Karmaşa B.20.

Hoş geldiniz, nasılsınız?

"Arya Hanım, başınızı indirin ve yüzüme bakın. Yeter saçmaladığınız. Asya ile ne gibi bir derdiniz var bilmiyorum ama benimle olan yolculuğunuz burada sona eriyor. Sizin ne yapmaya çalıştığınızı anlayacağım diye resmen kafam çorba oldu." dedim.

Biliyorum, Arya'ya fütursuz sözler sarf etmiştim o da haklı olarak alınmıştı. Gerçi onun yerinde kim olsa alınırdı, ama bende haksız sayılmazdım. Yani onun da dilinin ayarı yoktu.
Ben başımı boşluğa çevirirken o benden bir adım geriye doğru uzaklaştı. Sanırım ağlamak üzereydi. Yüzünü göremesem de sık sık burnunu çekişinden anlaşılıyordu bu. Sesinin tonunda bir önceki sözlerine tezat daha mülayimlik vardı. "Evrim, git diyorsan çeker giderim ama şey..." dedi ve durdu.
Yine hangi bahanenin arkasına sığınacaktı acaba? Gerçekten bunu çok merak ediyordum. Boşlukta dolaşan başımı tekrar onun yüzüne çevirip, "Ne, bu kez sizi engelleyen ne?" diye sordum.

Önce çenesi titredi sonra dudakları üzüldü. Biraz ağlamaklı çıkan sesi titriyordu. "Kadın, doğuma getirdiğimiz kadın... Ben ona ne olduğunu çok merak ediyorum, sen kadını merak etmiyor musun?"

İçimden kendi halime kahkahalar atarak gülmek geçiyordu ama sustum. "Arya Hanım, eğer unuttuysanız tekrar hatırlatayım. Ben bir taksiciyim, doğuma getirdiğim bir müşteriyi neden merak edeyim? Ben müşteriyi alırım inmek istediği yerde bırakırım. Ondan sonra benim o müşteriyle işim biter. Tabii olağan üstü bir durum gelişmediği takdirde."

Siyah ve orta boy çantasını taksinin kaputu üzerine bıraktı. Sonrasında çantanın fermuarını tek hareketle "cırt" diye açtı. Ellerini bir süre çantanın içerisinde dolaştırdıktan sonra bir paket kâğıt mendil çıkarttı. Paketten bir yaprak mendil alıp önce gözlerini kuruladı sonra bana arkasını dönüp burnunu sildi. Belli ki için için ağlıyordu.
Cidden hiçbir şey anlayamaz olmuştum. Arya'yı ağlatan ben miydim yoksa başka bir olay mıydı?

Evrim, ne yalan söyleyeyim benim de içim sızladı. Huyum kurusun gözyaşına dayanamam. Sor bakalım neden ağlıyormuş?

Benim merhamet yüklü yüreğim, nerede bir damla gözyaşı görse kayıtsız kalamıyordu. Yine bana geri vitese atmak düşmüştü.
Burnunu silip bana geri döndüğünde, "Arya Hanım, özür dilerim. Elimde olmadan hadimi aşarak kaba davrandığım için. İnan bana niyetim sizi incitmek değildi." dedim.

Elindeki kâğıt mendille tekrardan burnunu siler gibi yaptı ve başını gökyüzüne doğru çevirdi. Belli ki gözyaşlarının akmasını istemiyordu. Ağladığı için kısılmış tarazlı çıkan sesiyle, "Beni incitmek istemeyeceğini biliyorum Evrim, çünkü sen öyle biri değilsin!"

Başımı sağa doğru yatırıp yüzüne bakmaya çalıştım.  Ağlama nedeni ben olmadığım için sevinmiştim doğrusu. "Sizi ağlatan ben değilsem o zaman neden bu kadar üzgünsünüz?" Sorumu cevaplamayıp
çantasının fermuarını alelacele kapatarak omzuna astı ve vücudunu dikleştirip taksinin arka kapısına doğru yöneldiğinde umursamaz bir dille konuşarak, "Boş ver Evrim. En iyisi biz buradan bir an önce gidelim, çünkü ben burada daha fazla kalmak istemiyorum..." dedi.

Neden bir dediği bir öncesini tutmuyordu? Biraz önce kendisi değil miydi kadını merak eden. İsyanım vardı; oturup şuracıkta ağlamak istiyordum. İsyanım vardı; durdurun dünyayı inecek ver diye haykırmak istiyordum. Hatta taksiyi de olduğu yerde bırakıp koşarak buradan uzaklaşmak istiyordum. Hiç kimse değilse gece şahit ruhumun isyanına...
Yine susturdum ruhumda ki isyanı ve Arya'ya doğru yürümeye başladım. Taksiye binmesi için arka kapıyı açarken merakıma yenik düşerek, "Kadına ne olduğunu merak ediyordunuz?" diye sordum.

Ses etmeden açtığım kapıdan içeriye süzülür gibi geçti ve arka koltuğa oturdu. "Merakım geçti artık etmiyorum." Kapıyı benim kapatmamı beklemeden kendisi çekip kapattı. Ya sabır çektim... İnanın Arya'ya neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Şoför mahalline geçip oturdum ve emniyet kemerimi taktım. Kontağı çevirmeden önce dikiz aynasını ayarlıyormuş gibi yaparak sordum: "İstiyorsanız gidip neler olduğunu öğrenebilirim."

"Hayır istemiyorum..."

Sanırım sabrımı sınıyordu. "Peki, gidelim diyorsanız gidelim o zaman!" dedim.

Başıyla onayladı beni.
"Peki, nereye gitmek istiyorsunuz?"

"Biliyor musun Evrim?" diye sorarken onun gözlerinde kararlılık vardı ama benim ruhumun dehlizlerine Asya'dan bir iz düşmüştü. Bu öyle bir izdi ki sanki ruhu ruhuma karışmıştı. Gülümsedim...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top