Sonunda B.27.
Selam...
Ne yani Asya'dan bir tane daha mı vardı?
İlk şaşkınlığımı üzerimden attığımda dağılan zihnimi toparladım çok şükür.
Arya, beni yanlış anlaşılmakla suçlarken kendi doğularını itiraf etmişti. "Ben Asya'nın biyolojik ikizi değil ruh ikiziyim," diye. Size de bu itiraf bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu? Hatırlayın Lütfen...
Sizin anlayacağınız bana göre de Arya, bir oyun içindeydi. Sizler hatırladıysanız ben çoktan hatırladım. Asya, kendisi gibi "ruh göçü" yaşayan birinin daha olduğundan bahsetmişti o meşhur gecede. Yani "Gecenin İzi" kitabında.
Başımı arkama çevirmek yerine dikiz aynasından bakarak yüzüme alaycı bir ifade yerleştirdim. İçimden geçenleri yüzüne bir tokat gibi çarptığım zaman da bu kadar rahat olacak mıydı acaba? Şimdiden yüzünün alacağı şekli- şemail merak ediyordum doğrusu. "Sana kopyacısın demekle ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anladım."
Evrim koçum, bu kez fana köşeye sıkıştırdın. Hadi tozu dumana katta yenilgiyi tatsın Arya'nın yenilgi görmemiş ruhu...
Benim firari iç sesim galeyana gelmiş veriyordu gazı. Bu gazla tepetaklak bayır aşağı yuvarlanmazsak iyiydi...
Son çıkışımdan sonra sinirlenmişti Arya, öyle ki sinirden yüzünün rengi, çürük vişneye benzemişti. "Gördüğüm kadarıyla hâlâ bana inanmıyorsun?"
"Hayır, inanmıyorum. Üstelik sen kötü bir kopyacısın. Asya, zaten o geceyi bütün detaylarıyla kitabında yazmıştı. Senin de kitabı okuduğun aşikâr..."
Uzun uzun yüzüme baktı. Bakışlarında bu kez bir başkalık vardı. Bakışlarındaki başkalık kilometrelerce uzunluğundaki bir tünel ve tünelin ucunda görüne ışık gibiydi. Evet, o tünelin içi karanlıktı ama tünelin sonundaki ışık sanki siyahın içindeki beyaz aydınlık gibiydi...
Neler saçmalıyorsun Evrim? Tünel, ışık, falan? Sen Arya'nın bakışlarının etkisi altına kalıp hipnoz olmuş olabilir misin? Bana kalırsa kesin öylesin... Gitgide Arya'ya benzediğinin farkına varmalısın.
Hayal perdesini "cart" diye yırtan iç sesimle kendime geldim. Haklı olabilirliği yüksekti çünkü...
Ben daldığım düşünce denizinden kurtuldum diye "çiftetelli" oynamaya hazırlanırken Arya, hiç çekinmeden bakışlarını yüzümden çekip dudaklarıma kaydırdı. Yutkundum... Karanın vurgun tonu gözleri dudaklarımda kalmaya devam ederken, kalp atışlarımın hızlandığını hissetmemek mümkün değildi. Ellerim soğumaya meylederken kalbim ateş çemberinin içine çekilmişti adeta. Bedenim soğuk-sıcak çarpışması yaşarken, bu çarpışmadan doğan kasırga ruhumda hoyratça bir hortum estirmeye başlamıştı. Bu hengâmenin tam ortasında kalan vücudum soğuk terler atıyordu...
Şakaklarıma doluşan minicik ter damlaları teslimiyetimin bir göstergesiydi. Keyifli bir tebessüm yayıldı biçimli dudaklarına. "Yine yanılıyorsun Evrim... Evet, doğru... Ben Asya'nın kitabını okudum ve o kitap sayesinde seni buldum. Bu da doğru, ama doğru olmayan bir şey varsa o da kopyacı olmağımdır!" dedi. Yüzüne küskün bir tavır takınarak, dudaklarını ağlamak üzere olan minik bir kız çocuğu gibi dışa doğru kıvırdı. Kollarını "hıh" diyerek biberine doladığında naçiz bedenini arkasına yasladı.
İnanamıyorum. İnanmakta zorluk çekiyorum. Bunca yıllık Evrim'e yani bana anlayışın kıt diyor. Bu ne yaman bir çelişkidir. Kızıp tereyağı gibi köpürmemek elde değil doğrusu. "Sana bir söz verdim. Sözümde durmam için bana geçerli bir tek neden söyle Arya."
"Pekâlâ," dedi duruşunu bozarak. "Benden geçerli neden mi istiyorsun? İşte sana geçerli bir neden. Asya'nın varlığından söz ettiği "ruh göçü" yaşayan ruh bendim. Bu yeterince açıklayıcı oldu sanıyorum?"
"Hıh," diye omuz silktim. "Benim buna inanmamı beklemiyorsun her halde. Saatlerdir ben sana ne anlatıyorum Arya. Bana bilmediğim bir şey söyle. Bilmediğim bir şey söyle ki sana inanayım. Bütün bunları ben zaten biliyorum. Yani Asya, daha önce bana anlatmıştı, dahası o kitabı ben defalarca okuyup hatmettim..."
Ellerini hırsla saçlarına götürdü ve tutam tutam avuçlayarak çekiştirdi. Yanakları şişinceye kadar nefes alıp kademeli olarak dışarıya geri verdi. Sinirli ve gergin olduğu her halinden anlaşıyordu. Göz kapaklarını bir kez kapatıp açtı. Belli ki, bozguna uğramış ruhunu ehlîleştirmeye çalışıyordu. Tekrar nefesini yenileyerek, bakışlarını üzerime çevirdi. Biraz önceki haline göre şimdi daha sakindi.
Yalvarır gibi gözlerime baktı: "Bana inanmalısın Evrim. Asya ve Benim ruhum ikiz. Yani onunla aynı kaderi yaşıyoruz. İster inan ister inanma ama biz ruh ikiziyiz... Biyolojik olarak değil ama ruhlarımız ikiz... Üstelik Asya'da kitabında benden söz etmiş. Benden bir tane daha var diye. İşte o benim..."
"Hadi varsayalım bu dediğin doğru. Hadi varsayalım Asya'yı kopyalamıyorsun. Peki, ama bütün bunlara beni ne diye inandırmak istiyorsun? Senin asıl niyetin ne onu söyle bana?"
"Bütün bu sorularının cevabını, bu gece sabaha erdiğinde almış olacaksın Evrim." dedi.
Sonunda Arya, beni ikna etmeyi başarmıştı; çünkü öğrenme içgüdüsüyle daha fazla başa edemeyeceğimi anlamıştım. Taksinin kontak anahtarını bir tur çevirdim. Taksi yeni uykudan uyanmış gibi sessizce çalışmaya başlarken, ayağımı debriyajdan çekip gaza bastım... İstikamet ıssız tepeydi...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top