on yedi

Selamün aleyküm gençlik

Yıldızı okşayalım ve bölüme geçelim♡

Sabah annemin seslenmeleri ve art arda kurduğum alarm sesleriyle kalktım. Sahura da zar zor kalkmıştım zaten.

 Dolaba bakıp ne giyineceğimi düşünme gibi bir derdim yoktu.

Ferace ve başörtü oh mis. Altımdaki gri eşofmanı çıkarmaya üşendim ve nasıl olsa gözükmez diyip üstüne feraceyi giydim. Siyah başörtümü de omuzlarımı örtecek şekilde yaptıktan sonra minik, koyu yeşil sırt çantamı da aldım. Sadece ilk üç dersin kitabını koyacağım için çantam hafifti.

Hazırlandım ettim derken abimle birlikte yola çıktık. Okulun önüne gelince onunla vedalaştım ve bahçeye girdim.

Ee diğer öğrenciler okul formalarını giymiş? Bugün serbest giyilecekse kimsenin okul formasıyla geleceğini sanmıyordum.

İyi de bugün perşembe! Biz cuma günü gidecektik.

Ben kendi kendime gülerken binaya girdim ve sınıfa çıktım. Bizim kızlar gelinin kız kardeşi gibi süslenmişlerdi mübarek.

Onların bu halini görür görmez bir kahkaha patlattım. Kendimi durduramıyordum. Rezil olmuşlardı rezil! Melike de pantolon ve dizlerinin biraz altına gelen tunik giymişti.

Tam tesettüre uymuyor olması beni üzse de elimden bir şey gelmiyordu. Zamanla kendisi isteyerek giyerdi zaten.

"Ah Melo ah! Sana da yazık oldu garibiim." dedikten sonra tekrar bir kahkaha attım.

Allah'ım bugün çok eğlenecektim.

"Sana da eğlence çıktı değil mi?" dedi surat asarak. Kızlara da bir iki laf attıktan sonra zilin çalmasıyla ve nöbetçi öğrencinin sınıftakileri aşağıya çağırmasıyla hep beraber indik. Merdivenlerden inerken bütün okulun gözü bizim üstümüzdeydi. 'Ne yaşıyor bu mallar?' bakışı atmakla meşgullerdi. Bense çok rahattım. Her zaman nasıl giyinirsem yine aynı giyinmiştim sonuçta.

Bazı kişiler bizimkilere bakıp gülerek fısıldaşıyordu. Oh oldu bizim kızlara da. Düğüne gider gibi gelmişler mübarekler.

Hocaların da şaşkın bakışları eşliğinde sınıf sıramıza geçtik ve müdürün konuşma için gelmesini bekledik. 

Hafif kel kafalı olan müdür yardımcısının parlak kafası görüş alanımıza girerken beynimdeki saçma düşünceleri savuşturmakla meşguldüm.

Adamın kafası benim geleceğimden daha parlaktı.

Zümra yine saçmalamaya başladın sus ve dinle.

Müdür yardımcısının gözü hemen kabak gibi ortada olan bizim tarafa kaydı. Kaşları şaşkınlıkla havalanırken tahmin yürüterek sordu.

"Bugün bir etkinlik falan var da benim mi haberim yok hocam?" dedi, bizim sınıf hocamıza ithafen. 

Asude hoca hemen mahcup bir şekilde yanıtladı. Beline kadar gelen kızıl saçları, bembeyaz bir teni ve çok tatlı bir konuşması vardı. Severdim hocayı.

"Hocam üniversite gezisini bugün sanmışlar."

"Madem öyle bir ceza vermeyelim mi o zaman?" dedi bugün müdür hanım olmadığı için sahnenin ona kalmasını fırsat bilerek.

Ceza vermeye bayılıyorlardı bunlar da. Hakkımı savunma amaçlı elimi havaya kaldırdım ve konuştum.

"Hocam benim bir suçum yok. Ben normal giyindim."

"Kurunun yanında yaş da yanar demiş atalarımız." dedi gülerek.

"HasbinAllah!" dedim az çıkan sesimle. Yan sınıfların duyması umurumda değildi. Ben niye ceza alıyordum ya?

Melike'nin yanına hemen Fatma Nur geldi ve kulağına hararetli bir şeyler söyledi benim duymayacağım şekilde. Bu kız fena halde bizi kıskanıyor ve aramızı açmaya çalışıyordu. Bazen iyi bir kız olduğunu düşünsem de elimde olmadan gıcık oluyordum.

Bazı insanlar vardı çevremde gıcık mı olsam yoksa sevsem mi bir türlü karar veremiyordum. Keşke bana biraz yardımcı olsalar ve gıcık ya da sevilesi birisi olsalar.

Onlar fısıldayarak konuşurken duymuyormuş gibi etrafı izlemeye devam ettim ama onları dinliyordum.

"Bak görüyor musun hemen seni satıyor ve cezadan yırtmaya çalışıyor kanka? Böyle arkadaş mı olur ya sinir oldum!"

Ben bunu yolarım.

Derin nefes ve sabır çek.

Müdür yardımcısı bir şeyler zırvalamaya devam ederken acaba Melike ne diyecek diye iyice dikkat kesildim. Acaba beni savunacak mıydı?

"Neyse kanka yaa boşver."

NE? İnsan bir savunurdu. Ben haklıyım burada ben!

Alacağın olsun Melike. Demek benim hakkımda böyle düşünüyordun. Yazdım bunu bir kenara.

Kafamı konuşmaya verdiğim sırada odaklanmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Melike'nin beni o kıza karşı savunmaması fazlasıyla kırmıştı. Duymadığımı sanıyordu.

On dakika kadar süren konuşmanın ardından Melike'yi beklemeden sınıfa doğru ilerledim. Yüzüm asıktı.

"Kanka beklesene!" diye arkamdan seslenince durdum ve yanıma gelmesini bekledim.

"Ne oldu suratın niye asık?" 

"Yok bir şey."

Var bir şey.

"Ben mi bir şey yaptım ne bu tavır?"

Evet! Sana kırıldım.

Düşüncelerimin tam aksi bir şekilde onu yanıtladım.

"Hayır. Tavır yapmıyorum cezaya canım sıkıldı.

Koluma girerken suratını asarak konuştu.

"Evet ya sanki ben dedim bütün sınıfa. Ayşe mesaj atınca gruba ben de öyle sandım. Unutmuşum. Salak kafam ya? Şimdi kim bütün bahçedeki çöpleri temizleyip, yabancı otları koparacak? Bir de bu üstle!" 

Melike'nin sitemine kafa sallayarak onaylamakla yetindim.

Canım fena halde sıkkındı. O Fatma Nur yok mu o Fatma Nur elime bir düşsün neler yapacaktım ona ben. Allah'ım ne olur bugün bana ters bir hareket yapsın da bütün hıncımı alayım ondan.

Aklıma mesaj meselesi gelince sıramıza yerleşirken sordum.

"N'oldu bizim meseleden haber var mı?"

"Evet. Akif'le konuştum Arda'nın zaten bir sevgilisi varmış. O yapmaz diyor."

Suratım yine düşerken söylendim.

"Off ya. Neyse ikinci isim kimdi?"

"12-G sınıfından Murat'tı galiba. Evet evet o. Ben söyleyeyim bugün de onunla ilgili bilgi toplasın. Bu arada mesaj gelmeye devam ediyor mu hala?"

"Hayır." derken konuşmamızı bölen şey Arapça hocasının sınıfa girmesi olmuştu.

"Selamün aleyküm kızlar. Buyrun oturun."

"Aleyküm selam." hep bir ağızdan onu yanıtlarken çoktan hoca yerini almıştı. 

"Bakıyorum da bugün pek bir şıksınız." dedi çantasını karıştıran Mine hoca. Çok genç ve tesettürlü bir hocaydı. Genellikle güler yüzlü ama sinirlenirse yandınız demektir.

Sınıftaki kızlar bu konu hakkında hemen söylenirken ben de car car konuşan Fatma Nur'a dik dik bakıyordum. Ah bir laf atsa. Anasından emdiği sütü burnundan getirecektim.

"Her zamanki halimiz hocam." diyerek hocaya yalakalık yapıyordu Fatma Nur. Bu işte üstüne yoktu cidden!

"Cezayı da aldınız ama." dedi Mine hoca kağıtları incelerken. Fatma Nur hemen atladı yine.

"Hocam haksızlık ama ya! Niye ceza alıyoruz ki? Alt üstü yanlış hatırlayıp sivil geldik okula."

Birkaç kız onu desteklerken anında yapıştırdım lafı.

"Okula gider gibi değil de düğüne gider gibi giyindiğin için olabilir mi acaba gelin hanımın kız kardeşi Fatma Nur'cuğum?"

Fondotönden yüzü gözükmeyen ama yüzünün sinirden kızardığı belli olan Fatma Nur'a dışarıdan tatlı gibi gözüken ama onun gıcığına giden bir gülümseme yolladım. 

Oh içimin yağları eridi resmen.

Fatma Nur, Melike'nin bir şeyler demesini bekleyerek onun suratına bakıyordu ama Melike'den tık yoktu. Ben keyifle gülerken hocanın derse başlamasıyla herkesin ilgisi o yöne dağıldı.

Fakat Fatma Nur bana kinli kinli bakmaya devam ediyordu.

* * *

Bu bölümü her zaman yüzünde gülümsemesi eksik olmayan, bizi tuhaf sorularıyla daima eğlendiren, sadece son yıllarda birkaç kere görüştüğümüzü hatırlasam da çocukluğuma iz bırakan, güzel kalpli ama bugünden itibaren o kalbin atmadığını öğrendiğim ablaya armağan ediyorum. Hala ölmüş olduğunu kabullenemesem de mekanı cennet olur inşallah  :(

Diğer bölümlerde görüşmek üzere,

Selametle...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top