yirmi sekiz

Selâmün aleyküüm bacımsular✌

Nassınız loo

Yıldızı okşayalım ve bölüme geçekk♥

* * *

Hocayla olan konuşmamın ardında keyfim yerinde ve gülümseyerek sınıfa gittim. Derslerin bitmesini sabırsızlıkla bekledim. Herkes yine benden tiksinirmiş gibi bakışlar yollamakla meşguldü ama ben pek de umursamıyordum. Tamam biraz umursuyor olabilirdim.

Aradan geçen birkaç saatin sonunda derslerin bitmesiyle çantamı topladım ve sabırsızlıkla okuldan çıktım. Nefes almak istiyordum ve sanki okulun duvarları artık üstüme üstüme geliyordu.

Okulun kapısından çıkıp büyük ve siyah bahçe kapısından da çıktıktan sonra eve doğru adımlamaya başladım. Ramazan ayının son haftasındaydık. Bu, benim bu zamana kadar geçirdiğim en zor ramazan ayıydı sanırım.

Eve yaklaştıkça içimi bir huzursuzluk kaplasa da mecbur gittim. O evde durmak benim nefesimi daraltıyordu. Zile bastıktan sonra annemin kapıyı açmasıyla yüzüme zar zor bir gülümseme yerleştirdim. Annem de bana gülümserken eğildim ve ayakkabılarımı çıkardım.

"Selamün aleyküm."

"Aleyküm selam."

Annem benim selamımı alırken içeriye girdim ve evi kaplayan o mis gibi yemek kokusunu içime çektim fakat eskisi kadar iştahım olmadığını da fark ettim. Eskiden olsa çoktan mutfağı boylamış ve yemekle bakışıyordum ama şimdi çoktan odama doğru üzerimi değiştirmek için sakin sakin yol almıştım.  İçeriye girip kapıyı kapattıktan sonra beyaz ve lila renginin muhteşem uyumuyla bir araya gelen dolabıma ilerledim. Sırt çantamı sandalyeye bırakırken feracemi çıkardım ve düzgünce astım. Ardından üstüme rahat bir şeyler geçirdikten sonra odamdan çıktım ve oturma odasındaki anneme seslendim.

"Yapılacak bir şey var mı?"

"Yok kızım şimdilik. Sen geç dinlen. Babanla konuştum iki gün sonra karneni alıp köye gidiyorsun."

Son söylediği şey ilgimi çekince hemen koridorda biraz daha ilerledim ve yanına gittim.

"Nasıl yani hemen kabul mu etti babam?" diye sordum kaşlarım merakla havalanırken. Annem bakışlarını televizyondan çekti ve bana çevirdi.

"Yani ilk başta biraz istemedi ama ben ikna ettim." diyince gülümsedim ve "Sağol, ben odamdayım. İftarı da orada yapacağım." dedim. Onun itiraz etmesine fırsat bırakmadan koşar adım odama gittim. Yoksa yarım saat boyunca söylenmesi bitmezdi.

Odamda biraz Kur'an okuduktan sonra  ikindi namazını da kıldım ve ardından iftara yakın sofrayı hazırlamaya yardım ettim. Abimle karşı karşıya gelmemek için büyük çaba sarf ediyordum resmen. Eskiden olsa bir dakika susmayan Zümra şimdi ağzını açmaya bile güç bulamıyordu çünkü.

Annemgil hep beraber iftarını açarken ben de odamda tek başıma yapmıştım iftarımı.  Odamdan hiç çıkmadan geçirmiştim o günü. Yatsı namazımı kılıp yatağa girdiğimdeyse yarın konuşacağım şeyler beynimde dönüp duruyordu.  Sahuru da odamda tek başıma yaptıktan sonra zar zor uykuya daldım. Sabah da içimdeki heyecanla birlikte hazırlandım. Sonunda üzerimden büyük bir yük kalkacaktı. İnşallah bir aksilik olmazdı ya.

Çantamı da aldıktan sonra son bir kez başörtümü düzelttim ve evden çıkıp okul yolunu tuttum. Her zaman abimle gittiğim yolları bu sefer içim burkuk bir şekilde tek başıma gidiyordum. Okulun kapısından girerken kalbim hızla atmaya başladı.

Birazdan olacaklardan sonra bu okulda benim son dakikalarım olacaktı ama kimsenin bundan haberi yoktu. Herkes kendi halindeydi. Kimisi arkadaşlarıyla gülüşüyor, kimisi kitap okuyor, kimisi de ayakta uyukluyordu. Kimisi ise bana bitmek tükenmek bilmeyen bir nefretle bakıyordu. Bunların içine Melike ve Fatma Nur da dahildi.

Melike'nin bana nefretle bakması canımı acıtsa da belli etmemek için büyük bir çaba sarf ediyordum.

Bizim sınıfın sırasına geçtikten sonra heyecanla müdürün konuşma yapmak için çıkmasını bekledim. Heyecanla geçen iki dakikanın sonunda Müdür Hanım okulun kapısından belirince heyecanla baktım etrafımdaki insanlara.Yapabilirsin Zümra. Rabbim, sen bana yardım et.

Müdür her gün yaptığı şeyleri zırvalarken ben stresten onun ne dediğini duymuyordum bile. En son Asude Hoca bana müdürün arkasından işaret edince başımı salladım ve  titreyen ellerimle son kez başörtümü düzelttim. Aslında başörtüm bozuk falan değildi ama stresten sürekli elim oraya gidiyordu.

Ben  titreyen bacaklarla merdivenleri çıkarken Müdür Hanım da "Şimdi arkadaşınız Zümra sizinle bir şeyler konuşacak. Lütfen dikkatle dinleyin." dedi.

"Hocam ben bunun nesini dikkate alayım ya?" diyerek dalga geçen bir erkekle birlikte bütün okul onun dediğine kahkahalarla gülmeye başladı. Benim anında sinirden gözlerim dolarken o anki hırsla  sertçe koluma sildim gözyaşlarımı. Canımın acıyıp acımaması umrumda değildi. Müdürün konuşma yaptığı kürsüye çıktıktan sonra okula doğru döndüm.

Kalbim bir tur koşmuş gibi çarparken nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Derin bir nefes aldıktan sonra boğazımı temizledim ve konuşma yapmak için sesimi aradım fakat bir türlü ağzımı açamıyordum. Açıyor ama geri kapatıyordum. Birdenbire kaybolmuştu sanki sesim, yok olmuştu.

"Seneye yapar mısın konuşmanı yoksa daha bekleyelim mi?" dedi bu sefer kızlardan birisi alayla.  Herkes onun dediğine gülerken aradan fazla zaman geçmeden erkeklerden bir cevap geldi hemen.

"Konuşmaya başlayabilirse tabii!" dedikten sonra kahkahayı patlatmasıyla hepsi ona eşlik etti.

Tek tek baktım hepsinin yüzüne. Bana gülen ve ezermişçesine bakan o insanlara... Gözyaşlarımdan dolayı bulanık görmeye başlarken insanların kahkaha sesleri boğuk boğuk geliyordu artık kulaklarıma. Sanki beynim boş bir evmiş de küçücük bir ses bile yankı yapıyormuş gibiydi. Sesler beynimin içinde yankılanırken daha fazla duymamak için kalan gücümle bağırdım.

"Yeter!"

Kapalı olan gözlerimi açtığımda herkesin susup bana baktığını gördüm. Tam o anda bir kaç kisi yine gülmeye başlayınca sabrımın son noktasına gelmişti. Resmen beni ciddiye almıyorlardı. Tam Asude Hoca müdahele edecekken ben konuştum.

Hayır, burada hakkını savunması gereken bendim!

"Kesin çenenizi! Yeter artık be, yeter! Önce, susup dinlemeyi ve anlamayı öğrenin. Anlamadan etmeden sizin bana bunu yapmaya hakkınız yok. Tamam ben de hatalıyım. Kavga etmek, dövüşmek ya da şiddet uygulamak iyi bir şey değil fakat orada da bana ağıza alınmayacak laflar söyleyip, olmadık şeyler ima eden Dilara ve Aybüke'ydi. Kavga ettim evet ama bu kadarını hak etmedim! Hiç biriniz ya hiç biriniz de durup " Ya biz bu kıza niye hiç sormadık neden kavga etti diye?" demediniz!"

Gözlerim aniden Asaf'la buluşunca hemen çektim bakışlarımı. Kuruyan dudaklarımı ıslatırken aksine kurumamakta inatçılık eden gözlerim yaşarmaya devam ediyordu.

Boğazıma oturan o yumruyu gidermek için yutkundum ama gitmedi...

"İnşallah bir gün siz de bana yaşattıklarınızın aynısını yaşarsınız. İnşallah sizi de anlamadan etmeden yargılarlar da çaresizlik neymiş öğrenirsiniz. Ben sizi Allah'a havale ediyorum. Ben belki sabrederek bu imtihanımı geçerim ama siz bana yaptıklarınızın hesabını nasıl vereceksiniz! Her gece yastığa başınızı rahatça koyduğunuz anda vicdanınızın sizin boğazınıza yapışması duasıyla buradan ayrılıyorum. Bir daha ne bu okula adımımı atarım ne de yanından geçerim merak etmeyin. Ve sen Melike," dedim gözlerinin içine bakarak. Herkes anında bakışlarını Melike'ye çevirdi.

"Bana tercih ettiğin o insanların gerçek yüzünü gördüğünde beni arayacaksın ama ben de olmayacağım."

Melike bana ifadesiz gözlerle bakmaya devam ederken gözlerimi çektim ve diğerlerine çevirdim bakışlarımı.Bazılarının yüzünde pişmanlık görsem de bazılarının zerre umurunda değildi.

Arkamı dönüp Asude Hoca'ya gözlerimle işaret vermemle birlikte okulun duvarına astığımız ekrana o güne ait kamera kayıtları yansıdı. Herkes pür dikkat oraya odaklanırken ben de onların yüzüne bakıyordum tek tek.

Hepsinin yüz ifadesinin yerini şaşkınlık aldı. İzlediler ve daha çok şok oldular. Görüntünün bitmesiyle bu sefer bana döndü bakışlar.

Melike'nin gözleri dolu dolu bana yalvarırcasına bakıyordu. Aras'ın merdivenlerden çıkıp yanıma geldiğini görünce son bir kez göz gezdirdim  önümdeki insan topluluğuna ve okulun çıkışına doğru ilerledim. Tüm bakışlar beni takip ederken çıktım oradan. Vicdanları varsa eğer şu an onunla savaşmakla meşguldü çünkü hepsi.

Her şeyi arkamda bırakırcasına koştum oradan. Hıçkırıklarım peşimi bırakmazken ben ciğerlerim sökülürcesine oluncaya kadar koştum.

Kahkahalar beynimin içinde durmadan yankılanıyordu sanki. Sonra abimin tokat attığı an geldi gözlerimin önüne... Melike'nin beni dinlemeden bana sıraladıkları laflar çınladı kulaklarımda... Babamın o bana inanamaz bakışları... Abimin gözü dönmüş bir şekilde benim boğazıma yapışması... Ve annemin o yürek dağlayan bakışları...

Ben birkaç günde yaşlanmıştım.

Ben çok yoruldum Allah'ım. Bana güç ver...

* * *

Eveeet nasıl içimizin yağları eridi mi onlar gerçeği öğrenince skdhksjs

Yine biraz duygusal bir bölüm oldu :'(

Bu arada yeni bölümler bundan sonra Cumartesi ve Çarşamba günleri gelecek. Belki Cumartesi ve Pazar da yapabilirim. Çünkü hafta içi genellikle burada olamıyorum. Sizce ne yapalım?

Neyse

Diğer bölümlerde görüşmek üzere,
Allah'a emanet olun♥👋

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top