Müptela B.4

Selam...

Güzel bir bölümle yine ben geldim güzellikler...

Keyifle okurken aman dikkat edin kafanız karışmasın!

Koluma girerken yüzüne düşen kabarık lüleli saçlarını elleriyle geriye doğru taradı. "Hastaneye gerek yok Evrim, beni bir eczaneye götür!" dedi.

Birlikte taksiye doğru yürürken Arya, arada bir arkasını dönüp genç adama doğru bakıyordu. Bakmakla da yetinmiyor ona nispet yapar gibi kıvrak vücut hareketleri sergiliyorum. Cidden korkulur bu kızdan. Nefes alamıyordu ama yaptığı şeylere bak.

Biz ikimiz taksiye binip yollara revan olurken arkamızdan bakakalan genç adam, yok esasında zavallı genç adam, demeliyim. Bir elini alnına koymuş diğer elini bel boşluğuna yerleştirmiş olarak, olduğu yere çivilenmiş gibi kalakalmıştı. Ne bir adım ileri atabilmişti ne de bir adım geri...

***

Sağımızdan solumuzdan akıp giden trafikte yol boyu gözümüz nöbetçi eczane arıyordu. Arya Hanım'a "İsterseniz hastaneye götüreyim" demiştim ama o "istemiyorum" demişti.

Gözlerimi dört açıp açık bir eczane ararken arada bir dikiz aynasından bakarak kızı kontrol ediyordum. Kızın bir iki nefeslik ilaç alması kendisini birazcık da olsa toparlamaya yetmişti ama hala halsiz görünüyordu. Bu derin nefes alışlarından belliydi.

Gel gör ki, içimdeki merak dürtüsüne de bir türlü engel olamıyordum. O evde ne yaşanmıştı da kız astım krizine girmişti? Hafiften vücudumu arka koltuğa doğru döndüm. "Ihım" diye genzimi temizleyerek aklıma takılan soruyu sordum. "Genç adam, size bir şey mi yaptı?"

Pamuk gibi beyaz tenli elini göğüs kafesine bastırdı, derin bir nefes daha alarak ciğerlerine oksijen depoladı. "Yok, bir şey yapmadı. Tartıştık biraz!" dedi.

Kaşlarımı birbirine çatarak yüzüme ciddi bir ifade takındım, "Ne bileyim eğer şiddet unsuru içeren bir durum falan varsa polise şikâyet edebilirsiniz? Üstelik kaba birine benziyordu?" dedim.

Bir süre sessiz kaldı sanırım bu konuyu konuşmak istemiyordu ya da konuşmaya mecali yoktu.

Soluğunu yenileyerek, "Kaba değildir aslında." dedi.

"Kaba biri değilse neden bu haldesiniz?"

Göz kapaklarını kırpıştırarak başını cama doğru çevirdi ve soluğunu tekrar yenilerken, "Onunla ayrılmamız gerekiyordu!" dedi.

"Nasıl yani? İnsan sevdiği birini sırf gerektiği için terk eder mi?"

Neydi bu kızın gizemli halleri? Yavaştan beni de kendi gizemine dâhil etmeye başlamıştı.

Başını cama dayamış boşlukta geziniyordu kristal bakışlı kara gözleri. Gözleri, bakışları, insanı inadına gecenin inine davet ediyordu. Bilmiyordu ki, geceler her bir kötülüğü koynunda saklar, şerli olur...

Bana sorarsanız saliseler ilerledikçe her bahane bizi çaktırmadan gecenin inine doğru sürüklüyordu...

Korkuyor muydum? Hayır, ama birazcık endişe vardı içimde. Kızın acınası hali beni etkilemişti. En büyük marazlar merhametten doğar bunu biliyordum ama gözün gördüğü de ortadaydı işte. Kız nefes alamıyordu.

Heyecanı sesine yansıyarak, "Bak Evrim, ilerde bir eczane var!" diye işaret parmağıyla sağ tarafı gösterdi. Hızımı düşürüp sağ şeride geçtim. "Evet, gördüm. Umarım eczane açıktır." dedim.

Sözlerimi onaylamak ister gibi yorgun göz kapaklarını bir defa kapatıp açtı, "Umarım!" diye cevap verdi.

Birkaç dakika sonra eczanenin önündeydik. Şükür ki, eczane açıktı. "Hangi ilacı kullanıyorsanız ilacın adını verin ben alıp geleyim." dedim. Uzun soluklu derin bir nefes aldı fakat geri veremedi. "Bende geleyim. Biraz dışarıya çıkmak istiyordum, açık hava iyi gelir." dedi.

Ben kendi kapımı açıp dışarıya çıktım. Yardım etmek amacıyla gidip arka kapıyı açtım. Elimi uzatıp uzatmamakta kararsızlık yaşarken Arya, yumuk yumuk ellerinden birini bana doğru uzattı. Gözlerim bana doğru uzatılan elde oyalanırken, geceye bekçilik eden karanlık gözler benim yüzüme odaklanmıştı. "Yardım eder misin?" sesiyle irkildim.

Bana uzattığı ele dokunduğumda vücuduma yayılan akım kalbimin atış hızını tetiklemişti. Elimden kuvvet alıp taksiden inerken hala kara misketi andıran gözleri üzerimdeydi.

Neden bakışları bu kadar etki bırakıyordu üzerimde cidden anlayamıyordum. Arya'nın bakışlarında bir başkalık vardı ama bu bakışlara ruhum bir yerlerden de aşinaydı.

Tıpkı Asya'nın bakışları gibiydi, insanı girdap misali içine çeken. Asya'nın bakışları direkt insanın ruhuna hitap ediyor ve kalbini sıcacık ısıtıyordu. Arya'nın bakışları ise kavurucu çöl rüzgârı gibiydi; yakıp, yıkıyor, insanı susuz bırakıyor sonra da kendisine müptela ediyordu.

Sezgilerim kuvvetliydi. Kesinlikle Arya, normal biri değildi, çünkü şeytanımsı bir yanı vardı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top