yirmi dört

Selâmün aleyküm bacımsular💪

Yıldızı okşuyoruz dimii skjsksjd

Oy sınırı koymuyorum vazgeçtim

Gönlünüzden koparsa yıldızı parlatırsınız artık ^^

Arkamdan gelen tanıdık sesle olduğum yerde sabit dururken kafamı çevirip baktım.

Seslenen Asaf'tı.

"Ona bakabileceğinden emin misin?"

Dediği şeyi idrak ettikten sonra hemen atarlı cevabımı yapıştırdım. Ne yani ben beceriksiz miyim? Hepsi geçen gün bardak kırdığım içindi değil mi? Of!

Arkamı tamamen döndüm ve yüzüne bakmadan konuştum. Tamam bir iki saniyelik gözüm kaymış olabilir ama yanlışlıkla oldu.

Allah'ım sen affet!

"Ne demek bu şimdi? Ben beceriksiz miyim?" dememle birlikte panikle elini havada 'hayır' anlamında sallarken beni yanıtladı.

"Hayır yani evde bakabilecek misin? Batırır çünkü etrafı. İstersen ben alabilirim. Eskiden güvercinlerle ilgileniyordum."

Kuş avucumun içinde debelenince bakışlarımı ona çevirdim. Çok mu batırırdı ki etrafı? Versem mi kuşu  Asaf'a? İyi de ben bunu çok sevmiştim.

"Yarına kadar bende dursa olur mu? Yarın okula giderken de sana bırakırım?" dedim  ve kafamı kaldırdım. Yüzüne bakmamaya gayret göstererek çantasını inceliyordum.

"Sen bilirsin. Hayırlı akşamlar." dedikten sonra yanımdan geçti ve yoluna devam etti. O önden ilerlerken ben de elimle kuşla birlikte eve doğru ilerledim. İkindi güneşi ise kavurucu sıcaklığıyla birlikte tepedeydi.

Eve geldiğimde ilk başta annem baya bir tepki göstermişti ama abim olaya el attı ve beni kurtardı. Şimdi ise çoktan iftarı yapmış, çayları içmiş odamda sahuru beklerken kitap okuyordum. Kuşu ise binanın altında marketi olan Numan Amca'dan aldığım bir kutuya yerleştirmiştim. İçine karnını doyurabileceği birkaç şey ve su da koymuştum. Şu an uyuyordu galiba çünkü hiç ses gelmiyordu.

Ayağa kalktım ve kutuya ilerleyip kapağını açtım. Ben kapağını açar açmaz kafasını kaldırdı ve bana o minnak, tanımlayamadığım kadar güzel bir renge sahip gözleriyle baktı. Bu sevimliliği karşısında dayanamadım ve onu incitmemeye çalışarak avuçlarıma aldım.

Kuşu da yanıma alarak mutfağa gittim ve biraz balkonda oturmaya karar verdim. Orada sahuru beklerken avuçlarımda kuşla birlikte uyuyakalmışız. Annemgil sahura kalktıklarında beni odamda bulamayınca baya telaşlanmışlardı. Sahuru yapıp namazı kıldıktan sonra son bir kez kuşu kontrol ettim ve uyumak için yatağımda yerimi aldım. Balkonda otururken soğuktan her tarafım tutulmuştu.

Sabah annemin ısrarcı sesleriyle kalktım ve hazırlandım. Kuşu vereceğim için içimi bir hüzün kaplamıştı ve istemeden de olsa suratım asılmıştı. Kuşla birlikte Halime Teyzelerin evinin yolunu tuttuk. Onların binasının önüne gelince isimlerini buldum ve zile bastım.

Beş dakika kadar geçmişti ki merdivenler patır patır inme sesleri geldi. Kapının önünden biraz çekildim ve Asaf geldi. 

"Selamün aleyküm." 

"Aleyküm selam." 

Selamını aldıktan sonra kuşu kaldırımın üstüne koydum ve kenara çekildim. Asaf kuşu eline alırken yüzünde tebessüm oluşunca ben de gülümsemeden edemedim. Kendimi toparlamam gerektiğini fark ettim ve arkamı dönüp okul yolunu tuttum.

***

İKİ GÜN SONRA (CUMA)

Okuldan çıkmış evin yolunu tutarken birinin ismimi seslenmesiyle arkamı döndüm. Aras gülümseyerek bana el sallıyordu. Yüzümü sabit tutarak onun yanına ilerledim. Bugün test kitabımı verecekti ama ben unutmuşum.

"Selamün aleyküm." diyince selamını aldım.

"Aleyküm selam." 

Ardından daha fazla uzatmamasını umarak kitabımı vermesini bekledim.

"Nasılsın?" diye sorunca ters bir cevap vermemek için kendimi tuttum. Abim bekliyordu!

"Saol. Kitabımı alabilir miyim?"

Kötü olsa da bozuntuya vermeden neşeyle devam etti.

"Ooo acelemiz mi var efendim?" deyince daha fazla oyalanmamaya karar verdim.

"Sende kalsın." 

Tam arkamı dönmüş gidiyordum ki bileğimi bir el kavradı. Bir dakika ne! Hışımla arkamı dönerken elini hemen kolumdan çekti. Bileğim ateşe dokunmuş gibi kavrulurken sinirle konuştum.

"Sen ne hakla bana dokunursun! Uzak dur benden. Kitap falan istemiyorum sende kalsın. Bir daha sakın bana dokunma! Hatta mümkünse bir daha karşılaşmayalım!" 

Etraftaki birkaç kişinin bakışı bize dönse de hızla yürüdüm. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü resmen! 

O gün abim suratımın neden kıpkırmızı olduğunu sorsa da geçiştirdim. Hafta sonum her zamanki gibi evde geçmişti ve şimdi ise okula gitmek için hazırlanıyordum. Bugün satranç turnuvası vardı ve yanımda üç kişiyi götürebilirdim. Büyük ihtimalle Melike ve Nazlı gelirdi. Nazlı'dan pek emin değildim ama ısrar edecektim.

Abimle yine aynı yolları gittik ve okula girdim. Çeşmeyi görünce aklıma Aras gelmişti ve yine ateşler basmıştı beni. Daha dikkatli olmam gerekirdi. Hata bende.

Arabasından inen Asude Hoca hemen yanıma geldi.

"Zümra'cığım hemen seninle gelecek arkadaşlarını da getir. Şimdi gideceğiz." 

"Hemen mi?" diye bir şaşkınlık nidası dökülünce hoca gülerek başını salladı. Ben de ona gülümsedim ve bizim sınıfın sırasına ilerledim. 

Gözlerim Melike'yi aradı ama hiçbir yerde yoktu! Nazlı'nın yanına gittim. Sırada beklerken Ece'yle konuşuyordu.

"Nazlı bugün benim satranç turnuvam var. Sen benimle gelir misin? Lütfen! Melike de gelecekti ama o yok. Haber de vermedi bana."

Oradan hemen Fatma Nur atladı lafa.

"Melike hasta. Önce hastaneye gidecek sonra okula gelecek." 

"Hasta mı? Neyi var ki? Benim neden haberim yok?"

Art arda sorularımı sıralarken Fatma Nur imalı bir şekilde cevapladı yine beni.

"Arayıp sormadığın içindir."

Ona yapmacık bir gülümseme sunup cevap verecekken Nazlı "Tamam hadi gidelim." dedi ve koluma girip beni çekiştirdi. Ben de susup onunla birlikte Asude Hoca'nın arabasına bindim. Daha önce hiç duymadığım bir okulda yapmıştık turnuvayı. Maalesef ben yenilmiştim. Karşımdaki kız beni baya zorlamıştı. Ben kaybettim diye üzülürken bizim okulun erkeklerini temsil eden Musab'ın kazandığını duyunca sevinmiştim. Asaf ve iki kişi daha vardı yanında.

Yaklaşık iki saat süren turnuvanın ardından biz Asude hocayla gelirken onlar da Kuran Hoca'sıyla geliyorlardı.

Okula gelir gelmez herkes sınıflarına girdi. Melike'nin geldiğini görünce yüzümdeki gülümsemeyle yanına gittim ve sarıldım. O da bana sarıldı.

"Kanka gribim ama yine de sen bilirsin." 

Değişmiş sesini duyunca hemen uzaklaştım. Beraber gülüşerek oturduk ve arada dersi dinledik arada yazıştık derken ders bitti. Herkes sınıftan çıkarken Melike bahçeye çıkmak için ısrar etse de ikna edememişti. 

"Tamam bak sen in aşağıya. Söz iki dakikaya geleceğim." deyince oflayarak sınıftan çıktı Melike. Birkaç saniye düşününce pişman oldum ve ben de peşinden gitmek için ayaklandım. Sonuçta ben onu gittiğim her yere sürüklüyordum. Sınıfın kapısından çıkıp koridorda ilerlerken gördüğüm şeylerle olduğum yere çakıldım. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. 

Bunlar neydi? Kim yapmıştı? 

Allah'ım lütfen rüya olsun. Sadece rüya olsun ne olur.

Koridordaki herkes bana bakarken ben tek bir kişiye bakıyordum. O da Melike.

Melike gözlerini ve ağzını kocaman açmıştı şaşkınlıktan. Bakışlarını resimden çekti ve gözlerimin içine baktı.

"Sen ne yaptın Zümra! Ben... ben nasıl birisiyle arkadaş olmuşum! Nasıl birine kardeşim demişim!"

"Melike bir dinle lütfen!"

"Ne dinleyeyim ya ne! Beni, bizi, herkesi nasıl kandırdığını mı dinleyeyim? Nasıl iki yüzlü olduğunu mu dinleyeyim? Sen benim ferace giymem için çabalayan kız değil misin? Nasıl sana haram olan bir erkeğe sarılabilirsin? Elini nasıl tutabilirsin Zümra! Benim her zaman davranışlarına, iffetine, hayasına özendiğim kız sen olamazsın! O kızlar doğru söylüyormuş! Söylemişlerdi de inanmamıştım senin erkekleri ayarttığını. Meğer dibimde bir yalancı besliyormuşum! Sen bu kadar mıydın Zümra? Sen sadece kendini mükemmel sanan şımarık bir kızsın. Benim gözümde tamamen bittin. Tebrikler!"

Bu kadarı fazlaydı. Bunlar çok ağır laflardı. Nasıl beni dinlemeden böyle söylerdi. Gözümden yaşlar birer birer düşüp intihar ederken başım dönüyordu.

Uyanmalıyım. Bu  sadece kötü bir rüya.

Gözlerimi kapattım birkaç saniyeliğine açtığımda hepsinin yok olması umuduyla. Gözlerimi açtım fakat her şey olduğu gibi duruyordu.

Melike'nin merhametten yoksun bakışları , diğer kızların kınayan bakışları,fısıldaşmaları ve koridorun her yerine Aras'la benim sarıldığımız hatta el ele tutuştuğumuz resimler. 

Eğer ben bunları yapmamış olduğumu bilmesem inanırdım. O kadar gerçekçi bir şekilde foto montaj yapılmıştı ki ben bile kendimden süphelenmiştim. Şimdi ne yapacaktım? 

Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmezken Melike'nin gözlerine baktım tekrar. Belki halimi görür de yanıma gelir diye. Gelmedi. 

"Bir kere dinleseydin keşke."

*

Bölüm sonuu

Düşüncelerinizi alayım? Sizce bunu kim yaptı?

Diğer bölümlerde görüşmek üzere,

Selametle<3


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top