Kehanet B.30.

Merhaba, caaanım okurlarımın!

Nasılsınız bakalım?
Şükür 30. bölüme kadar geldik. Oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.

Keyifli okumalar.

"Peki, diğer ruhlar?" diye sorduğumda anlamamış gibi yaparak gözlerini birkaç kez kırpıştırdı.

"Sizin gibi olmayan yani reenkarne olmayan diğer ruhlar da söz konusu güzergahı kullanıyorlar mıydı? Cidden merak ettim."

Soruma dudak bükerek tek kelimelik kaçamak bir cevap verdi. "Tabii..." diyerek.

Arya, kendi istediği cevabı verip arkasına yaslandıktan sonra gözleri boşlukta kendine yer ararken ruhu çoktan saf değiştirmişti. "Biz Asya ile o güzergâhlardan birinde karşılaşmıştık. Herkes mahşere dek kalacağı kendi mekânına giderken biz başka bedenlere can vermek için dünyaya gönderildik," dedi ve durup soluklandı.

Asya'dan söz açıldığında ister istemez kalbime bir sıcaklık yayılmış her zerrem özlemle kavrulmuştu. "Yani sen Asya'yı önceden tanıyor muydun?" Başını hafifçe sağa sola salladı, "Hayır tanımıyordum," derken.

Kafa karışıklığı yaşamam sizce de normal değil mi? Asya'yı önceden tanımıyorsa onun ruhunun reenkarne olup olmadığını nereden bilmiş? Yalancı diye geçirdim içimden. "Hani birbirinizi orada gördüğünüzü söylemiştiniz? Asya'yı önceden tanımıyorsanız onun ruhunun göç yaşadığını nereden bilebildiniz?"

"Bunun cevabı çok basit Evrim," derken dudağının kenarına alaycı bir gülüş astı. "Asya'yı önceden tanımadığım doğru, ilk kez aynı güzergâh üzerinde karşılaştığımız da doğru. Ben kendi ruhumun reenkarne yaşadığını bildiğim için berzah âlemine giderken yarı yoldan döndürülmüş ve dünyaya tekrar gönderilmiştim. Benimle birlikte yarı yoldan döndürülen bir ruh daha vardı. İşte o zaman anladım ki benden bir tane daha var..."

Vitesi üçüncü kademeye atarken içten içe gülümsedim. Yine boş atıyor... "Peki, o ruhun Asya, olduğunu nasıl anladınız?"

"Kehanet Evrim, kehanet..."

Ben ne soruyorum o ne cevap veriyor. Arya'nın asıl amacı belli oldu kafamı karıştırıp benimle bir gece geçirmek.

Evrim, olay ya senin düşündüğün gibi değilse? Yani kim durduk yere bir fantezinin peşinden koşmak ister ki?
İlk defa ağzından mantıklı kelimeler döküldü yoldaşım, aferin sana. Soralım bakalım derdi neymiş o zaman.

"Arya Hanım, kehanet deyip duruyor bir bilinmezin peşinden koşuyorsunuz. Geleceğin ne getireceğini hiç kimse bilemez. Benim anlamadığım şey neden asılsız bir maceranın peşindesiniz?" Bir an kendimi kızına nasihat çeken bir baba gibi hissettim fakat Arya'nın bakışlarından anladığım kadarıyla beni ve sözlerimi aldırmadığı aşikârdı. Üstelik bana öyle bir bakıyordu ki, sanki seni ayaklarımın altına alır ezerim der gibiydi. Arya'nın keskin bakışlı yüz hatlarından çekinmedim desem yalan olurdu. Ne halin varsa gör deyip sözümü geri almakta yakışı kalmazdı.

Ben kendi içimde durumu yorumlarken Arya keman yayına benzer kaşlarını havalandırmış kaşları havalanınca kristal bakışlı gözleri fazlasıyla açılmıştı; avına odaklı bir atmaca gibi üzerime saldırmaya hazırdı. "Evrim, asılsız olduğunu nereden biliyorsun?"

Arya'ya karşı çekingen davranıyor olmam korkumdan değil bir kadının karşısında edebimi bozmak istemediğimdendi. Yoksa dilin kemiği yoktu...
Her şey sabretmekten geçiyordu bende sabretmeyi seçtim ama yine de Arya'nın meramının ne olduğunu öğrenmek istiyordum. "Madem doğruyu siz biliyorsunuz o zaman doğru neymiş anlatın da bilelim?" diye sordum.

Benim taltif edici sözlerim Arya'yı cesaretlendirmiş olmalıydı, zira öyle bir havaya girmişti ki sanırsın küçük dağları kendisi yaratmış. Ona meydanı bırakmakla doğru yapıp yapmadığımdan emin değildim şimdi.

"Biraz önce senin de dile getirdiğin gibi kehanet deyip duruyorum ya Evrim, boşuna değil. Ben zaten bir arayış içindeydim." Sabırsızlığım işin içine dâhil olduğunda fazla beklemedim. "Ne gibi bir arayış bu?"

Keyifli bir sırıtış peyda oldu yuvarlak yüz hatlarına. Burnundan aşağıya doğru kaymış kalın çerçeveli gözlüğünü, işaret parmağının belini bükerek yukarıya doğru ittirdi. "Benim misyonumu taşıyacak olan adamı aramak!"

Benim devreler düz kontak yaptı ve yandı. Arya, nasıl bir misyondan ve arayıştan bahsediyordu, açıkçası bilmiyordum. "Nasıl bir misyon bu?" diye sorarken bu sorunun cevabını duymaya hazır mıydım onu da bilmiyordum.

"Sabırlı ol Evrim, gece uzun!" dedi. Soruma cevap verirken çok rahattı. Onun yerinde bende olsam rahat olurdum. Benim kafamı karıştırarak merak duygularımı yeterince kabartmıştı. Bu da demek oluyordu ki takside bir gece geçirmek için nedeni vardı.

Evrim, yeminle çok akıllı kız çok... Sakın kendini bu kızdan Evim, böyleleri insanın gözünden sürmeyi çalar da haberin olmaz. Nolur bir de sen başlama. Gözden sürme çalmakta ne ya? İç sesimin serzenişlerini bir kenara bırakıp Arya'dan öğreneceklerime odaklandım.

Bakışları çıkarcı kişiliğini ele verirken yüz ifadesinde her şeyi bilen bir bilgenin huzuru vardı. "Asya'yı nasıl tanıdığıma gelince Evrim, zaten varlığım bir arayış içindeydi. Kader mi demeliyim yoksa kehanet mi demeliyim orasını şimdilik bilmiyorum ama tesadüfen "Gecenin İzi" kitabıyla tanıştım. İşte taşlar o zaman yerlerine oturmaya başladı..."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top