Korkmak B.22.
Selam...
Korkmak...
Korkmak deyince insanoğlunun aklına eminim bilmediği veya hiç görmediği nesneler gelir. Bunların birçoğu maalesef ki kendi hayal ürünümüzdür; açıkçası kendimiz hayal eder kendimiz korkarız. İnsanın korkması gereken bazı durumlar ise çok daha farklıdır.
Mesela; insan sevdiklerinin başına kötü şeyler geleceği için korkar. Kendi yaşamına olumsuzluklar gireceği için korkar. İstemediği şeyleri yaşamak zorunda kalacağı için korkar; velhasılı kelam insanın korku eğilimleri çok farklıdır.
Bende korkmaya başlamıştım. Nedeni Arya'dan duyacağım şeylerin yaşamımı olumsuz yönde etkileyebilme olasılığından kaynaklanıyor oluşuyordu. Korkmuştum. Asya, hakkında duymak istemeyeceğim şeylerin başıma gelecek olmasından. Asya, benim damarlarında akan kanın kırmızı rengiydi. Asya, benim yaşam desteğimdi. Onunla bir gece yaşamıştım bin geceye bedel. Yaşadığım her detay duyacağım sözlerle alt üst olabilirdi. İşte beni korkutan asıl sebepler silsilesinin başında bunlar geliyordu. Korkuyordum ve korkuyu iliklerime kadar yaşıyordum. Kokuyordum yaşam desteğimi kaybetmekten. Korkuyordum can damarımın kesilmesinden...
Arya, istediğini almak için bana bir adım attırmıştı ve bana attırdığı bu adım ona istediğini almış olmanın hazzını yaşatıyordu. Gülümsedi yüzü ay ışığı gibi. Sanırsın ufkunda güller açmış. "Şartım Evrim," diye başladı söze. "Beni sizin o meşhur tepeye götürmen. O tepeyi çok merak ediyorum ve seninle birlikte orada zaman geçirmek istiyorum."
Yok, böyle olmaz Arya Hanım , oldu olacak başımdan aşağı kaynar sular dökseydin de beni tavuk haşlar gibi haşlasaydın, diye geçirdim içimden.
Benim iç ses hemmen atağa geçti. Bu kız rotayı şaşırmış Evrim. Baksana ağzından çıkanı kulakları duymuyor. Neymiş efendim, sizin tepeye gitmek istiyormuş. Sevsinler... O tepe bir kere özel bir yer, senin insanların özel alanında ne işin var Arya Hanım, diye sorarlar insana...
Biraz yavaş gel kimsenin bir yere gittiği yok. Hız kesmeden saydırıyorsun.
Umarım öyledir koçum, umarım öyledir...
Tepki olarak, "Olmaz öyle şey!" diye kükredim. "Bu da ne demek oluyor? Sizin benden makul bir istekte bulunacağını sanmıştım? Olmaz, tepe benim sığınağım... Orası Asya ve bana ait bir yer..."
Bakışlarını camdan tarafa doğru çevirdi. Sık nefes alışverişi kulağıma doluyor, yüzünün cama yansıyan aksi karanlık gölgelere eşlik ediyordu. Kara gözlerinden ateş saçıyor ama bunu bana belli etmemeye çalışıyordu. Hırsına yenik düşmüş benliği onun yenilgi kabul etmeyen ruhu yeni planların peşindeydi. Oflayarak bakışlarını camdan çekip benim üzerime sabitledi.
"Beni yoruyorsun Evrim, ne demek bizim özel alanımız? Sonuç olarak başıboş bir tepecik orası. Üstelik benim hiç kimsenin özel yaşamına girmek gibi bir niyetim de yok. Sana anlatacaklarım mühim olmasa böyle bir istekte bulunmazım. Her şeyi anlatmak için orasını seçtim çünkü orası bildiğim kadarıyla sessiz sakin bir yer..." dedi.
İçimden lanetler okudum, geceye. Sana anlatacaklarım mühim, diyordu. "Mühim" kelimesi ise zihnimi karıştırmaya yetiyordu. Yutkundum bütün bildiklerimi unutmak ve yeni öğreneceğim bilgilere yer açmak için. "Arya Hanım, her defasında zihnimi bulandırmayı başarıyorsunuz. Pekala, kabul sizi o tepeye götüreceğim ama sakın ola bundan kendinize bir çıkarım sağlamayın. Seni oraya götürmeyi kabul etmemin tek ve yegane sebebi neler saçmalayacaksın onu görmek, başka bir şey değil..."
Arya, zıpır duyguların esiri olmuş ruhunun dışa vurumunu yaşıyordu. "Yaa?" diye sorarken. Mutluluğu çığır atlamış, siyah kristal taşı andıran büyülü bakışları, zafer kazanmış bir komutan gibi mağrur bakıyordu. "Gidelim o zaman!" diye komut verdi.
Arya, üzerimde baskı kurup beni nakavt ettiğini düşünüyor olabilirdi ama yanıldığını anlaması kısa sürecekti. "Arya Hanım, gidelim gitmesine de her şeyin bir bedeli var."
Arya, zafer sarhoşluğu içinde hiç düşünmeden konuşmuştu. "Evrim, beni o tepeye götürmenin bir de bedeli mi var? Sana hatırlatırım beni oraya götürmenin bedeli zaten sana anlatacaklarım!"
Yüzüme lakayt bir tavır takındım. "Korkmayın Arya Hanım, sizden isteyeceğim şey, öyle büyük bir bedel değil. Sadece bana anlatmak istediklerine bir an evvel başlamanı isleyecektim..."
Taksinin kontak anahtarını 'bismillah' diyerek çevirdim. Taksi homurtulu sesler çıkararak çalışmaya başlarken bende gaza bastım. İster istemez içimde ruhuma baskın çıkan bir sıkıntı vardı; sonunu bilmediğim bir maceraya yelken açarken...
"Korkmuyorum, bilakis şu an çok mutluyum. Neyi öğrenmek istiyorsan sor Evrim," derken davetkârdı ses tonu...
Tabii ki, benim ilk soracağım soru Asya, hakkında ne bildiği olacaktı. Neden sürekli Asya'ya özeniyordu? Neden? Benim için hepsinden önemlisi de neden Asya'ya ezik ruhlu, diyordu. Bütün bunları ne pahasına olursa olsun öğrenecektim...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top