otuz
Selamün aleykum bacımsular ✌
Medya💫
Yıldızı okşayalım vee bölüme geçelim♥
• • •
Valizdeki eşyalarımı son kez kontrol ettikten sonra feracemi giymek için kapıya yöneldim. Kapının arkasında duran siyah feracemi üzerime geçirdikten sonra altında kalan siyah başörtümü de çıkarttım ve fermuarı kapattım. Bileklerimdeki düğmeleri de ilikledikten sonra derlenip toparlanmış ve iki ay boyunca da boş kalacak odama son kez baktım. Ne çok şey yaşamıştım burada. Gündüz gülerken geceleri ağlamıştım sessizce. Duvarlar bile duymak istemezdi artık tutamadığım ve ağzımdan kaçırdığım hıçkırıkları.
Bu zamana kadar ne yaşadın, fazla abartmıyor musun demeyin. Tamam belki daha zor şeyler yaşayanlar da vardır da ben hiç verdiğim değerin karşılığını alamadım. Bu ne kadar zor, ne kadar acıtıyor bilir misiniz? Ben çok iyi bilirim. Belki bir sevdiğim ya da sevgilim olmadı çok şükür fakat ben dostluğa çok önem veren birisiyim. Hani birisi bana seni çok seviyorum dese canımı, herşeyimi veririm o derece. Sevgimin sınırı yoktur, içime sığmaz taşar hatta fakat o sevgiyi ve değeri kime verdiysem bunu kaldıramadı. O beni bırakıp giderken verdiğim sevginin ve güvenin altında ezilip kalan da ben oldum. Dosttan yana hiç yüzüm gülmedi benim.
Hep çok özendim kardeş gibi olan dostlara. Ben de istedim ağladığımda bir omuz ama dedim ya olmadı işte. Belki suç benden belki ondan bilemem fakat bildiğim en iyi şey şu ki karşındaki kişiyi kendinden bile çok sevsen de bunu ona belli etmeyeceksin. Bunun farkına vardıkları an çok iyi kullanıyorlardı.
Durgun bakışlarla valizimi izlerken annemin seslenmesiyle daldığım hüzün dünyasından kendimi çıkardım ve iç geçirerek valizimi de koluma takarak odamdan çıkıyordum.
Annem gitmemi istemese de gitmemin benim için olacağını bildiğinden sesini çıkarmamıştı fakat gözleri resmen gitme dercesine yalvarıyordu. Annemle birlikte evden çıktık ve anahtarla kilitledik. Abimgil daha uyanmamıştı galiba çünkü beni geçirmeye çıkmamışlardı. Belki de umurlarında bile değildi.
Seni kim ne zaman önemsedi ki zaten Zümra? Şimdi ne bekliyordun ki?
Asansörle birlikte aşağıya indik, apartmandan çıkış yapıp babamın çoktan indiği ve çalıştırdığı arabaya bindik. Herkesi geride bırakıp gidiyordum, peki ya herşeyi gerçekten arkamda bırakabilecek miydim? Unutabilecek miydim olanları? Sanmam.
Babam arabayı çalıştırıp otogarın yolunu tutarken bir yandan da huzursuz bir sesle konuştu.
"Biz bayramın ilk günü köye geleceğiz zaten. İstersen sen de bizimle o zaman geri dönersin." diyen babama içten içe gülerekten konuştum. Ne yani o kadar şeyden sonra sizinle o evde gerçekten rahat rahat oturabileceğimi mi sanıyorlardı? Peki ya son pişmanlık neye yarardı?
"Yok baba ben bu sene köyde kafa dinlemek istiyorum inşallah." dedim iç dünyamda yaşadıklarımın tam aksine. Kimsenin ne fırtınalar koptuğunun haberi bile olmadığı iç dünyam...
Kısa süren araba yolculuğunun ardından otogara giriş yaptık ve araçtan inip benim bineceğim otobüsün olduğu yere gittik. Saat daha ona çeyrek vardı ve benim otobüsüm de tam saat onda kalkacaktı.
Annem yanıma geldi ve destek verircesine kolumu tuttu.
"Bayramın ikinci günü zaten oraya geleceğiz. O gün görüşürüz inşallah annem. Kendine iyi bak, buz gibi sular içme. Ben bilirim seni dolaptan alır alır dikersin bak hastalanırsın tamam mı? Geceleri camını açık bırakma. Oraya varınca da beni aramayı unutma bak endişelenirim. Kafanı çok takma herşeye."
Annem tek solukta konuşmasını bitirirken yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Ah be annem, bilmiyorsun ki senin kızın herşeye kırılıyor ama şakaya vurarak kırılmıyormuş gibi yapıyor. Gündüz sizin yanınızda gülse de gizli gizli ağlıyor köşelerde. Bu kadar duygusal ve kırılgan olmak insanı gerçekten çok yoruyordu. Ben istemez miydim hiçbir şeyi kafama takmamayı?
"Tamam annecim gider gitmez seni arayacağım inşallah. Zaten bayrama dört gün var. Dört gün sonra görüşürüz Allah'ın izniyle. Siz de kendinize dikkat edin." derken çoğu kişinin otobüste yerini aldığını görünce ben de binmeye karar verdim.
"Ben gideyim artık, herkes binmeye başladı." dedikten sonra çoktan kollarını açan anneme sarıldım. Onunla görüştükten sonra babama dönüp baş selamı verdim. Yanlarından uzaklaşırken gülümseyerek el salladım içim kavrula kavrula. Yine bir ağırlık çökmüştü yüreğime. Sanki birisi kaburgalarımı iki elinin arasına almış ve sıkıyordu öyle daralıyordum. Fiziken değil ruhen daralıyordum. Tamam annemgili dört gün sonra görecektim zaten ama sonuçta burada bir düzenim vardı ve ben o düzeni arkamda bırakıp gidiyordum. Bir de yaşadıklarım üstüne tuz biber oluyordu.
"Allah'a emanet olun!"
"Sen de kızım." diyen babam ve anneme son kez bakıp arkamı döndüm ve döndüğüm gibi sabahtan beri zor tuttuğum gözyaşlarımdan birisi firar edip şalıma düştü gözlerimden. Anında boşta olan elimi kaldırdım ve gözümü sildim. Şu an olmaz. Herkesin içinde olmaz. Bu zamana kadar asla yanımda birisi varken ağlayamamıştım ben. Asla birisi ağlarken sarılmamıştı bana, yanımda olmamıştı. Ben kendi kendime sarılıp, kendi kendimi teselli etmiştim.
Valizlerimi görevliler alıp yerleştirdikten sonra basamakları çıktım ve otobüsün içine girip koltuğumda yerimi aldım. Bir buçuk saatlik yolculuk başlasın o zaman.
Çantamdan romanımı alıp çıkardıktan sonra koltuğa yerleşirken yanıma kahverengi ve uçları mor saçlı güzel bir kızın oturmasıyla bakışlarım ister istemez ona kaydı. Yuvarlak Harry Potter gözlükleri ve beyaz teniyle gerçekten çok tatlı bir görünüm vermişti. Altına giydiği mavi kot pantolon ve üstündeki beyaz tişortü de onu tamamlıyordu. Yanıma oturdu ve yüzüme bakarak "Selam!" dedi neşeyle. İçimden aleyküm selam demek geçse de tuhaf olacağı için ben de elimde olmadan gülümseyerek "Selam!" dedim.
"Didem ben, senin ismin ne?" dedi mor uçlu saçlarını savuştururken. Gülümsedim ve "Zümra ben de. Memnun oldum." dedim.
"Ben de memnun oldum. Rahatsız etmeyeyim kitabına devam et sen." diyince gülümsedim ve başımla onayladıktan sonra kitabıma döndüm. O tombik yanaklar bende olsa var yaa ne mıncırırdım! Kendime geldikten sonra kitabımın kaldığım sayfasını ararken otobüs çoktan harekete geçmişti. Kitabı sırf kafam dağılsın diye almıştım yoksa yine yolda giderken derin düşüncelerle boğuşacaktım.
Aradan kaç dakika geçti bilmem,Didem kulaklıklarını takmış ve gözleri kapalı bir şekilde yolculuğunu geçirirken ben de kitabıma iyice dalmıştım. Telefonumun kısık sesini zar zor duyunca cebimden çıkardım ve kimin aradığına baktım. Arayan kişinin ismini görünce kalbim hızla çarpmaya başlarken telaş yapmıştım.
"Random Çocuğu Arıyor..."
Birkaç saniye konuşmak isteyip istemediğim arasında gidip geldikten sonra elimi reddetme tuşuna getirdim ve aramayı reddettim.
Ah Melike, sen benim kalbimi çok kırdın. Bir kere dinlemek ya sormak bu kadar zor muydu? Ya da bizim arkadaşlığımız bu kadar mı güçsüzdü?
Telefonu kapattıktan sonra bakışlarımı cama çevirdim ve biraz dışarıyı izlemeye karar verdim. Sonunda bizim köyün yakınlarındaki durağa gelince herkes inmeye başladı. Didem iner inmez ben de onun arkasından indim ve valizimi almak için sıraya girdim. Yakın civarlarda üç tane daha köy vardı ve bu durak hepsinin tam ortasındaydı. Bizim köy ise buraya yürüme mesafesindeydi. Gelmeden önce annannemle telefonda konuşmuştuk. Onları zar zor beni almaya gelmemeleri için ikna etmiştim. Sıra bana gelince valizimi aldım ve bizim köye giden yola ilerledim. Birkaç adım atmıştım ki karşıdan gelen beyaz eski arabanın dedeme ait olduğunu görünce gülümsemeden edemedim ve arabanın yanıma gelmesini bekledim. Tam önümde durunca gülümseyerek ön kapıyı açtım ve koltuğa oturdum.
"Selamün aleyküm dede."
"Aleyküm selam kızım." dedi gülümseyerek.
"Nasılsın iyi misin?" derken kucağımdaki valizi arka koltuğa iteledim. Arabayı çalıştırıp eve doğru yol alırken beni yanıtladı.
"İyiyim elhamdülillah kızım sen nasılsın? Ne iyi ettin gelmekle bizim evi şenlendirin biraz. Yoksa annannenle kavga edip duruyoruz sıkıntıdan." diyince kıkırdamadan edemedim. Dedem annannemle uğraşmayı ve sinir etmeyi çok severdi.
"Ben de iyiyim elhamdülillah." dedim ve hoş sohbetle geçen yolculuk çok kısa sürdü. Onların evinin önünde durunca arabadan indik ve etrafıma şöyle bir göz attım. Buraya en son geçen bayram gelmiştim. Çocukluğumun geçtiği iki katlı krem rengi evin etrafını saran meyve ağaçları ve bahçede ekili olan ekinleri görünce temiz havayı ciğerlerime doldurmak için derin bir nefes çektim.
Çok özlemişim seni çocukluğum...
•
Herkese hayırlı bayramlar size bayram hediyesi getirdim♥
Diğer bölümlerde görüşmek üzere,
Allah'a emanet👋
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top