on sekiz
Selamün aleyküüm bacımsular✌
Medyadaki kızın şal rengi çok güzel değil miii ben de istirem aynısından
Yıldızı okşayoz mu wkdhskjs
Neyse bölüme geçelim♡
◆ ◆ ◆
Ertesi sabah tekrardan aynı şeyleri giyindim ve bugünün Cuma olup olmadığından emin olduktan sonra minik çantamı da alıp çıktım.
Dün beden eğitimi dersinde müdürün verdiği ceza yüzünden bahçedeki tüm yabancı otları ellerimizle tek tek koparıp ardından fidan ve çim ekmiştik.
Her tarafım ağrıyordu. Pis kel kafalı!
Annemle vedalaştıktan sonra her gün olduğu gibi abimle yola çıktık. Biraz sohbet etmiştik ki okula gelmemizle onunla da vedalaşıp okula girdim.
Çok şükür yarabbi. Bu sefer herkes sivil giyinmişti. Bu sefer bütün okulun kızları düğüne gider gibi giyinmişti.
Maşallah barekallah.
Okul sırasına geçtik ve müdür hanımın gelmesini bekledik. Hayır niye her gün konuşma yapılıyor anlamıyorum ki?
Sabahın güneşi bizi yakarken sonunda müdür çıktı ve konuşmayı yaptı. Müdür yardımcısı da kenarda kel kafasıyla sırıtarak bize bakıyordu.
Beş dakika kadar süren konuşmanın ardından sırayla koyun sürüsü gibi içeriye girdik.
Melike'yle yerimize geçerken hiç konuşasım yoktu onunla ama o hiçbir şey yok gibi benimle konuşuyordu.
Kuran hocasının gelmesiyle sınıfın çoğu susarken selamını aldık ve yerimize oturduk. Bugün sadece üç ders işleyecektik.
Hızlıca geçen üç dersin ardından herkes sınıftan çıkmaya başladı.
"Zümra! Hadi ya bir toplayamadın kalemlerini!" diyen Melike'ye bakmadan işime devam ettim.
"Tamam geldim çatlama hemen!" derken sınıfın yarısından çoğu boşalmıştı.
Çantamı sırtıma takıp şalımı düzeltirken sınıftan çıktım ve Melike'yle aşağıya indik. Neredeyse koşarcasına iniyorduk resmen. Çünkü serviste en iyi yeri kapmalıydık.
Servisin kapısından içeri adım atarken gözlerim hemen arkayı buldu ama orası çoktan dolmuştu.
Arkamı döndüm Melike'ye ve sıkıntıyla ofladım.
"Off!"
"Hep senin yüzünden geciktik!"
Melike söylenerek boş yere geçerken ben onu iteleyip hızlıca cam kenarını kaptım.
Şeytan gülüşümü ona atarken o beni kolumdan asılarak kaldırmaya çalışıyordu. Tam o sırada Mine hoca geldi ve uyarı yaptı.
"Kızlar herkes yerine! Melike sen de otur artık kızım. Şimdi kalkıyoruz." diyince Melike mecbur kaldığı için surat asarak yanıma oturdu.
Yaşasın kötülük! Ya da vazgeçtim yaşamasın.
Kulaklıklarımı takarken başımı cama çevirdim ve yol boyunca etrafı izlemeyi tercih ettim.
Servis durunca kulaklıklarımı çıkardım ve içeride neler oluyor diye bakındım.
Yan tarafımın boş olduğunu görünce Melike'yi gözlerimle aramaya başladım.
Ne? Yine mi?!
Melike, Fatma Nur'un yanına oturmuş gülerek bir şeyler konuşuyordu.
Fatma Nur benim o tarafa baktığımı görünce hemen kolunu Melike'nin omzuna attı ve onunla birlikte servisten çıktı.
Melike çıkmadan önce bana seslendi.
"Zümra hadi!"
Sinirden gözlerim dolarken gözyaşlarımı içeriye gönderip ayağa kalktım.Hayır bunun için ağlamayacaksın.
Servisten indim ve tek başıma ilerledim. Onların yanına gitmek gibi bir niyetim tabii ki de yoktu.
Bizim sınıfın sırasına geçtim ve hocaların diğer öğrencileri de toplamasını bekledim.
Nihayet herkes toplanınca Melike Fatma Nur'un yanından ayrılıp benim yanıma gelmeyi hatırlayabilmişti.
"Niye gelmiyorsun yanıma? Ne bu surat Zümra? Hayırdır ya anlayamadım bir türlü?"
" Sürekli Fatma Nur'un yanında olduğun için olabilir mi Melike?"
"Gerçekten bunun için mi surat yapıyorsun bana?"
"Evet kırıldım sana çünkü."
"Saçma sapan şeylere kırılıp duruyorsun. Ben ne yapabilirim?"
"Saçma sapan mı?"
İnanamıyorum ya! Sinirden gülerken sağ gözümden bir damla yaş süzüldü yanağıma.
"Saçma sapan şeylere kırılıyorsam uğraşma benimle. Git hadi kankanın yanına."
"Şu an seni daha fazla üzmek istemiyorum. Sonra sakince konuşalım." dedi ve yanımdan uzaklaştı.
Bütün öğrenciler okula girerken sinirden elim ayağım titriyordu. Ellerim yine her zamanki gibi buz kesmişti.
Hiç ilgimi çekmeyen okul binasına baktım ve içeriye girmek için adımladım. Erkekler farklı kızlar farklı tarafa yönelirken okulu gezmeye başladık.
Moralim sıfırdı şu an.
Hoca okulu gezdirirken bir yandan da bir şeyler anlatıyordu.
O sırada gözüm tekrar Melike ve Fatma Nur'a kaydı. Gülüşüyorlardı yine. Benimle böyle tartışmışken, beni öyle görmüşken nasıl eğlenebiliyordu? Gözlerim yine dolarken bu sefer dayanamayıp sessizce aralarından ayrıldım.
Kimsenin suratına bakmadan ilerledim. Birkaç kişi arkamdan seslenirken sesimi sabit tutmaya çalışarak yanıtladım ama titremesine engel olamamıştım.
"Lavaboya gidiyorum!"
Ardından hızlıca oradan uzaklaştım. Çıkış kapısı ne taraftaydı? Sağa döndüm ama sınıf doluydu. Oradan çıktım ve üst kata giden merdivenlere yöneldim. En üst kat boşsa orası da olurdu.
Merdivenleri nefes nefese çıktım. Kimse yoktu.
Koridordan sola döndüm ve en sonda bir kaptı gördüm. Çatıya çıkıyordur umarım.
Kapının kolunu çevirdim ve önüme büyük bir teras çıktı.
Göz yaşlarım birer birer boynuma doğru yol alırken kapıyı kapattım ve korkuluklara yaslanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Zoruma gidiyordu bu yaptıkları. Belki saçma ama engel olamıyordum işte.
Beş dakika kadar süre geçmişti. Ağlamam biraz sakinleşmişti ama burnumu çekip duruyordum
Bir tıkırtı sesi gelince kapıdan, başımı o tarafa çevirdim ve gözyaşlarımı silip kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda dışarda kimse yoktu. Tam terastan çıkıp koridora girerken yerde bir şey gördüm.
Bir paket peçete ve not.
Yerden aldım ve notu okumaya başladım.
"İçin sümük doldu. Sil artık burnunu."
Şaka mı bu?
Sinirle koridorda bağırdım. Kim koyduysa notu, fazla uzaklaşmamış olmalıydı. Yani beni duyardı.
"Sanane benim sümüğümden kardeşim. İster peçeteye ister koluma silerim!"
Koridordan sol tarafından bir gülüş sesi gelince korktuğum için hızlıca merdivenleri indim ve bizim sınıfı bulmaya koyuldum.
Paketten bir peçete çıkarıp burnumu silerken önüme kızlar tuvaleti çıkınca oraya girdim ve yüzümü yıkadım.
Kızarıklık az da olsa gitmişti. Aynadan kendime bakarken aklıma not gelince gülmeye başladım.
"Tövbe estağfirullah." dedim başımı sallarken ve bahçede beni bekleyen sınıfıma doğru ilerledim. Bahçeyi dolaşıyorlardı bu sefer.
Melike bana ucundan bir bakış atsa da ben ona bakmadım ve etrafı incelemeye başladım. Okul baya büyük ve güzeldi. Yanında birkaç bina daha vardı. Hele bahçesi kocamandı ve her taraf yeşilliklerle donatılmış, araya banklar koymuşlardı.
İkinci okulu da görmek için servislere bindik ve tekrar yola koyulduk. İleride üniversite tercihim için bu okulu seçebilirdim ama bizim eve biraz uzaktı.
Melike Fatma Nur'un yanına oturunca ben de henüz yanı boş olan Nazlı'nın yanına oturdum. Nazlı bana gülümserken aynı şekilde karşılık verdim. Kulaklığımı taktım ve tekrar kendimi insanlardan soyutladım.
Sahte samimiyetleri görmeye ve duymaya hiç tahammülüm kalmamıştı.
◆
Ezan sesi kulaklarımıza ulaşırken babamın iftar duasını yapmasını bekledik ve yaptıktan sonra orucumuzu açmaya koyulduk.
Güzel geçen iftardan sonra balkonda oturup çay içerken annemin söylediği şeyle içtiğim çay boğazımda kalmıştı.
"Önümüzdeki salı Halime'gili çağıralım diyorum Yasin. Ramazan bitmeden gelsinler, onlar bizi davet etti. Biz de etmezsek ayıp olur şimdi."
Ben öksürürken yengem sırıtarak omzuma vurdu. Abim de hemen sazan gibi atladı.
"Helal helal!"
"Olur iyi düşünmüşsün. Çağıralım." diyen babama baktım. Hayır ya ben ne yüzle bakacaktım şimdi?
Yüzüm o günü hatırlayınca kızarmıştı yine.
Aman canım karşılaşmayız bu sefer.
◆
Nasılsınız mümineleer sjhskshsks
Zümra hayatını mahvetcem kızım senin wjhdkwhs
Az kaldı ekşınlı günlereee
Kitabın tüm olay akışı değişeceeek
Nihahaha
Neyse, Selametle👋
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top