine, acı olduğunu sandığın duygunu yaşayacağına başka şeyler yap.

Jennie: Kaldırımda ölen kendi için üzüleceğine kim bilir kiminle ne güzel hatıraları olmuştur diye saçma bir teori üret.

Jennie: Ama bir şeyler yap

jimin: ya acı çekmeyi seviyorsam?

jimin: acı bana güç veriyor, yaşadığımı ve bir şeyler yaptığımın somut kanıtı gibi.

Jennie: O zaman acı çekmeye devam et.

Jennie: Ama lütfen bunu bu kadar dramatikleştirme

Jennie: Zaten insanlar kendi acılarıyla yeterince boğuşuyorlar

Jennie: Seni dinlemeyecekler bile.

jimin: bütün bunları sana kim söyledi?

Jennie: Söylemediler, söyleseydiler eğer her şey daha kolay olabilirdi. Bunu bana öğrettiler, acı verici bir olayla beraber

jimin: bunu sana kim öğretti öyleyse?

Jennie: Sence?

jimin; insanlar?

Jennie: İnsanlar.

jimin: ama aynı insanlar bana tam tersini öğretmişti.

Jennie: Kandırılmışsın.

jimin: kandırılan kişi sensen eğer?

Jennie: Birisine acı vererek onu kandıramazsın. Bana acı verdiler. Sanaysa umut dolu şeyler. Bu yüzden kandırılan taraf sensin. Çünkü sana acıdan hiç bahsetmeyerek sadece güzel şeyleri göstermişler

jimin: hayır

jimin: sana acı vererek seni kandırmışlar, Jennie.

jimin: sana hiç kimse umudun ne olduğunu söylememiş. daima bir acıdan bahsedip durmuşlar.

jimin: seni acıyla kandırmışlar

jimin: ve senin ruhun bile duymamış.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top